02 Ekim 2012

REDDU'L-MUHTAR..KABE'DE NAMAZ BABI


KA'BEDE NAMAZ BÂBI


METİN
Bu bâbta, ünvânın üzerine ziyâde vardır. Bu güzel bir şeydir. Kâ'be'nin içinde ve üzerinde sütresiz bile olsa farz ve nâfile namaz caizdir. Çünkü bize göre kıble, arsa ile gök yüzüne kadar havadır. Velev ki İmam Ebû Yusuf «yasaklanmıştır .ve ta'zimi terkdir» diyerek, üzerinde namaz kılmayı mekruh saymış olsun. Bu namaz yalnız başına ve cemaatla kılınabilir. Velev ki cemaatın yüzleri Kâ'be'ye teveccüh hususunda muhtelif olsun. Ancak kafasını imamının yüzüne çevirirse, onun önüne geçtiği için kendisine uyması caiz olmaz. Arada perde olmaksızın imamla yüz yüze durmak ta mekruhtur. Yüzü imamın yan tarafına gelirse mekruh değildir. Bu taraflar dörttür.
Ka'be'nin etrafında halka olarak namaz kılmaları caizdir. Velev ki cemaattan bazıları Kâ'be'ye imamdan daha yakın bulunsun. Elverir ki imamın tarafında olmasın. Çünkü hükmen imamın arkasında sayılır. Şayet imam tarafındaki Rükne doğru namaza dururda Ka'be'ye imamdan daha yakın olursa; hükmün ne olacağını görmedim. Ama ihtiyaten namazın bozulması gerekir. Çünkü imamın tarafı tercih edilir. Şekli şudur:


< 
İmam
< 
Cemaat
Keza cemaat dışarıda, İmam Kabe'nin içinde olduğu halde ona uyarsa. kapısı açık bulunduğu taktirde namaz sahihtir. Çünkü bu imamın mihrapta durması gibidir.
İZAH
Musannıf, Kâbe'nin dışında kılınan namazın hükmünü beyan edince, içinde kılınan namazın beyanına başlıyor. Dışında kılınan namazı daha evvel zikretmesi. çokluğundan dolayıdır. Şârihin, «Bu bâbta ünvanın üzerine ziyâde vardır.» sözünden muradı, üzerinde ve etrafında kılınan namazdır. (Çünkü başlık, Ka'be'nin içinde namazdır. Musannıf bununla yetinmeyerek, üzerinde ve etrafında kılınan namazdan da bahis etmiştir.)
«Bu güzel bir şeydir.» Yani başlıkta vaad ettiğinden fazlasını beyan etmek güzeldir. Ondan noksan bırakmak ise çirkindir. Ziyadeye bir emsal de, Peygamber (s.a.v.) in kendilerine deniz suyu ile temizlik sorulunca, «o suyu temizleyici ve ölüsü helâl olan bir şeydir.» diye cevap vermesidir.
«Ka'be'nin içinde farz ve nâfile namaz kılmak caizdir.» İmam Mâlik'e göre, içinde farz kılmak caiz değildir, Çünkü bir ciheti karşısına gelse bile başka ciheti arkasına gelir.
Bizim delilimiz şudur: Vâcip olan, Ka'be'nin bir cüzüne karşı namaza durmaktır. Bu cüzü muayyen değildir. Ne zaman namaza başlanır da bir cüzüne teveccüh edilirse, o cüzü muayyen olur. Muayyen cüzü kıble olunca, başka cüzlere sırt çevirmek namazı bozmaz. Şu izaha göre o cüzden başka tarafa doğru bir rekat kılsa sahih olmamak gerekir. Zira kendisi için yüzdeyüz kıble olan tarafa sırtçevirmiş olur. Buna bir zaruret de yoktur. Kıbleyi araştıran bunun gibi değildir. Çünkü onun döndüğü taraf kendisine yüzdeyüz kıble olmuş değildir. Onun içtihadına göre kıbledir. İlk içtihadı ile kıldığı rekatlar da bâtıl olmaz. Çünkü içtihadla edâ edilmiş bulunan rekatlâr, o ictihadın misli olan bir içtihadla bozulamaz. Bedâyi'den kısaltılmıştır.
«Bize göre kıble, arsa ile havadır.» Yani bina değildir. Şu delil ile ki: Bina başka bir arsaya nakledilerek ona doğru namaz kılınsa caiz olmaz. Bir de Ebû Kubeys dağının üzerinde kılınsa namazı bilittifak caizdir. Halbuki binaya tekabül etmez, Bedâyi. Arsadan murad, içinde bina olmayan ev yeridir.
İmam Ebû Yusuf, yasaklanmış diye Ka'be'nin üzerinde namaz kılmayı mekruh saymıştır. Çünkü Rasulullah (s.a.v.)'in yasak ettiği yedi şeyden biri budur. Tarsusî bu yedi şeyi bir manzume de toplamış ve şöyle demiştir:
İnsanın en hayırlısı Rasül Ahmed;
Bazı muteber yerlerde namazı yasaklamıştır.
Deve ağıllarında sonra kabirde;
Mezbelede, yollarda ve salhânede;
Beytullâh'ın üzerinde, bir de hamam,
Velhamdülillâhi alet'tamam.
«Velev ki cemaatın yüzleri. Kâ'be'ye teveccüh hususunda muhtelif olsun.» ifadesi, onaltı şekle şâmildir. Bu onaltı şekil, imama uyanın yüzü, kafası, sağı ve solu olmak üzere dört şeyin imamdaki misilleriyle çarpılmaktan meydana gelir. H.
Ben derim ki: Onaltı şekle daha şâmildir. Bu da cemaatın birbirlerine nisbetledir. Nitekim Bedâyi'de buna işaretle. «Bazılarının yüzü diğerlerinin sırtına, bazılarının sırtı bazılarının sırtına geldiği zaman dahi böyledir Çünkü kıbleye dönme mevcuttur.» denilmiştir.
Şârih «Kâ'be'ye teveccüh hususunda» kaydını ziyâde etmesi, maksat yüzlerinin birbirinden başka taraflara dönük olmadığına işaret içindir. Çünkü bu taktirde yüzyüze gelindiği şekle şâmil değildir. T.
«Kafasını imamının yüzüne çevirmek» imamın önüne geçerek onun döndüğü tarafa doğru dönmektir. İster sırtı imamın yüzüne gelsin, ister biraz sağa solo dönsün fark etmez. Zira illet, cihet bir olduğu zaman öne geçmektir.
«Arada perde olmaksızın imamla yüz yüze durmak da mekruhtur.» Mültekâ şerhinde şöyle denilmiştir: «Çünkü bu sûrete (resme) ibâdet etmeye benzer. Kuhistânî'de Cellâbi'den naklen "İmamla cemaatın arasına perde veya elbise gibi bir şey asmakla sütre koymak gerekir." denilmektedir. T. Yani yüz yüze gelmekten korunmak için böyle yapılmalı demek istiyor .
«Bu taraflar dörttür.» Yani imama uyanla imamın tarafları dörttür. Bu, yukarıda geçen onaltı şekle aykırı değildir. Anla!
«Kâ'be'nin etrafında halka olarak namaz kılmaları caizdir.» Bu söz, Kâ'be'nin dışında namaz kılmanınhükmüne giriştir. Halka olmak caizdir. Çünkü Mekke'de namaz, Rasulullah (s.a.v.) devrinden bu güne kadar böyle kılına gelmiştir. İmam için efdal olan, Makâm-ı İbrâhim Aleyhisselâmda durmaktır. Bedâyi.
«Elverir ki imamın tarafında olmasın.» Ama imamın tarafında olup da Kâ'be'ye ondan daha yakın bulunur ve hizasında imamın önüne geçerse, sırtı imamın yüzüne geleceğinden; aynı cihetten imamın sağında veya solunda bulunup önüne geçer de; sırtı imamla birlikte namaz kılan sofa, yüzü Kâ'be'ye dönerse, imama uyması caiz değildir. Zira imamdan ileri geçince ona tâbi olamaz. Bedâyi.
«İhtiyaten namazın bozulması gerekir.» Bu incelemeyi Dürer hâşiyesinde Şurunbulâli yapmıştır. Bahır hâşiyesinde Remlî dahi yapmıştır. İzahı şudur: İmama uyan kimse, meselâ Haceri Esved rüknüne karşı namaza durursa her iki yanı ona cihet olur. İmam Kâ'be kapısına karşı durur da. cemaat olan ona imamdan daha yakın bulunursa sahih olmaz. Çünkü imama uyanın sol tarafı rükne cihet ise de; sağ tarafı imamın ciheti olduğundan ihtiyaten tercih edilir. Bu, fesad iktiza edeni, sıhhat iktiza edene tercih için yapılır. Bunun bir örneği de şudur: İmam rükne karşı namaza durur da iki tarafındaki cemaattan biri. Kâ'be'ye ondan daha yakın bulunursa, sahih olmaz.
Hayreddîn-i Remlî'nin ibaresi şöyledir: Ben derim ki: Şâfiîlerin kitaplarında gördüm, imam veya cemaat olan rükne doğru dönerse, her iki yanı onun cihetidir.» deniliyor.
Ben derim ki: Bizim kaidelerimizde de buna aykırı bir şey yoktur. İmam rükne doğru namaza durursa onun iki tarafı kendisinin cihetidir. İmama uyanlardan sağında ve solunda bulunanlara bakar. İmam, hangisinden duvara daha yakın yahut ona müsâvî bulunursa, namazının sahih olduğuna hüküm edilir. Ama duvara imamdan daha yakın olanın namazı fâsiddir. Bu izahattan, Kâ'be-i Muazzama'nın etrafında sair hallerde imamla birlikte halka olarak namaz kılanın hali anlaşılmış. olur.
«Keza cemaat dışarıda, imam Kâ'be'nin içinde olduğu halde ona uyarlarsa...» Cemaattan bazıları imamla birlikte bulunsun bulunmasın namaz sahihtir. İmdâd sahibi diyor ki: «İhtimal kapının açık bulunması, imama nazaran intikal tekbirleri bilinsin diye şart kılınmıştır, Kapı kapalı olduğu halde tebliğ suretiyle intikal tekbirleri işitilirse. ona uymaya bir mâni yoktur. Nitekim imama uymanın sahih olmasının şartları bâbında söylemiştik.» Lâkin bu mekruhtur. Çünkü imamın durduğu yer bir boy yüksektir. Ve kimse bulunmadığı vakit mihrapdaki yüksek yerde yalnız başına durmak gibidir. T.
Ben derim ki: Meselenin aksini söyleyeni görmedim. Aksi, cemaat olan Kâ'be'nin içinde; imam dışında bulunmaktadır. Zâhire bakılırsa, cihet bir olup imamın önüne geçmek gibi bir mâni bulunmadığı zaman sahih olmak gerekir.
Sonra Seyyid-i Abdulgânî'nin Nefdu'l-Ca'be adını verdiği bir risâlesini gördüm. Orada bu meselenin sorulduğunu ve zamanının uleması arasında Mekke'de bunun hakkında ihtilâfa düştüğünü zikretmiş, bazılarının "caizdir", bazılarının da "değildir" diye cevap verdiklerini; fakat nâssan bir yerde bulunmadığını bildirmiş. Kendisi "caizdir" diye cevap vermiş ve muhalifin istinad ettiği deliliçürüterek bunu, Şâfiîlerden Zerkeşî'nin «İ'Iâmü's-Sâcidi bi Ahkâmi'l-Desâcidi» adlı eserinde zikir ettiğini bildirmiş. Bizim kaidelerimizin de onun zikir ettiği cevaza aykırı olmadığını söylemiş.
Ben derim ki: Ben 1233 senesinde hac ettiğimde, Minâ'da Medine'i Münevvere kadılarından Rumelili bir zât ile buluştum. Bana bu meseleyi sordu. Ben kendisine yukarıda geçeni söyledim. Bunun üzerine şunu söyledi: «İmama uymak sahih değildir. Çünkü imama uyanın hâli, imamın hâlinden daha kuvvetlidir. O içeride, imam dışarıdadır.» Bunun üzerine şunu da ilâve etti: «Hicr-i İsmâil'de namaz kılan bir kimse başka yerde olan imama uyamaz. Zira Hicir Kâbe'dendir.» Bana da «Mekke kadısı olursan halkı bundan men et» dedi.
Ben kendisine itiraz ederek şunları söyledim: «Senin söylediğin kuvvet, mâni olmaya tesir etmez. Zira vâcipte müsâvidirler. Bu vacip de Kâ'be'nin bir cüzüne karşı durmaktır. Kâbe'nin etrafında halkalı namaz kılmak Peygamber (s.a.v.) zamanından kalma eski bir âdettir. Velev ki İmam, Hicrin dışında olsun. Müctehidlerden ve onlardan sonra gelen ulemadan, Hicirdeki safların eklenmesini men eden duymadık. Bu, sahih olduğuna icmâdır. Bir de Hicrin bir kısmı kati olarak Kâbe'den değildir. Onun için Hicre karşı namaz sahih değildir. Onun Kâbe'den olması zannîdir. Kati olan sıhhat şartları bulunursa, meselenin aslını kabul ettikten sonra zannî bir şey için namazın fesadına hüküm olunamaz. Aksi halde, bildiğin sebepten dolayı bu asıl müsellem değildir.
ALLAH'U ÂLEM. 

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...