"Muhabbet" insanın içini ısıtan sıcak bir kelime. Samimiyetide beraberinde getiren bir kelime…
Sevgi, aşk, dost edinmek anlamlarına gelen muhabbet, şiddetli arzudan dolayı kalbin kaynaması, taşması, sevilene ulaşmak için çırpınmasıdır. Sevene muhib, sevgiliye habib ve mahbub denir.
Cüneyd-i Bağdadi (k.s) “Muhabbet kalbin meylidir.” demiştir. Bu meyil kulun tabii bir şekilde Allah (c.c)’a ve O’na ait olan şeylere yönelmesidir. Muhabbet, tercihi sevgiliden yana kullanmaktır. Muhabbet ve aşk iki gönül arasında cereyan hattı gibidir. Muhabbetullah, Allah-u Teala’nın kemal ve cemalini idrak ve takdir oranında kalpte oluşan ilahi bir nurdur. Bu muhabbet ile insan ruhu, kederlerden ve hüzünlerden kurtulur. Safi neşe ve huzura kavuşur. İnsan ruhunu erdeme ulaştıran sebeplerin en sağlamı, Allah sevgisidir.
Cenab-ı Hak, insanın kalbine sonsuz bir muhabbet kabiliyeti yerleştirmiştir. Bu sonsuz muhabbet, ancak zat ve sıfatlarıyla sonsuz kemalde bulunan Allah içindir. Yani, insana lütfedilen bu sevgi kabiliyeti Allah’ı sevmek içindir.
İnsan bir şeyi ya ondaki kemal, yahut ondan aldığı lezzet ve gördüğü menfaat için sever. Mesela, bir Müslüman peygamberleri, evliyaları, irfan ve fazilet sahibi zatları, onlardaki “kemalât-olgunluk-erdem” için sever. Kendisine ihsan eden kimseleri, onlardan gördüğü lütuf ve ikramları için sever. Yediği yemek ve meyveleri ise lezzetleri için sever. İnsan, aklen ve vicdanen bilir ki, kemallerini takdir ettiği, ihsanlarından memnun olduğu ve lezzet aldığı bütün bu varlıklar Allah’ındır. Hepsini O yaratmıştır. Bunlarda tecelli eden bütün kemal, cemal ve ihsanlar, hep Ondan gelmektedir.
Öyleyse, insan kendindeki bu nihayetsiz muhabbet kabiliyetini, evvela ve bizzat Allah’a verecek, diğer bütün muhabbete layık zatları, nimetleri ve ihsanları da Allah için sevecektir. Bozulmamış her akıl ve vicdan, bu hakikati kabul eder.
Muhabbetten Muhammed oldu hasıl,
Muhammed’siz muhabbetten ne hasıl?
Zuhurundan Bezm-i alem oldu vasıl…
Sultan II. Mahmud’un hanımı ve Sultan Abdülmecid’in annesi olan Bezm-i alem Valide Sultan’ın sık sık kullanmış olduğu mühründe kazınmış olan yukarıdaki ibare ne kadarda manidardır.
Muhabbetin üç sebebi vardır. Cemal, kemal ve ihsan. Biz bu üç şeyi sebepsiz severiz. Kemal, olgunluk, mükemmellik, demektir. Mesela, İmam-ı a’zamı, görmediğimiz, nasıl biri olduğunu bilmediğimiz halde onu severiz. Onu sevişimiz ilimdeki kemalinden ve İslama yaptığı hizmetlerinden dolayıdır. Fatih Sultan Mehmet’i severiz. Çünkü küçük yaşına rağmen muvaffak olduğu çok muzafferiyetlerden dolayıdır ve bu bir kemaldir. İnsan bilmediği ve tanımadığı şeye düşman olduğuna göre düşünelim ki birisi bize “Fatih Sultan Mehmet nasıl bir adamdır, onu seviyor musunuz?” diye sorduğunda eğer onun hakkında bir şeyler biliyorsak, yaptıkları mükemmel işlerin farkındaysak elbette ki tanıdığımızı ve sevdiğimizi söyleyeceğiz. Fakat onun ismini hiç duymamış ve yaptıklarından da haberimiz yoksa “Onu tanımıyorum ki seveyim” diyeceksiniz. Demek ki bir zatı sevebilmek için öncelikle onu tanımak gerekir. Aynı şekilde Allah (CC)’ı sevebilmek için öncelikle O’nu isim, sıfat ve tecellileriyle bilmemiz gerekir. Buna marifetullah denilir. Marifetullah olmadan muhabbetullah da pek mümkün değildir. Marifetullah ise ilim ile kazanılır.
Madem insan cemal, kemal ve ihsana karşı fıtraten muhabbet eder. Madem kainatta görünen bütün cemal kemal ve ihsan hakikatte Allaha aiddir. Öyle ise asıl muhabbete layık olan mevcudat değil Allahtır. Diğer mevcudat ancak Allah namına ve Allahın izniyle sevilebilir.
Yani kısaca sevgimizde, muhabbetimizde Allah için olmalıdır. Rabbim bizlere bu sevgiyi ve muhabbeti halk eylesin inş. Muhabbetimizi, samimiyetimizi, ihlasımızı, basiretimizi, şuurumuzu, izanımızı, merhametimizi, tevazumuzu, edep ve hayamızı arttırsın inş.