Üç Yerdeki Şeytan
Taşlama
METİN
Şeytan taşlamaya
Mescid-i Hayf tarafından başlamak sünnettir. Sonra onu takibeden orta cemreye,
sonra Akabe'dekine giderek yedişer taş atar ve, hamd, tehlil, tekbir ve salâvât
getirerek Bakara Sûresini okuyacak kadar durur. Bunu yalnız arkasından cemre
gelen taşlamayı bitir-dikten sonra yapar. Binaenaleyh üçüncü cemreden sonra
durmaz. Bayram günü taşlarını attıktan sonra dahi durmaz. Çünkü ondan sonra taş
atmak yoktur ve ellerini gökyüzüne yahut kıbleye doğru kaldırarak kendine ve
başkalarına dua eder. Sonra ertesi günü ve şayet durursa daha ertesi günü de
böylece taşlarını atar. Bu daha makbuldür. O gün, yani dördüncü gün şeytan
taşlamayı zevâlden önce yaparsa caizdir. Çünkü o günün taş atma zamanı fecirden
gün batıncaya kadardır. ikinci ve üçüncü günlerde ise, zevâlden güneş doğuncaya
kadardır.
İZAH
«Mescid-i Hayf
tarafından başlamak sünnettir.» Hâsılı bu tertip sünnettir, müteayyin değildir.
Mecma ve diğer kitaplarda bu açıklanmış; Fetih sahibi bunu ihtiyar etmiştir.
Lübcb'da, "Ekseri ulemaya göre bu sünnettir." denilmiş; şarihi bu kavli Bedâyi,
Kirmânî, Muhit ve Sirâciyye'ye nisbet etmiştir. Bahır sahibi Muhit'in sözünü
nakletmiş, sonra, "Bu söz ihtilâf bulunduğu hususunda ve sünnet olduğunun tercih
edildiği hakkında açıktır." demiştir. Metin sahipleri dahi hacc bâbının
sonundaki dağınık meseleler bâbında bunu tercih etmişlerdir. Nitekim gelecektir.
Nehir sahibinin,
"Muhit'te açıkça müteayyin olduğu tercih edilmiştir." demesi söz götürür. Hattâ
tayini İmam Muhammed'den bir rivayet olarak göstermesi de söz götürür. Lübab
sahibi diyor ki: «Bir kimse Cemre-i Akabe'den başlayarak sonra orta. sonra ilk
cemreye gitse ve o gün bunu hatırlasa, orta ve Akabe cemrelerini tekrar vâcip
olarak veya sünnet olarak atar. Keza birinci cemreyi bırakır da, sonraki iki
cemreyi atarsa hüküm yine budur. Birinci cemreyi atar. kalanlarına yeniden
başlar. Her cemrede üçer taş atarsa, birinci cemreyi dört atarak tamamlar. Sonra
orta cemreyi yedi taş atmak suretiyle tekrarlar. Sonra son cemreye de yedi taş
atar. Her cemrede dört taş atmışsa, herbirinde üçer taş atarak tamamlar,
tekrarlama yoktur.» Yani ekser için kül hükmü vardır ("Çok için bütün hükmü
vardır." demek istiyor.) Sanki ikinciyi ve üçüncüyü birinciden sonra atmış gibi
olur. Şeytan taşlamanın hududu büyük Hayf Mescidinin kapısından cemreye kadar
demir arşınla 1254 1/6 arşın; birinci cemreden orta cemreye 875 arşın. orta
cemreden Cemre-i Akabe'ye de 208 arşındır. Nitekim bunu Kastalâni. Buhârî
Şerhinde Mâlikî Kârafî'den nakletmiştir. Şâfiî kitaplarında da böyledir. Şu
halde Kuhistânî'deki ifade kalem hatasıdır.
«Tekbir getirerek
Bakara Sûresini okuyacak kadar durur.» Yani her taşı "BismillahiAllahuekber"
diyerek atar. Nitekim geçmişti. Lübab'da şu da ziyade edilmiştir: «Yahut üç
hizip, yani bir cüzün dörtte üçünü veya yirmi âyet okuyacak kadar durur.» Lübab
şarihi, "En az durulacak zaman bu kadardır." demiştir. Hâvî ve Muzmerat
sahipleri de bunu tercih etmişlerdir.
«Taşlamayı
bitirdikten sonra yapar.» Taşı atarken yapmaz. Lübab. «Üçüncü cemreden sonra
durmaz.» Yani Cemre-i Akabe'de taşları attıktan sonra durmaz. Çünkü ondan sonra
hiçbir gün taş atmak yoktur. Lübab sahibi diyor ki: «İlk iki cemrede durmak
bütün günlerde sünnettir.»
«Ve ellerini
gökyüzüne yahut kıbleye doğru kaldırarak dua eder.»
Yani durduğu zaman
dua eder. "Gökyüzüne yahut kıbleye doğru" sözü, bu husustaki iki kavlin
hikâyesidir. Lübab şarihi şöyle diyor: «Ellerini omuzları hizasına kaldırır ve
zâhir rivayete göre avuçlarının içini kıbleye doğru çevirir. İmam Ebû Yusuf'tan
bir rivayete göre ise gökyüzüne doğru kaldırır. Kadıhan ve başkaları bu kavli
tercih etmişlerdir. Fakat zâhir olan birinci kavildir.»
«Sonra ertesi günü
taşlarını atar.» Yani kurban gönlerinin üçüncüsünde -ki buna ' ilk nefir ' (yani
dağılma) günü derler- çünkü o gün taşları attıktan sonra Mina'dan çekilmesi
caizdir. Teşrik günlerinin sonu olan dördüncü güne 'ikinci nefir günü' denilir.
Fetih.
«Ve şayet durursa»
sözü, sonranın kaydıdır. Nehir sahibi diyor ki:
«Yani İmam-ı
Âzam'dan nakledilen zâhir rivayete göre dördüncü günün fecrine kadar; Hz.
İmamdan diğer bir rivayete göre üçüncü günün kavuşmasına kadar durursa
demektir.»
«Bu daha
makbuldür.» Çünkü Peygamber (s.a.v.)'e uymuş olur. Teâlâ Hazretleri, "Ama iki
günde dönmek için acele edene bir günah yoktur." buyurmuştur ki, faziletli ile
daha faziletli arasında muhayyer bırakmıştır. Bu, ramazanda sefere gidene
benzer. Oruç tutmakla tutmamak arasında muhayyer bırakılmıştır. Fakat zarar
vermezse oruç tutması bilittifak evlâdır. Nehlr.
«Caizdir.» Yani
İmamı Âzam'a göre keraheti tenzihiye ile beraber istihsanen sahihtir. İmameyn
diğer günlere kıyasen sahih olmadığını söylemişlerdir. Nehir.
«Çünkü o günün taş
atma zamanı» yani dördüncü gün taş atma zamanı fecirden güneş kavuşuncaya
kadardır. Onu takibeden gece ona tâbi değildir. Önceki günler bunun hilâfınadır.
Maksat, kısmen caiz olduğu vakittir. Çünkü zevâlden öncesi mekruh vakittir.
Zevâlden sonrası ise mesnundur. O gün güneşin batmasıyla eda ve kaza vakti
bilittifak elden gider. Lübab Şerhi.
«Zevâlden güneş
doğuncaya kadardır.» Yani dördüncü günün güneşi doğuncaya kadardır. Maksat
kısmen cevaz vaktini bildirmektir. Lübab sahibi diyor ki: «Kurban günlerinin
ikinci veüçüncüsünde üç cemre taşlarını atmanın vakti zevâlden sonradır. Meşhura
göre daha önce caiz olmaz. Ama caiz olduğunu söyleyenler de vardır. Bu iki günde
mesnun olan vakit, zevâlden güneş kavuşuncaya kadar devam eder. Güneş
kavuştuktan fecir doğuncaya kadar mekruh vakittir. Dördüncü günün fecri doğduğu
vakit artık eda vakti geçmiş demektir ve kaza vakti teşrik günlerinin sonuna
kadar devam eder. Taş atmayı her gün tayin edilen vaktinden geciktirirse, kaza
etmesi ve ceza lâzım gelir. Dördüncü gün güneş batmakla kaza vakti de geçmiş
olur.» Sonra şunları söylemiştir:
Rafiî diyor ki:
«Yani dördüncü günün fecri doğuncaya kadardır. Nitekim Sindi'de böyle
denilmiştir. İbare ancak böyle demekle düzelir ve İki günde eda vaktinin sonu
beyan edilmiş olur. Muhaşşi'nin kaydettiği gibi eda ve kazanın caiz olduğu
vaktin beyanı değildir. Çünkü kazanın vakti dördüncü gün güne; doğmakla sona
ermez. Batmakla sona erer. Şu halde Muhaşş'nin bu ibaredekl tuttuğu yol muvafık
değildir.»
«Kurban günü veya
ikinci üçüncü günler taş atmazsa, onu gelecek gece atar. Yani geçen günlerin
gecelerinde atar ve özrü yoksa kötülük işlemiş olmaktan başka kendisine bir şey
lâzım gelmez. Onbirinci gece yahut ertesi günün gecesinde taş atarsa sahih
olmaz. Çünkü hacc ibadetinde geceler geçmiş günler hükmündedir. Gelecek günler
hükmünde değildir. Geceleyin taş atmazsa, kaza olmak üzere gündüzün atar.
Kefaret vermesi de lâzım gelir. Bütün günlerin taşlarını meselâ dördüncü güne
bıraksa, o gün hepsini kaza eder ve ceza vermesi icabeder. Kaza etmeden o günün
güneşi batarsa, kaza vakti de geçmiştir. O gece. kendinden önce geçene tâbi
değildir.»
Hâsılı taş atmayı
dördüncü günden başkasında geriye bırakmışsa, bıraktığı günden sonra gelen
gecede atar ve bu eda olur. Çünkü o gece o güne tâbidir. Yalnız sünneti terk
ettiği için mekruh olur. Taş atmayı ikinci güne bırakırsa kaza olur, kendisine
ceza lâzım gelir. Keza bütün günlerin taşlarını dördüncü güne bırakırsa güneş
kavuşmadıkça kaza eder. Güneş kavuşursa, taş atmak borcu sâkıt olur. Ceza
kurbanı gerekir. Bu anlattıklarımızdan anlaşılır ki: Şarihin Bahır sahibine ve
başkalarına uyarak, "Taş atmanın sonu güneş doğuncaya kadardır." demesi, sadece
eda vaktini beyan değildir. Kaza vaktine de şâmildir. Çünkü dördüncü günün
fecrinden sonraki vakit. dördüncü günü taşları için eda vakti, diğer günler için
kaza vaktidir.
METİN
Mina'dan dördüncü
günün fecri doğmadan dönebilir.
Doğduktan sonra
dönemez. Çünkü taş atma vakti girmiştir. Taşların hepsini hayvan üzerinde atmak
caizdir. Lâkin ilk ikisinde, yani birinci ve orta cemrelerde yürüyerek atmak
efdaldir. Çünkü bunlarda durur. Son cemrede, yani Akabe'de yürümek efdal
değildir. Çünküoradan gidecektir. Binek giden kimse buna daha muktedirdir.
Zahîriyye'de, yürümenin efdal olduğu mutlak ifade edilmiş, Kemâl ve başkaları
bunu tercih etmişlerdir.
İZAH
«Mina'dan dördüncü
günün fecri doğmadan dönebilir.» Lâkin üçüncü günün güneşi batmadan döner.
Dönmez de güneş batarsa, dördüncü günü taş atmadıkça dönmesi mekruh olur.
Dördüncü günün fecrinden önce geceden dönerse, bir şey lâzım gelmez. Fakat
kötülük işlemiş olur. Bazıları güneş battıktan sonra dönemeyeceğini, dönerse
ceza kurbanı lâzım geleceğini söylemişlerdir. Taş atmadan fecir doğduktan sonra
dönerse, bilittifak ceza kurbanı lâzım gelir. Lübab. Bu hususta Mekkeli ile
yabancı arasında fark yoktur. Nitekim Bahır'da beyan edilmiştir.
«Taşların hepsini
hayvan üzerinde atmak caizdir.» Burada Mülteka'nın ibaresi daha kısa olup
şöyledir: «Taş atmak hayvan üzerinde caizdir. Lâkin Cemrei Akabe'den maada taş
atılan yerlerde hayvan üzerinde olmamak efdaldir.» Lübab'da, "Efdal olan,
Cemre'i Akabe'yi hayvan üzerinde, diğerlerini bütün günlerde yaya olarak atmak
efdaldir." denilmiştir.
«Çünkü bunlarda
durur.» sözünden murad, her üç günde birinci ve ikinci cemrelerde taşları
attıktan sonra dua için durur demektir. Akabe'de ilk günle, ondan sonraki üç gün
bunun hilâfınadır. Çünkü ondan sonra dua yoktur. Kaide şudur: Arkasından
duraklama yaptığı her taş atmayı yürüyerek yapar. Yukarıda geçtiği gibi,
ardından taş atılan her cemrede budur. Ardından taş atma yoksa durmak da yoktur.
Sonra bu tafsilât imam Ebû Yusuf'un kavlidir. Onun meşhur bir hikâyesi de vardır
ki, onu Tahtâvî ve başkaları zikretmişlerdir. Hidâye, Kâfî ve Bedâyî
sahipleriyle onlardan başka birçok ulema bunu tercih etmişlerdir. Tarafeyn'in
kavline galince: Bahır sahibinin bildirdiğine göre Hâniyye'de efdal olan, bütün
cemrelerde hayvan üzerinde bulunmaktır denilmiş, Zahîriyye'de ise bütün
cemrelerde yaya bulunmak efdal olduğu söylenmiştir. Bahır sahibi, «Böylece bu
meselede üç kavil hâsıl olmaktadır.» demiştir.
«Kemâl bunu tercih
etmiştir.» Yani bu işi yürüyerek görmek. tevazu ve huşua daha yakındır. Bilhassa
bu zamanda öyledir. Çünkü bütün cemrelerde bütün Müslümanlar yaya bulunurlar.
Binaenaleyh onların arasında hayvana binip sıkışan kimse eziyetten emin olamaz.
Peygamber (s.a.v.)'in hayvan üzerinde taş atması, fiilini göstermek içindir. Tâ
ki ümmeti ona uysunlar. Hayvan üzerinde tavafı da öyledir. Bahır sahibi diyor
ki: «Yürüyerek taş atmak efdaldir. Yalnız son günde Cemre-i Akabe'deki müstesna
denilse yeridir. Çünkü o kimse bu saatte Mekke'ye gidecektir. Nitekim âdet
budur. Ekseriyetle insanlar binek giderler. Binaenaleyh onun hayvana binmesinde
eziyet yoktur. Hem Peygamber (s.a.v.)'e tâbi olmak faziletini kazanır.»
Ben derim ki :
Lâkin bu zamanda Akabe'de taş attıktan sonra hayvana binmesi güç olur.
Kalabalığın fazlalığından, çok defa binek hayvanını şaşırır. «Son günde herkes
hayvan üzerinde taş atar.» denilse, bunun da yeri vardır. Bunda da, kimseye
zarar vermeden Peygamber (s.a.v.)'e tâbi olmak fazileti elde edilir. Çünkü âdet
vecihle herkes bulundukları yerden hayvanlarına binerek Mekke'ye giderler. Fakat
son günden başka günlerde herkes yaya olarak taş atar.