HZ. HASAN’IN HILAFETI - MUAVIYE’YE DEVRININ
ARKAPLANI
Genel bir bakis
Hz. Hasan
dönemi, Islam tarih yaziciligi açisindan problemli bir dönemdir.
Söz konusu
zaman dilimi ile ilgili yeterli arastirma yapilmamistir.
Mevcut çalismalarda da
çogu zaman mezhepsel kaygilar ön plana çikmistir.
Bu durum dönemin
aydinlatilmasi bir yana, sorunun daha da giriftlesip içinden çikilmayacak bir
hal almasinda etkili olmustur.
Özellikle
Sia ve Ehl-i Sünnet, söz konusu
devreyi,
bir birinden oldukça farkli sekillerde insa etmislerdir.
Bu iki düsünce
ekolünün,
Hz. Hasan ile ilgili tarihi verileri kendi görüsleri dogrultusunda
kurguladiklari ve buna uygun bir tarih insaina çalistiklari görülmektedir.
Sia,
Tanri tarafindan belirlenen ikinci imam olarak kabul ettigi Hz. Hasan ile ilgili
kutsal bir hâle olusturarak, kurgulamasini bu eksen üzerinden yaparken,[1]
Ehl-i
sünnet ise bir taraftan Hz. Peygamberin torunu Hasan imajini zedelemeden ve onu
rencide etmeden Sia’ya karsi durmaya çalismak, diger taraftan ise Muaviye’ye
yapilan asiri elestirilerin, en azindan bir kismini, gögüslemek gibi bir
paradoksla karsi karsiya kalmistir.
Ehl-i Sünnet, Muaviye’nin gerek Hz.
Ali gerekse Hz. Hasan karsisindaki tutumunu temelde yanlis ve haksiz bulmasina
ragmen fazla elestirmeme egilimindedir.
Her iki grup da Hz. Hasan’in hilafeti
Muaviye’ye teslim etmesini dogru bulmama noktasinda ortak bir paydada
bulusuyorlarsa da, fiilen aksi gerçeklesmis olan imametin,
Muaviye’ye devri
hadisesini mesru kilacak tarzda, te’vil etme yolunu tercih etmislerdir.
Ehl-i
Sünnet bu noktada “Benim bu oglum seyyiddir. Umulur ki Allah bununla iki
Müslüman kitlenin arasini bulacaktir.
”[2] hadisine dayanarak, Hasan’in Muaviye
ile barismasini mesru bir zemine oturtma çabasina girisirken,
Sia ise Hz.
Hasan’i hakli göstermek için hadiseye ilahi bir yön veya veche verme
gayretindedir.
Hz. Hasan’in hilafeti Muaviye’ye devretmesi ile alakali
muazzam bir hadis külliyati uydurulmustur.
Bu durum söz konusu ideolojik kurguyu
göstermesi açisindan önem arzetmektedir.
Biz, çogunlugu Sia tarafindan
uydurulmus olan bu hadislerden sadece bir kaçini zikretmekle yetinecegiz:
Muaviye’yi Hz. Peygamberin minberinde görmeye tahammül edemeyen Siîler,
bir taraftan Peygamberin Muaviye’yi lanetledigini ve “Onu minberimin üzerinde
görürseniz, öldürünüz” dedigini aktarirlarken[3] diger taraftan, “Resulullah
rüyasinda Ümeyyeogullarinin birbiri ardinca minbere çiktiklarini gördü.
Bu rüya
onu üzdü kendisini teselli etmek için yüce Allah Kevser suresini nazil buyurdu”
iddiasinda bulunmaktadirlar.
Bir birinden iki ayri durusu ifade eden bu
haberlerden ilki, daha erken döneme ait iken, ikinci haber ise Emevî hanedanina
mensup halifelerin pes pese iktidara geldikleri bir döneme aittir.
Nitekim
rivayetteki teslimiyet havasi Emevîlerin güçlü oldugu dönemlerde uydurulmus
oldugunu göstermektedir.
Ibnu’l-Esîr, hilafeti Muaviye’ye teslim ettiginden
dolayi elestirilen Hz. Hasan’in kendisini savunmak için bu haberi kullandigini
söylemektedir.[4]
Bu durum, daha sonraki dönemlerde Peygamber’in torununu temize
çikarmak amaciyla bu uydurma rivayetten Ehl-i Sünnet’in de yararlanmak
istedigini ortaya koymaktadir.
Siîlerin kendi aralarindaki tartismalarin
da zaman zaman uydurulan hadislere katildigini görmekteyiz. Nitekim Peygamber’e
söylettirilen “Hasan ve Hüseyin huruc etmeseler de etseler de imamdirlar”[5]
haberi aslinda Sia’nin kendi içerisindeki tartismalar ile alakalidir. Hz. Hasan
ile Hüseyin’in Emevîler karsisindaki farkli tutumlari, Hz. Hasan’in imametini
tartismali hale getirince, böyle bir hadis uydurularak imameti kurtarilmistir!.
Yine ayni düsünce ekolü tarafindan uydurulan “Ilim anlamindaki ars, öncekilerin
dördü, sonrakilerin de dördü tarafindan tasinir.
Önceki dört selam üzerlerine
olsun Nuh, Ibrahim, Musa ve Isa’dir.
Sonrakiler de Allah’in salati üzerlerine
olsun Muhammed, Ali, Hasan ve Hüseyin’dir”. [6] haberi ashabin en aliminin kim
oldugu ve imametin ümmetin en alimine ait oldugu tartismalara, yani hicri ikinci
asra ait çekismelerle yakindan iliskilidir.
Bilindigi gibi Sia ümmetin en alimi
olarak Hz. Ali’yi kabul etmekte ve Imametin Hz. Ebûbekir’in degil onun hakki
oldugunu iddia etmekteydi.
Nebi (as) Ali, Fatima, Hasan ve Hüseyin’e
söyle demistir:
“Sizinle savasan kimsenin düsmani, sizinle baris halinde olanin
dostuyum”.
[7] Hadisi ise yine Siîler tarafindan uydurulmus bir haber olup Cemel,
Siffin ve Kerbela’da Hz. Ali, Hasan ve Hüseyin ile savasmis olan Emevîleri
toptan cehenneme gönderme amacina matuf olarak uydurulmustur.
adli
eserde bulunan asagidaki hadise ise Siîler tarafindan bu konuda uydurulan
hadislerde artik mantigin bile yok oldugunu göstermesi açisindan son derece
çarpicidir.
“Hüseyin (as) Aise’nin [Hz. Hasan’in dedesinin yanina defnedilmesine
müsaade etmemesi] üzerine kendisine gitti ve onun talakini verdi.
Çünkü
Resulullah, kendi eslerini bosama yetkisini kendisinden sonra Emiru’l-mü’mîn’e
[Hz.Ali] vermisti.
O da kendisinden sonra Hasan (as)’a vermisti.
Hasan da
Hüseyin (as)’e vermisti.
Resulullah [bu yetkiyi verirken de] söyle buyurmustu:
Eslerimin içinde Kiyamet günü beni görmeyecek olanlar,
vasilerim tarafindan
talaklari verilmis olanlardir”.[8]
“Benim bu oglum seyyiddir. Umulur ki
Allah bununla iki Müslüman kitlenin arasini bulacaktir.”
Siyasî hadiseler ile
hadis iliskisi konusunda bir çalismasi bulunan Mehmet Hatipoglu bu hadisin mevzu
oldugunu söyledikten sonra söyle demektedir:
Ehl-i Beyte asiri derecede
bagli olan kimseler, onun maddi menfaat karsiligi mukaddes davadan yüz çevirmis
olmasini hazmedememisler, hatta onu, “mü’minlerin yüz karasi” olarak ilan etmeye
karar vermislerdir.
Hasan’in hareketini mazur görmeye çalisan çevreler ise, onun
müdafaasini Hz. Peygambere yaptirmaktan baska çikar yol bulamayacaklardir.
Hz.
Peygamber, iki büyük ordunun birbirini kirmasina mani olup sulhu ikame eden bu
torununun tutumunu yerinde bulacak, hatta övecektir.[9]
Yezîd b. Humeyr
b. Abdurrahman b. Cubeyr’in agziyla Hasan’a söylettirilen
“Araplarin çogunlugu
bana itaat etmekteydiler.
Istedigim ile savasiyor, istedigim ile baris
imzaliyorlardi.
Ama ben bütün bunlara ragmen hilafeti Allah rizasi ve ümmetin
kaninin dökülmemesi için terkettim”[10] ifadesi de yukaridaki hadisi tamamlamasi
için insa edilmis gibidir.
Yukarida sadece bir kaçini aktarmis oldugumuz
haberlerden de anlasildigi gibi, Hz. Hasan dönemi sonraki kusaklar tarafindan
bir çok kez restorasyona tabi tutulmus ve “tarih kurgulayicilari” tarafindan
birden fazla kurgulanmistir.
Iste “tarihin geriye dönük olarak okunmasi”nin en
güzel örnegi olan, bu kurgu tarih içerisinden dogruyu bulup çikarmak Islam tarih
yazicisinin önündeki en büyük problemlerden biri olarak durmaktadir.
Biz bu
çalismamizda yukarida saydigimiz iki farkli ideolojik durustan herhangi birinin
tuzagina düsmeden Hz. Hasan’in hilafeti Muaviye’ye devretmesinin nedenlerini
tartismak istiyoruz.
Elde ettigimiz malzemenin hem lehte hem de aleyhte
olanlarini dikkate alarak bir sonuca varmaya çalisacagiz.
M. Mahfuz SÖYLEMEZ*
------------------
*Gazi Üniversitesi Çorum Ilahiyat
Fakültesi
[1] Sia Hz. Hasan’in yaptigi her seyin Allah tarafindan
emredildigini, onun da Allah’in emrini yerine getirdigini söylemektedir.
Konu
ile ilgili Kuleynî sunlari aktarmaktadir:
“Ebû Abdullah rivayet etmektedir;
Vasiyet, yazili bir metin olarak Muhammed’e indi.
Vasiyet ile ilgili bu yazili
metin disinda Muhammed’e gökten mühürlü hiçbir metin indirilmemistir.
Cebrail
dedi ki: “Bu Ehl-i Beyt’ine ümmet hakkindaki vasiyetindir....
Muhammed’in
ölümünden sonra Ali o mektuptan ilk mührü açti onunla amel etti.
Sonra Hasan
ikinci mührü açti onunla amel etti.
Onun ölümünden sonra Hüseyin üçüncü mührü
açti, orada sunun yazili oldugunu gördü; savas, öldür ve öldürül, insanlari
kendinle beraber sahadet için götür.
Sen olmaksizin onlara sahadet yoktur.
Hüseyin ölünce mektubu Ali b. Hüseyin’e verdi....
” Kuleynî, Usulu Kafi, I-IV,
(Farsça’ya trc. Seyid Cevad Mustafa), Tahran ?, II, 28-29
[2] Bu hadis
bir çok meshur hadis mecmualarinda da yer almaktadir.
Örnek olarak bkz. Buharî,
VII, 74; Tirmizî, 3775; Nesaî, III, 107; Ebû Davud, 4662, Taberanî, 2588;
Semsuddin Muhammed b. Ahmed b. Osman ez-Zehebî, Siyer A’lam en-Nubela,(thk.
Suayb el-Arnavud-Hüseyin el-Esed) I-XXIII, Beyrut 1984-1988, III, 251; Zehebî,
Tarihu’l-Islam ve Vefeyâtu’l-Mesâhîr ve’l-A’lâm –Ahdu Muaviye b. Ebî Süfyân
41-60, (thk. Ömer Abdusselam Tedmurî), Beyrut 1993, 34; Ibn Teymiyye, Sualun fi
Muaviyye b. Ebi Süfyan;(trc. M. Mahfuz Söylemez, Ideolojik Tarih Okumalari’nin
içerisinde) Ankara 1999, 119; Sihabuddin Ahmed b. Abdulvahhab en-Nuveyrî,
Nihâyetu’l-Ereb Fi Funûni’l-Edeb, (thk. Muhammed Ebû’l-Fadl Ibrahim) Kahire
1975, XX, 230.
[3] Allame Ibn Mutahhar Hillî (726/1326 begin_of_the_skype_highlighting ÜCRETSİZ 726/1326 end_of_the_skype_highlighting), Kitabu
Minhâcu’l-Kerâme fi Ma’rifeti’l-Imâme, (thk. Muhammed Resâd Sâlim), Kahire 1962,
113
[4] Ibnu’l-Esîr aynen söyle demektedir:
“Hz. Hasan Kûfe’den
ayrildiginda adamin biri ona hücum ederek
“Ey Müslümanlarin yüzünü kara çikartan
adam” diye bagirmis,
Hz. Hasan da ona söyle cevap vermisti:
“Beni kinama!
Resulullah rüyasinda Ümeyyeogullarinin birbiri ardinca minbere çiktigini gördü.
Bu rüya Peygamberi çok üzmüstü,
Ancak yüce Allah bunun üzerine su ayeti indirdi
“Biz sana Kevser’i verdik.
Arkasindan indirdigi kadir suresinde söyle buyurdu:
“Biz onu Kur’an’i kadir gecesinde indirdik...
(o gece) bin aydan daha
hayirlidir.”
Senden sonra Ümeyyeogullari bu göreve geleceklerdir.
Bkz. el-Kâmil,
III, 416
[5] Seyh Razî Ali Yasin, Sulh-i Imam Hasan –por sokveterin-i
nermes-i kahrumânâne-i tarih, (Farça’ya trc. Seyyid Ali Hameneî), Tahran 1365,
269; Muhammed Beyumî Mehran, el-Imam Hasan b. Ali, Beyrut 1990, 44
[6]
Ebû Ca’fer Muhammed b. Ali b. Babeveyh el-Kumî (Seyh Saduk),
Risâletu’l-I’tikadiyeti’l-Imâmiyye: Siî Imamiyye’nin Inanç Esaslari, (Türkçe’ye
trc. Ethem Ruhi Figlali), Ankara 1978, 47
[7] Seyh Saduk, 125. Bu
rivayetin Hillî’deki versiyonu ise “Ey Ali seninle savasan benimle savasmis,
seninle anlasan benimle anlasmis olur” seklindedir. Bkz. Hillî,
115-116
[8] Mesudî’ye atfedilen Isbatu’l-Vasiyye li Imam Ali b. Ebî
Talib, Beyrut 1988, 173
[9] Bkz. Mehmet Hatipoglu, Hz. Peygamberin
Vefatindan Emevîlerin Sonuna Kadar –Siyasî-Ictimaî Hadiselerle Hadis Münasebeti,
Basilmamis Doçentlik Tezi, Ankara, 41
[10] Zehebî, Tarih (muaviye)
38
Kaynak: Islami arastirmalar dergisi, 3-4,
2001