28 Ağustos 2013

ÇOK BÜYÜK BİR FİTNE VE MÜNAFIK Abdullah bin Sebe BÖLÜM ÜÇ

ÇOK BÜYÜK BİR FİTNE VE MÜNAFIK
Abdullah bin Sebe
İbni Sebe Bir Yahudi Dönmesidir
İbni Asakir Tarihinde (29/7-8) diyor ki;

Ammar El Dihni dedi: Eba El Tufeyden işittim diyor ki: (Müseyyib bin Necbe ile ibni Sevda’yı, Ali minberde iken, camiye girdiklerini gördüm. Ali onlara hitaben buyurdu ki, sizin bu hâliniz nedir? Müseyyib dedi ki, bu Allah ve Resulüne yalan söyler, iftira eder. Ebu Bekir’e ve Ömer’e kötü söz söyler) Zeyd bin Vehb yoluyla Hazret-i Ali’nin şöyle dediği bildirilir:
(Ben bu siyahiden beriyim, uzağım, söyledikleriyle hiçbir ilişki ve alakam yoktur.)
(Allah ve Resulüne yalan söyleyen şu zenciyi cezalandırmamda beni kim mazur görmez ki!)
Müsteşrik Hodgeson, İbni Sebe’nin ihtimalle Yahudi olmadığını söylüyor. İtalyan Levi Della Vida onu destekliyor, bu sözünü teyiden de İbni Sebe’nin Arab kabilesi olan Hemadanlı olmasını gösteriyor.
Kişinin arab kabilesinden olması Yahudi olmamasını gerektirmez. (Dr. Abdurrahman Bedevi Mezahibil İslamiyyin 2/30)
Bazı kabileler Yahudi idi. Humeyr, Kenne oğulları, el Keab bin Haris oğulları ve Kende Yahudi idiler. (İbni Kuteybe, Mearif s.266)
İslam’dan önce Yemen asıllı Yahudilerin çoğu Arap asıllıdır. (Dr. Cevad Ali, Arap tarihi 6/26)
Bazı müsteşriklerin Abdullah bin Sebe’nin Yahudiliğinden şüphe etmeleri, İbni Sebe’nin Mehdi hakkında ki görüş ve düşüncelerinde Tevrattan fazla İncilden etkilenmesinden ileri gelmektedir. Bu itiraz ve şüphelerinin zayıf olduğu, araştırmacıların o zamanın Yemen Yahudileri hakkındaki incelemelerinde ortaya çıkıyor. O zaman Hıristiyanlığın etkisi altında kalan Yahudilik yüzeysel kalmıştır. Bu nedenle İbni Sebe’nin Yahudiliği Habeşli (Filaşe) Yahudilere çok yakındı. (Abdurrahman Bedevi, Mezahibil İslamiyyin 2/28) 

İbni Sebe’nin kimliğinin belirlenmesindeki çelişkinin sebebi:İbni Sebe’nin kimliği hakkında ihtilafa şaşırmamak lazım, çünkü İbni Sebe kendini tam kamufle etmiştir. İslam’a ve Müslümanlar arasında düşmanlık yapmak, fitne ve fesat çıkarmak için müslüman gözükmüştü. İsmini ve soyunu sopunu farklı bildirdiği anlaşılmaktadır. Hatta bazen bildirmediği de görülmektedir. Osman bin Afvan’ın Basra valisi olan Abdullah bin Amir kendisine sen kimsin dediğinde İbni Sebe ismini ve babasının ismini söylememiş, bu soru karşısında, (Ben ehl-i kitaptan İslamiyet’i seçmiş ve size yakın olmak isteyen bir kişiyim) demiştir. (Tarih Taberi 4/326-327)
İbni Sebe İslam devletinin başlarında yapmış olduğu cinayetleri ve ortaya attığı bozuk düşüncelerini kamufle etmek için başka takma isimler kullanmıştır. Şöyle ki:
1- İbni Sebe Yemen’lidir, ister Humeyr veya Hemadan kabilesinden olsun, her iki kabileden de akrabaları olabilir.

2- Yemen’de Yahudi varlığının mevcut olmasıdır. Roma İmparatoru (Teytus) Filistini işgal edip Heykeli yerle bir ettikten sonra Yahudileri oradan sürdü, bir kısmı Yemen’e yerleşti. Miladi 525 te Habeşler Yemen’i ele geçirdiler, o andan itibaren Yemen’de Hıristiyanlık yayılmaya başladı. (Ahmed Hüseyn, Yemen Tarihi s.158-159)

3- Yemen’deki Yahudilik yüzeysel olduğundan Tevrat ile İncilin esasları ile birbirine kaynaştı. (Mezahibil İslamiyyin 2/28)

4- Yemen’e Habeşilerin istilasıyla Yahudilik zayıflasa da varlığını sürdürdü. (Arap Tarihi 6/34)

İbni Sebe’nin Müslümanlar arasında ortaya çıkması Tarih kitaplarında Hicri (35) senesinde meydana gelen olaylar hakkında şöyle denmektedir:

Abdullah bin Sebe San’a (Yemen) Yahudilerindendir. Osman bin Afvan radıyallahü anh zamanında müslüman olduğunu söylemiştir. Ancak insanları saptırmak için müslüman memleketlerini Hicazdan başlayarak dolaştı. Sonra Basra, Kufe ve Şam şehirlerine geldi ancak buralarda hiçbir etki gösteremedi ve Mısır’a geldi orada vasiyet ve geri dönme inancını ortaya attı, bu bozuk fikirleri ile insanları saptırdı ve Mısır’da kendine yardımcı olacak taraftar oluşturdu. (Taberi Tarihi 4/340), (Kamil İbni Esir, 3/77), (İbni Kesir, Bidaye ve Nihaye 7/167), (İbni Asakir Tarih Dimaşık 29/7-8)

İbni Kesir Hicri (34-35) senesinde ki olayları (7/183-190) sayfalarda anlatırken diyor ki:

Hazret-i Osman’ın hilafetten zorla düşürülmesi için insanlara çağrı yapan, onları kışkırtan, Mısır’dan gelen toplulukların başını çeken Abdullah bin Sebe’dir.

Taberi (4/331) ve İbni Esir (3/147) diyor ki:

İbni Sebe Hicri (34) senesinden önce müslümanlar arasında Kufe’de görüldü. Hazret-i Osman’ın valisi olan Said bin el As’ı makamından düşürmek isteyen (Zeyd bin Kays) camiye girdiğinde ona katılanlar, siyahi kadının oğlunun yani ibni Sebe’nin mektuplaştığı kişilerdi.

Buradan İbni Sebe’nin bu tarihten önce ortaya çıktığı ve Zeyd bin Kays ile bir araya gelenlerle bir topluluk oluşturduğu anlaşılmaktadır.(Taberi 4/326)

İbni Esir (3/144 )’da Hicri (33) senesinde Abdullah bin Amir’in Basra’ya vali olduktan üç sene sonra İbni Sebe’nin Hakim bin Cebele misafir olduğunu bildiriyor ve İbni Amirle Siyahinin oğlunun karşılaşmasını anlatıyor, bu husus konunun başında zikredilmişti.
Araştırmamıza devam ettiğimizde İbni Sebe’nin müslümanlar arasında bu tarihten de önce ortaya çıktığını görüyoruz. Taberi (4/283) ve İbni Esir de (3/114 ), Hicri (30) yıllarında ki olaylar için, Siyahinin oğlunun Şam’a gelip Ebi Zer ile buluştuğunu ve onun Muaviye’ye muhalefet etmesi için çalıştığını bildiriyorlar.

Hicaz’da görünmesi: İbni Sebe’nin Hicazda ortaya çıkması, Basra’dan ve Şam’dan önce olduğundan, hicri 30 senesinden öncedir. Çünkü Şam’da görünmesi bu tarihten öncedir. Hicazın tarihine baktığımızda daha detaylı bilgi bulunmamaktadır. Bundan anlaşılıyor ki İbne Sebe Hicazda ikamet etmeye imkan bulamamış, oradan Basra’ya geçmiştir. (Taberi 4/340-341)

Basra’da görünmesi:İbni Amir Basra valisi olduktan 3 sene sonra İbni Sebe, Hakim bin Cebeletül Abdi’ye misafir oldu. Yeni Abdul Kays diye bir şahısın Hakim bin Cebelin evine geldiğini İbni Amir haber alır. Hakim, hırsızlıktan dolayı göz hapsinde bulunurken askerlerin bir an gafletinden yararlanarak Faris topraklarına kaçmıştır ve orada bulunan Zimmilerin mallarını çalar, ülkede anarşi çıkarır.
 Zimmiler ve Ehli kıble Hazret-i Osman’a gelerek şikayetçi olurlar. Hazret-i Osman Basra’nın valisi olan İbni Amire bir mektup yazar ve der ki (Onu ve onun gibilerini halleri düzelinceye kadar Basra’da hapset.) Bu sebeple Hakim, Basra’dan ayrılamıyordu. İbni Sevda (Siyahinin oğlu) oraya geldiğinde onun evine gitti ve bir grup ona geldi ve görüşlerini benimsediler. İbne Sebe kendisini dinleyen kulaklar bulur.

Basra valisi İbni Sebe’nin geldiğini haber aldığında onu yanına çağırır ve sen kimsin der. Kendisinin ehli kitaptan biri olduğunu İslamiyet’e rağbet ve kendilerine yakın olmak istediğini söyler. İbni Amirde ona, nerden bileyim böyle olduğunu der ve Basra’dan çıkarır. Bunun üzerine ibni Sebe oradan Kufe’ye gider. (Taberi 4/326-327)

Kufe’de görünmesi: İbni Sebe Basra’dan çıkarıldıktan sonra Kufe’ye geldi, orada fazla kalmadan Kufeliler oradan da kovdular. (Taberi 4/327) 

Basra’dan çıkarıldıktan sonra Kufe’ye geldi oradan da çıkarılınca, Mısır’a yerleşti, oradan Basra’daki ve Kufe’deki adamları ile yazışmaları sürdü. (33) senesinde Kufe’ye girse de oradan da çıkarıldı, ancak Kufe’yle bağlantısı kesilmedi, geride kalan fitnenin kuyrukları olan adamları ile yazışmaya devam etti. (Taberi 4/327) (İbni Esir 3/144)

Şam’da görünmesi: İbni Sebe’nin Şam’a iki defa gelmiş olduğu anlaşılıyor. İlki, Hicri (30) senesinde ve Eba Zer ile buluştuğu yıldır, ikincisi ise Kufe’den çıkarıldığı yani (Hicri 33) senesidir.

İbni Sebe Hicri (30) senesinde Eba Zer ile Şam’da buluşur ve onu Muaviye’ye karşı kışkırtır. Eba Zer hazretlerine şöyle der: (Muaviye’ye hiç şaşırmaz mısın bak ne der: Mal Allah’ın malıdır diyerek sanki tümünün kendisine kalmasını ister, müslümanların o mallarda hakkı yok mu?) Bunun üzerine Eba Zer kalkar Muaviye’ye gelir ve yaptığının yanlış olduğunu söyler.) (Taberi 3/283)
[Eba Zer radıyallahü anh, Tevbe suresindeki 34. âyete dayanarak Muaviye’ye (radıyallahü anh) yapmış olduğu nasihati ihtiyacından fazla mal edinen herkese yapardı.]

İbni Sebe (h.33 senesinde tekrar geldiği) Şam’da rolünü hiç icra edemez, yapmak istediği hiç bir şeyi Şamlılara empoze edemez. Şamlılar yüz vermeyip kovmuşlardır. Oradan da Mısır’a geçmiştir.(Taberi 4/340)

Mısır’da görünmesi: İbni Sebe’nin Mısır’da görünmesi Kufe’den çıkarıldıktan sonradır. İbni Sebe’nin Basra’dan çıkarılması h. 33 senesinde olduğuna göre oradan da Kufe’ye çıkarılması ve Kufe’den de Mısır’da istikrar etmesi, dolayısıyla İbni Sebe’nin Mısır’da görünmesi (h. 34) yılında olduğu anlaşılmaktadır.

Çünkü Basra’ya girişi ve ortaya attığı fikirlerinden ötürü kovuluşu ve Kufe’ye sürülmesi sonra oradan da kovulması ondan sonrada Mısır’a yönelmesi, bunların hepsi için en az bir yıl gerekir.
Bunu İbni Kesir (Bidaye ve Nihaye 7/284)’de teyit edip, İbni Sebe’nin Mısır’da görünmesini (h.34) yılı olayları içine alır. Suyuti de (Hüsnü Muhadara 2/174)’da İbni Sebe’nin Mısır’a bu tarihte girdiğini işaret eder.

İbni Sebe gerçek mi hayal mi?Bazı yeni araştırmacıların (!) İbni Sebe’nin varlığı hakkındaki kuşkularının ve onun hayali bir şahıs olduğunu ileri sürmelerinin ve inkâr etmelerinin ilmi bir dayanağı yoktur. Yukarıda bir kısmını arzettiğimiz adı geçen kaynaklara dayanmamaktadır. Onların bu görüş ve iddiaları, sadece şahsi tahmin ve görüşlerinden veya mensup oldukları ve meyil ettikleri davalarından ileri gelmektedir. Şöyle diyebiliriz ki İbni Sebe’nin varlığından kuşkulananlar ve inkâr edenler ya bazı müsteşriklerdir ya da, araştırmacı kimliği altında ilk zamanda olduğu gibi, maksatlarını gizleyen İbni Sebecilerdir.
İbni Sebe’nin var olduğu tarih ve grup kitaplarının sayfalarını doldurmuştur. Onun karıştığı olayları raviler ağızdan ağıza, kulaktan kulağa taşımışlardır.
Tarihçiler, Hadisçiler, grup, minel nihal kitap ve tabakat sahipleri, Edebiyat ve soy kütükçüleri İbni Sebe’ye yer vermişlerdir, var olduğu Sünni ve Şia kitaplarında görülmektedir. İbni Sebe’nin rolünü, fitnelerini bildiren haberler, Taberi’nin Seyf bin Ömer el temiminin rivayeti ile sınırlı değildir. Bu haberler eski ravilerin rivayetlerinde çoktur ve o dönemin inanç, farklı grup ve görüşlerini ve İslam tarihinin olaylarını yazanların kitaplarında geçmektedir. Ancak İmam Taberi’nin diğerlerinden ayrılığı sadece bu husustaki haberlere çok ve geniş yer vermesidir. Bu nedenle o olaylara kaynak ve delil bildirmeden kuşku ileri sürmek, bütün bu haberleri yok etmek, âlimleri yalanlamak, iftira etmek ve tarihi gerçekleri tezyif etmektir.

İbni Sebe’nin varlığını bildiren âlimler ve eserleri:


ÇOK BÜYÜK BİR FİTNE VE MÜNAFIK
Abdullah bin Sebe
İbni Sebe Bir Yahudi Dönmesidir
1- Eaşa Hemadan (Ölümü h. 84) Divanının (s.148)’de İbni Sebe’nin adı geçmektedir. Hatta, (Sebeci) küfür, hakaret kelimesi olarak kullanılmıştır. Mesela, Elmuhtar bin Ebi Abid elsekafi ve Kufeli ileri gelen destekcilerini, Basra’ya kaçtıktan sonra aşağıda ki beyt ile Eaşa Hemadan hiciv etmiştir:

Sizin Sebeci olduğunuzu gördüm

Küfrün bekçileri ben sizi bilirim

2- Dr. Sefer El Havali’nin Zahiratül irca fil fikril islami kitabında (1/345-361) yazdığına göre, Sebeciler, Hasan bin Muhammed bin elhanefiye’nin (tevellüd h.95) İrca kitabında da geçmektedir. Nitekim Dr. El Havali, burada Hasana dayandırılan ircanın manasından bahsetmekte ve bu konuda ilim ehlinin sözlerini de zikr etmektedir. Yine El Havali, İbni Ebi Ömer el Adni’nin, (Kitabül İmam s. 249’da)şöyle dediğini bildirmektedir: (Sebecilerin iddialarından biri de şudur: “İnsanlarda bulunmayan vahye, biz ulaştık” derler.)

3- İbni Asakir Tarihinde (29/7) Şa’biden ( t.103 h.) rivayet ederek diyor ki: (İslamiyet’te, bir insana tanrı diyerek ona ilahlık isnat eden, dolayısıyla bu şekilde Allahü teâlâya ilk şirk koşan Abdullah bin Sebe’dir.)
4- Furazdak da (t.116 h.) Divanında (s.242-243) Dir el Cemacim savaşında Abdurrahman bin El Eş’asa karşı devrime kalkan Irak eşrafını ve destekçilerini (Sözlerinde vefa göstermez Sebeciler, tilkiden daha sinsidir onlar...) gibi beytler ile Sebeciler diyerek hiciv etmektedir.

5- İmam Taberi, tefsirinde (3/119) Katade bin Deame el sudusi el Basri (t. 117 h.)’nin şöyle dediğini nakil etmektedir: Katade, âl-i imran suresinin, (Kalblerinde eğrilik olan kimseler, fitne çıkarmak, kendilerine göre yorumlamak için onların çeşitli anlamlı olanlarına uyarlar) mealindeki yedinci âyet-i kerimesini okuduğu zaman (bunlar Hurufiler ve Sebeciler değil ise kimdir) yani onların tâ kendileridir demiştir.
6- İbni Sa’d (t.23 h.), İbni Sebe’yi isim olarak zikir etmedi ise de Sebecilik ve liderlerinin fikirlerini anlatmaktadır. (Tabakat Kübra 3/39)

7- İbni Habib Bağdadi (t.245 h.), Abdullah bin Sebeyi Habeşliler arasında anmaktadır. (Muhber s. 308)

8- Ebu Asım Huşeyş bin Esram (t. 253 h.), İbni Sebe’nin arkadaşlarından bir grubu ateşte Hazret-i Ali’nin yaktığını İstikamekitabında haber vermektedir.
9- Mutezilenin ileri gelenlerinden Cahiz (t.255 h.) Beyan ve Tebyin(83-81) kitabında İbni Sebe’den bahsetmektedir. Hazret-i Ali’nin zındıkları yaktığı haberi sihah ve sünen ve Mesenid kitaplarında bildirilmektedir. Mesela Sünen Ebu Davud (4/126) Nisai (7/104) Hakimin Müstedreki (3/538)

10- İmam Buhari (T.256 h.) Sahihinde Mürtedlerin tevbe etmelerini istemek kısmında İkrime’nin rivayet ettiği haberde buyuruyor ki: Ali radıyallahü anh zındıkları topladı ve yaktı, bu olayı ibni Abbas duyunca buyurdu ki: Peygamberimiz, (Allahü teâlânın azabı ile azap etmeyin) buyurduğu için ben olsaydım yakmazdım. Onları Resulullahın (Dinini değiştireni öldürün) sözüne istinaden öldürürdüm.

Şu tarihi bir gerçektir ki Hazret-i Ali’nin kendisine ilah diye iftira edenlerden yaktığı kişiler, Abdullah bin Sebe’ye uyanlardı.
11- Cevzcani (T. 259 h. ) Ahval el Rical ( s.38 ) kitabında diyor ki: Sebeciler küfürde çok ileri gittiler ve Hazret-i Ali’ye ilah dediler, o da ceza olarak bunları yaktı ve buyurdu ki: Bu iddialarını çok çirkin gördüğüm için ateşi tutuşturdum ve Kamber’i de çağırdım.

12- İbni Kuteybe de (h. 276) Mearif (s. 267) kitabında diyor ki: Sebeciler Rafizidirler, Abdullah bin Sebe’ye bağlıdırlar. Tevil Muhtelefil Hadis kitabında da (s. 73) diyor ki: Abdullah bin Sebe Hazret-i Ali’de rububiyet (ilahlık) var dedi, Hazret-i Ali de onun arkadaşlarını yaktı.
13- El Belaziri (T. 279 h.) diyor ki İbni Sebe Hazret-i Ali’ye Ebu Bekir ve Ömer hakkındaki görüşünü sordu. Cevaben buyurdu ki sizin hiç işiniz yok mu? (Enseb el Eşraf 3/382)

14- İmam Taberi (T. 310 h.) Seyf bin Ömer’den rivayetle İbni Sebe hakkında en çok haber verendir. (Tarih Taberi 4/283, 326, 331, 340, 349, 398, 494, 505)

15- İbni Abdu Rabbeh (T. 328 h.) diyor ki: (Sebeciler, Hıristiyanların İsa aleyhisselam hakkında taşkınlık yaptıkları gibi, Hazret-i Ali hakkında çok taşkınlık ederek dediler ki o bizi yaratan Allah’ımızdır.)(el Akdul Ferid 2/405)

16- Ebu Hasan Eş’ari (t. 330 h) diyor ki: Abdullah bin Sebe ve grubu taşkınlar sınıfındadır. Çünkü onlar Hazret-i Ali’nin ölmediğini iddia ederler ve dünyaya tekrar geri gelecek, yer yüzü adaletle dolacak zulümle dolduğu gibi derler. (Makaletil İslamiyyin 1/85)

17- İbni Hibban (t. 354 h.) diyor ki: Kelbi Sebecidir ve Abdullah bin Sebe’nin arkadaşlarındandır ve Hazret-i Ali ölmedi, Kıyametten önce tekrar dünyaya gelecek derler. (Kitâbil Mecruhin 2/253)

18- El Mukaddesi (t 355 h.) diyor ki: (Hazret-i Ali’nin ölüm haberini söyleyene İbni Sebe şöyle dedi: Arapları sopasıyla sürmedikçe onun beynini sarıp getirsen yine de inanmam. (el Bedi vel Tarih 5/129)
19- El Maltı (t. 377h.) diyor ki: Sebeciler Ali’nin hilafeti zamanında yanına geldiler ve dediler ki: Sen sen! Hazret-i Ali buyurdu ki, ne var, ben kimim? Dediler ki: sen yaratansın! Hemen tevbe etmelerini istedi, sözlerinden dönmediler, onlar için büyük bir ateş hazırlattı ve ateşte yaktı. (Tenbih s.18)

20- Ebu Hafs bin Şahin (t. 385 h.) diyor ki: Hazret-i Ali Şianın taşkınlarının bir kısmını yaktı bir kısmını da sürgün etti. Abdullah bin Sebe sürgün edilenlerdendi. (İbni Teymiye, Minhacil Sünne 1/7)

21- el Havarzemi (t. 387 h.) diyor ki: Sebeciler Abdullah bin Sebe’nin arkadaşlarıdır. (Mefatihul Ulum s. 22)

22- el Hemazani (t. 415 h.) Tesbit Dalail el Nübüvveh (3/548) kitabında Abdullah bin Sebe’den bahsetmektedir.
23- Bağdadi (t.429 h.) diyor ki: Sebeciler bid’atlerini Hazret-i Ali zamanında ortaya attılar, onlardan bazısını yaktı. İbni Abbas haber alınca ateşle yakmanın uygun olmadığını ayrıca Şamlılarla tekrar savaşacağından, bu işin uzaması halinde arkadaşları arasında kargaşa olacağından geri kalanları sürgün etmesini işaret buyurdu. O da geri kalanları Medayin’e sürdü. (el Firak Beynel Firak s.15)

24- İbni Hazm (t.456 h.) diyor ki: İslamiyet’te Allahü teâlâdan başkasına ilahlık isnat edenlerin başı melun el Humeyri Abdullah bin Sebe ve arkadaşlarıdır. Sebeciler Hazret-i Ali’ye gelerek dediler ki: O sensin! Hazret-i Ali onlara dedi ki O kim? O sensin, Sen Allahsın dediler. Hazret-i Ali ateş hazırlatarak onları yaktı. (Fasıl fil Milel ve Nihal 4/186)
25- El Esfarayani (t.471 h.) diyor ki: İbni Sebe, fitnesinin başında Hazret-i Ali’nin Peygamber olduğunu söyledi, sonrada onun ilah olduğunu iddia etti ve herkesi buna davet etti. (el Tabsira fiddin s.108)

26- Şehristani (t. 548 h.) Milel ve Nihal (2/116, 155) kitabında, İbni Sebe hakkında şöyle der: (Diğer taşkın gruplar da, [yani eshab-ı kiramı kötüleyip dil uzatanlar, Hazret-i Ali’ye peygamberlik, ilahlık isnat edenler], İbni Sebe’nin kollarıdır, [yani hepsinin kaynağı ibni Sebe’dir].) Diğer bir yerde de şöyle der: (Hazret-i Ali’nin nasla imam olacağını ilk ortaya atan İbni Sebe’dir.)
27- Sem’ani (t. 562 h.) diyor ki: Sebeciler, Abdullah bin Sebe’ye uyanlardır. (Enseb 7/24)

28- İbni Asakir (t. 571 h.) Tarihinde (3/29) İbni Sebeyi şöyle anlatır: Sebeciler Abdullah bin Sebe’ye tâbi olanlardır ve onlar Rafizilerin taşkınlarıdır, aslı da Yemen’li Yahudi idi, müslümanlığını ilan etti.

29- Neşvan el Humeyri (t. 573 h.) diyor ki: Sebeciler Ali’nin ölmediğini söylediler, Yeryüzü zulümle dolduğu gibi adaletle de dolmadan ölmeyecektir ve insanları kıyametten önce tek dine döndürecektir dediler. (Hivarul Ayn s.154)

30- Fahrettin el Razi de (t. 606 h.) İtikâdet Firak el Müslimin vel Müşrikin kitabında (s.57 ) Hazret-i Ali’nin Sebecileri yaktığını vurguluyor.

31- İbni Esir (t. 630 h.) Ellubab kitabında (s.2/98) diyor ki: Sebeciler Abdullah bin Sebe’nin yolundadırlar. Yine Kâmil kitabında (3/114,144, 147, 154 ve diğer sayfalarda da) Taberi’nin rivayetlerinin senetlerini pek meşhur olduğu için kaldırıp sadece haberleri bildirmektedir.
32- Es Sekseki (t. 683 h.) el-Burhan kitabında diyor ki: (Öldükten sonra tekrar dünyaya geri dönme bozuk fikrini ilk önce İbni Sebe ve adamları söylemiştir.)
33- İbni Teymiye (t. 727 h.) diyor ki: (Rafiziliğin asıl kaynağı zındık münafıklardır. Bu bid’ati ilk olarak zındık İbni Sebe çıkarmıştır. Hazret-i Ali’nin nasla imam ve onun masum olduğunu söyleyerek çok taşkınlık göstermiştir.) Mecmu’ul Fetava (4/435) ve Minhec’ul Sünnetül Nübeviyye kitabının bir çok sayfalarında böyle taşkınlıklarını ve zındıklığını yazmaktadır.

34- Abdullah bin Sebe’nin adı, el Ma’laki (t. 741 h.)’nin Temhid vel Beyan kitabında (s. 54) şöyle geçmektedir: (h. 33 senesinde Hazret-i Osman’a karşı bir grup yürüdü. Bu grupta Malik el Eşter, Esved bin Zeyd ve İbni Sevda lakabıyla bilinen Abdullah bin Sebe vardı.
35- Zehebi (t.748 h.) el Muğni fid Duafa kitabında (1/339) Ve Mizan(2/426)’da şöyle yazmaktadır: (Abdullah bin Sebe Şianın taşkınlarından ve sapıtmış ve sapıttırandır.) Bu sözün aynısı İslam Tarihi (2/122-123)’nde de geçmektedir.

36- Essafidi (t.764 h.) el Vafi bil Vefiyyet kitabında (17/20) İbni Sebe’yi anlatırken diyor ki: (Abdullah bin Sebe, Sebecilerin başıdır. Hazret-i Ali’ye sen ilahsın dedi, onu Medayin’e sürdü. Hazret-i Ali öldürüldüğü zaman onun ölmediğini, çünkü onun bir kısmı ilahtır, İbni Melcem’in öldürdüğü Hazret-i Ali değildir, onun suretine giren şeytanı öldürmüştür dedi. Ali’nin bulutlar arasında olduğunu, Gök gürültüsünün onun sesi, Şimşeğin onun kamçısı olduğunu, daha sonra da yere ineceğini iddia etti.

37- İbni Kesir (t. 774 h.) diyor ki: İnsanların Hazret-i Osman’a karşı yürümesine sebep, İbni Sebe’nin ortaya çıkarak, gittiği yerlerde özellikle Mısır’daki insanları yalan sözler ile ayaklandırması olmuştur.(Bidaye ve Nihaye 7/183)

38- Kermani’nin (t. 786 h.) Firak el İslamiyye (S.34 ) kitabında diyor ki: Ali radıyallahü anh şehid edildiğinde İbni Sebe onun ölmediğini iddia etti ve onda Allah’tan bir cüz vardır dedi.

39- Şatibi (t.790 h.) el İ’tisam kitabında (2/197) şuna işaret ediyor: Sebeiyye bid’ati, itikadi bid’at olup küfürdür. Çünkü Allahü teâlâ ile beraber bir ilahın varlığına inanan bozuk bir itikaddır. Bu bid’at diğer bid’at sözlerden farklıdır.

40- Ebil İz El Hanifi (t. 792 h.) Şerh el akidetü et-Tahaviyyekitabında (s.578) şöyle demektedir: Pavlusun hıristiyan dinine yaptığı yani onu bozduğu gibi Abdullah bin Sebe de İslam dinini bozmak için Müslüman göründü.

41- Cürcani (t. 816 h.) Tarifat kitabında Abdullah bin Sebe’yi şöyle tanıtıyor: O Sebecilerin başı idi. Arkadaşları gök gürültüsünü duyduklarında, (selam sana emiril müminin) derler.

42- Mukrizi (t.845 h.) el Hutat (2/356-357) kitabında diyor ki: (Hazret-i Ali zamanında tenasüh, geri dönme ve vasiyet sözünü Abdullah bin Sebe söylemiştir.)

43- Hâfız bin Hacer (t. 852 h.) Lisanil Mizan (3/290) kitabında İbni Sebe’nin haberlerini Seyf bin Ömer dışındaki ravilerden bildirmiş olup şöyle der: (Abdullah bin Sebe’nin haberleri tarih kitaplarında meşhurdur, tek bir rivayet değildir.)

44- El Ayni (t. 855 h.) Akdul Ceman kitabında (9/168) diyor ki: (İbni Sebe Mısır’a geldi ve emr-i maruf yapıyor gözükerek yani kendini dindar göstererek Mısırlıların kalblerine bozuk fikirlerini bunun yanında tekrar geri dönme inancını yerleştirdi.)
45- Suyuti (t. 911 h.) Lubbul Elbab fi tahrirul Enseb kitabında (1/132) şöyle demektedir: Sebeciler, Abdullah bin Sebe’nin yolunda oldukları için (Sebeci)ler diye adlandırılmışlardır.

46- Sefarani (t.1188 h.) Levamiul Envar kitabında (1/80) diyor ki: Şia fırkasının içine Sebeciler de girer. Sebeciler Hazret-i Ali’ye sen gerçekten ilahsın diyen Abdullah bin Sebe’yi takip edenler, onun yolunda gidenlerdir. Hazret-i Ali bu sözü söyleyenlerden eline geçirdiğini yakarak cezalandırdı.

47- Zübeydi (t.1205 h.) şöyle haber vermektedir. Ferve bin Müsk el Muradi’nin rivayet ettiği hadiste geçen kişi taşkın Sebecilerin başı olan Abdullah bin Sebe’nin babasıdır. (Tacul Arus 1/75-76).

Zübeydinin bu sözü doğru değildir. Ferve bin Müsk’in hadisi de onun bu iddiasını red eder. Onun dediği gibi olmadığını görmek için, Sünen Ebu Davud (3373) nolu hadisine ve Tirmizi’nin (3220) nolu hadisine ve Sebe suresinin tefsirine bakınız. Hadiste bunun hakkında geniş bilgi vardır. Hadiste geçen Sebe araplardan biridir. On tane oğlu oldu, altısı Yemen’e dördü de Şam’a yerleşti. Onlar Arap kabilelerinin ecdatlarındandır. Buradan da anlaşılıyor ki Sebe çok eski Arap soylarından biridir. Sebecilerin başı olan Abdullah bin Sebe’nin babası ile ilişiği yoktur.

48- Abdul Aziz bin Veliyullahil Dehlevi (t. 1239 h.) Muhtasaril Tuhfe el İsne Aşeriyye kitabında (317) İbni Sebe hakkında şöyle buyurmakta: İslamda en büyük musibetlerden biri de o zamanda Yahudi iblislerinden bir iblisin müslümanların dini bilgisi az olanlarına musallat olmasıdır. Kendisini müslüman olarak gösterdi, dini ve müslümanları kayırdığını, sevdiğini iddia etti. Bu şeytan San’alı Yahudi Abdullah bin Sebe idi, İbni Sevda diye adlandırılırdı, davasını sinsice, tedrici olarak ve akıllıca yayardı.
Ulemanın sözlerinden bu kadarını toplamak müyesser oldu, bunlardan başkaları da çoktur, hepsi de Yahudi Abdullah bin Sebe’nin hayal değil bir gerçek olduğunu göstermektedir. Öncekilerin eserleri ile yetinmemizin sebebi, olaylara zaman olarak bizden daha çok yakın olmaları dolayısıyla bizlerden daha iyi bilmeleri ikinci olarak da onların günümüzde bulunmayan yok olan kitaplara bakabilmiş olmalarıdır.
Yine muasır bilim adamlarından böyle bir şahsın varlığını kabul edenler de çoktur. Bu konuda daha geniş bilgi almak isteyenler. Dr. Ahmet bin Abdullah bin İbrahim el Zağibi’nin El unsuriyye tul yahudiyye ve âsaruhe fil müştemal islami vel mevkıf minhakitabına (2/530-531) bakabilirler. İbni Sebe’nin varlığını kabul eden bir çok muasır ilim adamlarına yer vermiştir.

Şia’dan ibni Sebe’nin varlığını kabul edenler:

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...