03 Ekim 2012

REDDU'L-MUHTAR..Aşüre Günü Çoluk-Çocuğa Cömert Davranma Hadisi


Aşüre Günü 

 Çoluk-Çocuğa Cömert Davranma Hadisi


METİN
«Aşûre günü çoluk-çocuğa cömert davranmak...» hadisi sahihtir. «O günde sürme çekinmek...» hadisleri ile Abdulaziz oğlunun dediği gibi ' uydurma ' değil, zayıftırlar. Misvak tutunmak da mekruh değildir. Mezhebe göre velev ki akşam üzeri veya su ile ıslak halinde olsun. İmam Şâfiî zevâlden sonra misvaklanmayı mekruh görmüştür. Keza kan aldırmak, yaş elbise ile sarınmak, Ebû Yusuf'a göze ağzına veya burnuna su çekmek veya serinlemek için yıkanmak da mekruh değildir. Bununla fetva verilir. Bu meseleyi Burhân'dan şurunbulâliyye nakletmiştir.
İZAH
«Aşûre hadisi» şudur: «Her kim aşûre günü çoluk-çocuğuna cömert davranırsa, Allah bütün sene ona cömert davranır.» Cabir, «Ben bunu kırk yıl denedim; hiç aksamadı.» demiştir. T.
Sürme hadisi de Beyhâkî'nin rivayet ettiği ve zayıf bulduğu şu hadistir: «Her kim aşûre günü sürme taşı ile sürme çekinirse, ebediyyen göz ağrısı görmez.» İbni'l-Cevzî bu hadîsi mevzû hadisler arasında "Her kim aşûre günü sürme çekinirse o sene gözü ağrı görmez." şeklinde rivayet etmiştir. Fetih.
Ben derim ki: Bunu burada zikretmenin münasebeti, Hidaye sahibi oruçlunun sürme çekinmesi mekruh olmadığına Peygamber (s.a.v.) aşûre günü sürme çekinmeyi ve oruç tutmayı teşvik buyurmuştur diye istidlâlde bulunmasıdır. Nehir sahibi diyor ki: «İbn-i İzz kendisini tenkit ederek, "Peygamber (s.a.v.)'den aşûre günü hakkında orucundan başka bir şey sahih olmamıştır. Ancak Rafiziler Hz. Hüseyin o günde katledildiği için aşûre gününde mâtem tutmayı, çadır kurmayı îcat edince, Ehl-i Sünnet'in cahilleri de şenlik yapıp keşkek ve yemekler pişirmeyi, sürme çekinmeyi îcat ettiler. Sürme çekinmek ve çoluk-çocuğa cömert davranmak hususunda birtakım uydurma hadisler rivayet ettiler" demiştir. Bu iddia reddedilmiş; "Aşure günü sürme çekinmeyi bildiren hadisler uydurma değil zayıftırlar." denilmiştir. Nasıl uydurma olur ki, onları Fetih sahibi tahrîc etmiş; sonra "Bunlar birçok yollardan rivayet olunmuştur. Biri ile ihticâc edilmezse, yolları çok olduğu için mecmuu ile ihticâc edilir." demiştir. Cömert davranma hadisine gelince: Onu güvenilir râvîler rivayet etmiştir. Onun hakkında ibnü'l-Karâfî ayrıca bir cüz kitap, yazmıştır.» Nehir'in sözü burada sona erer. Bu ibare Sa'diyye Hâşiyelerinden alınmıştır. Lâkin Nehir sahibi, sürme hadislerinde olsun, Fetih'ten naklettiklerinde olsun ziyadeler yapmıştır. Ama söz götürür. Çünkü Fetih sahibi oruçlunun sürme çekinmesi hadislerini birçok yollardan tahric etmiştir. Bunların bazısı ' aşûre ' kaydı ile mukayettir ki, o da yukarıda arzettiğimizdir. Bazısı mutlaktır. Onun muradı, oruçluya sürme çekinmeyi bildiren hadislerin mecmuu ile ihticâc edilebileceğidir. Bundan, aşûre günü sürme çekinme hadisi ile ihticâc lâzım gelmez. Ohadisin uydurma olduğuna Hâfız Sehâvî "el-Makâsıdü'i-hasene" adlı eserinde kesinlikle hükmetmiştir. Başkaları da ona tâbi olmuşlardır ki, onlardan biri de "el-Mevzûât" nâmındaki eserinde Molla Aliyyülkaarî'dir. Süyûti dahi "Ed-Dürerü'l-müntesira" adlı eserinde Hâkim'den naklen onun münker olduğunu söylemiştir. Cerrâhî "Keşfü'l-Hafâi ve Müzîlü'l-ilbâs" adlı eşer
«Abdülaziz oğlu» yerine Nehir'de Ve Sa'diyye Hâşiyelerinde "İbnü'l-İzz" denilmiştir.
Ben derim ki: Bu zât "En-Nüket alâ müşkilâti'l-Hidâye" adlı eserin sahibidir. Nitekim Sa'diyye'nin başka yerinde zikredilmiştir.
«Misvak tutunmak da mekruh değildir.» Bilâkis başkaları gibi oruçluya da sünnettir. Bunu Nihaye sahibi açıklamıştır. Delili, Peygamber (s.a.v.)'in, "Ümmetime meşakkat vereceğini bilmesem her abdest aldıkça ve her namaz kıldıkça onlara misvakı emrederdim." hadisinin umumudur. Zira öğle, ikindi ve akşam namazlarına şâmildir. Hükümleri temizlik bahsinde geçmişti. Bahır.
«Mezhebe göre velev ki akşamüzeri olsun.» Akşam üzerinden murad, zevâlden sonrasıdır. imam Ebû Yusuf'a göre su ile ıslatılmış misvakı kullanmak mekruhtur. Zira bunda zaruret yokken suyu ağzına almak vardır. Ama bu söz, "Islak misvak mazmazadan daha kuvvetli değildir. diye reddedilmiştir. Yaş ağaçtan yapılan yaş misvakta ise bilittifak zarar yoktur. Hulâsa'da böyle denilmiştir. Nehir.
«Kan aldırmak» yani oruca mâni olmayacak kan aldırma da mekruh değildir. Ama bunu güneş batıncaya kadar geciktirmek gerekir. Şeyhülislâm'ın beyanına göre, kerahetin şartı, orucu bozmaya muhtaç olacak derecede zayıf düşmektir. Nitekim Tatarhâniyye'de beyan edilmiştir. İmdâd. Bundan önce şöyle demiş: "Damardan kan aldırmak veya hacama ve ağır iş gibi oruçtan zayıf düşürmesi zannını veren bir iş yapması mekruh olur. Çünkü bunda orucu bozmaya mâruz bırakmak vardır."
Ben derim ki: Yaz günü uzun zaman hamamda durmak da buna katılır. Nasıl ki âşikârdır.
«Bununla fetva verilir.» Çünkü Peygamber (s.a.v.) oruçlu iken susuzluktan veya sıcaktan başına su dökmüştür. Bu hadisi Ebû Dâvud rivayet etmiştir. İbn-i Ömer (r.a.) oruçlu iken elbisesini ıslatır da ona sarınırmış. Bir de bu gibi şeylerde ibadete yardım ve tabiî sıkıntıyı defetmek vardır. Ama Ebû Hanife bunu mekruh görmüştür. Çünkü bunda ibadete bıkkınlık mânâsı vardır. Burhân'da böyle denilmiştir. İmdâd.
METİN
Sahura kalkmak ve sahuru geciktirmek; İftarı acele yapmak müstehaptır. Delili şu hadistir: "Üç haslet Peygamberlerin ahlâkındandır: İftarı acele etmek, sahuru geciktirmek ve misvak tutunmak."
İZAH
Sahurun delili, Ebû Dâvud'dan maada hadis imamlarının Hz. Enes'ten rivayet ettikleri şu hadistir: »Rasulullah (s.a.v.), "Sahura kalkın! Çünkü sahurda bereket vardır" buyurdu.» Buradaki bereketten murad, ertesi günün orucuna kuvvet kazanmak veya sevabın ziyadeliği olduğu söylenmiştir. Sahur, seher vaktinde yenilen yemektir. Bu gecenin son altıda birindedir. Bahır sahibi diyor ki: «Ulemanın sözlerinde bu sünnetin sadece su ile hâsıl olacağını açık olarak görmedim. Ama hadisin zahiri bunu ifade ediyor. Hadis, İmam Ahmed'in rivayet ettiği "Sahurun hepsi berekettir. Onu bırakmayın! Velev ki biriniz bir yudum su olsun içsin. Çünkü sahura kalkanlara Allah ve melekleri salât eylerler." hadîsi şerifidir.»
«Sahuru geciktirmek müstehaptır.» Zira bunun yardım mânâsı daha çoktur. Bedâyi. Müstehap olması, gecenin devamında şüphe etmemekle kayıtlıdır. Şüphe ederse, yemek sahih kavle göre mekruh olur;
Nitekim bu da Bedâyi'de zikredilmiştir.
«İftarın ise acele edilmesi müstehaptır.» Ancak bulutlu havada acele etmek müstehap değildir. Zannı gâlibince güneş batmadıkça iftar edemez. Velev ki mûezzin ezanı okusun. Bunu Bahır sahibi Bezzâziye'den nakletmiştir. Yine orada Kaadıhân'ın Câmi Şerhi'nden naklen beyan edildiğine göre, müstehap olan acele yıldızların görünmesinden öncedir.
TEMBİH: Feyz sahibi diyor ki: «Bir kimse İskenderiye feneri gibi yüksek bir yerde bulunursa, kendince güneş batmadıkça iftar edemez. Ama o beldenin halkı için daha evvel güneş batarsa onlar iftar edebilirler. Sabah namazı veya sahur hakkında fecrin doğması da öyledir.»
«Üç haslet...» hadisini Hidâye sahibi böyle rivayet etmiştir. Fetih sahibi diyor ki: «Onun bu vecihle olup olmadığını Allah bilir. Taberânî'nin Mu'cem'inde bu hadis şöyledir: "Üç haslet peygamberlerin ahlâkındandır: İftarı acele etmek, sahuru geciktirmek ve namazda sağ eli sol el üzerine koymak." Bu hadis müşkil görülmüş ve "Sahur nasıl peygamberler ahlâkından olabilir; onların şeriatlarında sahur yemek yoktu," denilmiştir. Fakat buna "Onların şeriatlarında sahur olmadığını kabul edemeyiz. Velev ki biz bilmemiş olalım. Etsek bile üç hasletin onlarda toplanması şart değildir." diye cevap verilmiştir.» Bu satırlar kısaltılarak Mi'râc'dan alınmıştır.
METİN
FER'İ MESELELER: Zayıflatacak bir iş yapmak caiz değildir. Binaenaleyh ekmekçi günün yarısında hamurunu karar; geri kalanında istirahat eder. Bu bana yetmiyor derse, kışın en kısa günleri ile yalanlanır. İşlerken sıcak canına yeter de hastalanarak orucunu bozarsa, kefaret lâzım gelip gelmeyeceği hususunda iki kavil vardır. Kınye. Bezzâziye'de bildirildiğine göre, bir kimse oruç tutsa, ayağa kalkmaktan âciz kalacaksa orucunu tutar ve iki ibadetibirden yapmış olmak için namazı oturarak kılar.
İZAH
«Zayıflatacak iş yapmak caiz değildir.» meselesini Bahır sahibi Kınye'ye nisbet etmiştir. Tatarhâniyye sahibi diyor ki: «Fetevâ'da bildirildiğine göre Ali b, Ahmed'e "Bir sanat sahibi sanatı ile meşgul olsa oruç tutmamayı mübah kılacak bir hastalığa yakalanacağını bilir, nafakaya da muhtaç olursa, hastalanmadan oruç yemesi mübah olur mu?" diye sorulmuş da bunu son derece şiddetle men etmiş.» Bunu üstâdı Veberî'den böylece hikâye etmiştir. Yine Fetevâ'da şöyle denilmiştir: "Ebû Hâmid'e günün sonunda zayıf düşen ekmekçinin bu işi yapıp yapmayacağını sordum. Şu cevabı verdi: Hayır! Lâkin günün yarısında hamurunu karar, geri kalanında istirahat eder. Şayet bu bana yetmez derse, kış günleri ile yalanlanır. Çünkü onlar en kısa günlerdir. Onlarda ne yaparsa bunda da onu yapar!" Kısaltılarak alınmıştır.
Remlî de şöyle diyor: «Câmiu'l-Fetevâ'da bildirildiğine göre bir kimse geçim derdi ile meşgul olurken zayıf düşerek oruç tutamazsa, orucu bırakarak her gün için yarım sâ yiyecek verebilir. Yani orucunu kaza edecek başka günlere yetişemezse, demek istiyor. Yetişirse kaza etmesi vâcip olur. Bu izaha göre orak zamanı oruçlu olarak işe gücü yetmez, geciktiği takdirde ekin helâk olursa, şüphesiz orucu bırakıp sonra kaza eder. Ekmekçi de öyledir. "Kış günleri ile yalanlanır." ifadesi söz götürür. Çünkü yeterlik meselesinde, günün uzunluğunun kısalığının tesiri yoktur. Onun "bana yetmez" demesinde doğru söylediği meydana çıkabilir. Binaenaleyh hâlini iyiye yormak için bu söze havale edilir. Düşün!» Remlî'nin sözü burada bitti. Yani ihtiyaç yaza kışa, ucuzluğa pahalılığa ve çoluk-çocuğun azlığına çokluğuna göre değişir, demek istiyor. Lâkin onun Câmiu'l-Fetevâ'dan naklettiği sözü Nûru'l-îzah sahibi ile başkaları ebediyyen oruç tutmayı adayan hakkında tasvir etmişlerdir. "Orucu bırakır; yiyecek fidye verir." sözünü mutlak söylemesi de bunu te'yid eder. Bizim sözümüz ramazan orucu hakkındadır. Sanatçı meselesinde de - zâhire göre yukarıda geçen söz, mezhebin nakledilmiş bir kavli değil, ulemanın anlayışları olduğundan - şöyle demek gerekir: O kimsenin kendine ve çoluk-çocuğuna yetecek kadar yiyeceği varsa orucu bırakması helâl olmaz. Zira âlemden dilenmesi haramdır. Dileneceği takdirde orucu bırakması evlâdır. Dilenmeyecekse, geçimine kadar çalışması gerekir. Bu onu orucu bırakmasına vardırırsa, başka bir işte çalışmak imkânı bulamadığı takdirde orucu bırakması helâl olur. Ekininin helâkinden veya çalışmasından korkar da ücreti misli ile çalışacak bir kimse de bulamazsa, kendisi yapabildiği takdirde dahi hüküm budur. Çünkü o kimse bundan daha ehveni için namazını bozabilir. Lâkin muayyen bir müddet çalışmak üzere birine çırak olur da ramazan gelirse, zâhire göre yetecek yiyeceği olsa bile, patronu icareyi bozmaya yanaşmazsaorucunu bırakabilir. Nitekim ücretle tutulan süt ana da öyledir. Onun da akil icabı çocuğu emzirmesi icabeder ve çocuğun aç öleceğinden korkarsa orucu bırakması helâl olur. Bu adamın kendi hayatından korkması evleviyette kalır. Düşün! Benim anladığım, budur. Allah'u a'lem.
«İşlerken sıcak canına yeterse...» Vehbâniyye sahibi bunu nazımla ifade ederek şöyle demiştir: "insan işle kendini bitirir de, orucunu bozarsa kefaret hakkında iki kavil yazdılar." Şurunbulâlî diyor ki: "Bunun sureti şudur: Oruçlu bir kimse bir işte kendini yorar da susuzluk canına geçerek orucunu bozarsa kefaret vermesi lâzım gelir. Bazıları lâzım gelmeyeceğini söylemişlerdir. Bakkalî bununla fetva vermiştir. Bu, câriye meselesinin hilâfınadır. Câriye yorulur da tâkatı kalmazsa, sahibinin zoru altında mâzurdur. Ama o işten imtina edebilir. Köle de öyledir." Bu sözün zâhirine bakılırsa, kefaret vâcip olduğu tercih edilmektedir. Şurunbulâliyye sahibinin Müntekâ'dan naklettiği de budur. T.
Ben derim ki: "İmtina edebilir" sözünün muktezası isteyerek yaptı ise ona da kefaret lâzım gelmesidir. Bu cümlenin üst tarafı istemeyerek yaptığına yorumlanır. Ta'IiI bunu göstermektedir. Allah'u a'lem. 

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...