CI'RÂNE
OLAYI
Peygamber
Efendimiz'in Huneyn gazvesinde elde edilen ganimetleri dagitimi sirasinda ortaya
çikan hâdise.
Mekke
Fethi'nden hemen sonra Hevâzin ve Sakîf kabilelerinin büyük bir ordu
hazirlayarak harekete geçtigini ögrenen Peygamber Efendimiz, derhal Mekke'den
takviye edilen ordusuyla düsman üzerine yürümüs, Huneyn'de Hevâzin ve Sakîf
kuvvetlerine agir bir darbe vurarak büyük zayiat verdirmisti.
Huneyn'den kaçan düsman kuvvetlerinin bir kisminin Evtâs
adli bölgede toplandigi, bir kisminin da Tâif kalesine çekildigi ögrenilince,
Hz. Peygamber, Evtâs'a; önce Ebû Âmir el-Es'arî'nin idaresinde olup onun sehit
düsmesinden sonra da Ebû Mûsâ el-Es'arî'nin idaresine geçen bir seriyye gönderdi
ve buradaki düsman birligini tamamen dagitti.
Bunu tâkiben, kendisi, elde edilen ganimetleri Ci'râne
mevkiinde birakarak, Tâif'e hareket etti ve kaleyi muhâsara altina aldi. Yirmi
gün kadar süren muhasaradan sonra tekrar, ganimetlerin muhafaza edildigi Ci'râne
bölgesine döndü.
Ci'râne,
Mekke ile Tâif arasinda, Mekke'ye daha yakin bir mevki olup, burada ayni adi
alan bir su kaynagi ve birbirine yakin su kuyulari vardir (Yâkût el-Hamevî,
Mu'cemü'l-Büldân, Beyrut 1977, II, 142).
Peygamber
Efendimiz burada on gün kadar, sayisi büyük bir miktar tutan esirleri ve bol
miktardaki ganimeti askerleri arasinda taksim etmeksizin bekledi. Maksadi,
müslüman olarak gelip kendisine müracaat edeceklerini ümit ettigi Hevâzin
heyetine esirleri ve ganimet mallarini iade etmekti. Fakat Hevâzinliler gecikti.
Bu arada henüz yeni müslüman olduklari için Islâmî bir suura iyice erememis ve
mal hirslisi olan bazi bedevîler ile birtakim münâfiklar, ganimetleri
kendilerine dagitmasi konusunda Hz. Peygamber'i zorladilar; hatta kaba
tavirlarla O'nu rencide ettiler.
Bunun
üzerine Peygamber Efendimiz, Beytü'l-mâl hissesi olarak 1/5'i yani Humus'u*
ayirdiktan sonra, mevcut esirleri ve ganimeti askerleri arasinda taksim edip
dagitti. Fakat bu taksimattan sonra Hevâzin heyeti gelip kabile olarak müslüman
olduklarini belirttiler ve esirler ile mallarinin iadesini istediler. Taksimat
dolayisiyla Peygamber Efendimiz bu ikisinden ancak birisinin iadesini
saglayabilecegini ifade etti ve Hevâzinliler'in istegi üzerine esirler
kendilerine, Islâm askerlerinin rizasi alinarak geri verildi. Iadeye razi
olmayan bazilarina da ilk zaferde bunu fazlasiyla telafi edecek ganimet
verilecegi va'dedilerek is halledildi. Bu arada esirler arasinda bulunan Hz.
Peygamber'in Hevâzinli süt kardesi Seymâ bint el-Hâris, Peygamber Efendimiz'e
gelerek O'nun iltifatlarina mazhar olmustu.
Bunun
ardindan Hz. Peygamber, Beytü'l-mâl hissesi olarak ayrilan ve harcama yetkisi
tamamen kendisinde bulunan Humus'tan müellefe-i kulûb (kalbleri Islâm'a
isindirilacak kimseler)'a bol ihsanlarda bulundu. Bunlar daha ziyade, Mekke
fethi ile yeni müslüman olmus Kureysliler ve Kureys reisleri ile bazi bedevî
kabile reisleri idi. Bu fondan, samimi müslümanlara, bu arada Ensâr'a hiç hisse
verilmemisti. Çünkü onlar Islâm'a mal kaygusuyla bagli degildiler. Ama bu
dagitim, bazi sizlanmalara, hatta itirazlara sebep teskil etti.
Ensâr
içerisinde bulunan bir münâfik: "Bu, Allah'in rizasi gözetilmemis bir
dagitimdir." dedi. Diger kabile reislerine oranla kendisine daha az ganimet
verilmis olan Süleym kabilesi reisi Abbâs b. Mirdâs, söyledigi bir siirle bu
duruma itiraz etti. Bunlara karsi Peygamber Efendimiz sabir gösteriyor ve mümkün
oldugu derecede istekleri yerine getiriyordu. Bu sirada Temîm kabilesinden
Zü'l-Huveysira adinda biri, Hz. Peygamber'in karsisina çikip kaba bir sekilde:
"Âdil ol ey Muhammed! Senin adil davranmadigini görüyorum." deme
küstahliginda
bulundu. Bu tavrina karsi ashab-i kirâm'dan bir kismi onu
öldürmek için Hz. Peygamber'den müsâade istedilerse de Peygamber Efendimiz buna
izin vermedi ve: "Bunun öyle taraftarlari olacak ki, bunlarin namazi karsisinda
sizden biri kendi namazini az görecek; bunlarin orucu karsisinda kendi orucunu
az bulacak. Bunlar Kur'an okuyacaklar; ama Kur'an bogazlarindan asagi inmeyecek.
Bunlar, okun avi delip süratle çikip gittigi gibi Islâm'dan süratle
çikacaklar... " buyurdu. Hz. Ali döneminde ortaya çikan Hâricîler'in bu adam ve
taraftarlarindan olustugu söylenir. (Bu konuyla ilgili hadisler ve muhtelif
varyantlar için bk. Buhârî, Menâkib, 25; Megâzî, 61; Müslim, Zekât, 142-160)
Fakat bu sirada Hz. Peygamber için bütün bunlardan daha üzücü bir hâdise cereyan
etti. Münâfiklikla itham edilemeyecek ve Islâm'a aslinda samimiyetle bagli bazi
Ensâr gençlerinde bu dagitim dolayisiyla sizlanmalar görüldü. Bunlar: "Allah,
Rasûlüne rahmet etsin; kiliçlarimizdan henüz Kureysliler'in kani akarken
Rasûlullah bizi birakiyor da Kureysliler'e ihsânda bulunuyor!" diyorlardi.
Dostlarindan gelen bu sözleri duyunca fevkalâde üzülen Peygamber Efendimiz, tüm
Ensâr'i büyük bir çadirda toplayip, kulagina gelen sözlerin mahiyetini sordu.
Ensâr ileri gelenleri ve büyükleri, kendilerinin ve Ensâr'in büyük çogunlugunun
da bu sözleri tasvip etmediklerini, ancak bâzi Ensâr gençlerinin art niyet
tasimaksizin, sâdece kendilerine de ihsanda bulunulmasini arzu ederek böyle
söylediklerini belirtip onlar adina özür dilediler. Bunun üzerine Peygamber
Efendimiz kalkip etkili bir konusma yapti. Konusmasinda: "Ey Ensâr! Kendilerine
mal verdigim bu adamlar, mal ve mülkleri ile, deve ve koyun sürüleri ile
yurtlarina dönerken, siz araniza Allah'in Rasûlü'nü alip memleketinize dönmeye
razi degil misiniz? Ben, bu kimselere ancak kalblerini Islâm'a kazanmak için
ihsanda bulunmusumdur" buyurarak bu dagitiminin hikmetini açikliyor, bu arada
Ensâr'a verdigi deger ve önemi de belirtiyordu. Rasûlullah'in konusmalarindan
sonra tüm Ensâr, büyük bir heyecan ve gözyasi içinde O'ndan özür
dilediler.
Böylece
taksimat isi tamamlandiktan sonra Peygamber Efendimiz, ihrama girerek Mekke'ye
umre yapmaya gitti. Umreyi îfasindan sonra tekrar Ci'râne'ye gelip ashabi ile
Islâm devletinin merkezi Medine 'ye avdet etmek üzere Ci'râne'den
ayrildi.
Burada bu
günlerin ve bu olaylarin hatiralarini tasiyan bir de mescid vardir. (Ibn Kesîr,
el-Bidâye ve'n-Nihâye, Beyrut 1966, IV, 352-368)
Ahmet
ÖNKAL