UMRENİN
HÜKÜMLERİ
METİN
Ömürde bir defa
umre yapmak, mezhebe göre sünnet-i müekkededir. Cevhere sahibi vâcip olduğunu
sahihlemiştir. Biz deriz ki: Âyette emredilen, tamamlamaktır. Bu ise başladıktan
sonradır. Biz de ona kailiz.
Umre; 'ihram,
tavaf, sa'y ve tıraş olmak; yahut saç kısaltmaktan ibarettir. İhram şarttır.
Tavafın çoğu rükündür. Bunlardan başkaları vâciptir. Muhtar olan kavil budur.
Umre yapan, haccedenin yaptığını yapar. Umre senenin her mevsiminde caizdir. Ama
ramazanda yapılması menduptur.
İZAH
«Ömürde bir defa
umre sünnet-i müekkededir.» Yani onu bir defa yapan, sünneti yerine getirmiş
olur. Bir vakitle mukayyet değildir. Yalnız yasaklandığı sabit olmuş günler
vardır. Ramazanda yapılması efdaldir. Bu,umre yalnız başına yapıldığı zamandır.
Şu halde kırânın efdal olması buna aykırı değildir. Çünkü o umreye değil, hacca
ait bir iştir. Hâsılı: Umreyi en faziletli vechi ile yapmak isteyen, kırân haccı
ile birlikte umre yapmalıdır. Fetih.
Umreyi çok yapmak
mekruh değildir. İmam MâIik buna muhaliftir. Bilâkis cumhur ulemaya göre, çok
umre yapmak müstehaptır.
«Tavafların yedi
haftası bir umre gibidir» denilmiştir. Lübab şerhi.
«Cevhere sahibi
vâcip olduğunu sahihlemiştir.»Bahır'da şöyle denilmektedir: «Bedayi sahibi bunu
tercih etmiş ve İmamlarımızın mezhebinin bu olduğunu söylemiştir. Bazıları ona
mutlak olarak ' sünnet ' adını vermişlerdir. Ama bu, vücuba aykırı değildir.»
Rivayetten anlaşılan, sünnet olduğudur. Çünkü İmam Muhammed, umrenin tetavvu
olduğunu nâssan söylemiştir. Fetih sahibi buna meyletmiş ve delilleri
naklettikten sonra, "Vâcip ve nâfile olduğunu iktiza eden deliller çatışmıştır.
Binaenaleyh biri sabit olmayıp mücerret Peygamber (s.a.v.) iIe Ashâb'ının ve
Tâbiîn'in fiilleri kalmıştır. Bu da sünnet olduğunu icap eder; biz de buna kail
olduk." demiştir.
«Biz deriz ki:
Âyetle emredilen tamamlamaktır.» Bu bir mukadder sualin cevabıdır. Onu
Gâyetü'l-Beyân sahibi vâcip olduğuna delil getirmiş; sonra Şârih'in dediği gibi
cevap vermiştir. Sonra bu tamamlamaktan murad, haccla umrenin kendilerini, yani
fiillerini tamamlamak olduğuna göredir. Fakat bundan vasfın ikmali kast
edilirse, cevaba hacet yoktur. Çünkü bu mânâya tamamlama vâcip olmadığına
ittifak vardır. Bahır sahibinin naklettiği, "Sahabe tamamlamayı, hacc ve umreye
ailesinin avlucuğundan ve uzak yerlerden ihrama girmekle tefsir etmişlerdir."
ifadesi buna göredir. Şu halde bu husustaki emir bil ittifak nebd içindir;
umrenin vâcip olduğuna delâlet etmez,
«Tıraş olmak yahut
saç kısaltmaktan ibarettir.» Bu cümleyi Musannıf söylememiş, Şârihzikretmiştir.
Çünkü tıraş olmak, umreden çıkarır. Bahır.
«Bunlardan
başkaları vâciptir.» Şarih "başkaları" sözü ile, burada zikredilenlerden
başkalarını murad etmiştir ki, onlar da tavafın kalan az şavtları, sa'y, tıraş
olmak veya saç kısaltmaktır. Yoksa umrenin sünnetleri ve burada zikredilmeyen
haramları da vardır.
«Muhtar olan kavil
budur.» demekle de Tuhfe'nin sözüne işaret etmiştir. Tuhfe sahibi sa'yi tavaf
gibi rükün saymıştır. Lübab Şerhi'nde, "Bu, mezhepte meşhur değildir."
denilmiştir.
«Umre yapan,
haccedenin yaptığını yapar.» Lübab'da şöyle denilmiştir: Umrenin ihram
hükümleri, her yönden haccın ihramı gibidir. Farzları, vâcipleri, sünnetleri,
haramları, müfsitleri, mekruhları ve ihsarı da iki umreyi bir araya toplamak,
yani umreyi niyette başkasına katmak ve umreyî terk etmek de hep haccdaki hükmü
gibidir. Umre hacca yalnız birkaç şeyde uymaz. Bunlardan biri, onun farz
olmamasıdır. Onun muayyen bir vakti de yoktur. Onun vakti geçmez. Umrede,
Arafat'ta ve Müzdelife'de vakfe yoktur. Şeytan taşlamak, iki namazı bir vakitte
kılmak, hutbe okumak, tavaf-ı kudûm ve tavaf-ı sader yoktur. Bozulursa ve tavafı
cünüp olarak yapılırsa deve boğazlamak icap etmez; sadece bir koyun kesmek
gerekir. Onun mikatı, bütün insanlar için hılldir. Hacc öyle değildir. Onun
mikatı, Mekkeli için Harem'dir.»
«Ramazanda
yapılması menduptur.» Yani "yalnız başına umre yapılacaksa" demek istiyor.
Nitekim Fetih'ten nakli yukarıda geçmişti. Sonra mendup olması zaman itibarı
iledir. Zira zâtı itibarı ile umre sünnet-i müekkede veya vâciptir. Nitekim
geçti. Yani ramazanda umre yapmak başka zamanda yapmaktan efdaldir. Fetih sahibi
buna İbn-i Abbâs'tan rivayet edilen şu hadisle istidlâl etmiştir: «Ramazanda bir
umre yapmak bir hacca bedeldir» Müslim'in bir tarîkında, "Bir hacc iktiza eder
veya benimle bir hacc" denilmiştir. Müslim demiştir ki: «Selef - Allah onlar
sebebi ile bize rahmet eylesin! - ' umreye ' küçük hacc» derlermiş. Peygamber
(s.a.v.) dört defa umre yapmıştır. Sahih rivayete göre, bunların hepsi
Hicret'ten sonra zilkade ayında olmuştur.» Tamamı oradadır.
TEMBİH:
Bazılarının, Molla Alî'nin "El-Edeb fî Raceb" adlı risalesinden naklettiğine
göre «Umrenin recep ayında yapılması sünnettir; Peygamber (s.a.v.) bunu
yapmıştır; yâhut yapılmasını emir buyurmuştur, mealindeki hadis sabit
olmamıştır. Evet, rivayet olunmuştur ki, Abdullah b. Zübeyr Kâbe'nin binasını
yenilemeyi bitirdikten sonra, recebin yirmi yedisinden önce bir deve boğazlamış;
kurbanlar kesmiş ve o zaman Mekkelilere Allah Teâlâ'ya şükür için umre
yapmalarını emretmîş! Şüphesiz Sahabe'nin fiili huccettir. Müslümanların iyi
gördüğü şey, Allah indinde de iyidir. İşte Mekkelilerin umreyi recep ayına
tahsis etmelerinin vechi budur.» Kısaltılarak alınmıştır.
METİN
Arefe günü ile
ondan sonra dört gün umre yapmak, yani ayrıca ihrama girmek sureti ile onu bu
günlerde yapmak kerahet-i tahrimiyve ile mekruhtur. Hattâ terk etse bile ceza
kurbanı lâzım gelir. Fakat evvelki ihramla, o günlerde edası mekruh değildir.
Nitekim haccı geçiren kırân hacısı, o günlerde umre yaparsa mekruh olmaz. Sirâc.
Bu izaha göre Hâniyye sahibinin kırân yapanı istisna etmesi, istisnayı
munkatıdır. Binaenaleyh Bahır sahibinin tevehhüm ettiği gibi, arefe gününe
mahsus kalmaz.
İZAH
«Kerahet-i
tahrimiyye ile mekruh...» olduğunu Fetih ve Lübab sahipleri söylemişlerdir.
«Arefe günü...»
zevâlden önce olsun sonra olsun mekruhtur. Mezhep budur. İmam Ebû Yusuf'tan
rivayet edilen "O gün zevâlden önce mekruh değildir." sözü buna muhaliftir.
Bahır.
T E M B İ H : Beş
günün üzerine, Lübab ve diğer kitaplardaki şu beyan da ilâve edilir: «Hacc
aylarında, Mekkelilerle 'onlar' mânâsında olanlara, yani mukimlere ve mikat
dahilinde olanlara umre yapmak mekruhtur. Çünkü onların ekseriyetle halleri, o
sene haccetmektir ve temettu yapmış olurlar. Halbuki onlara temettu men
edilmiştir. Yoksa o sene haccetmezse, Mekkeliye hacc aylarında tek umre men
edilmez. Buna kim muhalefet ederse beyan ona düşer.» Lübab Şerhi. Bu sözün bir
misli de Bahır'dadır. Bu söz Fetih sahibinin benimsediği "Mekkeliye, haccetmese
bile umre mekruhtur." sözünü reddeder. Kadı İyd'den Mensik Şerhi'nden
nakledildiğine göre, Fetih'teki söz için AIIâme Kâsım, "Bu ne bizim ulemamızın
mezhebidir, ne de dört mezhep imamlarının! Mekkelilere umrenin mekruh
olmadığında hilâf yoktur." demiştir.
Ben derim kî: Bu
hususta sözün tamamı inşaallah temettu bâbında gelecektir. Halebî'nin
Şurunbulâliyye'den naklettiği beş günde umrenin kerahetinin, "yani ihramlı yahut
hacca niyet eden hakkında" sözü ile kayıtlı oluşu, bunlardan başkası hakkında
mekruh olmamasını iktiza eder. Ama ben bunu açıklayan görmedim.
Araştırılmalıdır!
"Hattâ terk etse
bile ceza kurbanı lâzım gelir." Bu hususta inşaallah cinayetler bâbının sonunda
söz edilecektir.
«Nitekim haccı
geçiren kırân hacısı...» yerine, Mi'râc sahibinin yaptığı gibi. "Haccı geçiren
kimse" dese, temettu yapana da şâmil olurdu.
«Bu izaha göre...»
Yani mekruh olan eski ihramla eda değil, yeni ihram olduğuna göre Hâniyye'nin
istisnası munkatıdır. Orada şöyle denilmiştir: «Kırân yapmayan için, umre beş
günde mekruhtur.» Munkatı olmasının vechi, bildiğin gibi mekruh olan bu günlerde
umrenin yeni ihramla yapılmasıdır. Kırân yapan umreye bu günlerden önce girdiği
ihramla niyetlenmiştir. O öncekilerde dahil değildir. Binaenaleyh yaptığı
istisna munkatıdır.
«Bahır sahibinin
tevehhüm ettiği gibi arefe gününe mahsus kalmaz.» Bahır sahibi Hâniyye'nin
sözünden sonra şöyle demiştir: «Bu güzel bir kayıtlamadır ve beş güne değil,
arefe gününe râcî olması gerekir. Nitekim gizli değildir. Temettu yapan da kırân
yapana katılmalıdır.» Nehir sahibi diyor ki: «Bu açık olarak gösteriyor ki,
Bahır sahibi Hâniyye'deki sözün mânâsını - kırân yapanı istisna etmesini - hacc
fiillerini üzerine bina etmek için mutlaka umre yapması lâzımdır şeklinde
anlamış; bundan dolayı da onu arefe günü ile tahsis etmiştir. Bu ulemanın
sözlerinden gaflettir.» Sirâc'da şöyle denilmektedir: «Bu günlerde umre
mekruhtur. Yani ihrama girmek sureti ile yeniden yapılması mekruhtur. Fakat eski
ihramla eda ederse; meselâ kırân haccı yaparken haccı kaçırırda bu günlerde
umreyi eda ederse mekruh olmaz. Şu halde Hâniyye'deki istisna munkatıdır. Arefe
gününün bir ihtisası yoktur.»
Ben derim ki:
Hâniyye'nin ifadesindeki kırân yapan 'dan anlaşılan haccı kaçıran değil, ona
yetişendir. Sirac'daki bunun hilafınadır. O zaman şüphesiz onun umresi arefe
gününden sonra olmaz; çünkü ileride bâbında görüleceği vecihle, vakfe ile bâtıl
olur. Bahır'ın ifadesinde, haccı geçirenden ve istisnanın muttasıl veya münkatı
olmasından bahis yoktur. Öyle ise gaflet nereden gelmiştir? Uyanık ol! Ve anla!
"Arefe gününe mahsus kalmaz" ifadesi, "munkatıdır" cümlesine teferru eder. Çünkü
hâsılı şudur: O kimse bu günlerde yeniden ihrama girmediği için, umresi o
günlerde mekruh olanlara dahil değildir. O zaman umresinin caiz olması da arefe
gününe mahsus kalmaz. Anla!