Nezir
Hakkında
METİN
Bir kimse yasak
günlerde; yahut bu sene oruç tutmayı nezir etse, muhtar kavle göre mutlak
surette sahih olur. Ulema nezirle, o günlerde oruca başlamak arasında fark
görmüş; "Başlamanın kendisi günah; nezrin kendisi ise taatır. Onun için
sahihtir." demişlerdir. Lâkin günahtan korunmak için yasak günlerde oruç
tutmaması vâcip olur. Vacibi ıskat için de onları kaza eder. Ama o günlerde oruç
tutarsa, haram olmakla beraber mesuliyetten kurtulur.
İZAH
Musannıf Allah'ın
vâcip kıldığı orucu anlattıktan sonra, nezirle kulun kendine vâcip kıldığı oruca
başlamaktadır. Mülteka Şerhi'nde şöyle denilmektedir: "Nezir, dilin amelidir.
Sahih olmasının şartı, şarap içmek gibi günah bir şey olmaması, o anda üzerine
vâcip olan namaz ve oruç gibi hâlen kendisine borç olmaması ve yarının namazı ve
orucu gibi gelecekte borç olacak bir ibadet olmaması; 'li aynihi' vâcipler
cinsinden maksut bir şey olması ve hâkimin hükmü karışmayan şeylerden
olmasıdır." Bu husustaki sözün tamamı sair nezir bahisleri ile birlikte
inşaallah yeminler bahsinde gelecektir.
«Bu sene oruç
tutmayı nezretse...» sözü ile Musannıf yasak edilen orucu - bayram günü gibi -
açık söylemekle yarınki gün gibi - tebean söylemek arasında fark olmadığına
işaret etmek istemiştir. Yarınki günün bayram olduğu anlaşılırsa, bu oruca açık
değil, tebean niyetlenmiş olur. "Bu sene", "bir sene peşi peşine" ve "ebedî
olarak" gibi sözler de bunun gibidir. Nitekim Kuhistânî'den naklen Halebî böyle
demiştir.
«Mutlak surette
sahih olur.» Yani yasak günü zikretsin etmesin nezir sahihtir. Nitekim Bahır'da
beyan edilmiştir ki, Kuhistânî'den nakledilen de budur. Keza söylediğini
kastetsin etmesin birdir. Onun için Valvalciyye sahibi şöyle demiştir: «Bir
adam, "Allah için bir gün oruç tutmak borcum olsun!" diyecekken dili "bir ay
oruç" deyiverse, bir ay oruç tutması lazım gelir.» H. Keza bir söz söylemek
ister de ağzından "nezir" (adak) çıkarsa onu yapması lâzım gelir. Çünkü nezrin,
kadın boşamada olduğu gibi şakası ciddisi birdir. Fetih.
«Muhtar kavle göre
mutlak surette sahih olur.» imam Ebû Yusuf'un İmam-ı Âzam'dan rivayetine göre
sahih olmaz. İmam Züfer'in kavli de budur. İmam Hasan'ın rivayetine göre ise,
tayin ederek söylerse sahih olmaz. Fakat "yarın" der de, o gün bayrama tesûdüf
ederse sahih olur. Bu, bir kadının hayız günü oruç nezretmesine benzer ki, sahih
değildir; fakat kadın "yarın" der de o gün bayrama tesadüf ederse sahih olur.
Ulema açıklamışlardır ki, zâhir rivayete göre, yasak günleri açık söylemekle
kapalı söylemek arasında fark yoktur. Nezrin eseri kazanın vâcip olmasında
meydana çıkması için sahih olmakla bayram günü Allah'ın ziyafetinden çekinmenin
haram olması arasında zıddiyet yoktur. Nehir.
«Başlamanın kendisi
günahtır.» Çünkü yukarıda arzettîğimiz gibi, o kimse başlamanınkendisi ile
oruçlu oluyor. Onun için de bunu yapmaması icabediyor; zira günahtır.
Binaenaleyh kazası vâcip' değildir. Nezrin kendisi ise taattır. "Onun için
sahihtir." Evlâ olan "lâzım gelir." demekti. Çünkü bu, nezirle lâzım gelip,
başlamakla lâzım gelmemek orasında farktır. Sahih olmanın kendisi ikisinde de
sabittir. Onun için nezir orucunu yasak günlerde tutarsa kâfi geliyor; sahih
olmasa kâfi gelmezdi. Bunu Rahmetî söylemiştir.
«Tutmaması vâcip
olur.» Nihaye'de, "Efdal olan oruç tutmamaktır." denilmişse de bir gaflettir.
Bahır. Yasak günlerde oruç tutmanın günahlığı, Allah'ın davetine icabetten
kaçınmak olduğu içindir. T.
«Onları kaza eder.»
Müslim'in rivayet ettiği Ziyad b. Cübeyr hadisinde şöyle denilmiştir: «Bir adam
Abdullah b. Ömer'e gelerek, "Ben bir gün oruç nezrettim. Ama kurban bayramına
tesadüf etti. Bozayım mı?" dedi. İbn-i Ömer, "Allah nezrin yerine getirilmesini
emir buyurmuştur. Ama Resulullah (s.a.v.) bu gün oruç tutmayı yasak etti,"
cevabını verdi.» Bunun mânâsı, kazası mümkündür demektir. Bu suretle emir ve
nehyin mesuliyetinden kurtulmuş olur. Vikaaye şerhi.
Ama o günlerde oruç
tutarsa, haram olmakla beraber mesuliyetten kurtulur. Çünkü üzerine aldığı gibi
eda etmiştir. Bahır.
METİN
Bu, yasak günlerden
evvel nezrettiğine göredir. Yasak günlerden sonra nezrederse, hiçbir şey kaza
etmez. Doğru olan kavle göre, sadece senenin kalan günlerini kaza etmesi
lâzımdır, "Sene" kelimesini belirsiz kullanarak "bir sene" dese; yahut peşi
peşine tutmayı şart koşsa da yasak günleri tutmasa, hüküm yine budur. Lâkin
burada bütün günleri peşi peşine kaza eder. Bir gün bırakırsa, tekrar yeniden
başlar. Seneyi belli etmesi, bunun hilâfınadır. Belirsiz kullandığında peşi
peşine tutmayı şart koşmazsa, 35 gün kaza eder. Bu surette beş günü tutması
geçerli sayılmaz.
İZAH
«Bu» yani muayyen
bir sene oruç nezrettiği surette yasak günlerin kazası, yasak günlerden evvel
nezrettiğine göredir. T. Onlardan sonra, meselâ zilhiccenin on dördüncü gecesi
nezir yaparsa bir şey kaza etmez.
Sadece senenin
kalan günlerini - ki zilhiccenin tamamıdır - kaza eder. «Doğru olan kavle göre»
ki Fetih sahibi bunu tahkik etmiştir; bu böyledir. Çünkü Gâye sahibi, "Kalan
günleri tutması lâzımdır." dediğinde, Zeylâî "Bu yanlıştır. Zira sene nezir
vaktinden nezir vaktine on iki aydır." demiş; Fetih sahibi ise bunu reddederek,
"Yanlış olan budur!" demiştir. "Zira mesele Gâye'de olduğu gibi Hulâsa ve
Hâniyye'de de "bu sene ve bu ay" diye nakledilmiştir. İzahı şudur: Her arabî
sene muayyen bir müddetten ibarettir. "Bu sene" dediğinde, işaretancak içinde
bulunduğu seneyi anlatır. Şu halde sözünün hakikati, geçmiş ve gelecek müddeti
nezretmiş olmasıdır. Fakat geçen müddet hakkında bu söz hükümsüz kalır. Nasıl ki
"Dünkü gün oruç tutmak Allah için borcum olsun!" dese hükümsüzdür. Nehir'de
böyle denilmiştir. H.
«Hüküm yine budur.»
Yani muayyen sene gibidir. "Peşi peşine kaza eder." Yani onları hiç fâsıla
vermeden senenin sonuna ekler ve böylece aralıksız tutmuş olmayı imkân
nisbetinde tahakkuk ettirir. Bunu Halebî Bahır'dan nakletmiş ve muayyen senede
ramazan ayının kazası icabetmediği gibi, burada da icabetmeyeceğine işarette
bulunmuştur. Çünkü ramazana yetiştiğinde onu nezretmesi sahih olmaz. O Allah'ın
vâcip kılması ile zaten üzerinde borçtur; onu başkası ile değiştirmeye gücü
yetmez. Kendisi vâcip kılıp da yetişemeden ölmesi bunun hilâfınadır. Zira bir
aylık fidye verilmesini vasiyet etmesi vâcip olur. Çünkü ona erişemeyince, başka
bir ayı vâcip kılmış gibi olur. Sirâc.
«Yeniden başlar.»
Yani bozduğu günden önce tuttuğu günlerin orucunu tekrar tutar. H. Velev ki
tutmadığı gün, son gün olsun. T.
«Seneyi belli
etmesi bunun hilâfınadır» Yani burada yasak günlerin orucunu peşi peşine kaza
etmesi gerekmez. Zira burada aralıksız tutmak, vaktin muayyen olması
zaruretindendir. H. Onun için burada bir gün oruç bıraksa, yalnız onu kaza
etmesi lâzım gelir. T.
«Otuz beş gün kaza
eder.» Bunlar ramazan ayı ile beş yasak gündür. H. Demek istiyor ki: O kimsenin
beş gündeki orucu nâkıstır. Binaenaleyh kâmilin yerine kâfi gelmez. Ramazan ayı
ise ancak ramazan ayı yerine kâfidir. Binaenaleyh onun miktarınca kaza vacip
olur. Bunu geçen oruca eklemesi gerekir. Fakat sahih kavle göre eklemese de
mesuliyetten kurtulur. Bahır.
«Bu surette beş gün
tutması geçerli sayılmaz.» Yani muayyen sene, veya peşi peşine tutacağı şart
kılınan belirsiz sene bunun hilâfınadır. Çünkü o beş günden hâli değildir.
Binaenaleyh o günlerin orucunu nezretmiş olur; Aralıksız tutacağını şart
koşmadığı belirsiz bir seneye gelince: Bu, sayılı birtakım günlerin adıdır.
Sayılı günleri, ramazandan ve o yasak günlerden ayırmak mümkündür. Nitekim Sirâc
sahibi ifade etmiştir.
METİN
Bilmiş ol ki,
sigasının yemine de ihtimali vardır. Onun için altı suret meydana gelmiştir ki,
Musannıf bunları şöyle izah etmiştir:
1-) Oruç nezrettiği
siga ile hiçbir şey niyet etmezse;
2-) Veya sadece
nezri niyet edip, yemini niyet etmezse;
3-) Yahut nezri
niyet, yemin olmamasını dilerse, bu üç surette siga ile amel edilerek bilittifak
yalnız nezir olur.
4-) Yemini niyet
eder de nezir olmamasını dilerse; bu surette tayini ile amel edilerek,
bilittifak yalnız yemin olur. Orucunu bozarsa, yemininden döndüğü için kefaret
vermesi icabeder.
5-6) Her ikisine;
yahut nezri nefî etmeksizin yemine niyet ederse, her iki surette hem yemin, hem
nezir olur. Hattâ oruç tutmazsa, umum mecazla amel ederek, nezir için kaza,
yemin için kefaret icabeder. İmam Ebû Yusuf buna muhaliftir.
İZAH
«Nezir sîgasının»
hem nezirle birlikte, hem de nezirden ayrı olarak yemine ihtimali vardır. T.
«Sîga ile amel
edilerek» yani birinci vecihte demek istiyor. İkinci ve üçüncüde de evleviyetle
böyledir. Çünkü nezir azîmetle kuvvetlenmiştir; bir de üçüncüde başkasını nefî
ziyadesi vardır.
«Tayini ile amel
edilerek bilittifak yalnız yemin olur.» Çünkü «Allah için filân iş boynuma borç
olsun.» demesi, iltizama delâlet eder. Bu söz nezir mânâsında açıktır. Niyet
olmayınca nezre yorumlanır. Niyet olunca evleviyetle ona hamledilir. Lâkin nezir
olmamasını niyet ederse, lâzımı söyleyip melzumu kastetmek kabilinden yemin
olur. Çünkü vâcip olmayan bir şeyin icâbından, o şeyi terk etmenin haram olması
lâzım gelir. Mübahı haram etmek ise yemindir.
«Umum mecaz»
vücuptur. Bu cümle Ebû Yusuf'un "Birincide nezir, ikincide yemin olur." sözüne
cevaptır. Çünkü bu sözde nezir hakikat, yemin mecazdır. Hattâ birinci, niyyete
bağlı değil; İkinci bağlıdır. Binaenaleyh her ikisine uymaz. Sonra mecaz niyeti
ile taayyün eder. İkisini birden niyet edince hakikat tercih olunur. Tarafeyn'in
delilleri şudur: iki cihet, yani nezir ciheti ile yemin ciheti arasında zıddiyet
yoktur. Çünkü ikisi de vücup iktiza ederler; şu kadar var ki nezir liaynihî,
yemin ligayrihî (nezir kendisi için, yani sîgası icâbı; yemin ise başkası için,
yani Allah'ın ismini korumak için) vücup iktiza eder. Binaenaleyh her iki delil
ile amel etmiş olmak için, ikisini bir araya toplarız. Nasıl ki ivaz (bedel)
şartı ile yapılan hîbede teberru ciheti ile muaveza cihetlerini bir araya
toplarız. Hidâye'de böyle denilmiştir. Bu delil üzerine söylenen sözlerin tamamı
Fetih'te ve usulü fıkıh kitaplarındadır.