GİZLİ
VE ÂŞİKÂR MEHİR
METİN
Mehir gizli
anlaştıkları mehirdir. Bazıları âşikâre anlaştıkları mehir olduğunu
söylemişlerdir. Boşamaya kadar müeccel bırakılan mehir talâkı ric'î ile mehr-i
muaccel olur. Ama kadına ricatla müeccel olmaz. Kadın kendisi ile evlenmek
şartıyla mehrini kocasına hîbe eder de kocası razı olmazsa, evlensin evlenmesin
mehir bâkîdir. Kadın mehrini birine hîbe eder de onu teslim almak için kendisine
vekâlet verirse, sahih olur. Mehri bir insana havale eder do sonra kocasına hîbe
ederse, sahih olmaz. Hîbe etmek isteyenin hîlesi (çaresi) budur. Ama sahih
değildir.
İZAH
«Mehir gizli
anlaştıkları mehirdir ilh...» Bu meselenin iki vechi vardır. Birincisi: Gizlice
karı-koca bir mehir koyarlar, sonra âşikâre olarak ondan daha fazlasıyla nikâh
kıyarlar. Cins birdir. Mehir koyduklarını ittifak ederlerse, mehir gizli
koydukları mehirdir. İttifak etmezlerse, koca ziyadenin riya için yapıldığına
delil getirmedikçe akit esnasında konulan mehr-i müsemmadır. Cins muhtelif
olursa bakılır: Mehir koyduklarına ittifak etmezlerse, mehir akit esnasında
kararlaştırılan mehr-i müsemmadır. İttifak ederlerse, nikâh mehr-i misille
münaki olur. Gizlice mehri altın olarak kararlaştırırlar da sonra âşikâr olarak
mehir koymamak şartıyla nikâh kıyarlarsa, mehir gizli olarak anlaştıkları
altınlardır Çünkü bundan döndüklerini gösteren bir şey yoktur. Kadına mehir
olarak altın verilmemek şartıyla nikâh kıyarlar veya âşikâr olarak mehirden
bahsetmezlerse, nikâh mehr-i misille münakit olur.
İkinci vecih şudur:
Gizlice bir mehir koyarak nikâhı akdederler. Sonra âşikâre olarak mehrin ondan
daha fazla olduğunu ikrar ederler. Ziyadenin riya olduğuna ittifak ederler veya
şehadetle sabit olursa; mehir, gizli akdi yaparken söyledikleridir. Şehadette
bulunulmazsa. İmameyn'e göre mehir birincisi, İmam-ı Âzam'a göre ikincisidir.
Şayet başka cinsten ise, hepsi birincinin üzerine ziyade olur. Aksi takdirde
ziyade birinciye yapılan ziyade miktarı olur. Bu satırlar Zahîre'den
kısaltılmıştır.
Hâsılı birinci
vecihle akit ancak âşikâre olarak cereyan etmiştir. İkinci vecihte ise bunun
aksinedir. Yahut akit, biri gizli, biri âşikâr olmak üzere iki defa yapılmıştır.
Nitekim evvelce bunun Fetih'ten naklen musannıfın, "Akitten sonra konulan veya
ziyade edilen mehir yarıya bölünmez." dediği yerde uzun uzadıya arz etmiştik.
Yalnız orada buradakine bir nevi muhalefet vardır. Dikkat edilirse giderilmesi
mümkündür.
«Boşamaya kadar
müeccel bırakılan mehir...» ifadesi, mâlûm bir müddete kadar tecil edilen
mehirden ihtirazdır. Çünkü o talâktan sonra müddeti gelinceye kadar bâkîdir.
«Talâk-ı ric'î ile
muaccel ahır.» sözü mutlaktır yahut iddet bitinceye kadar devam eder. Nitekim
umumiyetle ulemanın kavli budur. Birinci kavle göre kadına müracaat ederse,
mehirmüeccel olmaz. Ric'î sözü bir kayıt değildir. Hattâ bâin sözü de
evleviyetle öyledir. Biz bu bâptaki sözün tamamım musannıfın, "Kadının kocasını
cimadan men etmeye hakkı vardır." dediği yerde arz etmiştik.
«Mehrini kocasına
hîbe ederse ilh...» Yani bir adam boşadığı karısına, "Bende alacağın olan
mehrini bana hîbe etmedikçe seninle evlenmem." der de, kadın kendisiyle evlenmek
şartıyla hîbe eder, kocası buna razı olmazsa, evlensin evlenmesin mehir kocasına
borçtur. Bezzâziye.
«Kocası buna razı
olmazsa» sözünden murad; seninle evlenmiyorum derse sözüdür. Bu, hîbeyi red
sayılır. Onun için de mehir boynuna borç kalır. Velev ki razı olmadıktan sonra o
kadınla evlenmiş olsun.
«Birine hîbe eder
de...» Yani kocasından başkasına hîbe ederse demektir. Çünkü borcu borçluya hîbe
etmek mutlak surette sahihtir. Başkasına hîbe etmek ise, teslim almaya memur
etmedikçe sahih olmaz ve sanki teslim aldığı anda hîbe etmiş gibi olur, teslim
almadan sahih olmaz. Nitekim Câmiu'l-FusuIeyn'de beyan edilmiştir.
«Hîbe etmek
isteyenin hîlesi budur ilh...» ifadesi gösteriyor ki, bu yalnız mehre mahsus
değildir. Ama bu hakikatten uzaktır. Çünkü havalede borçlunun rızası şarttır.
Hîbeyi isterse, havaleye razı olmaz. Meğer ki mesele havalenin hîbeye mâni
olduğunu bilmeyen biri hakkında tasvir edilmiş olsun. Şarih kitabın sonundaki
dağınık meselelerde buna cevap vermiş ve, "Havale edilen şahıs borçludan
istemeye imkân bulur. Onu borçlunun rızasını şart koşmayan birine arz eder."
demiştir. Yani Mâlikî mezhebinden birine arz eder demek istiyor. Hîlelerden biri
de, hîbeden önce kocasından çıkılı bir şeyi mehirle satın almaktır. Yani hîbeden
sonra onu görme muhayyerliği ile iade eder. Yahut bir insan çıkılı bir şeyle
hîbeden önce mehri hakkında kadınla uzlaşır. Nitekim Kınye'den naklen Bahır'da
beyan edilmiştir. Bu son hîle daha güzeldir. Allahu a'lem!