Başkası
Namına Hacca Gitmenin Şartları:
METİN
Gönderen, kendi
namına hacca gitmesini emretmesi şarttır. Binaenaleyh izni olmaksızın başkasının
onun namına haccetmesi caiz değildir. Meğer ki mirasçısı olup vârisi namına
haccetsin veya hacca göndersin. Çünkü burada delâleten emir vardır, şartlardan
nafaka kaldı. Nafakanın bütünü veya ekserisi gönderenin malından olacaktır.
Gönderilen bizzat haccetmelidir. Gönderen tayin ettiyse, vekil taayyün eder.
"Benim namıma filan kimse haccetsin, başkası değil" derse, başkasının haccı caiz
olmaz. "Başkası değil" demezse caiz olur. Bu şartları Lübab sahibi yirmiye
çıkarmıştır. Bunlardan biri de ücreti şart koşmamaktır.
İZAH
«Başkasının onun
namına haccetmesi caiz değildir.» Yani gönderen namına haccetmiş olmaz. Kendi
namına haccetmiş olur. Sevabını gönderene bağışlayabilir. Bunun izahı
gelecektir.
«Meğer ki mirasçı
olup vârisi namına haccetsin.» Bu inşaallah kafi gelir. Nitekim Bedâyi ve
Lübab'da bildirilmiştir. Ama bu mirasçı vasiyet etmediği zamandır. Kendi namına
hacca gönderilmesini vasiyet ederse, onun namına başkasının teberruu geçerli
olmaz. Nitekim metinde gelecektir. Sonra bil ki, mirasçı diye kayıtlamaktan,
ecnebinin buna uymadığı anlaşılıyor. Aksi takdirde bu şartı aslından kaldırmak
gerekir. Gariptlr ki Lübab sahibi bu şartı zikretmiş, şarihi ise onu mirasçı
olsun olmasın bütün teberru sahiplerine teşmil etmiştir. Yani teberru edilen
hacc farz hacc yerine geçer. Surûcî'nin Menâsik'inde şöyle denilmektedir: «Bir
kimse kendisine hacc farz olduktan sonra vasiyet etmeden ölürse, onun namına
biri haccettiği yahut babasının veya annesinin yerine vasiyetleri olmaksızın
farz hacc için oğlu gittiği takdirde, Ebû Hanife, "İnşaallah ona kâfi gelir."
demiştir. Vasiyetten sonra ise inşaallahsız kâfi gelir.» Sonra Lübab şarihi bu
meseleyı başka bir yerde zikrederek şöyle demiştir:«Ölen namına mirasçı veya
ecnebi biri haccederse, ona kâfi gelir ve farz olan hacc inşaallah sâkıt olur.
Çünkü sevabı ulaştırmaktır. Bu ise Kirmânî ile Surûcî'nin açıkladıklarına göre
uzak veya yakın hiçbir kimseye mahsus değildir." Tamamı ileride gelecektir.
Zâhire bakılırsa, bu şart hususunda rivayet ihtilâfı vardır. İkinci rivayete
göre mirasçıyı zikretmekkayıt değildir.
«Çünkü burada
delâleten emir vardır.» Zira mirasçı, ölenin malında onun halifesidir ve sanki
onun borcunu ödemeye memur gibidir. Yahut şöyle denilebilir: Mirasçı kelimesi
kayıt olmadığına göre, ölen kimse bu hususta herkese izin verir. Bedâyi sahibi
bunu nassla dahi illetlendirmiştir. Zâhirine bakılırsa,bundan Has'amiyye
hadisini kasdetmiştir.
«Gönderilen bizzat
haccetmelidir.» Gönderenin izni olmadıkça, vekil hasta bile olsa; ölen namına
başkasını hacca gönderemez. Nitekim metinde gelecektir.
«Başkasının haccı
caiz olmaz.» Yani filan diye zikrettiği şahıs ölse bile, onun yerine başkası
gidemez. Çünkü vasiyeti yapan, ondan başkasının haccını kabul etmediğini açık
söylemiştir. Nitekim bunu Lübab sahibi ile şarihi beyan
etmişlerdir.
«Başkası değil
demezse caiz olur.» Lübab sahibi diyor ki: «Başkasını kabul etmeyeceğini
açıklamaz da, "benim namıma filan haccetsin" derse, o filan ölüp yerine
başkasını gönderdikleri takdirde caiz olur.»
«Bu şartları Lübab
sahibi yirmiye çıkarmıştır.» Şimdiye kadar bunlardan altısı zikredilmiş,
yedinciyi de şarih söylemiştir.
Sekizincisi; haccın
farz olmasıdır. Fakir veya üzerine hacc farz olmayan biri farz namına vekil
gönderse, vekilin onun namına haccı caiz olmaz. Velev ki bundan sonra hacc farz
olsun.
Dokuzuncusu; hacca
göndermezden önce özrün bulunmasıdır. Sağlam bir kimse vekil gönderir de sonra
sakatlanırsa, vekilin haccı kâfi gelmez.
Onuncusu; hacca
vasıtaya binerek gitmektir. Yürüyerek haccederse, velev ki emriyle gitsin
nafakayı öder. Muteber olan, yolun ekseriyesinde vasıtaya binmektir. Ancak
nafaka azalır da yürüyerek haccederse caiz olur.
Onbirincisi;
malının üçte biri yettiği takdirde vatanından vekil gönderilir. Yetmezse yettiği
yerden gönderilir. Nitekim izahı gelecektir.
Onikincisi;
mikâttan ihrama girmektir. Vekile hacc yapmasını emretmişken, o umre yapar da
sonra Mekke'den haccederse, caiz olmaz ve öder.
Onüçüncüsü; haccını
ifsat etmemekdir. İfsat ederse, gönderen namına olmaz. Velev ki onu kaza etsin.
İzahı ileride gelecektir.
Ondördüncüsü;
muhalefet etmeyecektir. Gönderen ifrad haccı yapmasını emreder de vekil kırân
veya temettu yaparsa, velev ki ölen biri için gitmiş olsun onun namına geçerli
olmaz ve nafakayı öder. Nitekim gelecektir. Vekile umre yapmasını emreder de o
da umre yapar sonra kendi namına haccederse; yahut vekile haccı emreder, o da
hacceder sonra kendi namına umre yaparsa caiz olur. Ancak kendi nâmına yaptığı
hacc veya umre için orada kaldığıgünlerin nafakasını kendi malından öder.
Bitirdiği zaman nafaka ölenin malına avdet eder. Bunun aksini yaparsa caiz
olmaz.
Onbeşincisi; bir
hacc için ihrama girmektir. Bir gönderen namına, bir de kendi namına ihrama
girerse caiz olmaz. Meğer ki ikinciyi terk etsin.
Onaltıncısı; vekili
iki kimse gönderirse, biri namına hacca niyetlenmelidir. İkisi namına
niyetlenirse öder. Bu hususta sözün tamamı ileride
gelecektir.
Onyedinci ve
onsekizincisi; gönderenle vekilin müslüman ve akıllı olmalarıdır. Nitekim
ileride gelecektir. Müslümanın kâfir için haccı sahih olmadığı gibi; delinin de
başkası için haccı sahih değildir. Aksi de böyledir. Lâkin delirmeden hacc farz
olursa, onun namına vekil göndermek sahihtir.
Ondokuzuncusu;
vekilin temyiz sahibi olması lâzımdır. Kârı - zararı ayıramayan küçük çocuğu
vekil göndermek doğru değildir. Ama mürahikı (bülûğa yaklaşan çocuğu) vekil
göndermek sahih olur. Nitekim gelecektir.
Yirmincisl; hacc
vaktini kaçırmamaktır. Bu hususta söz ileride gelecektir. Lübab sahibi diyor ki:
«Bu şartların hepsi farz haccı hakkındadır. Nâfilede İslâm, akıl ve temyizden
başka hiçbir şart aranmaz. Ücretle göndermek de böyledir. Ama biz bunu nâfile
haccda açık olarak bir yerde bulamadık. Lübab şarihi bunu kesinlikle
söylemiştir. Lâkin bu, "Hacc ölü namına olmaz." sözüne binaendir. Burada, az
sonra söyleyeceğimiz itiraz vardır,