MÜNASAHA FASLI
M
E T İ N
Terikenin
taksiminden evvel varislerin bazısı ölmüş olsa birinci mesele tashih edilerek her varisin
payı verilir, sonra da ikinci mesele tashih edilir. Ancak bir adamın ölüp geriye on oğul bırakması ve
sonra
bu oğullardan birisinin
babasının terikesi taksim edilmeden önce ölüp aynı kardeşlerini varis
bırakması gibi varis aynı olurlarsa o zaman ikinci meselenin tashihine gerek kalmaz.
Eğer
sonraki ölenin payı terikenin
meselesine göre uygun düşerse
mesele yok. Ama eğer uygun
düşmezse
o zaman : Sehimleriyle mesele arasında muvafakat olduğu takdirde tashihin vefki birinci
meselenin
tashihinin tamamıyla çarpılır.
Şayet aralarında muvafakat olmayıp mübayenet olursa o
zaman
ikinci meselenin tamamı birinci meselenin tamamıyla çarpılır ve bu çarpmadan iki meselenin
de
mahreci hasıl olur. Böyle olunca da
önce, ölenin varislerinin payı
çarpanla yani ikinci meselenin
tashihi
veya vefki ile çarpılır. ikinci ölenin varislerinin sehimleri de birinci meselenin tashihi
sonunda
ölünün eline geçecek olan tamamıyla veya vefkıyla çarpılır.
Eğer
varisler içerisinde her iki ölüden de miras alan bir varis bulunursa, onun birinci ölüden aldığı
payı. ikinci meseleyle veya vefkiyla çarpılır: ikinci ölüden aldığı hissesi de ikinci ölünün elindekiyle
veya vefkıyla çarpılır.
Eğer
taksimden evvel üçüncü bir kişi ölürse ikinci meblağ birincinin yerine üçüncü de işlemde
ikincinin
yerine geçirilir.
Her
bir varis öldüğünde, aynı şekilde o ikincisi yerine ve ondan evvelki meblağ da sonuna kadar.
birincisinin
yerine ikâme edilir. Bu tatbiki bir
ilimdir. Ondan gâfil olunmasın Allah Teâlâ en iyisini
bilendir.
i
Z A H
Münasaha
kelimesi «nesh» kökündendir. Nesh ise nakil ve tahvil manasındadır. Burada
münasahadan
murad, vârislerden bazılarının taksimden evvel ölümü ile hissenin ondan miras
alacak kimselere intikal etmesidir. Seyyid.
«Sonra
ikinci mesele ilh...» Yâni sonra, ikinci ölünün meselesi tashih edilir ve birinci meselenin
tashihinden
elinde olanla, ikinci meselenin tashihi arasında üç hale bakılır; yanı aralarında
mümaselet
mi muvafakat mı var? bakılır.
Seyyid. Bunların misalleri ileride gelecektir.
«Ancak... aynı olurlarsa ilh...» Yâni iki ölünün de varisleri bir olduğunda bir
tashih ile iktifa edilir.
Anılan
misalde terike, sanki ikinci ölü hiç yokmuş gibi, daha baştan
dokuza göre taksim edilir.
«Eğer
uygun düşerse ilh...» Meselâ bir
adam ölüp geride bir kızı ve bir de oğlu kolsa sonrada onun
terikesi
taksim edilmeden önce oğlu geriye iki oğlunu bırakarak ölse : o zaman birinci mesele
üçten
olur, oğula iki sehim kıza ise bir sehim düşer. Ölen oğulun meselesi ise ikiden olur. Demekki
oğulun
elindeki ile meselesi arasında uygunluk vardır.
«Mesele
yok.» Yâni o uygunluk ile
iktifa edilir. Zira birinci meselenin tashihi ile her iki mesele de
sahih
olur. Dolayısıyla fazla bir işlem yapmaya gerek kalmaz.
«Ama eğer uygun düşmezse...» Yâni ikinci ölenin nasibi ki birinci meseleden eline geçendir, kendi
meselesine denk gelmezse...
«Sehimleriyle mesele arasında muvafakat olursa.» Yani birinci meselenin tashihinden ölenin eline
geçenle,
meselesi arasında muvafakat varsa.. Meselâ bir adam ölse ve geride iki oğlu ve iki kızı
kalsa
sonra da bu oğullardan biri, babasının terikesi taksim edilmeden önce ölse ve geriye
zevcesini
kızını ve bir de asabe olan bir akraba bırakmış olsa o zaman birinci meselenin tashihi
altından
olur. ikinci meselenin tashihi ise sekizden olur. ölen oğulun birinci meseleden payı ikidir ki
bu
iki onun meselesine denk düşmez. Ama bunlar arasında yarım ile muvafakat vardır. O zaman
onun
meselesinin vefki olan dört, birinci
meselenin tashihi olan altıyla çarptığımızda yirmi dört
olur.
Her iki meselenin tashihi, yirmidörtten yapılır. Birinci oğula sekiz, kızlardan herbirine dört ölen
oğula
da sekiz verilir. Ölenin
zevcesine o sekizden bir sehim, kızına dört sehim, asabesine de üç
sehip
verilir.
«Eğer
aralarında muvafakat yoksa ilh...»
Meselâ bir adam ölüp geri de zevcesi ve birisi ona-baba
bir.
birisi baba bir, birisi de anne bir üç kız-kardeşi kalsa onun terikesi taksim edilmeden önce.
ana-baba
bir kız-kardeşi geride iki kızkardeşi ile kocasını bırakarak ölse; birinci meselenin tashihi
onikiden
yapılır ve oniki onüçe avleder: Bundan da karısına üç, ona-baba-bir kızkardeşine altı,
baba-bir
kız-kardeşine iki, ana bir kız-kardeşine de iki
verilir.
İkinci
mesele ise altıdan tashih edilir ve yediye avleder, üçü kocasına, üçü baba-bir kız-kardeşine,
biri
de ana-bir kız kardeşine verilir.
Ana-baba-bir
kız-kardeşinin birinci meseleden payı altıdır. Bu ye. diye denk düşmediği gibi
aralarında muvafakat da yoktur. O zaman yedi onüçle çarpılır. buda doksanbir eder. O halde iki
meselenin
tashihi doksan birdendir.
«İki
meselenin de mahreci hasıl olur.» Yâni muvafakat ve mübayenet suretlerinde çarpma ile elde
edilen
meblağ. her iki meselenin de mahrecidir. Elde edilen bu meblağa «camia» adı verilir.
Birinci
mesele ile çarpılana da -ki o ikinci mesele veya vefkidir- cüzü sehim denilir.
Dürrü'l-Müntekâ'da
ise böyle denilmektedir Dikkatli ol!
«Böyle oluncada... çarpılır ilh...» Bu. her iki meselede de. meselelerin tashihliden varislere düşen
payların bilinmesine giriştir. Bunun bizim muvafakata misal olarak tasvir ettiğimiz meselenin
beyanı, birinci meselede oğula iki verilirdi. Bu ikinci meselenin vefki olan çarpım ile ki o da dörttür.
Çarpılınca
sekiz eder. Bundan herbir kıza bir düşer. Bu da dörtle çarpılınca dört eder. Zevceye
ikinci
meseleden bir düşer ki bu da onun ölen kocasının elinde olanın vefki ile -ki bu da birdir-
çarpılınca bir eder.
Kıza
düşen dört birle çarpılınca da dört eder. Asabeye düşen üç de birle çarpılınca üç eder.
Bizim
mübayenete örnek olarak tasvir
ettiğîmiz meselede de zevceye yalnız birinci meseleden üç
düşer
ve bu üç yedi ile çarpılınca yirmibir eder. Birinci meseleden, baba, bir kız-kardeşine düşen iki
yedi
ile çarpılınca ondört eder. Baba-bir kız-kardeşe ikinci meseleden düşen üç, ölene düşecek
olanın
tamamı ile -ki bu da altıdır- çarpılınca onsekiz eder. Anne-bir kız-kardeşe, birinci meseleden
düşen
iki yedi ile çarpılınca ondört eder.
İkinci meseleden de bir düşer ki bu da altı ile çarpılınca
altı
eder. Zevce sadece ikinci meseleden üç düşer ki bu da altı ile çarpılınca onsekiz eder.
«Eğer
vârisler içerisinde ilh...» Bu, mübayenet için tasvir ettiğimiz
örnekteki baba-bir ve anne-bir
kız-kardeş
gibi olanlardır. Ancak bu, birinci
meselenin tashihindeki payı ikinci meselenin tamamıyla
çarpmanın
ve ikinci meselenin tashihinden elde edilen sehimi ikinci ölüye düşecek olanın
tamamıyla
çarpmanın misalidir. Bunun vefki ile
çarpılmasının misali şudur. Bir adam ölse ve geride
karısı
ondan olan kızı ve bir de babası kalsa, sonra o kız da ölse ve geride annesini ve dedesini
bırakmış
olsa, birinci mesele yirmidörtten olur; kıza yirmidördün
yarısı olan oniki verilir. Zevceye
sekizde
biri olan üç, babaya da farz
olarak altıda bir olan dört ve asabe olarak da, geri kalan beş
verilir.
ikinci mesele üçten halledilir. Anneye üçtebir verilir. Geri kalan ikide dedeye verilir.
İkinci
mesele ile ölen kızın hakkı plan oniki arasında üçte birde muvafakat vardır. O zaman
ikinci
meselenin
tashihinin vefki olan bir,
birinci meselenin tashihinin tamamıyla çarpılınca yirmidört eder
ki
bu zaten eskiden de öyle
idi.
Böyle olunca birinci meseleden zevceye düşen üç, birinci meselenin tashihinin vefki olan birle
çarpılınca üç eder. Zevceye ikinci meseleden, anne olarak, verilen bir ölen kızın hakkı olanın vefki
olan
dört ile çarpılınca dört eder. Babaya da birinci meseleden verilen dokuz bir ile çarpılınca
dokuz
eder, ikinci meseleden de ona dede olarak, iki verilir ki bu iki dört ile çarpılınca sekiz eder.
«Üçüncü
bir kişi ölürse ilh...» Bunun izahı daha önce geçen, uygunluk muvafakat ve mubayeneti
kapsayan
bir tek misalledir:
Şöyle ki: Bir kadın ölüp geride kocası, başka bir erkekten olan kızı ve bir de annesi kalsa ve bu
kadının
terikesi taksim edilmeden önce koca da bir karısını ve ana babasını bırakarak ölse. üçüncü
olarak
da kız iki oğlunun bir kızını ve ninesini bırakarak ölse daha sonra da ninesi, kocasını ve iki
kardeşini
bırakarak ölse, birinci mesele de -ki kadının meselesidir- reddiye olup mesele onaltıdan
tashih
edilir. kocaya dört, kızına dokuz,
annesine de üç verilir. ikinci mesele -ki koca meselesidir-
dörtten
sahih olur. onun elinde olan dört,
meselesine uygun düştüğünden
dolayı çarpmaya ihtiyaç
yoktur.
Üçüncü mesele de -ki kızın meselesidir- altıdan olur. Kızın birinci meseleden payı olan
dokuz
onun meselesine göre taksim edilmez, ve üçtebirde muvafakat vardır, öyle olunca onun
meselesinin üçte biri olan iki, birinci mesele olan onaltı ile çarpılınca otuziki eder. O zaman bu
otuzikiden
iki farz da sahih olur. Onaltıdan hisse alan kişinin hissesi iki ile çarpılmış olur. Altıdan
hissesi
olan kişinin hissesi de kızın elindekinin vefki olan üç ile çarpılmış olur.
Dördüncü
mesele de -ki nine meselesidir- dörtten olur. Ninenin otuzikiden payı dokuzdur. Çünkü
ona,
kızından düşen altı ile kızının kızından düşen üç, içtima etmiştir. Dokuz da dörde denk
düşmemektedir. Ve aralarında muvafakat da yoktur. O zaman dört,
otuziki ile çarpılınca
yüzyirmisekiz eder. Bu yüzyirmisekizden bütün meseleler sahih olur. Öyle olunca otuzikiden
her
hisse
alanın hissesi dört ile çarpılmış olur. Dörtten hisse alanın hissesi de ninenin elinde olan
dokuz
ile çarpılmış olur. Bunun
tafsilatı Sirâciye
şerhindedir.
«İkinci
meblağ... kılını.» Bu da birinci ve ikinci meselelerin tashih edildikleri meblağdır.
«İşlemde.» Yâni gecen işlemde... Şöyle ki; üçüncü ölünün sehimleri birinci ve ikinci meselelerin
tashihlerinden
alınır ve onun meselesine göre taksim edilir. Eğer (yeni bir işleme gerek kalmadan)
taksim
edilebilirse mesele yok. Ama taksim edilemezse o zaman ikinci olarak itibar edilen üçüncü
meselenin
vefkini veya tamamını, birinci olarak itibar edilen evvelki iki meselenin tashihinin
tamamıyla
çarpılır. Onlardan hasıl olanda bir mesele olarak ele alınır ve bu her iki meseledeki
varislere
taksim edilince cami misalde de matlub hasıl olur.
«İşte
bu tatbiki bir ilimdir. Ondan gâfil olunmasın!» Musannıfın bu sözü bu
bâbın meselelerinin
zorluğuna
ve bunları ancak akıl sahipleri ile ilmi feraiz ve ilmi hesapta mahir olanların iyi bir şekilde
bile
bileceklerine işaret etmektedir. Bu bâbı kolaylaştıran Meliku'l-Vehhâb olan Allah'ın yardımı ile
çok
işlem yapmak ve hesapçılar arasında meşhur olan karışık işlemi iyi bilmektir. Allah Teâlâ en
iyisini bilendir.