28 Ağustos 2013

ÇOK BÜYÜK BİR FİTNE VE MÜNAFIK Abdullah bin Sebe ...BÖLÜM İKİ

ÇOK BÜYÜK BİR FİTNE VE MÜNAFIK
Abdullah bin Sebe
İbni Sebe Bir Yahudi Dönmesidir
İbni Asakir Tarihinde (29/7-8) diyor ki;


Ammar El Dihni dedi: Eba El Tufeyden işittim diyor ki: (Müseyyib bin Necbe ile ibni Sevda’yı, Ali minberde iken, camiye girdiklerini gördüm. Ali onlara hitaben buyurdu ki, sizin bu hâliniz nedir? Müseyyib dedi ki, bu Allah ve Resulüne yalan söyler, iftira eder. Ebu Bekir’e ve Ömer’e kötü söz söyler) Zeyd bin Vehb yoluyla Hazret-i Ali’nin şöyle dediği bildirilir:
(Ben bu siyahiden beriyim, uzağım, söyledikleriyle hiçbir ilişki ve alakam yoktur.)
(Allah ve Resulüne yalan söyleyen şu zenciyi cezalandırmamda beni kim mazur görmez ki!)
Müsteşrik Hodgeson, İbni Sebe’nin ihtimalle Yahudi olmadığını söylüyor. İtalyan Levi Della Vida onu destekliyor, bu sözünü teyiden de İbni Sebe’nin Arab kabilesi olan Hemadanlı olmasını gösteriyor.
Kişinin arab kabilesinden olması Yahudi olmamasını gerektirmez. (Dr. Abdurrahman Bedevi Mezahibil İslamiyyin 2/30)
Bazı kabileler Yahudi idi. Humeyr, Kenne oğulları, el Keab bin Haris oğulları ve Kende Yahudi idiler. (İbni Kuteybe, Mearif s.266)
İslam’dan önce Yemen asıllı Yahudilerin çoğu Arap asıllıdır. (Dr. Cevad Ali, Arap tarihi 6/26)
Bazı müsteşriklerin Abdullah bin Sebe’nin Yahudiliğinden şüphe etmeleri, İbni Sebe’nin Mehdi hakkında ki görüş ve düşüncelerinde Tevrattan fazla İncilden etkilenmesinden ileri gelmektedir. Bu itiraz ve şüphelerinin zayıf olduğu, araştırmacıların o zamanın Yemen Yahudileri hakkındaki incelemelerinde ortaya çıkıyor. O zaman Hıristiyanlığın etkisi altında kalan Yahudilik yüzeysel kalmıştır. Bu nedenle İbni Sebe’nin Yahudiliği Habeşli (Filaşe) Yahudilere çok yakındı. (Abdurrahman Bedevi, Mezahibil İslamiyyin 2/28) 


İbni Sebe’nin kimliğinin belirlenmesindeki çelişkinin sebebi:İbni Sebe’nin kimliği hakkında ihtilafa şaşırmamak lazım, çünkü İbni Sebe kendini tam kamufle etmiştir. İslam’a ve Müslümanlar arasında düşmanlık yapmak, fitne ve fesat çıkarmak için müslüman gözükmüştü. İsmini ve soyunu sopunu farklı bildirdiği anlaşılmaktadır. Hatta bazen bildirmediği de görülmektedir. Osman bin Afvan’ın Basra valisi olan Abdullah bin Amir kendisine sen kimsin dediğinde İbni Sebe ismini ve babasının ismini söylememiş, bu soru karşısında, (Ben ehl-i kitaptan İslamiyet’i seçmiş ve size yakın olmak isteyen bir kişiyim) demiştir. (Tarih Taberi 4/326-327)
İbni Sebe İslam devletinin başlarında yapmış olduğu cinayetleri ve ortaya attığı bozuk düşüncelerini kamufle etmek için başka takma isimler kullanmıştır. Şöyle ki:
1- İbni Sebe Yemen’lidir, ister Humeyr veya Hemadan kabilesinden olsun, her iki kabileden de akrabaları olabilir.


2- Yemen’de Yahudi varlığının mevcut olmasıdır. Roma İmparatoru (Teytus) Filistini işgal edip Heykeli yerle bir ettikten sonra Yahudileri oradan sürdü, bir kısmı Yemen’e yerleşti. Miladi 525 te Habeşler Yemen’i ele geçirdiler, o andan itibaren Yemen’de Hıristiyanlık yayılmaya başladı. (Ahmed Hüseyn, Yemen Tarihi s.158-159)


3- Yemen’deki Yahudilik yüzeysel olduğundan Tevrat ile İncilin esasları ile birbirine kaynaştı. (Mezahibil İslamiyyin 2/28)


4- Yemen’e Habeşilerin istilasıyla Yahudilik zayıflasa da varlığını sürdürdü. (Arap Tarihi 6/34)


İbni Sebe’nin Müslümanlar arasında ortaya çıkması Tarih kitaplarında Hicri (35) senesinde meydana gelen olaylar hakkında şöyle denmektedir:


Abdullah bin Sebe San’a (Yemen) Yahudilerindendir. Osman bin Afvan radıyallahü anh zamanında müslüman olduğunu söylemiştir. Ancak insanları saptırmak için müslüman memleketlerini Hicazdan başlayarak dolaştı. Sonra Basra, Kufe ve Şam şehirlerine geldi ancak buralarda hiçbir etki gösteremedi ve Mısır’a geldi orada vasiyet ve geri dönme inancını ortaya attı, bu bozuk fikirleri ile insanları saptırdı ve Mısır’da kendine yardımcı olacak taraftar oluşturdu. (Taberi Tarihi 4/340), (Kamil İbni Esir, 3/77), (İbni Kesir, Bidaye ve Nihaye 7/167), (İbni Asakir Tarih Dimaşık 29/7-8)


İbni Kesir Hicri (34-35) senesinde ki olayları (7/183-190) sayfalarda anlatırken diyor ki:


Hazret-i Osman’ın hilafetten zorla düşürülmesi için insanlara çağrı yapan, onları kışkırtan, Mısır’dan gelen toplulukların başını çeken Abdullah bin Sebe’dir.


Taberi (4/331) ve İbni Esir (3/147) diyor ki:


İbni Sebe Hicri (34) senesinden önce müslümanlar arasında Kufe’de görüldü. Hazret-i Osman’ın valisi olan Said bin el As’ı makamından düşürmek isteyen (Zeyd bin Kays) camiye girdiğinde ona katılanlar, siyahi kadının oğlunun yani ibni Sebe’nin mektuplaştığı kişilerdi.


Buradan İbni Sebe’nin bu tarihten önce ortaya çıktığı ve Zeyd bin Kays ile bir araya gelenlerle bir topluluk oluşturduğu anlaşılmaktadır.(Taberi 4/326)


İbni Esir (3/144 )’da Hicri (33) senesinde Abdullah bin Amir’in Basra’ya vali olduktan üç sene sonra İbni Sebe’nin Hakim bin Cebele misafir olduğunu bildiriyor ve İbni Amirle Siyahinin oğlunun karşılaşmasını anlatıyor, bu husus konunun başında zikredilmişti.
Araştırmamıza devam ettiğimizde İbni Sebe’nin müslümanlar arasında bu tarihten de önce ortaya çıktığını görüyoruz. Taberi (4/283) ve İbni Esir de (3/114 ), Hicri (30) yıllarında ki olaylar için, Siyahinin oğlunun Şam’a gelip Ebi Zer ile buluştuğunu ve onun Muaviye’ye muhalefet etmesi için çalıştığını bildiriyorlar.


Hicaz’da görünmesi: İbni Sebe’nin Hicazda ortaya çıkması, Basra’dan ve Şam’dan önce olduğundan, hicri 30 senesinden öncedir. Çünkü Şam’da görünmesi bu tarihten öncedir. Hicazın tarihine baktığımızda daha detaylı bilgi bulunmamaktadır. Bundan anlaşılıyor ki İbne Sebe Hicazda ikamet etmeye imkan bulamamış, oradan Basra’ya geçmiştir. (Taberi 4/340-341)


Basra’da görünmesi:İbni Amir Basra valisi olduktan 3 sene sonra İbni Sebe, Hakim bin Cebeletül Abdi’ye misafir oldu. Yeni Abdul Kays diye bir şahısın Hakim bin Cebelin evine geldiğini İbni Amir haber alır. Hakim, hırsızlıktan dolayı göz hapsinde bulunurken askerlerin bir an gafletinden yararlanarak Faris topraklarına kaçmıştır ve orada bulunan Zimmilerin mallarını çalar, ülkede anarşi çıkarır.
 Zimmiler ve Ehli kıble Hazret-i Osman’a gelerek şikayetçi olurlar. Hazret-i Osman Basra’nın valisi olan İbni Amire bir mektup yazar ve der ki (Onu ve onun gibilerini halleri düzelinceye kadar Basra’da hapset.) Bu sebeple Hakim, Basra’dan ayrılamıyordu. İbni Sevda (Siyahinin oğlu) oraya geldiğinde onun evine gitti ve bir grup ona geldi ve görüşlerini benimsediler. İbne Sebe kendisini dinleyen kulaklar bulur.


Basra valisi İbni Sebe’nin geldiğini haber aldığında onu yanına çağırır ve sen kimsin der. Kendisinin ehli kitaptan biri olduğunu İslamiyet’e rağbet ve kendilerine yakın olmak istediğini söyler. İbni Amirde ona, nerden bileyim böyle olduğunu der ve Basra’dan çıkarır. Bunun üzerine ibni Sebe oradan Kufe’ye gider. (Taberi 4/326-327)


Kufe’de görünmesi: İbni Sebe Basra’dan çıkarıldıktan sonra Kufe’ye geldi, orada fazla kalmadan Kufeliler oradan da kovdular. (Taberi 4/327) 


Basra’dan çıkarıldıktan sonra Kufe’ye geldi oradan da çıkarılınca, Mısır’a yerleşti, oradan Basra’daki ve Kufe’deki adamları ile yazışmaları sürdü. (33) senesinde Kufe’ye girse de oradan da çıkarıldı, ancak Kufe’yle bağlantısı kesilmedi, geride kalan fitnenin kuyrukları olan adamları ile yazışmaya devam etti. (Taberi 4/327) (İbni Esir 3/144)


Şam’da görünmesi: İbni Sebe’nin Şam’a iki defa gelmiş olduğu anlaşılıyor. İlki, Hicri (30) senesinde ve Eba Zer ile buluştuğu yıldır, ikincisi ise Kufe’den çıkarıldığı yani (Hicri 33) senesidir.


İbni Sebe Hicri (30) senesinde Eba Zer ile Şam’da buluşur ve onu Muaviye’ye karşı kışkırtır. Eba Zer hazretlerine şöyle der: (Muaviye’ye hiç şaşırmaz mısın bak ne der: Mal Allah’ın malıdır diyerek sanki tümünün kendisine kalmasını ister, müslümanların o mallarda hakkı yok mu?) Bunun üzerine Eba Zer kalkar Muaviye’ye gelir ve yaptığının yanlış olduğunu söyler.) (Taberi 3/283)
[Eba Zer radıyallahü anh, Tevbe suresindeki 34. âyete dayanarak Muaviye’ye (radıyallahü anh) yapmış olduğu nasihati ihtiyacından fazla mal edinen herkese yapardı.]


İbni Sebe (h.33 senesinde tekrar geldiği) Şam’da rolünü hiç icra edemez, yapmak istediği hiç bir şeyi Şamlılara empoze edemez. Şamlılar yüz vermeyip kovmuşlardır. Oradan da Mısır’a geçmiştir.(Taberi 4/340)


Mısır’da görünmesi: İbni Sebe’nin Mısır’da görünmesi Kufe’den çıkarıldıktan sonradır. İbni Sebe’nin Basra’dan çıkarılması h. 33 senesinde olduğuna göre oradan da Kufe’ye çıkarılması ve Kufe’den de Mısır’da istikrar etmesi, dolayısıyla İbni Sebe’nin Mısır’da görünmesi (h. 34) yılında olduğu anlaşılmaktadır.


Çünkü Basra’ya girişi ve ortaya attığı fikirlerinden ötürü kovuluşu ve Kufe’ye sürülmesi sonra oradan da kovulması ondan sonrada Mısır’a yönelmesi, bunların hepsi için en az bir yıl gerekir.
Bunu İbni Kesir (Bidaye ve Nihaye 7/284)’de teyit edip, İbni Sebe’nin Mısır’da görünmesini (h.34) yılı olayları içine alır. Suyuti de (Hüsnü Muhadara 2/174)’da İbni Sebe’nin Mısır’a bu tarihte girdiğini işaret eder.


İbni Sebe gerçek mi hayal mi?Bazı yeni araştırmacıların (!) İbni Sebe’nin varlığı hakkındaki kuşkularının ve onun hayali bir şahıs olduğunu ileri sürmelerinin ve inkâr etmelerinin ilmi bir dayanağı yoktur. Yukarıda bir kısmını arzettiğimiz adı geçen kaynaklara dayanmamaktadır. Onların bu görüş ve iddiaları, sadece şahsi tahmin ve görüşlerinden veya mensup oldukları ve meyil ettikleri davalarından ileri gelmektedir. Şöyle diyebiliriz ki İbni Sebe’nin varlığından kuşkulananlar ve inkâr edenler ya bazı müsteşriklerdir ya da, araştırmacı kimliği altında ilk zamanda olduğu gibi, maksatlarını gizleyen İbni Sebecilerdir.
İbni Sebe’nin var olduğu tarih ve grup kitaplarının sayfalarını doldurmuştur. Onun karıştığı olayları raviler ağızdan ağıza, kulaktan kulağa taşımışlardır.
Tarihçiler, Hadisçiler, grup, minel nihal kitap ve tabakat sahipleri, Edebiyat ve soy kütükçüleri İbni Sebe’ye yer vermişlerdir, var olduğu Sünni ve Şia kitaplarında görülmektedir. İbni Sebe’nin rolünü, fitnelerini bildiren haberler, Taberi’nin Seyf bin Ömer el temiminin rivayeti ile sınırlı değildir. Bu haberler eski ravilerin rivayetlerinde çoktur ve o dönemin inanç, farklı grup ve görüşlerini ve İslam tarihinin olaylarını yazanların kitaplarında geçmektedir. Ancak İmam Taberi’nin diğerlerinden ayrılığı sadece bu husustaki haberlere çok ve geniş yer vermesidir. Bu nedenle o olaylara kaynak ve delil bildirmeden kuşku ileri sürmek, bütün bu haberleri yok etmek, âlimleri yalanlamak, iftira etmek ve tarihi gerçekleri tezyif etmektir.


İbni Sebe’nin varlığını bildiren âlimler ve eserleri:


Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...