HABESISTAN HICRETI
Müslümanlarin Mekke müsriklerinin zulmünden kurtularak Islâm'in öngördügü
biçimde özgürce yasayabilmek amaciyla Habesistan'a yaptiklari göç. Müslümanlar,
ilki Hz. Muhammed'in peygamberlikle görevlendirilisinin besinci yilinda (614),
ikincisi de altinca yilin (615) baslarinda olmak üzere iki defa hicret ettiler.
Bu hicretler birinci Habesistan hicreti ve ikinci Habesistan hicreti olarak
adlandirilir.
Kur'an'da hicret, cihaddan sonra en önemli eylem olarak degerlendirilir.
Bunun nedeni açiktir. Bir mümin için en önemli sey imani ve imaninin gereklerini
yerine getirerek Allah'in rizasini kazanmaktir. Gerçek bir mümin kendi
ülkesinde, yasadigi çevrede bu amacina ulasamiyorsa, yurdunun, isinin-gücünün,
malinin mülkünün, akraba ve dostlarinin hiçbir anlam ve önemi kalmaz. Bunlarla
imani arasinda seçim yapmak zorunda kalan insan, imani seçiyorsa, ancak o zaman
gerçek bir mümindir. Bu nedenle Mekke'de, müminler müsriklerin baski ve
iskenceleri yüzünden böyle bir seçim yapma noktasina dogru gelince, Kur'an
onlari, hicretin anlam ve önemini bildiren ayetlerle muhtemel bir hicrete
hazirlamaya basladi. Bu konudaki bir ayette, "De ki: Ey iman eden kullarim,
Rabbinizden korkun. Bu dünya hayatinda güzel davrananlara güzellik var. Allah'in
arzi genistir. Ancak, sabredenlere mükafatlari hesapsiz ödenecektir" (ez-Zümer,
39/1I) buyrularak bir hicretin gerekebilecegi ima edilir. "Kendilerine
zulmedildikten sonra Allah ugrunda hicret edenleri dünyada güzelce
yerlestirecegiz; ahiret mükafati ise daha büyüktür" (en-Nahl,16/41), ayeti ise
müminleri hicrete açikça tesvik eder.
Kur'an, bir yandan müminleri hicrete hazirlarken, diger yandan da
hristiyanlik ve Hz. Isa hakkinda gerekli bilgilerle donatiyordu. Habesistan
hicretinin hemen öncesinde gelen Meryem suresi, müminleri bu konuda yeterince
bilgilendirdi. Ayrica, müminlere hristiyanlarla nasil mücadele etmeleri
gerektigi ögretildi: "Içlerinden zulmedenleri hariç, kitap ehliyle ancak en
güzel tarzda mücadele edin ve deyin ki; "Bize indirilene de, size indirilene de
inandik. Ilâhimiz ve ilâhiniz birdir, biz de O'na teslim olanlariz" (el-Ankebût,
29/46). Bu hazirlama ve bilgilendirmeden sonra, müminlerin hicreti bilfiil
gerçeklestirmeleri yönünde açik isaretler tasiyan su ayetler geldi: " Ey inanan
kullarim, benim arzim genistir, bana kulluk edin. Her can ölümü tadacaktir.
Sonra bize döndürüleceksiniz. Inanip iyi isler yapanlari cennette, altlarindan
irmaklar akan yüksek odalara yerlestiririz; orada ebedî olarak kalirlar.
Çalisanlarin ücreti ne güzeldir. Onlar ki sabredenler ve Rabblerine tevekkül
ederler. Nice canli var ki rizkini tasiyamaz; onlari da, sizi de Allah besler. O
isitendir, bilendir" (el-Ankebût, 29/56-6I). Ankebût suresi, çogu müfessire göre
Habesistan hicretinden çok sonra, Medine'ye hicretten hemen önce inmistir. Ancak
merhum Mevdûdî, yaptigi tahkikle surenin Habesistan hicretinden önce indigi
sonucuna varir. Ona göre önceki müfessirleri surenin hicretle ilgili ayetleri
yaniltmis, yanlis degerlendirmelerine neden olmustur. Daha önce merhum Derveze
de ayni sonuca ulasmis olmali ki, Türkçe'ye "Kur'an'a Göre Hz. Muhammed'in
Hayati" adiyla çevrilen eserinde andigimiz ayetlerin Habesistan hicretinin
gerçeklestirilmesine isaret eden bir anlam tasidiklarini belirtir (II, 233).
Andigimiz son ayetler indigi sirada artik hicret zamani gelmisti. Çünkü
müsriklerin zulümleri, baski ve iskenceleri dayanilmaz bir hadde ulasmisti. Hz.
Peygamber, müminlerin Habesistan'a hicret etmelerini buyurdu. Rivayetler, hicret
yurdu olarak Habesistan'in seçilmesinin nedenini, Necâsî'nin zulme riza
göstermeyen, adil bir insan olmasina baglar. Buna ilâve olarak siki ticaret
iliskileri nedeniyle taninmasinin, halkinin ilâhî kaynakli bir inanca
(Hristiyanlik) sahip olmasinin ve son olarak Islâm'in orada yayilma imkâninin
bulunmasinin da seçimi etkiledigi söylenebilir.
Hz. Peygamber'in tavsiyesi üzerine bir grup mümin Mekke'den ayrilarak
Habesistan'a göçtü. Nübüvvetin besinci yilinin (614) Receb ayinda gerçeklesen
ilk bu hicrete en çok kabul gören rivayete göre onbiri erkek, dördü kadin olmak
üzere toplam onbes kisi katildi. Bunlar arasinda Hz. Osman b. Affân, Zübeyr b.
Avvâm, Abdurrahman b. Avf, Osman b. Maz'un, Mus'ab b. Umeyr, Ebû Seleme b.
Abdu'l-Esed gibi önde gelen sahabîler de bulunuyordu. Bu ilk muhâcirler
Habesistan'da son derece iyi karsilandilar. Kendi ifadeleriyle, dinlerini yasama
konusunda tam bir özgürlük ve güven içindeydiler. Allah'a istedikleri gibi
ibadet ediyorlar ve kimse tarafindan rahatsiz edilmiyorlardi. Ne eziyet görüyor,
ne de kötü laflar isitiyorlardi. Fakat iki ay sonra, müsriklerin müslüman
olduklari yolunda yanlis bir haber nedeniyle Habesistan'dan ayrilarak Mekke'ye
döndüler. Mekke yakinlarina gelince gerçegi ögrendilerse de is isten geçmisti.
Çaresiz, herbiri bir kabîle reisinden emân alarak Mekke'ye girdiler.
Habesistan'dan dönen müminlerin büyük çogunlugu kendi aileleri tarafindan
yeniden baski altina alindi. Müsriklerin zulümleri de her geçen gün biraz daha
siddetlendi. Öte yandan ilk hicret, Habesistan'in müminler için güvenli bir yer
oldugunu göstermisti. Bu nedenle Hz. Peygamber müminlere ikinci kez hicret izini
verdi. Nübüvvetin altinci yili (615) baslarinda, Ca'fer b. Ebî Tâlib'in
önderliginde gerçeklestirilen bu ikinci hicrete 18 ya da 19'u kadin olmak üzere
toplam 1I1 ya da 1I3 müslüman katildi. Ilk muhâcirlerin hemen tümü, ikinci
hicrette de yeraldi. Ikinci hicret, Mekke'de tam bir matem havasi estirdi. Çünkü
Mekke'de en az bir ferdi hicrete katilmayan aile yok gibiydi. Bir ailenin oglu
gitmisse digerinin damadi; birinin kardesi gitmisse, digerinin babasi ya da
amcasi gitmisti.
Ikinci Habesistan hicreti müsrik liderleri büyük bir telasa düsürdü.
Böylesine büyük bir kitle hâlinde gelen müslümanlar, son derece müsâit bir ülke
olan Habesistan'in Islamlasmasina neden olabilir, ya da en azindan Hz.
Peygamber'e güçlü bir müttefik kazandirabilirlerdi. Böyle muhtemel bir
tehlikenin önüne geçmek için Kureys'in iki ünlü diplomati Amr b. El-Âs ile
Abdullah b. Ebî Rabîa'yi Habesistan Necâsî'sine elçi olarak göndermeyi
kararlastirdilar. Planlarina göre elçiler önce Necâsi'nin yakin çevresindekileri
hediyeleriyle yanlarina çekecekler, daha sonra onlarin da yardimlariyla.
Necâsî'nin müslümanlari Mekke'ye iade etmesini saglayacaklardi. Fakat sonuç hiç
de umduklari gibi olmadi. Gerçi elçiler yakin çevresinin destegini sagladilar
ama, gerçekten adil bir insan olan Necâsi'yi bütün diplomatik oyunlarina ragmen
zulümlerine ortak edemediler.
Elçiler Necâsî ile görüserek muhacir müslümanlarin birtakim beyinsiz gençler
olduklarini, kendi dinlerini terkettiklerini fakat hristiyan da olmayarak yeni
bir din icad ettiklerini, onlari gözetmek amaciyla akrabalarinin iade
edilmelerini istediklerini söylediler. Necâsî, kendileriyle görüsmeden bir karar
veremeyecegini belirterek müslümanlari yanina çagirtti; elçilerin taleplerini
aktararak ne diyeceklerini sordu. Ca'fer b. Ebî Tâlib böyle bir talebe haklari
olmadigini göstermek amaciyla elçilerden; kendilerinin köleleri, borçlulari ya
da kisas etmek istedikleri katiller olup olmadiklarinin sorulmasini istedi.
Amr'in sorulara olumsuz cevap vermesi üzerine, ne hakla iade talebinde
bulunuldugunu ögrenmek istedi. Amr'in daha önceki sözlerini tekrarlamasi ve
Necâsî'nin Islâm hakkinda bilgi istemesi üzerine Hz. Ca'fer ünlü konusmasini
yapti.
Ca'fer b. Ebî Tâlib, Islâm öncesi durumlari ile Hz. Peygamber ve Islâm
hakkinda kisaca bilgi verdigi bu konusmasinda sunlari söyledi: "Ey Hükümdar,
biz, cahil bir kavim idik. Putlara tapardik. Ölü eti yerdik. Her kötülügü
islerdik. Akrabamizla ilgilenmez, ilgimizi keserdik. Komsularimiza iyi
davranmaz, kötülük yapardik. Içimizden güçlü olanlar zayif olanlari yer, ezerdi.
Yüce Allah bize kendimizden, soyunu sopunu, dogru sözlülügünü, eminligini, iffet
ve nezâhetini bildigimiz bir peygamber gönderinceye kadar biz hep bu durum ve
tutumda idik. O peygamber, bizim ve babalarimizin Allah'tan baska tapina
geldigimiz tastan vesâireden yapilmis putlari birakarak Allah'in birligine
inanmaya ve yalniz O'na ibadet etmeye bizi davet etti. Dogru söylemeyi, emaneti
sahibine vermeyi, akraba ile ilgilenmeyi, komsularimizla iyi geçinmeyi,
haramlardan, kan dökmekten vazgeçmeyi bize emretti. Bizi her türlü çirkin, yüz
kizartici söz ve islerden, yalan söylemekten, yetim mali yemekten, iffetli
kadinlara dil uzatmak ve iftira etmekten men ve nehyetti. Kendisine hiçbir seyi
es, ortak kosmaksizin yalniz Allah'a ibadet etmemizi bize emretti. Ve yine bize
namazi, zekâti, orucu de emretti. Biz ona inandik ve kendisini tasdik edip
dogruladik. Onun Allah tarafindan getirdiklerine göre kendisine tabi olduk.
Hiçbir seyi es, ortak kosmaksizin yalniz Allah'a ibadet ettik. Onun bize haram
kildigi seyi haram, helâl kildigi seyi helâl bildik. Fakat kavmimiz üzerimize
yürüyüp bizi yüce Allah'a ibadetten vazgeçirerek putlara taptirmak, dinimizden
döndürmek, öteden beri serbestçe isleyegeldigimiz kötülükleri tekrar isletmek
için türlü iskencelere ugrattilar. Onlar bize galebe çalip zulüm ve tazyikleri
altinda ezmeye basladiklari, dinimizle aramiza girdikleri zaman, senin ülkene
çikmak, siginmak zorunda kaldik. Seni baskalarina tercih ettik. Senin himayene
can attik. Ey Hükümdar, bir, senin yaninda hiçbir zulme ve haksizliga
ugramayacagimizi umuyoruz" (M. Asim Köksal, Islâm Tarih,i, Mekke Dönemi, IV.
191-192; bk. Ibn Hisâm, es-Sire, I, 356-362; Taberî Tarih, II, 225).
Konusmayi dikkatle dinleyen Necâsî, yanlarinda Kur'an'dan bir bölüm bulunup
bulunmadigim sordu. Bunun üzerine Ca'fer, hicretlerinden hemen önce nazil olan
Meryem Suresinin ilk otuzbes ayetini okudu. Rivayetlere göre, ayetleri
gözyaslari içinde dinleyen Necâsî, bunlarin Hz. Musa ve Isa'nin getirdikleriyle
ayni kaynaktan geldigini tasdik ederek, elçilere müminleri teslim etmeyecegini
bildirdi. Amr'in, müslümanlarin Hz. Isa hakkinda çok kötü sözler kullandiklarini
söyleyerek Necâsî'nin kararini degistirme çabasi da Ca'fer'in, "O, Allah'in
kulu, resulu, ruhu ve O'nun, dünyadan ve erden geçerek Allah'a baglanmis bir
bakire olan Meryem'e ilka ettigi kelimesidir" seklindeki cevabiyla yalnizca
Necâsî'nin bu konudaki gerçegi kavramasina yaradi.
Habesistan muhacirleri uzun yillar hayatlarini burada huzur ve güven içinde
sürdürdüler. Bu süre içinde basta Necâsî olmak üzere birçok kisinin müslüman
olmasina vesile oldular. Bunlarin bir bölümü, Hz. Peygamber'in Medine'ye
hicretinden önce Mekke'ye geri döndü. Basta Ca'fer b. Ebî Tâlib olmak üzere
büyük bölümü ise Hicret'ten sonra, Hayber'in fethi (H. 7/628) sirasinda
Medine'ye gelerek müslümanlara katildi.
HABES ÜLKESINE ILK HICRETIN TARIHI VE ORAYA ILK HICRET EDENLER:
Nübüvvet'in besinci yilinda, Receb ayinda
1) Hz. Osman b. Affan, b. Ebil'As, b. Ümeyye
2) Hz. Osman'in zevcesi Hz. Rukayya bint-i Resulüllah
3) Ebu– Huzeyfe b. Utbe, b. Rebia, b. Abd. Sems
4) Ebu– Huzeyfe'nin zevcesi Sehle bint-i Suheyl, b. Amr
5) Zubeyr b. Avvam, b. Huveylid, b. Esed
6) Mus'ab b. Umeyr, b. Hasim, b. Abd. Menaf, b. Abduddar
7) Abdurrahman b. Avf b. Abd. Avf, b. Abd, b. Haris, b. Zühre
8) Ebu– Seleme b. Abdul'esed, b.. Hilal, b. Abdullah, b. ömer, b.Mahzum
9) Ebu Seleme'nin zevcesi ümmü Seleme bint-i Ebi Ümeyye, b. Mugire, b.
Abdullah, b. ömer, b. Mahzum
10) Osman b. Mazun, b. Habib, b. Vehb, b. Huzafe, b. Cumah
11)Amir b. Rebia'el'Anzi
12)Amir b. Rebia'nin zevcesi Leyla bint-i Ebi Hasme
13) Eb– Sebre b. Ebu Rühm, b. Abdul'uzza'l'Amiri
14) Ebu Sabre'nin zevcesi: ümmü Külsum bint-i Suheyl b. Amr
I5) Hatip b. Amr, b. Abd sems
16) Süheyl b . Beyza
17) Abdullah b. Mes'ud
Dinlerinden döndürülmekten korkup dini bir vazife olarak , Kimi, yalniz
basina, kimi, zevcesiyle,birlikte, Habes ülkesine hicret etmek üzere kimi,
binitli, kimisi de, yaya olarak.Mekke'den, gizlice yola çiktilar. Bu, Islam'da,
ilk hicret idi.
GARANIK HADISESl VE IÇ YÜZÜ
Resulullah Aleyhisselam bir gün Mekkede Kabe de Necm suresini okumaga
baslayip surenin ,son ve Secde ayeti olan 62. Ayetini okuduktan sonra, orada
,Secde etmis,orada bulunan yanindaki arkasindaki herkes,Müslümanlar,
Peygamberimize uyarak secde etmis, cemeatten, secde etmeyen kimse
kalmamistir.Müsrikler, putlarinin adini isittikleri için,putlarina, tazim
maksadiyla secde etmislerdi.Bu habesistandaki müslümanlara yanlis aksettirildi.
Mekkeli Müsriklerin Müslüman olduklari zannedilerek bazi müslümanlar
Habesistandan Mekkeye geri Dönmüslerdi.
Kaynak: Islam tarihi