MARS
Karşı konumda yörünge
dışmerkezliğinin büyük olmasından dolayı Mars-Yer uzaklığı sabit değildir. Bu
uzaklık 55 ile 102 milyon km arasında değişir. En kısa uzaklığın meydana geldiği
karşı konumlarda Mars’ın bize daha parlak ve daha büyük görüneceği açıktır. 1877
yılında Mars, Dünya'ya çok yakındı. Üzerinde görülen karanlık bölgenin deniz,
aydınlık bölgenin de kıtalar olduğuna inanılıyordu. Birkaç gök bilimci ise
karanlık bölgenin bitki örtüsü olduğunu savunuyorlardı. Mars'ın kutup başlığının
olduğu çok önceden biliniyordu. Kutup başlığındaki mevsimsel değişmeler Mars'ın
ekseninin 24° eğiminden kaynaklanır. Daha 1877'de Mars'ın atmosfere
sahip olduğu anlaşılmıştı, çünkü atmosfer olmasaydı kutup başlıkları
olmazdı.
1809 yılında ilk kez sarı Mars
bulutları gözlendi. Atmosfer olunca da Mars’ta yaşam olması düşüncesi ortaya
çıktı. 5 Eylül 1877 günü, bilim adamları Yer’den Mars'a haber göndermeye
çalışıyorlardı. İşte bu sıralarda Mars'ı gözleyen Schiaparelli, mercekli
teleskopu ile Mars haritasını çıkardı. Bu harita o zamana kadar yapılmışların en
iyisiydi. Schiaparelli yaptığı bu haritada, Mars yüzeyinde parlak kırmızı
alanlarda gördüğü birbirini kesen yaklaşık 40 ince çizgisel yapı gösterdi ve
bunlara kanal adını verdi. İnsanlar tarafından açılmış su yolu anlamına gelen bu
kelime gözlenen olguları tanımlamak için kullanılmıştı, fakat daha sonra bu
tanımlama yorum oldu ve herkes Mars'ta yaşam olduğuna inandı. Bu yaşamın, kanal
açacak kadar zeki bir yaşam olduğu sanılıyordu. 1877'den itibaren çok sıcak bir
tartışma başladı. Bilim adamlarının bir bölümü kanal yok, bir bölümü ise bunlar
kanal değil diyordu. Schiaparelli ölümüne az bir zaman kalıncaya kadar karanlık
alanların deniz, kanalların su kanalı olduğuna inanıyordu. Bu sırada Wells gibi
bilim-kurgu
yazarları da Mars'ın bu özelliğinden hareketle yayınladıkları yapıtlarla
ortalığı iyice karıştırdılar. Bu öykü, uzay çağına kadar böyle devam etti.
Nihayet Mars'a giden uzay sondalarının gönderdiği fotograflardan bugün onun
yüzeyinde kanal veya benzeri bir olgunun olmadığını kesin olarak biliyoruz.
İnsanoğlu Mars'ta birşeyler görmek istiyordu, işte bu nedenle zeki yaşam,
teleskopun göz merceğindeydi, Mars'ta değil.
Gezegenlerin çoğunda dağların
yüksekliğini vermek için bir sıfır yüzeyi seçmek gereklidir. Bir sıvının yüzeyi
hidrostatik denge hâlindedir, işte bu nedenle Yeryüzünde deniz seviyesi sıfır
yüzeyi olarak seçilmiştir. Mars'ta okyanuslar olmadığından 0 yükseklik olarak
atmosfer basıncı 6 milibar olan yüzey seçilmiştir. Gerçek yüzey basıncı
2-12 milibar
arasında değişir. Çukur olan yerler 12 milibar, yüksek olan yerler ise 2 milibar
değerinde basınca sahiptir.
Mars’ta tam bir küresel simetri
hakim değildir. Mars'ı ekvatora yakın bir çizgi ile ikiye böldüğümüzde bu
çizginin güneyinde kalan bölgenin ortalama yüksekliği kuzeydekine göre daha
fazladır. Bunun en önemli nedenlerinden biri Mars'ın düşük yoğunlukta bir kabuğa
(mantodan daha düşük bir yoğunluk) sahip olduğu ve bu kabuğun kalınlığının
güneyde daha fazla olmasıdır.
Mars yüzeyinde Dünya'ya göre çok
büyük yanardağlar vardır. En önemli dört yanardağ birbirlerine çok yakındır ve
hemen hemen hepsinin yüksekliği 27 km civarındadır. Bu dağlar Mars'ın en yüksek
dağlarıdır. İçlerinde en büyüğünün adı "Olympus Mars"dır. Bu aynı zamanda güneş
sisteminin de bilinen en büyük dağıdır. Mars yüzeyinde bunlardan başka çok
miktarda lav püskürten değişik boyutlarda yanardağlar vardır.
Şekil 3.21: Mars yüzeyinde eski
kurumuş bir göl yatağı. Bu fotografta katmanlaşmış tortul yapı ve ince derelerin
daha büyük su yatakları ile buluştukları görülmektedir. Bu bulgular sağ alt
bölgenin kurumuş bir göl olduğu düşüncesini kuvvetlendirmektedir.
Mars yüzeyinde çarpışma sonucu
oluşmuş çok sayıda krater bulunur. Bununla birlikte bu kraterler güney yarım
kürede, kuzeye göre çok daha fazladır. Bu iki yarım küre arasında ikinci büyük
farklılıktır. Yanardağ bölgesinde krater yoğunluğu en aza inmektedir. Bu ise
yanardağın genç olduğunu gösterir. Kutup bölgelerinde kraterlerin sayısı azdır.
Kraterlerin görünmemesinin başka bir nedeni de, rüzgârın etkisi ile tozların
kraterleri doldurmasıdır.
Şekil 3.22: Mars’ın iki uydusunun
görüntülerini aynı karede görmektesiniz. Üst taraftaki Phobos, altta görülen
Deimos’tan daha büyüktür, fakat her ikisi de birer kaya parçasını andırmaktadır.
Her iki uydu da üzerlerine düşen Güneş ışığının sadece yüzde birkaçını geri
yansıtırlar ve bu nedenle birçok küçük gezegenden daha karanlıktır. Bu uyduların
Mars ile beraber oluşmadığı gezegenin onları uzaydan yakaladığı görüşü
benimsenmektedir.
Mars yüzeyinde karanlık bölgelerin
arasında görülen parlak yerler ince tozdan oluşmuştur. Yüzeydeki rüzgâr bu
tozları sürekli taşır. Bu parlak tozların altında bulunan karanlık materyal
boyut bakımından büyük olup rüzgârla taşınmaz. Bu kurala tek karşıt gelen kutup
başlıklarını tasma gibi saran kum tepeleridir. Mars üzerindeki sarı bulutlar,
aslında bu ince tozları içinde bulunduran bulutlardır. Sarı bulutlar genellikle
parlak materyal içerirler. Parlak materyal, demirin oksitlenmesi ile
oluşmaktadır. Mars'ta gök yüzü genelde kırmızı gözükür. Mars atmosferinde
yüzeyden 60 km yükseklikte CO2 bulutları, 50 km yükseklikte toz
bulutları, 25 km yükseklikte ise küçük buz kristallerinden oluşan su bulutları
vardır.
Mars’taki kutup başlıkları,
sonbahardan itibaren oluşmaya başlar. Tüm kış boyunca başlıklar büyür. Bahardan
itibaren bunların kapladığı alan küçülür. Büyüme sırasında orta enlemlere kadar
gelebilir. Genellikle CO2 buzundan oluşmuştur, içerisinde bir miktar
da su buzu vardır. CO2 buzu mevsimi gelip eridiğinde, kutup
başlıkları küçülür ama tamamen yok olmaz. Geriye kalanın su buzu olduğu
sanılıyor. Çünkü yaz aylarındaki sıcaklıkta CO2 buz hâlinde kalamaz,
sadece H2O buz hâlinde kalabilir.
Mars atmosferinin kimyasal
birleşimi şöyledir: %95 CO2, %2.7 N2, %1.6 Ar, %0.13 O,
%0.07 CO ve %0.03 H2O. Mars yüzeyinin ortalama sıcaklığı 218K'dir. Bu
nedenle atmosferde az miktarda bulunan su katı hâlde ya yüzeyde ya da yüzeyin
altında bulunur. Mars yüzeyinde ince uzun olgular vardır. Bunların genellikle
yüzey altında buz hâlinde duran suyun erimesi ve akması ile oluştuğu ileri
sürülmektedir. Bu olguların hacmi, Mars'ta şu anda bulunan su hacmının 1000
katıdır. O hâlde, bir zamanlar Mars'ta su vardı diyebiliriz. Su, Mars'ın
yüzeyinde buharlaşmadan duramaz, çünkü Mars atmosferinde basınç çok küçüktür.
Bazı eski kuramlar, Mars'ın yakın tarihinde atmosferinin yoğun olduğunu,
dolayısıyla suyun rahatça aktığını ileri sürerler.
Viking konduları, Mars yüzeyinde
bir takım deneyler yaptı. Bu deneyler sonucunda bize benzeyen karbon yapılı bir
yaşam olmadığı ortaya çıktı. Mars'ın tüm yüzeyinin ayrıntılı fotografları elde
edildi. Ama bunların hiçbirinde yaşam izi yoktu. Ancak bu konuda son söz henüz
söylenmemiştir.
1877 yılında iki küçük uydusu
keşfedildi. Bunlar çok küçük uydulardır. Mars çevresindeki yörüngelerininin dış
merkezliği küçüktür ve yörünge eğimleri de Mars'ın ekvator düzlemine göre azdır.
Yarı büyük eksen uzunlukları da küçüktür. Bu nedenle Phobos, Mars yüzeyinden
6000 km yukarıda bulunur ve yüksek enlemlerden onu görmek olası değildir. Uzay
çağına kadar bu uydular hakkında hiç bilgimiz yoktu. Viking 2 adlı uzay aracı
ile alınan fotograflardan her iki uydu yüzeyinin de kraterlerle kaplı olduğu
görüldü (Şekil 3.22).