HAZRET-I ÖMERIN MÜSLÜMAN OLUSU
Kureys Müsrikleri Habes ülkesine hicret eden müslümanlari, kendilerine teslim etmemesi üzerine iskencelerini artirmaya basladilar.Kureys Müsriklerinin azillilarindan Ebu Cehil, kureyslilere teklif götürerek Peygamberi öldürülmesini teklif etti,ve bunu yapabilen her kim olursa büyük ödülün verilecegini ilan etti.Hz.Ömer ''ben buna talibim'' dedi.Ona'' Ey Ömer!Sen,buna elverislisin!''dediler.Hz.Ömer,vereceginiz mallar hakkinda Saglam Kefalet var mi? Diye sordu.Ebu Cehil ''Evet var! Dedi.Hz.Ömer bu hususta onlarla bir anlasma yapti. Hazret-i Ömer'in kiz kardesi Fatima bint-i Hattab, Said b. Zeyd, b, Amr,b. Nufeyl ile evli olup Fatima hatun da, Said b. Zeyd de, Müslüman olmuslardi.Fakat, Müslümanliklarini, Hz. Ömer'den, gizli tutuyorlardi.Yine, Hz. Ömer'in mensup bulundu§u Adiy b. Ka'b ogullarindan Nuaym b. Abdullah Nahham da, Müslüman olmustu.Kavmindan korktugu için, o da, Müslümanligini, gizli tutuyordu.Habbab, b. Erett, Fatima hatuna gelip gidip Kur'an, okur ve okuturdu,
Bir gün, Hz, Ömer; Peygamberimizle Eshabindan bir cemaata saldirmak üzre, kilicini, kusanmis olarak, evinden çikmisti ki Peygamberimiz ve Eshabinin, Safa tepeciginin yanindaki bir evde toplandiklari ve kadinli,erkekli kirk
kisiye yakin olduklari, kendisine haber verilmisti. Dar-i Erkam'da; Peygamberimiz Aleyhisselam ile Amucasi Hz. Hamza,Eshab-i Kiramdan Hz. Ebu Bekr, Hz. Ali ve Habes ülkesine hicret etmeyip Peygamberimizle birlikte Mekke'de oturan Müslümanlardan bazilari da, bulunuyordu.Nuaym b. Abdullah, Hz, Ömer'e rast geldi. Ona "Ey Ömer! Nereye gitmek istiyorsun?" diye sordu.Hz, Ömer: "Kureysilerin islerini, darmadagan eden,Akillarini, akilsizlik sayan, Dinlerini, ayiplayan, Ilahlarina, dil uzatan , Su Ata dinini, birakip yeni din tutan Muhammed'e gitmek istiyorum! Öldürecegim onu!" dedi.Nuaym b. Abdullah "Vallahi, ey Ömer! Seni, nefsin aldatmistir nefsin! Sen, Muhammed'i, Öldürünce, Abd. Menaf ogullarinin, seni, yeryüzün gezer birakacagini mi saniyorsun.Sen, kendi ev halkina, dönsen de, onlarin isi üzerinde dursan olmaz mi dedi.Hz. Ömer ", Sen, benim Ev halkimdan, hangisini kasdediyorsun?" diye
sordu, Nuaym b. Abdullah "Enisten ve Amucanin oglu olan Said b, Zeyd, b,Amr'i ve kiz kardesin Fatima bint-i Hattab'i, kasd ediyorum! Vallahi, ikisi de, Müslüman oldular, Muhammed'e, uydular ve Onun,dinine girdiler!
Sana, önce, onlarla ilgilenmek düser!" dedi. Hz. Ömer, hemen, geri dönüp kiz kardesi ile Enistesinin evine kadar gitti.O sirada, onlarin yaninda Habbab b. Erett ve onun yaninda da, içinde Taha suresi yazili bir Sahife, bulunuyor, onu, onlara okuyordu: Hz. Ömer'in tikirtisini, isittikleri zaman, Habbab, evin bir kösesinde gizlendi.Fatima, hatun Sahife'yi alip uylugunun altina sakladi. Hz. Ömer, evin yanina geldigi zaman, Habbab'in, Fatima hatunla Said
b.Zeyd'e, Kur'an okudugunu, isitmisti.Eve, girince "Isitmis oldugum o sey, ne idi?" diye sordu.Kiz kardesi ile Esnistesi ` `Sen, bir sey isitmedin ! ' ' dediler.Hz. Ömer "Evet! Vallahi, ikinizin de, Muhammed'e uydugunuzu ve Onun dinine girdiginizi, haber aldim!?" dedi ve hemen Enistesi Said b. Zeyd'in üzerine çullandi.Fatima hatun kalkip onu, kocasinin üzerinden ayirmak, uzaklastirmak isteyince, Hz. Ömer, vurup Fatima hatunun basini yardi!
Hz. Ömer, bunu, yapinca, kiz kardesi de, Enistesi de "Evet! Biz, Müslüman olduk, Allah'a ve Resulüne iman ettik!
Sen, istedigini yap!" dediler. Hz. Ömer, kiz kardesinin basini, yarip kanattigini, görünce, yaptigina pisman oldu. Yapmak istedigi seylerden vaz geçti. Kiz kardesine "Demin okudugunuzu sizden dinledigim seylerin yazili bu-
lundugu su Sahife'yi, bana, ver de, Muhammed'in getirdigi seyin ne olduguna bir bakayim?" dedi.Kiz kardesi "Biz, senin Sahife'ye, bir sey yapmandan,korkariz!" dedi.Hz.Ömer "Korkma!" dedi ve onu, okuduktan sonra, geri verecegine, ilahlari üzerine yemin etti.Bunun üzerine, Fatima hatun, Onun Müslüman olacagini umarak "Ey
Kardesim! Sen, puta taptigin müddetce, pissin (temiz degilsin!) Halbuki, Ona (Kur'an-i Kerim, yazili Sahife'ye) pak olandan baskasi, dokunamaz! " dedi.Hz. Ömer, kalkip yikaninca Fatima Hatun, ona, Sahife'yi, verdi.Sahife'de, Taha suresi yazili idi.Hz. Ömer, sureyi bas tarafindan okumaga basladi.Hz. Ömer: "Bu sözler, ne kadar güzel, ne kadar degerli!" demekten, kendini, alamadi. Habbab, bunu, isitince, saklandigi yerden çikip Hz. Ömer'in yanina geldi.
"Ey Ömer! Vallahi, Allah'in, Peygamberinin duasini, sana nasib edecegini, umuyorum:Ben, dün, Peygamber Aleyhisselam'dan isittim ki: O; (E y Allahim! Islam'i,Ebulhakem b.Hi sam veya Ömer b. Hattab ile güçlendir!) diyerek dua etmisti. Ey Ömer! Artik, Allah'dan, kork! Allah'dan!" dedi.Hz.Ömer, Habbab'a "Ey Habbab! Sen, bana, Muhammed'in bulundugu yeri, göster de, yanina varip Müslüman olayim?" dedi.Habbab: "O, Safa tepesinin yanindaki bir Ev'in içindedir.Yaninda da, Eshabindan bazilari, bulunuyordur." dedi.Hz. Ömer, hemen kalkip kilicini, kusandi. Sonra, Peygamberimiz Aleyhisselam ile Eshabinin bulundugu yere kadar varip kapilarin, çaldi.Hz. Ömer'in sesini, isitince, Peygamberimizin Eshabindan bir Zat kalkip kapinin gediginden disari bakti.Hazret-i Ömer'i, kilicini, kusanmis olarak, görünce, korktu. Peygamberimizin yanina döndü "Ya Resulallah! Bu, Ömer b. Hattab'dir. Kilicini kusanmis bir haldedir!" dedi.Hz.Hamza "Ona, izin ver! Eger, o, iyilik için geldi ise, kendisine bol bol iyilik ederiz.
Eger, kötülük için geldi ise, onu, kendi kiliciyla öldürürüz!" dedi.Peygamberimiz "Ona, izin veriniz!" buyurdu.
Kapidaki zat, ona, izin verdi.Peygamberimiz, kalkip ona, dogru vardi ve kendisi ile avluda karsilasti.Kusagindan veya ridasinin toplandigi yerden tutup kendine dogru hizlica çekti. ve ' Ey Ibn. Hattab Ne getirdin Vallahi, Allahin, sana, bir musibet indirmesine kadar duracagini, sanmiyorum!" buyurdu. Hazret-i Ömer "Ey Allah 'in Resulu! Ben, Allah'a, Allah'in Resulüne ve Ona, Allah'dan gelen seylere iman edeyim diye Senin yanina geldim!" dedi.
Bunun üzerine, Peygamberimiz "Allahu Ekber!" diyerek Tekbir getirdi.Peygamberimizin Eshabindan olan ve evde bulunan halk, hz. Ömer'in Müslüman oldugunu, anladilar.Onlar da, Tekbir getirdiler.Tekbir sesleri, Mekke yollarinda duyuldu.Hz. Ömer, der ki: "Müslüman olup ta, dövülmeyen, dövmeyen bir kimse görmedim.Ancak, bundan, benim payima, hiç bir seyin düsmedigini gördüm.Kendi kendime (Müslümanlar, musibetlere ugrarlarken, ben, musibete
ugramamak istemem !) dedim. Müslüman oldugum gece, kendi kendime düsündüm. (Mekke halkindan,Resulullah Aleyhisselam'a, düsmanlikta en azilisi kim ise, gidip Müslüman oldugumu, ona, haber vereyim! Tamam! Ebu Cehl'e, haber vereyim. dedim.Sabaha çiktigim zaman, Ebu Cehl'in kapisini, çaldim. Ebu Cehl, yanima çikip (Hos geldin kiz kardesimin oglu! Ne haber getirdin?) dedi.(Allah'a ve O'nun Resulü olan Muhammed'e iman ve Kendisinin getirip
bildirdigi seyleri tasdik ettigimi, sana, haber vereyim diye geldim!? deyince, kapiyi, yüzüme çarparcasina kapayip (Allah, Seni de, Senin getirdigin haberi de, çirkin ve iyilikten uzak etsin!) (Allah, senin de, belani versin, senin getirdigin haberin de,belasini versin!) dedi." Ve Hz. Ömer Müslüman olduktan sonra Müslümanlar açiktan ,Kabede ,toplu, cemeat halinde namaz kilmaya basladilar.Ve Hz.Ömer Müslümanligi seçtikten sonra , islamiyete meyili olan bir cok Kureysli islamiyeti seçmeye basladilar.
AKABE BEY'ATLARI
Hz. Peygamber (s.a.s.)'in Medine'den gelip ilk müslüman olanlarla 621-622 yillarinda Mekke'nin Akabe adi verilen mevkîinde yaptigi iki anlasma ve ahidlesme.
Mekke'ye üç km. kadar uzaklikta bulunan Mina ile Mekke arasindaki bir mevkiye verilen Akabe adina bölgenin baska yerlerinde de rastlanmaktadir. Ayni adi tasiyan birçok yer bulunmasina ragmen Akabe denince ilk defa bu meshur ahidlesme ve anlasmalarin yapildigi mevkî hatira gelmektedir.
Islâm'i çesitli kabile ve gruplara anlatmaga çalisan Resulullah (s.a.s.) özellikle Hacc mevsiminde Mekke'ye gelen kabileler arasinda dolasiyor ve onlara bu yeni mesaji iletmeye ugrasiyordu. Bu hac mevsimlerinin birinde Yesrib (Medine)'den gelen ve bu sehirde yasayan iki Arap kabilesinden biri olan Hazrec kabîlesine mensup bazi kimselerle karsilasan Hz. Peygamber, onlari Islâm'a davet etti. Peygamberliginin onbirinci yilinda onun bu çagrisina adi geçen kabileden alti ki si icabet edip, büyük bir samimiyetle bu yeni dine sarildilar. Zira yillardir Yesrib'teki diger Arap kabilesiyle aralarinda sürüp gitmekte olan Buas savaslarindan bezmis olduklarindan bu yeni dinin aralarinda bir baris ortami olusturacagini ümit ediyorlardi. Yesrib'e geri döndüklerinde bu olaydan ve yeni dinlerinden kardes kabîle Evs'e bahsedip onlari da Islâm'a davet edeceklerine ve gelecek yil yine Hacc mevsiminde ayni yerde Resulullah'la bulusacaklarina dair söz verip ayrildilar
Medine'de yasayan bu iki kabîlenin disinda ayrica üç Yahûdi kabîlesi daha bulunuyordu. Bunlar müsrik Araplari dinlerinden ve putperestlik anlayislarindan dolayi hep hor görüyorlardi. Yahûdiler ellerindeki Tevrat'a, ayrica âlimlerinden ve atalarindan isitip durduklarina göre yakinda bu bölgede zuhur edecek bir peygambere iman edeceklerini ve bu peygamberin destegiyle putperestlige son vererek Araplari ortadan kaldiracaklarini söyleyip duruyorlardi. Yahûdilerin bu sözleri Yesrib'li Evs ve Hazrec kabilelerinin zihninde yer etmisti. Hz. Peygamber (s.a.s.) ile Akabe'de görüsünce, yahûdilerden önce davranip bu peygamberin yaninda yer almakta hiç tereddüt etmediler. Bu ilk müslüman Yesribliler Resulullah'a iman ederek söyle dediler: "Kavmimiz çok zor günler yasiyor, hiç iyi bir durumda degiliz. Yillardir süren çatismalar aramizda sonu gelmez bir anlasmazliga sebep oldu. Bu yeni dinin bizleri biraraya getirecegine ve bizleri baristirip kaynastiracagina inaniyoruz." Gerçekten Yesribliler Buas savaslarinin artik son bulmasini istiyorlardi. Hz. Peygambere iman eden Hazrecliler su kisilerden ibaretti: Es'ad b. Zurâre, Avf b. Hâris, Râfi' b. Mâlik, Ukbe b. Âmir, Kutba b. Âmir ve Câbir b. Abdullah b. Riab. Bunlardan ilk ikisi Neccarogullarina mensup idi. (Ibn His âm, Sîre, II, 7I vd.; Ibn Sa'd, Tabakât, I, 217 vd.). Islâm'a gönül veren bu ilk Medineli müslümanlar memleketlerine geri dönerek bütün güçleriyle bu yeni dini tanitmaya ve akrabalarinin da iman etmelerini temine çalistilar. Bu küçük grubun Yesribliler üzerinde büyük etkileri oldu. Evs ve Hazrec'ten bir çok kimse bunlarin araciligiyla Islâm'a girdi. Özellikle Resulullah'in dayilarindan olan Neccarogullarina mensup Es'ad b. Zurâre ile Avf b. Hâris müslümanliklarini asla gizlemeksizin büyük bir gayretle insanlari Islâm'a davet ettiler. Gerçekten Islâm akîdesi Yesrib de yillardir süren savaslarin sona ermesinde büyük bir etken oldu. Düsmanliklar sona erdi ve insanlar Allah'in rahmeti sâyesinde kisa zamanda kardesler oluverdiler. Ertesi yil yani peygamberligin onikinci yilinda yine Hacc mevsiminde Mekke'ye gelen Yesrib'li oniki kisi Akabe mevkiinde Resulullah (s.a.s.) ile geceleyin gizlice bulustular. Bunlardan altisi bir önceki yil müslüman olan kisilerdi. Birinci Akabe Bey'ati adi verilen bu bey'atta bulunan sahâbelerden Ubâde b. es-Sâmit, hadiseyi söyle anlatir:
"Refahta oldugu kadar sikintida, sevinçte oldugu kadar üzüntüde de onu destekleyecek ve her konuda emirlerine itaat edecegimize, Resulullah'i kendi nefislerimizden aziz tutup, durum ne olursa olsun ona muhalefet etmeyecegimize, Allah yolunda hiç bir kinayicinin kinamasindan korkmayacagimiza, Allah'a asla sirk kosmayacagimiza, hirsizlik ve zina yapmayacagimiza, çocuklarimizi öldürmeyecegimize, kendiligimizden uyduracagimiz yalan ve dolanlarla hiç kimseye iftirada bulunmayacagimiza, hiç bir hayirli iste Resulullah'a muhalefet etmeyecegimize dair bey'at ettik. Ayrica bizden birinin verdigi sözünde durmasina karsilik onun ecir ve mükâfâtinin Allah'a ait olduguna ve ona Cennet nimetinin verilecegine; kim insanlik haliyle bunlardan birini isler de ondan dolayi dünyada cezaya çarptirilirsa bunun ona keffâret olacagina; kim de yine bunlardan birini isler de isledigi o suçu Allah açiga vurmazsa onun isinin Allah'a kalacagina; Allah'in dilerse onu bagislayip dilerse azaba ugratacagina dair Resulullah'in bize bildirdigi hususlara sadik kalacagimiza da söz verdik."
Bu birinci Akabe Bey'atina katilan oniki kisiden altisi bir önceki yil iman eden kimselerdi. Diger altisi ise Muaz b. Hâris, Zekvân b. Kays, Ubâde b. es-Sâmit, Yezid b. Sa'lebe, Abbâs b. Ubâde ve Ebu'l-Heysem Mâlik b. Teyyihan idiler. Bazi kaynaklarda bir önceki yil Resulullah ile tanisan alti kisiden biri olan Câbir b. Abdullah yerine Uveym b. Saide'nin birinci Akabe Bey'atinda bulundugu ifade edilir.
Medineliler, hacdan geri dönerlerken, yanlarinda, Islâm'i ögretmek üzere Resulullah tarafindan tayin edilen Mus'ab b. Umeyr'i götürdüler. Kisa surede Medine-i Münevvere'de Islâmiyet hizla yayildi. Mus'ab b. Umeyr, Rasûlullah'i Medine'deki her hareketten haberdar ediyordu. Kisa zamanda Evs ve Hazrec kabilesinin bütün evleri Islâm'in nuruyla aydinlanmaya basladi. Artik Medine, bir Islâm devletinin dogusuna hazir hâle gelmisti. Mus'ab b. Umeyr'in gayret ve etkisiyle Yesrib'in ileri gelenlerinden Sa'd b. Muaz ve Useyd b. Hudayr müslüman oldular. Bu iki büyük reisin Islâm'a girmesiyle Islâm, Medine'de bir hayli kabul gördü. Bunun üzerine Medineliler Hz. Peygamberi sehirlerine dâvet etmeye karar verdiler.
Birinci Akabe Bey'atindan bir yil sonra Medineliler yeniden hac için Mekke'ye geldiler. Içlerinde ikisi kadin yetmi s bes müslüman vardi. Allah Resûlünün bu defa onlarla ilgi kurmasi Islâm'in tebliginden ibaret degildi. Çok önemli kararlar arifesindeydiler. Bulusma yeri yine Akabe mevkii oldu. Bulusma gizli yapilacak ve hiç kimseye haber sizdirilmayacakti. Gece yarisina dogru, Medineliler, gayet tedbirli hareket ederek kararlastirilan yerde toplandilar.
Rasûl-i Ekrem Akabe'ye bu defa amcasi Abbâs ile birlikte geldi. Abbâs henüz ya müslüman olmamis, yahut müslümanligini gizliyor, ancak yegenini himaye ediyordu. Böylesi bir toplantida bulunmayi bir aile borcu kabul etmisti. Toplantida ilk sözü Hz. Abbâs aldi:
- Ey Hazrecliler, Muhammed (s.a.s.)'in aramizdaki mevkii bildiginiz gibidir. Biz, onu düsmanlarindan koruduk ve koruyacagiz. Kendisi burada, ailesinin yaninda, nezdimizde izzet ve ikrâm içindedir. Fakat sizinle bir andlasma yapmak ve size katilmak istiyor. Ona verdiginiz sözü tutmak, kendisine muhalefet edenlere karsi gelmek hususunda azminiz kuvvetli ve saglam ise buna bir diyecek yoktur. Fakat onu ele verecek, yaniniza geldikten sonra yalniz basina birakacaksaniz, bunu simdiden söyleyiniz ve onu kendi haline birakiniz.
Medineli Müslümanlarin cevabi söyle oldu:
-Dediklerinizi dinledik. Ey Allah'in resulü, siz söyleyin! Kendiniz adina, Allah adina istediginiz andi bizden aliniz. Biz haziriz.
Resulullah Hz. Muhammed (s.a.s.) Kur'an-i Kerim'den bazi ayetler okuduktan sonra söyle buyurdular:
"Kadinlarinizi ve çocuklarinizi nasil koruyorsaniz, beni de öylece korumak üzere size elimi veriyorum"
Elini ilk uzatan, Berâ b. Ma'rur oldu. O, söyle dedi:
-Bey'at ettik ya Resulullah, seni Hak dinle gönderen Allah'a yemin ederiz ki kendimizi, çocuk ve hanimlarimizi korudugumuz gibi seni de koruyacak ve savunacagiz. Biz, zaten harp içinde yogrulmus kimseleriz. Zirha aliskiniz. Bu, bize atalar mirasidir.
Bera'dan sonra söz alan Ebu'l Heysem de:
- Ya Resulallah, dedi. Bizim yahudilerle bir takim baglantilarimiz vardir. Bu baglantilari kesecegiz. Biz bunu yaptiktan sonra siz de Allah'in inâyetiyle muvaffak olunca bizi birakip kendi kavminizin yanina döner misiniz?
Resulullah (s.a.s.) gülümsediler ve dediler ki:
"Kanim sizin kaninizdir. Siz bendensiniz, ben de sizdenim. Kiminle dövüsürseniz" ben sizin yaninizdayim. Kiminle baris yaparsaniz, ben de onunla baris yaparim. "
Resulullah (s.a.s.)'in bu sözlerini duyan herkes, bey'at etmek üzere elini uzatiyordu. Bu sirada Abbâs b. Ubâde ortaya atilarak sunu söyledi:
-Hazrecliler! Bu zata niçin bey'at ettiginizi biliyor musunuz? Ona bey'atla insanlarin kirmizisina ve siyahina, yani Arap ve Arap olmayana karsi savasa hazir olmayi kabul etmis oluyorsunuz. Bir felâkete ugradiginiz ve ulularinizin maktul düstügünü gördügünüz zaman onu yalniz basina birakacaksaniz simdiden birakiniz. Bu, daha dogru olur. Yoksa dünyada ve ahirette rüsvay olursunuz. Fakat ona verdiginiz sözü tutacak, malca felâkete ugramayi, büyüklerinizin ölümüyle karsilasmayi göze alacaksaniz, bunu yapiniz. Çünkü dünya ve ahiret hayri bundadir.
Hepsi kabul ettiler ve sordular:
- Ey Allah'in Resulü, buna karsilik bize ne va'd ediyorsunuz?
Resulullah:
"Cennet" dedi.
Bey'at kisa zamanda tamamlandi. Hepsi de darlikta ve genislikte her halükarda itaate, sözün ancak dogrusunu söylemeye ve Allah yolunda hiç bir kinayicinin kinamasindan korkmamaya söz verdiler.
Bey'attan sonra Resulullah (s.a.s.), Hazrec'den dokuz, Evs'den üç kisi olmak üzere on iki nakip seçtiler. Es'ad b. Zurâre de hepsinin basi ve emîri s eçildi. Bunlardan her biri bir kabîlenin reisi idiler. Bunun anlami, oniki kabilenin Islâmiyeti kabul etmesiydi.
Bey'at gece karanliginda tenhada ve gizlilik içinde yapilmisti. Fakat bey'atin bitiminde bir çiglik karanligin perdesini yirtti:
- Ey Kureys, Muhammed ile atalarinin dininden çikanlar, sizinle dögüsmek için andlasma yaptilar!..
Fakat müslümanlarin artik kimseden çekindikleri yoktu. Bu sesi duyar duymaz Abbas b. Ubâde söyle dedi:
- Ya Resulallah, seni hak ile gönderen Allah'a yemin ederim ki istersen sabah olur olmaz kiliçlarimizi kinindan siyirir üzerlerine saldiririz. Resulullah (s.a.s.) ise söyle buyurdular:
"Hayir... Bize savas izni daha verilmis degildir. Simdilik hepiniz yerlerinize dönünüz."
Islâm'a teslim olup Resulullah'a tam anlamiyla bey 'at eden bu ilk müslüman kitle için emre itaat mutlak idi. Akabe'deki bu toplanti dagildi ve herkes yerine döndü. Sabah olunca Kureysli müsrikler bu bey'attan haberdar olmuslardi. Müsrikler bu anlasmanin mahiyetini arastirmaga basladilar. Fakat henüz müslüman olmamis olan Yesribliler'in Hz. Peygamber ile anlasmalarina bir türlü anlam veremiyorlardi. Mekkeli müsrikler bu gizli anlasma hakkinda bir bilgi alamadan Yesrib'li müslümanlar sehri terk etmislerdi .
Islâm Devleti'nin kurulmasinda önemli bir dönüm noktasi olan ikinci Akabe bey'atina, Resulullah'in savas ve barista korunacagina dair prensiplerin tesbit edildigi ve kararlarin alindigi bir bey'at olmasindan dolayi, "Bey'atü'l-Harb" adi verilir. Ikinci Akabe bey'at'inin gerçekles mesiyle Islâm tarihinde yen i bir dönem basliyor ve o gün Islâm Devleti'nin temeli atilmis oluyordu.
Kaynak: Islam tarihi