KUR'AN-I KERİM'İN KALBİ OLAN YÂSİN SÛRE-İ ŞERİF'İNİN TEFSİRİ VE ESRARI
23
Muhammed Aleyhisselâmve Kur'an-ı Kerim:
Allah-u Teâlâ Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-
Efendimiz'in risâletini inkâr edenleri reddetmek üzere buyurur ki:
"Biz ona (Peygamber'e) şiir öğretmedik." (Yâsin: 69)
Kur'an-ı kerim'in ne söz olarak ne de mânâ olarak şiir olmadığı
açıktır. O Hakk ve hakikat yolunu gösteren hüküm ve hikmetlerle dolu kesin iman
rehberidir.
Şiir ise zorlanarak yazılmış, mesnetsiz, hayallere ve evhamlara
dayalı yaldızlı ifadelerdir.
Allah-u Teâlâ Muhammed Aleyhisselâm'a geçmişlerin ve
geleceklerin ilmini öğretmiş, fakat şiir öğretmemiştir. Onun tebliğ ettiği
Kur'an-ı kerim âyetleri şiir kabilinden değildir.
"Zaten ona gerekmezdi de." (Yâsin: 69)
Ne peygamberlik makamına şâirlik yaraşır, ne de Kur'an-ı
kerim'e şiir demek.
Şiir en yüksek üsluba eriştiğinde vecd ve şevkin bir
ifadesidir. Peygamberlik ise özünde bulunan hak ve hidâyetle ilâhî vahyin
tecellisidir.
"Bu ancak bir zikirdir ve apaçık bir Kur'an'dır." (Yâsin:
69)
Vazifesi itibariyle öğüttür, okunması itibariyle Kur'an'dır.
Onu başka bir söze veya şiire benzetmek ve kıyas etmek mümkün değildir.
"Tâ ki diri olan kimseyi uyarasın." (Yâsin: 70)
Çünkü uyarmak ancak kalbi diri, basireti açık olanlara fayda
verir. İşte hakiki müminler onlardır.
"Ve verilen söz de kâfirlerin aleyhine gerçekleşsin."
(Yâsin: 70)
Çünkü şüphe ortadan kalkınca geriye sadece inat ve ısrar
etmek kalır. Bu sebeple söz onların aleyhine tecelli ettiği gibi, azabı
hakettiklerini de tescil eder. Allah-u Teâlâ önündeki açık delile rağmen
küfründe ısrar edenden başkasını cezaya uğratmaz.
Uyarılara kulak verenler diridirler. Dinlemeyenler ölüdürler,
kendilerine söylenenleri anlamazlar