METİN
Bir
köle cinâyet işlese, efendisi onun cinayetini bilmediği halde onunla kitabet yapsa, veya mükâteb
köle
cinayet işlese, cinayeti işlediğine
dair hüküm verilmese, bu her iki
surette de kitabet bedelini
ödemekten
aciz olsa, o zaman efendi dilerse köleyi cinayetin velisine teslim eder, dilerse de onun
cinayeti
karşılığında bir miktar malı
feda eder. Çünkü kölenin aczine hükmedildikten sonra köleyi
vermesine
dair en-gel ortadan kalkmıştır.
Böyle bir mükâteb cinayet işlese ve cinayetle aleyhinde hüküm verilse, o da kitabet bedelini
ödemekten
aciz olsa, o cinayet için o köle satılır. Çünkü hak, onun aczine hükümle rakabesinden
kıymetine
intikal etmiştir.
Musannıfın
burada kölenin aczi ile kaydetmesinin sebebi, zira efendisinin mükâtebin cinayetlerini
onun
kazancından ödemesi vacibtir. O halde
mükâtebin kıymetinden ve işlemiş olduğu cinayetin
erşinden
hangisi daha az ise, onu ödemesi gerekir.
Eğer
mükâteb hüküm verilmezden önce
birkaç cinayet tekrâr ederse, yine efendinin üzerine kölenin
bir
kıymetini vermek gerekir. Eğer hükümden sonra tekrar ederse, o zaman efendisinin birkaç
kıymet
vermesi gerekir.
Eğer
mükâteb hataen cinayet işlediğini
ikrar ederse, efendisine, onun kazancından, cinayetle
hükümden
sonra, ödemesi gerekir. Eğer kitabet bedelinden aczine kadar onun hakkında hüküm
verilmese,
bâtıl olur.
Kitabet
yaptıktan sonra efendi ölse, kitabet münfesih olmaz. Tedbir ve ümmü'l-veledlik gibi. Vadeli
bir
borcun vadesinin alacaklının ölümü
ile münfesih olmadığı gibi. Efendi öldüğü takdirde, kitabet
bedeli,
taksitlerine göre onun
varislerine ödenir. Ama borçlu ölürse, bunun aksinedir. O zaman
vade
bâtıl olur. Çünkü onun zimmeti harab olmuştur. Bu mesele, eğer kitabet kestiği zaman efendi
sağlam
ise böyledir. Ama eğer hastalığında kitabet kesmişse, kitabet bedelinin tecil edilmesi ancak
adamın
malının üçte birinde geçerlidir.
Vârisleri, efendisi ölen mükâtebi bir mecliste azad ederlerse, istihsanen meccanen azad edilmiş
olur.
Bu da iktizaen ibra kılınır.
Eğer
varislerin bir kısmı bir mecliste, diğer kısmı da başka bir mecliste mükâtebi azad ederlerse.
sahih
görüş üzere onun azadı geçerli olmaz. Çünkü henüz mâlik olmamışlardır.
Mükâteb,
efendisinin ölümünden sonra kitabet
bedelini ödemekten âciz olursa, kölelik hükümleri
ona
döner.
Mükâtebin
nikâhlı bir câriyesi olsa, o cariyeyi iki talâkla boşasa, sonra onu mülk olarak alsa, cariye
eski
kocasından başkası ile evlenip boşanana kadar. onunla münasebette bulunması kendisine
helâl
olmaz. Hür de bunun gîbidir. Nitekim
yerinde geçmiştir.
İki
kimse bir köle ile tek akitle kitabet yapsalar, mükâteb bedelini ödemekten aciz olsa, onların ikisi
bir
araya gelene kadar hâkim onun
aczine hüküm vermez. Çünkü onların
ikisi bir adam
hükmündedir.
Ama vârisler bunun aksinedir ki, mükâteb kitabet bedelinden âciz olsa, vârislerinin
birisinin
kitabet bedelini taleb etmesi üzerine hâkim kölenin aczine hüküm verir.
Müctebâ.
Müctebâ'da
şöyle denilmiştir: «Bir kimse iki kölesine bir akitle kitabet kesse. bunlardan bir tanesi
kitabet
bedelini ödemekten âciz olsa, onun efendisi veya hâkim onu kölelik hükümlerine
döndürseler,
fakat hâkim hükmü verirken
efendinin aynı akitle diğer köle ile kitabet yaptığını
bilmese,
sahih değildir.
Köleliğe
döndürülen mükâteb ortadan kaybolsa,
diğeri gelse, sonra o da âciz olsa gelen için de
köleliğe
döndürme hükmü yoktur.»
PRATİK MESELELER:
Efendi
ile mükâteb, kitabet bedelinin miktarında ihtilaf etseler, bize göre makbul olan söz,
mükâtebin
sözüdür.
Mükâteb,
efendisine olan kitabet bedeli borcundan dolayı hapsedilemez. Ama
kitabet bedelinin
dışındaki
borçlarından dolayı hapsedilip
edilmeyeceği hususunda iki görüş
vardır. Sirâciye.
Ben
derim ki: Vehbâniye'nin azad bahsinde
nâzım şeklinde şöyle denilmiştir: «Kitabet bedelinin
cinsinden
olmayan mal hususunda efendi
mükâtebin malına el koyarsa, mükâteb
efendisine engel
olur.
Mükâteb kitabet bedelinde muyayyerdir. Anne ve babası azad edilen çocukların velâsı
babalarının
efendisidir. Annelerinin efendisinin velâ hakkı yoktur. Mükâteb kitabet
bedelini
ödemeden
ölse, ama onun çocuğu ölmüş bir ümmü'l-veledi olsa, satılır. Eğer çocuğu hayatta
olursa,
o ümmü'l-veled mükâtebin kitabet
bedelini ödemek için çalışır ve hazırlar.»
Yani
o ümmü'l-veledle birlikte çocuğu
olmasa, ümmü'l-veled satılır. Eğer
çocuğu olursa, çocuk
ister
büyük, ister küçük olsun. çocuğun
babasının kitabet bedeli taksitleri üzerine çalışır.
İmameyne
göre ise, ister çocuk hayatta olsun,
ister olmasın, ümmü'l-veled
satılmaz, çalışır. Allah
daha
iyisini bilir.
İZAH
«Cinâyetini
bilmediği halde ilh...» Zira eğer
kitabet sırasında cinayetini bilse idi, o zaman efendi
feda
etme yolunu tercih edebilirdi. Hidâye'de olduğu gibi.
«Cinâyeti
ilh...» Yani cinayetin gereğince hüküm verilmese. Miraç.
«Engel
ortadan kalkmıştır ilh...» Yani köleyi teslim etmesine engel olan kitabet onun acziyle
ortadan
kalkmıştır. O zaman hak onun rakabesinden intikal etmeden önce köle olmuştur. Böyle
olunca
da esas hüküm avdet eder. Asıl hüküm
ya köleyi cinayetin velisine teslim etmek veya o
cinayet
karşılığında bir miktar malı feda
etmektir.
«Köle
satılır. Çünkü hak onun aczine hükümle rakabesinden kıymetine intikal etmiştir ilh...»
Musannıfın
bu sözü, vacib olanın ancak kıymet
olduğuna işaret etmektedir. Yoksa.
kıymet veya
cinayet
erşinden daha az olanının vacib
olduğuna değil. Halbuki bu da bizim
Kerhî ve Mebsut'tan
naklen
zikrettiğimiz ifadeye aykırıdır. İşte bu işaret üzerine musannıfın sözünün tevili şöyle olur:
Kıymet. cinayetin erşinden az olduğu
takdirde, satılır. İnaye'de de böyledir.
H.
«Hangisi
daha az ise onu ödemesi gerekir ilh...» Yani eğer cinayetin erşi az ise, onu öder. Eğer
kıymet
az ise, kıymeti ödemesi gerekir.
Çünkü cinayetin hükmü onun rakabesine taalluk etmektedir.
«Hüküm
verilmezden önce birkaç cinayet
tekrar ederse ilh. » Yani birinci cinayetin gerektirdiği ile
hüküm
verilmezden önce.
«Bir
kıymetini vermek gerekir ilh...» Yani kıymeti cinayet erşinden az olduğu takdirde. Yoksa, vacib
olan
kıymet veya cinayet erşinden daha az olandır. Nitekim Mecma Şerhi ve Şurunbulâliye'de de
böyle açıklanmıştır.
Bu
meselede üç şey kaldı: Birincisi, bu meselede erşten maksat, kölenin işlediği cinayetlerin
tümünün
erşleridir. O halde ifadenin manâ-sı, bir kıymetten ve erşin hepsinden
daha az olanı
vacibtir,
olur. İkincisi ise, o en az olan cinayet erbabının hisselerine göre aralarında taksim edilir.
Üçüncüsü,
cinayetlerin erşinden, geri
kalanı da azad edildikten sonra mükâtebten taleb edilir. İşte
bu
üç şeyden her biri mezhebin kitaplarında derinliğine araştırılmalıdır. H.
Ben
derim ki: Dürerü'l Bihâr şerhînin metni birinci ve ikinciyi ifade eder. Zira Dürerü'l Bihâr'ın
şârihi,
«Kıymetinden ve cinayetlerin
erşinden daha azı için cinayetin velilerine çalışması mükâtebe
emredilir.
Zira kitabet aktinden dolayı onlara köle teslim edilmez» demiştir.
«Hükümden
sonra tekrar ederse, o zaman efendisinin birkaç kıymet vermesi gerekir ilh...» Hatta
şayet
mükâteb iki cinayet işlerse efendisi
mükâtebin kıymetinden ve birinci cinayetin erşinden
daha
azını ödemesi gerekir. Yine onun kıymetinden ve ikinci cinayetin erşinden daha az olanı da
ödemesi
gerekir. H.
«Bâtıl
olur ilh...» Yanî efendisi hakkında derhal bâtıl olur. Düre-rü'l-Bihâr'ın şerhinde «Hatâen
cinayet
işlediğini ikrar ettikten sonra onun
kıymetiyle ödemesi hususunda hüküm verilmezden
önce
kitabet bedelinden âciz olursa, ikrar etmiş olduğu hataen cinayetin diyeti alimlerin ittifakı ile
azad
edildikten sonra ondan taleb edilir» denilmiştir. Ama Mecma Şerhl'nden naklen
Şurunbulâliye'de
olan, «Hataen adam mekle ikrar etse, onun aleyhine hüküm veriimiş olsa, sonra
kitabet
bedelini ödemekten âciz olsa, Ebû Hanlfe'ye göre azad edildikten sonra işlediği cinayetin
diyeti ondan alınır. İmameyne göre ise, mutlaka, yani hem peşin, hem de azad edildikten sonra
ondan
taleb edilir. Sözüne gelince, bu bizim bahsettiğimiz mevzudan değildir. Zira burada şârihin
sözü.
cinayetle hüküm verilmezden önce mukâtebin kitabet bedelini ödemekten aciz olması
hususundadır.
Sen anla.
«Onun
varislerine ödenir ilh...» Çünkü
varisler kitabet yapan efendinin yerine geçmişlerdir.
Cevhere'de,
«Eğer mükâteb efendisi öldükten sonra kitabet bedelini efendisinin vasisine verirse,
azad
edilir. İster öleni efendinin üzerine alacak olsun ister olmasın. Çünkü vasi, ölenin yerine
geçmiştir.
O halde onun vasisine vermesi kendisine yermesi gibidir. Ama eğer efendisi öldükten
sonra
kitabet bedelini onun vasisine
vermesi kendisine vermesi gibidir.
Ama eğer efendisi öldükten
sonra
kitabet bedelini onun varislerine
verirse. bakılır: Eğer efendisi borçlu ise, azad edilmez.
Çünkü
o andaki kabza müstahık olmayan birisine vermiştir. Onun varise vermesi bir yabancıya
vermesi
gibidir. Ama varise verdiğinde ölen
efendinin üzerinde borç yoksa, yine azad olmaz. Ta ki
varislerden
her birisine hissesi kadar ödeyinceye kadar. Mükâteb küçük çocukların hissesini de
onların
vasisine öder. Çünkü böyle bir şekille ödemediği takdirde hak sahibine ödememiştir»
denilmiştir.
Cevhere
sahibinin sözünün açık anlamı
şudur: Eğer vasiye ödemez, varise öderse ölen üzerinde de
borç
olursa, borç her ne kadar onun alacaklarını aşmasa dahi yine azad edilmez. Bu açık anlamı
Zeylâî açıklıkla ifade etmiştir.
Ebussuud
şöyle der: «Bunda bir görüş vardır. Çünkü Gâyetü'l-Beyân'da şöyle denilmiştir: «Eğer
onun
üzerindeki borç malının hepsini
ihata ediyorsa. o borç, kitabet
bedelinin varise intikaline
engel
olur. Bu ifade ediyor ki, eğer borç onun bütün alacaklarını ihata etmiyorsa, engel olamaz. O
zaman
varisin kitabet bedelini
kabzetmesiyle mükâteb azad olunur.
Düşünülsün.»
«Zimmeti
harab olmuştur ilh...» Yani
borçlu ölürse, borçlarının vadesi bâtıl olur. Çünkü onun
zimmeti
harab olmuştur. Borç da terekeye intikal etmiştir. Tereke ise ayndır. Zeylâî.
«Üçte
birinde sahihtir ilh...» Yani kitabet kesen kölenin efendisi ölse, köle kitabet bedelinin üçte
birini
peşin öder, geri kalan kısmı da taksitleri üzerine öder. Şurunbulâliye.
Bu
meselenin ayrıntısı ihtilaflarla birlikte mükâtebin yapması caiz olan fiiller babında geçmiştir.
«Meccânen
azad edilmiş olur ilh...» Yani azad edilir, Kitâbet bedeli olan mal da ondan düşer. Bunun
mânâsı
şudur: Yani ölen kimse tarafından azad edilmiş olur. Hatta, onun velâsı ölen kimsenin
asabesinden kadınların değil. erkeklerin olur. Cevhere.
«İstihsânen
ilh...» Kıyasagöre ise, o azad olmaz. Çünkü vârisler onun rakabesini değil, ancakonun
rakabesindeki deyne varis olmuşlardır. Cevhere.
«Bu
da iktizaen ibra kılınır ilh...» Bu istihsanın şeklidir. Cevhere'de şöyle denilir:
«İstihsânın şekli
varislerin
mükâtebi azad etmeleri kitabeti tamamlamak içindir. O halde onların azadı onun kitabet
bedelini
ödemesi veya onların bedelden ibra etmesi gibidir. Zira o varisler köleyi azad etmekle
ondan
alacakları maldan onu ibra etmişlerdir. Bunların bu ibraları da onun azad olmasını gerektirir.
Nasıl
ki eğer ondan kitabet bedelini tam olarak almaları onun azadını gerektirdiği gibi. Şu da o
varislerden
birisinin onu azad etmesine benzemez. Çünkü varislerden birisinin onu ibra etmesi
ancak
o varisin hissesine isabet eder, başkalarının hissesine değil, Nasıl ki, vârislerden birisinin
hissesini ödemekle berî olması ile azad edilmezse, keza burada da öyle azad edilmez.»
«Sahîh
görüş üzere ilh...» Bazı âlimler tarafından da, «Diğer varisler azad ettiği takdirde köle azad
olur.
Eğer birincisi rücu etmez ise» denilmiştir. Zeylâî.
Bu
ikinci görüşü Kuhistanî
sağlamlaştırmıştır. O
halde birincinin şekline bakılsın. Hâşiyecinin
İnaye'den naklettiği ifade ise, ancak varislerden bazısının azad etmesinde ortaya çıkar. Keza, bizim
Cevhere'den
naklen zikrettiğimiz ifade de bunun
gibidir.
«Mülk
olarak alsa ilh...» Yani mükâteb hür olduktan sonra boşamış olduğu karısını cariye olarak
olsa.
Şurunbulâliye.
Musannıfın
«onunla münasebette bulunması kendisine helâl olmaz» sözünden maksat, mülkü
yeminle
helâl olmaz demektir. Çünkü memluke olan cariyeyi efendisi nikâhlayamaz. Mükâteb de o
cariye
ile ilişki kuramaz.
H.
demiştir ki: «Bu mesele hiçbir hususta mükâtebe kitabının meselelerinden değildir. Çünkü her
erkek
ister hür, ister köle, ister müdebbere, ister mükâteb ister ümmü'l-veledin oğlu
olsun, cariye
olan
iki ta-lâkla boşadığı zaman, onun hürmeti, hürmet-i galize olur ki onunla nikâhlanması helâl
olmadığı
gibi, mülkü yemin ile de onunla ilişki kurması helal olmaz. Ta ki başka bir erkekte evlenip
boşanana
kadar.»
İşte
buna şarih de. «Yerinde takarrür etmiştir» sözüyle işâret etmiştir.
«İki
kimse bir köle ile tek akitle kitabet yapsalar ilh...» Musannıfın burada bir köle ile sınırlaması iki
kişi
iki kölesinden kaçınmak içindir. Zira iki adam iki kölelerine bir akitle kitabet kestikten sonra
kölelerden
birisi kitabet bedelini ödemekten aciz olsa, onun efendisi kitabet aktini feshetme
hakkına
sahiptir. Her ne kadar diğerinin efendisi gâibde olsa, Hindiye, Muhit'ten.
T.
«Çünkü
onların ikisi ilh...» Yani bir kölenin iki efendisi bir kişi değildir. O da bölünme kabul etmez.
T.
«Varislerden birisinin kitabet bedelini taleb etmesi üzerine hâkim kölenin aczine hüküm verir ilh...»
Yani
kölenin aczi talebinden sonra. Zira varislerden bir tanesi diğer varislere hasım kılınır. T.
«Hâkim
bilmese ilh...» Açık olan şudur ki, bu sözü ihtirazi bir kayıt değildir. Bunun zikrindeki
fayda
ise,
geri vermeye yönelmenin caiz olması içindir.
«Sahih
değildir ilh...» Zira o iki mükâtebin kitabeti birdir. Birisi diğerinin nâbibi değildir. Nasıl ki
bundan
önceki meselede böyle idi.
Fahmetî,
«Gelen
için de köleliğe döndürme hükmü yoktur ilh...» Minah'ta da
böyledir. Benim Mücteba'nın her
iki
nüshasında gördüğüm ise, «Hâkim onu kölelik hükmüne döndürmeye yetkili değildir»
şeklindedir. Hindiye ve Tatarhâniye'de Muhit adlı eserden
naklen şöyle denilmektedir:
«Aczinden
dolayı kölelik hükmüne döndürülen mükâteb gaib olsa, diğer köle gelse, efendi bir veya iki taksit
için
ondan çalışma talebinde bulunsa, hâkim veya efendisi onu da kölelik hükmüne çevirmeyi irade
etseler,
onu kölelik hükmüne çevirmeye yetkili
değillerdir.»
«Kitabet
bedelinin miktarında ilh...» Kitabet bedelinin cinsinde de ihtilaf etseler, bunun gibidir.
Meselâ
efendi, «Ben sana ikibin dirheme veya şu kadar dinar üzerine kitabet testim» dese, mükâteb
de,
«Hayır sen bin dirhem üzerine
veya dirhem üzerine kitabet kestin» dese, makbul olan söz
mükâtebindir.
Bedâyî.
Efendi
ile mükâteb kitabetin süresi veya sürenin ne kadar olduğu hususunda ihtilâf etseler, makbul
olan
söz efendinindir. Kitabet süresinin
geçip geçmediği hususunda ihtilaf etseler, yine makbul
olan
söz, efendinindir.
Eğer
her ay verilecek miktar hususunda
ihtilaf ederlerse, söz yine
efendinindir. Hindiye.
«Bize
göre makbul olan söz, mükâtebin sözüdür ilh...» İster mükâteb kitabet bedelinden bir şey
ödesin,
ister ödemesin. Bu da Ebû Hanife'nin son sözüdür. Zira hak edilecek cins veya meblağda
her
ne zaman ihtilâf vâki olsa.
makbul olan söz ödeyecek
kimsenindir. İmamı Azâm şöyle der: ikisi
da
karşılıklı yemin eder ve satım akdi
gibi herkes aldığını geri verir.»
Bedâyî.
«Kitabet
bedeli borcundan ilh...» Yani kitabet bedelinden dolayı. Bundan dolayı niçin hapsedılmez?
Zira
kitabet bedeli eksik bir deyndir. Hatta onunla kefalet bile
câiz değildir.
Bedâyî.
«Kitabet
bedelinin dışındaki borçlarından dolayı ilh...» Meselâ kitabetten sonra efendisinin bir
şeyini
helâk etse, borçlansa veya efendisinden ticaretle izinli olduğu halde borç para alsa, veya
karz
alsa, sonra efendisi ile kitabet yapsa, işte bu borçlar hususunda iki görüş vardır.
T.
«Kitabet
bedelinin cinsinden olmayan mal
hususunda ilh...» Bu görüşte üç
mesele vardır. Birincisi,
şayet
efendi mükâtebin kitabet bedelinin
cinsinden olmayan malı üzerinde hâkim olsa, mükâteb o
malı
efendisinden taleb edebilir. Vermediği takdirde hakim onu hapsedebilir. İkincisi, bu görüşün
mefhumundan
alınır. Eğer efendinin
mükâtebin malından el koyduğu şey kitabet malının cinsinden
olursa
köle onu kitabet malı ile trampa eder. Üçüncüsü. köle kitabette muhayyerdir. Efendisinin
rızası
olmasa dahi kitabeti feshedebilir.
«Çocukların
velâsı, babalarının efendisidir ilh...» Çünkü baba asıldır. Cariye bir köl'e veya
mükâteble
evlense, sonra cariye azad olsa, velâ
cariyenin efendisi içindır. Baba azad edildiği
takdirde
çocukların velâsı babasının efendisine verilir. Bu konunun tamamı İbni Şıhne'nin
şerhindedir.
«Ödemeden
ölse ilh...» Bu mısranın manâsı şudur: Mükâteb borcunu ödemeden ve borç karşılığı
bir
mal da bırakmadan ölse, onun kitabet süresinde doğan çocuğundan bir ümmü'l-veledi olsa,
veya çocuğu ile birlikte bir cariye alsa, çocuk da ölse veya ümmü'l-veledi olsa fakat çocuğu
olmasa,
o ümmü'l-veled kitabet bedelinin
karşılığında satılır. Eğer çocuğu sağ ise o zaman
ümmü'l-veled
kitabet bedelini hazırlamak için çalışır. Allah daha doğrusunu bilir.