03 Ekim 2012

REDDU'L-MUHTAR...UMRENİN HÜKÜMLERİ


UMRENİN HÜKÜMLERİ


METİN
Ömürde bir defa umre yapmak, mezhebe göre sünnet-i müekkededir. Cevhere sahibi vâcip olduğunu sahihlemiştir. Biz deriz ki: Âyette emredilen, tamamlamaktır. Bu ise başladıktan sonradır. Biz de ona kailiz.
Umre; 'ihram, tavaf, sa'y ve tıraş olmak; yahut saç kısaltmaktan ibarettir. İhram şarttır. Tavafın çoğu rükündür. Bunlardan başkaları vâciptir. Muhtar olan kavil budur. Umre yapan, haccedenin yaptığını yapar. Umre senenin her mevsiminde caizdir. Ama ramazanda yapılması menduptur.
İZAH
«Ömürde bir defa umre sünnet-i müekkededir.» Yani onu bir defa yapan, sünneti yerine getirmiş olur. Bir vakitle mukayyet değildir. Yalnız yasaklandığı sabit olmuş günler vardır. Ramazanda yapılması efdaldir. Bu,umre yalnız başına yapıldığı zamandır. Şu halde kırânın efdal olması buna aykırı değildir. Çünkü o umreye değil, hacca ait bir iştir. Hâsılı: Umreyi en faziletli vechi ile yapmak isteyen, kırân haccı ile birlikte umre yapmalıdır. Fetih.
Umreyi çok yapmak mekruh değildir. İmam MâIik buna muhaliftir. Bilâkis cumhur ulemaya göre, çok umre yapmak müstehaptır.
«Tavafların yedi haftası bir umre gibidir» denilmiştir. Lübab şerhi.
«Cevhere sahibi vâcip olduğunu sahihlemiştir.»Bahır'da şöyle denilmektedir: «Bedayi sahibi bunu tercih etmiş ve İmamlarımızın mezhebinin bu olduğunu söylemiştir. Bazıları ona mutlak olarak ' sünnet ' adını vermişlerdir. Ama bu, vücuba aykırı değildir.» Rivayetten anlaşılan, sünnet olduğudur. Çünkü İmam Muhammed, umrenin tetavvu olduğunu nâssan söylemiştir. Fetih sahibi buna meyletmiş ve delilleri naklettikten sonra, "Vâcip ve nâfile olduğunu iktiza eden deliller çatışmıştır. Binaenaleyh biri sabit olmayıp mücerret Peygamber (s.a.v.) iIe Ashâb'ının ve Tâbiîn'in fiilleri kalmıştır. Bu da sünnet olduğunu icap eder; biz de buna kail olduk." demiştir.
«Biz deriz ki: Âyetle emredilen tamamlamaktır.» Bu bir mukadder sualin cevabıdır. Onu Gâyetü'l-Beyân sahibi vâcip olduğuna delil getirmiş; sonra Şârih'in dediği gibi cevap vermiştir. Sonra bu tamamlamaktan murad, haccla umrenin kendilerini, yani fiillerini tamamlamak olduğuna göredir. Fakat bundan vasfın ikmali kast edilirse, cevaba hacet yoktur. Çünkü bu mânâya tamamlama vâcip olmadığına ittifak vardır. Bahır sahibinin naklettiği, "Sahabe tamamlamayı, hacc ve umreye ailesinin avlucuğundan ve uzak yerlerden ihrama girmekle tefsir etmişlerdir." ifadesi buna göredir. Şu halde bu husustaki emir bil ittifak nebd içindir; umrenin vâcip olduğuna delâlet etmez,
«Tıraş olmak yahut saç kısaltmaktan ibarettir.» Bu cümleyi Musannıf söylememiş, Şârihzikretmiştir. Çünkü tıraş olmak, umreden çıkarır. Bahır.
«Bunlardan başkaları vâciptir.» Şarih "başkaları" sözü ile, burada zikredilenlerden başkalarını murad etmiştir ki, onlar da tavafın kalan az şavtları, sa'y, tıraş olmak veya saç kısaltmaktır. Yoksa umrenin sünnetleri ve burada zikredilmeyen haramları da vardır.
«Muhtar olan kavil budur.» demekle de Tuhfe'nin sözüne işaret etmiştir. Tuhfe sahibi sa'yi tavaf gibi rükün saymıştır. Lübab Şerhi'nde, "Bu, mezhepte meşhur değildir." denilmiştir.
«Umre yapan, haccedenin yaptığını yapar.» Lübab'da şöyle denilmiştir: Umrenin ihram hükümleri, her yönden haccın ihramı gibidir. Farzları, vâcipleri, sünnetleri, haramları, müfsitleri, mekruhları ve ihsarı da iki umreyi bir araya toplamak, yani umreyi niyette başkasına katmak ve umreyî terk etmek de hep haccdaki hükmü gibidir. Umre hacca yalnız birkaç şeyde uymaz. Bunlardan biri, onun farz olmamasıdır. Onun muayyen bir vakti de yoktur. Onun vakti geçmez. Umrede, Arafat'ta ve Müzdelife'de vakfe yoktur. Şeytan taşlamak, iki namazı bir vakitte kılmak, hutbe okumak, tavaf-ı kudûm ve tavaf-ı sader yoktur. Bozulursa ve tavafı cünüp olarak yapılırsa deve boğazlamak icap etmez; sadece bir koyun kesmek gerekir. Onun mikatı, bütün insanlar için hılldir. Hacc öyle değildir. Onun mikatı, Mekkeli için Harem'dir.»
«Ramazanda yapılması menduptur.» Yani "yalnız başına umre yapılacaksa" demek istiyor. Nitekim Fetih'ten nakli yukarıda geçmişti. Sonra mendup olması zaman itibarı iledir. Zira zâtı itibarı ile umre sünnet-i müekkede veya vâciptir. Nitekim geçti. Yani ramazanda umre yapmak başka zamanda yapmaktan efdaldir. Fetih sahibi buna İbn-i Abbâs'tan rivayet edilen şu hadisle istidlâl etmiştir: «Ramazanda bir umre yapmak bir hacca bedeldir» Müslim'in bir tarîkında, "Bir hacc iktiza eder veya benimle bir hacc" denilmiştir. Müslim demiştir ki: «Selef - Allah onlar sebebi ile bize rahmet eylesin! - ' umreye ' küçük hacc» derlermiş. Peygamber (s.a.v.) dört defa umre yapmıştır. Sahih rivayete göre, bunların hepsi Hicret'ten sonra zilkade ayında olmuştur.» Tamamı oradadır.
TEMBİH: Bazılarının, Molla Alî'nin "El-Edeb fî Raceb" adlı risalesinden naklettiğine göre «Umrenin recep ayında yapılması sünnettir; Peygamber (s.a.v.) bunu yapmıştır; yâhut yapılmasını emir buyurmuştur, mealindeki hadis sabit olmamıştır. Evet, rivayet olunmuştur ki, Abdullah b. Zübeyr Kâbe'nin binasını yenilemeyi bitirdikten sonra, recebin yirmi yedisinden önce bir deve boğazlamış; kurbanlar kesmiş ve o zaman Mekkelilere Allah Teâlâ'ya şükür için umre yapmalarını emretmîş! Şüphesiz Sahabe'nin fiili huccettir. Müslümanların iyi gördüğü şey, Allah indinde de iyidir. İşte Mekkelilerin umreyi recep ayına tahsis etmelerinin vechi budur.» Kısaltılarak alınmıştır.
METİN
Arefe günü ile ondan sonra dört gün umre yapmak, yani ayrıca ihrama girmek sureti ile onu bu günlerde yapmak kerahet-i tahrimiyve ile mekruhtur. Hattâ terk etse bile ceza kurbanı lâzım gelir. Fakat evvelki ihramla, o günlerde edası mekruh değildir. Nitekim haccı geçiren kırân hacısı, o günlerde umre yaparsa mekruh olmaz. Sirâc. Bu izaha göre Hâniyye sahibinin kırân yapanı istisna etmesi, istisnayı munkatıdır. Binaenaleyh Bahır sahibinin tevehhüm ettiği gibi, arefe gününe mahsus kalmaz.
İZAH
«Kerahet-i tahrimiyye ile mekruh...» olduğunu Fetih ve Lübab sahipleri söylemişlerdir.
«Arefe günü...» zevâlden önce olsun sonra olsun mekruhtur. Mezhep budur. İmam Ebû Yusuf'tan rivayet edilen "O gün zevâlden önce mekruh değildir." sözü buna muhaliftir. Bahır.
T E M B İ H : Beş günün üzerine, Lübab ve diğer kitaplardaki şu beyan da ilâve edilir: «Hacc aylarında, Mekkelilerle 'onlar' mânâsında olanlara, yani mukimlere ve mikat dahilinde olanlara umre yapmak mekruhtur. Çünkü onların ekseriyetle halleri, o sene haccetmektir ve temettu yapmış olurlar. Halbuki onlara temettu men edilmiştir. Yoksa o sene haccetmezse, Mekkeliye hacc aylarında tek umre men edilmez. Buna kim muhalefet ederse beyan ona düşer.» Lübab Şerhi. Bu sözün bir misli de Bahır'dadır. Bu söz Fetih sahibinin benimsediği "Mekkeliye, haccetmese bile umre mekruhtur." sözünü reddeder. Kadı İyd'den Mensik Şerhi'nden nakledildiğine göre, Fetih'teki söz için AIIâme Kâsım, "Bu ne bizim ulemamızın mezhebidir, ne de dört mezhep imamlarının! Mekkelilere umrenin mekruh olmadığında hilâf yoktur." demiştir.
Ben derim kî: Bu hususta sözün tamamı inşaallah temettu bâbında gelecektir. Halebî'nin Şurunbulâliyye'den naklettiği beş günde umrenin kerahetinin, "yani ihramlı yahut hacca niyet eden hakkında" sözü ile kayıtlı oluşu, bunlardan başkası hakkında mekruh olmamasını iktiza eder. Ama ben bunu açıklayan görmedim. Araştırılmalıdır!
"Hattâ terk etse bile ceza kurbanı lâzım gelir." Bu hususta inşaallah cinayetler bâbının sonunda söz edilecektir.
«Nitekim haccı geçiren kırân hacısı...» yerine, Mi'râc sahibinin yaptığı gibi. "Haccı geçiren kimse" dese, temettu yapana da şâmil olurdu.
«Bu izaha göre...» Yani mekruh olan eski ihramla eda değil, yeni ihram olduğuna göre Hâniyye'nin istisnası munkatıdır. Orada şöyle denilmiştir: «Kırân yapmayan için, umre beş günde mekruhtur.» Munkatı olmasının vechi, bildiğin gibi mekruh olan bu günlerde umrenin yeni ihramla yapılmasıdır. Kırân yapan umreye bu günlerden önce girdiği ihramla niyetlenmiştir. O öncekilerde dahil değildir. Binaenaleyh yaptığı istisna munkatıdır.
«Bahır sahibinin tevehhüm ettiği gibi arefe gününe mahsus kalmaz.» Bahır sahibi Hâniyye'nin sözünden sonra şöyle demiştir: «Bu güzel bir kayıtlamadır ve beş güne değil, arefe gününe râcî olması gerekir. Nitekim gizli değildir. Temettu yapan da kırân yapana katılmalıdır.» Nehir sahibi diyor ki: «Bu açık olarak gösteriyor ki, Bahır sahibi Hâniyye'deki sözün mânâsını - kırân yapanı istisna etmesini - hacc fiillerini üzerine bina etmek için mutlaka umre yapması lâzımdır şeklinde anlamış; bundan dolayı da onu arefe günü ile tahsis etmiştir. Bu ulemanın sözlerinden gaflettir.» Sirâc'da şöyle denilmektedir: «Bu günlerde umre mekruhtur. Yani ihrama girmek sureti ile yeniden yapılması mekruhtur. Fakat eski ihramla eda ederse; meselâ kırân haccı yaparken haccı kaçırırda bu günlerde umreyi eda ederse mekruh olmaz. Şu halde Hâniyye'deki istisna munkatıdır. Arefe gününün bir ihtisası yoktur.»
Ben derim ki: Hâniyye'nin ifadesindeki kırân yapan 'dan anlaşılan haccı kaçıran değil, ona yetişendir. Sirac'daki bunun hilafınadır. O zaman şüphesiz onun umresi arefe gününden sonra olmaz; çünkü ileride bâbında görüleceği vecihle, vakfe ile bâtıl olur. Bahır'ın ifadesinde, haccı geçirenden ve istisnanın muttasıl veya münkatı olmasından bahis yoktur. Öyle ise gaflet nereden gelmiştir? Uyanık ol! Ve anla! "Arefe gününe mahsus kalmaz" ifadesi, "munkatıdır" cümlesine teferru eder. Çünkü hâsılı şudur: O kimse bu günlerde yeniden ihrama girmediği için, umresi o günlerde mekruh olanlara dahil değildir. O zaman umresinin caiz olması da arefe gününe mahsus kalmaz. Anla! 

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...