بســـــــــــــــــم الله الَرّحمان الرَّحيم
اِنَّ عِدَّةَ الشُّهُورِ عِنْدَاللهِ اِثْنَا عَشَرَ شَهْراً فِى كِتَابِ اللهِ يَوْمَ خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ مِنْهَا اَرْبَعَةٌ حُرُمٌ ذَالِكَ الدِيّنُ الْقَيِمُ فَلَا تَظْلِمُوا فِهِينَ اَنْفُسَكُمْ وَقَاتِلوُا الْمُشْرِكِينَ كآفَّةَ كَمَا يُقَاتِلوُ نَكُمْ كآفَّةً وَاعْلَمُوا اَنَّ اللهَ مَعَ المُتَّقِين.
“Gökleri ve yeri yarattığı günde Allah’ın yazısına göre, Allah katında ayların sayısı on iki olup, bunlardan dürdü haram aylarıdır. İşte bu doğru hesaptır aylar içinde (Allah’ın koyduğu yasağı çiğneyerek) kendinize zulmetmeyin ve müşrikler nasıl sizlinle topyekûn savaşıyorlarsa siz de onlara karşı topyekûn savaşın ve bilin ki Allah (kötülükten) sakınanlarla beraberdir.” Tevbe 9/36.
Ariflerin kalplerini marifet nuruyla nurlandıran Mevlâ Teâlâ’ya hamd-u senalar olsun.
Salât ve selâm kâinatın efdali, âleme rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed’e, onun âline, ashabına ve kıyamet gününe kadar yolunda gidenlerin üzerine olsun.
Değerli Dostlar; Kadirşinas aylar ve günler içinde olmamız münasebetiyle, bu yazımda sizlere bu ayların ehemmiyetlerinden, biz Ümmet-i Muhammed'e has, takdim edilen nimetlerden bahsetmek istiyorum.
Yazının okunulurluğunu kolaylaştırmak için bölümlere ayırıp, yazı dizisi olarak sizlere takdim edeceğim inşallah…
Allah Teâlâ, bilmediklerimizi bildirip, filli olarak tatbik etmeyi de nasip etsin… (Âmin)
Allah katında ayların sayısı on ikidir. Ayet-i kerimede geçen aylardan kasıt, yalnız kamerî aylardır. Çünkü hesap, sadece bu aylara göre yapılır. Bu aylarla ilgili hesap da gökteki hilâle bağlıdır…
Bu ayların dördü, haram aylarıdır (Eşhur-u hurûm). Bu ayların saygın aylar olduğunu, bu aylarda savaşmanın haram olduğunu Cenab-ı Allah, İbrahim ve İsmail Peygamberlerin diliyle yazıp arz kılmıştır. Bu ayların haram kılınmış olduklarını Araplar, söz ve davranışlarıyla birbirlerine aktarmışlardır. Kara cahiliyetin hüküm sürdüğü devirlerde Araplar, bunda kendi istekleri ve hevesleri doğrultusunda değişiklikler yapmışlardır. Hadis-i şerifte anlatıldığı gibi haram aylar; Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Recep aylarıdır.
İbn-i Abbas der ki: “Allah, gökleri ve yeri yarattığı gün, onu, katındaki ana kitapta yazdı. Onlardan dört ayı, haram aylarıdır. Bunlar Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Recep aylarıdır. Bu aylara hürmet ve saygı gösterildiği için ‘Haram’ denilmiştir. Bu aylarda itaatler kat kat yapılır, onların hürmetini ihlal etmek ve Allah’ın haram kıldığı masiyet ve günahları işlemekle kendinize zulmetmeyiniz. Müşrikler nasıl size karşı toptan savaşıyorlarsa, siz de guruplara ayrılmadan toptan onlara karşı savaşınız. Bilin ki, Allah muttakilerle beraberdir. Yani, Allah yardım ve desteği ile onlarla beraberdir. Bu, takva sahiplerine bir müjde ve garantidir.”
Bu aylarda savaşmanın yasak oluşu nesh olmuşsa da tâatler kabul görür. Haram aylarda ibadet kat kat sevapla mükâfatlandırılır. Çünkü diğer aylarda yapılan bir tek iyilik on misli ecirle mükâfatlandırılırken, Receb ayında yetmiş, Şaban ayında yedi yüz ve Ramazan aynıda bin misli sevapla mükâfatlandırılır.
İyiliklerin kat kat sevapla karşılık bulması sadece bu ümmete, yani Resulullah’ın ümmetine verilmiş bir özeliktir…
İnsanlar ilim, ahlak, fazilet ve takva yönünden birbirleriyle müsavi olmadıkları gibi, aylar, günler, geceler, zamanlar ve mekânlar da fazilet ve bereket yönünden aynı seviyede değildir. İnsanlar, dünyevi işlere kendilerini bazen çok fazla kaptırıyorlar ve uhrevi görevlerini ikinci plana itiyorlar. Zamanın normal seyri sırasında, rutin meşguliyetlerle devam eden hayat sıradanlaşıyor, hatta sıkıcı olmaya başlıyor.
Allah-u Teâla, hem manevi hayattan uzaklaşmamızı önlemek, hem de sıradanlaşan zamana ve hayata manevi bir canlılık katmak için bazı ay, hafta ve günlere özel bir değer atfetmiştir. Allah, zaman içinde özel ve değerli anlar yaratmıştır. Bunlar, bayram günleri ve geceleri, Cuma geceleri, üç aylar diye adlandırdığımız Recep, Şaban ve Ramazan ayı ve Kandil geceleridir.
Recep Ayının Fazileti :
Receb, tazim ve saygı anlamına gelir.,,
İslâm öncesi Araplar, Receb ayı’na ayrı bir ehemmiyet verirler, saygı gösterir ve şanını yüceltirlerdi. Receb ayı gelince kılıçlar kınına sokulur, oklar torbalarına yerleştirilir, derin ve kanlı husumetlerin üzerine geçici de olsa bir sükûnet örtüsü çekilirdi. Artık o gürültülü ve korkunç çöller tatlı bir huzurun baharına dalar, her taraf bir güven ve selâmet sahasına dönerdi. Öyle ki, bu ayda bir kimse babasının katiline rastlasa bile başını kaldırıp kaşına bakmazdı. Bu aya "sağır ay" denilmesi de sükûnet mevsimi olmasındandır.
İslâmiyet gelince de Recep ayına mahsus olan saygı devam ettirildi. Bilhassa Regaip ve Miraç gibi tecellilerle şereflendirildi. Resul-i Ekrem Efendimiz dualarında,
اللهم بارك لنا في رجب وشعبان وبلغنا رمضان
“Allah’ım! Receb’i ve Şâban'ı hakkımızda hayırlı ve mübarek kıl, bizi Ramazan'a ulaştır”buyururlardı. (Camiü's-Sağîr, 2:90; Râmuzu'l-Ehâdis, 532.)
Receb kelimesindeki “R” Allah'ın rahmetine, “C” Allah'ın cömertliğine ve yardımına, “B” ise Allah'ın birrine (iyilik ve ihsanına) işaret eder.
Receb ayına “mutahhar” denmesinin sebebi, bu ayı oruçlu geçirenlerin günah ve hatalarından temizlenip paklanmasıdır. Receb ayının Peygamberler tarihinde ayrı bir yeri vardır. Meselâ, Nuh Aleyhi’s-selâm ve kavmi, Recep ayında gemiye binmiş ve tufandan kurtulmuşlardır.
Receb ayı Hicrî ayların yedincisi ve Ramazan'dan iki ay öncesi olup, fazileti bakımından ayrı bir yeri vardır. Regaip ve Mi'rac gibi mübarek geceleri içinde bulundurması, faziletini daha da arttırmaktadır. Ayrıca, Kur’an’da haram ayları olarak geçen dört aydan birisi olması, Müslüman kalplerdeki yerini bir kat daha artırmıştır.
Receb ayı, “üç aylar” olarak bilinen mübarek bir mevsimin ilk ayıdır. Bu aylara “çok sevaplı ibadet ayları” diyen Bediüzzaman, onların kazandırdıkları sevap ve mükâfatlar bakımından, Müminlerin önünde nasıl bir kademeli yükseliş vesilesi olduklarına şöyle işaret eder:
“Her hasenenin (ibadetin) sevabı başka vakitte on ise, Receb-i Şerifte yüzden geçer, Şâban-ı Muazzama da üç yüzden ziyade ve Ramazan-ı Mübarekte bine çıkar ve Cuma gecelerinde binlere ve Leyle-i Kadirde (Kadir Gecesinde) otuz bine çıkar.” ( Şualar, s. 416.)
Buna göre Receb ayında işlenen ibadet, edilen iyilik, yapılan hizmetlerin manevî ecri ve sevabı bire yüz verilmektedir. Bunun için mü'minler bu aydaki nasiplerini arttırmak maksadıyla daha çok gayret sarf ederler. Hayır ve hasenata biraz daha ağırlık verirler.
Bazı hikmet ehli âlimler, Recep ayı hakkında şu yorumları getirmişlerdir:
Receb eza ve cefayı terk içindir, Şaban amel ve vefa içindir, Ramazan sıdk ve safa içindir.
Receb tövbe ve pişmanlık ayıdır, Şaban muhabbet ayıdır, Ramazan kurbet (Allah'a yakınlık) ayıdır.
Receb hürmet ayıdır, Şaban hizmet ayıdır, Ramazan nimet ayıdır.
Receb ibadet ayıdır, Şaban dünyanın sefasını terk etme ayıdır, Ramazan ibadetlerin mükâfatını artıran aydır.
Büyük tasavvuf ehli Zünnün-u Mısrî der ki:
“Recep ekme ayıdır, Şaban sulama ayıdır, Ramazan derleyip toplama ayıdır. Herkes ne ekerse onu biçer, ne yaparsa cezasını çeker. Bir kimse ekimi bırakırsa, hasat zamanı ekmediğine pişman olur. Kıyamet gününde ise çok kötü duruma düşer.” (Abdülkadir Geylânî, Üç Aylar ve Faziletleri. Haz: Mustafa Güner)
Recep ayının diğer aylardan farklı bir ibadeti de oruçtur. Mümkün mertebe bu ayda daha fazla oruç tutulmaya çalışılır. Ebû Davud’ da (hadis kitabı), hiç ara vermeden devamlı surette oruç tutan bir zâta Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam’ın bazı tavsiyelerden sonra şöyle buyurduğu rivayet edilir:
“Haram aylarından bazısını tut, bazısını bırak, haram aylarda tut ve bırak, haram aylarda tut ve bırak.” (Ebû Dâvud, Savm: 54)
Hadisin devamında ravî olan Şahabı şöyle demektedir:
“Resulullah 'tut' dedikçe, üç parmağını yumdu, 'Bırak' deyince de üç parmağını bıraktı.” Böylece Peygamberimizin o zata, “Üç gün tut, üç gün ara ver” dediği anlaşılıyordu.
Bilindiği gibi haram ayları, "Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Receb" aylarıdır.
Receb ayında devamlı olarak bir ay boyu oruç tutmanın uygun görülmeyişinin sebebi, Receb ve Şaban aylarının Ramazan ayına benzemesinden kaçınılmasıdır. Çünkü hiç kesintisiz bir ay boyunca oruç tutmak sadece Ramazan ayına mahsustur. Hatta Receb ayında bir ay süresince oruç tutmanın mendup bile olmadığını söyleyen İmam Gazâlî ve İbn-i Kayyim el-Cevzî gibi müçtehitler, Ramazan ayına benzememesi için diğer aylardan farklı olarak Recep ayında devamlı bir ay boyu oruç tutmayı mekruh görürler. (İhya, 1:237; Zâdü'I-Meâd, 2:64.)
Diğer aylarda nasılsa, Recep ayında da ayın başında üç gün, ortasında üç gün, sonunda da üç gün veya belli günlerinde yahut üçer gün ara vermek suretiyle oruç tutulması tavsiye edilmektedir.
Görüldüğü gibi, Receb ayında tamamen oruçlu geçirme hususunda bir hadis ve rivayet yoktur. Üç ayları hiç ara vermeden tutmak sünnet ve müstehap da değildir, sadece sâlih zatların güzel bir âdetidir. Recep ayını tam olarak tutanlara “Tutma” denilmez, ama fıkhî olarak da hükmünü belirtmek gerekir.
Bu arada Ramazan ayında bozmuş olduğu bir oruçtan dolayı kefaret orucu tutmak isteyenler için Recep ve Şaban ayı iyi bir fırsattır. Recep ayının birinci gününden itibaren hiç ara vermeden Şaban ayı da dâhil olmak üzere iki ay üst üste oruç tutarsa tam bir kefaret borcunu ödemiş olur. Peşinden Ramazan ayının orucu da geleceğinden böylece üç ay boyu, bir gün dahi yemeden oruç tutmuş olur. Bu durumda oruç borcunu öderken aynı zamanda sevap hazinesini de doldurmuş ve geliştirmiş sayılır.
Üç aylar birer dua ve niyaz mevsimidir. En güzel duaları, başta sahabeler olmak üzere İslâm büyüklerinden öğreniyoruz…
Hz. Ali'nin Receb ayında şu şekilde dua ettiği rivayet edilir:
“Allah’ım, salât eyle Muhammed Aleyhissalâtü Vesselamın üzerine; hikmet yıldızları ve devamlı nimet ve ismet kaynağı ehl-i beytine.
Allah’ım, beni her türlü kötülükten koru.
Beni unutkan etme ve gaflet üzerinde bırakma.
Sonumu da hasret ve pişmanlıkla bitirme.
Benden razı ve hoşnut ol.
Senin mağfiretin zalimler içindir, ben de nefsime zulmettim.
Allah’ım, beni bağışla, beni bağışlamakla Sana bir zarar gelmez.
Bana nimetlerini ihsan et, bana vermekle senin ihsanın azalmaz.
Senin rahmetin geniş ve boldur.
Hikmetlerin ise hoş ve güzeldir.
Allah’ım, bana sıhhat ve afiyet ver.
Güven ve huzur ihsan eyle.
Şükür ve takvaya ulaştır.
Allah’ım, Senden sabır ve doğruluk istiyorum.
Bana işimde kolaylık ver.
İşlerimi güçlükle gördürme.
Aileme, çocuklarıma ve kardeşlerime iyilik ve ihsanda bulun.
Onları mü'min ve Müslümanlardan kıl ve bu şekilde dünyadan ayrılmalarını nasip eyle.”
Bazı Selef büyükleri de Recep ayı gecelerinde şöyle dua etmişler:
“Allahım, Sana mahzun gönlümle, isteklerini kabul buyurduğun dostlarının duası ile niyaz ediyorum.
Zatına eriştirdiğin ve Senin rızanı isteyenlerin dili ile Senden talep ediyorum.
Umarım Senin ululuğundan, Seni bileyim ve kulluk edeyim.
Yâ Rab, bu gecenin rahmet ve bereketinden sevap ve mükâfatından beni nasiptar et.
Allahım, kullarından istediğine, istediğini verirsin, kim Seni onlara ikram etmekten alıkoyabilir?
Ben fakir ve aciz bir kulum. Fazl-u kereminden nimetlerini ümit ediyorum.
Sana sığınırım ve ancak Senden yardım dilerim
Yüce Mevla’m, bu gece kullarına çok rahmet ve bereketini döker, saçarsın.
Allah’ım, Sana yalvaran dilleri, Sana kalkan elleri boş çevirme.
İyilik ve yardımınla faydalandır bizi. Nimetlerinle donat hepimizi.
Bu mübarek gün, ay ve gecelerden istifade etmek ve en önemlisi, Allah’ın Dostlarıyla ünsiyet etmek dileğiyle, Allah’a emanet olunuz sevgili kardeşlerim.
M.Ragıp Aydın AYKAÇ