17 Ekim 2012

ZEVİ'L-ERHÂMIN VÂRİS OLMASI BÂBI


ZEVİ'L-ERHÂMIN VÂRİS OLMASI BÂBI

M E T i N
Zevi'l-erhâm: sehim sahibi ve asabe olmayan her akrabadır. O halde bu üçüncü kısımdır.
Zevi'l-erhâm, karı-koca dışındaki, sehim sahibi ve asabe ile birlikte miras alamaz. Çünkü ka
kocaya red yapılmaz. Varis olarak sadece kocaya red yapılmaz. Varis olarak sadece
Zevi'I-erhâmdan bir kişi olsa karâbette sebebiyle malın tamamını alır.
Asabelerdeki tertip üzere, zevi'l-erhâmın yakını daha uzakta olanı hacbeder.
Zevi'l-erhâm dört sınıftır: 1- ölenin cüzü, 2- Ölenin aslı 3- Ölenin ebeveyninin cüzü, 4- Heriki taraftan
dedelerinin veya ninelerinin cüzü.
Buna göre ölenin cüzü ki bunlar kızlarının çocukları ile ne kadar aşağı inerse insin oğlunun
kızlarının çocuklarıdır. Şu şekilde takdim edilir:
Kız
Kız
Kız
Kız
Kız
Oğul
Kız
Oğul
Kız
İki oğul
Kız
Kız
6
6
16
Kız
Kız
Kız
Kız
Oğul
Kız
İki kız
Oğul
22
6
İ Z A H
«Zevi'l-erhâm: Her akrabadır ilh...» Yâni ıstılahta. Lûgatte ise,mutlak olarak «yakınlık sahibi» olan
kimse manasındadır. Şeyyid. Yâni ister sehim sahibi, ister asabe isterse bunların dışında bir varis
olsun veya İster ölen ona mensup olsun isterse o ölene veya asıllarına mensup olsun. (lügatta
hepsine Zevi'l-erhâm denir.)
«... Malın tamamını alır.» Yânı onlardan bir tanesi, hangi sınıftan olursa olsun, malın tamamını veya
karıkocanın farzından kalanın tamamını alır.


«Karâbette sebebiyle ilh...» Şârih bu sözü ile, zevi'l-erhâmın, bize göre. varis olmasının asabelik
gibi akrabalık yoluyla olacağına işaret etmiştir. O halde akrabalık yönünden kuvvetli olan, takdim
edilir. Bu da ya derecenin yakınlığı ile veya sebebin kuvveti iledir. Zevi'l-Erhâm'dan tek olan kişi
malın hepsini alır. Bundan dolayı da âlimlerimiz buna ehli karûbet ismini vermişlerdir. Ulemadan bir
gurup da, istihkakta akrabalıkta vasıta olanı, kendisi ile vasıta olunan menzilesine indirmişlerdir.
Buna da ehli tenzil ismini vermişlerdir.
Bir gurup da, yakın ile uzağın, tenzil (indirme) olmadan eşit olduklarına hükmetmişlerdir ve ona
ehl1 rahim demişlerdir.
«Zevi'l-erhâmın yakını daha uzakta olanı hacbeder.» Yâni ister sınıflarının ictimâi anında bir sınıf
olsun, ister bir sınıfın adedlerinin ictimâi anında o sınıftan bir tanesi olsun aynıdır. Bunu Kâsım
ifade etmiştir.
Bunlardan birincisi; tercihin akrabalık cihetiyle olduğuna, ikincisi ise tercihin akrabalık derecesinin
yakınlığı ve kuvveti ile olacağına işaret etmektedir.
Eğer musannıf bu sözünü, «kızların evlâtları takdim edilir ilh...» sözünden sonra zikretseydi, o
zaman bu, asabeler bahsinde de geçtiği gibi, üç cihetle yapılan tercih tertibi üzere olurdu. O da
tercihte itibar edilecek yönün evvelâ akrabalık cihetiyle, sonra yakınlıkla sonra da kuvvetle.. oluşu
olur. Musannıf bu üçüncü kısma ileride gelecek olan, «vârisin çocuğu takdim edilir» sözüyle işaret
etmektedir.
«Asabelerdeki tertip üzere ilh...» O halde : İkinci sınıftan bir kişi daha yakın bile olsa, birinci sınıftan
uzak bile olsa bir kişinin bulunması ile miras alamaz. Üçüncüsü ikincisi ile dördüncüsü de
üçüncüsü ile ayrı şekildedir. Yâni miras alamazlar) Fetvâ da bu görüşe göredir. Dürrü'l-Müntekâ.
«Ölenin aslı ilh...» Bu zâhiri rivayet olup, fetvâ da buna göredir.
İmam-ı Azâm'dan ikinci sınıfın birinci sınıfa takdim edilmesi gerektiği de rivâyet edilmiştir. Şu kadar
var ki imam'ın bu görüşünden döndüğü de gerçektir. Kâsım.
İhtiyâr müellifi İmam'ın rücû ettiği (birinci) riyete göre hükmetmiştir. Bundan dolayı,
Dürrü'l-Müntekâda : İhtiyar'da tercih edilen rivâyetin, muhtar olan rivâyet olmadığı söylenmiştir.
Ben derim ki: İhtîyar'da daha sonra, yukarıdakinin aksi ile hükmedilmiştir.
«Ölenin cüzü takdim edilir ilh...» Bu birinci sınıftır. Bu sınıfla ilgili olarak söylenebilecekler
şunlardır: Bu sınıftaki varisler, derece bakımından ya farklıdırlar veya değildirler. Eğer farklı
olurlarsa, kadın olsa bile, yakın olan uzak olana takdim edilir. Kızın kızı ile kızın kızının oğlu
yledir. Eğer derecede farklı değillerse, o zaman bunların bazıları vârisin çocuklarıdır. diğerleri ise
değildir. Ya da bunların tamamı varisin çocukları veya varis olmayan bir kişinin çocuklarıdır.
Birincisinde imamların ittifakı ile, varisin çocuğu takdim edilir. Meselâ oğlun kızının kızı, kızının
kızının oğluna takdim edilir. Diğer ikisinde ise usulün sıfat ve kadınlıkta ya aynı veya farklı olur.
Eğer usulün sıfatlan aynı ise ve hepsi yalnız erkek veya yalnız kadın ise o zaman, fukahanın ittifakı
ile terikenin taksimi ferilerin sayılarına göre eşit olarak yapılır. Meselâ oğlunun kızının oğlunun,
kendi misli ile yani diğer bir oğlunun kızının oğlu ile birlikte olması ve kızının kızının kızının kendi
misli ile beraber olması gibi...
Eğer kızının oğlu ile diğer bir kızının kızı gibi, kadın erkek karışık olurlarsa o zaman erkeğe iki,
kadına bir itibariyle taksim edilir.
Eğer usûlün sıfatları bir batında veya daha fazlasından olmak üzere muhtelif olursa o zaman herbir
aslın bir feri olması gibi, fer'leri ya bir olur veya müteaddid olur. Her iki durumda da ferileri ya iki
cihetten akraba olan bulunur veya bulunmaz. İçlerinde iki cihetten akraba olan olmadığı takdirde
kızın oğlunun kızı, kızın kızının oğlu gibi feriler bir olursa Ebû Yusuf malı ferilerin bedenlerine
(cinsiyetlerine) göre taksim eder. O zaman kadına üçtebir erkeğe de üçte iki verilir. İmam
Muhammed ise malı en yukarıdaki muhtelif olan batına göre taksim etmiştir ki burada o ikinci
batındır. Ve her asla isabet eden sehmi eğer o batından sonra ihtilâf vaki olmamışsa geçen misalde
olduğu gibi onun ferine vermiştir. Buna göre kadına, babasının hissesi olan üçte iki erkeğe de Ebû
Yûsuf'un taksiminin aksine, annesinin hissesi olan üçtebir verilir.
Eğer ondan (üsttekinden) sonraki diğer bir batında veya daha fazlasında erkekler ve kadınlar
bulunsa o zaman Muhammed üst derecedeki batındaki cinsiyet farklılığını esas alarak taksim
ettikten sonra, erkekleri bir taife kadınları da bir taife kılarak her taifenin hissesini onlardan değişik
olan en üstteki batına göre taksım eder. Nitekim ileride açıklanacaktır.
Eğer tamamı veya bazısı, farklı cinsten olan asılların ferileri müteaddid olur ve içlerinde iki cihetten


akraba olan bulufımasa -ki bu da kızın kızının iki oğlu, kızın kızının oğlunun kızı ve kızın oğlunun
kızının iki kızıdır. Ebû Yûsuf burada da kendi asıl kaidesine göre hareket etmiştir. Yâni taksimi
ferilerin cinsiyetlerine göre yapmıştır. Dolayısıyla mal onlara, yediye bölünerek taksim edilir.
İmam Muhammed ise: Aslı ferilerinin adedi ile de müteaddid olarak kendi vasfı ile vasıflandırır.
Buna göre malı cinsiyetlerin farklı olduğu en yüksek batına göre ki burada ikinci batındır, yediye
bölerek taksim eder. Çünkü birinci kız ikinci batında iki kız gibidir, zira onun feri artmıştır. Çünkü
onun son feri iki oğuldur. İkinci kız ise ikinci batında kendi hali üzeredir, çünkü feri tektir. Ama
İkinci batında, oğul, iki oğul gibidir. Çünkü onun son feri artıştır. O zamanda o, dört kız gibidir. O
halde ona yedide dört, iki kıza da yedide üç verilir. Sonra biz, erkekleri bir taife kadınları da bir taife
kılarız ve oğlun yedide dördünü kızının iki kızına ve iki kızın yedide üçünü de onların çocuklarına
eşit olarak veririz ki bunlarda üçüncü batındaki bir oğul ve bir kızdır. Çünkü kız, feri fazlalaştığı için
iki kız gibidir. O zamanda oğula eşit olur. Ve kızla, o oğul birlikte dört kişi gibi olurlar. Üç dörde,
kesirsiz olarak bölünmez, aralarında mübayenet vardır. O halde adedi ruus olan dördü meselenin
aslı olan yedi ile çarparız ki o da yirmisekiz eder. Kızın oğlunun kızının iki kızına dört verilecekti, bu
dört de zikredilen dört ile çarpılınca onaltı eder ve bu onaltı bu iki kıza verilir. İkinci batındaki iki
kıza verilecek olan üç de yine, dört ile çarpılır ve bu oniki eder. Bu oniki de üçüncü batındaki kız iIe
oğul arasında geçen illetten dolayı eşit olarak taksim edilir, dolayısıyla kıza altı verilir. O da, onun
iki oğluna verilir. (Üçüncü batındaki) oğluda altı verilir, sonra bu onun kızına verilir.
Eğer ferilerde iki cihetten akraba olan bulunsa, meselâ; aynı zamanda kızının oğlunun iki kızı olan,
kızının kızının iki kızı bulunsa, ve bunlarla birlikte diğer bir kızının oğlu olsa, bu durumda Ebû
Yûsuf: Ferilerin bedenlerindeki akrabalık cihetlerine itibar etmiştir. O iki kızı, ikikız anne cihetinden
iki kız da baba cihetinden olmak üzere o zaman dört kız kabul etmiştir. O zaman da iki kıza üçte iki,
oğula da üçtebir verilir. İmâm Muhammed ise, yukarda geçtiği üzere adedleri ferilerden almakla
birlikte, cihetlere, cins farklılığının en yukarıda olanında itibar etmiştir. Buna göre o, ikinci batına
göre taksim etmektedir; ikinci batında bir oğul, iki oğul gibi, iki kızdan herbiride iki kız gibidir. O
zaman da toplamı yedi kız gibi olur. Bu durumda mesele bunların adedi ruusundadır; oğula dört
hisse verilir çünkü o feri teaddüd ettiğinden iki oğul gibidir ve dört kız gibi olur. Feri teaddüd eden
kıza iki hisse diğer kıza da bir hisse verilir.
Bu batında, erkekleri bir taife kadınları da bir taife yaptığımız takdirde, oğulun payını üçüncü
batındaki iki kıza vermiş olsak onlardan herbirine iki sehim isabet eder. Kadınlar taifesinin payını
da üçüncü batında onların hizasında olanlara vereceğimizden, bu onlara kesirsiz olarak taksim
edilemez. Çünkü onların payları yedide üçtür. Bu payları alacak olanlar ise bir oğul ve iki kızdır ve
toplamı dört kız gibidir. Üç ile dört arasında mübayenet vardır. Öyleyse adedi ruus olan dördü
meselenin aslı olan yedi ile çarparız. Sonuç yirmisekiz eder ve bundan taksim sahih olur. Çünkü
ikinci batında, kızın oğluna dört verilir, bu dördü çarpılan dört ile çarptığımızda onaltı eder, o zaman
iki kızından herbirine sekiz verilir. İkinci batındaki iki kıza verilecek olan üçü. dört ile çarpınca oniki
eder. O da kızının kızının oğluna altı, kızının kızının iki kızına da altı verilir ki herbirine üç düşer. Bu
durumda son batında her kızın hissesi onbir olur, sekiz baba cihetinden üç de anne cihetinden
olmak üzere onbir eder. Bu, Muhammed'in müftâbih olan mezhebinden çıkan sonuçtur. Nitekim
ileride geleceği üzere İmam Muhammed asıllara sıfatları ile itibar eder ve onlarda ferilerin ve
cihetlerin adedini alır. Bu izah Sirâciye şerhlerinde ve diğer kitaplardaki malumatın özetidir.
M E T İ N
(Ölenin cüzünden) sonra, ölenin aslı gelir. Bunlar: Ne kadar yukarıda olursa olsun, fasit dedeleri ve
fasit nineleridir. (Kendisi ile ölü arasında kadın bulunan dede ve nineleridir.)
Sonra ölenin ebeveyninin cüzleri gelir. Onlarda ölenin anababa bir veya bababir kızkardeşlerin
çocukları anne-bir erkek ve kız kardeşlerin çocukları. veya ne kadar aşağı inerse insin anabababir
veya baba bir erkek-kardeşlerin kızlarıdır. Sahibeynin hılafına, dede, bu gurupta olanlara takdim
edilir. şu şekil bu gurubu gösterir:
Baba-bir erkek kardeş
Baba-bir kız kardeş
Ana-baba-bir kız kardeş
Anne-bir kız kardeş
Kız
Oğul


Kız
Oğul
Oğul
İki kız
Kız
2
18
4
İ Z A H
(Ölenin cüzünden) sonra, ölenin aslı gelir. Bunlar ceddi fasit ilh...» Ced'den (dede) murad dede
cinsidir. Bu birden fazla olana da şamildir. Bu söz, ikinci guruba başlangıçtır. Bu bölümde
ylenebilecek olan şudur:
Dedeler derece olarak ya farklıdır veya değildir. Eğer annenin babasının annesi ile annenin
annesinin babasının babası gibi farklı olursa; o zaman ister baba ister ana tarafından olsun yakın
olan takdim edilir. Ayrıca ister yakın olan kadın olup ölüye varissiz ulaşsın ister uzak olan erkek
olup varisle ulaşsın farketmez.
Eğer dereceleri bir olursa ölüye ya bunların bazısı veya hepsi varisle ulaşır. Yada hiçbiri varisle
ulaşmaz. Birinci tasavvurda denilmiştir ki:
Birinci gurupta olduğu gibi. ölüye varis vasıtasıyla ulaşan takdim edilir. Buna göre annesinin
babası, annenin babasının babasından daha evlâ olur. Çünkü vârise birincisi cedde-i sahiha ile
ikincisi ise cedd-i fâsit ile ulaşmaktadır. Bazı âlimlerce ise ikisinin de eşit olduğu söylenmiştir.
İhtiyâr, Sekbu'l-Enhûr ve diğer kitaplarda denildiği gibi, sahih olan da budur.
Ruhu'ş-Şurûh'ta : «Rivâyetler bu ikinci görüşe şahittir» denilmektedir.
Babanın annesinin babası ve annenin annesinin babası gibi ve annenin babasının babası ve
annenin babasının annesi gibi olan son ikisinde ise; onların yakınlıkları birinci misaldeki gibi
muhtelif olur, yani bazısı baba tarafından bazısı da anne tarafından olur. Veya ikinci misal gibi
yakınlıkları bir olur. Eğer yakınlıkları muhtelif ise: Baba tarafından olan yakınlarına üçte iki, anne
tarafından olanlara da üçtebir verilir. Sonuç, adam sanki geride anne ve babasını bırakmış gibi olur.
Daha sonra da. babanın yakınlarına isabet eden hisse; onların arasında, cinsiyetin muhtelif olduğu
ilk batına göre taksim edilir. Annenin yakınlarına isabet eden hisse de, aynı şekilde taksim edilir.
Eğer onlar içerisinde cinsiyeti muhtelif olan bir batın bulunmazsa o zaman taksim her sınıfın
bedenlerine göre yapılır. Bunların akrabalıkları bir olsa yani hepsi ya anne tarafından veya baba
tarafından olsalar bile durum budur.
Dede veya ninelerin, kendileri ile ölüye ulaştıkları kimselerin sıfatları erkeklik ve kadınlık yönünden
ya aynıdır veya değildir. Eğer aynı olursa sayılarına itibar edilir ve hepsi erkek veya hepsi kadın
olursa taksimde eşit olurlar. Aksi halde erkeğe iki, kadına bir hesabıyla takdim edilir.
Eğer oradakilerin cinsiyeti farklı olursa o zaman taksim muhtelif olan ilk batına göre yapılır. O
batındaki iki, kadına bir verilir. Daha sonrada , birinci gurupta takarrur eden kıyasa göre, ittifaken,
erkekler bir taife kadınlar da bir taife kılınır.
Ebû Yûsuf, birinci gurupta itibar etmesede burada batınların muhtelif oluşuna itibar etmiştir. Onun
birinci gurup ile ikinci gurubu farklı mütalâ edîş sebebi uzun kitaplarda vardır.
«Sonra ölenin ebeveyninin cüzü gelir ki bunlar ana-baba-kız kızkar-deşlerin çocuklarıdır ilh...»
«Çocuklar» kelimesi erkeklere de kadınlara da şamildir. Bu söz, üçüncü guruba başlangıçtır. Bu
konuda söylenebile ceklerde şunlardır: Bu guruptakiler, ölüye yakınlık derecesinde ya farklı olurlar
veya olmazlar. Eğer farklı olurlarsa yakın olan kadın olsa bile, ona geçer. Meselâ, kız kardeşinin
kızı. erkek kardeşlerinin kızının oğlundan önce gelir. Eğer yakınlık dereceleri farklı olmazsa, o
zaman bunların bazıları veya hepsi varisin çocukları olur veya hiç biri varisin çocukları olmaz.
-Buradaki varis asabeye de şamildir- Bazıları varisin çocukları ise onlar, varisin çocuğu
olmayanlara takdim edilir. Meselâ erkek kardeşin oğlunun kızı, kız-kardeşin kızının oğluna takdim
edilir. Kardeşlerin her ikisinde ana baba-bir veya baba-bir olması veya birisinin ana baba yada baba


bir olup öbürünün olmaması arasında fark yoktur.
Son ikisinde, yani hepsinin ana-bababir veya baba-bir erkek kardeşin iki oğlunun iki kızı gibi asabe
olan varisin çocukları olması veya ana baba ayrı kız kardeşlerin kızları gibi farz sahiplerinin
çocukları ya da ana-bababir veya bababir erkek-kardeşin kızı ve annebir erkek kardeşin kızı gibi,
biri asabe öbürü de farz sahibi olan iki varisin çocukları olsalar ve onlar arasında annebir
erkek-kardeşin oğlunun kızı ve anne-bir kız-kardeşin kızının oğlu gibi varisin çocuğu olmasa : Ebû
Yûsuf'a göre bu suretlerin hepsinde akrabalığı daha kuvvetli olana itibar edilir, ve sonra da erkeğe
iki, kadına bir hesabıyla bedenlere göre taksim edilir. O zaman, aslı ana-bababir olan erkek kardeş
aslı yalnız bababir veya yalnız annebir olan erkek-kardeşten daha önde gelir. Bababir olan da
annebir olandan daha evlâdır.
İmam Muhammed'e göre ise : -ki onu görüşü Ebû Hanife'nin görüşünün zâhiridir- mal asıllara yani
erkek ve kız kardeşlere asıllardaki akrabalık cihetlerine ve furûların sayılarına itibar edilerek taksim
edilir. Buna göre de, bunların herbir gurubuna isabet eden hisse, birinci gurupta olduğu gibi,
ferileri arasında taksim edilir.
Eğer ölen, geride bababir erkek-kardeşinin kızının oğlunu, bababir kız-kardeşinin iki kızını -ki
bunlar aynı zamanda ana-baba bir kız-kardeşinin kızının iki kızıdır- ve annebir kız-kardeşin oğlunun
kızını bıraksa; Ebû Yûsuf'a göre malın hepsi anne-bababir kız-kardeşinin kızının iki kızına verilir.
Çünkü bunların akrabalığı daha kuvvetlidir.
İmam Muhammed'e göre ise mal, -dediğimiz gibi- asıllara göre taksim edilir. O zaman, meselenin
asıl mahreci altıdan olur. Bunun altıda biri annebir kız-kardeşe verilir. Altının üçte ikisi olan dört
ana-bababir kız-kardeşe verilir. Çünkü o, iki kız-kardeş gibidir. Zira onun ferileri fazladır. Kalan bir
de bababir kız kardeşi ile bababir erkek-kardeşine erkeğe iki kadına bir hasebiyle asabelik yoluyla
taksim edilir.
Ayrıca bababir kız-kardeş, iki kız-kardeş gibidir. Çünkü onun ferileri müteaddiddir. Öyle olunca bu
kızkardeş bababir erkek kardeşle birlikte dört kişi gibi olur. Biri dörde taksim etmek mümkün
değildir. Biri dörde arasında da mübayenet vardır. O halde bu dört, meselenin aslı olan altı ile
çarpılır ve yirmidört elde edilir. Bundan da taksim sahih olur. Netice itibariyle, meselenin aslından,
bir hisse alan kimse. aldığını dörtle çarparak alır. Şöyleki: Anne-bir kız-kardeşe verilen bir, dört ile
çarpılır ve onun oğlunun kızına verilir. Ana-baba-bir kız-kardeşin meselenin aslından alacağı dört
dört ile çarpılır ve bu da onun iki kızının kızına verilir. Baba-bir kız-kardeş ile erkek kardeşin
hisseleri olan bir, dört ile çarpılır. O da erkek kardeşin kızının oğlu ile kız-kardeşin oğlunun iki kızı
arasında yarı yarıya taksim edilir. Bu durumda da iki cihetten (ana-baba bir) olan iki kızın payları
onsekiz eder.
Seyyid Şerif bu misali bazı şârihlerden naklen zikretmiş ve bunu ikrar etmiştir. Onun dediğine göre
bu taksimin muktezası şudur: İmam Muhammed'e göre bu gurupta batınların ihtilafına itibar
edilmez.
Sirâciye'nin sözünün zahiri de : Bunlardaki hüküm birinci guruptaki gibi olduğunu gösterir.
Sirâciye'nin «her guruba düşen mikdar birinci sınıfta olduğu gibi, ferileri arasında taksim edilir»
sözü, İmam Muhammed'e göre: Birinci, ikinci ve dördüncü sınıfın evlâtlarında olduğu gibi ilk ihtilaf
eden batına göre taksim edileceğini gösterir.
Ben bu hususu bu şekilde açıklayan birini görmedim. Müracaat edilsln.
M E T İ N
(Ana babasının cüz'ünden) sonra anne ve baba tarafından dedelerinin veya ninelerinin cüzü gelir.
Bunlar, ölenin dayıları, teyzeleri, annebir amcaları ve halaları ve amcalarının kızları ve bunların
çocukları daha sonra babaların ve annelerin halaları. onların dayıları ve teyzeleri, babaların anne-bir
amcaları ve annelerin amcalarının hepsi, yukarıda veya aşağıda olma yönünden uzak olsalar bile,
bunların çocuklarıdır. Ve her sınıfta yakın olan uzak olana öncelik verilir.
Bunlar yakınlık derecesinde eşit olsalar ve akrabalık cihetleri bir olsa (ölüye) varis olanın çocuğu
takdim edilir. Cihetleri muhtelif olsa, o zaman baba tarafından yakın olana üçte iki, anne
tarafından\yakın olana da üçte bir verilir.
Eşit oldukları zaman : Eğer asıllar, erkeklik ve kadınlık yönünden bir olursa, ittifaken ferilerinin
şahıslarına itibar edilir. Ama ferileri ve asıllar -kızın oğlunun kızı ve kızın kızının oğlu gibi- farklı
cinsiyetten olurlarsa :
İmam Muhammed asıla itibar ederek malı erkeklik ve kadınlıkta muhtelif olan ilk batına göre taksim


etmiştir. O da bu meselede ikinci batındır, yani kızın oğlu ile kızın kızıdır. Demek oluyorki İmam
Muhammed, bu meselemizde, ikinci batındaki asılların cinsiyetlerine itibar etmiş ve malları üçe
bölerek taksim etmiş ve ferilerden herbirine de asılının hissesini vermiştir: O zaman malın üçte ikisi
kızın oğlunun kızına verilir ki bu baba sının payıdır. Üçte biri de kızın kızının oğluna verilir. Bu da
annesinin his sesidir. Bu bahsin tamamı Sirâciye ve şerhlerinde vardır.
Ebû Hanife ve Ebû Yûsuf ise yalnız ferilere itibar etmişlerdir. Şu kadar var ki: Muhammet'in görüşü
zevi'l-erhâmın tamamında, Ebû Hanife'den gelen iki rivâyetin mahsurudur: Fetvâ da buna göredir.
Sirâciye müellifinin Sirâciye şerhinde deyle denilmiştir.
Mültekâ'da İmam Muhammet'in görüşü ile fetvâ verileceğiylenmiştir.
Bana şu mesele soruldu; bir kişi ölüp geride ana-bababir erkek kardeşinin kızı ile, ana-baba-bir
kız-kardeşinin oğlu ve kızı kalsa malı nasıl taksim edilir?
Ben buna şöyle cevap verdim : Fukaha ferilerin asıllardan sayılmasını şart kılmışlardır. O halde
ana-baba bir kız-kardeş, iki kız-kardeş gibi sayılarak, ölenin malı aralarında yarı yarıya taksim edilir.
Sonra da ana baba-bir kız-kardeşe düşen yarı, çocukları arasında üçe bölünerek taksim edilir. Allah
Tealâ en iyisini bilendir.
İ Z A H
«Sonra anne ve baba tarafından dedelerinin veya ninelerinin cüzü ilh...» Dedelerden murad babanın
babası ve annenin babasıdır. Ninelerden murad da babanın annesi ve annenin annesidir. Bu
ifadeler zevi'I-erhâmın dördüncü sınıfının başlangıcıdır. Bu gurupta derece farkı olmaz. Derece farkı
ancak onların çocuklarında ve çocuklarından sonra gelenlerde olur. Bu konuda ileride malûmat
gelecektir. Bu guruptaki akrabaların yakınlık yönleri ya bir olur veya olmaz. Eğer bir olursa, meselâ
onlar ölenin baba cihetinden veya anne cihetinden akrabaları olsalar kadın olsa bile kuvvetli olan
fukahanın icmâı ile takdim edilir. Yâni anne-baba tarafından olan. sadece baba tarafından olana,
sadece baba tarafından olan da sadece anne tarafından olana takdim edilir. İmamların itifakı ile mal
onların bedenlerine göre taksim edilir. Çünkü asılları birdir. Erkeğe kadının iki misli verilir. Meselâ
ölenin geride bir amca ve bir halası kalsa ve ki her ikisi de anne tarafından olsalar, ya da bir dayı ve
bir teyzesi kalsa ve her ikisi de anne-baba-bir dayısı ve teyzesi olsalar, yahutta bababir dayısı ve
teyzesi olsalar, veya anne bir dayısı ve teyzesi olsalar, mal aralarında erkeğe iki, kadına bir usulüyle
bölüştürülür. Muhtelif olsa yani bazısının akrabalığı baba tarafından, bazısınınki de anne tarafından
olsa o zaman akrabalığı baba tarafından olana üçte iki, anne tarafından olana da üçte bir verilir.
Bir cihetten daha kuvvetli olan, diğer cihetten başka birine takdim edilmez. Ama her cihetten, daha
kuvvetli olan aynı cihetteki başkasına takdim edilir. Buna göre ana-baba-bir halası anne-bir
teyzesine takdim edilmez. Fakat anne-baba-bir halası baba bir veya anne-bir halasına takdim edilir.
Anne-baba-bir dayısı da anne bir halasına takdim edilmez. Ama anne-baba-bir dayısı, baba-bir veya
anne-bir dayısına takdim edilir. Her cihetin hissesi de o cihetin fertlerine göre taksim edilerek,
erkeğe iki, kadına bir verilir.
Buna göre bir kişi ölerek geriye on hala bir teyzesi bir de dayı bıraksa malının üçte ikisi eşit olarak
on halasına, üçte biri de dayısı ile teyzesine üçe bölünerek (erkeğe iki kadına bir) taksim edilir.
«Amcaların kızları ilh...» Musannıfın bunu ana-baba-bir amcaların, baba-bir amcaları veya anne-bir
amcaları da kapsaması için mutlak zikretmiştir.
«... Ve bunların çocukları ilh...» Yâni asılları olmadığı zaman, bu dördüncü sınıfın çocukları.
Musannıfın bunları özellikle zikretmesi, amcaların, halaların, dayıların ve teyzelerin, çocuklarını
kapsamadıklarından dolayıdır.
Kızların çocukları, kız kardeşlerin çocukları, nine ve dedelerin çocukları ise bunların hilafınadır.
Çünkü bu isimler vasıtalı veya vasıtasız olan çocuklarını da kapsarlar.
Bu guruptakilerin hükmü, birinci sınıftakilerin hükmü gibidir. şöyle ki; bunlar ya derece itibariyle
birbirlerinden farklıdırlar veya değildirler. Eğer farklı iseler. onlardan yakını -başka bir cihetten olsa
bile- diğerine takdim edilir, meselâ halanın çocukları halanın veya teyzenin çocuklarının
çocuklarından daha evlâdır. Teyzenin çocukları da teyzenin veya halanın çocuklarının
çocuklarından daha evlâdır.
Eğer derecede eşit olurlarsa, yakınlık yönünden bir olurlar veya olmazlar. Eğer aynı yönden akraba
iseler, hepsinin akrabalığı ölenin babası tarafından veya annesi tarafından olursa veya hepsi ya
asabe çocuğu veya zirahim çocuğu olursa yada bazısı asabe çocuğu olursa o zaman birinci ve
ikincide, -anneleri bir olmayan amca çocukları ve hala çocukları gibi-akrabalığı daha kuvvetli olan


takdim edilir. Bunda ihtilaf yoktur. Demekki bu ferilerden, aslı anne ve babadan olan, aslı sadece
babadan olandan daha önceliklidir. Babadan olan da anneden olandan daha üstündür. Çünkü
sebep bir olduğu zaman akrabalık yönünden olan kuvvetlilik derece bakımından daha yakınlığa
sebep olur. Sonuncusunda ise: -ki o da; bazısı asabe çocuğu bazısı da zirahim çocuğu olmasıdır-
zirahim çocuğu, akrabalık bakımından daha kuvvetli olmazsa asabe çocuğu ona takdim edilir.
Meselâ ana-baba-bir amcanın kızı, ana baba-bir halanın oğlundan daha evlâdır. Ama eğer amca
yalnız baba-bir amca olursa, böyle değildir. Zira anne-baba bir halanın oğlu ondan da1 ha
önceliklidir. Çünkü bir şahsı, kendisinin sahip olduğu, bir mana dan dolayı -ki burada karabettir-
başkasındaki bir manadan dolayı bir şeye sahip olana -ki bu da aslının asabe olmasıdır- tercih
etmek daha evlâdır. Bu zâhir-i rivâyettir. Ulemadan bazısı ise baba-bir amca kızının daha evlâ
olduğunu söyleyerek bunu zahir-i rivâyete tercih etmişlerdir. Seyyid.
İmaduddin'de Şemsü'l-Eimme'ye uyarak bu görüşü ihtiyar etmiştir. İbnu Kemâl.
Ancak Sekbu'l-Enhûr'da önceki görüş olan zahir-i rivâyet ile fetvâ verileceği söylenmiştir.
Ben derim ki: Mültekâ'daki mutlak ifadeden ilk akla gelen de budur. Fukaha önce derece yakınlığını
sonra akrabalığın kuvvetini daha sonra da, cihetin bir olması halinde aslın vâris olmasını göz
önüne alırlar. Eğer akrabalık ciheti muhtelif olursa o zaman kendisine babanın akrabalığı ile
ulaşılana üçte iki, annenin akrabalığı ile ulaşılana da üçte bir verilir, sonra İmam Yûsuf'a göre her
fırkaya isabet eden pay, ferilerin fertlerine göre, ferilerdeki cihetlerin adedlerine itibar edilerek
taksim edilir.
İmam Muhammed'e göre ise mal, (cinsiyet itibariyle) ilk ihtilaf eden batna göre, ferilerin adedlerine
ve -birinci sınıfta olduğu gibi- asılların da cihetlerine itibar edilerek taksim edilir. Bu bahsin tamamı
Seyyid'in şerhindedir.
Bilinmelidir ki, her iki gurup arasında akrabalığın kuvvetine itibar edilmez. Öyleyse ana-baba bir
halanın çocuğu, dayının veya teyzenin çocuğuna tercih edilemez. Aynı şekilde, asabenin çocuğuna
da itibar edilemez. Dolayısıyla ana-baba bir amcanın kızı, dayının ve teyzenin kızına tercih edilemez.
Bu tercihe ancak, her gurubun kendi içinde itibar edilir. O zaman karabetin kuvvetine ölüye baba
akrabalığı ile ulaşanlar arasında itibar edilir.
Sonra, akrabalık kuvvetine asabenin çocuğu ve annenin akrabalığı ile ulaşanlar arasında da itibar
edilir. Annenin karabetinde asabelik tasavvur olunamaz.
Sirâciye ile Hidâye sahibinin Ferâizu'l-Osmaniyye adlı eserinde de belirtildiği gibi, bu zâhir-i
rivâyettir. Metin ve şerhlerin zâhirleri de böyledir. Zira onlar «Karâbet cihetleri muhtelif olduğunda
babanın akrabasına annenin akrabasına verilenin iki katı verilir.» demişlerdir.
Yine onlar arase çocuğu ile diğerleri arasında fark görmemişlerdir. Ancak, Miracûddirâye'de metin
ve şerhlerin bu dedikleri zikredildikten sonra Şemsü'l-Eimme'den naklen : «Zâhir-i rivâyete göre
karâbet yönü ister bir olsun ister muhtelif asabe çocuğu diğerlerinden evlâdır.» denilmektedir.
O zaman, ana-baba-bir amcanın kızı. dayının kızından daha evlâdır. Timurtâşî de Miracü'd-Dirâye'ye
muvafakat ederek: «Dav'us-Sirâc'da denilmiştir ki: Şemsü'l-Eimme'nin rivâyetini almak daha
evlâdır.» demiştir.
Ben derim ki: Hulâsa'da şöyle denilmiştir: «Cihetler ister bir olsun ister muhtelif olsun, zahir-i
rivâyete göre asabe çocuğu daha evlâdır.»
Mecmau'l-Fetâvâ'da da böyle denilmiştir. Muzmarât'da da bu rivâyet sahih görülmüş, Allâme
Hayruddin er-Remlî de bununla fetvâ vermiştir.
Ancak Hâmidiyye'de bu rivâyete muhalefet edilerek: «Mûteber olan metinlerdekidir. Zira metinler
mezhebin nakli için yazılmışlardır.» denilmiştir. Düşün ve Fetâvâ el-Hayriye'ye müracaat et! .
Fetâva'l-Hayriye'nin ibaresi şöyledir: Geriye ana-baba-bir amcasının kızı ile-baba-bir dayısının
oğlunu bırakarak ölen bir kişinin mirasının hükmü sorulmuş ve buna şöyle cevap verilmiştir; bu
hususta fukaha ihtilaf etmiştir: Bir kısmı; zâhir-î rivâyete göre, malının üçte ikisinin amcasının
kızına, üçte birinin de dayısının oğluna verileceğini söylemişlerdir. Sirâc'ın feraizinde zikredilen de
budur. Hidâye, Kenz, Mültekâ ve, Kenz'in ve Hidaye'nin birçok şerhleri de bu görüştedirler.
Bir kısmı da zâhir-i rivâyetin dayısının oğluna hiçbir şey verilmeyip malın hepsinin asabe çocuğu
olduğu için amcasının kızının olduğu şeklinde olduğunu söylemişlerdir. Dav'da da fetvanın buna
göre olduğunu söylemiştir. Şemsü'l-Eimme es-Serahsî'nin rivâyetide budur. Ve bu, Timurtaşî'nin
rivâyetine de uygundur. Muzmarât'da bu, sahih görülmüştür. Hulâsa sahibi de bu riyeti kabul
etmiştir.


Siraciye şerhi Dav'da da: «Fetvâ için, Şemsü'l-Eimme'nin rivayetini almak, Hidaye sahibi ile Siraciye
sahibinin rivâyetlerini almaktan daha evladır » denilmiştir.
Bu konuda asıl kaide şudur: Akrabalık ciheti ihtilaf ettiği takdirde -adı geçen vakada olduğu gibi-
asabe çocuğu diğer varislere takdim edilir mi? Bu sorunun cevabında şöyle denilmiştir: Tercihe
lâyık olan Serahsî'nin rivâyet ettiğidir. Zira «fetvâ» kelimesi, «muhtâr» ve «sahih» gibi tashih
lafızlarından daha kuvvetlidir. Bununla birlikte ben, Serahsi'nin rivayeti karşısındaki rivayet için
kimsenin, «bu sahihtir» veya «daha meşhurdur» veya «muhtardır» gibi tashih lafızlarından birini
sarahatle söylediğini görmedim. Ancak, Serahsi'nin rivâyeti karşısındaki rivâyetin zâhiri rivâyete
göre olduğu söylenmiştir.
Serahsî'nin rivâyetine gelince: Fukahâ onun sahih olduğunu açıkçayledikleri gibi, fetvâ için de
onu almanın daha evla olduğunu söylemişler ve bunun rivâyet olduğuna açıkça işaret etmişlerdir.
öyleyse ona itimad edilmelidir. Allah Teâlâ en iyisini bilendir.
«Sonra babaların... halaların ilh...» Fukahadan bazıları bunları zevi'l-erhâmın dördüncü gurubundan
saymışlardır. Dördüncü gurup: ölenin dedesine mensup olanlardır. Çünkü babanın dedesi de
dededir. Fakihlerden bazıları ise bunları beşinci bir gurup olarak mütâlaa etmişlerdir. Musannıfın
ibaresinden ilk akla gelen de budur. Bu konunun özeti şudur: Ölen kimsenin halası, teyzesi ve
bunların çocukları bulunmazsa, o zaman ölenin mirası babasının hala ve teyzelerine intikal eder.
Daha sonra da, bunların çocukları gelir. Bunların çocukları da bulunmaz ise o zaman miras ölenin
babasının babasının halalarına ve teyzelerine sonra da bunların çocuklarına intikal eder. Bu hal
sonuna kadar bu şekilde gider. Gâfil olma! Hâvî'-Kudsî ve diğer kitaplarda şu mesele yer
almaktadır: Ölenin babasının halası ile teyzesi ve annesinin halası ile teyzesi gibi baba tarafından
iki yakının ve anne tarafın da iki yakını ictimâ ettiği takdirde malının üçte ikisi babanın iki yakınına,
üçte biri de annenin iki yakınına verilir. Sonra da baba tarafından iki yakınına isabet eden mal üçe
bölünerek üçte ikisi onun baba tarafından olan akrabasına üçte biri de anne tarafından olan
yakınına verilir. Anne tarafından olan iki yakınına isabet eden de aynı şekilde taksim edilir.
«Hepsi ilh...» Yâni annelerin, ana-baba-bir veya baba-bir veya ana-bir amcaları...
«Uzak olsalar bile ilh...» Yâni babaların ve annelerin amcaları uzak olsalar bile... Çünkü «yukarıda
olma» kelimesi onların babalarına «aşağıda olma» kelimesi de evlâtlarına râcidir.
«Ve her sınıfta en yakın olan uzak olana öncelik verilir.» Bu söz, bazı âlimlerin dedikleri gibi,
zevi'l-erhâmın sınıflarının beş oluşuna itibar ettiğimiz takdirde geçerli olur. Bu, dördüncü gurup
arasında daha yakın olan yoktur. Ama şârihin zevi'l-erhâmın dört sınıf oluşuna itibar etmesine
gelince, bu açıktır. Anla!
«... Ve akrabalık cihetleri de bir olsa ilh...» Yâni onların ya baba tarafından veya anne tarafından
akraba olmalarıdır. Bu da, ancak birinci gurubun dışında tahakkuk eder. Anla!
«Varis olanın çocuğu takdim edilir.» Karâbet cihetinin bir oluşunun birinci gurupta tahakkuk
etmediğini biliyorsun. Öyleyse, birinci gurupta akrabalık cihetinin bir olması şartı olmadan da
varisin çocuğu diğerlerine takdim edilir. O halde anlaşılmış oldu ki, varisin çocuğuna öncelik
verilmesi için, akrabalık cihetinin» bir olmasının şart oluşu, onun mümkün olması halindedir.
Varisin çocuğuna öncelik verilmesi de onun tahakkuk ettiği yerdedir, ki bu da birinci ve üçüncü
guruplardır. Geçen tafsilata göre, dördüncü gurubun çocuklarında da varisin çocuğu takdim edilir.
İkinci gruba gelince; onlarda varis çocuğu yoktur. Zira varis onların feridir. Onlarda ancak ölüye
varis vasıtasıyla ulaşma tahakkuk eder. Aradaki vasıtaya itibar etmemenin esah olduğunu da
takdim etmiştik.
Dördüncü guruba gelince, derecede eşit ve cihette bir oldukları takdirde onların hepsi ya varis
çocuğudur veya hepsi varis olmayanların çocuklarıdır. O halde onlar arasında varisin çocuğunun
takdim edilmesi söz konusu olmaz. Bunlardan ancak yukarda da geçtiği gibi, akraba lığı daha
kuvvetli olan takdim edilir.
Burada, varisin çocuğundan murad ölüye bizzat varisin kendisi ile ulaşandır. O zaman varis ile
vasıtalı olarak idlâ olunana itibar edilmez. Meselâ kızının kızının kızının oğlu, kızının kızının kızının
kızına takdim edilmez. Nitekim bu, Sekbû'l-Enhûr ve diğer kitaplarda da saraheten ifade edilmiştir.
Bundanda anlaşılmış oldu ki: Musannıfın «varis ile idlâ olunan» demeyip varisin çocuğu» demesi
ikinci sınıftan ve varis ile vasıtalı olarak idlâ olunandan kaçınmak içindir.
«Eğer muhtelif olursa». Yâni akrabalık ciheti... Bu söz «cihetleri bir olsa» sözünün mukabilidir.
Zeylâi şöyle demiştir: Cihetlerin muhtelif olması evlâtlarda tasavvur olunamaz. Ancak, babalarda


halalarda ve dayılarda tasavvur edilebilir. Yâni ikinci sınıfta dördüncü sınıfta ve dördüncü sınıfın
çocuklarında söz konusudur.
«Eşit oldukları zaman ilh...» Yâni Mültekâ ve şerhinde de ifade edildiği gibi yakınlıkta, kuvvette,
cihette, ve hepsinin varis çocuğu olmaları veya olmamaları yönlerinde eşit olsalar.
«Eğer asıllar erkeklik ve kadınlık yönünden bir olursa ilh...» Yâni kendileriyle, ölüye ulaştıklarının
sıfatları... Demekki buradaki «asıllar»dan murad kendileri ile ölüye nisbet edildikleri kişilerdir. İster
onlara asıl olsunlar isterse olmasınlar farketmez. Zeylai. Yâni ikinci sınıfı da kapsamaları için...
«Ama feriler ve asıllar muhtelif olduğu zaman... ilh...» Bu söz «eğer... bir olursa» sözünün
mukabilidir. Şu kadar var ki, ferilerin muhtelif oluşunu söylemeye gerek yoktur. Çünkü buradaki
ihtilaf yalnız asılların muhtelif oluşu hususundadır.
«Ebû Hanife ve Ebû Yûsuf ise ilh. .» Yâni, Ebû Hanife kendisinden yapılan şâz bir rivayette Ebû
Yûsuf'da son görüşünde böyle demişlerdir. Kâsım.
«Mültekâ'da İmam Muhammed'in görüşü ile fetvâ verileceği söylenmiştir» Muhtelif ve Mebsut'ta
Ebû Yûsuf'un görüşü sahih görülse bile Mültekâ'da aksi söylenmiştir. Çünkü onun görüşü müftaye
daha kolaydır. Nitekim bazı hayız meselelerinde de onun kavli alınmıştır. Dürrü'l-Müntekâ.
«...Ve ben şöyle cevap verdim ilh...» Yâni Muhammed'in görüşüne' göre cevap verdim. Meselenin
aslı ikiden alınır. ve üç iki ile çarpılarak altıda tashih yapılır. Çünkü yarımın mahreci üçe taksim
edilince kesir olur...
Ebû Yûsuf'un görüşüne göre ise mesele dörtten olur; oğula iki her kıza da birer pay verilir.
«...Şart kılmışlardır.» Evlâ olan «asıllarda ferilerin adetlerini almışlardır» demesiydi. Yâni vasıflar
asıllardan alırlar. T.
«Taksim edilir ilh...» Yâni sanki adam ölünce ana-baba bir erkek kardeş ile ana-baba-bir iki
kız-kardeş bırakmış glbi olur. T.
«Çocukları arasında ilh...» Yâni oğul ile kız arasında... Şârih burada oğula, iki kız gibi itibar
edilmesini güzel görmüştür. Demek ki oğul kız ile birlikte üç kişi gibi olur. Anla! Allah Sübhânehu
ve Teâlâ en iyisini bilendir.

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...