22 Ağustos 2013

10. EL-MÜTEKEBBİR

10. EL-MÜTEKEBBİR..


Azamet ve yüceliğini izhar eden [673] Her şeyde ve her hâdisede büyüklüğünü gösteren. [674]
İradesini her durumda yürüten, yaratılmışların halini düzelten Cenab-ı Hak her türlü noksanlıklar­dan münezzehtir. Yeryüzünde ve gökyüzündeki mahlukât O'nun mahiyetini anlamayacak kadar uludur. O, aziz ve hikmet sahibidir.
"Kibriya", derecesi çok yüksek olan, zatının ve sı­fatlarının mahiyeti anlaşılamayacak kadar ulu olan demek olup, izzet ve kibriya da Allah'a mahsustur. Nitekim sahih bir hadiste: "İzzet gömleğim, kibriya ise elbisemdir. Kim ki bunlardan birini benden çıkarmaya kalkışırsa onu helak ederim." [675] şeklinde gelmekte­dir.
Her türlü mütekebbir (kibir) ve cebbar kalpden Allah'a sığınırız. Çünkü ululuk ve kibriya (azamet) Allah'ın sıfatlarındandır. Bunun kullarında olması kötü bir ahlâk ve zulmü ifade eder. Kalbinde ise zerre miktarı kibir olan kimse cennete giremez. Çünkü Al­lah o kimsenin kalbini mühürlemiştir.
"Allah, büyüklük taslayan her zorbanın kal­bini işte böyle mühürler." [676]
İradesini her durumda yürüten (Cebbar), aza­met ve yüceliğini izhar eden (Mütekebbir) olan Allah her türlü noksanlıklardan münezzeh olup, yüce ve büyüktür.
Mütekebbir sıfatı, Kur'an-ı Kerim'de bir kere Haşr süresinin 23. ayetinde geçmektedir:
"(Allah) üstün, istediğini zorla yaptıran, büyük­lükte eşi olmayandır." [677]
Allah Tealâ şöyle buyurur:
"O öyle Allah'tır ki, kendisinden başka hiç bir tanrı yoktur. O, mülkün sahibidir. Eksiklikten münezzehtir. Selâmet verendir, emniyete kavuşturandır. Gözetip koruyandır, üstündür. İstediğini zorla yaptıran, büyüklükte eşi olmayandır, Allah müşriklerin ortak koştukları şeylerden münezzehtir." [678]
Allah Teâlâ azameti ve büyüklüğü sebebiyle her türlü kötülükten, ayıp ve noksanlıktan münezzehtir. [679]
Büyüklük ve ululuk, ancak Allah'a mahsustur, varlığı ile yolduğu Allah'ın bir tek emrine ve irâdesine bağlı bulunan kâinattan hiçbir şey bu sıfatı takınamaz, Yaradılmışlar içinde ilk defa kendini büyük gören İblis olmuştur. İblis'in izince giden, iblis tabiatlı insanlar da vardır ki, muvakkat bir zaman için Tanrı'nın kendisine ariyet olarak ihsan ettiği varlık, zekâ, bilgi, servet veya mevkii kendinin sanır da kibirlenir, varlık satar. Vah vah! Ne çirkin şey! Ah zavallı! Sen kendine ne kadar kıymet vermişsin. Halbuki kendi önünü, sonunu dü­şünen bir insan kibir yapamaz..
Sen de önünü sonunu şöyle bir düşün..
Önün, idrar yolundan gelmiş bir damla murdar su; sonun da, iğrenç bir gövde. Seni sevenler, senin için can, baş feda edenler bile bu gövdeye tahammül edemezler ve hemen topra­ğa atarlar. Sonra hayatının her lâhzasında yemeğe, içmeğe, te­neffüs etmeye, uykuya, istirahate ve daha başka bir çok şeyle­re ihtiyacın var. Allah, senin muhtaç olduğun bu şeyleri kesiverse, bunları kimden dileneceksin? Ve sen bunları dilenebi­lecek vaziyette iken, sana büyük görünmek asla yaraşmıyor, seni gülünç bir vaziyete düşürüyor. [680]

Eski İnsanların Dîllerî Üstüne Yollar Ya­pıldı:


Geçmiş insanlar arasında da büyüklük taslayanlar vardı. Şimdi onlar ne halde? Bugün onların dilleri üstüne yollar ya­pılmış olduğunda şüphe yoktur. Düşünecek olursak ayakları­mızın altında çiğnediğimiz topraklar, çok eski devirlerde ya­şamış insanlardır. Meselâ: Bu topraklar vaktiyle kolu bükül­meyen pehlivanların pazusu, yahut bir gülümsemesine bin­lerce kurban verilen dilberlerin yanağı, yahut yüzlerine bakıl­mağa cesaret edilemeyen taçlı hükümdarların azametle salla­nan başlarıdır.. [681]

Kula Gereken Şey:


İnsan çalışıp çabalamalı. Büyük bir adam olmalı, fakat hiç bir zaman büyük görünmemeli. Kendini bilen büyüklenmez. Büyüklük ancak Allah'ın şânıdır. O'nun sıfatını mahlûk takınamaz, haddini aşmış olur. Böylelerinin cezası da çetin olur. Bu hikmetten ötürü kibrin hasmı Allah'tır. Kibirlenenleri hor ve hakir, rezil ve rüsvay bir hale indirir. Haddini gözetenleri de bilâkis yükseltir, [682]

Kîbîrli Bîr İnsanın Her Şeyden Eli Boş Ka­lır:


Kendini yüksek görmeğe çalışmak hakikatte kendinin iflasına uğraşmak demektir. Çünkü tekebbür denilen haslet bü­tün feyzlerin, saadetlerin nefsimizde ve ruhumuzda yer tutma­sına engel olur.
Bunun maddî temsili: Gökten inen rahmet yüksek yerler­de durmaz, engin yerlere dökülür, üstelik o yüksek yerlerden geçerken oralarda bulunan ve yerden biten şeylerin büyümesi­ne, kuvvetlenmesine, güzelleşmesine yarayan kıymetli ve kimyevî maddeleri de beraber sürükler, o engin yerlere Bu suretle bütün feyz ve bereket oralarda husule gelir. [683]

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...