03 Ekim 2012

REDDU'L-MUHTAR..Üç Yerdeki Şeytan Taşlama


Üç Yerdeki Şeytan Taşlama


METİN
Şeytan taşlamaya Mescid-i Hayf tarafından başlamak sünnettir. Sonra onu takibeden orta cemreye, sonra Akabe'dekine giderek yedişer taş atar ve, hamd, tehlil, tekbir ve salâvât getirerek Bakara Sûresini okuyacak kadar durur. Bunu yalnız arkasından cemre gelen taşlamayı bitir-dikten sonra yapar. Binaenaleyh üçüncü cemreden sonra durmaz. Bayram günü taşlarını attıktan sonra dahi durmaz. Çünkü ondan sonra taş atmak yoktur ve ellerini gökyüzüne yahut kıbleye doğru kaldırarak kendine ve başkalarına dua eder. Sonra ertesi günü ve şayet durursa daha ertesi günü de böylece taşlarını atar. Bu daha makbuldür. O gün, yani dördüncü gün şeytan taşlamayı zevâlden önce yaparsa caizdir. Çünkü o günün taş atma zamanı fecirden gün batıncaya kadardır. ikinci ve üçüncü günlerde ise, zevâlden güneş doğuncaya kadardır.
İZAH
«Mescid-i Hayf tarafından başlamak sünnettir.» Hâsılı bu tertip sünnettir, müteayyin değildir. Mecma ve diğer kitaplarda bu açıklanmış; Fetih sahibi bunu ihtiyar etmiştir. Lübcb'da, "Ekseri ulemaya göre bu sünnettir." denilmiş; şarihi bu kavli Bedâyi, Kirmânî, Muhit ve Sirâciyye'ye nisbet etmiştir. Bahır sahibi Muhit'in sözünü nakletmiş, sonra, "Bu söz ihtilâf bulunduğu hususunda ve sünnet olduğunun tercih edildiği hakkında açıktır." demiştir. Metin sahipleri dahi hacc bâbının sonundaki dağınık meseleler bâbında bunu tercih etmişlerdir. Nitekim gelecektir.
Nehir sahibinin, "Muhit'te açıkça müteayyin olduğu tercih edilmiştir." demesi söz götürür. Hattâ tayini İmam Muhammed'den bir rivayet olarak göstermesi de söz götürür. Lübab sahibi diyor ki: «Bir kimse Cemre-i Akabe'den başlayarak sonra orta. sonra ilk cemreye gitse ve o gün bunu hatırlasa, orta ve Akabe cemrelerini tekrar vâcip olarak veya sünnet olarak atar. Keza birinci cemreyi bırakır da, sonraki iki cemreyi atarsa hüküm yine budur. Birinci cemreyi atar. kalanlarına yeniden başlar. Her cemrede üçer taş atarsa, birinci cemreyi dört atarak tamamlar. Sonra orta cemreyi yedi taş atmak suretiyle tekrarlar. Sonra son cemreye de yedi taş atar. Her cemrede dört taş atmışsa, herbirinde üçer taş atarak tamamlar, tekrarlama yoktur.» Yani ekser için kül hükmü vardır ("Çok için bütün hükmü vardır." demek istiyor.) Sanki ikinciyi ve üçüncüyü birinciden sonra atmış gibi olur. Şeytan taşlamanın hududu büyük Hayf Mescidinin kapısından cemreye kadar demir arşınla 1254 1/6 arşın; birinci cemreden orta cemreye 875 arşın. orta cemreden Cemre-i Akabe'ye de 208 arşındır. Nitekim bunu Kastalâni. Buhârî Şerhinde Mâlikî Kârafî'den nakletmiştir. Şâfiî kitaplarında da böyledir. Şu halde Kuhistânî'deki ifade kalem hatasıdır.
«Tekbir getirerek Bakara Sûresini okuyacak kadar durur.» Yani her taşı "BismillahiAllahuekber" diyerek atar. Nitekim geçmişti. Lübab'da şu da ziyade edilmiştir: «Yahut üç hizip, yani bir cüzün dörtte üçünü veya yirmi âyet okuyacak kadar durur.» Lübab şarihi, "En az durulacak zaman bu kadardır." demiştir. Hâvî ve Muzmerat sahipleri de bunu tercih etmişlerdir.
«Taşlamayı bitirdikten sonra yapar.» Taşı atarken yapmaz. Lübab. «Üçüncü cemreden sonra durmaz.» Yani Cemre-i Akabe'de taşları attıktan sonra durmaz. Çünkü ondan sonra hiçbir gün taş atmak yoktur. Lübab sahibi diyor ki: «İlk iki cemrede durmak bütün günlerde sünnettir.»
«Ve ellerini gökyüzüne yahut kıbleye doğru kaldırarak dua eder.»
Yani durduğu zaman dua eder. "Gökyüzüne yahut kıbleye doğru" sözü, bu husustaki iki kavlin hikâyesidir. Lübab şarihi şöyle diyor: «Ellerini omuzları hizasına kaldırır ve zâhir rivayete göre avuçlarının içini kıbleye doğru çevirir. İmam Ebû Yusuf'tan bir rivayete göre ise gökyüzüne doğru kaldırır. Kadıhan ve başkaları bu kavli tercih etmişlerdir. Fakat zâhir olan birinci kavildir.»
«Sonra ertesi günü taşlarını atar.» Yani kurban gönlerinin üçüncüsünde -ki buna ' ilk nefir ' (yani dağılma) günü derler- çünkü o gün taşları attıktan sonra Mina'dan çekilmesi caizdir. Teşrik günlerinin sonu olan dördüncü güne 'ikinci nefir günü' denilir. Fetih.
«Ve şayet durursa» sözü, sonranın kaydıdır. Nehir sahibi diyor ki:
«Yani İmam-ı Âzam'dan nakledilen zâhir rivayete göre dördüncü günün fecrine kadar; Hz. İmamdan diğer bir rivayete göre üçüncü günün kavuşmasına kadar durursa demektir.»
«Bu daha makbuldür.» Çünkü Peygamber (s.a.v.)'e uymuş olur. Teâlâ Hazretleri, "Ama iki günde dönmek için acele edene bir günah yoktur." buyurmuştur ki, faziletli ile daha faziletli arasında muhayyer bırakmıştır. Bu, ramazanda sefere gidene benzer. Oruç tutmakla tutmamak arasında muhayyer bırakılmıştır. Fakat zarar vermezse oruç tutması bilittifak evlâdır. Nehlr.
«Caizdir.» Yani İmamı Âzam'a göre keraheti tenzihiye ile beraber istihsanen sahihtir. İmameyn diğer günlere kıyasen sahih olmadığını söylemişlerdir. Nehir.
«Çünkü o günün taş atma zamanı» yani dördüncü gün taş atma zamanı fecirden güneş kavuşuncaya kadardır. Onu takibeden gece ona tâbi değildir. Önceki günler bunun hilâfınadır. Maksat, kısmen caiz olduğu vakittir. Çünkü zevâlden öncesi mekruh vakittir. Zevâlden sonrası ise mesnundur. O gün güneşin batmasıyla eda ve kaza vakti bilittifak elden gider. Lübab Şerhi.
«Zevâlden güneş doğuncaya kadardır.» Yani dördüncü günün güneşi doğuncaya kadardır. Maksat kısmen cevaz vaktini bildirmektir. Lübab sahibi diyor ki: «Kurban günlerinin ikinci veüçüncüsünde üç cemre taşlarını atmanın vakti zevâlden sonradır. Meşhura göre daha önce caiz olmaz. Ama caiz olduğunu söyleyenler de vardır. Bu iki günde mesnun olan vakit, zevâlden güneş kavuşuncaya kadar devam eder. Güneş kavuştuktan fecir doğuncaya kadar mekruh vakittir. Dördüncü günün fecri doğduğu vakit artık eda vakti geçmiş demektir ve kaza vakti teşrik günlerinin sonuna kadar devam eder. Taş atmayı her gün tayin edilen vaktinden geciktirirse, kaza etmesi ve ceza lâzım gelir. Dördüncü gün güneş batmakla kaza vakti de geçmiş olur.» Sonra şunları söylemiştir:
Rafiî diyor ki: «Yani dördüncü günün fecri doğuncaya kadardır. Nitekim Sindi'de böyle denilmiştir. İbare ancak böyle demekle düzelir ve İki günde eda vaktinin sonu beyan edilmiş olur. Muhaşşi'nin kaydettiği gibi eda ve kazanın caiz olduğu vaktin beyanı değildir. Çünkü kazanın vakti dördüncü gün güne; doğmakla sona ermez. Batmakla sona erer. Şu halde Muhaşş'nin bu ibaredekl tuttuğu yol muvafık değildir.»
«Kurban günü veya ikinci üçüncü günler taş atmazsa, onu gelecek gece atar. Yani geçen günlerin gecelerinde atar ve özrü yoksa kötülük işlemiş olmaktan başka kendisine bir şey lâzım gelmez. Onbirinci gece yahut ertesi günün gecesinde taş atarsa sahih olmaz. Çünkü hacc ibadetinde geceler geçmiş günler hükmündedir. Gelecek günler hükmünde değildir. Geceleyin taş atmazsa, kaza olmak üzere gündüzün atar. Kefaret vermesi de lâzım gelir. Bütün günlerin taşlarını meselâ dördüncü güne bıraksa, o gün hepsini kaza eder ve ceza vermesi icabeder. Kaza etmeden o günün güneşi batarsa, kaza vakti de geçmiştir. O gece. kendinden önce geçene tâbi değildir.»
Hâsılı taş atmayı dördüncü günden başkasında geriye bırakmışsa, bıraktığı günden sonra gelen gecede atar ve bu eda olur. Çünkü o gece o güne tâbidir. Yalnız sünneti terk ettiği için mekruh olur. Taş atmayı ikinci güne bırakırsa kaza olur, kendisine ceza lâzım gelir. Keza bütün günlerin taşlarını dördüncü güne bırakırsa güneş kavuşmadıkça kaza eder. Güneş kavuşursa, taş atmak borcu sâkıt olur. Ceza kurbanı gerekir. Bu anlattıklarımızdan anlaşılır ki: Şarihin Bahır sahibine ve başkalarına uyarak, "Taş atmanın sonu güneş doğuncaya kadardır." demesi, sadece eda vaktini beyan değildir. Kaza vaktine de şâmildir. Çünkü dördüncü günün fecrinden sonraki vakit. dördüncü günü taşları için eda vakti, diğer günler için kaza vaktidir.
METİN
Mina'dan dördüncü günün fecri doğmadan dönebilir.
Doğduktan sonra dönemez. Çünkü taş atma vakti girmiştir. Taşların hepsini hayvan üzerinde atmak caizdir. Lâkin ilk ikisinde, yani birinci ve orta cemrelerde yürüyerek atmak efdaldir. Çünkü bunlarda durur. Son cemrede, yani Akabe'de yürümek efdal değildir. Çünküoradan gidecektir. Binek giden kimse buna daha muktedirdir. Zahîriyye'de, yürümenin efdal olduğu mutlak ifade edilmiş, Kemâl ve başkaları bunu tercih etmişlerdir.
İZAH
«Mina'dan dördüncü günün fecri doğmadan dönebilir.» Lâkin üçüncü günün güneşi batmadan döner. Dönmez de güneş batarsa, dördüncü günü taş atmadıkça dönmesi mekruh olur. Dördüncü günün fecrinden önce geceden dönerse, bir şey lâzım gelmez. Fakat kötülük işlemiş olur. Bazıları güneş battıktan sonra dönemeyeceğini, dönerse ceza kurbanı lâzım geleceğini söylemişlerdir. Taş atmadan fecir doğduktan sonra dönerse, bilittifak ceza kurbanı lâzım gelir. Lübab. Bu hususta Mekkeli ile yabancı arasında fark yoktur. Nitekim Bahır'da beyan edilmiştir.
«Taşların hepsini hayvan üzerinde atmak caizdir.» Burada Mülteka'nın ibaresi daha kısa olup şöyledir: «Taş atmak hayvan üzerinde caizdir. Lâkin Cemrei Akabe'den maada taş atılan yerlerde hayvan üzerinde olmamak efdaldir.» Lübab'da, "Efdal olan, Cemre'i Akabe'yi hayvan üzerinde, diğerlerini bütün günlerde yaya olarak atmak efdaldir." denilmiştir.
«Çünkü bunlarda durur.» sözünden murad, her üç günde birinci ve ikinci cemrelerde taşları attıktan sonra dua için durur demektir. Akabe'de ilk günle, ondan sonraki üç gün bunun hilâfınadır. Çünkü ondan sonra dua yoktur. Kaide şudur: Arkasından duraklama yaptığı her taş atmayı yürüyerek yapar. Yukarıda geçtiği gibi, ardından taş atılan her cemrede budur. Ardından taş atma yoksa durmak da yoktur. Sonra bu tafsilât imam Ebû Yusuf'un kavlidir. Onun meşhur bir hikâyesi de vardır ki, onu Tahtâvî ve başkaları zikretmişlerdir. Hidâye, Kâfî ve Bedâyî sahipleriyle onlardan başka birçok ulema bunu tercih etmişlerdir. Tarafeyn'in kavline galince: Bahır sahibinin bildirdiğine göre Hâniyye'de efdal olan, bütün cemrelerde hayvan üzerinde bulunmaktır denilmiş, Zahîriyye'de ise bütün cemrelerde yaya bulunmak efdal olduğu söylenmiştir. Bahır sahibi, «Böylece bu meselede üç kavil hâsıl olmaktadır.» demiştir.
«Kemâl bunu tercih etmiştir.» Yani bu işi yürüyerek görmek. tevazu ve huşua daha yakındır. Bilhassa bu zamanda öyledir. Çünkü bütün cemrelerde bütün Müslümanlar yaya bulunurlar. Binaenaleyh onların arasında hayvana binip sıkışan kimse eziyetten emin olamaz. Peygamber (s.a.v.)'in hayvan üzerinde taş atması, fiilini göstermek içindir. Tâ ki ümmeti ona uysunlar. Hayvan üzerinde tavafı da öyledir. Bahır sahibi diyor ki: «Yürüyerek taş atmak efdaldir. Yalnız son günde Cemre-i Akabe'deki müstesna denilse yeridir. Çünkü o kimse bu saatte Mekke'ye gidecektir. Nitekim âdet budur. Ekseriyetle insanlar binek giderler. Binaenaleyh onun hayvana binmesinde eziyet yoktur. Hem Peygamber (s.a.v.)'e tâbi olmak faziletini kazanır.»
Ben derim ki : Lâkin bu zamanda Akabe'de taş attıktan sonra hayvana binmesi güç olur. Kalabalığın fazlalığından, çok defa binek hayvanını şaşırır. «Son günde herkes hayvan üzerinde taş atar.» denilse, bunun da yeri vardır. Bunda da, kimseye zarar vermeden Peygamber (s.a.v.)'e tâbi olmak fazileti elde edilir. Çünkü âdet vecihle herkes bulundukları yerden hayvanlarına binerek Mekke'ye giderler. Fakat son günden başka günlerde herkes yaya olarak taş atar. 

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...