13 Ekim 2012

MÜŞTEREK KÖLENİN KİTABETİ BABI İKİNCİ BÖLÜM

MÜŞTEREK KÖLENİN KİTABETİ BABI
METİN
Bir köle cinâyet işlese, efendisi onun cinayetini bilmediği halde onunla kitabet yapsa, veya mükâteb
köle cinayet işlese, cinayeti işlediğine dair hüküm verilmese, bu her iki surette de kitabet bedelini
ödemekten aciz olsa, o zaman efendi dilerse köleyi cinayetin velisine teslim eder, dilerse de onun
cinayeti karşılığında bir miktar malı feda eder. Çünkü kölenin aczine hükmedildikten sonra köleyi
vermesine dair en-gel ortadan kalkmıştır.
yle bir mükâteb cinayet işlese ve cinayetle aleyhinde hüküm verilse, o da kitabet bedelini
ödemekten aciz olsa, o cinayet için o köle satılır. Çünkü hak, onun aczine hükümle rakabesinden
kıymetine intikal etmiştir.
Musannıfın burada kölenin aczi ile kaydetmesinin sebebi, zira efendisinin mükâtebin cinayetlerini
onun kazancından ödemesi vacibtir. O halde mükâtebin kıymetinden ve işlemiş olduğu cinayetin
erşinden hangisi daha az ise, onu ödemesi gerekir.
Eğer mükâteb hüküm verilmezden önce birkaç cinayet tekrâr ederse, yine efendinin üzerine kölenin
bir kıymetini vermek gerekir. Eğer hükümden sonra tekrar ederse, o zaman efendisinin birkaç
kıymet vermesi gerekir.
Eğer mükâteb hataen cinayet işlediğini ikrar ederse, efendisine, onun kazancından, cinayetle
hükümden sonra, ödemesi gerekir. Eğer kitabet bedelinden aczine kadar onun hakkında hüküm
verilmese, bâtıl olur.
Kitabet yaptıktan sonra efendi ölse, kitabet münfesih olmaz. Tedbir ve ümmü'l-veledlik gibi. Vadeli
bir borcun vadesinin alacaklının ölümü ile münfesih olmadığı gibi. Efendi öldüğü takdirde, kitabet
bedeli, taksitlerine göre onun varislerine ödenir. Ama borçlu ölürse, bunun aksinedir. O zaman




vade bâtıl olur. Çünkü onun zimmeti harab olmuştur. Bu mesele, eğer kitabet kestiği zaman efendi
sağlam ise böyledir. Ama eğer hastalığında kitabet kesmişse, kitabet bedelinin tecil edilmesi ancak
adamın malının üçte birinde geçerlidir.
Vârisleri, efendisi ölen mükâtebi bir mecliste azad ederlerse, istihsanen meccanen azad edilmiş
olur. Bu da iktizaen ibra kılınır.
Eğer varislerin bir kısmı bir mecliste, diğer kısmı da başka bir mecliste mükâtebi azad ederlerse.
sahih görüş üzere onun azadı geçerli olmaz. Çünkü henüz mâlik olmamışlardır.
Mükâteb, efendisinin ölümünden sonra kitabet bedelini ödemekten âciz olursa, kölelik hükümleri
ona döner.
Mükâtebin nikâhlı bir câriyesi olsa, o cariyeyi iki talâkla boşasa, sonra onu mülk olarak alsa, cariye
eski kocasından başkası ile evlenip boşanana kadar. onunla münasebette bulunması kendisine
helâl olmaz. Hür de bunun gîbidir. Nitekim yerinde geçmiştir.
İki kimse bir köle ile tek akitle kitabet yapsalar, mükâteb bedelini ödemekten aciz olsa, onların ikisi
bir araya gelene kadar hâkim onun aczine hüküm vermez. Çünkü onların ikisi bir adam
hükmündedir. Ama vârisler bunun aksinedir ki, mükâteb kitabet bedelinden âciz olsa, vârislerinin
birisinin kitabet bedelini taleb etmesi üzerine hâkim kölenin aczine hüküm verir. Müctebâ.
Müctebâ'da şöyle denilmiştir: «Bir kimse iki kölesine bir akitle kitabet kesse. bunlardan bir tanesi
kitabet bedelini ödemekten âciz olsa, onun efendisi veya hâkim onu kölelik hükümlerine
döndürseler, fakat hâkim hükmü verirken efendinin aynı akitle diğer köle ile kitabet yaptığını
bilmese, sahih değildir.
Köleliğe döndürülen mükâteb ortadan kaybolsa, diğeri gelse, sonra o da âciz olsa gelen için de
köleliğe döndürme hükyoktur.»
PRATİK MESELELER:
Efendi ile mükâteb, kitabet bedelinin miktarında ihtilaf etseler, bize göre makbul olan söz,
mükâtebin sözüdür.
Mükâteb, efendisine olan kitabet bedeli borcundan dolayı hapsedilemez. Ama kitabet bedelinin
dışındaki borçlarından dolayı hapsedilip edilmeyeceği hususunda iki görüş vardır. Sirâciye.
Ben derim ki: Vehbâniye'nin azad bahsinde nâzım şeklinde şöyle denilmiştir: «Kitabet bedelinin
cinsinden olmayan mal hususunda efendi mükâtebin malına el koyarsa, mükâteb efendisine engel
olur. Mükâteb kitabet bedelinde muyayyerdir. Anne ve babası azad edilen çocukların velâsı
babalarının efendisidir. Annelerinin efendisinin velâ hakkı yoktur. Mükâteb kitabet bedelini
ödemeden ölse, ama onun çocuğu ölmüş bir ümmü'l-veledi olsa, satılır. Eğer çocuğu hayatta
olursa, o ümmü'l-veled mükâtebin kitabet bedelini ödemek için çalışır ve hazırlar.»
Yani o ümmü'l-veledle birlikte çocuğu olmasa, ümmü'l-veled satılır. Eğer çocuğu olursa, çocuk
ister büyük, ister küçük olsun. çocuğun babasının kitabet bedeli taksitleri üzerine çalışır.
İmameyne göre ise, ister çocuk hayatta olsun, ister olmasın, ümmü'l-veled satılmaz, çalışır. Allah
daha iyisini bilir.
İZAH
«Cinâyetini bilmediği halde ilh...» Zira eğer kitabet sırasında cinayetini bilse idi, o zaman efendi
feda etme yolunu tercih edebilirdi. Hidâye'de olduğu gibi.
«Cinâyeti ilh...» Yani cinayetin gereğince hüküm verilmese. Miraç.
«Engel ortadan kalkmıştır ilh...» Yani köleyi teslim etmesine engel olan kitabet onun acziyle
ortadan kalkmıştır. O zaman hak onun rakabesinden intikal etmeden önce köle olmuştur. Böyle
olunca da esas hüküm avdet eder. Asıl hüküm ya köleyi cinayetin velisine teslim etmek veya o
cinayet karşılığında bir miktar malı feda etmektir.
«Köle satılır. Çünkü hak onun aczine hükümle rakabesinden kıymetine intikal etmiştir ilh...»
Musannıfın bu sözü, vacib olanın ancak kıymet olduğuna işaret etmektedir. Yoksa. kıymet veya
cinayet erşinden daha az olanının vacib olduğuna değil. Halbuki bu da bizim Kerhî ve Mebsut'tan
naklen zikrettiğimiz ifadeye aykırıdır. İşte bu işaret üzerine musannıfın sözünün tevili şöyle olur:
ymet. cinayetin erşinden az olduğu takdirde, satılır. İnaye'de de böyledir. H.
«Hangisi daha az ise onu ödemesi gerekir ilh...» Yani eğer cinayetin erşi az ise, onu öder. Eğer
kıymet az ise, kıymeti ödemesi gerekir. Çünkü cinayetin hükmü onun rakabesine taalluk etmektedir.




«Hüküm verilmezden önce birkaç cinayet tekrar ederse ilh. » Yani birinci cinayetin gerektirdiği ile
hüküm verilmezden önce.
«Bir kıymetini vermek gerekir ilh...» Yani kıymeti cinayet erşinden az olduğu takdirde. Yoksa, vacib
olan kıymet veya cinayet erşinden daha az olandır. Nitekim Mecma Şerhi ve Şurunbulâliye'de de
yle açıklanmıştır.
Bu meselede üç şey kaldı: Birincisi, bu meselede erşten maksat, kölenin işlediği cinayetlerin
tümünün erşleridir. O halde ifadenin manâ-sı, bir kıymetten ve erşin hepsinden daha az olanı
vacibtir, olur. İkincisi ise, o en az olan cinayet erbabının hisselerine göre aralarında taksim edilir.
Üçüncüsü, cinayetlerin erşinden, geri kalanı da azad edildikten sonra mükâtebten taleb edilir. İşte
bu üç şeyden her biri mezhebin kitaplarında derinliğine araştırılmalıdır. H.
Ben derim ki: Dürerü'l Bihâr şerhînin metni birinci ve ikinciyi ifade eder. Zira Dürerü'l Bihâr'ın
şârihi, «Kıymetinden ve cinayetlerin erşinden daha azı için cinayetin velilerine çalışması mükâtebe
emredilir. Zira kitabet aktinden dolayı onlara köle teslim edilmez» demiştir.
«Hükümden sonra tekrar ederse, o zaman efendisinin birkaç kıymet vermesi gerekir ilh...» Hatta
şayet mükâteb iki cinayet işlerse efendisi mükâtebin kıymetinden ve birinci cinayetin erşinden
daha azını ödemesi gerekir. Yine onun kıymetinden ve ikinci cinayetin erşinden daha az olanı da
ödemesi gerekir. H.
«Bâtıl olur ilh...» Yanî efendisi hakkında derhal bâtıl olur. Düre-rü'l-Bihâr'ın şerhinde «Hatâen
cinayet işlediğini ikrar ettikten sonra onun kıymetiyle ödemesi hususunda hüküm verilmezden
önce kitabet bedelinden âciz olursa, ikrar etmiş olduğu hataen cinayetin diyeti alimlerin ittifakı ile
azad edildikten sonra ondan taleb edilir» denilmiştir. Ama Mecma Şerhl'nden naklen
Şurunbulâliye'de olan, «Hataen adam mekle ikrar etse, onun aleyhine hüküm veriimiş olsa, sonra
kitabet bedelini ödemekten âciz olsa, Ebû Hanlfe'ye göre azad edildikten sonra işlediği cinayetin
diyeti ondan alınır. İmameyne göre ise, mutlaka, yani hem peşin, hem de azad edildikten sonra
ondan taleb edilir. Sözüne gelince, bu bizim bahsettiğimiz mevzudan değildir. Zira burada şârihin
sözü. cinayetle hüküm verilmezden önce mukâtebin kitabet bedelini ödemekten aciz olması
hususundadır. Sen anla.
«Onun varislerine ödenir ilh...» Çünkü varisler kitabet yapan efendinin yerine geçmişlerdir.
Cevhere'de, «Eğer mükâteb efendisi öldükten sonra kitabet bedelini efendisinin vasisine verirse,
azad edilir. İster öleni efendinin üzerine alacak olsun ister olmasın. Çünkü vasi, ölenin yerine
geçmiştir. O halde onun vasisine vermesi kendisine yermesi gibidir. Ama eğer efendisi öldükten
sonra kitabet bedelini onun vasisine vermesi kendisine vermesi gibidir. Ama eğer efendisi öldükten
sonra kitabet bedelini onun varislerine verirse. bakılır: Eğer efendisi borçlu ise, azad edilmez.
Çünkü o andaki kabza müstahık olmayan birisine vermiştir. Onun varise vermesi bir yabancıya
vermesi gibidir. Ama varise verdiğinde ölen efendinin üzerinde borç yoksa, yine azad olmaz. Ta ki
varislerden her birisine hissesi kadar ödeyinceye kadar. Mükâteb küçük çocukların hissesini de
onların vasisine öder. Çünkü böyle bir şekille ödemediği takdirde hak sahibine ödememiştir»
denilmiştir.
Cevhere sahibinin sözünün açık anlamı şudur: Eğer vasiye ödemez, varise öderse ölen üzerinde de
borç olursa, borç her ne kadar onun alacaklarını aşmasa dahi yine azad edilmez. Bu açık anla
Zeylâî açıklıkla ifade etmiştir.
Ebussuud şöyle der: «Bunda bir görüş vardır. Çünkü Gâyetü'l-Beyân'da şöyle denilmiştir: «Eğer
onun üzerindeki borç malının hepsini ihata ediyorsa. o borç, kitabet bedelinin varise intikaline
engel olur. Bu ifade ediyor ki, eğer borç onun bütün alacaklarını ihata etmiyorsa, engel olamaz. O
zaman varisin kitabet bedelini kabzetmesiyle mükâteb azad olunur. Düşünülsün.»
«Zimmeti harab olmuştur ilh...» Yani borçlu ölürse, borçlarının vadesi bâtıl olur. Çünkü onun
zimmeti harab olmuştur. Borç da terekeye intikal etmiştir. Tereke ise ayndır. Zeylâî.
«Üçte birinde sahihtir ilh...» Yani kitabet kesen kölenin efendisi ölse, köle kitabet bedelinin üçte
birini peşin öder, geri kalan kısmı da taksitleri üzerine öder. Şurunbulâliye.
Bu meselenin ayrıntısı ihtilaflarla birlikte mükâtebin yapması caiz olan fiiller babında geçmiştir.
«Meccânen azad edilmiş olur ilh...» Yani azad edilir, Kitâbet bedeli olan mal da ondan düşer. Bunun
mânâsı şudur: Yani ölen kimse tarafından azad edilmiş olur. Hatta, onun velâsı ölen kimsenin
asabesinden kadınların değil. erkeklerin olur. Cevhere.
«İstihsânen ilh...» Kıyasagöre ise, o azad olmaz. Çünkü vârisler onun rakabesini değil, ancakonun




rakabesindeki deyne varis olmuşlardır. Cevhere.
«Bu da iktizaen ibra kılınır ilh...» Bu istihsanın şeklidir. Cevhere'de şöyle denilir: «İstihsânın şekli
varislerin mükâtebi azad etmeleri kitabeti tamamlamak içindir. O halde onların azadı onun kitabet
bedelini ödemesi veya onların bedelden ibra etmesi gibidir. Zira o varisler köleyi azad etmekle
ondan alacakları maldan onu ibra etmişlerdir. Bunların bu ibraları da onun azad olmasını gerektirir.
Nasıl ki eğer ondan kitabet bedelini tam olarak almaları onun azadını gerektirdiği gibi. Şu da o
varislerden birisinin onu azad etmesine benzemez. Çünkü varislerden birisinin onu ibra etmesi
ancak o varisin hissesine isabet eder, başkalarının hissesine değil, Nasıl ki, vârislerden birisinin
hissesini ödemekle berî olması ile azad edilmezse, keza burada da öyle azad edilmez.»
«Sahîh görüş üzere ilh...» Bazı âlimler tarafından da, «Diğer varisler azad ettiği takdirde köle azad
olur. Eğer birincisi rücu etmez ise» denilmiştir. Zeylâî.
Bu ikinci görüşü Kuhistanî sağlamlaştırmıştır. O halde birincinin şekline bakılsın. Hâşiyecinin
İnaye'den naklettiği ifade ise, ancak varislerden bazısının azad etmesinde ortaya çıkar. Keza, bizim
Cevhere'den naklen zikrettiğimiz ifade de bunun gibidir.
«Mülk olarak alsa ilh...» Yani mükâteb hür olduktan sonra boşamış olduğu karısını cariye olarak
olsa. Şurunbulâliye.
Musannıfın «onunla münasebette bulunması kendisine helâl olmaz» sözünden maksat, mülkü
yeminle helâl olmaz demektir. Çünkü memluke olan cariyeyi efendisi nikâhlayamaz. Mükâteb de o
cariye ile ilişki kuramaz.
H. demiştir ki: «Bu mesele hiçbir hususta mükâtebe kitabının meselelerinden değildir. Çünkü her
erkek ister hür, ister köle, ister müdebbere, ister mükâteb ister ümmü'l-veledin oğlu olsun, cariye
olan iki ta-lâkla boşadığı zaman, onun hürmeti, hürmet-i galize olur ki onunla nikâhlanması helâl
olmadığı gibi, mülkü yemin ile de onunla ilişki kurması helal olmaz. Ta ki başka bir erkekte evlenip
boşanana kadar.»
İşte buna şarih de. «Yerinde takarrür etmiştir» sözüyle işâret etmiştir.
«İki kimse bir köle ile tek akitle kitabet yapsalar ilh...» Musannıfın burada bir köle ile sınırlaması iki
kişi iki kölesinden kaçınmak içindir. Zira iki adam iki kölelerine bir akitle kitabet kestikten sonra
kölelerden birisi kitabet bedelini ödemekten aciz olsa, onun efendisi kitabet aktini feshetme
hakkına sahiptir. Her ne kadar diğerinin efendisi gâibde olsa, Hindiye, Muhit'ten. T.
«Çünkü onların ikisi ilh...» Yani bir kölenin iki efendisi bir kişi değildir. O da bölünme kabul etmez.
T.
«Varislerden birisinin kitabet bedelini taleb etmesi üzerine hâkim kölenin aczine hüküm verir ilh..
Yani kölenin aczi talebinden sonra. Zira varislerden bir tanesi diğer varislere hasım kılınır. T.
«Hâkim bilmese ilh...» Açık olan şudur ki, bu sözü ihtirazi bir kayıt değildir. Bunun zikrindeki fayda
ise, geri vermeye yönelmenin caiz olması içindir.
«Sahih değildir ilh...» Zira o iki mükâtebin kitabeti birdir. Birisi diğerinin nâbibi değildir. Nasıl ki
bundan önceki meselede böyle idi. Fahmetî,
«Gelen için de köleliğe döndürme hükmü yoktur ilh...» Minah'ta da böyledir. Benim Mücteba'nın her
iki nüshasında gördüğüm ise, «Hâkim onu kölelik hükmüne döndürmeye yetkili değildir»
şeklindedir. Hindiye ve Tatarhâniye'de Muhit adlı eserden naklen şöyle denilmektedir: «Aczinden
dolayı kölelik hükmüne döndürülen mükâteb gaib olsa, diğer köle gelse, efendi bir veya iki taksit
için ondan çalışma talebinde bulunsa, hâkim veya efendisi onu da kölelik hükmüne çevirmeyi irade
etseler, onu kölelik hükmüne çevirmeye yetkili değillerdir.»
«Kitabet bedelinin miktarında ilh...» Kitabet bedelinin cinsinde de ihtilaf etseler, bunun gibidir.
Meselâ efendi, «Ben sana ikibin dirheme veya şu kadar dinar üzerine kitabet testim» dese, mükâteb
de, «Hayır sen bin dirhem üzerine veya dirhem üzerine kitabet kestin» dese, makbul olan söz
mükâtebindir. Bedâyî.
Efendi ile mükâteb kitabetin süresi veya sürenin ne kadar olduğu hususunda ihtilâf etseler, makbul
olan söz efendinindir. Kitabet süresinin geçip geçmediği hususunda ihtilaf etseler, yine makbul
olan söz, efendinindir.
Eğer her ay verilecek miktar hususunda ihtilaf ederlerse, söz yine efendinindir. Hindiye.
«Bize göre makbul olan söz, mükâtebin sözüdür ilh...» İster mükâteb kitabet bedelinden bir şey
ödesin, ister ödemesin. Bu da Ebû Hanife'nin son sözüdür. Zira hak edilecek cins veya meblağda




her ne zaman ihtilâf vâki olsa. makbul olan söz ödeyecek kimsenindir. İmamı Azâm şöyle der: ikisi
da karşılıklı yemin eder ve satım akdi gibi herkes aldığını geri verir.» Bedâyî.
«Kitabet bedeli borcundan ilh...» Yani kitabet bedelinden dolayı. Bundan dolayı niçin hapsedılmez?
Zira kitabet bedeli eksik bir deyndir. Hatta onunla kefalet bile câiz değildir. Bedâyî.
«Kitabet bedelinin dışındaki borçlarından dolayı ilh...» Meselâ kitabetten sonra efendisinin bir
şeyini helâk etse, borçlansa veya efendisinden ticaretle izinli olduğu halde borç para alsa, veya
karz alsa, sonra efendisi ile kitabet yapsa, işte bu borçlar hususunda iki görüş vardır. T.
«Kitabet bedelinin cinsinden olmayan mal hususunda ilh...» Bu görüşte üç mesele vardır. Birincisi,
şayet efendi mükâtebin kitabet bedelinin cinsinden olmayan malı üzerinde hâkim olsa, mükâteb o
malı efendisinden taleb edebilir. Vermediği takdirde hakim onu hapsedebilir. İkincisi, bu görüşün
mefhumundan alınır. Eğer efendinin mükâtebin malından el koyduğu şey kitabet malının cinsinden
olursa köle onu kitabet malı ile trampa eder. Üçüncüsü. köle kitabette muhayyerdir. Efendisinin
rızası olmasa dahi kitabeti feshedebilir.
«Çocukların velâsı, babalarının efendisidir ilh...» Çünkü baba asıldır. Cariye bir köl'e veya
mükâteble evlense, sonra cariye azad olsa, velâ cariyenin efendisi içindır. Baba azad edildiği
takdirde çocukların velâsı babasının efendisine verilir. Bu konunun tamamı İbni Şıhne'nin
şerhindedir.
«Ödemeden ölse ilh...» Bu mısranın manâsı şudur: Mükâteb borcunu ödemeden ve borç karşılığı
bir mal da bırakmadan ölse, onun kitabet süresinde doğan çocuğundan bir ümmü'l-veledi olsa,
veya çocuğu ile birlikte bir cariye alsa, çocuk da ölse veya ümmü'l-veledi olsa fakat çocuğu
olmasa, o ümmü'l-veled kitabet bedelinin karşılığında satılır. Eğer çocuğu sağ ise o zaman
ümmü'l-veled kitabet bedelini hazırlamak için çalışır. Allah daha doğrusunu bilir.

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...