03 Ekim 2012

REDDU'L-MUHTAR...ORUÇTA NEZİR (ADAK) HAKKINDA


Nezir Hakkında


METİN
Bir kimse yasak günlerde; yahut bu sene oruç tutmayı nezir etse, muhtar kavle göre mutlak surette sahih olur. Ulema nezirle, o günlerde oruca başlamak arasında fark görmüş; "Başlamanın kendisi günah; nezrin kendisi ise taatır. Onun için sahihtir." demişlerdir. Lâkin günahtan korunmak için yasak günlerde oruç tutmaması vâcip olur. Vacibi ıskat için de onları kaza eder. Ama o günlerde oruç tutarsa, haram olmakla beraber mesuliyetten kurtulur.
İZAH
Musannıf Allah'ın vâcip kıldığı orucu anlattıktan sonra, nezirle kulun kendine vâcip kıldığı oruca başlamaktadır. Mülteka Şerhi'nde şöyle denilmektedir: "Nezir, dilin amelidir. Sahih olmasının şartı, şarap içmek gibi günah bir şey olmaması, o anda üzerine vâcip olan namaz ve oruç gibi hâlen kendisine borç olmaması ve yarının namazı ve orucu gibi gelecekte borç olacak bir ibadet olmaması; 'li aynihi' vâcipler cinsinden maksut bir şey olması ve hâkimin hükmü karışmayan şeylerden olmasıdır." Bu husustaki sözün tamamı sair nezir bahisleri ile birlikte inşaallah yeminler bahsinde gelecektir.
«Bu sene oruç tutmayı nezretse...» sözü ile Musannıf yasak edilen orucu - bayram günü gibi - açık söylemekle yarınki gün gibi - tebean söylemek arasında fark olmadığına işaret etmek istemiştir. Yarınki günün bayram olduğu anlaşılırsa, bu oruca açık değil, tebean niyetlenmiş olur. "Bu sene", "bir sene peşi peşine" ve "ebedî olarak" gibi sözler de bunun gibidir. Nitekim Kuhistânî'den naklen Halebî böyle demiştir.
«Mutlak surette sahih olur.» Yani yasak günü zikretsin etmesin nezir sahihtir. Nitekim Bahır'da beyan edilmiştir ki, Kuhistânî'den nakledilen de budur. Keza söylediğini kastetsin etmesin birdir. Onun için Valvalciyye sahibi şöyle demiştir: «Bir adam, "Allah için bir gün oruç tutmak borcum olsun!" diyecekken dili "bir ay oruç" deyiverse, bir ay oruç tutması lazım gelir.» H. Keza bir söz söylemek ister de ağzından "nezir" (adak) çıkarsa onu yapması lâzım gelir. Çünkü nezrin, kadın boşamada olduğu gibi şakası ciddisi birdir. Fetih.
«Muhtar kavle göre mutlak surette sahih olur.» imam Ebû Yusuf'un İmam-ı Âzam'dan rivayetine göre sahih olmaz. İmam Züfer'in kavli de budur. İmam Hasan'ın rivayetine göre ise, tayin ederek söylerse sahih olmaz. Fakat "yarın" der de, o gün bayrama tesûdüf ederse sahih olur. Bu, bir kadının hayız günü oruç nezretmesine benzer ki, sahih değildir; fakat kadın "yarın" der de o gün bayrama tesadüf ederse sahih olur. Ulema açıklamışlardır ki, zâhir rivayete göre, yasak günleri açık söylemekle kapalı söylemek arasında fark yoktur. Nezrin eseri kazanın vâcip olmasında meydana çıkması için sahih olmakla bayram günü Allah'ın ziyafetinden çekinmenin haram olması arasında zıddiyet yoktur. Nehir.
«Başlamanın kendisi günahtır.» Çünkü yukarıda arzettîğimiz gibi, o kimse başlamanınkendisi ile oruçlu oluyor. Onun için de bunu yapmaması icabediyor; zira günahtır. Binaenaleyh kazası vâcip' değildir. Nezrin kendisi ise taattır. "Onun için sahihtir." Evlâ olan "lâzım gelir." demekti. Çünkü bu, nezirle lâzım gelip, başlamakla lâzım gelmemek orasında farktır. Sahih olmanın kendisi ikisinde de sabittir. Onun için nezir orucunu yasak günlerde tutarsa kâfi geliyor; sahih olmasa kâfi gelmezdi. Bunu Rahmetî söylemiştir.
«Tutmaması vâcip olur.» Nihaye'de, "Efdal olan oruç tutmamaktır." denilmişse de bir gaflettir. Bahır. Yasak günlerde oruç tutmanın günahlığı, Allah'ın davetine icabetten kaçınmak olduğu içindir. T.
«Onları kaza eder.» Müslim'in rivayet ettiği Ziyad b. Cübeyr hadisinde şöyle denilmiştir: «Bir adam Abdullah b. Ömer'e gelerek, "Ben bir gün oruç nezrettim. Ama kurban bayramına tesadüf etti. Bozayım mı?" dedi. İbn-i Ömer, "Allah nezrin yerine getirilmesini emir buyurmuştur. Ama Resulullah (s.a.v.) bu gün oruç tutmayı yasak etti," cevabını verdi.» Bunun mânâsı, kazası mümkündür demektir. Bu suretle emir ve nehyin mesuliyetinden kurtulmuş olur. Vikaaye şerhi.
Ama o günlerde oruç tutarsa, haram olmakla beraber mesuliyetten kurtulur. Çünkü üzerine aldığı gibi eda etmiştir. Bahır.
METİN
Bu, yasak günlerden evvel nezrettiğine göredir. Yasak günlerden sonra nezrederse, hiçbir şey kaza etmez. Doğru olan kavle göre, sadece senenin kalan günlerini kaza etmesi lâzımdır, "Sene" kelimesini belirsiz kullanarak "bir sene" dese; yahut peşi peşine tutmayı şart koşsa da yasak günleri tutmasa, hüküm yine budur. Lâkin burada bütün günleri peşi peşine kaza eder. Bir gün bırakırsa, tekrar yeniden başlar. Seneyi belli etmesi, bunun hilâfınadır. Belirsiz kullandığında peşi peşine tutmayı şart koşmazsa, 35 gün kaza eder. Bu surette beş günü tutması geçerli sayılmaz.
İZAH
«Bu» yani muayyen bir sene oruç nezrettiği surette yasak günlerin kazası, yasak günlerden evvel nezrettiğine göredir. T. Onlardan sonra, meselâ zilhiccenin on dördüncü gecesi nezir yaparsa bir şey kaza etmez.
Sadece senenin kalan günlerini - ki zilhiccenin tamamıdır - kaza eder. «Doğru olan kavle göre» ki Fetih sahibi bunu tahkik etmiştir; bu böyledir. Çünkü Gâye sahibi, "Kalan günleri tutması lâzımdır." dediğinde, Zeylâî "Bu yanlıştır. Zira sene nezir vaktinden nezir vaktine on iki aydır." demiş; Fetih sahibi ise bunu reddederek, "Yanlış olan budur!" demiştir. "Zira mesele Gâye'de olduğu gibi Hulâsa ve Hâniyye'de de "bu sene ve bu ay" diye nakledilmiştir. İzahı şudur: Her arabî sene muayyen bir müddetten ibarettir. "Bu sene" dediğinde, işaretancak içinde bulunduğu seneyi anlatır. Şu halde sözünün hakikati, geçmiş ve gelecek müddeti nezretmiş olmasıdır. Fakat geçen müddet hakkında bu söz hükümsüz kalır. Nasıl ki "Dünkü gün oruç tutmak Allah için borcum olsun!" dese hükümsüzdür. Nehir'de böyle denilmiştir. H.
«Hüküm yine budur.» Yani muayyen sene gibidir. "Peşi peşine kaza eder." Yani onları hiç fâsıla vermeden senenin sonuna ekler ve böylece aralıksız tutmuş olmayı imkân nisbetinde tahakkuk ettirir. Bunu Halebî Bahır'dan nakletmiş ve muayyen senede ramazan ayının kazası icabetmediği gibi, burada da icabetmeyeceğine işarette bulunmuştur. Çünkü ramazana yetiştiğinde onu nezretmesi sahih olmaz. O Allah'ın vâcip kılması ile zaten üzerinde borçtur; onu başkası ile değiştirmeye gücü yetmez. Kendisi vâcip kılıp da yetişemeden ölmesi bunun hilâfınadır. Zira bir aylık fidye verilmesini vasiyet etmesi vâcip olur. Çünkü ona erişemeyince, başka bir ayı vâcip kılmış gibi olur. Sirâc.
«Yeniden başlar.» Yani bozduğu günden önce tuttuğu günlerin orucunu tekrar tutar. H. Velev ki tutmadığı gün, son gün olsun. T.
«Seneyi belli etmesi bunun hilâfınadır» Yani burada yasak günlerin orucunu peşi peşine kaza etmesi gerekmez. Zira burada aralıksız tutmak, vaktin muayyen olması zaruretindendir. H. Onun için burada bir gün oruç bıraksa, yalnız onu kaza etmesi lâzım gelir. T.
«Otuz beş gün kaza eder.» Bunlar ramazan ayı ile beş yasak gündür. H. Demek istiyor ki: O kimsenin beş gündeki orucu nâkıstır. Binaenaleyh kâmilin yerine kâfi gelmez. Ramazan ayı ise ancak ramazan ayı yerine kâfidir. Binaenaleyh onun miktarınca kaza vacip olur. Bunu geçen oruca eklemesi gerekir. Fakat sahih kavle göre eklemese de mesuliyetten kurtulur. Bahır.
«Bu surette beş gün tutması geçerli sayılmaz.» Yani muayyen sene, veya peşi peşine tutacağı şart kılınan belirsiz sene bunun hilâfınadır. Çünkü o beş günden hâli değildir. Binaenaleyh o günlerin orucunu nezretmiş olur; Aralıksız tutacağını şart koşmadığı belirsiz bir seneye gelince: Bu, sayılı birtakım günlerin adıdır. Sayılı günleri, ramazandan ve o yasak günlerden ayırmak mümkündür. Nitekim Sirâc sahibi ifade etmiştir.
METİN
Bilmiş ol ki, sigasının yemine de ihtimali vardır. Onun için altı suret meydana gelmiştir ki, Musannıf bunları şöyle izah etmiştir:
1-) Oruç nezrettiği siga ile hiçbir şey niyet etmezse;
2-) Veya sadece nezri niyet edip, yemini niyet etmezse;
3-) Yahut nezri niyet, yemin olmamasını dilerse, bu üç surette siga ile amel edilerek bilittifak yalnız nezir olur.
4-) Yemini niyet eder de nezir olmamasını dilerse; bu surette tayini ile amel edilerek, bilittifak yalnız yemin olur. Orucunu bozarsa, yemininden döndüğü için kefaret vermesi icabeder.
5-6) Her ikisine; yahut nezri nefî etmeksizin yemine niyet ederse, her iki surette hem yemin, hem nezir olur. Hattâ oruç tutmazsa, umum mecazla amel ederek, nezir için kaza, yemin için kefaret icabeder. İmam Ebû Yusuf buna muhaliftir.
İZAH
«Nezir sîgasının» hem nezirle birlikte, hem de nezirden ayrı olarak yemine ihtimali vardır. T.
«Sîga ile amel edilerek» yani birinci vecihte demek istiyor. İkinci ve üçüncüde de evleviyetle böyledir. Çünkü nezir azîmetle kuvvetlenmiştir; bir de üçüncüde başkasını nefî ziyadesi vardır.
«Tayini ile amel edilerek bilittifak yalnız yemin olur.» Çünkü «Allah için filân iş boynuma borç olsun.» demesi, iltizama delâlet eder. Bu söz nezir mânâsında açıktır. Niyet olmayınca nezre yorumlanır. Niyet olunca evleviyetle ona hamledilir. Lâkin nezir olmamasını niyet ederse, lâzımı söyleyip melzumu kastetmek kabilinden yemin olur. Çünkü vâcip olmayan bir şeyin icâbından, o şeyi terk etmenin haram olması lâzım gelir. Mübahı haram etmek ise yemindir.
«Umum mecaz» vücuptur. Bu cümle Ebû Yusuf'un "Birincide nezir, ikincide yemin olur." sözüne cevaptır. Çünkü bu sözde nezir hakikat, yemin mecazdır. Hattâ birinci, niyyete bağlı değil; İkinci bağlıdır. Binaenaleyh her ikisine uymaz. Sonra mecaz niyeti ile taayyün eder. İkisini birden niyet edince hakikat tercih olunur. Tarafeyn'in delilleri şudur: iki cihet, yani nezir ciheti ile yemin ciheti arasında zıddiyet yoktur. Çünkü ikisi de vücup iktiza ederler; şu kadar var ki nezir liaynihî, yemin ligayrihî (nezir kendisi için, yani sîgası icâbı; yemin ise başkası için, yani Allah'ın ismini korumak için) vücup iktiza eder. Binaenaleyh her iki delil ile amel etmiş olmak için, ikisini bir araya toplarız. Nasıl ki ivaz (bedel) şartı ile yapılan hîbede teberru ciheti ile muaveza cihetlerini bir araya toplarız. Hidâye'de böyle denilmiştir. Bu delil üzerine söylenen sözlerin tamamı Fetih'te ve usulü fıkıh kitaplarındadır. 

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...