ŞİRKET: ORTAKLIK
BAHSİ
METİN
Şirketin
(ortaklığın) mefkûdla münasebeti emânet cihetindendir. Bazen şirket, mefkûdün
malında da gerçekleşir. Nitekim mefkûd hayatta iken ona miras bırakan kimse ölüp
malının ortak bulunduğu surette böyledir.
Şirket lafzı,
meşhur olan kavle göre şın'ın esresi ve râ'nın sükûnü iledir. Lügatta,
karıştırmak mânasınadır. Şirket akdine, şirket adı verilmiştir. Çünkü akid
malların karıştırılmasına sebeb olur.
Şeriatta, şirket en
az iki kişinin sermayede ve kârda ortak olmak üzere aralarında yaptıkları
akidden ibarettir.
Şirket-i ayn'nın
rüknü iki malın birbirine karışmasıdır. Şirket-i akdin düknü ise şirketi ifade
eden lâfızdır. Şirketin câiz olmasının şartı üzerine akid yapılan malın şirketi
kabul eder olmasıdır.
Şirket iki
kısımdır: Biri şirket-i mülktür, iki veya daha çok kimselerin bir ayna veya onu
hıfza veya alacağa, mirâs veya satın alma gibi mülk sebeblerinden biri ile cebrî
veya ihtiyarî hangi sebeble olursa olsun mâlik olmalarıdır. İsterse arka arkaya
mâlik olsunlar: Nitekim bir kimsenin bir şey satın alıp sonra onda başka bir
şahsı ortak kılması böyledir.
Hıfza mâlik olmaya
misâl: İki kimsenin hânesine rüzgâr bir elbiseyi atsa, hıfzında ortak olurlar.
Alacağa mâlik olmaya misâl, iki kimsenin ortak oldukları bir elbiseyi bir şahsa
parasını sonra almak üzere satmalarıdır. Artık o elbisenin parasını o şahıstan
ortak olarak almaya mâlik olurlar. Bunlardan hangisine o şahıs elbisenin
parasını verirse, diğer ortağın alınan paranın yarısını ondan alma hakkı vardır.
Bu mesele sulh bahsinde gelecektir. Böyle ortak olanlardan birisi hissesi kadar
alacağını alıp alıp bu almış olduğu meblağın yarısını diğer ortağının
alamamasının çaresi: Borçlunun bu ortağa hissesi kadar alacağını hibe etmesidir.
Alacaklının da hissesi kadar alacağı borçluya bağışlaması ve zimmetini borçtan
beri kılmasıdır.
Şirket-i mülkde,
ortaklardan her biri diğerinin hissesinde zarar veren tasarrufdan sakınmakda
yabancı gibidir. Çünkü şirket-i mülk, vekâleti tezammun etmemektedir. Buna göre
ortaklardan biri hissesini ortağından başkasına ortağının izni olmadan satsa
sahih olur. Ancak buğday ve arpa gibi mallarını kendileri karıştırdıkları
surette hissesini ortak olan bina, ağaç, ekilmiş ekin gibi şeylerdeki hissesini
ortağının izni olmadan başkasına satması sahih değildir. Kuhistâni. Bu bahsin
tamamı İmâdiyye'nin otuzuncu faslındadır. Fetâvâ-i İbn-i Nüceym'de de böyle
yazılıdır.
Yine Fetavâ-ı İbn-i
Nüceym'in alış veriş bahsinde iki yaprak sonra yazılmıştır ki, ekili olan kavun,
karpuzdaki hissesini ortağından izinsiz satması caiz değildir. Fakat bu fetâvâda
yine iki yaprak sonra "Arazi-i muhterekede (kiralayanlar tarafından üzerine bina
yapılmak veya ağaç dikilmek üzere her sene bir meblağ karşılığında kiraya
verilmiş arazidir ki, kiralayanlar takdir edilmiş arazinin kirasını her sene
arazi sahibine vererek o araziyi ellerinde bulundururlar.) ortak yapılmış
binadaki veya ortak dikilmiş ağaçlardaki hissesini ortağından başkasına olsa
bile satması câizdir." diye zikredilmiştir. Dikkat et karıştırılmış ve karışmış
olan ortak mallarda ortaklardan birinin kendi hissesini satması ancak diğer
ortağının izniyle câiz otur.
İZAH
"Şirket ilh..."
Şirketin meşru olması kitab, sünnet, icmâ-ı ümmet ve akılla sâbittir. Fukahâ,
şirketi ifade eden delilde ihtilâf etmişlerdir. Fakat Fetih'de: "şübhe yok ki;
şirketin meşru' olması, sâbit olma cihetinden pek açıktır. Çünkü Peygamber
Efendimiz (S.A.V.) zamanından bugüne kadar hiç kesilmeden şirket kurulması devam
edegelmiştir. Bundan dolayı şirketi muayyen bir hâdîs-i şerifle isbat etmeye
ihtiyaç yoktur." diye yazılıdır.
"Emânet
cihetindendir ilh..." Mefkûdun malı hazır olan kimsenin elinde emanet olduğu
gibi iki ortaktan birinin malı da diğerinin elinde emânettir.
Bahır.
"Bazen şirket
mefkûdun malında da gerçekleşir ilh.. " Mefkudun babası ölüp geride kendisiyle
değer bir kardeşini bıraksa mefkud hayatta olduğu takdirde tereke kardeşiyle
ortak olur.
"Şirket lügatta,
karıştırmak mânâsınadır ilh..." Fetih'de zikredilmiştir ki; şirket lugatta: İki
hissenin birbirinden ayrılmayacak surette karıştırılması veya karışması
mânasınadır.
"Şirket akdine,
şirket adı verilmiştir ilh..." Şirketin akidde kullanılması mecazdır. Çünkü
akid, şirketin sebebidir.
"Şeriatta ilh..."
Fukahânın kelâmından anlaşılmıştır ki; şirketin lügavi manâsı ile şer'î mânâsı
birdir. Çünkü şeriatta şirket, karıştırmak mânasında hakikat, akid manâsında
mecâzdır. Şirket şirket-i akid ve şirket-i mülk kısımlarına ayrılır. Şirket-i
mülk malların karıştırılması veya karışmasıyla meydana
gelir.
Şirket-i akid de,
şirket-i mufavaza, ve şirket-i inân kısımlarına ayrılır
"Şirketi ifade eden
lâfızdır ilh..." Yani şirket-i akdin rüknü icab ile
kabuldür.
"Üzerine akid
yapılan malın şirketi kabul eder olmasıdır ilh..."
Bu ifade ile nikâh
ve vakıfdan ihtiraz edilmiştir
"Alacağa
ilh..."
= Sahih olun kavle
göre alacağa mâlik olunması =
Birden fazla
kimselerin bir veya müteaddit şahıs üzerinde olan ve birbirine müsavi veya
farklı mikdarda alacakları hakikaten veya hükmen bir sebebden meydana gelmiş
olursa, bu alacak o kimselerin arasında şirket-i mülk ile ortak bir alacak
olur.
Bazı fukahâ:
"Alacak şer'î bir vasıf olup mâlik olunmaz .." demişlerdir. Bazı fukahâ ise:
"Alacağa şeran mâlik olunur. Bundan dolayı alacak sahibinin alacağını borçlusuna
hibe etmesi câizdir." demişlerdir. Fakat buna "Hibe etmek borçlunun zimmetindeki
borcu düşürmekten mecâzdır. Bundan dolayı olacağın borçludan başkasına hibe
edilmesi câiz değildir." diye cevap verilmiştir. Ama sahih olan olacağa mâlik
olunmasıdır. Bundan dolayı ortaklardan biri hissesinin yerine meselâ, elbise
gibi bir şey üzerine sulh olsa o elbise iki ortak arasında müşterek
olur.
"Mülk sebeplerinden
biri ile ilh..." Yani mülk sebeplerinden biri ile meydana gelen şirket-i mülk
cebrî ve ihtiyarî olmak üzere iki kısma ayrılır. Mirâs gibi veya malların
birbirinden kolaylıkla ayrılmayacak surette karışması gibi bir sebeple meydana
gelip ortakların fiilleri ile sâbit olmayan şirket, şirket-i cebriyyedir. Hibe
edilme, satın alma kâfirin malını istilâ etme gibi ortakların fiilleri ile sâbit
olan şirket, şirket-i ihtiyariyyedir.
"Diğerinin
hissesinde zarar veren tasarruftan ilh..." Ortaklardan biri kaybolduğu zaman
diğer ortak, ortak oldukları evden, hizmetçiden veya araziden faydalanabilir.
Bunlardan faydalanmada ortağın hissesine zarar verme
yoktur.
"Kendileri
karıştırdıkları surette ilh..." Arpa, buğday gibi mallarını kendileri
karıştırdıkları surette hissesini ortağının izni olmadan başkasına satması sahih
değildir.
Fark şöyledir: İki
kimse buğday satın alsalar veya buğday kendilerine mirâs kalsa, buğdayın her bir
tanesi aralarında ortak olur. Bu takdirde ortaklardan her birinin hissesini
yaygın olarak ortağına veya başkasına satması câiz olur. Ama iki kimse
buğdaylarını karıştırmak veya buğdayların karışmasıyla ortak oldukları takdirde
buğdayın her bir tanesi bütün cüzüyle birinin mülkü olur, diğeri onda ortak
olmaz. Bu takdirde ortaklardan biri hissesini başkasına satarsa, teslime ancak
ortağının hissesi ile karışmış olarak kâdir olacağından, ortağın iznine bağlı
olur. Ortağına sattığı takdirde teslim ve tesellüm vardır.
Ben derim ki: Ortak
olan binadakî veya ağaçtaki hisseyi yahut ortak olan hâneden bir odanın
satılması gibi ortağa yahut satana yahut satın olana zarar veren satış da
sonradan karıştırılmış arpa ve buğdayda olduğu gibi ortak olan kimseden
başkasına câiz değildir.
"Ortak olan bina,
ağaç, ekilmiş ekin gibi şeylerdeki hissesini ilh..." Yani ortak olan bina, ağaç,
ekilmiş ekin gibi şeylerdeki hissenin ortaktan başkasına satıldığı takdirde
satış durdurulur. Eğer ortağı satışa izin verirse satış sahih olur, izin
vermezse sahih olmaz. Çünkü binanın yıkılması, ağacın sökülmesi ortağa zarar
verir.
"Fetâvâ-i İbn-i
Nüceym İlh..."
= Binadaki ve
dikili olan ağaçlardaki yaygın hissenin satılması hakkında
=
İbn-i Nüceym
fetâvâsının alış - veriş bahsinde: "İki ortaktan birisi binadaki hissesini
ortağından başkasına satsa caiz olmaz, ortağına satarsa caiz olur. Ekilmiş
ekindeki hissesini ortağının rızası olmaksızın başkasına satsa caiz olmaz." diye
fetva verilmiştir.
Fetava-i
Hayriyye'de zikredilmiştir ki; fukaha: "Binadaki ve ağaçlardaki hissenin
ortaktan başkasına satılması caiz değildir." diye
açıklamışlardır.
"Ekili olan kayın,
karpuzdaki hissesini ilh..." Fetâvâ'yı İbn-i Nüceym'de bildirildiğine göre,
İbn-i Nuceym'e: "Ortak olarak kavun, karpuz eken iki kimseden birisi, hissesini
ortağının rızası olmadan muayyen para karşılığında başkasına satsa, bu satış
caiz olur mu olmaz mı?" diye sorulmuş, o da: "Bu satış caiz olmaz" diye cevap
vermiştir. Bu satış kavun, karpuz olgunlaşmadan önce olduğu takdirdedir. Zira bu
surette kavun, karpuzun toplanmasıyla ortağı zarar görür.
Camiu'l-Fusuleyn'de
zikredilmiştir ki; ortaklardan birisi kavun, karpuzdaki hissesini ortağının
rızasıyla başkasına satsa, bakılır: Kavun, karpuzun toplanması ortağının
hissesine zarar verirse, bu satış caiz olmaz. Ortağı satışa izin verdikten sonra
caiz olmayabilir. Çünkü kavun, karpuzun toplanmasında kendisine zarar vardır.
İnsan zararı yüklenmeye cebrolunmaz. Eğer kavun, karpuzun toplanması ortağının
hissesine zarar vermezse bu satış caiz olur.
"Fakat bu fetavada
yine iki yaprak sonra ilh..." Fetava-yı Hayriyye sahibi Fetava-yı Nüceyın'e
dayanarak onun gibi fetva vermiş ve sebebini şöyle açıklamıştır: Bana
"Ortaklardan biri araziyi muhtekerede dikili olan ağaçlardaki hissesini
başkasına satıp, arazideki hissesini satın alana bildirse, bu satılan ağaçların
sökülmesini isteyen bulunmadığı için diğer ortaklar zarar görmeyeceğinden bu
satış caiz olur mu, olmaz mı? diye soruldu, ben de: "Satılan ağaçların
sökülmesi, istenmediği için ortaklar zarar görmeyeceğinden bu satış caizdir"
diye cevap verdim.
Fetava-yı Şeyh Zeyn
bin Naceym'de zikredilmiştir ki; Zeyn bin Nüceyme "İki ortaktan birisi araziyi
muhtekerede dikili olan ağaçlardaki veya binadaki hissesini ortağından başkasına
satsa, bu satış caiz olur mu, olmaz mı?" diye sorulmuş, o da "caiz olur" diye
cevap vermiştir. Keza hissesini ortağına satması da caizdir. Bu satışın caiz
olmasının sebebi araziyi muhtekerede ağaçların sökülmesini isteyen bulunmadığı
içindir.
İbn-i Müceym'in iki
sözü arasında muhalefet yoktur. Çünkü ortaklardan birinin hissesini başkasına
satmasının caiz olup olmaması, zarar verip vermemesine bağlıdır. Bundan dolayı
Tarsûsi, bu nakillerden anlaşılmıştır ki; "Ekilmiş ekinde meyvede, kavun,
karpuzdaki hissenin başkasına veya ortaklardan birine satılması câiz değildir.
Eğer ortak satışa razı olursa bazı fukahâya göre; bu satış câiz değildir. Bazı
fukahâya göre ise câizdir." demiştir.
Bana öyle geliyor
ki, "satış caiz değildir" diyen fukahânın sözü, satın alan kimsenin ortağı
ağaçları sökmeye cebretmesi üzerine hamledilir. "Satış câizdir" diyen fukahânın
sözü ise satın alan kimsenin, ortağı ağaçları sökmeye cebretmemesi üzerine
hamledilir ve bu suretle "satış câiz değildir" diyen fukahâ ile "satış câizdir"
diyen fukahânın kavillerinin arası bulunmuş olur. Nitekim fukahâ: "Bir kimse
ekili ve olmamış ekininin yarısını bir şahsa satsa câiz olmaz. Çünkü satın alan
şahıs ekinin biçilmesini isteyeceğinden satan kimse satmamış olduğu diğer
yarısında zarar görür. Eğer satın olan şahıs ekini biçmek isterse satanın
hakkını korumak için biçmesine müsaade edilmez. Satın alan veya satan bu satışı
bozmak isterse satış bozulur. Çünkü satış zâten fâsiddir. Eğer satın olan ekinin
biçilme zamanına kadar beklerse, ortağına zarar verme kalmadığı için satış câiz
olmuş olur." demişlerdir.
İki kimsenin ortak
bir tarlaları bulunup oraya ekin ekseler, henüz ekin olmadan ortaklardan biri
tarlayı değil elindeki hissesini ortağına satsa bir rivâyete göre, câizdir,
diğer rivâyete göre câiz değildir. Fukahânın çoğu câiz olmayan rivâyeti tercih
etmişlerdir. Fakat câiz olmayan rivâyet, olanın satın aldığı sehmi hemen biçmeğe
zorlanıp zarar görmesi üzerine hamledilmiştir. Nitekim arazi sahibi arazisini
ortak ekene olmamış ekin veya meyvedeki hissesini satsa câiz olmaz. Çünkü arazi
sahibi ortağından olmamış ekin veya meyvenin biçilmesi veya toplanmasını hemen
isteyebilir de ortağı zarar eder. Ama ortağı arazi sahibine olmamış ekin veya
meyvedeki sehmini satsa ittifakla câizdir. Ağaç fidanlarının hükmü de ekilmiş
ekin gibidir.
Bu zikrolunan
ihtilâfların hepsi henüz ermemiş ekin ve meyvelerin satılması hakkındadır. Ermiş
olan ekin ve meyvelerin satılmasının câiz olmasında ihtilaf yoktur. Kesilecek
hale gelmiş ağaçların satılması caizdir, kesilecek hale gelmemiş ağaçların
satılması câiz değildir.
Velhâsıl:
Ortaklardan biri kesilme haline gelmiş ağaçlardaki hissesini ortağına yahut
ortağının izni olmasa bile başkasına satması sahihdir. Çünkü bu ağaçların
kesilmesiyle ortağı her hangi bir zarar görmez. Kesilme haline gelmemiş
ağaçlardaki hissesini ortağının izni olmadan başkasına satması caiz değildir.
Ortağının izni ile satarsa bakılır: Eğer satın alanın muradı ortağı ağaçları
kesmeye icbar etmek olursa satış caiz olmaz. Satın olanın böyle bir muradı
olmayıp ağaçların kesilme zamanına kadar beklerse bu satış câiz olur. Arâziyi
muhterekede olan ağaçlar da böyledir. Çünkü bu ağaçlar kesilmek için değil bâki
kalması için dikilmiş olduğundan ortaklardan biri zarar görmez. Hatta
ortaklardan biri ağaçları kesilme zamanı gelmeden önce kesmek istese, müsaade
edilmez.
Ortak olan binaya
gelince: Bu binanın arsası ya her iki ortağın mülkü olur veya başkasının mülkü
veyahut ortaklardan birinin mülkü olur. Arsa iki ortağın mülkü olduğu takdirde,
ortaklardan birinin yalnız binadaki hissesini diğer ortağının izniyle olsa bile
yabancıya satması caiz değildir. Çünkü satan kimse satın alan kimseden binayı
yıkmasını isteyebilir. Eğer hissesini ortağına satarsa, bir rivâyete göre
câizdir diğer rivâyete göre câiz değildir. Ebulleys caiz olmayan rivâyeti
seçmiştir. Çünkü satan ortak, binayı satın alan ortağından arsadaki hissesinin
boşaltılmasını isteyebilir. Arsa başkasının mülkü olduğu takdirde ortaklardan
birinin arsadaki hissesini ortağından başkasına satması câiz değildir. Çünkü
binadaki satılan hissenin teslim edilmesi ancak binanın yıkılmasıyla mümkün olur
ki, bu da ortağına zarar verir. Binadaki hissesini ortağına satarsa câiz olur;
Fakat câiz olması, satın alan zarar görmediği takdirdedir. Şöyle ki: iki kimse
bir arsayı muayyen bir müddet bina yapmak için iâre (ödünç) alsalar ve müddet
tamam olduktan sonra ortaklardan biri, binadaki hissesini diğerine satsa bu
satış câizdir. Çünkü satan ortağın arsada hakkı kalmadığından satın alan
ortağından binanın yıkılmasını taleb etmesi mümkün değildir. Fakat kiraladıkları
bir arsaya yapmış oldukları binadaki hissesini ortağına satarsa, bu satış caiz
değildir. Ancak arsadaki hissesini binadaki hissesini satmadan önce ortağına
kiraya verirse, bu satış câiz olur.
Kezâ; gasbetmiş
oldukları arsaya bina yapmış olan iki kişiden biri hissesini ortağına, hatta
ortağından başkasına satsa bile bu satış câiz olur. Çünkü gasbedilmiş arsadaki
bina yıkılmış hükmündedir. İhtikâr da bunun gibidir. Yani şer'î bir ücret
olmaksızın her sene muayyen bir meblağ karşılığında elde bulundurulan arsa da
gasbedilmiş arsa hükmündedir. Böyle bir arsaya bina yapmış olan iki kişiden biri
hissesini ortağına veya başkasına satsa câiz olur. Zira bu arsadaki bina da
yıkılmış hükmündedir.
Arsa ortaklardan
birinin mülkû olduğu takdirde ortaklardan biri -gerek arsa sahibi gerekse diğeri
olsun- binadaki hissesini ortağından başkasına satarsa câiz olmaz; ortağına
satarsa câiz olur. Çünkü bu arsadaki bina ibaha yoluyla olduğundan yıkılmaya
müstehiktir. Fakat iki ortaktan birinin mülkü olan araziye ortak olarak ekilen
ekin böyle değildir. Çünkü bu ekin müzaraa yoluyla ekilmiş olduğundan lazım olan
bir akiddir. Artık ekin biçilme zamanına kadar kalmaya müstehiktir. Bundan
dolayı arazi sahibi olmamış ekindeki hissesini ortağına satsa câiz olmaz.''Çünkü
arazi sahibi olmamış ekinin biçilmesini hemen isteyebilir de ortağı zarar eder.
Fakat ortağı olmamış ekindeki hissesini arazi sahibine satsa câiz olur. Çünkü
satan ortak, olmamış ekinin biçilmesini hemen isteyemeyeceğinden arazi sahibi
zarar etmez. Enfeu'l-Vesâil
Ben derim ki: Şimdi
imâretlerin her sene muayyen bir meblağ karşılığında uzun bir müddet için
kiralanmış olan vakıf arazilerine bina kurulması örf ve âdet olmuştur. Bu, bir
yerin uzun bir zaman kiralanmasını câiz gören mezhebe göre
yapılmaktadır.
Bir yer üzerinde
bina yapmak ve ağaç dikmek üzere her sene muayyen bir meblağ karşılığında
devamlı elde bulundurmak üzere kiralama muamelesine "ihtikar" veya "istihkâr"
denir. Bu şekilde kiralanan araziye de "arazi-i muhterekede" denir. Arazi-i
muhterekede ortak yapılmışbinadaki hissesini ortağından başkasına satabilmesi
için bu arazideki hissesinin kira bedelini veya araziyi sultaniyedeki tasarruf
hakkını satacağı kimseye selahiyetli bir kimsenin izniyle devretmesi lâzımdır.
Bu surette taraflardan hiç birisi zarar görmez. Çünkü binanın satılan hissesi
arazi ile beraber teslim edilmiş olur da satın olan kimse satan kimsenin yerine
geçmiş olur. Bu meselelerin tamamı kitabımız Ukûdu'd-dürriyye
Tenkihu'l-fetâvâ't-Hâmîdiyye'dedir.
METİN
Bir hânede ortak
olan iki kimseden birisi, o haneden muayyen bir odayı veya muayyen bir odadaki
hissesini satsa, diğer ortak için o satıcı iptal hakkı vardır. Çünkü satılan
hissenin taksimde ortağının hissesine düşme ihtimali bulunduğundan satmış olduğu
hissesi belli değildir.
Vâkıât'ta
zikredilmiştir ki; iki kişi aralarında ortak olan arsada ortak bir bina yapıp,
ortaklardan birisi yalnız binadaki hissesini ortağından başkasına satsa, câiz
olmaz. Çünkü bu satış iki şıktan hâli değildir
1 - Binadaki hisse,
arsa üzerinde bırakılmak şartıyla satılır. Bu ise câiz değildir, Bunda satın
alan için satıştan başka menfaat vardır. Sanki satışta arsanın kiralanması da
şart koşulmuş gibi olur. Bunda ise bir akdi, diğer bir akde sokma bulunduğundan
câiz değildir.
2 - Binadaki hisse,
yıkılmak şartıyla satılır. Bunda da hissesini satmayan ortağa zarar vardır.
Zarar ise şer'an yasaklanmıştır.
Fetâvâ'da
zikredilmiştir ki; bir kaç kimse arasında ortak bir koru bulunup bunlardan
birisi ayrılmamış hissesini satsa, ağaçların da kesilme zamanı gelip
kesilmesinde ağaçlara bir zarar olmazsa, satılması câiz olur. Taksim edildikten
sonra satın alanın ağaçları kesmesi câizdir. Çünkü taksim edilmesinde bir zarar
yoktur.
Nevâzil'de
zikredilmiştir ki; bir kimse arazideki hissesini değil ağaçlardaki hissesini
ortağının izni olmaksızın başkasına satsa bakılır: Eğer ağaçların kesilme zamanı
gelmişse satış câiz olur. Çünkü taksim edilmekle satın alan zarar
görür.
Yine Nevazil'de
zikredilmiştir ki; bir şahıs arsasını değil binanın arsa üzerinde bırakılması
şartıyla satsa, bu satış da fâsiddir. Bu meselelerin tamamı İmâdiyye'nin üçüncü
faslında zikredilmiştir.
Mal sahiblerinin
sun'u ve tesiri olmaksızın meselâ; iki kese parçalanıp içlerindeki paraların
birbirine karışmış olması gibi suretlerde mal sahiblerinden birinin izni olmadan
diğerinin satması câiz olmaz. Çünkü böyle karışma suretlerinde karışmış olan
şeylerin cüzlerinde her birinde ortaklık yaygın değildir. Fakat hamam, değirmen
köle ve hayvan gibi şeylerin karışmaları suretinde ortaklardan biri bunlardaki
hissesini ortağının izni olmadan başkasına satsa ittifakla sahih olur. Nitekim
musannıf bunu fetâvâsında beyan etmiştir.
Musannıfın
"Ortaklardan biri hissesini ortağından başkasına ortağının izni olmadan satsa,
sahih olur." ifadesindeki "satma" ile mülkden çıkarılma murad edilmiştir.
İsterse bu mülkden çıkarılma hibe veya vasiyet yoluyla olsun. Bu bahsin tamamı
"Errisâletü'l-mübareke fil eşyal'i-müştereke" adlı eserdedir. Bu risâle fetva
vermeye mübtelâ olan zevata fâidelidir. Dürer üzerine hâşiye yazan Vânî, şuf'ayı
da ziyade etmiştir, ona müracaat et!
Şirket-i mülk ile
müşterek maldan ortağının gâib olması halinde diğer ortağının faydalanması câiz
midir? Eğer ortak olan ev veya hizmetçi olursa bunlardan faydalanması câizdir.
Ortak olan arazi olursa bakılır: Eğer arazinin ekilmesi arazi için faydalı
olursa bundan faydalanması da caiz olur. Arazinin ekilmesi arazi için faydalı
olmazsa bundan faydalanması caiz olmaz. Ortak olan mal hayvan olursa bundan
faydalanması caiz olmaz. Bu bahsin tamamı Fusuleyn'in otuz üçüncü
faslındadır.
İZAH
"Diğer ortak için o
satışı iptal hakkı vardır ilh..." Ortağa bu iptal hakkının tanınmasına hâne
taksim edilirken ortağın zarar görmesi sebeb
gösterilmiştir.
"Yalnız binadaki
hissesini ilh..." Eğer arsadaki hissesiyle binadaki hissesini beraber satarsa
câiz olur. H.
"Nevâzil'de
zikredilmiştir ki ilh..." Nevâzil'de zikredilen bu mesele fetâvâda zikredilen
meselenin aynıdır. Fakat Nevâzil'de zikredilen suret daha açık olduğu için şârih
onu tekrar zikretmiştir. Bundan anlaşılmıştır ki ortaklardan biri korudaki
toprak ve ağaç hissesini ortaklarından başkasına satsa, her ne kadar ağaçların
kesilme zamanı gelmemiş olsa bile satış câiz olur. Çünkü ortaklardan biri,
diğerinden ağaçların kesilmesini isteyemez. Zira toprak kendi mülküdür. Bundan
dolayı birinin kendi hissesindeki ağaçları kesmesiyle diğerleri zarar
görmez.
"Nitekim musannıf
bunu fetâvâsında beyan etmiştir ilh..." Musannıfın fetâvâsında beyan edilen ile
bizim yukarıda aralarındaki farkı zikrettiğimiz karışmak ve karıştırmak
suretiyle ortak olan mal ile mirâs ve satın alma suretiyle ortak olan mal
meseleleri murad edilmiştir. Çünkü satışın sahih olması için satılan şeyin
teslim edilirken ayrılması şart değildir. Zira fukahâ hamam, değirmen, köle ve
hayvan gibi ayrılması mümkün olmayan ortak şeylerdeki hissenin satılmasının
sahih olduğuna ittifak etmişlerdir.
"Vâni ilh..." Yani
Dürer haşiyesi sahibi Vani, malların karıştırılma ve karışması suretlerinin
üzerine şuf'ayı da ziyade edip demiştir ki: Lâyık olan şuf'a suretinin de
istisnâsına işaret etmekti. Çünkü iki kimse, mirâs yoluyla bir araziye mâlik
olanlar, bunlardan birisi arazideki hissesini ortağından izinsiz satamaz. Bu
suret karışma suretinden hariç değildir. Bilakis cebri sebeble şirket
kabilindendir. Artık arazi kendilerine mirâs yoluyla intikal edince, her biri
hissesinde - her ne kadar ortağının şuf'a hakkı olsa bile - tasarruf
eder.
Ben derim ki:
Ortaklardan birisi, ortak olan maldaki hissesini ortağından başkasına ortağının
izni olmadan satsa, sahih olur." ifadesinden karışmışve karıştırılmış ortak
malların istisna edilmesi bunu teyid eder.
Velhâsıl, satışın
sahih olması ortağın iznine bağlıdır. Bu, şuf'ada hâsıl olmaz. Çünkü hânedeki
hissenin satılması - her ne kadar ortağın hâneyi şuf'a ile alma hakkı olsa bile
- sahihtir. Zira ortak şuf'a hakkını dâvâ ederse, onu satın almaya mâlik olur.
Şuf'a hakkını davâ etmeyip susarsa ortak satışa izin versin vermesin satılan
sehim satın alanın mülkü olarak baki kalır.
"Ortak olan ev veya
hizmetçi ilh..." Câmiu'l-Fûsuleyn'de zikredilmiştir ki; ortak bahçe
sahiplerinden birisi gaib olduğunda diğeri bahçeye bakar, meyveleri olduğunda
onları satar, kendi hissesini alır, ortağının hissesini saklar. Ortağı
geldiğinde ya satışa izin verir, parasını alır veya meyvelerinin kıymetini
ödettirir. Hazır olan ortak meyvelerin haracını verirse gaib olan ortağı adına
vermiş olduğu haraç teberru olmuş olur.
Ortak arazi
sahiplerinden birisi gaib olduğunda, hazır olan ortak arazinin hepsini ekse
arazi aralarında taksim edilir. Bu ekini eken ortağın hissesinde kalan kısım
hâli üzere bırakılır. Ekini eken ortağa gaib ortağın hissesinde kalan mikdarın
ekinlerini sökmesi emredilir. Sökmekle araziye noksanlık gelmişse, bu noksanlık
kendisine ödettirilir. Bu, ekin olgunlaşmadığı takdirdedir. Eğer ekin
olgunlaşmış veya olgunluğa yaklaşmış ise, gaib olan bu ekinden hisse alamaz.
Ancak ekmekle araziye noksanlık gelmiş olursa, hissesine düşen noksanı ekin eken
ortağına ödettirir. Çünkü ekin eken kimse, ortağının hissesini gasbetmiş
demektir.
Ben derim ki:
Camiu'l-Fûsuleyn'de zikredilen bu mesele ortakların ikisi de hazır olup biri
diğerinin izni olmaksızın kendi tohumlarıyla ektiği takdirdedir. Çünkü ortak
arazi, gaib olan ortak ile hazır olan ortak arasında taksim edilemez. Aynı
zamanda ortağının gaib olması halinde hâzır olan ortak araziyi gasbetmiş
sayılmaz. Gasbetmiş sayılsa, ekmiş olduğu ekin kendisinin olmaz. Evet, ekin
ekmek tarlaya noksanlık veriyorsa gasbetmiş sayılır. Çünkü Câmiu'l-Fûsuleyn'de:
"Ekin ekmek tarlaya faydalı olup noksanlık vermeyeceği bilinirse, hâzır olan
ortak arazinin tamamını ekebilir. Çünkü bu şekilde ekmede gaib ortağın delâleten
izni vardır. O halde, gaib olan ortak gelince o da arazinin tamamından hâzır
olan ortağın faydalandığı müddet kadar faydalanır. Eğer ekmenin araziye
noksanlık vereceği veya ekmemenin faydalı olup araziyi kuvvetlendireceği
bilinirse, hazır olan ortak arazinin hiç bir kısmını ekemez. Çünkü bu takdirde
gaib ortağın delâleten izni yoktur. Kezâ ortaklardan biri ölürse, diğer ortak
araziyi ekebilir." diye fetva verilmiştir.
Ben derim ki:
Kınye'de: "Hazır olan ortağın ekmiş olduğu, ortak mülke ücret vermesi lâzım
gelmez. Gâib olan ortağın ortak olan mülkü hazır olan ortağın kullandığı müddet
kadar kullanması da lâzım gelmez. Çünkü muhaye (ortak bir malı sıra ile
kullanma) husumetten sonra mu'teberdir. Bu, bâbın sonunda Manzûme'den naklen
zikredilecek söze muvafıktır. Fakat Câmiu'l-Fûsuleyn'de geçene
muhâliftir.
Hâniyye'den naklen
Tenvîru'l-Besâir'de zikredilmiştir ki; hâne de arazi gibidir. Gaib ortak dönünce
hâzır olan ortağın hânede oturduğu kadar oturur. Fukahâ bunu güzel görmüşlerdir.
İmam Muhammed'den de böyle rivâyet edilmiştir. Fetva da bunun üzerinedir. Bu
faslın tamamı Gasb bahsinde gelecektir,
"Bunlardan
faydalanması câizdir ilh..." Hâniyye'de zikredilmiştir ki; hâzır olan ortak
hânenin hepsinde hissesi mikdarı oturabilir. Diğer bir rivâyete göre, hâneden
hissesi kadar yerde oturabilir. Eğer binanın harab olmasından korkarsa, binanın
hepsinde oturabilir. İki rivâyet arasındaki fark:
Meşhur olan
rivâyete göre; hânenin yarısı hâzır olan ortağın olursa, binanın hepsinde
hissesi kadar müddet mesela: Altı ay oturur, İkinci rivâyete göre; hânenin
yalnız yarısında oturabilir. Bu, binanın hepsinde oturulmadığı takdirde bina
harab olmayacağına göredir. Eğer binanın harab olmasından korkarsa, binanın
hepsinde devamlı oturur.
Câmiu'l-Fûsuleyn'de:
"Hazır olan ortak, ortak köledeki hissesine göre köleyi hizmetinde kullanır."
diye yazılıdır.
"Ortak olan mal
hayvan olursa bundan faydalanması câiz olmaz ilh..." Çünkü hayvana binmede
insanlar farklıdır. Ortak evde oturma ve ortak köleyi hizmete kullanmada
insanlar farklı değildir. Ortak evde oturan bir kişi olursa bu doğrudur. Eğer
aile kalabalık olursa, şübhe yok ki evde oturmak hayvana binmekten daha çok
farklıdır. Kezâ ortak köleyi hizmette kullanmak da işin azlığı ve çokluğuyla
değişir.
Vehbâniyye
şerhinde: "Hazır olan ortak, yalnız ortak hayvana binmekten men edilmiştir.
Fakat köle, ev, bağ, bahçe gibi ortak olan şeyleri kullanmaktan men
edilmemiştir." diye zikredilmiştir.