KUR'AN-I KERİM'İN KALBİ OLAN YÂSİN SÛRE-İ ŞERİF'İNİN TEFSİRİ VE ESRARI
24
Eserde Müessir'i Görebilmek:
Bütün mahlûkat Allah-u Teâlâ'nın vahdaniyetine, kudret ve
azametine delâlet ve şehâdette bulunur dururlar.
Hayvanların yaratılışları ilâhî kudretin birer tezahürü ve
tecellisidir. Her birisi birer ibret dersidirler.
Delillerinin çokluğuna ve açıklığına rağmen, bunlara gözü yumuk
bakmak, hiç şüphesiz ki büyük bir sapıklıktır.
Vasıtasız, numunesiz ve modelsiz yaratılan hayvanlardan her
biri, insanlardan yana pek büyük menfaatleri beraberinde taşımaktadırlar.
"Onlar görmediler mi ki, biz kudretimizin eseri olmak üzere
kendilerine nice hayvanlar yarattık. Onlar da bunlara sahip olmaktadırlar."
(Yâsin: 71)
Mülk sahibinin malında dilediği şekilde tasarruf ettiği gibi, o
hayvanlar da istedikleri gibi tasarruf ederler.
"O hayvanları kendilerine boyun eğdirdik." (Yâsin:
72)
Bu sebepledir ki oldukça güçlü ve kuvvetli olmalarına rağmen
binmek, yük taşımak, diledikleri yere götürmek ve kesmek gibi kendilerinden
istenen hiçbir hususta onlara karşı gelemezler. Hiç birisi bundan
kaçınmamaktadırlar. Bütün hayvanlar vahşi olsalardı, insanlar onlardan bu derece
istifade edemezlerdi.
Bu apaçık bir nimettir.
"Kimine binerler, kiminin de etinden yerler." (Yâsin:
72)
Hayvanlardan her birinin insan hayatına, beslenmesine,
sağlığına ve iktisadi hayatına sağladığı faydalar sayılamayacak kadar
çoktur.
Allah-u Teâlâ bu lütuf ve ihsanları hatırlatarak insanları
şükretmeye dâvet ediyor:
"O hayvanlarda kendileri için daha nice faydalar ve
içecekler vardır." (Yâsin: 73)
Onlarda binmekten ve yemekten başka süt, yağ, iç yağı, yün,
deri gibi bazı menfaatler de vardır. Tezyinat ve süslemeye varıncaya kadar en
zaruri ihtiyaçların giderilmesinde, beşer hayatının devam etmesinde mühim bir
yer tutarlar. Yedikleri bitkileri süt haline getirmeleri bile kudretinin
büyüklüğünü gösteren apaçık bir delildir.
"Hâlâ şükretmezler mi?" (Yâsin: 73)
Allah-u Teâlâ onların kendisine şükretmesine vesile olsun diye
nimetlerini sere serpe yaymış, onlar ise bu nimetleri nankörlüğe vasıta
kılmışlardır.
"Onlar kendilerine yardım edilir ümidiyle Allah'tan başka
ilâhlar edindiler." (Yâsin: 74)
Şirk çeşit çeşittir. Zaman ve mekânın değişmesiyle şirkin
mahiyeti de değişir. Günümüzde nice insanlar putlara tapmadıkları halde, Tevhid
akidesine de bağlanmamışlar, şirkten tamamen kurtulamamışlardır.
Nitekim bu hususta bir Âyet-i kerime'de şöyle
buyurulmaktadır:
"Onların çoğu Allah'a iman etmişler, fakat müşrik olarak
yaşarlar." (Yusuf: 106)
Bu gibi kimselerin şirki; Allah-u Teâlâ'nın kuvvet ve
kudretinden başka kuvvetlerin varlığına inanmaları, O'ndan başka şeylere itimat
etmeleri şeklinde tezahür etmektedir.
Büsbütün inkâr etmeseler de, açık veya gizli bir şirk
karıştırmadan, halis tevhid ile inanmazlar. Dünya nimetlerine taparcasına
düşkünlük gösterirler.
Allah-u Teâlâ bu gibi kimselerin bu yaptıklarının bâtıl
olduğunu beyan ettikten sonra şöyle buyurmaktadır:
"Oysa onlara yardım etmeye güçleri yetmez." (Yâsin:
75)
Çünkü onlar güçsüz, kuvvetsiz, zelil ve hakir
nesnelerdir.
"Aksine kendileri o ilâhlar için yardıma hazır askerlerdir."
(Yâsin: 75)
Kendilerine tapan kimseler onlara yardımda bulunuyorlar,
savunmaya çalışıyorlar, propaganda yoluyla halkı onlara inanmaya davet
ediyorlar, onların aleyhinde bulunanlara düşman kesiliyorlar. Şayet bağlıları
böyle çalışmasalar hiç kimse bu sahte ilâhların peşinden gitmez.
"Sözleri seni üzmesin." (Yâsin: 76)
Rabb'ine gönülden inanan, güvenen ve sığınan bir mümin,
böylelerini bir varlık olarak karşısında görmez bile. Bu kadar akılsız,
basiretsiz, köksüz ve ruhsuz kişilerin ne kıymetleri olabilir?
"Şüphesiz ki biz, onların gizlediklerini de açığa vurduklarını
da biliriz." (Yâsin: 76)
İçlerinde ne gibi düşmanlıklar, bâtıl düşünceler
beslediklerini; dilleriyle neler söylediklerini, İslâm'a karşı ne gibi
melânetler yapmak istediklerini bütünüyle biliriz ve onları buna göre
cezalandırırız.