3.6 Güneş Sisteminin Diğer
Üyeleri
Güneş sistemimizi oluşturan büyük
gezegenleri ve uydularını gördük. Bu gezegenlerin arasındaki uzayın tamamen boş
olduğunu düşünmek yanlıştır. Bu boşlukta sistemin küçük üyeleri olan kuyruklu
yıldızlar, küçük gezegenler ve gök taşları ile beraber gaz ve toz parçacıkları
bulunur. Küçük üyelerin toplam kütleleri Ay’ın kütlesi yöresindedir. Bu küçük
cisimlerin incelenmesi gök bilimcilere güneş sisteminin oluşumu konusunda ip
uçları verdiği için çok önemlidir.
Şekil 3.44: Mars ile Jüpiter
arasında yer alan küçük gezegenler kuşağı. Bu şematik resimde farklı gruptaki
küçük gezegenlerin yörüngeleri gösterilmiştir.
Küçük Gezegenler
Küçük gezegenler çok küçük
oldukları için çıplak gözle geceleyin gök yüzünde görülemezler. 1800 yıllarına
kadar insanoğlu bunların varlığından habersizdi. 1781 yılında Uranüs
keşfedildiğinde, Titius-Bode yasasının doğruluğu iyice kanıtlanmış oldu. Bu
nedenle zamanın gök bilimcileri, Güneş’ten 2.8 GB uzaklıktaki kayıp gezegeni
aramaya başladılar. 1801 yılında bu araştırma sonuca ulaştı ve tam 2.8 GB
uzaklığında Ceres adı verilen bir gezegen bulundu. 1802 ve 1807 yılları arasında
gezegen benzeri üç küçük cisim daha keşfedildi. Bunların Güneş’e olan
uzaklıkları 2.3 ile 2.8 GB arasındaydı. Çapları küçük olduğu için bunlara küçük
gezegen adı verildi. 1890 yılına gelindiğinde, küçük gezegenlerin sayısı 300’ü
bulmuştu. Bunlara keşif sıra numarası verilir, yörüngesi saptandıktan sonra ise
keşfeden kişi ona bir isim verir. Örneğin; 1 Ceres, 2 Pallas, 4 Vesta gibi.
İçlerinde bir tanesinin adı da Ankara’dır. Bugün yörüngesi bilinenlerin sayısı
2000’den fazladır ve 100000 tanesi keşfedilmeyi beklemektedir. En büyükleri 1
Ceres’dir ve çapı 1020 km yöresindedir. Büyük olanları hariç, diğerleri küre
değil düzensiz bir şekle sahiptirler.
Küçük gezegenlerin çoğu, Mars ve
Jüpiter gezegenleri arasındaki bölgede bulunur ve büyük gezegenler gibi Güneş
etrafında bir yörüngede dolanırlar. Çok az sayıda olan bazıları da bu bölgenin
dışında bulunurlar ve bunların basık elips yörüngeleri Merkür yörüngesini keser.
Dolayısıyla bunların Yer’e çarpma olasılıkları vardır. Bu tür yörüngeye sahip
olanlara, Apollo küçük gezegenleri adı verilir. Apollo, Icarus ve Eros bunlara
örnektir. Bugün bilinen Apollo küçük gezegenlerinin sayısı 15'ten fazladır ve
dünyamıza çarpma olasılığı olduğundan dolayı bunların yörüngelerini gök
bilimciler dikkatle incelerler. Bu türlerin kökeni olarak ya büyük kütleli
Jüpiter gezegeninin tedirginlik etkisi ile ilk yörüngelerinden çıkarılmış küçük
gezegenler veya ölü kuyruklu yıldız çekirdeği oldukları ileri
sürülmektedir.
Küçük gezegenlerin diğer bir türü
de Jüpiter yörüngesinde dolanırlar. Bunlar Jüpiter’in 60° arkasında ve 60°
önünde yer alırlar. Bu noktalara gök biliminde Lagrange noktaları denir ve
bunlardan birinde 45 tane küçük gezegen bulunmuştur. Trojan adı verilen bu türün
üyeleri içinde bugüne kadar bilinen en büyüğünün adı Hektor’dur. 300 km
uzunluğunda ve 100 km genişliğinde, yumurtamsı bir cisimdir. Bunların Jüpiter
yörüngesinde oluştukları ileri sürülmektedir.
Son olarak Jüpiter dışında da küçük
gezegenler bulunmaya başlanmıştır. Bunlardan ilki olan 2060 Chiron, 1977 yılında
keşfedilmiştir. Güneş etrafındaki yörüngesi, Satürn yörüngesi ile Uranüs
yörüngesi arasında yer alır.Keşfedildiğinde gök bilimciler onuncu gezegen
olduğunu ileri sürdüler, fakat özellikleri saptandığında onun küçük gezegen
olduğu anlaşıldı. Yapısının kirli buzdan oluştuğu sanılmakta ve bu nedenle eğer
birgün Satürn’ün tedirginlik etkisi ile Güneş’e yakın bir yörüngeye geçerse, gök
yüzünü süsleyen büyük bir kuyruklu yıldız olur. Çapının 300 km yöresinde olduğu
tahmin edilmektedir. Son yıllarda bu türden iki küçük gezegen daha
bulundu.
Küçük gezegenlerin tayfları
incelenerek yapıları anlaşılmaya çalışılmıştır. 2.8 GB uzaklığında bulunanların
çoğu, demir ve kayadan oluşmuştur. Bazılarının yüzeyinde içinde su barındıran
mineraller vardır. 4 Vesta’nın yüzeyi ise bazaltik lavlarla kaplıdır. Daha dış
bölgelerde bulunan küçük gezegenlerin yüzeyi ise, su ve karbonca zengin bir
materyal ile kaplıdır. Bu nedenle bunların güneş ışığını yansıtma yüzdeleri,
yani aklık dereceleri küçüktür. Jüpiter yöresindeki küçük gezegenlerin kaya ve
buzdan oluştukları ileri sürülmektedir. Apollo türünün üyelerinin yapısı ise
yukarıda anlatılanların tam bir karışımıdır. Apollo türü küçük gezegenlerde,
metal ve mineraller bol miktarda bulunduğundan ve Yer’e çok yakın geçtiklerinden
dolayı, bunlardan insanoğlunun nasıl yararlanacağı konusunda uzay merkezlerinde
uzun zamandır plânlar yapılmaktadır. Bir diğer konu da bunların yüzeyine inmek
ve kalkmak için Ay’dakinden çok daha az enerji gerekeceğidir: Uzay istasyonu
faaliyete geçtiğinde, saf nikel ve demir içeren bir Apollo küçük gezegeninde
madencilik yaparak, gerekli materyali Yer’den taşımaya göre çok daha ekonomik
elde etmek mümkün olacaktır.