İHSÂR
BÂBI
METİN
İhsâr, lügatta men
etmek demektir. Şeriatta iki rükünden men etmektir. Hacı, bir düşman veya
hastalık yahut mahreminin ölümü veya nafakasının helâkı sebebiyle haccdan mahsur
kalırsa, ihramdan çıkması helâl olur. O zaman ifrad haccı yapan, bir kurban veya
kıymetini gönderir, bulamazsa buluncaya yahut bir tavafla ihramdan çıkıncaya
kadar ihramlı olarak kalır.
İZAH
İhsâr sebebiy'le
ihramdan çıkmak, bir nevi cinayet olduğundan, musannıf onu cinayetlerden sonra
zikretmiştir. Sonra getirmesinin sebebi, ihsarın temeli iztırara; cinayetlerinse
ihtiyârî fiillere dayandığındandır. Nehir. İhsârın cinayet olduğuna delil,
kendisine lâzım gelen kurbandan yiyememesidir.
«İhsâr lügatta men
etmek demektir.» Yani korku, hastalık, acz gibi bir şeyle men edilmektir.
Hapishaneye veya bir şehre kapamak suretiyle düşmanı kendisini men ederse, buna
'hasr' denir. Nitekim Keşşâf ve diğer kitaplarda beyan edilmiştir. El-Muğrib'te,
"Meşhur olan budur." denilmektedir. Tamamı İbn-i Kemâl'in
şerhindedir.
«Şeriatta iki
rükünden men etmektir.» Bunlar, vakfe ile haccda tavaftır. Lâkin ileride
göreceğiz ki umrede de ihsâr tahakkuk etmektedir. Halbuki onun bir rüknü vardır.
O da tavaftır. Hâsılı hasr, bir yerden çıkmayı men etmektir. İhsâr ise matluba
erişmeye hastalık veya düşman sebebiyle mâni olmaktır.
«Hacı, bir düşman
veya hırsızlık sebebiyle ilh...» Yani insan olsun, yırtıcı mahlûk olsun bir
düşman sebebiyle yahut yürümekle artan bir hastalıkla veya mahreminin ölümüyle
haccına devam edemezse demektir. Mahremden murad, kadınla başbaşa kalması haram
olmayan kimsedir. Binaenaleyh kocasına da şâmildir. Bunların iptidaen
bulunmamaları, ölümleri hükmündedir. Kadın mahremi veya kocası olmadan ihrama
girerse muhsaradır. Nitekim Lübab ve Bahır'da beyan edilmiştir. Sonra bu kadınla
Mekke arasında sefer mesafesi bulunup, beldesi sefer mesafesinden daha az veya
daha çok, lâkin bulunduğu yerde kalması mümkün olduğuna göredir. Aksi takdirde
zâhire göre ihsâr yoktur.
«Nafakasının helâkı
sebebiyle...» haccdan mahsur kalırsa, ihramdan çıkması helâl olur. Nafakası
çalınırsa, yürüyebildiği takdirde muhsar değildir, yürüyemezse muhsardır. O anda
yürümeye kâdir olur da yolun bir kısmında yürüyemeyeceğinden korkarsa, ihramdan
çıkması caiz olur. Lübab. UIemanın bu sözlerinin zâhirine bakılırsa, nafakadan
murad, konağa da şâmildlr.
TETİMME: Lübab'da
hacının birtakım şeylerle muhsar olacağı ilâve edilmiştir ki, bazıları
şunlardır:
1) İddet. Kadın
hacca niyet eder de kocası kendisini boşayarak iddet beklemesi lâzım gelirse
muhsara olur. İster mukim, ister yolcu olup yanında mahremi bulunsun.
2) Bir kimse yolunu
şaşırır da hedy kurbanını gönderecek birini bulursa, o kimse kendisine yolu
gösterir, bulamazsa muhsardır. Hedy kurbanını yerine göndermekten âciz kaldığı
için ihramdan çıkabilir. Fetih sahibi diyor ki: «O kimse hedy kurbanı
gönderemeyen muhsar gibidir.»
3) Karısı
kocasından izinsiz nâfile hacc için ihrama girdiği vakit, kocasının men
etmesiyle; veya köleyi olsun, cariyeyi olsun sahibi men ettiği zaman muhsar
olur. Kadın izniyle ihrama girer yahut farz hacc için ihramlanırsa, mahremi veya
kocası beraberinde olmak şartıyla muhsar değildir. Kocası kendisini men edemez,
ihramdan çıkaramaz. Bu, hacc aylarında veya hacc aylarından önce beldesinin
hacıları yola çıktığı vakit veya ondan biraz önce farz hacc için ihrama
girdiğine göredir. Aksi takdirde kocası kendisini men edebilir. Memlûke gelince:
Sahibi izin verdikten sonra onu ihramdan men etmesi mekruh olur. Cariyeye sahibi
izin verdikten sonra kocası mâni olamaz. Bilmelisin ki kul hakkından dolayı
ihramın mûcebini yapmaktan men edilen hacı hedy kurbanı göndermeden ihramdan
çıkar. Kadın veya köle izinsiz olarak ihrama girerlerse, kadını kocası, köleyi
sahibi derhal ihramdan çıkarabilirler. Nitekim izahı hacc bahsinin sonunda
gelecektir. Bu, kurbana bağlı değildir. Kadının hedy kurbanını veya onun
kıymetini Harem'e göndermesi icabeder. Şayet hacc için ihrama girdiyse, bir hacc
ve umre borcu vardır. Umre için ihramlandıysa, yalnız umre yapacaktır. Yolda
kocası veya mahreminin ölmesi bunun hilâfınadır. Böyle bir kadın ancak hedy
kurbanıyla ihramdan çıkar. Herhalde fark şu olsa gerektir: Bu kadının ihsârı
hakiki, birincinin ihsârı hükmîdir. Köle âzâd edildikten sonra ihsâr kurbanı
götürerek bir hacc ve umre yapacaktır. Bu satırlar Lübab ve şerhinden
kısaltılmıştır.
«İhramdan çıkması
helâl olur.» cümlesi, bunun o kimse hakkında bir ruhsat olduğunu anlatır. Tâ ki
ihramı uzun zaman devam edip de ona meşakkat vermesin. Ama ihramında devam
etmeye de hakkı vardır. Nitekim gelecektir.
«İfrad haccı yapan
bir kurban gönderir.» Yani mücerret hacc veya umre yapan Harem'e bir kurban
gönderir. Kuhistânî. Bunun izahı hedy kurbanı bâbında gelecektir. İki kurban
gönderirse, birincisi ile ihramdan çıkar. Çünkü ikincisi tetavvudur. Nitekim
Yenâbî'de beyan edilmiştir. Kuhistânî.
«Yahut kıymetini
gönderir.» Yani o parayla Harem'de bir koyun satın alınarak onun namına kesilir.
Hidâye. Burada kıymetin tasadduk edilmesi caiz olmadığına işaret vardır. Lübab
şerhi.
«Bulamazsa
buluncaya kadar» ihramlı kalır. Bize göre kurban kesmedikçe ihramdançıkamaz.
Nihâye. Oruç ve yiyecek sadakası bunun yerini tutmaz. Bahır. İhrama girerken
ondan çıkmayı şart koşmak bir şey ifade etmez. Lübab. Lübab şarihi diyor ki:
Mezhebin kitaplarında yazılan budur. Kirmânî ile Surûcî İmam Muhammed'in şu
kavlini nakletmişlerdir:
«İhrama girerken
mahsur kalırsa, ihramdan çıkarım diye şart koşarsa, hedy kurbanı kesmeden
ihramdan çıkması caiz olur.»
«Yahut bir tavafla
ihramdan çıkıncaya kadar ihramlı olarak kalır.»
Yani tavaftan sonra
sa'y yapar ve tıraş olarak ihramdan çıkar. Bunu Bahır sahibi Hâniyye'den naklen
söylemiştir. Bu, Mekke'ye varmaya kudreti olduğuna göredir. Bundan ve hedy
göndermekten âciz kalırsa, ebediyyen ihramlı kalır. Fetih sahibi, "Ma'ruf olan
mezhep budur." demiştir.
METİN
İkinci İmamdan
nakledildiğine göre, kurbana yiyecekle kıymet biçilir ve o yiyecek tasadduk
edilir. Bunu da bulamazsa her yarım sâ' için bir gün oruç tutar.
Kırân hacısı iki
kurban gönderir. Bir gönderirse, ihramdan çıkamaz. Ne zaman ihramdan çıkacağı
belli olsun diye kurban keseceği günü tayin eder. Kurbanı Harem'de keser. Velev
ki bayram gününden önce olsun. İmameyn buna muhaliftir. Bunu yapmaz da ihramdan
çıkmadan ailesine döner ve korku geçinceye kadar ihramlı olarak sabrederse
caizdir. Hacca yetişebilirse ne âlâ, yetişemezse umre ile ihramdan çıkar. Çünkü
kurban kesmekle ihramdan çıkmak ancak zaruret için meşru olmuştur. Tâ ki uzun
müddet ihramda kalıp zahmet çekmesin. Zeylâî, Kurbanı kesmekle ihramdan çıkar.
Velev ki tıraş olmamış veya saçını kısaltmamış bulusun. Tayinin faydası budur.
Kurban kestiğini zanneder de ihramsız yaptığı işleri yapar, sonra kesmediği
meydana çıkarsa; yahut Harem dışında kestiği anlaşılırsa, yaptığı bu cinayetin
cezası lâzım gelir.
İZAH
«İkinci İmamdan
nakil...» edileni Fetih sahibi nassa muhaliftir diyerek reddetmiştir.
«Kırân hacısı iki
kurban gönderir.» Burada ancak iki kurbanı kesmekle ihramdan çıkabileceğine
işaret vardır. Kurbanların biri hacc, diğeri umre için diye tayin edilmesi şart
değildir. Kuhistânî. Kırân hacısı, iki haccı yahut iki umreyi birden yapan ve
Mekke'ye varmadan mahsur kalan kimsedir. Mekke'ye vardıktan sonra mahsur kalırsa
bir kurban kesmesi gerekir. Lübab. Çünkü birini terketmiş olur. Bahır.
«Bir gün gönderirse
ihramdan çıkamaz.» Hidâye'nin ibaresi şöyledir:
«Hacc ihramından
çıkmak ve umre ihramında kalmak için bir hedy kurbanı gönderirse, hiçbirinin
ihramından çıkamaz. Çünkü her ikisinin ihramından çıkmak, bir halde meşru
kılınmıştır.» Lübab'da şu da ziyade edilmiştir: İki kurban kıymetinin bir
kısmını gönderir debu parayla Mekke'de yalnız bir kurban bulunur ve onu keserse,
her iki ihramdan çıkamadığı gibi, birinin ihramından da çıkamaz.»
«Kurban keseceği
günü tayin eder.» O gün keseceği saati dahi mutlaka tayin etmelidir. Tâ ki
kurbanı kesmeden ihramdan çıkmış olmasın. Meselâ zevâl vakti keseceğini tayin
ederse, ondan sonra ihramdan çıkar. Aksi takdirde kurbanı ikindi vakti kesmesi,
ihramdan ise daha önce çıkması ihtimali vardır.
«İmameyn buna
mühaliftlr.» Onlar şöyle demişlerdir: «Haccdan mahsur kalan kimseye kurban
gününden başka bir zamanda kurban kesmek caiz değildir. Ama umreden mahsur
kalana ne zaman isterse caizdir.» Hidâye. İmameyn'ln kavline göre hacc Içln
bayram gününü vakit tayinine hacet yoktur. Ancak bu tayini kurban günleri
geçtikten sonra yaparsa, o zaman bütün imamlarımıza göre umreden mahsur kalan
kimse ona muhtaç olur. Bunu Lübab şarihi söylemiştir. Bahır sahibi diyor ki: «Bu
söz götürür. Çünkü İmameyn'e göre kurban bayramı günleriyle sınırlandırılmıştır.
Birinci gün diye tayin edilmemiştir ki; birinci, ikinci veya üçüncü gün diye
tayin va'dine muhtaç olsun. Denilebilir ki o adam üç gün geçinceye kadar
sabredebilir de vade tayinine muhtaç olmaz.»
«Ve korku geçinceye
kadar...» sözünden murad, mânidir. Bu mâni, korku veya başka bir şey olabilir.
«Yetişemezse...»
Meselâ vakfeye yetişememek suretiyle haccı kaçırırsa. T. Umreyle ihramdan çıkar.
Bu, haccederken mahsur kaldığına göredir. Umre yaparken mahsur kalırsa, ona
muktedir olduğu an muhasara ortadan kalkar.
«Kurbanı kesmekle
ihramdan çıkar.» Lübab'da, "Mücerret kurbanı kesmekle ihramdan çıkmış olmaz.
Fiilen çıkması gerekir." denilmiştir. Yani ihram yasaklarından velev tıraştan
başka bir şey yapması lâzımdır. Kârî.
Ben derim ki: Bu,
musannıfın ve dlğer ulemanın sözlerine muhalîftir. Halbuki bir semeresi de
görülmemektedir. Bu şunu ifade eder ki; kurban kesildikten sonra çalınırsa,
kendisine bir şey lâzım gelmez. Çalınmazsa onu tasadduk eder. Vekil zengin ise,
yediğinin kıymetini öder. Ve onu fakirlere tasadduk eder. Nitekim Lübab'da böyle
denilmiştir.
«Velev ki tıraş
olmamış veya saçını kısaltmamış bulunsun.» Lâkin bunu yaparsa iyi olur. Bu
İmameyn'e göredir. Ebû Yusuf'tan iki rivayet vardır. Bir rivayete göre, tıraşla
kısaltmadan biri vâciptir. Bunu yapmazsa ceza kurbanı lâzım gelir. Diğer
rivayete göre. yapması gerekir. Ama yapmazsa bir şey lâzım gelmez. Zâhir olan
rivayet budur. Mebsut'tan naklen Hakâyık'ta böyle denilmiştir. O halde zâhir
rivayete göre hilâf yoktur. Sirâc'da şöyle denilmiştir: «Bu hilâf, Harem dışında
mahsur kaldığına göredir. Harem içinde mahsur kalırsa, tıraş olmak vâciptir.»
Şurunbulâliyye sahibi diyor ki: «Cevhere'de ve Kâfî'de böyle kesin ifade
edilmiştir. Bercendî ise onu Musaffâ'dan ' denilmiştir ' sözüyle hikâye etmiş ve
şöyle demiştir: İmameyn'ln kavline göre, tıraş vâcip olmaması, İhsâr Harem'de
olmadığına göredir. Harem'de olursa, tıraş olması vâciptir denilmiştir.»
«İhramsızın yaptığı
işleri yapar» Yani onun yaptığı gibi tıraş olur, koku sürünür ve buna benzer
şeyleri yaparsa demektir.
«Yaptığı bu
cinayetin cezası lazım gelir.» Cinayet çoksa ceza da çok olur. T.
Ben derim ki: Bunu
açık söyleyen görmedim. Evet ulemanın sözlerinden anlaşılıyor. Ama bununla,
yukarıda geçen "ihramlı bir kimse onu terk etmeyi niyet eder de, ihramsızın
yaptığını yapar ve bununla ihramdan çıktığını zannederse, irtikâbettiği bütün
yasak fiillere karşılık bir kurban kesmesi lâzım gelir. Çünkü hepsi bir kasta
dayanır." meselesinin arasında ne fark olduğu incelenmelidir. Ulema o meseleyi
ta'lîl ederek, "Dünyevî ödemeleri defetmek için fâsit te'vîl muteberdir."
demişlerdir. 'Meselâ bir yankesici âdil bir insanın malını itlâf eder veya
kendisini öldürürse, yaptığı fâsit te'vîl kabul olunur. Şüphesiz ki meselemizde
de bütün yasaklanmış fiiller bir kasta dayanmaktadır. Onun için Zeylâî üzerine
hâşîye yazanlardan biri, burada da taaddüt olmadığını söylemiştir.
METİN
O kimse haccının
ihramından çıkmışsa - velev ki nâfile olsun - ona başlamakla üzerine bir hacc
vâcip olur. O sene haccetmezse, ihramdan çıktığı için bir de umre yapması lâzım
gelir. Umresinin ihramından çıkmışsa bir umre; kırânın ihramından çıkmışsa, bir
hacc iki umre yapması lâzım gelir. Umrelerin biri ihramdan çıktığı içindir. Hedy
kurbanı gönderir de sonra muhasara kalkarsa, ve kurbanıyla haccın ikisine de
yetişebilecekse, yola çıkması vâcip olur. Her ikisine yetişemeyecekse, yola
çıkması lâzım gelmez. Mesele dörtlüdür.
İZAH
«Velev kl nâfile
olsun.» ifadesl, kaza vâcip olmasının, farza, nâfileye, maznûna, müfside,
başkası namına haccedene, hür ve köleye şumulünü gösterir. Şu kadar var ki;
kölenin kaza borcu, âzâd olunduktan sonraya kalır. Lübab. Maznûndan murad,
üzerine hacc farz olduğunu zannederek ihrama giren, sonra farz olmadığı
anlaşılan ve muhasara edilen kimsedir. Pezdevî lle Keşif sahibi ona kaza lâzım
gelmediğini söylemişlerdir. Lâkin Surûcî Gâye adlı eserinde esah kavle göre
vâcip olduğunu açıklamıştır. Nasıl ki ihsâr olmaksızın haccını ifsat etse kaza
etmesi lâzım gelir. Bunu Kârî söylemiştir.
«Üzerine bir hacc
vâcip olur.» Yani lâzım gelir. "Vâcip olur" tabiri "farz olur" mânâsına da,
ıstılahî vâcip mânâsına da şâmildlr. Meselâ farz haccı yaparken ihsâr vuku
bulsa, o kimseye bir hacc vaciptir denildiği gibi; nâfile haccda ihsâr vaki olsa
yine o kimseye bir hacc vâciptir denilir. Halbuki bu ikincisi ıstılahî vâciptir.
(Tercememizde biz bu kelimeyi ekseriyetle 'farzdır'mânâsında kullandık. Istılahî
vâcip mânâsında kullandıksa, ona tembihte bulunduk.)
«Başlamakla...»
Yani ona başlaması sebebiyle demektir. Burada şöyle bir itiraz yapılabilir: «Bu
ancak nâfilede zâhirdir. Farzda ise kaza başlamakla değil emirle vâciptir.»
«İhramdan çıktığı
için...» Çünkü o kimse hacca yetişememiş mânâsındadır. Umre fiilleriyle ihramdan
çıkar. Onu eda edemeyince kaza eder. Nehir. Hâsılı hacc için ihrama giren
kimseye evvel emirde hacc lâzım gelir. Aciz kalınca umre yapması gerekir.
İkisini de yapamazsa, ikisini de kaza etmesi gerekir. Nitekim ikisi için ihrama
girmiş olsa, ikisinin de kazası gerekirdi. Bu, Kâdıhan'ın Câmi'inde beyan
edilmiştir.
«O sene haccetmezse
ilh...» Fakat o sene haccederse. beraberinde umre yapması vâcip değildir. Çünkü
o kimse hacca yetişemeyen gibi olmaz. Fetih. Bir de şu var ki, haccla birlikte
umre ancak kurban keserek ihramdan çıktığı vakit vâcip olur. Umre fiilleriyle
ihramdan çıkarsa, kaza ederken kendisine umre lâzım değildir. Lübab şerhi.
TEMBİH : Hacc ile
umreyi kaza ederken onları dilerse beraberce, dilerse ayrı ayrı yapar.
Bilmelisin ki kaza niyeti, sene değiştiği vakit ihsârı nâfile haccda olmak
şartıyla bilittifak lâzımdır. İhsân farz haccda olmuşsa, kaza niyeti lâzım
değildir. Çünkü bu hacc onun üzerinde bâkidir. Onu ödeyememiştir ki, gelecek
seneye tekkrar niyet etsin. Fetih.
«Umresinin
ihramından çıkmışsa bir umre...» Yani umre yaparken ihsâr vuku bulmuşsa, onu
umre olarak kaza eder. Bu mesele, umrede ihsâr tahakkuk ettiğini gösteren fer'î
bir meseledir. Diğer bir Ter'î de şudur: Belirsiz bir hacca niyetlenir de tayin
etmeden ihsâr vuku bulursa, istihsanen bir hedy kurbanı gönderip umreyi kaza
etmesi gerekir. Kıyasa göre ise ona bir hacc iIe umre lâzımdır. Tamamı
Nehir'dedir.
«Kırânın ihramından
çıkmışsa, bir hacc iki umre yapması lazım gelir» Kaza ederken ifradla kırân
arasında muhayyerdir. Nitekim ulema bunu açıklamışlardır. Bahır sahibi de tahkik
etmiştir. Yani ya üçünüde ayrı yapar, yahut hacc ile umreyi beraberce yaparak
sonra bir umre daha yapar. Nitekim Lübab şerhinde böyle denilmiştir.
«Umrelerin biri
ihramdan çıktığı içindir.» şarih bu sözüyle, iki umre, ihsârın vâki olduğu
senede haccetmediği zaman lâzım olduğuna işaret etmektedir. Çünkü kurban
kestikten sonra ihsâr kalkar da o sene haccederse, sadece kırân umresi lâzım
gelir. Nitekim Fetih'te beyan edilmiştir. Çünkü o kimse hacca yetişemeyen gibi
değildir. Binaenaleyh ihramdan çıkma umresi lâzım gelmez.
Ben derim ki: Umre
fiilleri ile ihramdan çıkarsa, bunun misli lâzım gelir. Nitekim yukarıda
geçenlerden anlaşılmıştır.
«Yola çıkması vâcip
olur.» Çünkü bedelle maksut hâsıl olmadan aslı edaya imkân bulmuştur. Nehir.
Hedy kurbanını nasıl isterse öyle yapar. Yani ister satar, ister hîbe veya
sadaka verir. Lübab şerhi.
«Yola çıkması lâzım
gelmez.» İkisine birden yetişemeyecekse; yahut yalnız hedy kurbanı kesmeye gücü
yetecekse, mesele zâhirdir. Lâkin umre fiilleriyle ihramdan çıkmak için yola
koyulursa caizdir. Çünkü ihramdan çıkmakta asıl olan budur. Bunda kendisinden
umrenin sükutu da vardır. Ama yalnız haccı yapabilecek, hedy kurbanını
kesemeyecekse, ihramdan çıkmanın caiz olması İmam-ı Âzam'ın kavline göredir.
İstihsan da budur. Çünkü ihramdan çıkmasa malı nâhak yere zayi olacaktır. Malın
hürmeti canın hürmeti gibidir. Şu kadar var ki, yola çıkması efdaldir. Tamamı
Nehir'dedir.
TEMBİH: Yalnız umre
yapan hakkında umreye yetişememek tasavvur edilemez. Çünkü umrenin vakti bütün
ömürdür. Umre için dört suretin yalnız ikisi vardır. Ya hem umreye, hem hedy
kurbanına yetişir. Yahut yalnız umreye yetişir. Her ikisinin hükümleri mâlûmdur.
Bunu Rahmetî söylemiştir. Benzeri de Lübab'dadır.
FER'Î MESELE: Hedy
kurbanını gönderir de sonra ihsârı kalkarak başka bir ihsâr vâki olursa, hedy
kurbanına yetişeceğini bildiği ve onunla ikinci ihsârını niyetlendiği caizdir.
Onunla ihramdan çıkar, niyet etmezse caiz değildir. Av cezası olarak bir hedy
kurbanı gönderir de sonra ihsâr vâki olur ve o kurbanın ihsârı için olmasına
niyet ederse caizdir. Kendi yerine başkasını tayin etmesi gerekir. Lübab.
METİN
Arafat'ta vakfeyi
yaptıktan sonra ihsar yoktur. Çünkü artık haccı kaçırmayacağından emindir.
Haccdan men edilen kimse Mekke'de olup iki rükün yapmasına mâni olunursa, esah
kavle göre muhsardır. iki rükünden birine kâdir olan muhsar değildir. Vakfeye
kâdir olan muhsar değildir. Çünkü haccı onunla tamam olmuştur. Tavafa kadir olan
da muhsar değildir. Çünkü onunla ihramdan çıkmıştır. Nitekim evvelce geçmişti.
İZAH
«Vakfeyi yaptıktan
sonra ihsâr yoktur.» Arafat'ta vakfeyi yaptıktan sonra kendisine bir mâni zuhur
ederse, hedy kurbanıyla ihramdan çıkmaz. Bilâkis tıraş olmadıysa, yani vakti
gelip tıraş olmadıysa, herşey hususunda ihramlı kalır. Tıraş olduysa, yalnız
kadınlar hakkında ihramlıdır. Bu da tavafı ziyareti yapıncaya kadardır. Mâni
devam eder de kurban günleri geçerse, dört kurban kesmesi gerekir. Bunların biri
Müzdelife'de vakfeyi terk ettiği için, biri şeytan taşlamayı terk ettiği için,
biri tavafı geciktirdiği, biri de tıraşı geciktirdiği içindir. Nitekim Lübab.
Zeylâî ve diğer kitaplarda beyan edilmiştir. Bahır sahibi bunu İmam Muhammed'in
altı kitabını -ki bunlar zâhir rivayettir- toplayan Hâkim'in Kûfî'sinden
nakletmiş. sonra müşkil görmüş ve şöyle demiştir: «Haccın bir vâcibi bir özürden
dolayı bırakılırsa birşey lâzım gelmez. Hattâ izdiham korkusuyla Müzdelife'de
vakfeyi terk etse bir şey lâzım değildir. Vetavaf-ı saderi terkeden hayızlı
kadın gibi olur. Şüphesiz ki ihsâr da bir özürdür.» Sonra buna cevap vermiş;
buradaki ihsârı mutlak değil, düşman muhasarasına yorumlamıştır. Çünkü ihsâr
hastalık sebebiyle olursa semâvîdir (Allah' tandır). Vâcipleri terk hususunda
özür sayılır. Kul tarafından geleni bunun hilâfınadır. Çünkü o Allah'ın hakkını
ıskat etmez. Nitekim teyemmüm de öyledir. Nehir sahibi bunu nakletmiş, Makdisî
de Kenz şerhinde kesinlikle buna kail olmuştur. Lübab şerhinin cinayetler
bâbında bunun benzeri zikredilmiştir.
Ben derim ki:
izdiham korkusuyla vakfeyi terk etme meselesi vârit değildir. Çünkü teyemmümde
geçtiği vecihle, korku kulun tehdidinden neşet etmezse, o semâvîdir.
«Çünkü artık haccı
kaçırmayacağından emindir.» Burada şöyle denilebilir: Umre yapan da böyledir.
Çünkü umrede ihsâr tahakkuk etmekle beraber, o bir vakitle sınırlı değildir.
Buna şöyle cevap verilmiştir: Umre yapan kimseye ihramın uzamasıyla iltizam
ettiğinden daha fazla zarar lâzım gelir. Bayram günü tıraş olarak ihramdan
çıkması da mümkün değildir. Binaenaleyh özrü yokken hedy kurbanıyla ihramdan
çıkmasına hacet yoktur. Bunu Zeylâî söylemiştir. Lâkin denilmiştir ki: «O
kimsenin Harem dışında bulunduğu yerde tıraş olmaya hakkı yoktur. Tıraşını
tavafı ziyaretten sonraya bırakır.» Bazıları buna hakkı olduğunu söylemiştir.
Gâyetü'l-Beyân'da Attâbî'den naklen bunun daha zâhir olduğu bildirilmiştir.
«Esah kavle
göre...» sözünün mukabili, İmam-ı Âzam'dan rivayet edilen şu kavildir: «Bugün
Mekke'de ihsar yoktur. Çünkü İslâm beldesidir.»
«Çünkü haccı onunla
tamam olmuştur.» Ulema demişlerdir ki: «Başkası namına hacca gönderilen bir
kimse. Arafât'ta vakfeyi yaptıktan sonra tavafı ziyareti yapmadan ölürse kâfi
gelir. Bahır.» Biz bu hususta hacc bahsinin başında söz etmiştik.
«Tavafa kâdir olan
da muhsar değildir.» Buna, haccın iki rüknünden biri demesi sureti
itibariyledir. Yoksa rükün olan tavaf, vakfeden sonra yapılandır. Burada vakfe
yoktur. Bunu Tahtâvî söylemiştir.
«Çünkü onunla
ihramdan çıkmıştır.» Çünkü hacca yetişemeyen bununla ihramdan çıkar. İhramdan
çıkma hususunda kurban kesmek bunun bedelidir. Binaenaleyh hedy kurbanına hacet
yoktur. Zeylâî. Lübab şerhinde ise, "0 kimse hacca yetişemeyen mânâsındadır.
Binaenaleyh vakfeyi kaçırdıktan sonra umre fiilleriyle İhramından çıkar.
Kendisine ceza kurbanı ve umre kazası lâzım değildir." denilmiştir. Şu halde
tavafı zikretmekle yetinmesi, umrenin rüknü olduğu içindir. Aksi takdirde
mücerret tavafla ihramdan çıkılmaz. Onunla birlikte mutlaka sa'y ve tıraş
lâzımdır. Şarih, "Nitekim geçmiştir." diyerek buna işaret etmiştir. Yani bu,
musannıfın ibaresinde, "Aksi takdirde umre ile ihramdan çıkar." cümlesiyle
geçmiştir. Keza kırân bâbından önce geçmiş ve orada," Arafat'ta vakfe yapmayan
haccı kaçırmıştır. O, tavaf ve sa'y yaparak ihramdan çıkar. Ve haccını gelecek
sene kaza eder." demiştir. Bunun üzerine biz de orada söz
etmiştik.
TEMBİH: Musannıf
burada Kenz ve diğer kitaplarda zikredilen fevat (vaktini geçirme) bâbını
zikretmemiştir. Çünkü kıran bâbından önce söylediklerini yeterli görmüştür.
Mâlûmdur ki haccın kazasını icabeden sebepler dörttür:
1 - Vaktini
geçirmek,
2 - Vakfeden ihsâr
(men edilmek). Bunların arasındaki fark, ihramdan çıkmanın
keyfiyetindedir.
3 - Cimâ'la ifsat.
Velev ki fâsidine devam lâzım gelsin.
4 - Haccı rafd
(terk) ve geçen bâbta zikredilen fer'leridir.