Nasıl hasretim sana, hem de nasıl.
Gözlerim, hep sen çıkacakmışsın gibi karşıma,
öyle panik, öyle sevinçli ki anlatamam.
Susarım.
Seni ilk gördüğüm gündeyim şimdi.
Yanaklarımdan yastığıma düşün damlada diyemediklerim.
Ne kadar yalnızım, ne kadar sensiz,
yastığım nemli, yanaklarım gibi,
şimdi beklerim seni bir pencere kenarından…
Bilmesem sıcaklığını,
hissedemezdim bunca yoğun yaşamazdım,
seninle tüm yaşadıklarımızı.
İyi ki varsın dediğim,
en önemlisi kalbimi ve bakışlarımı sende bıraktığım,
olmazsa olmazlarımın en önemlisi,
sevdiğim en büyük aşkım sen.
Bak! bir gün daha sensiz ve yalnız geçmiş…
Ne zaman düşlesem bizi.
Ki her sabah uyandığımda yokluğunda, ıslanmış gözlerle uyanıyorum.
İçimde bir ses, bize yaptığın haksızlıklar için hesap sormakta durmaksızın.
Bilirim, ne zaman yağsa yağmurlar,
içinde sen ve bizden damlalar olacak.
Kaç gündür, göğüs kafesimin dışında çarpıyordu kalbim.
Gecenin bilmem kaçı ve yüreğimdeki alevin yalnızlığımla coşmakta,
daha bir yakmakta şimdilerde.
Birinci dereceden vurgunum
ve bir o kadar yanık, dört duvar arasında kendimleyim, say ki yaşamak bu.
Şafak kaç. Kavuşacağımız gün yakın mı.
Yoksa ben, biz hayâl miyiz.
Sen, son baharım ol.
Bu son durağım.
Seni sevmek sevmek istiyorum,
tüm dünya kıskanmalı ya da şimdi bir mermi,
şah damarımdan vurmalı.
Bir yanım ezik….
Şimdi yatağa yapışmış yatıyorum,
yorgunluktan ve soğuk yemiş bedenimle daha bir ağırım şimdi.
Bu gece, bir ömür kadar uzun olsa ve hiç uyanmasam.
Kısaca yorgunum işte.
Gögsünde dinlenmek istiyorum,
yaralı bir aşk gibi sarılmak istiyorum sana.
öyle işte….,
|