03 Ekim 2012

REDDU'L-MUHTAR...İHSÂR BÂBI



İHSÂR BÂBI


METİN
İhsâr, lügatta men etmek demektir. Şeriatta iki rükünden men etmektir. Hacı, bir düşman veya hastalık yahut mahreminin ölümü veya nafakasının helâkı sebebiyle haccdan mahsur kalırsa, ihramdan çıkması helâl olur. O zaman ifrad haccı yapan, bir kurban veya kıymetini gönderir, bulamazsa buluncaya yahut bir tavafla ihramdan çıkıncaya kadar ihramlı olarak kalır.
İZAH
İhsâr sebebiy'le ihramdan çıkmak, bir nevi cinayet olduğundan, musannıf onu cinayetlerden sonra zikretmiştir. Sonra getirmesinin sebebi, ihsarın temeli iztırara; cinayetlerinse ihtiyârî fiillere dayandığındandır. Nehir. İhsârın cinayet olduğuna delil, kendisine lâzım gelen kurbandan yiyememesidir.
«İhsâr lügatta men etmek demektir.» Yani korku, hastalık, acz gibi bir şeyle men edilmektir. Hapishaneye veya bir şehre kapamak suretiyle düşmanı kendisini men ederse, buna 'hasr' denir. Nitekim Keşşâf ve diğer kitaplarda beyan edilmiştir. El-Muğrib'te, "Meşhur olan budur." denilmektedir. Tamamı İbn-i Kemâl'in şerhindedir.
«Şeriatta iki rükünden men etmektir.» Bunlar, vakfe ile haccda tavaftır. Lâkin ileride göreceğiz ki umrede de ihsâr tahakkuk etmektedir. Halbuki onun bir rüknü vardır. O da tavaftır. Hâsılı hasr, bir yerden çıkmayı men etmektir. İhsâr ise matluba erişmeye hastalık veya düşman sebebiyle mâni olmaktır.
«Hacı, bir düşman veya hırsızlık sebebiyle ilh...» Yani insan olsun, yırtıcı mahlûk olsun bir düşman sebebiyle yahut yürümekle artan bir hastalıkla veya mahreminin ölümüyle haccına devam edemezse demektir. Mahremden murad, kadınla başbaşa kalması haram olmayan kimsedir. Binaenaleyh kocasına da şâmildir. Bunların iptidaen bulunmamaları, ölümleri hükmündedir. Kadın mahremi veya kocası olmadan ihrama girerse muhsaradır. Nitekim Lübab ve Bahır'da beyan edilmiştir. Sonra bu kadınla Mekke arasında sefer mesafesi bulunup, beldesi sefer mesafesinden daha az veya daha çok, lâkin bulunduğu yerde kalması mümkün olduğuna göredir. Aksi takdirde zâhire göre ihsâr yoktur.
«Nafakasının helâkı sebebiyle...» haccdan mahsur kalırsa, ihramdan çıkması helâl olur. Nafakası çalınırsa, yürüyebildiği takdirde muhsar değildir, yürüyemezse muhsardır. O anda yürümeye kâdir olur da yolun bir kısmında yürüyemeyeceğinden korkarsa, ihramdan çıkması caiz olur. Lübab. UIemanın bu sözlerinin zâhirine bakılırsa, nafakadan murad, konağa da şâmildlr.
TETİMME: Lübab'da hacının birtakım şeylerle muhsar olacağı ilâve edilmiştir ki, bazıları şunlardır:
1) İddet. Kadın hacca niyet eder de kocası kendisini boşayarak iddet beklemesi lâzım gelirse muhsara olur. İster mukim, ister yolcu olup yanında mahremi bulunsun.
2) Bir kimse yolunu şaşırır da hedy kurbanını gönderecek birini bulursa, o kimse kendisine yolu gösterir, bulamazsa muhsardır. Hedy kurbanını yerine göndermekten âciz kaldığı için ihramdan çıkabilir. Fetih sahibi diyor ki: «O kimse hedy kurbanı gönderemeyen muhsar gibidir.»
3) Karısı kocasından izinsiz nâfile hacc için ihrama girdiği vakit, kocasının men etmesiyle; veya köleyi olsun, cariyeyi olsun sahibi men ettiği zaman muhsar olur. Kadın izniyle ihrama girer yahut farz hacc için ihramlanırsa, mahremi veya kocası beraberinde olmak şartıyla muhsar değildir. Kocası kendisini men edemez, ihramdan çıkaramaz. Bu, hacc aylarında veya hacc aylarından önce beldesinin hacıları yola çıktığı vakit veya ondan biraz önce farz hacc için ihrama girdiğine göredir. Aksi takdirde kocası kendisini men edebilir. Memlûke gelince: Sahibi izin verdikten sonra onu ihramdan men etmesi mekruh olur. Cariyeye sahibi izin verdikten sonra kocası mâni olamaz. Bilmelisin ki kul hakkından dolayı ihramın mûcebini yapmaktan men edilen hacı hedy kurbanı göndermeden ihramdan çıkar. Kadın veya köle izinsiz olarak ihrama girerlerse, kadını kocası, köleyi sahibi derhal ihramdan çıkarabilirler. Nitekim izahı hacc bahsinin sonunda gelecektir. Bu, kurbana bağlı değildir. Kadının hedy kurbanını veya onun kıymetini Harem'e göndermesi icabeder. Şayet hacc için ihrama girdiyse, bir hacc ve umre borcu vardır. Umre için ihramlandıysa, yalnız umre yapacaktır. Yolda kocası veya mahreminin ölmesi bunun hilâfınadır. Böyle bir kadın ancak hedy kurbanıyla ihramdan çıkar. Herhalde fark şu olsa gerektir: Bu kadının ihsârı hakiki, birincinin ihsârı hükmîdir. Köle âzâd edildikten sonra ihsâr kurbanı götürerek bir hacc ve umre yapacaktır. Bu satırlar Lübab ve şerhinden kısaltılmıştır.
«İhramdan çıkması helâl olur.» cümlesi, bunun o kimse hakkında bir ruhsat olduğunu anlatır. Tâ ki ihramı uzun zaman devam edip de ona meşakkat vermesin. Ama ihramında devam etmeye de hakkı vardır. Nitekim gelecektir.
«İfrad haccı yapan bir kurban gönderir.» Yani mücerret hacc veya umre yapan Harem'e bir kurban gönderir. Kuhistânî. Bunun izahı hedy kurbanı bâbında gelecektir. İki kurban gönderirse, birincisi ile ihramdan çıkar. Çünkü ikincisi tetavvudur. Nitekim Yenâbî'de beyan edilmiştir. Kuhistânî.
«Yahut kıymetini gönderir.» Yani o parayla Harem'de bir koyun satın alınarak onun namına kesilir. Hidâye. Burada kıymetin tasadduk edilmesi caiz olmadığına işaret vardır. Lübab şerhi.
«Bulamazsa buluncaya kadar» ihramlı kalır. Bize göre kurban kesmedikçe ihramdançıkamaz. Nihâye. Oruç ve yiyecek sadakası bunun yerini tutmaz. Bahır. İhrama girerken ondan çıkmayı şart koşmak bir şey ifade etmez. Lübab. Lübab şarihi diyor ki: Mezhebin kitaplarında yazılan budur. Kirmânî ile Surûcî İmam Muhammed'in şu kavlini nakletmişlerdir:
«İhrama girerken mahsur kalırsa, ihramdan çıkarım diye şart koşarsa, hedy kurbanı kesmeden ihramdan çıkması caiz olur.»
«Yahut bir tavafla ihramdan çıkıncaya kadar ihramlı olarak kalır.»
Yani tavaftan sonra sa'y yapar ve tıraş olarak ihramdan çıkar. Bunu Bahır sahibi Hâniyye'den naklen söylemiştir. Bu, Mekke'ye varmaya kudreti olduğuna göredir. Bundan ve hedy göndermekten âciz kalırsa, ebediyyen ihramlı kalır. Fetih sahibi, "Ma'ruf olan mezhep budur." demiştir.
METİN
İkinci İmamdan nakledildiğine göre, kurbana yiyecekle kıymet biçilir ve o yiyecek tasadduk edilir. Bunu da bulamazsa her yarım sâ' için bir gün oruç tutar.
Kırân hacısı iki kurban gönderir. Bir gönderirse, ihramdan çıkamaz. Ne zaman ihramdan çıkacağı belli olsun diye kurban keseceği günü tayin eder. Kurbanı Harem'de keser. Velev ki bayram gününden önce olsun. İmameyn buna muhaliftir. Bunu yapmaz da ihramdan çıkmadan ailesine döner ve korku geçinceye kadar ihramlı olarak sabrederse caizdir. Hacca yetişebilirse ne âlâ, yetişemezse umre ile ihramdan çıkar. Çünkü kurban kesmekle ihramdan çıkmak ancak zaruret için meşru olmuştur. Tâ ki uzun müddet ihramda kalıp zahmet çekmesin. Zeylâî, Kurbanı kesmekle ihramdan çıkar. Velev ki tıraş olmamış veya saçını kısaltmamış bulusun. Tayinin faydası budur. Kurban kestiğini zanneder de ihramsız yaptığı işleri yapar, sonra kesmediği meydana çıkarsa; yahut Harem dışında kestiği anlaşılırsa, yaptığı bu cinayetin cezası lâzım gelir.
İZAH
«İkinci İmamdan nakil...» edileni Fetih sahibi nassa muhaliftir diyerek reddetmiştir.
«Kırân hacısı iki kurban gönderir.» Burada ancak iki kurbanı kesmekle ihramdan çıkabileceğine işaret vardır. Kurbanların biri hacc, diğeri umre için diye tayin edilmesi şart değildir. Kuhistânî. Kırân hacısı, iki haccı yahut iki umreyi birden yapan ve Mekke'ye varmadan mahsur kalan kimsedir. Mekke'ye vardıktan sonra mahsur kalırsa bir kurban kesmesi gerekir. Lübab. Çünkü birini terketmiş olur. Bahır.
«Bir gün gönderirse ihramdan çıkamaz.» Hidâye'nin ibaresi şöyledir:
«Hacc ihramından çıkmak ve umre ihramında kalmak için bir hedy kurbanı gönderirse, hiçbirinin ihramından çıkamaz. Çünkü her ikisinin ihramından çıkmak, bir halde meşru kılınmıştır.» Lübab'da şu da ziyade edilmiştir: İki kurban kıymetinin bir kısmını gönderir debu parayla Mekke'de yalnız bir kurban bulunur ve onu keserse, her iki ihramdan çıkamadığı gibi, birinin ihramından da çıkamaz.»
«Kurban keseceği günü tayin eder.» O gün keseceği saati dahi mutlaka tayin etmelidir. Tâ ki kurbanı kesmeden ihramdan çıkmış olmasın. Meselâ zevâl vakti keseceğini tayin ederse, ondan sonra ihramdan çıkar. Aksi takdirde kurbanı ikindi vakti kesmesi, ihramdan ise daha önce çıkması ihtimali vardır.
«İmameyn buna mühaliftlr.» Onlar şöyle demişlerdir: «Haccdan mahsur kalan kimseye kurban gününden başka bir zamanda kurban kesmek caiz değildir. Ama umreden mahsur kalana ne zaman isterse caizdir.» Hidâye. İmameyn'ln kavline göre hacc Içln bayram gününü vakit tayinine hacet yoktur. Ancak bu tayini kurban günleri geçtikten sonra yaparsa, o zaman bütün imamlarımıza göre umreden mahsur kalan kimse ona muhtaç olur. Bunu Lübab şarihi söylemiştir. Bahır sahibi diyor ki: «Bu söz götürür. Çünkü İmameyn'e göre kurban bayramı günleriyle sınırlandırılmıştır. Birinci gün diye tayin edilmemiştir ki; birinci, ikinci veya üçüncü gün diye tayin va'dine muhtaç olsun. Denilebilir ki o adam üç gün geçinceye kadar sabredebilir de vade tayinine muhtaç olmaz.»
«Ve korku geçinceye kadar...» sözünden murad, mânidir. Bu mâni, korku veya başka bir şey olabilir.
«Yetişemezse...» Meselâ vakfeye yetişememek suretiyle haccı kaçırırsa. T. Umreyle ihramdan çıkar. Bu, haccederken mahsur kaldığına göredir. Umre yaparken mahsur kalırsa, ona muktedir olduğu an muhasara ortadan kalkar.
«Kurbanı kesmekle ihramdan çıkar.» Lübab'da, "Mücerret kurbanı kesmekle ihramdan çıkmış olmaz. Fiilen çıkması gerekir." denilmiştir. Yani ihram yasaklarından velev tıraştan başka bir şey yapması lâzımdır. Kârî.
Ben derim ki: Bu, musannıfın ve dlğer ulemanın sözlerine muhalîftir. Halbuki bir semeresi de görülmemektedir. Bu şunu ifade eder ki; kurban kesildikten sonra çalınırsa, kendisine bir şey lâzım gelmez. Çalınmazsa onu tasadduk eder. Vekil zengin ise, yediğinin kıymetini öder. Ve onu fakirlere tasadduk eder. Nitekim Lübab'da böyle denilmiştir.
«Velev ki tıraş olmamış veya saçını kısaltmamış bulunsun.» Lâkin bunu yaparsa iyi olur. Bu İmameyn'e göredir. Ebû Yusuf'tan iki rivayet vardır. Bir rivayete göre, tıraşla kısaltmadan biri vâciptir. Bunu yapmazsa ceza kurbanı lâzım gelir. Diğer rivayete göre. yapması gerekir. Ama yapmazsa bir şey lâzım gelmez. Zâhir olan rivayet budur. Mebsut'tan naklen Hakâyık'ta böyle denilmiştir. O halde zâhir rivayete göre hilâf yoktur. Sirâc'da şöyle denilmiştir: «Bu hilâf, Harem dışında mahsur kaldığına göredir. Harem içinde mahsur kalırsa, tıraş olmak vâciptir.» Şurunbulâliyye sahibi diyor ki: «Cevhere'de ve Kâfî'de böyle kesin ifade edilmiştir. Bercendî ise onu Musaffâ'dan ' denilmiştir ' sözüyle hikâye etmiş ve şöyle demiştir: İmameyn'ln kavline göre, tıraş vâcip olmaması, İhsâr Harem'de olmadığına göredir. Harem'de olursa, tıraş olması vâciptir denilmiştir.»
«İhramsızın yaptığı işleri yapar» Yani onun yaptığı gibi tıraş olur, koku sürünür ve buna benzer şeyleri yaparsa demektir.
«Yaptığı bu cinayetin cezası lazım gelir.» Cinayet çoksa ceza da çok olur. T.
Ben derim ki: Bunu açık söyleyen görmedim. Evet ulemanın sözlerinden anlaşılıyor. Ama bununla, yukarıda geçen "ihramlı bir kimse onu terk etmeyi niyet eder de, ihramsızın yaptığını yapar ve bununla ihramdan çıktığını zannederse, irtikâbettiği bütün yasak fiillere karşılık bir kurban kesmesi lâzım gelir. Çünkü hepsi bir kasta dayanır." meselesinin arasında ne fark olduğu incelenmelidir. Ulema o meseleyi ta'lîl ederek, "Dünyevî ödemeleri defetmek için fâsit te'vîl muteberdir." demişlerdir. 'Meselâ bir yankesici âdil bir insanın malını itlâf eder veya kendisini öldürürse, yaptığı fâsit te'vîl kabul olunur. Şüphesiz ki meselemizde de bütün yasaklanmış fiiller bir kasta dayanmaktadır. Onun için Zeylâî üzerine hâşîye yazanlardan biri, burada da taaddüt olmadığını söylemiştir.
METİN
O kimse haccının ihramından çıkmışsa - velev ki nâfile olsun - ona başlamakla üzerine bir hacc vâcip olur. O sene haccetmezse, ihramdan çıktığı için bir de umre yapması lâzım gelir. Umresinin ihramından çıkmışsa bir umre; kırânın ihramından çıkmışsa, bir hacc iki umre yapması lâzım gelir. Umrelerin biri ihramdan çıktığı içindir. Hedy kurbanı gönderir de sonra muhasara kalkarsa, ve kurbanıyla haccın ikisine de yetişebilecekse, yola çıkması vâcip olur. Her ikisine yetişemeyecekse, yola çıkması lâzım gelmez. Mesele dörtlüdür.
İZAH
«Velev kl nâfile olsun.» ifadesl, kaza vâcip olmasının, farza, nâfileye, maznûna, müfside, başkası namına haccedene, hür ve köleye şumulünü gösterir. Şu kadar var ki; kölenin kaza borcu, âzâd olunduktan sonraya kalır. Lübab. Maznûndan murad, üzerine hacc farz olduğunu zannederek ihrama giren, sonra farz olmadığı anlaşılan ve muhasara edilen kimsedir. Pezdevî lle Keşif sahibi ona kaza lâzım gelmediğini söylemişlerdir. Lâkin Surûcî Gâye adlı eserinde esah kavle göre vâcip olduğunu açıklamıştır. Nasıl ki ihsâr olmaksızın haccını ifsat etse kaza etmesi lâzım gelir. Bunu Kârî söylemiştir.
«Üzerine bir hacc vâcip olur.» Yani lâzım gelir. "Vâcip olur" tabiri "farz olur" mânâsına da, ıstılahî vâcip mânâsına da şâmildlr. Meselâ farz haccı yaparken ihsâr vuku bulsa, o kimseye bir hacc vaciptir denildiği gibi; nâfile haccda ihsâr vaki olsa yine o kimseye bir hacc vâciptir denilir. Halbuki bu ikincisi ıstılahî vâciptir. (Tercememizde biz bu kelimeyi ekseriyetle 'farzdır'mânâsında kullandık. Istılahî vâcip mânâsında kullandıksa, ona tembihte bulunduk.)
«Başlamakla...» Yani ona başlaması sebebiyle demektir. Burada şöyle bir itiraz yapılabilir: «Bu ancak nâfilede zâhirdir. Farzda ise kaza başlamakla değil emirle vâciptir.»
«İhramdan çıktığı için...» Çünkü o kimse hacca yetişememiş mânâsındadır. Umre fiilleriyle ihramdan çıkar. Onu eda edemeyince kaza eder. Nehir. Hâsılı hacc için ihrama giren kimseye evvel emirde hacc lâzım gelir. Aciz kalınca umre yapması gerekir. İkisini de yapamazsa, ikisini de kaza etmesi gerekir. Nitekim ikisi için ihrama girmiş olsa, ikisinin de kazası gerekirdi. Bu, Kâdıhan'ın Câmi'inde beyan edilmiştir.
«O sene haccetmezse ilh...» Fakat o sene haccederse. beraberinde umre yapması vâcip değildir. Çünkü o kimse hacca yetişemeyen gibi olmaz. Fetih. Bir de şu var ki, haccla birlikte umre ancak kurban keserek ihramdan çıktığı vakit vâcip olur. Umre fiilleriyle ihramdan çıkarsa, kaza ederken kendisine umre lâzım değildir. Lübab şerhi.
TEMBİH : Hacc ile umreyi kaza ederken onları dilerse beraberce, dilerse ayrı ayrı yapar. Bilmelisin ki kaza niyeti, sene değiştiği vakit ihsârı nâfile haccda olmak şartıyla bilittifak lâzımdır. İhsân farz haccda olmuşsa, kaza niyeti lâzım değildir. Çünkü bu hacc onun üzerinde bâkidir. Onu ödeyememiştir ki, gelecek seneye tekkrar niyet etsin. Fetih.
«Umresinin ihramından çıkmışsa bir umre...» Yani umre yaparken ihsâr vuku bulmuşsa, onu umre olarak kaza eder. Bu mesele, umrede ihsâr tahakkuk ettiğini gösteren fer'î bir meseledir. Diğer bir Ter'î de şudur: Belirsiz bir hacca niyetlenir de tayin etmeden ihsâr vuku bulursa, istihsanen bir hedy kurbanı gönderip umreyi kaza etmesi gerekir. Kıyasa göre ise ona bir hacc iIe umre lâzımdır. Tamamı Nehir'dedir.
«Kırânın ihramından çıkmışsa, bir hacc iki umre yapması lazım gelir» Kaza ederken ifradla kırân arasında muhayyerdir. Nitekim ulema bunu açıklamışlardır. Bahır sahibi de tahkik etmiştir. Yani ya üçünüde ayrı yapar, yahut hacc ile umreyi beraberce yaparak sonra bir umre daha yapar. Nitekim Lübab şerhinde böyle denilmiştir.
«Umrelerin biri ihramdan çıktığı içindir.» şarih bu sözüyle, iki umre, ihsârın vâki olduğu senede haccetmediği zaman lâzım olduğuna işaret etmektedir. Çünkü kurban kestikten sonra ihsâr kalkar da o sene haccederse, sadece kırân umresi lâzım gelir. Nitekim Fetih'te beyan edilmiştir. Çünkü o kimse hacca yetişemeyen gibi değildir. Binaenaleyh ihramdan çıkma umresi lâzım gelmez.
Ben derim ki: Umre fiilleri ile ihramdan çıkarsa, bunun misli lâzım gelir. Nitekim yukarıda geçenlerden anlaşılmıştır.
«Yola çıkması vâcip olur.» Çünkü bedelle maksut hâsıl olmadan aslı edaya imkân bulmuştur. Nehir. Hedy kurbanını nasıl isterse öyle yapar. Yani ister satar, ister hîbe veya sadaka verir. Lübab şerhi.
«Yola çıkması lâzım gelmez.» İkisine birden yetişemeyecekse; yahut yalnız hedy kurbanı kesmeye gücü yetecekse, mesele zâhirdir. Lâkin umre fiilleriyle ihramdan çıkmak için yola koyulursa caizdir. Çünkü ihramdan çıkmakta asıl olan budur. Bunda kendisinden umrenin sükutu da vardır. Ama yalnız haccı yapabilecek, hedy kurbanını kesemeyecekse, ihramdan çıkmanın caiz olması İmam-ı Âzam'ın kavline göredir. İstihsan da budur. Çünkü ihramdan çıkmasa malı nâhak yere zayi olacaktır. Malın hürmeti canın hürmeti gibidir. Şu kadar var ki, yola çıkması efdaldir. Tamamı Nehir'dedir.
TEMBİH: Yalnız umre yapan hakkında umreye yetişememek tasavvur edilemez. Çünkü umrenin vakti bütün ömürdür. Umre için dört suretin yalnız ikisi vardır. Ya hem umreye, hem hedy kurbanına yetişir. Yahut yalnız umreye yetişir. Her ikisinin hükümleri mâlûmdur. Bunu Rahmetî söylemiştir. Benzeri de Lübab'dadır.
FER'Î MESELE: Hedy kurbanını gönderir de sonra ihsârı kalkarak başka bir ihsâr vâki olursa, hedy kurbanına yetişeceğini bildiği ve onunla ikinci ihsârını niyetlendiği caizdir. Onunla ihramdan çıkar, niyet etmezse caiz değildir. Av cezası olarak bir hedy kurbanı gönderir de sonra ihsâr vâki olur ve o kurbanın ihsârı için olmasına niyet ederse caizdir. Kendi yerine başkasını tayin etmesi gerekir. Lübab.
METİN
Arafat'ta vakfeyi yaptıktan sonra ihsar yoktur. Çünkü artık haccı kaçırmayacağından emindir. Haccdan men edilen kimse Mekke'de olup iki rükün yapmasına mâni olunursa, esah kavle göre muhsardır. iki rükünden birine kâdir olan muhsar değildir. Vakfeye kâdir olan muhsar değildir. Çünkü haccı onunla tamam olmuştur. Tavafa kadir olan da muhsar değildir. Çünkü onunla ihramdan çıkmıştır. Nitekim evvelce geçmişti.
İZAH
«Vakfeyi yaptıktan sonra ihsâr yoktur.» Arafat'ta vakfeyi yaptıktan sonra kendisine bir mâni zuhur ederse, hedy kurbanıyla ihramdan çıkmaz. Bilâkis tıraş olmadıysa, yani vakti gelip tıraş olmadıysa, herşey hususunda ihramlı kalır. Tıraş olduysa, yalnız kadınlar hakkında ihramlıdır. Bu da tavafı ziyareti yapıncaya kadardır. Mâni devam eder de kurban günleri geçerse, dört kurban kesmesi gerekir. Bunların biri Müzdelife'de vakfeyi terk ettiği için, biri şeytan taşlamayı terk ettiği için, biri tavafı geciktirdiği, biri de tıraşı geciktirdiği içindir. Nitekim Lübab. Zeylâî ve diğer kitaplarda beyan edilmiştir. Bahır sahibi bunu İmam Muhammed'in altı kitabını -ki bunlar zâhir rivayettir- toplayan Hâkim'in Kûfî'sinden nakletmiş. sonra müşkil görmüş ve şöyle demiştir: «Haccın bir vâcibi bir özürden dolayı bırakılırsa birşey lâzım gelmez. Hattâ izdiham korkusuyla Müzdelife'de vakfeyi terk etse bir şey lâzım değildir. Vetavaf-ı saderi terkeden hayızlı kadın gibi olur. Şüphesiz ki ihsâr da bir özürdür.» Sonra buna cevap vermiş; buradaki ihsârı mutlak değil, düşman muhasarasına yorumlamıştır. Çünkü ihsâr hastalık sebebiyle olursa semâvîdir (Allah' tandır). Vâcipleri terk hususunda özür sayılır. Kul tarafından geleni bunun hilâfınadır. Çünkü o Allah'ın hakkını ıskat etmez. Nitekim teyemmüm de öyledir. Nehir sahibi bunu nakletmiş, Makdisî de Kenz şerhinde kesinlikle buna kail olmuştur. Lübab şerhinin cinayetler bâbında bunun benzeri zikredilmiştir.
Ben derim ki: izdiham korkusuyla vakfeyi terk etme meselesi vârit değildir. Çünkü teyemmümde geçtiği vecihle, korku kulun tehdidinden neşet etmezse, o semâvîdir.
«Çünkü artık haccı kaçırmayacağından emindir.» Burada şöyle denilebilir: Umre yapan da böyledir. Çünkü umrede ihsâr tahakkuk etmekle beraber, o bir vakitle sınırlı değildir. Buna şöyle cevap verilmiştir: Umre yapan kimseye ihramın uzamasıyla iltizam ettiğinden daha fazla zarar lâzım gelir. Bayram günü tıraş olarak ihramdan çıkması da mümkün değildir. Binaenaleyh özrü yokken hedy kurbanıyla ihramdan çıkmasına hacet yoktur. Bunu Zeylâî söylemiştir. Lâkin denilmiştir ki: «O kimsenin Harem dışında bulunduğu yerde tıraş olmaya hakkı yoktur. Tıraşını tavafı ziyaretten sonraya bırakır.» Bazıları buna hakkı olduğunu söylemiştir. Gâyetü'l-Beyân'da Attâbî'den naklen bunun daha zâhir olduğu bildirilmiştir.
«Esah kavle göre...» sözünün mukabili, İmam-ı Âzam'dan rivayet edilen şu kavildir: «Bugün Mekke'de ihsar yoktur. Çünkü İslâm beldesidir.»
«Çünkü haccı onunla tamam olmuştur.» Ulema demişlerdir ki: «Başkası namına hacca gönderilen bir kimse. Arafât'ta vakfeyi yaptıktan sonra tavafı ziyareti yapmadan ölürse kâfi gelir. Bahır.» Biz bu hususta hacc bahsinin başında söz etmiştik.
«Tavafa kâdir olan da muhsar değildir.» Buna, haccın iki rüknünden biri demesi sureti itibariyledir. Yoksa rükün olan tavaf, vakfeden sonra yapılandır. Burada vakfe yoktur. Bunu Tahtâvî söylemiştir.
«Çünkü onunla ihramdan çıkmıştır.» Çünkü hacca yetişemeyen bununla ihramdan çıkar. İhramdan çıkma hususunda kurban kesmek bunun bedelidir. Binaenaleyh hedy kurbanına hacet yoktur. Zeylâî. Lübab şerhinde ise, "0 kimse hacca yetişemeyen mânâsındadır. Binaenaleyh vakfeyi kaçırdıktan sonra umre fiilleriyle İhramından çıkar. Kendisine ceza kurbanı ve umre kazası lâzım değildir." denilmiştir. Şu halde tavafı zikretmekle yetinmesi, umrenin rüknü olduğu içindir. Aksi takdirde mücerret tavafla ihramdan çıkılmaz. Onunla birlikte mutlaka sa'y ve tıraş lâzımdır. Şarih, "Nitekim geçmiştir." diyerek buna işaret etmiştir. Yani bu, musannıfın ibaresinde, "Aksi takdirde umre ile ihramdan çıkar." cümlesiyle geçmiştir. Keza kırân bâbından önce geçmiş ve orada," Arafat'ta vakfe yapmayan haccı kaçırmıştır. O, tavaf ve sa'y yaparak ihramdan çıkar. Ve haccını gelecek sene kaza eder." demiştir. Bunun üzerine biz de orada söz etmiştik.
TEMBİH: Musannıf burada Kenz ve diğer kitaplarda zikredilen fevat (vaktini geçirme) bâbını zikretmemiştir. Çünkü kıran bâbından önce söylediklerini yeterli görmüştür. Mâlûmdur ki haccın kazasını icabeden sebepler dörttür:
1 - Vaktini geçirmek,
2 - Vakfeden ihsâr (men edilmek). Bunların arasındaki fark, ihramdan çıkmanın keyfiyetindedir.
3 - Cimâ'la ifsat. Velev ki fâsidine devam lâzım gelsin.
4 - Haccı rafd (terk) ve geçen bâbta zikredilen fer'leridir.

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...