30 Kasım 2012

URANÜS UYDUSU


Uranüs
Uranüs, 1781 yılında İngiliz astronom William Herschel tarafından bulundu. Mitolojide Uranüs, Satürn'ün babasıdır ve Olimpos'un ilk hükümdarıdır. Uranüs'ün bir önemi de bilinen tarih içinde ilk bulunan gezegen olmasıdır. Güneş'e uzaklığı, Satürn uzaklığının iki katı olduğundan, gezegenin görünen parlaklığı, âletsiz görme sınırındadır. Dolayısıyla çok iyi gözlem koşullarında ve çok iyi görebilen kişiler tarafından çıplak gözle ancak farkedilebilir. İşte bu nedenle Uranüs’ün bulunması teleskopların keşfini beklemiştir.
Uranüs küçük bir teleskopla bakıldığında dahi kolayca görülür. Özellikle teleskopun büyütme gücü arttırıldığında, gezegen arka fondaki yıldızlardan tamamen farklı gözükür, çünkü nokta bir kaynak değil bir disk şeklindedir. Herschel, Uranüs'ü kendi yaptığı 15.7 cm'lik aynalı bir teleskopla keşfetti. Herschel 1787 yılında Uranüs'ün iki uydusunu da keşfetti. Bu uydulara, Titania ve Oberon isimleri verildi. 1851 yılında bulunan diğer iki uydusuna ise Ariel ve Umbriel adları verilmiştir. Bu isimler, Shakespeare'in yapıtlarındaki peri isimleridir. 1948 yılında bulunan beşinci Uranüs uydusuna Miranda adı verildi.
Şekil 3.31
Şekil 3.31: Voyager 2 tarafından çekilmiş Satürn halkasının ayrıntılı görüntüsü. Halkalardaki ayrıntıyı görebilmek için bilgisayarda renkler biraz daha belirginleştirilmiştir. Halkaların bu farklı renklerini bilim adamları tam olarak açıklayamamaktadır.
Jüpiter ve Satürn'de yakın uydular ve halka ekvator düzleminde bulunur. Buradan hareketle Uranüs uydularının yörüngelerini incelediğimizde, Uranüs’ün dönme ekseninin eğimininin 98° yöresinde olduğu görülür. Dönme ekseninin bu büyük eğimi daha sonraları yapılan tayfsal çalışmalarla da kanıtlanmış, özellikle Voyager 2 uzay sondasının 1986 yılında gezegenin yakınından geçerken aldığı fotograflarda da görülmüştür. Bu fazla eğime nasıl bir olayın neden olduğu kesin olarak bilinmemektedir. Özgün olarak küçük bir eğimle Güneş etrafında dolanan Uranüs'e eğer Yer büyüklüğünde bir cisim eğik olarak çarpmış ise bugünkü gözlenen duruma gelebileceği modellerle gösterilebilmektedir. Böyle bir olayın yakın zamanda meydana gelmiş olması olanaksızdır, fakat güneş sisteminin ilk zamanlarında gezegenler çevresinde bol miktarda madde vardı ve böyle bir çarpışmanın olasılığı fazlaydı.
Yapılan değişik gözlemlerden Uranüs'ün kalın bir atmosferi olduğu uzun zamandır bilinmektedir. Görsel bölgede gezegeni incelediğimizde sadece bulutların üstünü görürüz. Eğer Uranüs'ün yüzeyi varsa, bulutlar olmasa dahi kalın atmosferden dolayı biz bu yüzeyi göremeyiz. Atmosfer, başlıca molekül hâlindeki hidrojenden meydana gelmiştir. Gözlenen atmosferin %85'i hidrojen geri kalanı ise hemen hemen helyumdan oluşmuştur. Bu kimyasal yapı; Satürn, Jüpiter ve Güneş'deki ile aynıdır. Metan ve karbonun atmosferde var olduğu kesin olarak gözlenmiştir.
Troposferde sıcaklık çok düşüktür ve bu sıcaklıkta metan yoğunlaşarak bulut parçacıkları oluşmaktadır. Atmosferin üst katmanlarında gözlenen sisin, mikron büyüklüğündeki parçacıklardan meydana geldiği sanılmaktadır. Bununla beraber kimyasal bileşimi bilinmemektedir. Ya bu yüksekliklerde yoğunlaşan metan ya da Güneş’in moröte ışınları ile oluşan bazı yeni moleküller, söz konusu sisin yapısını oluşturabilir.
Görsel dalgaboylarında, Yer’e dönük olan kutup bölgesi, diğer bölgelere göre daha parlak gözükmektedir. Yine bu kutup bölgesi kırmızıötesi bölgede daha parlak görülmektedir. Bu durum, kutuplardan çıkan sıcak gazların yükseldiği ve kutuplardan uzaklaştıkça tekrar aşağıya doğru yöneldiği şeklinde yorumlanmaktadır. Uranüs'de mevsimsel değişim, dönme ekseninin büyük eğiminden dolayı diğer gezegenlere oranla çok farklıdır.
Gezgin 2 uzay sondası; Uranüs'ün ışınımı, manyetik alanı, halkaları ve uyduları hakkında çok şey keşfetmiştir. Fakat çok ince olan halkaları görüntülemede birçok zorluklar meydana çıkmıştır. Uranüs'ün yüzeyi, aracın kameraları ile görüntülendiğinde, herhangi belirgin bir olguya rastlanmadı, fakat bulutlar görülüyordu ve bunların hareketleri incelenerek rüzgâr hızları bulundu. Orta enlemlerde yönleri gezegenin dönme yönü ile aynı olan bulut hızlarının saniyede 50 ile 150 metre arasında olduğu saptandı. Bu hız, gezegenin ekseni etrafındaki dönme hızından daha düşüktür. Bu ise, ekvator bölgesindeki rüzgârın yönünün ters olduğunu gösterir.
Şekil 3.32
Şekil 3.32: Voyager 2 Uranüs’ün ilk fotograflarını 1986 yılında gönderdiğinde bilim adamları çok şaşırdılar, çünkü yüzeyinde belirgin bir olgu yoktu. Sol tarafta ilk çekilen fotoğraflardan biri görülmektedir. Sağ tarafta ise bu fotoğraflar daha sonra ayrıntıları görebilmek amacıyla bilgisayarda renkler belirginleştirilmiştir. Turuncu renkte görülen bölge Uranüs’ün kutup bölgesidir.
Gezgin 2'deki gözlem aygıtları, gezegenin sıcaklığını ve aklık derecesini de duyarlılıkla ölçtü. İç yapıdan kaynaklanan ısı az da olsa yüzeyden kaybolmaz. İç yapıdan gelen ısı, konveksiyondan ötürü atmosferik hareketlere neden olur. Uranüs'de yayınlanan enerjinin tamamı Güneş’ten soğurulan enerji olduğu için, yüzeyde bu tür atmosferik hareket görülmemektedir.
Uranüs'ün iç yapısında bulunan buzun, hidrojen ve helyumlu bileşiklerle beraber karışmış bir şekilde olduğu tahmin edilmektedir. Toplam kütlenin %25'i ile %70'i arasında bir bölümünün buz olduğu ileri sürülmektedir. Kayalık materyal ise toplam kütlenin %15 ile %50'sini kapsar. Eger buz yüzdesi fazla ise kayalık materyal azdır. Ayrıca kayalık materyalin gezegenin çekirdek bölgesinde toplanmış olması mümkündür.
1977 yılında Uranüs'ün bir yıldızı örtmesi sırasında yapılan gözlemlerden, gezegenin halkaları keşfedildi. Gezegen yıldızı örtmeden önce ve sonra yıldızın ışığında değişimler gözlenmişti. Yapılan bu gözlemlerden halkanın boyutları öğrenilmişti. Fakat bu ince ve belki de değişir bir yapıya sahip halkanın birçok özellikleri, Gezgin 2'nin gezegeni ziyaretine kadar bilinmiyordu. Uzay sondası, bu halkayı ilk kez görüntüledi ve bilinen halkanın dışındaki iki halkayı daha keşfetti.
Uranüs'ün halkaları çok karanlıktır ve üzerine düşen ışığın sadece %5'ini yansıtır. Buradan da halkayı oluşturan materyalin kirli su buzu olduğu anlaşılmaktadır. Aslında parlak olan su buzunun karanlık gözükmesine neden, içerisinde metan bulundurmasıdır. Uranüs'ün halkası çok dardır. Satürn halkasının genişliği binlerce km iken Uranüs'ün halkası 10 km genişliğindedir. Son bulunan halkaların çok ince toz parçacıklarından oluştuğu da yine radyo gözlemlerinden anlaşılmıştır.

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...