Tavaf-ı
Ziyaret
METİN
Artık ona
kadınlardan başka her şey helâl olmuştur. Bazıları buna koku sürünmeyi ve
avlanmayı da katmışalrdır. Sonra üç kurban gününden birinde ziyaret tavafını
yapar. Bu onun vâcip olan vaktinin beyanıdır. Tavafı yedi şavt olarak yapar. Bu
onun en mükemmel şeklini beyandır. Yoksa rükün, dört şavttır. Tavafı ramelsiz ve
önceden bu tavaf için sa'y yaptıysa bu sefer sa'ysiz yapar. Aksi takdirde
ikisini de yapar. Çünkü bunların tekrarı meşru değildir.
İZAH
«Her şey helâl
olmuştur.» Yani dikişli elbise giymek ve tırnak kesmek gibi, ihramlıya memnu
olan şeyler helâl olmuştur.T. Bu gösteriyor ki, traş olmadan önce şeytan
taşlamakla ona hiçbir şey helâl olmaz. Bize göre mezhep budur. Nitekim Kâri'nin
Lübab şerhinde Fârisi'den böyle nakledilmiştir.Kâri'nin Nihâye şerhinde ise
şöyle denilmektedir. Bize göre meşhur olan kavil, şeytan taşlamanın ihramdan
çıkarmasıdır. Mâlik ve Şâfiî'ye göre ise şeytan taşlamanın ihramdan
çıkarmasıdır. Mâlik ile Şâfiî'ye göre ise şeytan taşlamakla ihramdan çıkılır.
Mezhebimizin meşhur olmayan kavli de budur. Şeytan taşlamakla bize göre ihramdan
çıkılacağı, Haherzâde'nin Mebsût şerhinde ve Kâdıhan'ın Câmi-i Sagîr şerhinde
bildirilmiştir. Kâdıhan şöyle demiştir: «Şeytan taşlarını attıktan sonra traş
olmadan evvel kadınlarla koku sürünmekten başka her şey helâl olur. Ebû
Yusuf'tan bir rivayete göre, koku sürünmek dahi helâl
olur.»
Kadınlardan murad,
cimada bulunmak ve cimaın mukaddimeleridir.
«Bazıları buna koku
sürünmeyi ve avlanmayı da katmışlardır.» Şarih burada Nehir sahibine uymuştur.
O, kadınlarla koku sürünme istisnasını Hâniyye sahibine, avlanma istisnasını da
Ebu'l-Leys'e nisbet etmiştir ki doğru değildir. Çünkü Kâdıhan Fetevâ'sında şöyle
demiştir:
«Tıraş olduğu veya
saçını kısalttığı vakit ona kadınlardan başka her şey helâl olur. Şeytanı
taşladıktan sonra ise, tıraş olmadan evvel koku sürünmekle kadınlardan manada
her şey helâl olur.» Câmi-i Sağîr şerhinde ondan naklen arzettiklerimiz de
böyledir. O, şeytan taşlamakla ihramdan çıkmaktan koku sürünmeyi istisna
etmiştir. Yoksa tıraş olmakla ihram-dan çıkmaktan istisna etmemiştir. Bu, az
yukarıda gördüğün gibi. meşhur hilâfa mebnidir. Şurunbulâlî Hâniyye'nin
ibaresini zikretmiş. sonra şunu söylemiştir: «Bundan anlaşılır ki, Kâdıhan'a
nisbet edilen "tıraş olmakla kendisine koku sürünmek helâl olmaz" sözü
bâtıldır.»
Ben derim ki: Bunu
Bedâyi'nin şu sözü de te'yîd eder: «Tıraş olmanın hükmüne gelince: Bu, onun
artık helal olmasıdır. Kadınlardan başka ona her şey helâl olur. UIemamızın
kavli budur. İmam Mâlik "yalnız kadınlarla koku sürünmek müstesna" demiş, Leys
ise yalnızkadınlarla avlanmanın müstesna olduğunu söylemiştir.» Mi'râc ile Sirâc
ve Gâvetü'l-Beyan'da dahi böyle denilmiştir. Bunlar birinciyi yalnız İmam
Mâlik'e, ikinciyi müctehit İmamlardan biri olan Leys b. Sa'd'a nisbet
etmişlerdir. Nehir'de bu Ebu'I-Leys'e nisbet edilmiştir ki, mezhebimiz
ulemasından biri olan Ebu'l-Leys-i Semerkandî'dir. Fakat bu hatadır. Anla!
«Zivaret tavafını
yapar» ki bu, haccın iki rüknünden biridir. Sirâc sahibi diyor ki: «Buna tavaf-ı
ifaza, tavaf-ı yevmi Nahr ve tavaf-ı mefrud dahi denilir» Bu tavafın sahih
olması için şartları, İslâm, önceden İhram, vakfe, niyet, bu tavafın ekserisini
yapmak, zaman - ki bayram günüyle ondan sonraki günlerdir -, mekân - ki Kâbe'nin
etrafı mescidin içidir - ve tavafı bizzat yapmasıdır. Velev ki tahtırevan
üzerinde taşınarak yapsın. Burada bayılandan başkası için niyabet caiz değildir.
Bu tavafın vâcipleri; kâdir olanın yürümesi, her şeye sağdan başlamak, yedi
şavtı tamamlamak, abdestli olmak, avret yerini örtmek ve tavafı kurban bayramı
günlerinde yapmaktır. Bu tavafla şeytan taşlamak ve tıraş olmak arasında tertibe
riayet ise sünnettir. Müfsidi yoktur. ölmezden önce kazaya do kalmaz. Bu tavafa,
namına bedel caiz değildir. Meğer ki Arafat'ta vakfeyi yaptıktan sonra ölerek
haccının tamamlanmasını vasiyet etmiş olsun. Bu takdirde tavaf-ı ziyaret için
bir deve vâcip olur. Haccı da caizdir. Lübab.
«Bu, onun en
mükemmel şeklini beyandır.» Yani tavafın rüknüne. vâcibine şâmil olan en
mükemmel şeklidir. Buna tembihte bulunması. yedi şavtın hepsi rükün
zannedilmesin diyedir. Nitekim üc mezhebin imamları buna kaildirler.
Muhakkıklardan Kemâl b. Hümam, inceleme ne-ticesinde onlara uyarsa da bu,
mezhebimizin hilâfınadır. Kendisine uyul-maz.
«Önceden bu tavaf
için sa'y yaptıysa, bu sefer sa'ysiz yapar.» Musannıf. "Önceden ramel ve sa'yi
yaptıysa" demedi ve önceden sa'y yaptı da ramel yapmadıysa, burada ramel
yapmayacağına işaret etmek istemiştir. Çünkü ramel ancak ardından sa'y yapılan
tavafta meşru olmuştur. Nitekim yukarıda geçti. Burada sa'y yoktur. Inâye ile
Lıibab'da do böyle denilmiştir. Lübab'da, "İztıbâ'a gelince: Bu tavafta mutlak
surette sâkıttır." denilmiştir. Yani önceden sa'y yapsın yapmasın iztıbâ yapmaz.
«Aksi takdirde
ikisini de yapar.» Yani önceden sa'y yapmamışsa. hem ramel hem sa'y yapar. Velev
ki rameli yapmış bulunsun. Kuhistâni. Yani onun önceden sa'ysiz yaptığı ramel
meşru değildir. Binaenaleyh muteber olmaz.
T E M B î H !
Hayreddin-i Remlî diyor ki: «Tavaf-ı kudûmde ve tavaf-ı ziyarette bunların
ikisini de yapmamışsa. tavaf-ı saderde ikisini de yapar. Çünkü sa'y vakitle
mukayyet değildir. Nitekim musannıf cinayetler bâbında açıklayacaktır. Ulemanın
açıkladıklarına göre ramel, ardından sa'y yapılan her tavafta yapılır. Bundan
anlaşılır ki, tavaf-ı saderde önceden bunları yapmadıysa ikisini de yapar. Ama
ben bunu acık olarak görmedim. Velev ki ulemanın mutlakolan sözlerinden
anlaşılmış olsun.
«Çünkü bunların
tekrarı meşru değildir.» Bu söz» ramelsiz ve sa'y-siz olarak sözünün illetidir.
T.
T E M B İ H :
Şurunbulâliyye sahibi diyor ki: «Sa'yi, tavaf-ı ifazadan sonraya bırakmanın
efdal olduğunu söylemiştik. Ramel de öyledir. Ta ki her ikisi sünnete değil de
farza tâbı olsunlar. Nitekim Bahır'da da böyle denilmiştir. Yine arzetmiştik ki,
tavaf-ı kudûmden sonra yapılan sa'y muteber değildir. Meğer ki hacc aylarında
ola. Buna dikkat edilmelidir. Çünkü mühimdir.»
Ben derim ki: Sa'y
ancak kâmil tavaftan sonra yapılırsa muteber olur. Tavaf-ı kudûmu cünüp veya
abdestsiz olarak ramelle yapar da. ondan sonra sa'yde îfa ederse. abdestsiz
yaptığı takdirde ikisini de tekrarlaması mendup; cünüp yaptığı takdirde sa'yi
tekrarlamaması farz, ramel sünnettir. Lübab.
METİN
Tavafı ziyaretin
ilk vakti. bayram günü fecir doğduktan sonradır. O, o günde, yani tavaf kurban
bayramının ilk gününde efdaldir. Vakti ömrün sonuna kadar uzar ve sabık tıraşla
kadınlar kendisine helâl olur. Hattâ tıraş olmadan tavaf etse, kendisine hiçbir
şey helâl olmaz. Meselâ tırnağını kesse cinayet işlemiş olur. Çünkü ihramdan
ancak tıraş olmakla çıkar. Bu tavafı kurban günleriyle gecelerinden sonraya
bırakması, keraheti tahrimiye ile mekruh olur ve vâcibi terk ettiği için ceza
kurbanı vâcip olur. Bu, imkan bulunduğundadır.
İZAH
«Fecir doğduktan
sonradır.» Daha önce yapılırsa sahih olmaz. Lübab.
«Vakti ömrün sonuna
kadar uzar.» Yani sahih olması için vakit ömrün sonuna kadardır. Onu yapmadan
ölürse, bazı hâşiye yazarlarının Kadı Muhammed lyd'in Lübab şerhinden, O da
Bahr-i Amîk'ten naklen söylediklerine göre ulema, "0 kimsenin bir deve vasiyet
etmesi gerekir. Çünkü burada özür. hak sahibi tarafından gelmiştir. Velev ki kul
geciktirmekle günahkâr olsun." demişlerdir.
«Ve sabık tıraşla
kadınlar kendisine helâl olur.» Yani tavafla helâl olmaz. Çünkü helâl kılan,
tavaf değil tıraştır. Şu kadar var ki, tıraşın tesiri kadınlar hakkında tavaftan
sonraya bırakılmıştır. Tavafı yaptığı vakît tıraş tesirini gösterir. Tatâk-ı
ric'î gibi ki, aynlma tesiri iddetin bitmesine tehir edilmiştir. Çünkü gerisi
geriye alma ihtiyacı vardır. Zeylâî. Binaenaleyh bazılarının tavafa diğer
muhallil adını vermeleri, şart olması itibarıyla mecazdır. Kadınların helâl
olması, tavafın rüknünü yaptıktan, yâni dört şavt tamamladıktan sonradır. Bahır.
Hiç tavaf etmese, kadınlar kendisine helâl olmaz. Velev ki ara uzayıp seneler
geçsin. Bu bilittifak böyledir. Hindiyye'de dahi kaydedilmiştir. T.
«Tıraş olmadan
tavaf etse» Yani bizce meşhur olan kavle göre şeytanı taşladıktan sonra dahi
olsa kendisine hiçbir şey helâl olmaz. Nitekim izahı yukarıda geçmişti.
«Cînayet işlemiş
olur.» Yanî bununla ihramdan çıkmayı kasdetmiş olsa bile cinayet sayılır. T.
«Kurban günleriyle
gecelerinden sonraya bırakması mekruh olur.» Bayram günlerinden her günün
gecesinden murad, o günden sonra gelen gecedir. Nitekim arefe gecesi de o günü
takibeden gecedir. H.
Ben derim ki:
Mutlak olan bu söz, şeytan taşlamak hakkında zâhir-dir. Çünkü taşları bayram
günlerinde gündüz atmazsa, o günü takip eden gecede atar ve bu eda olur. İkinci
güne geciktirirse iş değişir ve kaza olur. Kendisine ceza kurbanı lâzım gelir.
Nitekim bunu ileride söyleyeceğiz. Tavaf hakkında ise bundan murad kurban
günlerinin arasına giren gecelerdir. Çünkü kurban günlerinin sonu olan üçüncü
gün güneş kavuşur da tavaf etmemiş bulunursa, kendisine ceza kurbanı lâzım
gelir. Nitekim aşağıdaki hayızlı meselesinde gelecektir. Binaenaleyh üçüncü günü
takip eden gece tavaf hakkında o güne tâbi değildir. Tâbi olsa, şeytan
taşlamakta olduğu gibi ceza kurbanı lâzım gelmeksizin o gecede yaptığı tavaf eda
olurdu.
«Kerahet-i
tahrimiye ile mekruh olur.» Yani velev ki onu teşrik günlerinin sonu olan
dördüncü güne bırakmış olsun. Sahih kavil budur. Nitekim Gâye'de bildirilmiştir.
Hâşiyelerden birinde, "bununla fetva verilir" denilmektedir. Mebsût, Kâdıhan,
Kâfî, Bedâyi ve diğer kitaplarda zikredilen de budur. Kudûrî'nin Muhtasar Kerhi
şerhinde söylediği buna muhâliftir. O, "Tavaf-ı ziyarenin sonu, teşrik
günlerinin sonudur." demiş, Kirmânî ile Menafi ve Lübab şerhi Müstesfa sahipleri
de ona tâbi olmuşlardır.
TEMBİH: Sirâc'da,
"Bunun gibi tıraş olmayı kurban günlerinden sonraya bırakırsa, Ebû Hanife'ye
göre yine ceza kurbanı lâzım gelir. Çünkü tıraş olmak ona göre bir zamana
mahsustur. O zaman da kurban günleridir ve bir mekâna mahsustur. O da Haremdir."
denilmiştir.
«Bu» Yani kerahet
ve geciktirmekle ceza kurbanının vâcip olması, imkân bulunduğundadır. T.