Tavaf-ı
Sader
METİN
Ağırlıkları ve
hizmetçilerini Mekke'ye gönderir de kendisi Mina'da kalır veya Arafat'a giderse.
emin olmadığı takdirde bu mekruhtur. Emin olursa mekruh değildir. Keza namaz
kılan kimsenin ayakkabı gibi eşyasını arkasına koyması mekruh olur. Çünkü kalbim
meşgul eder. Hacı Mekke'ye döndüğü vakit -bir saat olsun- Muhassab denilen yere
inmesi sünnettir. Burası ebtahtır. Kabristan ondan değildir. Sonra seferi
muradettiğinde yedi şavt tavaf-ı saderi yani veda tavafını ramel ve sa'yisiz
olarak yapar. Bu vâciptir. Yalnız Mekkelilerle onlar hükmünde olanlara vâcip
değil menduptur. Nasıl ki ondan sonra duranın hükmü de budur.
İZAH
«Veya Arafat'a
giderse» Bazı nüshalarda "veya Arafat'a giderse" yerine "ve Arafat'a giderse"
denilmiştir ki, bu hatadır. En açık şekli. "yahut ağırlıklarını orada bırakır da
Arafat'a giderse" demektir.
«Mekruhtur.» Çünkü
İbn-i Ebi Şeybe'nin İbn-i Ömer (r.a.)'den rivayet ettiği bir hadiste, "Bir kimse
kendisi dönmeden eşyasını gönderirse, onun haccı yoktur." buyrulmuştur. Yani
onun haccı kâmil değildir, demektir. Bir de eşya onun kalbini meşgul eder.
Halbuki kendisi ibadettedir. Bundan dolayı mekruh olur. Zâhire bakılırsa bu
kerahet tenzihiyedir. Bahır. Nehir sahibi buna itiraz ederek, "Ömer (r.a.)
bundan men ederdi ve bundan dolayı insanı döverdi. Bu gösterir ki, kerahet
tahrimiyyedir." demiştir. Amma söz götürür. Çünkü Hz. Ömer evlânın hilâfını
terkettiği için döverdi.
«Emîn olursa mekruh
değildîr.» Bu söz. Bahır sahibi tarafından bir incelemedir. "Kalbi meşgul eder"
diye yapılan ta'lîlin mefhumundan alarak kardeşi de ona tâbi olmuştur. T.
«Keza ilh.» Sirâc
sahibi diyor ki: «Keza insanın ayakkabı gibi hacetlerinden birini arkasına
koyarak namaz kılması mekruhtur. Çünkü zihnini kurcalar da lâzım geldiği gibi
kendini ibâdete veremez.»
«Bir saat olsun.»
hayvanı üzerinde Muhassab'da durarak dua eder. Sirâc. Bununla sünnetin aslı
hâsıl olur. Kemaline gelince: İbn-i Hümam'ın dediği gibi orada öğle, ikindi,
akşam ve yatsıyı kılar, hafıf bir uyku çıkarır, sonra Mekke'ye girer. Bahır.
Kârî'nin Nikâye şerhinde şöyle denilmiştir: «En zâhiri. buna sünnet-i kifaye
demektir. Çünkü bu yor bütün hacıları almaz. Hacc emirlerinin ve keza
başkalarının taatı göstermek için bir saat olsun oraya inmeleri gerekir.»
«Ebtahtır.» Buna '
Bathâ ' ve ' Hayf ' dahi denilir. Fetih sahibi diyor ki: «Burası Mekke'nin
banliyösüdür. Sınırı. kabristana bitişen iki dağ ile mukabil dağlardır. Vadiden
çıkarak Mina'ya giderken sol kolda kalır.»
«Sonra seferi murad
ettiğinde» Musannıf burada ' sonra ' diyerek söze başladı. Bu, Nehir vediğer
kitaplardaki şu ifadeye işaret içindir:
«Tavaf-ı ziyareden
sonra bu tavafın vaktinin evveli sefere niyetli olmasıdır. Hattâ bu niyetle
tavaf eder de sonra Mekke'de uzun zaman kalır ve onu kendine vatan ittihaz
etmezse tavafı caizdir. Mukim iken bunun, sonu yoktur. Hattâ ikamete niyet
etmeden bir yıl dursa tavaf edebilir.. Hem de eda olur. Evet müstehap şekli.
sefere çıkmak istediği zaman' bu tavafı yapmaktır.» Lübab'da beyan edildiğine
göre. bu tavaf ikamete niyet etmekle senelerce bile olsa sükut etme?.. Ama
Mekke'yi ve etrafındaki yerleri ilk neferden evvel yani bayram günlerinin
üçüncüsünden önce ihramdan çıkmadan vatan ittihaz etmeyi niyetlenirse sâkıt
olur. Ondan sonra vatan ittihaz etmeyi niyetlenirse sâkıt olmaz. Nefirden önce
kalmayı niyet eder de sonra çıkmak aklına gelirse. şehirden çıkan Mekkeli gibi
vâcip olmaz.
«Veda» aynı zamanda
bu tavafın adıdır. Buna 'Âhir-i Ahd' tavafı dahi denilir. Sader, misafirin
gittiği yerden dönmesi ve su içenin su kaynağından dönmesi mânâsınadır. Nitekim
Kuhistânî'de beyân edilmiştir.
«Ramel ve sa'yisiz
olarak yapar.» Yani bunları evvelce tavaf-ı kudûmda yahut tavaf-ı saderde
yaptıysa. şimdi tekrarına hacet yoktur. Nitekim Hayreddin-i Remlî'den naklen
yukarıda geçti.
«Bu vâcîptir.»
Mina'dan döner de tavaf etmezse, mikâtı geçmedikçe tavaf etmek için geri dönmesi
vâcip olur. Mikâtı geçerse. kurban kesmekle yeni bir umreye ihramlanarak dönmek
arasında muhayyer kalır Yani umreye ihramlandığı takdirde, onun tavafını; sonra
tavaf-ı saderi yapar. Geciktiği için bir şey. lâzım gelmez. Hacıya kolaylık ve
fakirlere menfaat olmak için kurban kesmesi evlâdır. Nehir ve Lübab.
«Yalnız
Mekkelilerle onlar hükmünde olanlara vâcip değildir.» cümlesi, bu tavafın
uzaktan gelen bütün hacılara ifrad, temettu ve kırân farkı gözetmeksizin vâcip
olduğunu ifade etmektedir. şu şartla ki, hacca yetişmiş, mükellef ve özürsüz
olmalıdır. Binaenaleyh Mekkeli ile mutlak surette umre yapana, haccın vaktini
geçirene. muhsara, deliye, çocuğa, hayız ve nifaslıya vâcip değildir. Nitekim
Lübab ve diğer kitaplarda beyan edilmiştir.
«Mekkeli hükmünde
olanlar»dan murad, mikâtların içinde yaşayanlarla nefir ihramından çıkmadan
orasını vatan ittihaz etmeyi niyet edenlerdir. Nitekim geçti.
«Vâcip değil
menduptur.» Nehir sahibi diyor ki: «Onlardan nefyedilen, mendup olması değil
vâcip olmasıdır. Gerçekten İmam Ebû Yusuf. "Mekkelinin tavaf-ı saderi yapması
bence daha iyidir. Çünkü bu tavaf hacc fiillerini bitirmek için meşru olmuştur.
Bu mânâ onlar hakkında da mevcuttur", demiştir.»
«Nasıl ki ondan
sonra duranın hükmü de budur.» Çünkü müstehap olan, bu tavafı sefere çıkmak
istediğinde yapmaktır. Nitekim geçti.