30 Kasım 2012

JÜPİTER


JÜPİTER
Yersel gezegenlere hiç benzemeyen Jüpiter, gök yüzünün Güneş, Ay ve Venüs’ten sonra en parlak cismidir. Çok seyrek olarak bazen Mars da gök yüzünde Jüpiter'den daha parlak görülebilir. Yörüngesinde çok yavaş hareket etmesinden ve parlak olmasından dolayı, Romalılar bu gezegene, tanrıların kralı olan Jüpiter adını vermişlerdir.
Uzay araçlarının çektiği Jüpiter fotograflarının ayırma gücü Yer’deki teleskoplarla alınanlardan 500 kez daha iyidir. Böyle olmasına karşın yüzeydeki büyük ölçekli şekiller son 100-150 yıldır Yer’den kolayca gözlenmiş ve onların çok az değiştiği anlaşılmıştır. Ayrıca yüzeyin bandlar hâlindeki yapısı, band sınırları ve yüzeyin görünen rengi, son 100 yıldır hiç değişmemiştir. Son 100 yıldır yapılan gözlemlerden, gezegenin etrafını saran zengin renklere sahip bulutların sadece üst bölgelerini incelediğimiz ortaya çıkmıştır. Bantların ekvatora paralel oldukları anlaşılmıştır. Parlak bandlara "bölge", karanlık olanları ise "kuşak" adı verilir. 40° enlemden daha yukarılarda bandlaşma kaybolmaya başlar ve kutup bölgelerinde ortadan kalkar.
Şekil 3.24
Şekil 3.24: Jüpiter’in uzay sondası ile yakından alınmış bir görüntüsü. Yüzeydeki büyük leke ilk bakışta göze çarpmaktadır.
Jüpiter yüzeyinde "leke" adı verilen oval şekilli yapılar, çeşitli boyut ve renktedir. Küçük ölçekli olgular sürekli değildir, zamanla yok olurlar. Bu ilginç olguların içinde en büyüğü "Büyük kırmızı leke"dir (BKL) ve en uzun yaşayanıdır. Bu leke 4-5 dünya büyüklüğündedir ve boyutu 25000x13000 km dolayındadır. İlk kez 1664 yılında gözlenen bu olgu, o günden bu yana aynı enlemdedir, fakat boyutları değişmiştir. En büyük boyutuna 100 yıl önce ulaşmış ve o zaman 40000x13000 km olmuştur. Büyük oval lekeleri, hatta büyük kırmızı lekeyi birer anafor olarak göz önüne almak ilginç olacaktır. Fakat onların yaşam süreleri kuramsal hesaplanan yaşam sürelerinden çok uzun olduğu için birer anafordur diyemiyoruz. Yer atmosferindeki anaforlar ile karşılaştırdığımızda Yer’deki anaforlarda atmosferik hareket enerjisinin çok küçük bir bölümü bulunurken, Jüpiter anaforlarındaki enerji çok büyüktür. Bunun nedeni de Jüpiter de büyük iç enerji kaynaklarının olmasıdır.
Jüpiter bulutları, kuzey yarım küreden saat yönünde hareket ederler. Lekelerin en küçüklerinin de dönerek hareket ettiklerini gösterir belirtiler vardır. Voyager 1 'in gönderdiği fotograflardan çok sayıda olgunun rüzgâr hızları bulunmuştur. Kuzey-güney rüzgârları doğu-batı rüzgârları ile karşılaştırıldığında çok zayıf oldukları görülür. Rüzgâr hızlarının Voyager 1 ve 2'nin yakın geçişleri arasındaki zaman aralığında değişmediği görülmüştür. Her iki yarım küredeki band şekillerinde belirgin farklar olmasına karşın rüzgâr hızları arasında hemen hemen fark yoktur.
Jüpiter atmosferinin bugün bilinen kimyasal birleşimi şöyledir: %90 H2, %10 He, %0.07 CH4, %0.02 NH3, %0.00001 H2O ve diğer bazı gazlar. Hidrojen, helyum ve metan, bulut bölgelerindeki fiziksel koşullarda yoğunlaşarak bulut parçacıkları oluşturamazlar. Gözlem yanılgıları içinde bulunan bu göreceli kimyasal yapı, Güneş'te bulunan ile hemen hemen aynıdır.
Şekil 3.25
Şekil 3.25: Jüpiter'in band yapısındaki parlak "bölge"ler ve karanlık "kuşak"lar yükselen ve alçalan gaz kolonları olarak yorumlanabilir. Coriolis kuvvetleri parlak bir bandın ekvator tarafındaki kenarının doğu yönünde, kutup tarafındaki kenarının ise batı yönünde hareket etmesini sağlar.
Jüpiter atmosferinde basınç ve sıcaklıklar, çeşitli teknikler kullanarak, uzay araçları tarafından saptanmıştır. Basıncı 1 bar olan yüzey, sıfır yüzeyi olarak seçilmiştir. 0.2 barın altında kalan atmosferde yukarı doğru ısı aktarımının ısısal konveksiyonla olduğu ve atmosferin derinlerinde çok kuvvetli ısı kaynakları olduğu ortaya çıkarılmıştır. Bu kaynaklardan biri de Güneş ışınımının çok az bir bölümünün atmosferin alt katmanlarına süzülerek ulaşmasıdır.
Jüpiter atmosferinde bulutların oluşmasına; amonyak, su ve amonyum hidrosülfit neden olurlar. Her üç tür bulut da donmuş parçacıklar içerir. Bulutlar, sıcaklığın yükseklik ile azalmasından dolayı keskin bir şekilde belirgindir. Aynı nedenle herhangi bir bulut parçacığı aşağı doğru hareket ettiğinde hemen buharlaşır. Troposferdeki konveksiyon, bulut parçacıklarını tabandan yukarı doğru yükseltir; bu yükseklikte sıcaklık düştüğünden buharlaşmazlar. Böylece bulutlar, geniş bir kalınlığa sahip olur, hatta konveksiyonun zayıfladığı troposferin üst sınırlarına kadar uzanabilirler.
Şekil 3.26
Şekil 3.26:Hubble Uzay teleskobunun 1992-96 yılları arasında 5 yıl süresince Büyük Kırmızı Lekenin renk, şekil ve boyutunun nasıl değiştiği görülmektedir..
Jüpiter, Güneş'ten soğurduğu enerjinin 1.5 ile 2.5 kez fazlasını uzaya ışınım olarak salar. Bu ek enerjiyi açıklamak için Jüpiter'e fazladan enerji girmesi gerekmektedir. Jüpiter, çok güçlü bir ısı kaynağına sahiptir; iç yapısında bulunmakta olan bu ısı kaynağı, ışınım fazlalığından da sorumludur. Yapılan Jüpiter iç yapı modelleri, hemen hemen tamamen hidrojenden oluşmaktadır. Atmosfer ile çekirdek arasında herhangi bir sınır yoktur. Merkezde kayadan meydana gelmiş bir çekirdek olabilir. İç bölgeler çok sıcaktır. 

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...