05 Ekim 2012

YOL KESİLME BABI


YOL KESİLME BABI


METİN
Buna "serikat-i kübrâ: Büyük hırsızlık denilir. Masum bir kimse - müftâbih olan kavle göre geceleyin şehirde olsa bile - masum bir şahsın veya zimminin (İslâm tebasında olan gayr-i müslimin) yolunu kesse fakat bir şey almadan ve adam öldürmeden yakalansa, insanları korkuttuğu için tazîr suretiyle dövüldükten sonra yalnız sözüyle değil yüzünde tevbe ettiğine dâir iyilik nuru görülünceye kadar yahut ölünceye kadar hapsedilir. Yol kesiciler hakkındaki âyet-i kerîmede zikredilen sürgün» den murad bu hapistir. Yol kesiciler hakkındaki âyet-i kerîmeden anlaşılan, fıkıh usulünde takrir olunduğu gibi, cezaların, cinayetlerin hallerin hallerine göre taksim edilmesidir.
Müstemen (pasaportlu kimse) lerin yolunu kesse had icab etmez. Eğer yolcuların - nitekim yukarıda geçtiği üzere yolcular gerek müslüman ve gerekse zimmî olsun - mallarını aldıktan sonra yol kesiciler yakalanır. Yol kesicilerin her birine hâlis on dirhem gümüş mikdarı mal düşerse, elleri ve ayakları da sağlam olursa, yaşama menfaatından büsbütün mahrum etmemek için her birinin sağ eliyle sol ayağı bileklerinden kesilir. Yol kesicilik cinayeti başlıca beş nevi olup birinci nevi yol kesiciler yolculardan hiç bir şey almadan ve adam öldürmeden yakalanırlarsa, yukarıda geçtiği üzere tâzir edildikten sonra hapsedilirler.
İkinci neyi yolcuların yalnız mallarını aldıktan sonra yakalanırlarsa, biraz önce beyan edildiği üzere el ve ayakları çaprazvârî kesilir.
Üçüncü nevi yol kesiciler mal almayıp yalnız adam öldürmek suretiyle yol keserlerse, cezaları kısâsen değil hadden öldürülmeleridir. Bundan dolayı öldürülen yolcuların velîleri yol kesicileri afvedemez. Yol kesicinin bu öldürmeyi kısası gerektiren kesici bir aletle yapması şart değildir. Çünkü yolcuları öldüren yol kesicinin öldürülmesi Allah-ü Teâlâ Hazretlerinin emr-i şeriflerine muhalefet etmesiyle sanki O'nunla muharebe etmesine ceza olarak vâcib olmuştur.
"Muhârîbûnallah" âyet-i kerimesindeki "muharebe" Allah'ın emrine "muhalefet etmek" diye tefsir edildiğinde kelimesini muzâf olarak takdir edip "Îbâdâllah" demeye hacet yoktur.
Dördüncü nevi yol kesiciler yolcuları hem öldürür, hem de mallarını alırlarsa, hükümdar bunlara altı çeşit ceza tatbik etmek hususunda muhayyerdir. Dilerse bunların önce el ve ayaklarını çaprazvârî keser, sonra da. öldürür. Dilerse önce el ve ayaklarını çaprazvârî keser, sonra asar. Dilerse el ve ayaklarını çaprazvârî keser, sonra da öldürür ve asar. Dilerse öldürür ve asar. Dilerse yalnız öldürür. Dilerse yalnız asar. Zeylaî bu husustaki cezayı bu şekilde tafsîl ve beyan etmiştir.
Esah olan kavle göre hükümdar, yol kesicilerin asılmalarını dilerse diri olarak asılır. Asılmanın nasıl yapılacağı Cevhere'de yazılıdır. Yol kesiciler diri olarak asıldıktan sonrakendilerini teşhir etmek için karınları ölünceye kadar bir mızrakla yarılır. Üç güne kadar bu halde bırakılır. Nihayet defnedilmeleri için ehline müsaade edilir. Zahir rivayete göre, onların fena kokularından insanların eza duymaması için üç günden ziyade bırakılmaz. İmam Ebû Yusuf'a göre bozulup etleri dökülünceye kadar asili bırakılır.
Yol kesiciler kendilerine had tatbik edildikten sonra alıp telef ettikleri malları, öldürme ve yaralamayı ödemezler. Zeylai.
İZAH
"Yol kesilme ilh..." Yani hazif ve isal kaidesine göre, yolcuların yolunun kesilmesidir yahut "yol" ile yolcular murad edilip zikr-i mahali, irâde-i hail kabilinden mecazdır. Yahut izafet "fi" mânâsına olup insanların yoldan menedilmesidir.
Yol kesiciliğin hırsızlıktan sonra zikredilmesi mutlak surette hırsızlık olmadığı içindir. Zira hırsızlık deyince insanlardan gizli olarak almak suretiyle yapılan hırsızlık hatıra gelir. Yol kesicilikte ise insanların malları zorla ve açıktan alınır.
Yol kesicilikte de bir nevi gizlilik bulunduğu için kendisine mecazen "hırsızlık" denilmiştir. Çünkü yol kesiciler hükümdardan ve yolları korumak için tâyin ettiği muhafızlardan gizlenirler. Bundan dolayı "büyük" kelimesi ilave edilerek "büyük hırsızlık" denilir. Bir ismin yanına başka bir kelime ilave edilerek söylenmesi mecaz alâmetlerindendir. Buna "büyük hırsızlık" denilmesi ya zararı büyük olup bütün müslümanlara aid olduğu için, ya da cezası büyük olduğu içindir. Fetih.
"Masum bir kimse ilh..." Musannıf yol kesiciliğin bir çok kimseler tarafından yapılmasının şart olmadığını, kuvvet ve kudret sahibi bir kimsenin de tek başına yol kesicilik yapabileceğini bildirmek için "bir kimse" ile tâbir etmiştir. Buna göre köle ile kadın da yol kesiciliğin tarifine girer. Ancak ileride geleceği üzere kadın asılmaz.
"Geceleyin şehirde olsa bile ilh..." Yani bir kimse "geceleyin şehirde silâh ile veya silâhsız yahut gündüzleyin silâh ile insanların önünü kesse, bu kimseye de "yol kesici" denilir. Bu, İmam Ebû Yusuf'tan rivayet edilmiştir. Meşayıh, zorbaların ve bozguncuların şerrini defetmek için bununla fetva vermişlerdir. Bu, "İhtiyar" ve diğer muteber kitablardan naklen "Kuhistânî" de zikredilmiştir. Fakat zahir rivayete göre yol kesiciliğin İslâm memleketinde, köylerde, şehirlerde ve bunlar arasında olmaksızın en az sefer müddeti kadar uzak olan bir çölde yapılması lâzımdır. Kuhistânî.
Hâkim'in Kâfîsi'nde zikredilmiştir ki, dar-ı harbde müstemen (pasaportlu), müslüman tüccarların yahut İslâm memleketinde fakat hükümete isyan edenlerin bölgesinde müslümanların yolu kesilse sonra yol kesicileri hükümdar yakalasa, onlara yol kesicilik haddini tatbik edemez.
"Masum bir kimse ilh..." Yani müslüman olmakla veya antlaşma ile canı ve malı korunmuş olan kimsedir, İslâm memleketine pasaportla gelen bir kimse yol kesicilik yapsa kendisine yol kesicilik haddi tatbik edilmez. Çünkü o şeriatla muhatab değildir. Şerhü'n-Nikâye. Muhit'de: "Yol kesicilik yapan pasaportluya yol kesicilik haddinin tatbik edilip edilmemesinde âlimlerin ihtilâfı vardır." diye zikredilmiştir.
"Müstemen (pasaportlu kimse) lerin yolunu kesse had icab etmez ilh..." Fakat yolu keserek müslümanların ahdini bozduğu için tâzir edilir ve hapsedilir. Fetih.
Şürunbulâliyye'de zikredilmiştir ki, yol kesici, pasapotlu şahsın malını aldığı takdirde onu öder. Çünkü İslâm memleketine gelen pasaportlu şahsın malının devamlı korunması lâzım değilse de İslâm memleketinde bulunduğu müddetçe malının korunması lâzımdır. Pasaportlu tek olduğu halde yolu kesildiğinde yol kesici hakkında had tatbik edilmez. Pasaportlu kafile ile birlikte bulunursa, yol kesiciye had cezası icra edilir. Fetih.
Ben derim ki: Yol kesici, yalnız pasaportluyu öldürse veya onun malını alsa hakkında had cezası tatbik edilmez. Fetih.
T E N B İ H : - Yol kesicilik cinayetinin tehakkuku için birtakım şartlar vardır. Bu cinayet kuvvet ve kudret sahibi bir kimse tarafından yapılmalıdır. Bu cinayet İslâm memleketinde yapılmış olmalıdır. Bu cinayet şehirde gündüz yapılmış ise silâhla, yapılmış olmalıdır. Yol kesici kimse ile yolu kesilen şahıstan her birinin masum olmasıdır. Yol kesiciler ile yolu kesilenler arasında akrabalık bulunmamalıdır. Yol kesicilerin hepsi akıllı, erginlik çağında ve konuşan kimseler olması lâzımdır. Yol kesicilerden her birine aldıkları maldan hâlis ön dirhem gümüş mikdarı mal düşmelidir. Yol kesicilerin tevbe etmeden önce yakalanmaları lâzımdır.
Bilmiş ol ki, yol kesicilik cinayeti bir defa ikrarla sabit olur. İmam Ebû Yusuf'a göre iki defa ikrarla sabit olur. Bir kimse yol kesicilik yaptığını ikrar ettikten sonra ikrarından dönse kendisinden had düşer, fakat mal almış olduğunu ikrar etmiş ise kendisinden mal alınır. İki kimse bir şahsın yol kesicilik yapmış, olduğunu gördüklerine dâir şâhidlik yapsalar yahut o şahsın yanlarında yol kesicilik yapmış olduğunu ikrar ettiğine dâir şâhidlikte bulunsalar şâhidlikleri kabul edilir. Ama iki şâhidden birisi o şahsın yol kesicilik yaptığını gördüğüne dâir, diğeri ise o şahsın ikrar ettiğine dâir şâhidlik yapsalar şâhidlikleri kabul edilmez, iki kimse "filan şahıslar, bizim ve filan kafilenin yolunu kestiler" diye şâhidlik yapsalar kabul edilmez. Çünkü bu kimseler kendi lehlerine şâhidlik yapmışlardır. Eğer o iki kimse "filan şahıslar filan adamın yolunu kestiler" diye şâhidlik yapsalar şâhidlikleri kabul.edilir. Ancak yol kesicilere had yolunu kestikleri adamın huzurunda tatbik edilir.
"Hapsedilir ilh..." Hâniyye'de: "Mal almadan ve adam öldürmeden yakalanan yol kesici tâziredilir ve serbest bırakılır." diye yazılıdır. Fakat bu meşhur kavle muhaliftir. Meşhur kavle göre böyle bir yol kesici, kendi beldesinde hapsedilir, İmam Mâlik'e göre başka beldede hapsedilir.
"Âyet-i kerimede zikredilen "sürgün" den murad bu hapistir ilh..." Çünkü yol kesicilik yapan kimseyi yer yüzünden sürüp çıkarmak mümkün değildir. Bir beldeden diğer beldeye sürmede de o beldenin halkına eza vardır. Çünkü fena bir kimse o beldede de rahat durmaz. O halde yalnız hapsedilmesi kalmıştır. Hapsedilmiş kimseye "sürgün edilmiş" denilir. Çünkü hapsedilmiş kimse dünya lezzetlerinden istifade edemez, akraba ve dostlarıyla birarada bulunamaz. Bundan dolayı hapsedilmiş kimseye dünyadan çıkmış denilir. Nitekim bazı şairler bunu şiirlerinde şöyle beyan etmişlerdir:
"Biz dünya ehlinden olduğumuz halde dünyadan çıktık. Artık biz dünyada ne dirilerdeniz ne de ölülerden. Bize bir gün gardiyan bir iş için geldiğinde biz şaşırıp, bu adam dünyadan gelmiştir dedik."
"Cezaların cinayetlerin hallerine göre taksim edilmesidir ilh..." Yani yol kesicilik cinayetinin hafif ve ağır olmasına göre yol kesicilere dört türlü ceza tatbik edilir. Yoksa bazılarının dediği gibi hükümdar bu dört türlü cezayı tatbik etmek hususunda muhayyer değildir. Çünkü ağır bir cinayete hafif bir ceza tatbik etmek yahut hafif bir cinayete ağır bir ceza tatbik etmek ne şeriata ne de akla muvafıktır.
Yol kesicilerin hakkındaki âyet-i kerîmenin takriri şöyledir. Yolcuları yalnız öldürmek suretiyle yol kesicilik edenlerin cezaları öldürülmeleridir.
Yolcuların hem kendilerini öldürmek hem de mallarını almak suretiyle yol kesicilik yapanların cezaları asılmalarıdır.
Yolcuların yalnız mallarını soymak suretiyle yol kesicilik edenlerin cezaları, her birinin sağ eliyle sol ayağını bileklerinden kesmektir.
Yolcuları yalnız korkutmak suretiyle yol kesicilik edenlerin cezalan, tâzir suretiyle dövüldükten sonra kendilerini ölünceye veya tevbe edip yüzlerinde iyilik nuru görülünceye kadar hapsetmektir. Tamamı Fetih ile Zeylaî'dedir.
"Elleri ve ayakları sağlam olursa ilh..." Eğer sağ eli kesilecek olan yol kesicinin sol eli çolak veya kesilmiş yahut bu elinin baş parmağı veya diğer iki parmağı noksan olmuş olsa artık sağ eli kesilmez. Keza sağ ayağı kesilmiş veya topal olursa, sol ayağı kesilmez. Eğer sağ eli veya sol ayağı çolak veyahut her ikisi de çolak olursa kesilir. Çünkü hırsızlık bahsinde geçtiği üzere sağlam bir âza yerine noksan bir azâyı kesmek caizdir.
"Elleri, ayakları sağlam olursa" ifadesiyle kesilmeyecek el ve ayağın sağlam olması murad edilmiştir. Nehir.
"Yolcuların velîleri, yol kesicileri afvedemez ilh..." Çünkü yol kesicilerin hadden öldürülmeleri hâlis Allah hakkı olduğu için başkasının afvetmesi caiz değildir. Kim onları afvederse Allah'a âsi olmuş olur. Fetih.
"Kesici bir aletle yapması şart değildir ilh..." Hatta yol kesici, yolcuyu taş ve sopa ile öldürse bile yine öldürülür. Çünkü ileride geleceği üzere yol kesiciler hakkında taş ve sopa kılıç gibidir. Yolcuları bizzat öldüren yol kesici öldürüldüğü gibi ona yardım eden de öldürülür.
"Atılmanın nasıl yapılacağı Cevhere'de yazılıdır ilh..." Yani asılma* hm şekil şöyledir: Yere bir ağaç dikilir. Sonra asılacak kimsenin ayaklarını bağlamak için dikili ağaca enine bir ağaç bağlanır. Daha sonra asılacak kimsenin ellerini bağlamak için dikili ağacın tepesine bir ağaç daha bağlanır. Bundan sonra asılacak kimsenin elleri tepedeki ağaca, ayakları da onun altındaki ağaca bağlanır. Asılacak kimse önce öldürülmemiş ise karnı veya sol memesi ölünceye kadar bir mızrakla yarılır ve üç gün kadar bu halde bırakılır. Nihayet defnedilmesi için ehline müsaade olunur.
"Alıp telef ettikleri malları ilh..." Yani yol kesiciler kendilerine hadd tatbik edildikten sonra alıp telef ettikleri malları ödemezler. Eğer aldıkları mal yanlarında mevcud olursa, sahihlerine verilir. Mültekâ.
METİN
Mal alma, Öldürme ve korkutma gibi cinayeti yol kesicilerden bir kısmı yapsa, yukarıda gecen yol kesiciliğin cinayetine göre verilecek ceza hepsine tatbik edilir. Yol kesiciler hakkında taş ve sopa kılıç gibidir.
Beşinci nevi yolcuların hem mallarını almak, hem de kendilerini yaralamak suretiyle yol kesicilik yapanların cezaları da sağ eliyle sol ayağı bileklerinden kesilmektir. Yaralamalar için yol kesicilerden bir şey alınmaz. Çünkü kesilme ile ödenme birarada bulunmaz.
Yol kesiciler yolcuları öldürmeyip nisab mikdarı mallarını da almayıp yalnız yaralasalar, yahut onları amden öldürüp mallarını alsalar, fakat yakalanmadan önce tevbe etseler -aldıktan malı sahihlerine vermeleri tevbelerinin tamamındandır. Bazılarına göre aldıkları malları vermeseler bile yine hadd yoktur- yahut yol kesiciler arasında mükellef olmayan veya dilsiz bulunursa yahut yolcular arasında yol kesicilerin zîrahm-i mahremi veya mufavaza (her bakımdan birbirine eşit kişiler tarafından kurulan bir ortaklıktır) ortakçısı bulunsa yahut yolculardan bir kısmı diğer bir kısmının yollarını kesse yahut bir kimse şehirde veya birbirine yakın iki şehir arasında geceleyin veya gündüzleyin yol kesse, bu altı suretin hepsinde yol kesiciler hakkında yol kesiciliğin cezası tatbik edilmez. Fakat bu suretlerde işledikleri cinayetlerin cezaları hak sahiblerine bırakılır. Amden öldürdükleri yolcuların velîleri dilerse yol kesicileri kısas ettirir, dilerse affeder. Hataen öldürdükleri yolcuların velîleri de dilerse diyet alır, dilerseaffeder.
İmam Ebû Yusuf'a göre bir kimse şehirde geceleyin silâhlı veya silâhsız yahut gündüzleyin silâhla yol kesmeyi kasdetse, o kimseye de "yol kesici" denilir. Zorbaların ve bozguncuların şerrinden insanları kurtarmak için bununla fetva verilmiştir. Bahır. Dürer. Musannıf da bunu ikrar etmiştir.
Zeylaî: "Yol kesiciler nisab mikdarından az mal almakla beraber yolcuları öldürseler yine hadd icab etmez. Çünkü bunda yol kesicilerin asıl maksadları mal almak olup öldürme hadisesi ona tâbi olmuştur. Ama yol kesiciler mal almayıp yalnız yolcuları öldürseler haddi cab eder. Çünkü maksadları adam öldürmektir." demiştir. Fukahâ "Zeylaî'nin mal alma ile beraber öldürmede hadd yoktur. Yalnız öldürmede hadd vardır demesini" garip meselelerden saymışlardır.
Yol kesme hükmünde köle de hür kimse gibidir. Zahir rivayette kadın da böyledir. Ancak kadın asılmaz. Fetih. Müctebâ. Sirâciyye ile Dürer'de zikredilmiştir ki, yol kesicilerin arasında kadın bulunup onlarla birlikte mal alıp adam öldürse, erkekler öldürülür, kadın öldürülmez. Muhtar olan kavil budur.
On kadın yol kesip, mal alıp, adam öldürseler kendileri kısas olarak öldürülüp aldıkları malları öderler. Bir kimsenin -her ne kadar malı on dirhem gümüş miktarı kıymetinde olmasa bile- malı uğrunda savaşması caizdir.
Bir kimse şehirde bir kaç defa adam boğup öldürse, insanları bunun şerrinden kurtarmak için, bu cinayetinden dolayı siyaseten öldürülür. Böyle insanlara zarar veren fena kimselerin serleri öldürülmekle defedilir. Eğer boğma cinayeti tekrar bulunmayıp bir defa vâki olmuşsa öldürülmez. Çünkü öldürme, ağır bir şeyle öldürme gibidir. Bunda İmameyn'e göre kısas vardır. İmam-ı Azam'a göre öldürülenin diyeti, öldürenin âkılesi üzerine lâzımdır.
İZAH
"Bir kısmı yapsa ilh..." Yani yol kesicilerden bir kısmı cinayet işlediğinde ceza hepsine tatbik edilir. Çünkü bu ceza muharebe (Allah'ın emrine karşı gelme) nin cezasıdır. Muharebe ise birarada bulunan insanların birbirine yardımcı olmasıyla gerçekleşir. Hidâye.
"Yol kesiciler hakkında taş ve sopa kılıç gibidir ilh..." Yani yol kesiciler yolcuları taş veya sopa ile öldürseler, kendileri de kısas yoluyla değil hadden öldürülürler. Yol kesici olmayan bir kimse bir şahsı taş veya sopa ile öldürse, o kimse öldürülmez. Çünkü bu kimse öldürülecek olsa kısas yoluyla öldürülmüş olur. Taş ve sopa ile öldürmede ise kısas yoktur.
"Yalnız yaralasalar ilh..." Yani yol kesiciler yolcuları öldürmeyip ve onlardan nisab mikdarı mal almasalar kendileri hakkında yol kesicilik haddi tatbik edilmez Şeriatın hakkı oton haddin düşmesiyle küf hakkı olan kısas veya diyet veya aldıkları mal düşmez. Bunları haksahiblerinin onlardan alma hakkı vardır.
"Nisab mikdarı mallarını da almayıp ilh..." Yol kesicilik haddini gerektiren nisab mikdarı alınan maldır. Alınan mal nisab mikdarından az olunca hiç alınmamış gibi olur. Nitekim yukarıda geçtiği üzere yol kesicilerin el ve ayaklarının çaprazvârî kesilebilmesi için yolculardan aldıkları maldan her birine nisab mikdarı düşmesi şarttır.
"Aldıkları malı sahiplerine vermeleri tevbelerinin tamamındandır ilh..." Yani mal sahibleri dâva etmemesi için aldıkları malı vermeleri lâzımdır. Yol kesiciler tevbe ettikten sonra aldıkları malları vermeseler, kendilerine hadd icra edilip edilmemesinde ihtilâf vardır. Bazılarına göre diğer hadler gibi yol kesicilik haddi de düşmez. Bazılarına göre düşer, İmam Muhammed "Asıl" adlı. kitabında haddin düşeceğine işaret etmiştir. Çünkü tevbe, "büyük hırsızlıkta" haddi düşürür. Nitekim âyet-i kerîmede: "Şu kadar var ki (yol kesicileri) siz ele geçirmeden evvel tevbe ederlerse müstesnadır (yani kendilerine hadd vurulmaz)." buyurulmuştur. Diğer hadleri buna kıyas etmek sahih değildir.
"Yol kesiciler arasında mükellef olmayan ilh..." Yani aralarında çocuk veya deli bulunursa hiç birine hadd vurulmaz. Çünkü yol kesicilik hepsiyle beraber bulunan bir tek cinayettir. Buna göre içlerinden bir kısmının cinayeti haddi mûcib olmayınca diğerlerinin cinayeti de illetin bazısı olur ki, onunla da hüküm sabit olmaz. Nitekim biri amden diğeri hataen olmak üzere iki kimse bir şahsı öldürseler, her ikisi hacında da kısas vâcib olmaz.
"Yolculardan bir kısmı diğer bir kısmının yolunu kesse ilh..." Yani yol kesenlere hadd icab etmez. Çünkü kafile bir hane hükmündedir. Bir hanede oturanlardan biri diğerinin bir şeyini çalsa, kendisine hırsızlık haddi tatbik edilmez. Fetih.
"On dirhem gümüş mikdarı olmasa bile ilh..." Tecnis'de zikredilmiş, tir ki, bir hırsız girmiş olduğu haneden bir şey çalsa, çalmış olduğu şey yanında bulunduğu müddetçe mal sahibinin onunla savaşması caizdir. Çünkü Resûl-i Ekrem Efendimiz Hazretleri: "Malının uğrunda savaş." buyurmuşlardır. Eğer hırsız çalmış olduğu malı bırakırsa, mal sahibinin onu öldürmesi caiz değildir. Zira hadis-i şerif buna şâmil değildir. Bezzâzive ile diğer muteber kitablarda zikredilmiştir ki, bir kimse bir haneye girip hane sahibi onu öldürse, karşı geldiği için öldürdüğünü isbat ederse kendisine bir şey lâzım gelmez, isbat edemezse bakılır: Eğer öldürülen hırsızlık ve fena bir kimse olmakla meşhur değilse, hane sahibi de kısasen öldürülür. Eğer hırsızlık ve fena bir kimse olmakla müttehem olursa istihsanen diyeti hane sahibinin malından vâcib olur. Çünkü öldürülen kimsenin fena bir kimse olmakla müttehem olması kısası düşürür, diyeti düşürmez.
Fetih'de zikredilmiştir ki, hırsızlar tarafından mallan çalınan bir kavim başka bir kavimden yardım istese, kendilerinden yardım istenen kavim hırsızların yerlerini bilip mallan onlardanalıp sahiblerine testim edecek vaziyette iseler, hırsızlarla savaşmaları helâl olur. Hırsızların yerlerini bilmezler veya malları onlardan alabilecek güce sahib olmazlarsa, savaşları helâl olmaz.  

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...