Uzay Çalışmalarının Bugünü ve Geleceği
Uzay araştırmalarını beş ana grupta
toplamak mümkündür. Bunlar: (1) bilimsel amaçlı programlar, (2) haberleşme
pogramları, (3) Yer'i gözleme amaçlı programlar, (4) uzay taşımacılığı
programları, (5) uzay istasyonu kurma programlarıdır. Özellikle ABD ve Rusya'nın
Dünya'yı gözleme programları daha çok askeri amaçlıdır. On üç üyesi olan Avrupa
Uzay Ajansı ESA'nın uzay araştırma programlarında ise askerî amaçlı hiçbir uzay
çalışmasına yer verilmemektedir. Bu bakımdan NASA'nın askerî amaçlı deneyleri
NASA ve ESA'nın ortak geliştirdiği uzay araştırmalarında sorun olmaktadıdr.
NASA'nın ESA, Kanada ve Japonya ile ortaklaşa kuracağı uzay istasyonu bu yüzden
yıllardır kurulamamıştır. Bilimsel amaçlı uzay araştırmaları plâzma fiziği,
astrofizik gibi bilim dallarında temel bilginin gelişimini sağlayan, evrendeki
fiziksel olayların anlaşılmasına ışık tutan, ancak ülkelerin ekonomisine hemen
doğrudan katkısı olmayan uzun vadede kârlı yatırımlardır. Çünkü temel
bilimlerdeki bilgi birikimi, toplum sorunlarının çözümünde ilk başvurulan
kaynaktır. Haberleşme ve Dünya'yı gözleme amaçlı uzay çalışmaları araştırmadan
çok, doğrudan hizmet çalışmalarıdır. Haberleşme uyduları kıtalar arası
telsiz-telefon görüşmelerini etkin bir şekilde mümkün kıldığı gibi,
radyo ve televizyon yayınlarının uzak mesafelere aktarılmasını sağlarlar.
Dünya'yı gözleme amaçlı uzay çalışmaları ise, askerî ve meteorolojik gözlemler
yanında; tarım, madencilik ve çevre amaçlı gözlem programlarını da içerir.
Verimli ve verimsiz toprakların dağılımı, toprağın çoraklaşması, çölleşme, orman
alanlarının dağılımı ve değişimi, suların kirlenmesi, volkanik aktivite, ozon
tabakasındaki değişimler gibi insanlığı doğrudan ilgilendiren konulardaki
incelemeler yapay uydularla Dünya dışından etkin biçimde yapılabilmektedir.
Haberleşme ve Dünya'yı gözleme amaçlı uzay çalışmalarına yatırılan paralar
ülkelerin ekonomisine çok kısa sürede katlanarak geri dönmektedir. Bu bakımdan,
birçok ülke uzay çalışmalarına haberleşme ve Dünya'yı gözleme uydularıyla
başlamaktadır.
Şekil 6.5: ESA, NASA, Kanada ve
Japonyanın beraber geliştirdikleri uzay istasyonu "Freedom" un temsili
görünüşü.
Uzay taşımacılığı ve uzay istasyonu
kurma programları diğer uzay araştırmalarına zemin hazırlayan alt yapı
çalışmalarıdır. Uzay araştırmalarına giren ve uzun vadede bu çalışmaları
geliştirmeyi amaçlayan her ülke bu iki alana yatırım yapmaktadır. Uzay
taşımacılığı programları uzay rampaları ve değişik güçte ve yapıdaki roketlerin
yanında tekrar tekrar kullanabilme olanağı sağlayan uzay mekiği yapım
programlarını içerir. Uzay mekiklerinin geliştirilmesi uzay araştırmalarına
yapılan yatırımların kısıtlanması sonucu az yatırımla daha çok çalışma yürütme
amaçlanarak yapılmıştır. NASA 1986 daki "Challenger" kazasından sonra uzay
mekiği programını durdurmuş ve ancak bir dizi güvenlik tedbirleriyle ilgili
değişiklikten sonra 1988'de yeniden başlatmıştır. Bu durum hem NASA'nın hem de
ESA'nın uzay araştırması programlarında istenmeyen ertelemelere ve gecikmelere
neden olmuştur.Rusya da 1980'li yılların ortalarında "Buran" adlı bir uzay
mekiği geliştirip deneme uçuşlarını yapmış, ancak her nedense aktif uygulamaya
sokamamıştır. ESA'da uzaya 4.5'ton yük taşıyabilecek "Hermes" adlı küçük bir
uzay mekiğinin yapımına üç yıl önce başlamıştır. Hermes'in 1997'den sonra göreve
başlaması plânlanmaktadır. Bu arada, ESA uzay taşımacılığı ve uzay istasyonu
kurma programı için Ariana-5 adlı çok güçlü bir roket sistemi geliştirmekte; "Mikrogravity",
"Eurecea" ve "Columbus" adlı çok amaçlı deney modüllerinin yapımını
sürdürmektedir. Columbus deney modülü, ESA'nın; NASA, Canada ve Japonya ile
beraber geliştirdikleri "Freedom" adlı uzay istasyonunun bir parçasıdır.
NASA'nın askeri amaçlı kullanmak istemesi ve parasal kısıtlamalar nedeniyle
istasyonun yapımı tekrar tekrar ertelenmiştir. Freedom'un ancak 90'lı yılların
sonunda Yer etrafında yörüngeye parça parça götürülüp orada monte edilmesi
beklenmektedir. Dünya ile Freedom arasındaki taşıma işini Hermes, NASA'nın uzay
mekikleriyle beraber gerçekleştirecektir. ESA son yıllarda, Dünya'yı gözleme
programına hız vermiştir. Bugün ESA'nın 10 uydusu Yer'i gözlemektedir. ESA'nın
bu programlarında harcanan paraların en az % 90'ının üye ülke ekonomilerine
birkaç yıl içinde geri dönmesi öngörülmektedir.
Bilimsel amaçlı uzay çalışması
programlarına gelince, özellikle NASA'nın bu programları için bütçesi gitttikçe
kısılmaktadır. Bunun nedeni 1990 yılında Hipparcos adlı astrometri uydusunun
istenen yörüngeye oturtulamaması ve yine 1990 yılında çalışmaya başlatılan
Hubble Uzay Teleskopu'nun temel aynasında optik bir yanılgının ortaya
çıkmasıdır. İstenen düzeyde olmasa da bu iki uzay aracı çok yeni bilimsel
veriler üretmektedir. 1990'lı yılların bilimsel amaçlı uzay araştırmalarında en
büyük başarıları sırasıyla: a) Magellan uzay aracıyla Venüs yüzeyinin çok
duyarlı haritalanması, b) Rosat X- ışın teleskopuyla gök yüzünün önceki gözlemlere göre l00
kat daha duyarlı taranması, c) GRO gama ışını uydusu ile tüm gök yüzünün gama
ışınlarında taranması, d) Ulysses uydusuyla Güneş'in manyetik kutuplarının ve
gezegenlerarası gaz ve tozun incelenmeye başlanmasıdır. Bu arada Jüpiter ve
uydularının ayrıntılı incelenmesi için 1989 da fırlatılan Galile uydusu, Şubat
1990'da Venüs'ün, Aralık 1990'da da tekrar Yer'in yakınından geçtikten sonra
Jüpiter'e doğru yoluna devam etmektedir. Bu uydu, Aralık 1995'de Jüpiter'e
ulaşacaktir. Kasım 1989'dan beri evreni kırmızıötesi ışınlarıyla inceleyen
COBE'nin gözlemsel verileri büyük patlama kuramını desteklemektedir. 1978'den
beri morötesi dalgaboylarında çok başarılı gözlemler yapan ve çoktandır durması
beklenen IUE uydusunun, 1994 yılı sonuna kadar çalışacağı sanılmaktadır. Bu
uydunun gözlemleri, ülkemizdeki astronomlar tarafından da birçok araştırma ve
tez projelerinde değerlendirilmektedir. Hipparcos astrometri uydusunun da 1994
yılı ortalarında çalışmasını durdurması beklenmektedir. Bir grup Türk
astronomunun bu uyduda da bir gözlemsel projesi bulunmaktadır. Hubble Uzay
Teleskopu'nun ömrü daha çok uzundur. l993 yılı sonunda bu teleskopun uzay
mekiğiyle yörüngede onarımı yapılmıştır. Güneş'in kutup bölgesini incelemek
amacıyla ESA ve NASA ortaklığıyla Ekim 1990 da fırlatılan Ulysses uzay aracı,
yaklaşık 60000 km/sn'lik hızla fırlatıştan sadece yedi saat sonra, Ay
yörüngesini geçmiş ve Galile uydusundan bir yıl sonra fırlatıldığı hâlde, hızı
ve izlediği yol nedeniyle Galile'den dört yıl önce1992'de Jüpiter'e ulaşıp onun
çekim etkisiyle ekliptik düzlemi dışına çıkıp Güneş'e yönelmiştir. Haziran
1994'te Güneş'in güney kutbundan, Şubat 1995'te ekvator bölgesinden ve Haziran
1995'te de kuzey kutbundan geçerek görevini sürdürmektedir. Yolculuğu sırasında
Güneş'in manyetik alanı, Güneş rüzgârı ve gezegenlerarası gaz ve toz ölçümleri
yapacak, ancak kamerası olmadığı için hiçbir fotograf
göndermeyecektir.
Şekil 6.6: Hubble uzay
teleskopu.
1986'da Halley kuyruklu yıldızının
çok yakınından geçerek birkaç uzay aracı tarafından yerinde incelenmesindeki
başarı sonrasında NASA CRAF uzay aracıyla Hestia ve Tempel-2 asteroitlerine gitmeyi
plânlamaktadır. ESA ise Halley kuyruklu yıldızının içinden geçen GIOTTO uzay
aracını, 1992 yılında Grigg-Skjellerup adlı kuyruklu yıldızına yöneltti. Bu araştırmalar
güneş sisteminin oluşumu ve evrimi hakkında yeni bilgiler verecektir. Bu arada
90'lı yılların sonlarında Ay üslerinin kurulması, Mars'a insansız 1-2 uzay aracı
gönderilmesi, oradan toprak örnekleri getirilmesi, hatta 2000'li yılların
başlarında Mars'a insanlı yolculukların yapılması ve Mars üslerinin kurulması
plânlanmaktadır. Bu üslerde yaşama koşullarını oluşturma ve geliştirme
çalışmaları şimdiden başlatılmıştır. ABD 'de Dünya'dan tamamen yalıtılmış
BIOS-2 adlı
geniş bir ortamda bu tür deneyler yapılmaktadır. Yaşamı Ay'a ve Mars'a taşıma
çalışmalarına Japonya da büyük bir hızla başlamıştır. Japonlar, 2030 dan önce
Mars üssünü kuracaklarını bildirmektedir.
Sovyetler Birliği'nin dağılmasından
sonra, ilk kez bu ülkenin başlattığı uzay çalışmalarının geleceği oldukça
karanlık görünmektedir. Sovyetler Birliği yıllardır kendi uzay istasyonlarındaki
uygulamalı çalışmalara ağırlık vermiştir. 1985'ten buyana ikinci nesil 20 tonluk
oldukça geliştirilmiş Mir Uzay İstasyonu'nu etkin şekilde kullanmaktadırlar.
Tıp, biyoloji, tarım ve teknoloji gibi konulardaki uygulama deneyleri yanında
Mir İstasyonu'na bilimsel amaçlı çalışan gözlem aygıtları da
yerleştirilebilmektedir. Son birkaç yıldır Rusya, uzay çalışmalarında da batıya
açılma, ortak çalışmalara girme politikası uygulamış; Fransa, İngiltere,
İskandinav ülkeleriyle ortak deney programları oluşturmuş; hatta Suriye,
Bulgaristan, Afganistan, Avusturya, Malezya ve Irak'la da bu yönde anlaşmalar
yapmıştır.
Şekil 6.7: ESA'nın Yer'le Freedom
uzay istasyonu arasındaki ulaşımı sağlamak amacıyla geliştirmekte olduğu uzay
mekiği HERMES.
1990'lı yılların başlarında
Sovyetler, uzay çalışmalarında birkaç başarısızlık da yaşamıştır: Mars'a
gönderilen iki Phobos uzay aracıyla irtibat kaybedilmiş, yani araçlar uzayda
kaybolmuş ve her nedense Buran adlı yeni uzay mekiği kullanılamamıştır.
Sovyetler, geleceğe yönelik uzay çalışmaları olarak Energia-Buran kompleksi olarak fırlatma
sistemlerini yenilemeyi ve 20' şer tonluk dört parçadan oluşacak dev bir uzay
istasyonunun yapımını plânlamaktadırlar. Ayrıca Sovyetler 1990'lı yılların
ikinci yarısında Dünya yörüngesine x ve gama ışını teleskopları ve
interferometre olarak kullanmak için 10 m çaplı radyo teleskopları yerleştirmeyi
plânlamaktadır. 1992 yılına girmeden Sovyetler Birliği'nin dağılmış olması
nedeniyle uzay çalışmalarını her ne kadar olumsuz etkilemiş olsada önceden
plânlanan programları uygulamaya konmaktadır.
Şekil 6.8: 1990'lı yılların sonunda
kurulması plânlanan Ay üssünün temsili görünüşü.
Gelişmekte olan hatta geri kalmış
ülkeler, gelişmiş ülkelerin uzay çalışması programlarına birer ikişer katılarak
bir ucundan uzay araştırmalarına başlamaktadır. Özellikle Birleşik Devletler
Topluluğu son birkaç yıllık uzay araştırmaları politikası birçok ülkeye bu
fırsatı vermiştir. Uzay araştırmaları ileri teknoloji gerektirir. Bir ülkenin
uzay araştırmalarına başlaması o ülkede birçok sanayi kolunun gerektirdiği ileri
teknolojinin hızla gelişmesini sağlar. Uzay çalışmalarında parasal zorlukları
aşabilmek, araştırmalardan maksimum yararı sağlayabilmek ve aynı çalışmaları
boşuna tekrar etmemek için NASA ve ESA da artık mümkün olduğunca yaygın bir
uluslararası işbirliğini yararlı görmektedir ve projelerin her aşamasındaki
gelişmeler ilgili Türk bilim adamlarına da gönderilmektedir.
Uzay çalışmaları, 1993 yılında
ülkemizde de öncelikli bilim ve teknoloji alanları içine alınmış ve "Ulusal
Gözlem Evi" kurulmasına karar verildikten sonra TÜRKSAT haberleşme, bilimsel ve
yer uydu gözleme sisteminin gerçekleştirilmesi ve Türk Uzay Ajansı'nın
kurulmasına olanak sağlanması için Fransız Aerospatiale firmasıyla bir anlaşma
imzalanmıştır. İlk TÜRKSAT haberleşme uydusu, TÜRKSAT-1A 24 Ocak 1994 günü ESA'nın
Ariane-4
roketiyle fırlatılmış ve fırlatılıştan 12 dakika sonra 3. kademe roketin
ateşlenmesinde ortaya çıkan bir arıza nedeniyle düşmüştür. TÜRKSAT-1B 'nin yörüngeye
oturtulup hizmet vermeye başlaması Ağustos 1994’te gerçekleşmiştir. 1996
ortalarında TÜRKSAT-1C’nin yörüngeye oturtulması plânlanmaktadır. Ayrıca ülkemiz,
Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) kanalıyla Rusya'nın
1996’da atacağı Spectrum-X-Gamma uydusunun uluslararası gözlem işbirliğine katılmaya karar
vermiştir. Bu gelişmelerle, gelecek 4-5 yıl içinde olanaklar
değerlendirilebilirse ülkemiz de uzay araştırmalarına girmiş olacaktır.