VASİYETLER KİTABI ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
FER'İ BİR MESELE :
«Malımın üçte biri ile veya bin dinar ile yerime hac yaptırın» dese ve o para do birkaç hacca yetse,
«bir hacc yaptırın» diye sarahaten söylediği takdirde sözüne uyulur ve fazlası vârislerine verilir.
Eğer sarahaten söylememişse o zaman bir sene içinde birkaç kişi -efdal olan da budur- veya her
sene onun yerine hacc yaptırılır. Sindî.
«Vasiyeti bâtıl olur». Çünkü malın hepsi ile alınan bir köle malın üçte biri ile alınan köleden ayrı
olur. Dürer. Bunun benzeri bundan sonra gelecek meselede de söylenebilir. T.
M E T İ N
Hasta bir kişi birden fazla vasiyette bulunsa ve sonra da o hastalıktan iyileşerek bir kaç sene
yaşasa, daha sonra tekrar hastalansa, şayet daha önce «eğer bu hastalığımdan ölürsem şunu
vasiyet ediyorum» dememiş ise, vasiyetleri bakidir. Hâniye'de de aynı şekildedir.
Vasiyet ettikten sonra delirse: eğer delirmesi altı ay kadar bir müddet sürerse vasiyeti batıl olur.
Aksi halde batıl,olmaz.
Vasiyet ettikten sonra evhamlansa, bunasa ve bu şekilde ölse yine vasiyeti batıl otur. Hâniye.
Bir kimse evinin falan kişiye âriyet olarak verilmesini vasiyet etse veya hac mevsiminde veya AIIah
yolunda kendi yerine bir ay su dağıtılmasını vasiyet etse Ebû Hanife'nin (r.a.) görüşüne göre bu
vasiyet batıldır. Hâniye bu; «Şu samanı falan kişinin hayvanına vasiyet ettim» dediğindeki
vasiyetinin batıl olmasına benzer.. Ama «Bu samanı falan kişinin hayvanlarına yedirin» derse caiz
olur.
Falan kişinin atına her ay şu kadar infak edilmesi vasiyet etse caizdir. O vasiyet hayvanın satılması
ile batıl olur.
Bir adamın, evinde oturmasını vasiyet etse o evden başka malı olmasa bile vasiyeti caizdir ve musa
leh hayatta olduğu sürece o evde oturabilir. Vârisin evin üçte ikilik kısmını satma hakkı yoktur. Ebû
Yusufa göre ise satabilir. Musa lehu o evi vârislerle paylaşabildiği gibi vasiyet için olan sülüsü ifrâz
da edebilir. Hâniye.
Pamuğu bir kişiye çekirdeğini başka birine, muayyen bir koyunun etini bir kişiye derisini de başka
birine, başaktaki buğdayı bir kişiye samanını da başka birisine vasiyet etse her iki kişiye yapılan
vasiyet de caizdir. Bu durumda kendilerine vasiyet edilen her iki kişi. buğdayı harmanlar ve koyunu
yüzer.
Malının üçte. birini Mescidü'l-Aksa'ya vasiyet etse bu caizdir ve mescidin tamirinde,
aydınlatmasında ve benzeri şeylerde kullanılabilir.
Fakihler şöyle demişlerdir: «Bu, mescide vakfedilenden mescidin kandil ve lambalarına
sarfedilmesinin cevazı ifade ettiği gibi, vakfın geliri ile, messcitte yakmak için yağ ve gaz almanın
ve Ramazan ayında yakılan kandillere sarfedilmesinin de cevazını ifade etmektedir. Haniye.
Müctebâ'da şöyle denilmiştir: Bir kimsenin malının üçte birini Kabe'. ye vasiyet etmesi caizdir ve
vasiyet edilen şey başkasına değil Kabe fakirlerine sarfedilir.
Mescid Kâbe'ye ve mescidi Aksa'ya vasiyet edilenin hükmü de aynıdır. Kûfe fakirlerine vasiyet
edilen şeyin onlardan başkasına sarfedilmesi caizdir.
Hâniye'de denilmiştir ki: Bir kölenin mescidde hizmet etmesini ve ezan okunmasını vasiyet caizdir.
Kölenin kazandığı da vasiyet edenin varisinin olur.
Malının üçte birini hayır işlerinde kullanılmak üzere vasiyet etse bu mal hapishane inşaasında
kullanılmaz. Çünkü hapishane yaptırmak Sultanın görevidir.
İ Z A H
«Ve bunasa ilh...» Hâniye'nin ibaresi ise şöyledir: «Bunasa ve bir müddet bu şekilde kalsa, bundan
sonra da ölse İmam Muhammed'e göre vasiyeti batıldır.» Delirme meselesinde itibar edilen
müddete burada da itibar edilir mi? Zâhir olan itibar edileceğidir. Zira ikisi arasında bir fark yoktur.
Ve «zaman» kelimesi nekire olarak zikredildiğinde altı aydır. Düşün.
«Ebû Hanife'nin (r.a.) görüşüne göre ilh...» Şârihin burada yalnız Ebû Hanife'nin görüşünü alması
O'na itimad ettiğine delalet eder. T.
Zahîriye'de denilmiştir ki: Birisi «malımın üçte birini Allah için vasiyet ettim» dese Ebû Hanife'ye
göre vasiyeti batıldır. İmam Muhammed ise bunun caiz olup, hayır işlerinde sarfedileceğini
söylemiştir. Fetva da buna göre verilir.
«Vasiyetinin batıl olması gibi ilh...» Zira vasinin kasdına değil de sözüne bakıldığında, hayvanlar
mülkiyete ehil değildirler. Mirac'daki ifade de buna benzer. Orada şöyle denilmiştir: «Mescidi Haram
mülkiyete ehil değildir. Ancak «Mescidi Haram'a infak edilsin» derse caiz olur. Çünkü «infak»
sözünü zikretmek, Mescidi Haram'ın maslahatlarına sarfedilmek üzere kesin bir ifade ile vasiyet
etmek gibi olur. İmam Muhammed'e göre ise Mescidi-Haram'a birşey vasiyet etmek sahihtir ve
vasiyet edenin sözünü tashih için Mescidi Haram'ın maslahatlarına sarfedilir.
«Caizdir ilh...» Ve o vasiyet at sahibine yapılmış olur. Haniye.
Ben derim ki: Haniye'nin bu ifadesi ile İtkânî'nin «bir kimse malının üçte birini filan kişinin binek
atının karnındakine infak edilmek üzere vasiyet etse. binek sahibi kabul ettiği takdirde caiz olur»
sözünden anlaşılmaktadır ki; hayvan sahibi vasiyet edilen şeyi bineğin karnındakinin
maslahatlarına sarfedebilir. Ayrıca onun, kendilerine vasiyetin sahih olduğu kimselerden olması
şarttır. Ve vasiyet reddi veya vasiden evvel ölmesi ile batıl olur. Düşün.
«O hayvanın satılması ile bâtıl olur» ölümü ile de batıl olur. Hâniye. Zâhir olan, bunun geçen her iki
meseleye de râci olmasıdır. Bunun delili şudur: o vasiyet, sahibi için olsa bile mana itibariyle
hayvanın sahibinin mülkiyetinde olmasına bağlıdır. Düşün.
Bir de ben Velvâliciye'de «at satıldığı zaman vasiyet batıl olur» sözünden sonra aynen şöyle
denildiğini gördüm : Çünkü bu vasiyet at sahibine yapılan vasiyettir. Bu şu meseleye benzer. Birisi
«Vallahi falan kişinin kölesi ile konuşmayacağım veya falan kişinin bineğine binmeyeceğim» dese
kölenin veya hayvanın satılması ile yemin batıl olur. Zira yemin izafe edildiği şeyin yok olması ile
batıl olur. Çünkü köle ile konuşmayacağım ve hayvana binmeyeceğim sözleri köle ve hayvan için
değil belki sahipleri içindir. Nitekim fukaha da bunu yemin bahsinde ele almışlardır. O halde bu
meselede de izafe mevcut olduğu müddetçe vasiyet bakidir. İzafenin ortadan kalkması ile vasiyet
de batıl olur. Şu kadar varki bu feri meseleden hemen önce şöyle denilmiştir: «Birisi falan kişinin
kölesine her ûy on dirhem infak edilmek üzere vasiyet etse, vasiyet caizdir ve vasiyet kölenin
satılması veya azadı halinde yine onundur.
«Ebu Yusuf ile Zâhiriye'nin ibaresi de şöyledir: İmam Muhammed demişlerdir ki, o vasiyet köle
içindir. Köle satılsa veya âzâd edilse bile yine kölenindir. Efendisi köleye yapılan vasiyeti birisine
sulh bedeli olarak verse, köle de buna icazet verse caizdir. Azâd edildikten sonra icazet verse
icâzeti batıldır. Bunu ve yukarda takdim ettiğimiz «Vârisin kölesine yapılan vasiyet caiz değildir.»
sözünü düşün. Çünkü o vasiyet hakikatte varis içindir.
«O evde oturabilir» Yani bir süre varisle nöbetleşerek oturur. «Vârisin, evin üçte ikilik kısmını «alma
hakkı yoktur.» Zira Musa lehin, başka bir malın ortaya çıkması veya elindeki kısmın harap olması ile
evin tamamında oturma hakkı sabittir. O zaman elindeki kısmın harap olması ile varise geri kalan
kısımda ortak olur.
«O evi varislerle paylaşabilir.» Yani musa leh taksimi mümkün ise evin kendisini müştemilatı ile
taksim hakkına sahiptir. Bu taksim nöbetleşe oturmaktan daha âdildir. Zira musa leh ile varis
arasında hem zaman hem de zât itibarı ile eşitlik mevcuttur. Nitekim Hidâye'de de böyledir. Bu
mesele «hizmet ve oturma ile vasiyet» bâbında gelecektir.
«O zaman kendilerine vasiyet eden her İki kişi buğdayı harmanlar ve koyunu yüzer» Şarihin burada.
tesniye elifi ile «buğdayı harmanlarlar ve koyunu yüzerler» demesi gerekirdi. H.
Ben derim ki: Şârihin Zahiriye'de olduğu gibi «pamuğu da atarlar» sözünü eklemesi gerekirdi.
Çünkü maksat vasiyet edilen iki şeyi birbirinden ayırmaktır. Ama susamın yağını bir kişiye
küspesini de başka birine, sütteki kaymağı bir kişiye ayranı da başka birine vasiyet etmesi böyle
değildir. O zaman masraf, yağ ve kaymak sahibine ait olur. Çünkü maksat sadece susamdan ve
sütten yağ çıkarmaktır. Bununla da diğer ortağın hissesi değişir. O halde onun çıkarılması. ona ait
olur.
Eğer vasiyet edilen koyun canlı ise, kesme ücreti yalnız eti vasiyet edilen kimseye aittir. Çünkü
kesim deri için değil et için olur. Velvâliciye'de de böyle denilmiştir.
«Ramazan ayında ilh...» Ramazan ayını tahsis etmesi aydınlatma Ramazan'da daha fazla olduğu
için olabilir. Yoksa Ramazan dışındaki aylar da Ramazan gibidir. Bu, ihtiyaç miktarı ile kayıtlanır
mı? Buna bakılsın. Ayrıca ben Bezzâziye'de gördüm ki: Eğer «malımın üçte biri Allah yolunadır»
dese, o mal savaş için sarfedilir. Eğer ondan yolda kalmış bir hacıya verseler yine caiz olur.
Nevâzil'de şöyle denilmiştir: «Mescid için vasiyet edilen şeyin mescidin lambasına sarfedilmesi
caizdir. Ancak bu Ramazan'da da diğer aylarda da sadece bir lambaya sarfedilir. İşte bu ifade ile
ihtiyaç miktarı tayin edilir. T.
«Kâbe fakirlerine sarfedilir.» Vetvaliciye ve diğer kitaplarda ise «Mekke fakirlerine denilmiştir.»
«Mescid-i Nebevî'ye ve mescid-i Aksa'ya vasiyet edilenin hükmü de aynıdır.» Ben derim ki:
Müctebâ'dan naklen, Minah'ta yer alan ifade: «Ve Beytü'l-Makdes'e» şeklindedir. Bu meselenin
özeti şudur: Mescide vasiyet hususunda iki görüş vardır: Bir görüşde sahih olmadığına, diğerinde
sahih olduğuna hükmedilmiştir: Nitekim Zimminin vasiyetleri faslından hemen önce bunun tafsilatı
gelecektir.
Mescide yapılan vasiyeti sahih kabul eden görüşe göre vasiyet edilen şey mescidin menfaatlerine
mi yoksa etrafındaki fakirlere midir? İmam Muhammed birincisi ile hükmetmiştir. Fukahanın
sözlerinde şarih gibi görünende budur. İkincisine gelince; Müçteba'da bunun sahih olmadığı açıkça
ifade edilmiştir. Buna hükmedenler de İmam Azam ile Ebû Yusuf'tur. Şu kadar var ki «Mescide sarf
edilmek üzere malımı infak ettim» dese fukahanın ittifakı ile bu caizdir.
İmam Muhammed mescide yapılan vasiyeti kayıtsız şartsız caiz görmüştür. Çünkü onu, vasiyet
eden kişinin bizzat mescidi değil, mescidin maslahatlarını irade ettiğine hamletmiştir. Böylece
vasiyet eden kişinin sözü sahih kabul edilmiş olur. Zira Vasiyet eden kişi mescidi ister belirtsin
İster belirtmesin mescid malik olamaz.
İleride geleceği gibi, Bahr sahibi de bununla fetva vermiştir.
Beytü'l-Makdis'e gelince, onun hükmü mescidi Nebevininkinden ayrı olduğu zannedilmesin. Hatta
bezzâziye sahibi metindeki hükmü İmam Muhammed'e isnad etmiştir. Anla.
Mescide yapılan vasiyetin Ezher'deki gibi mescidin etrafındaki fakirlere yapılmış olduğu şeklinde
fetva verilmesi gerekir. Sâihanî de bu meseleyi böyle tahrir etmıştir. Vehbâniye şerhmde olana bak.
«Onlardan başkasına sarfedilmesi caizdir.» Hulasâ'da şöyle denilmiştir: «Kûfe fakirlerine vasiyet
edilirse, efdal olan, onlara sarfedilmesidir. Ama onların dışındakilere verilirse yine caizdir. Bu Ebû
Yusufun görüşü olup, bununla fetva verilir.»
Ben derim ki: Ebû Yusuf'un görüşü, fukâhanın nezirde zamanın mekanın dirhemin ve fakirin nazarı
itibara alınmaması hükmüne uygundur.
«Vasiyet edenin varîsinin olur.» Çünkü, kölenin rakabesi onun mülkündedir. Vetvâliciye. Ama o
kölenin nafakası mescidin vakfiyesinden mi verilir? Zeyd'e hizmet etmek üzere vasiyet edilen
kölenin nafakasının Zeyd'e ait olması gibi... Bu hususu ben görmedim.
«Hayır işlerinde kullanılmak üzere ilh...» Zahiriye'de denilmiştir ki: Temlik olmayan herhangi bir
vasiyet hayır işlerindendir. Hatta onu vakfın tamirine ve mescidin lambasına sarfetmek caizdir,
mescidin süslenmesine sarfetmek ise caiz değildir. Çünkü bu israftır.
M E T İ N
Bir kimse, ölümünden sonra halka üç gün yemek verilmesini vasiyet etse, vasiyeti batıldır. Ebu
Bekr el-Belhî'den naklen Hâniye'de böyle denilmiştir. Yine Haniye'de Ebu Cafer'den naklen ise
şöyle denilmektedir:
ölümünden sonra taziyede bulunanlara yemek verilmesini vasiyet etse, bu vasiyet malının üçte
birinde caizdir. Bu yemek, taziye için uzun müddet kalanlara ve uzun mesafeden gelenlere helâl
olur. Uzun zaman kalmayan ve uzun mesafeden gelmeyenlere ise helal değildir. Yapılan yemek
artarsa bakılır, eğer çok artmışsa tazmin edilir, değilse edilmez.
Ben derim ki: Musannıf birinci görüşü üç gün kaydı ile ağıtçı kadınların toplanıp yedikleri yemeğe
hamletmiştir. Bu takdirde o vasiyet, ağıtçı kadınlara yapılan vasiyet olur ki bu da batıldır. İkinci
görüşü de bunların dışındakilere yapılan vasiyete hamletmiştir.
FER'İ BİR MESELE:
Bir kimse cenaze namazını falan kişinin kıldırmasını veya ölümünden sonra başka bir yere
taşınmasını yada şöyle bir kumaş ile kefenlenmesini veya kabrimin sıvanmasını veya kabri üstünde
bir kubbe yapılmasını veya kabri yanında Kur'an okuyana muayyen bir şey verilmesini vasiyet etse
bu vasiyetlerin hepsi batıldır. Siraciye. Biz bu ferî meseleyi ileride tahkik edeceğiz.
Malının üçte birini (cihet belirtmeden) Allah için vasiyet etse batıldır. İmam Muhmmed ise bunun
caiz olup hayır yollarına sarfedileceğini söylemiştir.
«Falan kişiye bin dirhem vasiyet ettim ve bu da malımın onda biridir» dese musa lehe sadece bin
dirhem verilir.
«Bu cüzdandaki paranın hepsini falan kişiye vasiyet ettim ve bu da bin dirhemdir» dese ve içinden
ikibin dirhem gümüş, altın paralar ve mücevherler çıksa, eğer bunlar malının üçte birinden çıkarsa
hepsi musalehindir. Mûcteba.
Alacaklı olduğu kişiye, «öldüğüm zaman, senden olan alacaklarımdan berisin» dese, vasiyeti
sahihtir. Ama «ölürsen benim borçlarımdan verirsin» dese beri olmaz. Çünkü bunda muhatara
vardır.
Birisi hastalara birşey vasiyet ederse deli de o vasiyete dahil olur. Ulemaya yapılan vasiyetlere
Harezm beldelerindeki kelâm âlimleri de dahildir. Bizim memleketimizdekiler ise dahil olmazlar.
Akıllı kimselere vasiyet etse vasiyeti zâhid olan âlimlere sarfedilir. Çünkü hâkikatte akıllı olanlar
ancak onlardır. Dikkat et. Vasiyet edilen nesne vasiyet edenin veya varislerinin elinde vedia gibidir.
Sirâc.
İ Z A H
«Vasiyet batıldır» Câmiu'l-Fetâvâ'da denildiği gibi, esah olan bu vasiyetin batıl olmasıdır.
«Uzun müddet kalanlara ve uzun mesafeden gelenlere helâl olur.»
Bu konuda zengin ve fakir birdir. Hâniye, Mesâfenin uzunluğundan maksat evlerinde
geceleyememeleridir. Zahiriye. Yani evlerine aynı gün dönmek istedikleri takdirde evlerinde
geceleme imkanları olmamasıdır.
«Tazmin edilir ilh...» Zahir olan bunun, vasiyet edenîn malum bir miktar takdir etmediği zaman
böyle olduğudur.
«Musannıf birinci görüşü... hamletmiştir.» Yani metindeki, vasiyetin batıl olmasını.
«Üç gün kaydı ile ilh...» Musannıfın ibaresi ve Ebû Bekr el-Belhi'den naklen zikrettiği ifade «üç gün»
ile kayıtlıdır. Üçüncü günde ağıtçı kadınlar toplanırlar. O zaman da yemek verilme vasiyeti, onlara
yapılmış olur ki bu da batıldır. Zâhir olan bunun onların örflerinde böyle olduğudur. Musannıf sanki
bunu Ebu'l-Kasım'dan naklen Haniye'deki şu ibareden almıştır. «Musîbete uğrayanlara başlangıçta
yemek götürmek mekruh değildir. Çünkü onlar ölünün techizi ve benzeri şeylerle meşguldürler.
Ama onlara üçüncü gün yemek götürmek müstehap değildir. Çünkü üçüncü gün ağıtçı kadınlar
toplanırlar. o zaman da onlara yemek vermek mesiyete yardım etmek olur.»
Ben derim ki: Sâihâni yemek verilme vasiyetinin batıl oluşunu şöyle gerekçelendirmiştir: O,
insanlara yapılmış bir vasiyettir. İnsanlar ise sayılamazlar. Bu «Müslümanlara vasiyet ettim» dediği
zaman vasiyetinin batıl olmasına benzer.. Çünkü bu şekildeki vasiyetin lafzında ihtiyaca delalet
edecek birşey yoktur. O zaman bu vasiyet meçhula temlik olur ki bu da sahih değildir.
«İkinci görüşü de ilh...» ki bu, vasiyetin cevazına hükmeden görüştür.
Ben derim ki: Esah olanın, ancak birinci görüş olduğunu yukarda belirttik. Bunun zâhiri o vasiyetin
mutlak olarak batıl olmasıdır.
Fethu'l-Kadir'in cenazeler bahsinin sonundaki ifade de bunu teyid eder. Zira orada denilmiştir ki:
«Ölünün yakınlarının ziyafet vermeleri mekruhtur. Çünkü ziyafet kötü zamanlarda değil sevinçli
zamanlarda meşrudur. O halde böyle bir ziyafet çirkin bir bidattır. İmam Ahmed, Cerir bin
Abdullah'ın şöyle dediğini nakleder: Biz ölünün yakınları ile toplanmayı ve onların yemek
yapmalarını ağıt sayardık.»
Ölünün komşularının ve uzak akrabalarının, onun yakınlarına bir gün ve bir gece doyacakları
miktarda yemek hazırlamaları müstehaptır. Zira Peygamber (s.a.v.) «Cafer'in ailesine yemek yapın
çünkü onlar meşgul eden bir musibet gelmiştir» demiştir. Bu hadisi Tirmizi hasen. Hâkim ise sahih
kabul etmiştir.
«Bir kimse cenaze namazını falan kişinin kıldırmasını vasiyet etse ilh...» Bu vasiyetin batıl
olmasının sebebi şu olabilir: Böyle bir vasiyet velinin cenaze namazını kıldırma hakkını iptal
etmektedir.
«... Veya şöyle bir kumaş ile kefenlenmeyi vasiyet etse ilh...» Musannıfın «Mümeyyiz çocuğun
vasiyeti techizi dışında caiz değildir.» sözü üzerine söylediklerimize bak.
«Biz bu ferî meseleyi ileride tahkik edeceğiz» Yani «bir kölenin hizmeti ile vasiyet» faslından hemen
önce bu konuyu ele alacağız. Şöyle ki; muhtar olan; kabirlerin sıvanmasının ve kabirlerin yanında
Kur'an okunmasının mekruh olmadığıdır. O halde bu husustaki vasiyetin batıl olmasına hükmetmek
bunların mekruh olmalarının hükmüne mebnidir. Bu husustaki tafsilat ileride gelecektir.
«İmam Muhammed ise caiz olup, hayır yollarına sarfedileceğini söylemiştir.» Yukarda müftabih
olan görüşün İmam Muhammed'in görüşü olduğunu Zahiriye'den naklen beyan ettik. Çünkü herşey
Allah için olsa bile, bundan murad Allah'ın zatı için sadakadır. Zira durum onun sözünün tashihine
karinedir.
«Falan kişiye bin dirhem vasiyet ettim dese ilh...» «Malımın üçte birini vasiyet ettim, o da bindir»
dese vasiyet edilen kişiye, neye varırsa varsın malın üçte biri verilir. Çünkü onun «o da bindir»
sözüne ihtiyaç yoktur. Velvâliciye.
«Şu evdeki hissemi Vasiyet ettim, o da üçte biridir» dese ve evin yarısının ona ait olduğu meydana
çıksa evin yarısı musa lehindir. «şu evde olanın hepsini vasiyet ettim, o da bir ölçek yemektir» dese
ve orada daha fazla olduğu anlaşılsa hepsi musalehindir. «Bir ölçek buğday veya arpa» dese ve
söylediğinden fazla çıksa yine hepsi musâ lehindir. Bu konunun özeti şudur: İşaret ile birşey
vasiyet etse ve sonra onu sözle takdir etse ister takdir ettiği meblağa uygun olsun ister olmasın
vasiyeti sahihtir. Bu vasiyetin sıhhati şöyle gerekçelendirilmiştir: Vasiyet eden ikişi icap ve temliki
mutlak olarak üçte bire ve cüzdandaki paranın hepsine izafe etmiştir. O zaman izafesi sahihtir.
Ancak hesapta yanılmıştır. Bu yanılması da icâba mani değildir. Ama satım bunun aksinedir, çünkü
bu durum satımda sahih değildir. Mebi ancak bilinen bir meblağ olduğu takdirde, satış o miktarda
gerçekleşir. Bu meselenin tamamı Vehbaniye şerhindedir. Oraya müracaat et.
«Vasiyeti sahihtir.» Zira Kınye'de denildiği gibi vasiyeti şarta bağlamak caizdir. Benim Kınye'de
gördüğüm şöyledir: «O söz, vasiyet olarak sahihtir. Yani o söz ibra değil. vasiyettir. Çünkü onu
kendi ölümüne bağlamıştır.»
«Eğer ölürsen ilh...» Bu söz Kınye'nin muhtasarında, bazı kitaplara isnad edilmiştir. Sonra orada şu
da zikredilmiştir: «Sen ölürsen bana olan borcundan berisin» şeklinde olursa, lâyık olan o borçtan
kurtulmuş olmamasıdır. Kınye sahibi bunu Fusûl ve diğer kitaplardan almıştır. Şöyle ki: Birisi
borçlusuna «eğer ölürsen bana olan borçlarından birisin» dese sahih olmaz. Çünkü bu vasiyeti
sonu belli olmayan bir şeye bağlamadır. Yani ibranın gelecekteki bir şeye bağlanması sahih
değildir. Yukarda da geçtiği gibi vasiyet bunun aksinedir. Burada tehlikeden murad vukuun
beklenen. malum bir şeye bağlamaktır. ölüm ve «yarın»ın gelmesi gibi vukuu gerekli olan bir şey
olsa bile aynıdır.
Musannıf bununla, ibrayı olacak bir şeye bağlama meselesini dışta bırakmıştır. Mesela borçlusuna
«Eğer senden alacağım varsa seni ondan beri ettim» dese sahihtir. Nitekim bunun tamamı hibe
kitabının sonunda geçmiştir. Oraya müracaat et.
«Harezm beldelerindeki ilh...» Şom ve Mısır bölgelerindekiler de aynıdır. Salhânî. Çünkü
Harezm'deki kelâm âlimleri şüpheli şeylere uymayıp, onları öğrenirler ve inanılması vacip olan
şeyleri de bilirler. Diğer beldelerdeki kelâm âlimleri ise filozofların müslümanların itikadlarını
karıştıracak şüphelerini zikreder ve kimseyi onlardan uzaklaşmaya teşvik etmedikleri gibi onları red
de etmezler. Şüphesiz onlar bu özellikleri taşıdıkları zaman hem delalettedirler hem de delalete
sevkederler. Onların ilmi ilâhiden de hiçbir payları yoktur. T.
«Dikkat et» Nüshalarda aynen böyledir. Ama bunun doğrusu «Kınye»dir. Zira Minah'ta da belirtildiği
gibi bu Kınye'nin ibaresidir. Böyle olmazsa bunun Sirâc'ın ibaresi olduğu zannedilir. T.
«Vedia gibidir. » O zaman vasiyet edenin veya varisinin elinde teaddi olmadan helak olursa onlara
tazmin ettirilmez. Ama eğer bunlar tarafından helâk edilirse, eğer vasiyet eden helak etmişse bu
vasiyetinden rücû olur. Vâris musa lehin kabulünden evvel veya sonra istihlak etmişse o zaman
varis onu tazmin eder. T.
Sirâc'ın ibaresi ise, Minah'ta metindeki «vasiyetin kabulü ancak vasiyet edenin ölümünden sonra
sahihtir.» sözünün şerhinde zikredilmiştir. Oraya müracaat et. Allah en iyisini bilendir.