VENÜS
Venüs, Güneş ve Ay'dan sonra gök
yüzünün en parlak gök cismidir. Bir iç gezegen olduğundan Güneş’ten fazla
ayrılamaz. Bu nedenle Güneş battıktan biraz sonra batıda ya da Güneş doğmadan
biraz önce doğuda görülür. İnsanoğlu onu tarihte iki ayrı gök cismi olarak
tanımlamış, sabah yıldızı ve akşam yıldızı olarak adlandırmıştır. Ayrıca
ülkemizde çoban yıldızı olarak da bilinmektedir. En parlak olduğu anda Yer’e
bakan yüzeyinin %30'u aydınlıktır yani hilâl şeklinde gözükür. Yörüngesindeki
konumuna göre Ay gibi çeşitli evreler gösterir. Venüs adı eski Romalılarda
inanılan aşk tanrıçasının adıdır. Her ne kadar gök yüzünde çok güzel bir aşk
tanrıçası gibi gözüküyorsa da, gezegen yüzeyi gerçek bir cehennemdir.
Yer’den ve ABD’nin
Voyager-Venüs, Sovyetler Birliği’nin Venera uydularıyla optik, radar ve
radyo dalgalarında yapılan gözlemlerden, Venüs'ün bulutlarla kaplı bir gezegen
olduğu anlaşıldı. Bulutlar beyaz renkte ve nadiren sarı renkte görülür. Venüs
gözlemlerinden ilk ortaya çıkan sonuç bulutların varlığı, dolayısıyla bir
atmosferin olmasıydı. Venüs’ün aklık derecesi bulutlarından dolayı yüksek
olduğundan, üzerine düşen ışığın çoğunu uzaya geri yansıtır. Bu nedenle uzaya
saçılan ışınım, Venüs bulutları ve onların altındaki atmosfer katmanları
hakkında herhangi bir bilgi taşımaz. Uzay araçları gönderilinceye kadar Venüs
bulutlarının kimyasal birleşimleri bilinmiyordu. Bununla beraber, 1960'lı
yıllarda yapılan araştırmalarda, bulutların üst katmanında CO2
miktarının Yer atmosferindeki miktarın, 1000 katı olduğu anlaşıldı. Yine,
Yer’den yapılan gözlemler sonucu bir miktar CO ve su buharı olduğu
anlaşıldı.
Şekil 3.18: 1974 yılında Mariner-10
uzay aracı ile çekilen bu fotograf, Venüs bulutlarının ne denli yoğun olduğunu
gözler önüne sermektedir. Yer yüzündeki bulutlar su zerreciklerinden meydana
gelmişken Venüs bulutları, yoğun sülfirik asitten meydana gelmiştir. Kükürtün
kaynağı olarak yüzeyinde bulunduğu tahmin edilen yanardağlar gösterilmektedir.
Bu yoğun bulutlar, gezegende sera etkisinin büyük, dolayısıyla yüzey
sıcaklığının Merkür’den daha yüksek (750°K) olmasına neden olur.
Bulutlar arkasından ilk bilgi, 1956
yılında yapılan bir araştırma sonucu geldi. Venüs'ün 10 mm’den daha uzun radyo
dalgaboylarında ışınım yaydığı anlaşıldı. Bu ise, ışınım salan bölgenin
sıcaklığının 670°K olduğunu gösteriyordu. Bu dalgaboyundaki radyo dalgaları
atmosferi kolayca geçebildiğinden, bu sıcaklığın Venüs yüzeyine ait olduğu ileri
sürüldü. Böylece bulutların altı ve yüzey bölgeleri, Yer ve Mars'a göre Venüs'te
çok sıcaktı. Bu yüzey sıcaklığının yüksek olması, sera etkisinden
kaynaklanmaktadır.
Ek 5'teki (Sayfa 263) çizelge
incelendiğinde, dönme döneminin başında eksi işareti olduğu göze çarpar. Bu
gezegenin, diğer gezegenlere göre ters yönde döndüğünü gösterir. Dönmenin ters
olması, eksen eğiminin 90o den büyük olması ile de belirtilir. Bugün
Venüs'ün niçin ters döndüğü tam olarak bilinmiyor, fakat bulutların hızlı
hareketi sürekli olarak ters hareketi besliyor ve ivmelendiriyor olabilir. Zayıf
da olsa bir başka olasılık, Venüs oluştuktan kısa bir zaman sonra çok büyük bir
gök cisminin ona çarparak dönme yönünü değiştirdiğidir.
Şekil 3.19: Venüs yüzeyinin
topografik görünüşü. Öncü Venüs uzay aracında bulunan radar gözlem verilerinden
yararlanarak bilgisayarda üretilmiş bu fotografta açık mavi bölgeler sıfır
yüzeyini, koyu mavi bölgeler çukurları, yeşil ve sarı renkli bölgeler ise
yükseltileri gösterirken kırmızı renkli bölge Venüs’ün en yüksek tepesini
göstermektedir.
Kütle ve yoğunluk benzerliğinden
dolayı Venüs'ün iç yapısının Dünya ile aynı olduğu ileri sürülmektedir.
Merkezinde demir-nikel karışımı bir çekirdek, onu saran yoğun silikat ve
oksitlerden oluşmuş bir manto ve daha az yoğun kayalardan oluşmuş bir kabuk
vardır. Venüs'ün Yer kadar jeolojik etkinliğe sahip olmadığını biliyoruz. Bu
gözlemden hareketle Venüs iç yapısının demir çekirdeğine kadar soğuk olduğu
sonucu çıkmaktadır.
ABD'nin Venüs etrafında yörüngeye
yerleştirdiği "Voyager-Venüs" uzay aracı, taşıdığı radar âletleriyle gezegenin %93'nün
haritasını çıkardı. Radar tekniği ile yüzeyde çapı 30 km olan olgular
birbirinden ancak ayrılabilmektedir, yani ayırma gücü, yüzeyde 30 km'ye karşıt
gelmektedir. Yükseklik olarak ise ancak 200 metrelik fark birbirinden ayrı
algılanabilmektedir. Yüzey katıdır. Yüzeydeki bir çok olguya yine mitolojiden ve
önemli bilim adamlarından isimler verilmiştir. Örneğin; Ishtar bölgesindeki
yüksek dağlara James Clark Maxwell adına "Maxwell Dağları" adı verilmiştir.
Maxwell dağları Ishtar bölgesinin doğusunda 12 km yükseklikte ve gezegenin en
yüksek olgusu özelliğine sahiptir. Yer yüzünün en yüksek tepesi Everest tepesini
(8848 m) göz önüne aldığımızda, Maxwell dağlarının üçte bir oranında daha yüksek
olduğunu görürüz.
Venüs atmosferinin kimyasal
birleşiminde: %96 CO2, %3.5 N2, %0.015 SO2 ve
%0.01 H2O bulunur. Bunlara ek olarak çok az miktarda diğer elementler
de vardır. Venüs atmosferinin yoğunluğu Yer atmosferine göre çok fazladır.
Yüzeyde 730°K olan sıcaklık 70 km yükseklikte 200°K'e düşer. Atmosferde bir ana
bulut ve bunun alt ve üst bölgelerinde de ince bulutlar yer alır. Yüzeyden 30 km
yüksekliğe kadar bulut yoktur ve çok temizdir. Yer atmosferinde bulutların
3-4 km
yükseklikte olduklarını göz önüne alırsak, Venüs bulutlarının ne denli yüksek
olduklarını anlayabiliriz. Venüs bulutlarının hafifçe sarı renkte gözükmelerinin
nedeni, kükürt tozu içermelerindendir. Atmosferdeki bazı karanlık bölgelerin
ayrıntılı çalışmalarından, bulutların üzerindeki atmosferin Venüs etrafında
doğu-batı
doğrultusunda hareket etttikleri ve yaklaşık 4-5 günde Venüs'ü bir kez
dolandıkları ortaya çıkmaktadır. Ekvator bölgesinde, 60 km yüksekte rüzgârın
hızı yaklaşık 100 m/sn'dir. Yükseklik azaldıkça rüzgâr hızının da gittikçe
düştüğü, yüzeyde yaklaşık 1m/sn'ye indiği saptandı. Yükseklikle rüzgâr hızının
artması, hareket enerjisinin konveksiyon ile atmosferin üst bölgelerine
taşınmasının sonucu olabilir.
Yer’in ikiz kardeşi denilen
Venüs’ün atmosferinde niçin su yoktur, o kuru olarak mı oluştu, yoksa oluştuktan
sonra mı kurudu? Su, Güneş'in morötesi ışınları ile ayrışmış, bu ayrışma sonunda
meydana çıkan hidrojen daha sonra atmosferden uzaya kaçmış olabilir. Bununla
beraber atmosferin üst katmanlarındaki sıcaklık bugün 300°K'dir ve hidrojenin
ısısal kaçabilmesi için bu düşük bir kinetik sıcaklıktır. Bilindiği gibi
sıcaklık yükseldikçe parçacıkların hızı da yükselir ve atmosferden kaçması da
kolaylaşır.Fakat atmosferin fiziksel koşulları geçmişte farklı olabilir. Yapılan
araştırmalardan geçmişte Venüs'te daha fazla hidrojen olduğunu anlıyoruz. Bazı
kuramsal hesaplar, sera etkisinin şimdi Yer yüzünde bulunan suyu kısa zaman
aralığında uzaya kaçırabileceğini göstermektedir. Fakat hidrojenin uzaya kaçma
mekanizması nasıl olursa olsun, ortaya çıkması gereken oksijen Venüs
atmosferinde bulunamamıştır. Son yıllarda Venüs'e gönderilen Magellan uzay aracı
bize, Venüs’ü biraz daha yakından tanıma olanağını vermiştir. Magellan, Venüs
yüzeyinin çok ayrıntılı bir haritasını çıkarmıştır.
Venüs yüzeyinde normal olarak çok
ince şekilde yağan sülfirik asit yağmurları vardır ve bazan yükseklerde çakan
şimşeklerle bu asit yağmuru biraz daha hızlandırılmaktadır. Şimşekler dışında
Venüs'te hava, yer ve zamana bağlı olarak bir değişim göstermez. Yüzey kayalık
çöl şeklindedir, orada burada kükürt bileşikli birikimler göze çarpar. Dağlar,
büyük vadiler, çarpma kraterleri ve bazıları etkinliklerini sürdüren yanardağlar
vardır.
Şekil 3.20: 1988 yılında Mars, Yer’e
çok yakın iken Lowell gözlemevinden CCD ile çekilen soldaki görüntü, o tarihe
kadar alınan en iyi fotoğraf olmuştur. Sağdaki görüntü ise Hubble Uzay Teleskobu
ile alınmıştır. Hariki fotoğrafta görülen beyaz bölgeler, Mars’ın kutup
başlığıdır.
Venüs'ten yıldızlı gök yüzü
görünmez. Çok yüksekteki bulutlar yıldızların görülmesini engeller. Bu bulutlar
her 116.8 Yer gününde bir parlaklaşır ve kararır. Bulutların ötesini gözlemek
ancak radyo gözlemleriyle mümkündür.