YOL
KESİLME BABI
METİN
Buna "serikat-i
kübrâ: Büyük hırsızlık denilir. Masum bir kimse - müftâbih olan kavle göre
geceleyin şehirde olsa bile - masum bir şahsın veya zimminin (İslâm tebasında
olan gayr-i müslimin) yolunu kesse fakat bir şey almadan ve adam öldürmeden
yakalansa, insanları korkuttuğu için tazîr suretiyle dövüldükten sonra yalnız
sözüyle değil yüzünde tevbe ettiğine dâir iyilik nuru görülünceye kadar yahut
ölünceye kadar hapsedilir. Yol kesiciler hakkındaki âyet-i kerîmede zikredilen
sürgün» den murad bu hapistir. Yol kesiciler hakkındaki âyet-i kerîmeden
anlaşılan, fıkıh usulünde takrir olunduğu gibi, cezaların, cinayetlerin hallerin
hallerine göre taksim edilmesidir.
Müstemen
(pasaportlu kimse) lerin yolunu kesse had icab etmez. Eğer yolcuların - nitekim
yukarıda geçtiği üzere yolcular gerek müslüman ve gerekse zimmî olsun -
mallarını aldıktan sonra yol kesiciler yakalanır. Yol kesicilerin her birine
hâlis on dirhem gümüş mikdarı mal düşerse, elleri ve ayakları da sağlam olursa,
yaşama menfaatından büsbütün mahrum etmemek için her birinin sağ eliyle sol
ayağı bileklerinden kesilir. Yol kesicilik cinayeti başlıca beş nevi olup
birinci nevi yol kesiciler yolculardan hiç bir şey almadan ve adam öldürmeden
yakalanırlarsa, yukarıda geçtiği üzere tâzir edildikten sonra hapsedilirler.
İkinci neyi
yolcuların yalnız mallarını aldıktan sonra yakalanırlarsa, biraz önce beyan
edildiği üzere el ve ayakları çaprazvârî kesilir.
Üçüncü nevi yol
kesiciler mal almayıp yalnız adam öldürmek suretiyle yol keserlerse, cezaları
kısâsen değil hadden öldürülmeleridir. Bundan dolayı öldürülen yolcuların
velîleri yol kesicileri afvedemez. Yol kesicinin bu öldürmeyi kısası gerektiren
kesici bir aletle yapması şart değildir. Çünkü yolcuları öldüren yol kesicinin
öldürülmesi Allah-ü Teâlâ Hazretlerinin emr-i şeriflerine muhalefet etmesiyle
sanki O'nunla muharebe etmesine ceza olarak vâcib olmuştur.
"Muhârîbûnallah"
âyet-i kerimesindeki "muharebe" Allah'ın emrine "muhalefet etmek" diye tefsir
edildiğinde kelimesini muzâf olarak takdir edip "Îbâdâllah" demeye hacet
yoktur.
Dördüncü nevi yol
kesiciler yolcuları hem öldürür, hem de mallarını alırlarsa, hükümdar bunlara
altı çeşit ceza tatbik etmek hususunda muhayyerdir. Dilerse bunların önce el ve
ayaklarını çaprazvârî keser, sonra da. öldürür. Dilerse önce el ve ayaklarını
çaprazvârî keser, sonra asar. Dilerse el ve ayaklarını çaprazvârî keser, sonra
da öldürür ve asar. Dilerse öldürür ve asar. Dilerse yalnız öldürür. Dilerse
yalnız asar. Zeylaî bu husustaki cezayı bu şekilde tafsîl ve beyan etmiştir.
Esah olan kavle
göre hükümdar, yol kesicilerin asılmalarını dilerse diri olarak asılır.
Asılmanın nasıl yapılacağı Cevhere'de yazılıdır. Yol kesiciler diri olarak
asıldıktan sonrakendilerini teşhir etmek için karınları ölünceye kadar bir
mızrakla yarılır. Üç güne kadar bu halde bırakılır. Nihayet defnedilmeleri için
ehline müsaade edilir. Zahir rivayete göre, onların fena kokularından insanların
eza duymaması için üç günden ziyade bırakılmaz. İmam Ebû Yusuf'a göre bozulup
etleri dökülünceye kadar asili bırakılır.
Yol kesiciler
kendilerine had tatbik edildikten sonra alıp telef ettikleri malları, öldürme ve
yaralamayı ödemezler. Zeylai.
İZAH
"Yol kesilme
ilh..." Yani hazif ve isal kaidesine göre, yolcuların yolunun kesilmesidir yahut
"yol" ile yolcular murad edilip zikr-i mahali, irâde-i hail kabilinden mecazdır.
Yahut izafet "fi" mânâsına olup insanların yoldan menedilmesidir.
Yol kesiciliğin
hırsızlıktan sonra zikredilmesi mutlak surette hırsızlık olmadığı içindir. Zira
hırsızlık deyince insanlardan gizli olarak almak suretiyle yapılan hırsızlık
hatıra gelir. Yol kesicilikte ise insanların malları zorla ve açıktan alınır.
Yol kesicilikte de
bir nevi gizlilik bulunduğu için kendisine mecazen "hırsızlık" denilmiştir.
Çünkü yol kesiciler hükümdardan ve yolları korumak için tâyin ettiği
muhafızlardan gizlenirler. Bundan dolayı "büyük" kelimesi ilave edilerek "büyük
hırsızlık" denilir. Bir ismin yanına başka bir kelime ilave edilerek söylenmesi
mecaz alâmetlerindendir. Buna "büyük hırsızlık" denilmesi ya zararı büyük olup
bütün müslümanlara aid olduğu için, ya da cezası büyük olduğu içindir.
Fetih.
"Masum bir kimse
ilh..." Musannıf yol kesiciliğin bir çok kimseler tarafından yapılmasının şart
olmadığını, kuvvet ve kudret sahibi bir kimsenin de tek başına yol kesicilik
yapabileceğini bildirmek için "bir kimse" ile tâbir etmiştir. Buna göre köle ile
kadın da yol kesiciliğin tarifine girer. Ancak ileride geleceği üzere kadın
asılmaz.
"Geceleyin şehirde
olsa bile ilh..." Yani bir kimse "geceleyin şehirde silâh ile veya silâhsız
yahut gündüzleyin silâh ile insanların önünü kesse, bu kimseye de "yol kesici"
denilir. Bu, İmam Ebû Yusuf'tan rivayet edilmiştir. Meşayıh, zorbaların ve
bozguncuların şerrini defetmek için bununla fetva vermişlerdir. Bu, "İhtiyar" ve
diğer muteber kitablardan naklen "Kuhistânî" de zikredilmiştir. Fakat zahir
rivayete göre yol kesiciliğin İslâm memleketinde, köylerde, şehirlerde ve bunlar
arasında olmaksızın en az sefer müddeti kadar uzak olan bir çölde yapılması
lâzımdır. Kuhistânî.
Hâkim'in Kâfîsi'nde
zikredilmiştir ki, dar-ı harbde müstemen (pasaportlu), müslüman tüccarların
yahut İslâm memleketinde fakat hükümete isyan edenlerin bölgesinde müslümanların
yolu kesilse sonra yol kesicileri hükümdar yakalasa, onlara yol kesicilik
haddini tatbik edemez.
"Masum bir kimse
ilh..." Yani müslüman olmakla veya antlaşma ile canı ve malı korunmuş olan
kimsedir, İslâm memleketine pasaportla gelen bir kimse yol kesicilik yapsa
kendisine yol kesicilik haddi tatbik edilmez. Çünkü o şeriatla muhatab değildir.
Şerhü'n-Nikâye. Muhit'de: "Yol kesicilik yapan pasaportluya yol kesicilik
haddinin tatbik edilip edilmemesinde âlimlerin ihtilâfı vardır." diye
zikredilmiştir.
"Müstemen
(pasaportlu kimse) lerin yolunu kesse had icab etmez ilh..." Fakat yolu keserek
müslümanların ahdini bozduğu için tâzir edilir ve hapsedilir. Fetih.
Şürunbulâliyye'de
zikredilmiştir ki, yol kesici, pasapotlu şahsın malını aldığı takdirde onu öder.
Çünkü İslâm memleketine gelen pasaportlu şahsın malının devamlı korunması lâzım
değilse de İslâm memleketinde bulunduğu müddetçe malının korunması lâzımdır.
Pasaportlu tek olduğu halde yolu kesildiğinde yol kesici hakkında had tatbik
edilmez. Pasaportlu kafile ile birlikte bulunursa, yol kesiciye had cezası icra
edilir. Fetih.
Ben derim ki: Yol
kesici, yalnız pasaportluyu öldürse veya onun malını alsa hakkında had cezası
tatbik edilmez. Fetih.
T E N B İ H : - Yol
kesicilik cinayetinin tehakkuku için birtakım şartlar vardır. Bu cinayet kuvvet
ve kudret sahibi bir kimse tarafından yapılmalıdır. Bu cinayet İslâm
memleketinde yapılmış olmalıdır. Bu cinayet şehirde gündüz yapılmış ise silâhla,
yapılmış olmalıdır. Yol kesici kimse ile yolu kesilen şahıstan her birinin masum
olmasıdır. Yol kesiciler ile yolu kesilenler arasında akrabalık bulunmamalıdır.
Yol kesicilerin hepsi akıllı, erginlik çağında ve konuşan kimseler olması
lâzımdır. Yol kesicilerden her birine aldıkları maldan hâlis ön dirhem gümüş
mikdarı mal düşmelidir. Yol kesicilerin tevbe etmeden önce yakalanmaları
lâzımdır.
Bilmiş ol ki, yol
kesicilik cinayeti bir defa ikrarla sabit olur. İmam Ebû Yusuf'a göre iki defa
ikrarla sabit olur. Bir kimse yol kesicilik yaptığını ikrar ettikten sonra
ikrarından dönse kendisinden had düşer, fakat mal almış olduğunu ikrar etmiş ise
kendisinden mal alınır. İki kimse bir şahsın yol kesicilik yapmış, olduğunu
gördüklerine dâir şâhidlik yapsalar yahut o şahsın yanlarında yol kesicilik
yapmış olduğunu ikrar ettiğine dâir şâhidlikte bulunsalar şâhidlikleri kabul
edilir. Ama iki şâhidden birisi o şahsın yol kesicilik yaptığını gördüğüne dâir,
diğeri ise o şahsın ikrar ettiğine dâir şâhidlik yapsalar şâhidlikleri kabul
edilmez, iki kimse "filan şahıslar, bizim ve filan kafilenin yolunu kestiler"
diye şâhidlik yapsalar kabul edilmez. Çünkü bu kimseler kendi lehlerine şâhidlik
yapmışlardır. Eğer o iki kimse "filan şahıslar filan adamın yolunu kestiler"
diye şâhidlik yapsalar şâhidlikleri kabul.edilir. Ancak yol kesicilere had
yolunu kestikleri adamın huzurunda tatbik edilir.
"Hapsedilir ilh..."
Hâniyye'de: "Mal almadan ve adam öldürmeden yakalanan yol kesici tâziredilir ve
serbest bırakılır." diye yazılıdır. Fakat bu meşhur kavle muhaliftir. Meşhur
kavle göre böyle bir yol kesici, kendi beldesinde hapsedilir, İmam Mâlik'e göre
başka beldede hapsedilir.
"Âyet-i kerimede
zikredilen "sürgün" den murad bu hapistir ilh..." Çünkü yol kesicilik yapan
kimseyi yer yüzünden sürüp çıkarmak mümkün değildir. Bir beldeden diğer beldeye
sürmede de o beldenin halkına eza vardır. Çünkü fena bir kimse o beldede de
rahat durmaz. O halde yalnız hapsedilmesi kalmıştır. Hapsedilmiş kimseye "sürgün
edilmiş" denilir. Çünkü hapsedilmiş kimse dünya lezzetlerinden istifade edemez,
akraba ve dostlarıyla birarada bulunamaz. Bundan dolayı hapsedilmiş kimseye
dünyadan çıkmış denilir. Nitekim bazı şairler bunu şiirlerinde şöyle beyan
etmişlerdir:
"Biz dünya ehlinden
olduğumuz halde dünyadan çıktık. Artık biz dünyada ne dirilerdeniz ne de
ölülerden. Bize bir gün gardiyan bir iş için geldiğinde biz şaşırıp, bu adam
dünyadan gelmiştir dedik."
"Cezaların
cinayetlerin hallerine göre taksim edilmesidir ilh..." Yani yol kesicilik
cinayetinin hafif ve ağır olmasına göre yol kesicilere dört türlü ceza tatbik
edilir. Yoksa bazılarının dediği gibi hükümdar bu dört türlü cezayı tatbik etmek
hususunda muhayyer değildir. Çünkü ağır bir cinayete hafif bir ceza tatbik etmek
yahut hafif bir cinayete ağır bir ceza tatbik etmek ne şeriata ne de akla
muvafıktır.
Yol kesicilerin
hakkındaki âyet-i kerîmenin takriri şöyledir. Yolcuları yalnız öldürmek
suretiyle yol kesicilik edenlerin cezaları öldürülmeleridir.
Yolcuların hem
kendilerini öldürmek hem de mallarını almak suretiyle yol kesicilik yapanların
cezaları asılmalarıdır.
Yolcuların yalnız
mallarını soymak suretiyle yol kesicilik edenlerin cezaları, her birinin sağ
eliyle sol ayağını bileklerinden kesmektir.
Yolcuları yalnız
korkutmak suretiyle yol kesicilik edenlerin cezalan, tâzir suretiyle dövüldükten
sonra kendilerini ölünceye veya tevbe edip yüzlerinde iyilik nuru görülünceye
kadar hapsetmektir. Tamamı Fetih ile Zeylaî'dedir.
"Elleri ve ayakları
sağlam olursa ilh..." Eğer sağ eli kesilecek olan yol kesicinin sol eli çolak
veya kesilmiş yahut bu elinin baş parmağı veya diğer iki parmağı noksan olmuş
olsa artık sağ eli kesilmez. Keza sağ ayağı kesilmiş veya topal olursa, sol
ayağı kesilmez. Eğer sağ eli veya sol ayağı çolak veyahut her ikisi de çolak
olursa kesilir. Çünkü hırsızlık bahsinde geçtiği üzere sağlam bir âza yerine
noksan bir azâyı kesmek caizdir.
"Elleri, ayakları
sağlam olursa" ifadesiyle kesilmeyecek el ve ayağın sağlam olması murad
edilmiştir. Nehir.
"Yolcuların
velîleri, yol kesicileri afvedemez ilh..." Çünkü yol kesicilerin hadden
öldürülmeleri hâlis Allah hakkı olduğu için başkasının afvetmesi caiz değildir.
Kim onları afvederse Allah'a âsi olmuş olur. Fetih.
"Kesici bir aletle
yapması şart değildir ilh..." Hatta yol kesici, yolcuyu taş ve sopa ile öldürse
bile yine öldürülür. Çünkü ileride geleceği üzere yol kesiciler hakkında taş ve
sopa kılıç gibidir. Yolcuları bizzat öldüren yol kesici öldürüldüğü gibi ona
yardım eden de öldürülür.
"Atılmanın nasıl
yapılacağı Cevhere'de yazılıdır ilh..." Yani asılma* hm şekil şöyledir: Yere bir
ağaç dikilir. Sonra asılacak kimsenin ayaklarını bağlamak için dikili ağaca
enine bir ağaç bağlanır. Daha sonra asılacak kimsenin ellerini bağlamak için
dikili ağacın tepesine bir ağaç daha bağlanır. Bundan sonra asılacak kimsenin
elleri tepedeki ağaca, ayakları da onun altındaki ağaca bağlanır. Asılacak kimse
önce öldürülmemiş ise karnı veya sol memesi ölünceye kadar bir mızrakla yarılır
ve üç gün kadar bu halde bırakılır. Nihayet defnedilmesi için ehline müsaade
olunur.
"Alıp telef
ettikleri malları ilh..." Yani yol kesiciler kendilerine hadd tatbik edildikten
sonra alıp telef ettikleri malları ödemezler. Eğer aldıkları mal yanlarında
mevcud olursa, sahihlerine verilir. Mültekâ.
METİN
Mal alma, Öldürme
ve korkutma gibi cinayeti yol kesicilerden bir kısmı yapsa, yukarıda gecen yol
kesiciliğin cinayetine göre verilecek ceza hepsine tatbik edilir. Yol kesiciler
hakkında taş ve sopa kılıç gibidir.
Beşinci nevi
yolcuların hem mallarını almak, hem de kendilerini yaralamak suretiyle yol
kesicilik yapanların cezaları da sağ eliyle sol ayağı bileklerinden kesilmektir.
Yaralamalar için yol kesicilerden bir şey alınmaz. Çünkü kesilme ile ödenme
birarada bulunmaz.
Yol kesiciler
yolcuları öldürmeyip nisab mikdarı mallarını da almayıp yalnız yaralasalar,
yahut onları amden öldürüp mallarını alsalar, fakat yakalanmadan önce tevbe
etseler -aldıktan malı sahihlerine vermeleri tevbelerinin tamamındandır.
Bazılarına göre aldıkları malları vermeseler bile yine hadd yoktur- yahut yol
kesiciler arasında mükellef olmayan veya dilsiz bulunursa yahut yolcular
arasında yol kesicilerin zîrahm-i mahremi veya mufavaza (her bakımdan birbirine
eşit kişiler tarafından kurulan bir ortaklıktır) ortakçısı bulunsa yahut
yolculardan bir kısmı diğer bir kısmının yollarını kesse yahut bir kimse şehirde
veya birbirine yakın iki şehir arasında geceleyin veya gündüzleyin yol kesse, bu
altı suretin hepsinde yol kesiciler hakkında yol kesiciliğin cezası tatbik
edilmez. Fakat bu suretlerde işledikleri cinayetlerin cezaları hak sahiblerine
bırakılır. Amden öldürdükleri yolcuların velîleri dilerse yol kesicileri kısas
ettirir, dilerse affeder. Hataen öldürdükleri yolcuların velîleri de dilerse
diyet alır, dilerseaffeder.
İmam Ebû Yusuf'a
göre bir kimse şehirde geceleyin silâhlı veya silâhsız yahut gündüzleyin silâhla
yol kesmeyi kasdetse, o kimseye de "yol kesici" denilir. Zorbaların ve
bozguncuların şerrinden insanları kurtarmak için bununla fetva verilmiştir.
Bahır. Dürer. Musannıf da bunu ikrar etmiştir.
Zeylaî: "Yol
kesiciler nisab mikdarından az mal almakla beraber yolcuları öldürseler yine
hadd icab etmez. Çünkü bunda yol kesicilerin asıl maksadları mal almak olup
öldürme hadisesi ona tâbi olmuştur. Ama yol kesiciler mal almayıp yalnız
yolcuları öldürseler haddi cab eder. Çünkü maksadları adam öldürmektir."
demiştir. Fukahâ "Zeylaî'nin mal alma ile beraber öldürmede hadd yoktur. Yalnız
öldürmede hadd vardır demesini" garip meselelerden saymışlardır.
Yol kesme hükmünde
köle de hür kimse gibidir. Zahir rivayette kadın da böyledir. Ancak kadın
asılmaz. Fetih. Müctebâ. Sirâciyye ile Dürer'de zikredilmiştir ki, yol
kesicilerin arasında kadın bulunup onlarla birlikte mal alıp adam öldürse,
erkekler öldürülür, kadın öldürülmez. Muhtar olan kavil budur.
On kadın yol kesip,
mal alıp, adam öldürseler kendileri kısas olarak öldürülüp aldıkları malları
öderler. Bir kimsenin -her ne kadar malı on dirhem gümüş miktarı kıymetinde
olmasa bile- malı uğrunda savaşması caizdir.
Bir kimse şehirde
bir kaç defa adam boğup öldürse, insanları bunun şerrinden kurtarmak için, bu
cinayetinden dolayı siyaseten öldürülür. Böyle insanlara zarar veren fena
kimselerin serleri öldürülmekle defedilir. Eğer boğma cinayeti tekrar bulunmayıp
bir defa vâki olmuşsa öldürülmez. Çünkü öldürme, ağır bir şeyle öldürme gibidir.
Bunda İmameyn'e göre kısas vardır. İmam-ı Azam'a göre öldürülenin diyeti,
öldürenin âkılesi üzerine lâzımdır.
İZAH
"Bir kısmı yapsa
ilh..." Yani yol kesicilerden bir kısmı cinayet işlediğinde ceza hepsine tatbik
edilir. Çünkü bu ceza muharebe (Allah'ın emrine karşı gelme) nin cezasıdır.
Muharebe ise birarada bulunan insanların birbirine yardımcı olmasıyla
gerçekleşir. Hidâye.
"Yol kesiciler
hakkında taş ve sopa kılıç gibidir ilh..." Yani yol kesiciler yolcuları taş veya
sopa ile öldürseler, kendileri de kısas yoluyla değil hadden öldürülürler. Yol
kesici olmayan bir kimse bir şahsı taş veya sopa ile öldürse, o kimse
öldürülmez. Çünkü bu kimse öldürülecek olsa kısas yoluyla öldürülmüş olur. Taş
ve sopa ile öldürmede ise kısas yoktur.
"Yalnız yaralasalar
ilh..." Yani yol kesiciler yolcuları öldürmeyip ve onlardan nisab mikdarı mal
almasalar kendileri hakkında yol kesicilik haddi tatbik edilmez Şeriatın hakkı
oton haddin düşmesiyle küf hakkı olan kısas veya diyet veya aldıkları mal
düşmez. Bunları haksahiblerinin onlardan alma hakkı vardır.
"Nisab mikdarı
mallarını da almayıp ilh..." Yol kesicilik haddini gerektiren nisab mikdarı
alınan maldır. Alınan mal nisab mikdarından az olunca hiç alınmamış gibi olur.
Nitekim yukarıda geçtiği üzere yol kesicilerin el ve ayaklarının çaprazvârî
kesilebilmesi için yolculardan aldıkları maldan her birine nisab mikdarı düşmesi
şarttır.
"Aldıkları malı
sahiplerine vermeleri tevbelerinin tamamındandır ilh..." Yani mal sahibleri dâva
etmemesi için aldıkları malı vermeleri lâzımdır. Yol kesiciler tevbe ettikten
sonra aldıkları malları vermeseler, kendilerine hadd icra edilip edilmemesinde
ihtilâf vardır. Bazılarına göre diğer hadler gibi yol kesicilik haddi de düşmez.
Bazılarına göre düşer, İmam Muhammed "Asıl" adlı. kitabında haddin düşeceğine
işaret etmiştir. Çünkü tevbe, "büyük hırsızlıkta" haddi düşürür. Nitekim âyet-i
kerîmede: "Şu kadar var ki (yol kesicileri) siz ele geçirmeden evvel tevbe
ederlerse müstesnadır (yani kendilerine hadd vurulmaz)." buyurulmuştur. Diğer
hadleri buna kıyas etmek sahih değildir.
"Yol kesiciler
arasında mükellef olmayan ilh..." Yani aralarında çocuk veya deli bulunursa hiç
birine hadd vurulmaz. Çünkü yol kesicilik hepsiyle beraber bulunan bir tek
cinayettir. Buna göre içlerinden bir kısmının cinayeti haddi mûcib olmayınca
diğerlerinin cinayeti de illetin bazısı olur ki, onunla da hüküm sabit olmaz.
Nitekim biri amden diğeri hataen olmak üzere iki kimse bir şahsı öldürseler, her
ikisi hacında da kısas vâcib olmaz.
"Yolculardan bir
kısmı diğer bir kısmının yolunu kesse ilh..." Yani yol kesenlere hadd icab
etmez. Çünkü kafile bir hane hükmündedir. Bir hanede oturanlardan biri diğerinin
bir şeyini çalsa, kendisine hırsızlık haddi tatbik edilmez. Fetih.
"On dirhem gümüş
mikdarı olmasa bile ilh..." Tecnis'de zikredilmiş, tir ki, bir hırsız girmiş
olduğu haneden bir şey çalsa, çalmış olduğu şey yanında bulunduğu müddetçe mal
sahibinin onunla savaşması caizdir. Çünkü Resûl-i Ekrem Efendimiz Hazretleri:
"Malının uğrunda savaş." buyurmuşlardır. Eğer hırsız çalmış olduğu malı
bırakırsa, mal sahibinin onu öldürmesi caiz değildir. Zira hadis-i şerif buna
şâmil değildir. Bezzâzive ile diğer muteber kitablarda zikredilmiştir ki, bir
kimse bir haneye girip hane sahibi onu öldürse, karşı geldiği için öldürdüğünü
isbat ederse kendisine bir şey lâzım gelmez, isbat edemezse bakılır: Eğer
öldürülen hırsızlık ve fena bir kimse olmakla meşhur değilse, hane sahibi de
kısasen öldürülür. Eğer hırsızlık ve fena bir kimse olmakla müttehem olursa
istihsanen diyeti hane sahibinin malından vâcib olur. Çünkü öldürülen kimsenin
fena bir kimse olmakla müttehem olması kısası düşürür, diyeti düşürmez.
Fetih'de
zikredilmiştir ki, hırsızlar tarafından mallan çalınan bir kavim başka bir
kavimden yardım istese, kendilerinden yardım istenen kavim hırsızların yerlerini
bilip mallan onlardanalıp sahiblerine testim edecek vaziyette iseler,
hırsızlarla savaşmaları helâl olur. Hırsızların yerlerini bilmezler veya malları
onlardan alabilecek güce sahib olmazlarsa, savaşları helâl olmaz.