22 Ağustos 2013

11. EL-HÂLİK

11. EL-HÂLİK..


Takdirine uygun bir şekilde yaratan[684] her şeyin varlığını ve varlığı boyunca görüp geçireceği halleri, hâdiseleri tâyin ve tesbît eden ve ona göre yaratan, yoktan var eden. [685]
İsm-i şerifin ma'nâsı şu iki şeyden ibaret: Birincisi bir şeyin nasıl olacağını tâyin ve takdir etmek, ikincisi o takdire uygun olarak o şeyi îcâd etmektir. [686]
Allah (c.c.) her şeyi takdirine uygun şekilde ya­rattı.
Halik, yaratan, daha önceden benzeri olmadan yeni bir nesneyi meydana getiren demektir.
Dini ve felsefi sistemlerin "kâinatın ve insanın var oluşunun kaynağı nedir?" şeklinde sordukları so­ruyu Kur'ân-ı Hakim "Allah"tır şeklinde cevaplandır­maktadır.
Kur'ân'a göre Allah'ın yaratıcılığı bir kereye mah­sus olmayıp, O'nun yaratması süreklidir ve hiçbir zaman yaratmadan uzak durmaz.
Allah yeri, göğü, melekleri, ölen kimsenin ölüm anı olan ecelleri yarattığı gün ve insanların faydalan­dığı her şeyi halkettiği zaman, en güzel şekilde Hz. Adem'i yaratıp cennete koyup bizi Adem (a.s.)'ın sır­tından yaratıp, çıkardığında bizden söz aldı sonra da bizi öldürdü.
O Allah ki, mahlukâtı bir kaza. takdirine uygun şekilde bir söz ve irade ile yarattı. Yaratma Allah'a mahsus olup bu O'nun için çok kolaydır. Zira Allah (c.c.) bununla ilgili şöyle buyurmaktadır:
"Sizin yaratılmanız ve diriltilmeniz, ancak tek bir kişinin yaratılması ve diriltilmesi gibidir. Allah işitendir, bilendir." [687]
Halk (yaratma) ve ba's (ölümden sonra dirilme) ikisi de Allah'ın fiilinden olup, "halik ve bâ's" her şeyi gayb aleminde yaratmış olan anlamında Hâlık, halk kökünden gelmektedir. Bunun da asıl manası "doğru takdir etme" demektir.
"Halik" kelimesi Haşr sûresinin sonunda geç­mektedir. Diğer yedi ayet-i kerimeyi de şu şekilde sı­ralayabiliriz:
1. "İşte Rabbiniz Allah Odur. Ondan başka ilah yoktur. O, her şeyin yaratıcısıdır. Öyle ise O'na kulluk edin, O her şeye vekildir (güvenilip dayanılacak tek varlık O'dur)." [688]
2. "O halde, yaratan (Allah), yaratmayan (put­lar) gibi olur mu? Hala düşünmüyor musunuz?"![689]
3. "De ki; her şeyin yaratıcısı Allah'tır. O tek­tir, kahreden (herşeye üstün gelen)dir." [690]
4.  "... İlk defa sizi O yaratmıştır. Yine O'na döndürüleceksiniz." [691]
5. "Sizi sadece boş yere yarattığımızı ve sizin hakikaten huzurumuza geri getirilmeyeceğinizi mi sandınız?"[692]
6. "Andolsun ki biz, gökleri, yeri ve ikisi ara­sında bulunanları altı günde yarattık. Bize hiçbir yorgunluk çökmedi." [693]
Bu ayette, yahûdilerin "Allah  cumartesi  günü istirahate çekildi. Arşın üstüne bağdaş kurup otur­du." şeklindeki sözleri reddedilmiştir. Bazı müfessirler bu "altı günü" altı dönem olarak tefsir etmişlerdir.
7. "Biz insanı en güzel biçimde yarattık." [694]
"O, yaratan, var eden, şekil veren Allah'tır. En güzel isimler O'mındur."[695]
"Şüphesiz Rabbin hakkıyla yaratan, pek iyi bilendir."[696]
Allah Teâlâ bütün mevcudatı yaratan, yoktan var eden, hikmetiyle düzene koyan, onlara şekil verendir. O'nun bu vasfı ezelî ve ebedîdir. [697]

 

Allah Vardı, Beraberinde Hîçbir Şey Yok­tu:


Ucu, bucağı, sınırı ve sonu nerededir? Allah'tan başkasına ma'lûm olmayan şu feza (boşluk) içinde rasat aletleriyle göre­bildiğimiz ve adına Kâinat dediğimiz bütün yaradılmışların ve bütün hadislerin umumî bir yekûnundan ibaret olan mevcu­datın cinsi, nev'i, sınıfı, ferdi, zerresi, mayası, anasırı, arzı, semâsı, yıldızı velhâsıl hiçbir şeyi, hiçbir zerresi yoktu. Allahu teâlâ bu kâinatı yaratmayı diledi, eğer dilemeseydi her şey yoklukta kalır, hiçbir zerre varlığa çıkamazdı. Her şeyin ömrünü, erzakını, şeklini, suretini, soyunu sopunu, doğum ve ölüm yerlerini ve zamanlarını ve daha her lâhza görüp geçi­receği bütün hâdiseleri de tâyin buyurdu. Her şey hayr ve hik­met yolu ile ve muntazam kanunlarla sırasını, yolunu şaşır­madan akıp gitmektedir. Kâinatta hiçbir şeyin oluşu körü kö­rüne ve rastgele kabilinden değildir.
Allahu teâlâ'nın kâinatı yaratması her hangi bir ihtiyaç­tan ileri gelmiş değildir. Allahu teâlâ yaptığı her işte zât-ı ülûhiyyetine âit bir menfaat gözetmekten veya her hangi bir ihtiyâcı karşılamaktan münezzeh ve mukaddestir. Kâinatı ya­rattı, fakat yaradılmışlara muhtaç olduğu için değil, belki onları yaratmak hususundaki ezelî irâdesini tahakkuk ettirmek ve onlara azamet ve kudretini göstermek, cemâl ve kemâlini sezdirmek ve sayısız ni'metlerinden onları faydalandırmak gi­bi lütuf ve keremiyle yarattı. Allah'ın, kâinatı yaratmazdan önce hiç bir noksanı yoktu; yarattığı zaman da hakikatına hiçbir şey ilâve olunmamıştır ve yarattığından dolayı da kudretinden bir zerre eksilmiş değildir. Allah'ın varlığı, ekmel bir varlık olduğundan, kendisinde tamamlanmasını beklediği her hangi bir eksiklik bulunması imkânsızdır. Her yaptığı işte, her verdiği emirde ancak yaratılmışlar için menfaatlar, düşü­nenleri hayran eden hikmetler vardır. [698]

Kula Gereken Şey:


Bu menfaatları bulup onlarla faydalanmak ve bu hikmetle­ri sezip onlarla ruhlarını ferahlandırmaktır. [699].



Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...