Halveti bir yalnızlık ister ruhunuz…
Yürek…
Kimi zaman kuştur uçmak ister sevdaların ülkesine…
Kimi zaman uçsuz bucaksız sahralarda bir yolcudur aşkın vahasına ermek isteyen..
Kimi zaman bir yolcudur,çok uzaklardaki aşkın diyarına…
Yürektir bu,kimi zaman kanar,yanar yakılır…
Kimi zaman “sus” gelir diline;Meryem sabrına bürünür…
Kimi zaman hoyrat eller uzanır kanatılır…Kimi zaman uzanır halveti yalnızlıklara…
Ama ne olursa olsun nefreti barındırmaz mekanında…Yunusvâri seslenir kâinata;
Ben Gelmedim Boş Dava İçin,Benim İşim Sevgi İçin…
Sevgi güzeldir,yüreğini ferahlatır insanın…Gönle baharları getirir…
Cennet muştuları duyarsınız her yüreğinize damla damla aktığında…
Ama ne vakit sevgiyi verdiğiniz ellerden size artık “güller” değil, “diken” gelir;
işte o vakit yürekten sızan damla damla kanlar kalemizin mürekkebi olur,
sitem yüklü satırlar dizilir bir bir…
Kaçmak istersiniz uzak diyarlardaki sevdaların ülkesine…
Yalnız,yapayalnız…Halveti bir yalnızlık ister ruhunuz…
Zira kalabalıklar hoyrattır…
Kalabalıklar,kendi içinizde yalnız kalmaktır…
Kalabalıklar,bölünmektir parçalara…Ruhunuz Mekke’de bir Hira arar…
Bir Ebu Bekir dostluğunun hasretini çekersiniz Sevr misal mekanlarda…
Ve Hatice misal vefalı eşler,vefalı sevgilerin hasreti ile yanar yüreğiniz…
Züleyha misali yıllarca aşkta vefa ararsınız Yusuf yüreklerde…
Ve gözleriniz gök kubbede,gönlünüzden süzülürken göz yaşlarınız,
dudaklarınızdan dökülür geçmiş anılardan bir şarkının mısraları:
(Reşha)
Ah Yüreğim
Yalınayak bir yolcuyum
Yıldız yağan gecelerde
Sevdaların yorgunuyum
Kalmadı kimse içimde
Ben dururum kuşlar gider
Aşkın uzak ülkesine
Ben susarım
Deniz başlar
Bitmeyen o türküsüne
Ah yüreğim ah yüreğim
Senle nasıl başedeyim
Acılanan şu göğsüme
Seni nasıl hapsedeyim
Tutabilsem yıldızları
Dönebilsem anılara
Doyasıya ağlar mıydım
Anıların kollarında
Acıyorum o yıllara
Yaşadığım acılara
Bir çocuğun yüreğiyle
Ağladığım şarkılara
Ah yüreğim ah yüreğim
Senle nasıl başedeyim
Acılanan şu göğsüme
Seni nasıl hapsedeyim
Yûsuf Hayaloğlu