05 Ekim 2012

KÖLENİN BİR KISMININ ÂZÂDI BEYANINDA...İKİ


KÖLENİN BİR KISMININ ÂZÂDI BEYANINDA


METİN
Bir kimse kölesinin bir kısmını âzâd etse bu âzâd edilen kısım belirsiz de olsa sahihtir. Fakat belirsiz kısmı açıklamak kendisine lâzım gelir. Bir kısmı âzâd edilen köle âzâd edilmeyen kısmı için çalışır ve eğer efendisi dilerse geri kalan kısmıda âzâd eder. Bu bir kısmı âzâd edilmiş köle, âzâd edilmeyen kısmının kıymetini kazanıp ödeyinceye kadar mükateb gibidir. Ancak üç yerde mükateb gibi değildir.
Âzâd edilmeyen kısmın kıymetini ödemekten aciz olursa köleliğe dönmez. Bu bir kısmı âzâd edilmiş köle ile tam köle birleştirilip ikisi birden bir pazarlıkla satıldıklarında ikisinin satışı da batıl olur. Bu köle öldürülüp, âzâd edilmeyen kısmın kıymetine yetecek kadar mal bırakmadığında kâtili kısas edilmez. Bu üç yerde mükâteb böyle değildir.
İmameyn «bir kimse kölesinin bir kısmını âzâd ederse kölenin hepsi âzâd olur» demişlerdir. Sahih olan İmam-ı Azam'ın kavlidir. Bu Muzmaraf'dan naklen Kuhustânî'de zikredilmiştir. Hilâfın temeli, İmam-ı Azam'a göre, âzâd etmek bölünmeyi kabul eden mülkün kaldırılmasını gerektirir. İmameyn'e göre, âzâd etmek bölünmeyi kabul etmeyen köleliğin kaldırılmasını gerektirir.
Tedbir ile istilâd da böyle ihtilâflıdır.
Âzâd ile köleliğin bölünmeyi kabul etmemesinde ihtilâf yoktur. Fakat Bedayı'da «İmam-ı Azam'a göre; âzâdla, kölelik bölünmeyi kabul eder. Çünkü Müslümanların hükümdarı kâfirlerden bir gürûh üzerine galip olup onlardan her birinin yarısını köle kılıp diğer yarı kısımlarını da hür kılsa, caizdir. Bunların bakâ halindeki hükümleri bir kısmı âzâd edilmiş kölenin hükmü gibidir» diye zikredilen söz acip ve garip sözlerdendir.
İZAH
Musannıfın kölenin bir kısmının âzâdını, bütününü âzâdından sonra getirmesi ya az yapıldığı için, yahut ihtilâflı olduğu için yahut bütününe tâbi olduğu için, yahut sevabda bütününü âzâddan az olduğu içindir. Nehir.
«Belirsiz de olsa ilh...» Yani: «Senden bir cüz hürdür» veya «senden bir şey hürdür» denilmesi gibi.
Bir kimse kölesine «senden bir sehim hürdür» dese altıda bir âzâd olur. Haniyye. «Sahihdir» yani bu âzâd etme sahihdir. İmam-ı Azam'a göre; âzâd etmek, kölenin bir kısmından mülkün kaldırılmasında ibarettir, yoksa köleliğin kaldırılmasından ibaret değildir. Çünkü İmam-ı Azam'a göre; bir kısmı âzâd edilen kölenin bütünü köledir. Nitekim Fetih de böyle zikredilmiştir. Bu meselenin tamamı gelecektir.
«Bir kısmı âzâd edilen köle âzâd edilmeyen kısmı için çalışır » Yani âzâd edilmeyen kısmının kıymetini efendisine ödemek için çalışır. O günkü kıymeti itibar edilir. Fetih.
Cevamü'l-Fıkıh'dan naklen Bahır'da zikredildiğine göre çalıştırmak bir kısmı âzâd edilen köle icara verilip, geri kalan kısmın kıymetini ücretinden alınmasıdır.
İmamı Ebû Yusuf'tan bir rivayete göre; borçlu hür kimsenin ücretinden borcu alındığı gibi bir kısmı âzâd edilmemiş köle çocukda olsa bedelini ödeyinceye kadar kiraya verilip ücretinden bu kısmın kıymeti alınır. Kuhustâni.
«Mükateb gibidir.» Yani: Bir kısmı âzâd edilmiş köle, diğer kısmın bedelini ödeyinceye kadar mükateb gibi satılmaz, kendisi başkasından ve başkası kendisinden miras alamaz, evlenemez, şahitliği kabul edilmez, kazancı kendisinin olur, âzâd edilmemiş kısmın bedelini ödemek veya âzâd edilmekle hürriyetîne kavuşur. Mükatebden efendisinin mülkü kalkdığı gibi bundan da mülkün bir kısmı kalkmış olur. Bu hâl âzâd edilmemiş kısmın bedelini ödeyinceye kadar devam eder. «Âzâd edilmemiş kısmın kıymetini ödemekten aciz olursa köleliğe dönmez.» Yani: Bu kölenin bir kısmı karşılıksız âzâd edildiği için bozulmayı kabul etmez. Mükateb âzâdı anlaşma ile bedel karşılığında kabul ettîği için bu bedeli ödemekten aciz olursa köleliğe döner. Dürr-i Müntekâ.
«İkisinin satışı da batıl olur.» Çünkü bunun köleliğe dönmesi mümkün olmadığı için, hürkimse gibi olmuştur. Nitekim hür ile köle beraber bir pazarlıkla satılsalar ikisinin satışı da batıl olur. H.
«Bu köle öldürülüp ilh...» Yani: Bir kimse bir kısmı âzâd edilmiş köleyi amden öldürse, bu köle efendisine vermesi lâzım olan parayı da bırakmamış olsa öldüren kimse kısas edilmez. Çünkü bunun bütününün hür veya köle olduğu ihtilâflı olmakla velisinin vârisi veya efendisi olması da ihtilâflıdır. Fakat kitabet bedeline yetecek kadar kazanç bırakmadan ölen mükatebin köle olarak ölmesinde ihtilâf yoktur.
«Sahih olan İmam-ı Azam'ın kavlidir ilh...» Allâme Kaasım Eimme-i tashihten İmam-ı Azam'ın kavlinin sahih olduğunu nakletmiştir.
Fethü'l-Kadir'de mana ve sem'i delil ile İmam-ı Azam'ın kavli te'yid edilmiştir. Sahihayn hadisi şerifi sem'i delillerdendir:
«Bir kimse bir köledeki hissesini âzâd eder de kölenin (geri kalan) kıymetini ödeyecek kadar mala sahip bulunursa, köleye o maldan âdilâne bir kıymet biçilir; ortaklarına hisselerini verir ve köle onun namına âzad olur. Eğer bu âzâd eden fakir olursa köleden âzâd olan miktar âzâd olmuş olur.» Bu hadisi şerif kölenin bir kısmının âzâd edileceğini ifade etmektedir.
«Tedbir ilh...» Yani bir kimse kölesinin bir kısmını müdebber kılsa İmamı Azam'a göre; yalnız o kısım müdebber kılınmış olur ve geri kalan kısmının bedelini ödemek için efendisinin ölümünden sonra çalışır. İmameyn'e göre; bir kısmı müdebber kılındığında tamamı müdebber kılınmış olup tedbire kesilmeyen kısım için çalışması lâzım gelmez. T.
«İstilâd ilh...» Yani istilâd da İmam-ı Azam'a göre; bölünmeyi kabul eder. İmameyn'e göre; kabul etmez. Bir kimse ortak olan cariyesini istilâd edip yani ondan çocuk olsun diye cinsi yakınlıkta bulunsa kendinin hissesinde istilâd tahakkuk eder ve ortağının hissesini ödemekle cariyeye mâlik olur.
«Âzâd ile köleliğin bölünmeyi kabul etmemesinde ihtilâf yoktur.» Çünkü kölelik, hükmi bir acizlik olduğu gibi âzâd ve hürriyet hükmi bir kuvvettir, bu itibarla bunlar bir şahısta toplanamaz.
«Zikredilen söz acip ve garip sözlerdendir.» Bedayı'de zikredilen sözün acip ve garip olması, meşhur ittifaka muhalif olduğu içindir. Bedayı'de beyan edildiğine göre; İmameyn «kölelik sabit olurken bölünmeyi kabul etmez, hatta Müslüman hükümdarı, esirlerden her birinin yarısını âzâd ve diğer yarısını hür kılmak suretiyle tasarruf da bulunamaz. Kezâ kölelik baka halinde de bölünmeyi kabul etmez» diye istidlâl etmişlerdir. Meşayihimiz «İmameyn'in bu istidlâlini men ederek Müslüman hükümdarın bu fiili yapması caizdir ve bunların baka halindeki hükümleri bir kısmı âzâd edilmiş kölenin hükmü gibidir» demişlerdir. Bedayı'in kelâmı burada bitti.
Bana öyle geliyor ki; şöyle cevap verilmeli: Burada köleliğin sübûtu halinde bölünmesi yoktur. Çünkü kölelik onlar üzerine istilâ halinde sabit olmuştur. Nitekim geçti. Bu itibarla esirlerden her birinin yarısını köle kılmak, sabit olan köleliliği yerleştirmektir ve diğer yarısını da hür kılmak, köleliğin gerek sübûtu halinde ve gerek bakası halinde bir kısmını âzâd etmekten ibarettir. Düşün!
METİN
Bir kimse, ortak olduğu kölesindeki hissesini âzâd etse, diğer ortağı için altı, hatta yedi muhayyerliği olup dilerse o da hissesini âzâd eder, dilerse âzâdını istisna (o kısmın bedelini kazanma) zamanı gibi bir müddete izâfe eder. Fetih. Dilerse bu kısım hakkında sulh veya kitabette bulunur. Fakat sulh olunan veya kitabete kesilen nesne altın ile gümüş cinsinden olursa kıymetinden ziyade olmamalı, eğer bu köle kitabet bedelinden veya sulh bedelinden aciz olursa kendisini âzâd etmeyen efendisi çalıştırır. Eğer köle efendisine çalışmaktan da imtina ederse onu cebren kiraya verip ücretinden kıymetinin yarısını alır. Dilerse onu müdebber kılar, fakat efendisi öldükten sonra âzâd olsun diye hali üzere bırakılmayıp derhal kazanç yoluna sevk edilir ve köle yarı kıymetini efendisine ödeyince âzâd olur.
Efendisi müdebber kıldıktan sonra ölüp, terekesinin üçte birinden kölenin kıymetinin hissesi çıkarsa köle âzâd olacağından çalışması lâzım gelmez. Dilerse köleyi istisna yani kazanç yoluna sevk eder. Nitekim yukarıda geçmiştir. Bu muhayyerliklerin hepsinde velâ iki ortakçı içindir. Çünkü âzâd edenler bunlardır. Eğer âzâd eden zengin olup, ortağından izinsîz âzâd etmişse bu takdirde hîssesini âzâd etmeyen ortak bu hissenin kıymetini azâd eden ortağına ödettîrir. Ödeyen ortak ödediği meblağı köleden alır, velânın hepsi bunun için olur. Çünkü ödemekle köleye mâlik olduğu için azâdın hepsi onun tarafından yapılmıştır. Ortakçısının izniyle kendi hissesini âzâd ederse mezhebe göre köle âzâd etmeyen ortakçı köleyi istisa eder. Köleyi çalıştırma ile ödeme arasını cem etmek caiz olur mu? Ortaklar müteaddit olursa olur, yoksa olmaz.
Hissesini âzâd etmeyen ortak «ödemeni diledim» veya «benim hakkımı ver» gibi bir şeyi ihtiyar etse o şey taayyün eder. Ancak çalışmasını dilediğinde onu âzâd etme hakkıda vardır. Bu âzad etmeyen ortak hissesini âzâd edene satsa yahut hibe etse, caiz olmaz. Çünkü bu bir kısmı âzâd edilmiş köle İmam-ı Azam'a göre, mükateb İmameyn'e göre, borçlu hür gibi (olduğu için satışa mahal değildir.) Kendi hissesini âzâd eden ortağın zengin olması, esah olan kavle göre, âzâd ettiği günde giyeceği ile yiyeceğinden başka, diğer ortağının hissesinin kıymetine mâlik olmasıyladır. Mücteba.
Âzâd eden ortak ile diğer ortak kölenin kıymetinde ihtilâf etseler köle mevcut ise derhal kıymet biçilir. Köle mevcut değilse ziyadeyi inkâr ettiği için âzâd edenin sözü kabul edilir. Kezâ azâd edenin zengin veya fakir olmasında ihtilâf olunsa yine âzâd edenin sözü kabul edilir.
İZAH
«Diğer ortağı için ilh...» Yani hissesini âzâd etmesi sahih olan ortakçı için muhayyerlik vardır. Hatta bu ortakçı çocuk veya mecnun olup velisi veya vasisi bulunmazsa baliğ olması veya iyi olması beklenir. Baliğ veya iyi olduktan sonra muhayyerlikten birini kabul etmezse aleyhine azâd olur. Nehir.
«Yedi muhayyerliği olup ilh...» Çünkü âzâd etmek müneccez (bir şarta ta'lik veya bir zamana izâfe edilmeksizin derhal yapılan âzâd) ve muzâf (bir zamana izâfe edilerek yapılan âzâd) olmak üzere iki kısımdır. Bu İmam-ı Azam'ın kavlidir. İmameyn'e göre; âzâd eden zengin ise ortağının hissesini öder, fakir ise köle kazanç sahasına atılır.
«İstisa zamanı gibi bir müddete izâfe eder» Yani uzun zamana izâfe ederse, kabul edilmez. Çünkü zaman uzun olunca manen tedbire kesme gibi olur. Tedbire kesmiş olsa derhal âzâd edilmeyen kısmın bedelini ödemesi için çalışması vâcib olur da âzâd olur, nitekim böyle açıklamışlardır. Bu itibarla âzâd edilmeyen kısmen bedelini ödeyebilecek bir zamana izâ'fe edilmelidir. Fetih. Bahır. H.
«Altın ile gümüş cinsinden olursa kıymetinden ziyade olmamalı ilh...»
Eğer sulh veya kitabet bedeli ticaret eşyası olursa kıymetinden ziyade olsa da caizdir. Bahır.
Âzâd etmeyen dilerse hissesini ona ödettirir ilh...» ödediği takdirde âzâd eden ortakçı da muhayyer olup dilerse kölenin geri kalan kısmını da âzâd eder. Dilerse bunun hakkında tedbirde veya kitabette bulunur, dilerse bunun kıymetini almak için köleyi kazanç yoluna sevk eder. Bedayı'.
«Âzâd ettiği günde ilh...» Yani kendi hissesini âzâd ettiği gün, diğer ortağının hissesinin kıymetine mâlik olmasıdır. Eğer zengin iken âzâd edip sonra fakir düşse, ortağı hissesinin kıymetini buna ödettirir. Fakir iken âzâd edip zengin olsa ortağı buna hissesinin kıymetini ödettiremez. Köle âzâd edildiği gün a'mâ olup sonra gözleri açılsa a'mâ olarak kıymeti vâcib olur. Sağlam iken âzâd edilip sonra a'mâ olsa sağlam olarak kıymeti vâcib olur. Fetih'de de böyledir.
«Giyeceği ile yiyeceğinden başka ilh...» Hasan'ın rivayetinde kifaf istisna edilmiştir, kifaf: Ev, hizmetçi ve elbisedir. Fetîh. Bahır'da zahir rivayete göre kifafın istisna edilmesi lâzımdır. Bundan dolayı Muhît'de yalnız kifaf zikredilmiştir. Mücteba'da bu sahih görülmüştür.
«Köle mevcut değilse ilh...» Yani köle ölmüşse, ölümle vasfı değişmekle kıymetinin bilinmesi mümkün olmadığı için âzâd etmeyen ortak ziyadeyi dava, âzâd eden ise ziyadeyi inkâr ettiği için âzâd edenin sözü kabul edilir. Tamamı Bahır'dadır.
«Kezâ ilh...» Yani âzâd husumet gününden önce olup, zenginliğin ve fakirliğin değişebileceği kadar bir zaman geçmişse âzâd edenin sözü kabul edilir. Aksi takdirde âzâd edenin o zaman ki hali itibar edilir. Zengin olduğu bilinirse ihtilâf için bir mânâ yoktur, bilinmezse yine âzâd edenin sözü kabul edilir.
Bundan anlaşıldı ki vaziyet bilinmediğinde âzâd edenin sözü kabul edilir. Bahır. Fetih.
METİN
Bir köleye ortak olan iki kimseden her biri diğeri kendi hissesini âzâd etti diye haber verip, her biri inkâr etse mutlak surette yani gerek ikisi de zengin olsun, gerek biri zengin diğeri fakir olsun mahkemeye çıkıp kaadı kendilerine yemin vermedikçe köle her birinin hisselerinin kıymetini ödemek için çalışır. Velâda onlar içindir. İmameyn «Köle, ortaklar fakir olurlarsa onlar için çalışır, zengin olurlarsa çalışmaz. Eğer bunlardan biri zengin diğeri fakir olursa, zengin için çalışır fakir için çalışmaz. Bu iki ortak anlaşıp birisinin âzâdı üzerine ittifak edene kadar bütün suretlerde velâ durdurulur» demişlerdir. Eğer bu iki ortak kaadının huzuruna çıkıp kendilerine yemin verildiğinde yemin ederlerse köle, hisselerinin bedelini ödemek için çalışır. Köle olarak kalmaz, eğer ikisi de ikrâr veya yeminden çekinirlerse âzâd olup köle olarak kalmaz, eğer birisi yemin eder diğeri etmezse yemin etmeyen itiraf etmiş sayılacağından köle onun için çalışmayıp yemin eden için çalışır. Ortaklardan birinin âzâdı üzerine, ittifak etme-den önce köle ölse velâsı beytülmala ait olur. Bahır.
Şârihin metindeki «şehide» kelimesini «ahbere» kelimesi ile açıklaması, ortaklar her ne kadar müteaddit de olsalar kendilerinin menfaati olmakla, şahitliklerinin kabul edilmediğini beyan etmek içindir. Bedayı'
Şârih «metinde karıştırmak vardır ve bu gizli değildir, dikkat et! Sonra şeyhimiz Remlî Hayreddin'in de bu mesele üzerine aynı şekilde tenbih etmiş olduğunu gördüm. Allah'a hamdolsun» demiştir.
FER'İ MESELE: Bir köleye ortak olan iki kimseden birisi diğerine «Ben hissemi sana sattım, onu sana satmadıysam o hürdür» deyip, diğeri de «ben onu satın almadım, onu senden satın aldımsa o hürdür» dese söz, yeminiyle satın almayı inkâr edenindir. Sattım diyenin şahidi olmamakla, diğer ortak satın almadığına yemin ederse, sattım diyenin hissesini ödemeksizin köle âzâd olur. Diğer ortağın hissesinin bedelini bütün suretlerde öder. İmameyn'e göre sattığını dava eden ortak fakir ise yine köle diğer ortağın hissesinin bedelini ödemek için çalışır. Zengin ise esah olan kavle göre hiçbirisi için çalışmaz.
İZAH
«Bir köleye ortak olan iki kimseden herbiri ilh...» İki ortaktan birisi diğeri hissesini âzâd etti diye haber verip, o da inkâr etse yine hüküm böyledir. Bahır. Nehir.
«Herbiri inkâr etse ilh...» İkisi birden veya peşi peşine âzâd ettiklerini itirâf etseler, ikisi de zengin ise her biri diğerine bir şey ödettiremez. Köle de çalışıp kıymetini ödemez. Çünkü kölenin tamamı onlar tarafından azad edilmiştir. Onlardan birisi itiraf edip, diğeri inkâr etse, inkâr edene yemin vermek vâcib olur. Zira burada fayda vardır. Yeminden çekinirse itirâf etmiş veya sehmini bağışlamış olur. Artık ikisi de itirâf etmiş olup kölenin üzerine kıymetini ödemek için çalışmak lâzım gelmez. Fetih.
«Mahkemeye çıkıp kaadı kendilerine yemin vermedikçe ilh...» Yani:
Ortaklardan her biri diğerine hitaben: "Sen hisseni âzâd ettin" deyip o da inkâr etse ve mahkemeye de çıkmasalar köle her birinin hissesinin kıymetini öder, ama onlardan birisi, diğerinin hissesinin kıymetini veya her biri diğerinin hissesinin kıymetini ödemek istediğinde hisseleri farklı olmakla anlaşamayıp mahkemeye çıksalar veya bu sözü söyledikten sonra yine köleyi köle olarak kullanmak istediklerinde bir hayır sahibi bunları kaadının huzuruna çıkarsa, kaadı kendilerine sorduğunda inkâr etseler, yemin verdiğinde yemin de etseler köle, köle olarak kalmaz. Çünkü her biri arkadaşının yalan yere yemin etmiş olduğuna ve kölenin köle olarak kalmasının haram olduğuna inanmaktadır. Bundan dolayı köle çalışıp her birinin hissesinin kıymetini öder. (Buna göre kaadının huzuruna çıkmamak suretiyle, kaadının huzuruna çıkıp yemin etme suretleri birdir.) Velhasılı ortaklar kaadı tarafından yemin verildiğinde yemin ederlerse, köleyi köle olarak kullanamazlar. Fakat köle onlara kıymetini ödemek için çalışır, eğer itiraf veya yeminden çekinirlerse köle meccanen âzâd olur. Çünkü yeminden çekinmek azâd ettiğini itiraf veya hissesini bağışladığını itiraftır. Nitekim geçmiştir.
«Zengin için calışır ilh...» Çünkü zengin, ortağı fakir olduğu için ondan ödeme davasında bulunmayıp ancak köleden çalışıp ödeme davasında bulunur ve köleyi çalışmaktan beri kılmaz. Fakir ortak için köle kıymetini ödemek için çalışmaz. Çünkü fakir olan ortak diğer ortağı zengin olduğu için ondan ödeme davasında bulunup köleyi çalışma davasından beri kılar.
«Şârih metinde karıştırmak vardır ilh...» Yani metinde ortaklardan biri zengin diğeri fakir olduğunda köle, zengin için çalışır, fakir için çalışmaz ibaresinin İmam-ı Azam'ın kelâmından olduğu sanılmaktadır. Halbuki bu ibare İmameyn'in ibaresidir. Çünkü yukarıda geçtiği gibi İmam-ı Azam'ın mezhebine göre ortaklar gerek zengin olsunlar, gerek biri zengin biri fakir olsun, her iki suretle de köle ikisinin de hisselerinin kıymetlerini ödemek için çalışır. Şârih bu karıştırmayı düzeltmek için şerh de «kaalâ» kelimesini zikrederek bunun İmameyn'in kelâmından olduğunu beyan etmiştir.
«Sattım diyenin şahidi olmamakla ilh...» Eğer sattım diyenin şahidi olursa, satın aldığını inkâr edenin yemini bozulup, kölenin tamamı bunun aleyhine âzâd olur ve âzâd ettiğinden değil, satın almış olduğundan dolayı satanın hissesinin parasını vermesi de kendisine lâzım gelir.
«Sattım diyenin hissesini ödemeksizin köle âzâd olur.» Çünkü sattım diyen, kendi hissesinin âzâdını satmamaya bağlamış, satmama da diğer ortağının yemini ile gerçekleşmiş âzâd kendi tarafından olduğu için kölede ki hissesi meccanen âzâd olmuştur.
«Zengin ise esah olan kavle göre hiçbirisi için çalışmaz...» Yani satanın hissesinin bedelini ödemez. Çünkü âzâd onun tarafından yapılmıştır, satın almayı inkâr edene gelince o hakkını köleye değil ortağına ödettirir.
METİN
Bir köleye ortak olan iki kimseden biri, meselâ: «Yarın fülan kimse eve girerse sen hürsün» demek gibi kölesinin âzâdını yarın olacak bir işe ta'lik edip ve diğer ortağı da işi aksine yapıp, yani o da aynı köleye «fülan kimse yarın eve girmezse sen hürsün» deyip yarın geçip âzâdın şartı yani eve girme veya girmeme bilinmese bu iki ortaktan birinin yemini kesin olarak bozulduğu için kölenin yarısı âzâd olur. Köle diğer yarısının bedelini onlara mutlak surette öder, velâ da onların olur. Mesele açıklanmış olduğu haliyle iki köleleri olup bu kölelerden her biri birinin olan iki kimse köleleri üzerine yemin edip meselâ, bu kimselerden biri «yarın Zeyd eve girerse sen hürsün» deyip diğeri de kendi kölesine «yarın Zeyd eve girmezse sen hürsün» deyip ertesi gün geçtiği halde Zeyd'in eve girip girmediği bilinmese hürriyetle lehine hükmedilen köle de ve âzâd ile aleyhine hükmedilen kimsenin yemininin bozulmasında tam bilinmezlik olduğu için kölelerden hiçbirisi âzâd olmaz. Hatta yeminlerini bilen kimsenin köleleri satın alması gibi mâlik bir olsa onun üzerine kölelerin biri âzâd olur. Malike hangisinin âzâd olduğunu beyan et diye emrolunur. Fetih.
Bir kimse «bugün Zeyd şu eve girmemişse kölem âzâd olsun» deyip sonra «Zeyd bugün bu eve girmişse zevcem boş olsun» derse kölesi âzâd, zevcesi boş olur. Çünkü bu yemin eden kimse yemininden her biri ile diğer yeminini bozmuş olduğunu iddia etmiştir. Birinci yemin lâfza-i celâl ile olup meselâ: «Vallahi Zeyd bu eve girmemiştir» deyip sonra «Zeyd bu eve girmemişse kölem hür olsun» dese kendisine keffaret de lâzım gelmez, kölesi de âzâd olmaz. Çünkü o kimse yemininde doğru ise keffaret lâzım gelmez, bile bile yalan yere yemin etmişse bu yemin, yemin-i gamus olup, hâkimin hükmü altına girmediği için diğer yeminin hükmünü yalana çıkarmaz.
Bir kimse, zirahm-i mahrem akrabasına satın alma, hibe veya sadaka yahut miras gibi mülk sebeplerinden biriyle başka bir kimseyle beraber mâlik olsa, zâhir rivayete göre; ortağı bu kimsenin akrabası olduğunu bilsin veya bilmesin ödemeksizin o kimsenin hissesi âzad olur. Çünkü ödeme veya ödememenin hükmü, sebeb üzerine döner. Sebeb ise tecavüz olması veya olmamasıdır. Burada ise tecavüz yoktur. Ortağı ise hissesini ya âzâd eder, ya da kendihissesinin bedelini kazanması için köleyi kazanç sahasına sevk eder.
Bir kimse bir şahısla beraber ümmi veledi olan cariyeye nikâhla mâlik olsa her ne kadar fakir de olsa o şahsın hissesini öder. Çünkü bu ödeme, mülk edinme ödemesi olmakla zenginlik ve fakirlikle değişmez. Bir kölenin yarısını kölenin akrabası olmayan bir kimse satın alsa sonra diğer arısını kölenin akrabası satın alsa kölenin akrabası olmayan kimse muhayyer olup, kölenin akrabası zengin olduğu takdirde dilerse ona ödettirir, dilerse hissesinin bedelini almak için köleyi kazanç yoluna sevk eder.
«Bir kölenin yarısını akrabası olmayan bir kimse.» İfadesi musannıfın şerh ettiği metnin nüshasından düşmüştür. Bir kimse akrabasının hepsine mâlik olan bir şahısdan yarısını satın alsa mutlaka yani satın alan gerek zengin olsun gerek fakir olsun, satan şahsa bir şey ödemez. Çünkü satan şahıs satılan kölenin satın alan kimsenin mülküne girmesine illet olan îcabla kabulde ortak olmuştur.
Musannıfın «bir kimse akrabasının hepsine mâlik olan...» sözüyle kayıtlaması, bir kimse iki şahsın ortağı bulunan akrabasını ortakların birinden satın alsa kendisi zengin ise satmayan diğer ortağın hissesinin bedelini ödemek kendisine lâzım geleceğine işaret etmek içindir.
İZAH
«Bir işe ilh...» Yani: Bu iş gerek başkasının işi olsun gerek âzâdına yemin edilen kölenin işi olsun müsavidir. T.
«Meselâ ilh...» Yani: Yarının zikredilmesi şart olmayıp murat olan belirli bir vakittir. Çünkü yarın, bugün ve daha önceki gün arasında fark yoktur. Bahır. Girme işinin zikri de yarının zikri gibidir. Yani ta'lik herhangi bir işle yapılabilir. T.
«Yarın geçip ilh...» Yani: Yarının akşamına kadar kölenin ortakların mülkünde bulunması lâzımdır. Eğer ortaklardan biri yarın gelmeden köleyi mülkünden çıkarırsa yarının gelmesine yapmış olduğu ta'Iik batıl olur. Diğer ortağının ta'liki beklenir, şartın meydana geldiği bilinirse onun hissesi âzâd olur, bilinmezse âzâd olmaz. Nitekim bu mesele gizli değildir.
«Girme veya girmeme bilinmese ilh...» Eğer şartın biri şahid veya yemin edenin ikrarıyla -başkasının ikrarıyla değil- bilinirse gereğiyle amel edilir.
«Kölesi âzad, zevcesi boş olur ilh...» Bazıları "kölesi de âzâd olmaz, zevcesi de boş olmaz. Çünkü âzâd ile boş olmadan biri Zeyd'in eve girmesine diğeri girmemesine ta'lik edilmiştir. Bu şartlardan herbirinin bulunup bulunmaması ihtimali vardır" demişlerdir,
«Satmayan diğer ortağın hissesinin bedelini ödemek kendisine lâzımdır ilh...» Çünkü satmayan ortak satışın illeti olan îcab ile kabulde ortak olmamakla başkasının satışıyla kendinin hakkı batıl olmaz. Bahır. T.
METİN
Üç kimse arasında ortak olan köleyi ortaklardan biri müdebber kılıp sonra ortaklardan biri de onu âzâd etse müdebber kılan ortak ile âzâd eden ortak zengin iseler müdebber kılmayan ve âzâd etmeyen üçüncü ortak dilerse kölenin köle olarak kıymetinin üçte birini müdebber kılan ortağına ödettirir. Ödeyen ortak da ödediği kıymeti köleden alır. Müdebber kılmayan ve âzâd etmeyen ortak kölenin kıymetinin üçte birini azâd edene ödettiremez. Zira müdebber kılmanın ödemesinde asıl olan ıvaz ödemesidir. Kendi hissesini tedbire kesen ortak, âzâd eden ortağa kölenin müdebber olarak kıymetinin üçte birini ödettirir. Fakat tedbire kesmesiyle köle olarak kıymetinin üçte birine noksan terettüb etmekle kendisinin köle olarak üçüncü ortağa ödediği kıymetinin üçte birini âzâd edene ödettiremez, ileri de gelecektir ki tedbire kesilmiş kölenin kıymeti kendinin köle olarak kıymetinin üçte ikisidir. Bu kölenin velâsı âzâd edenle tedbire kesen arasında üç bölük olup üçte ikisi tedbire kesenin, geri kalanı âzâd edenindir. Çünkü köle mülkleri üzerine böyle âzâd olmuştur.
Bir cariyeye ortak olan iki kimseden biri "bu cariye benim ortağımın ümmi veledidir" deyip ortağıda bunu inkâr edip şahidde bulunmasa bu cariye inkâr eden ortağına bir gün hizmet eder, ümmi veleddir diyen ortağın ikrarı ile amel edilerek bir gün hiç bir kimseye hizmet etmez. Bu cariyenin nafakası kendi kazancındandır. Eğer kendi kazancı olmazsa inkâr eden üzerinedir. Cinayetiyse iki ortakdan biri diğerini tasdik edene kadar durdurulur, ümmi veled için kıymet yoktur, ancak Hıristiyannın ümmi veled olan cariyesinin Müslüman olması zarureti hâlinde kıymeti vardır. İmameyn bu ümmi velede cariye olarak kıymetinin üçte biriyle kıymet biçilir demişlerdir. Ortak olan bir cariye bir çocuk doğurup ortaklardan her biri çocuğun kendinden olduğunu dava edip, bu cariye onlar için ümmi veled ol-duktan sonra bunlardan zengin olan, bu ortak ümmi veledi azâd etse diğer ortağının hissesini ödemez. Bu cariye bir çocuk daha doğurduktan sonra ortaklardan birisi çocuğun kendisinden olduğunu dava etse nesebi o kimseden sâbit olur. Fakat bu çocuğun kıymetini diğer ortağına ödemez ve bu çocukda çalışıp kendi kıymetini diğer ortakçıya ödemez. Buna İmameyn muhalefet etmişlerdir. Ancak ümmi velede cinayet işlenmekle icmaen kıymetinin üçte biri ortağına ödenir.
Meselâ; ortağın birisi ümmî veledi yırtıcı bir hayvana yaklaştırıp hayvan onu parçalasa onun cariye olduğu haldeki kıymetinin üçte birini ortağına öder. Çünkü bu ödeme cinayet ödemesidir, gasb ödemesi değildir. Bundan dolayı böyle bir fiil ile hür olan çocuğun kıymeti ödenir. Zeylai.
Bir kimsenin üç kölesi olup bunlardan yanında olan iki kölesine «ikinizden biriniz hürdür» deyip onlardan biri dışarı çıkıp diğeri içeri girdiğinde yine «ikinizden biriniz hürdür» sözünü tekrar etse kendisine açıklaması için cebredilir, efendi açıklamadan ölse içeriden çıkmayankölenin dörtte üçü, yani birinci söz ile yansı, ikinci söz ile yarısının yarısı âzâd olur. Diğer kölelerden her birinin de yarısı âzâd olur. Bu mesele de kölelerden birinin dörtte üçünün, diğerlerinden her birinin yarısının âzâd olması taksim edilme ve zaruretten dolayıdır. Bu mesele bu yere mahsustur.
Efendinin üç kölesine söylemiş olduğu bu sözü ölüm hastalığında söylemiş olup bu kölelerden âzâd olan miktara malının üçte biri kifayet etmeyip bu miktara veresede icazet vermeyip kölelerin kıymetleri müsavi olursa terekenin üçte biri aralarında yukarıda geçtiği gibi her birinin âzâd edilmiş miktarına göre taksim edilir. Mesele şöyle izah edilir. Azâd edilen sehimler gibi kölelerden her biri yedi sehim kılınır. Çünkü kendisi için nısıf ve rübû bulunan mahrece ihtiyacımız vardır. Bu mahrecin en azı da dörttür. Binaenaleyh mahrec, yediye avleder, bu yediye avleden terikenin üçte biridir. İki surette de içerde bulunan kölenin yedi sehminden üç sehmi âzâd olup dört sehminin kıymetini çalışıp öder, diğer kölelerinin yedi sehimden ikişer sehmi âzâd olup beşer sehimlerinin kıymetlerini ödemek için çalışırlar. O halde çalışıp kıymetini ödedikleri sehimleri on dörde ve kölelerin âzâdı ölüm hastalığında olduğu için vasiyet olacağından malının üçte birinden muteber olmakla vasiyet sehimleri yediye ulaşmıştır.
İZAH
«Sonra ortaklardan biri de onu âzâd etse İlh...» Yani tedbire kesen üçüncü ortağın sehmini ödemeden önce, ikinci ortak azâd ederse hükmü metinde beyan edilmiştir. Eğer tedbire kesen üçüncü ortağın sehminin kıymetini ödedikten sonra ikinci ortak âzâd ederse, tedbire kesen âzâd edene kölenin köle olarak kıymetinin üçte birini ödettirir. Çünkü âzâd etme tebdire kesenin üçüncü ortağın hissesine malik olduktan sonra yapılmıştır.
«Müdebber kılmayan ve âzâd etmeyen üçüncü ortak dilerse ilh...» Yani dilerse hissesini tedbire keser, dilerse hissesinin bedelini almak için köleyi çalıştırır, dilerse köleyi âzâd eder, dilerse kitabete keser.
«Zira müdebber kılmanın ilh...» Velhasılı tedbire kesmek İmam-ı Azam'a göre bölünmeyi kabul edince yalnız tedbire kesenin hissesi tedbire kesilmiş olur. Fakat diğer iki ortağının hisselerini satmaları ve hibe etmeleri mümkün olmayınca bunlardan her biri için yukarıda geçen muhayyerlik vardır. Bu iki ortakdan biride hissesini âzâd edince onun hissesi de aradan çıkmış olur. Üçüncü ortağın hissesini tedbire kesene veya âzâd edene ödettirmesi lâzım gelir. Ancak tedbire kesene ödettirir. Çünkü tedbirde asıl olan ödeme ıvaz ödemesidir, âzâd ise zayi etme olduğu için âzâd edene ödettiremez. Bu İmam-ı Azam'a göredir. İmameyn'e göre kölenin tamamı tedbire kesilmiş olur. Âzâd edenin âzâd etmesi batıldır. Tedbire kesen ortak zengin olsun, fakir olsun diğer iki ortağı için kölenin üçte iki hissesininkıymetini öder. Çünkü İmameyn'e göre tedbir bölünmeyi kabul etmez. Tamamı Zeylaî'dedir,
«Fakat tedbire kesmesiyle köle olarak kıymetinin üçte birine noksan terettüb etmekle îlh...» Velhasılı tedbire kesen ortak âzâd edilmeden önce olan hissesini âzâd edenden alır, eğer üçüncü ortak hissesinin kıymetinî tedbire kesenden almışsa, tedbire kesen için bir tedbire kesilmiş kölenin üçte biri, birde köle olduğu haldeki kölenin kıymetinin üçte biri olmak üzere, kölenin kıymetinin üçte ikisi vardır, artık bu kıymetleri âzâd edenden alır. Eğer tedbire kesen üçüncü ortağın hissesinin bedelinî ödemeden ikinci ortak kendi hissesini âzâd ederse tedbire kesen ortak üçüncü ortak için ödediği parayı köleden ve kendinin hissesinle bedelini de âzâd edenden alır.
«İleride gelecektir ki tedbire kesilmiş kölenin kıymeti kendinin köle olarak kıymetinin üçte ikisidir ilh...» Yani metinde tedbir babının sonunda gelecektir. Meselâ; bir kölenîn, köle halindeki kıymeti yirmî yedi dinar olsa, âzâd eden ortak, tedbire kesen ortak içîn altı dinar öder, yîrmi yedinin üçte ikisi olan on sekiz dinar kölenin müdebber halindeki kıymeti olup, ödenen altı dinar on sekiz dinarın üçte biridir. Tedbire kesen ortak, üçüncü ortağa köle halindeki kıymetinin üçte biri olan dokuz dinarı öder
«Üç bölük olup ilh...» Yani velânın tedbire kesen ile âzâd eden arasında üç bölük olup üçte ikisi tedbire kesenin geri kalanı âzâd edenin olması İmam-ı Azam'ın kavlidir. İmameyn'e göre velânın hepsi tedbîre kesen ortak için olur. Nitekim Hidaye'de böyledir.
«Çünkü köle mülkleri üzerine böyle âzâd olmuştur ilh...» Çünkü tedbire kesen üçte birini tedbir kesmek ve üçte birininde üçüncü ortağa kıymetini ödemek suretiyle kölenin üçte ikisine mâlik olduğundan, sanki baştan kölenin üçte ikisini tedbire kesmiş gibi olur. Âzâd eden böyle değildir, her ne kadar âzâd eden de üçte birini âzâd edip üçte birinin kıymetini tedbire kesene ödediyse de onun için velânın ancak üçte biri vardır. Çünkü bunun ödemesi bozma ödemesidir. Yoksa mâlik olma ve ıvaz ödemesi değildir.
«Ortağı da bunu inkâr edip ilh...» Eğer ortağı onu tasdik ederse cariye kendisinin ümmi veledi olup, ümmi veledidir diye söyleyene cariyenin kıymetinin yarısı ile ukr (mehir) nun yarısını ödemesi lâzım gelir. Nitekim iki kişi arasında ortak olan bir cariye çocuk doğurup da ortaklarından biri çocuğun kendisinden olduğunu dava etse, bu dava eden ortak diğer ortağı için cariyenin kıymetinin yarısı ile ukrunun yarısını öder. Nitekim gelecektir. Bahır.
«Şahid de bulunmasa ilh...» Eğer şahîd bulunursa hüküm ortağının kendisini tasdik etmesi gibidir.
«Ancak Hıristiyanın ümmi veled olan cariyesi Müslüman olması zarureti hâlinde kıymeti vardır lih...» Yani: Bu ümmi veled olan cariye köle hâlindeki kıymetinin üçte birini çalışıp efendisine öder. Nitekim istilâd bahsinde gelecektir. Çünkü ümmi veled kılan efendi onunkıymetli bir mal olduğuna inanır. Biz Müslümanlar Hıristiyanları dinleri üzerine bırakmakla emrolunduk. Bu Müslüman olan ümmi veledden zararı defetmek için Hıristiyan olan efendisinin onu kitabete kesmesiyle hükmettik. Çünkü bu Müslüman ümmi veledi onun cariyesi olarak bırakmak ve onu meccanen onun mülkünden çıkarmak mümkün değildir. Bu Zeylaî'den naklen Tahtâvî'de zikredilmiştir.
«Buna İmameyn muhalefet etmiştir ilh...» Yani: İmameyn'e göre; iki meselede çocuğun kendisinden olduğunu îddia eden ortak zengin ise çocuğun kıymetini öder. Fakir ise birinci meselede anası, ikinci meselede çocuk öder.
«Çünkü bu ödeme cinayet ödemesidir ilh...» Yani: ortaklardan biri ca-riyeyi öldürdüğünde ittifakla onun kıymetini ödemesi lâzım olduğu gibi burada lâzımdır. Fetih.
«Bundan dolayı böyle bir fiille hür olan çocuğun kıymeti ödenir ilh...»
Yani: Bir kimse hür olan bîr çocuğu bir yırtıcı hayvanın önüne atıp hayvan onu parçalasa çocuk hür olup asla kıymeti olmamakla beraber o kimse onun kıymetini öder. Buna göre ümmi veledi yırtıcı hayvanın önüne atıp parçalattıran kimsenin onun kıymetini ödemesi evleviyetle lâzım olur.
METİN
Bir kimsenin mehirleri müsavi ve kendilerine cinsi yakınlıkta bulunmadığı üç zevcesi olup -üç kölede olduğu üzere- bunlardan yanında olan iki zevcesine «ikinizden biriniz boştur» deyip hemen bunlardan biri dışarı çıkıp, dışarıdaki içeri girip yine «ikinizden biriniz boştur» sözünü tekrar etse hangisini boşadığını açıklamadan ölse -Musannıf kendilerine cinsi yakınlıkta bulunmayan kadınlar diye kayıtlaması birinci boşamakla boş olan kadının ikinci boşamaya mahal olarak kalmayacağını ve bu boşamanın da manada âzâd gibi olduğunu ifade etmek içindir- içerden dışarı çıkan kadının mehrinin dörtte biri, içerden çıkmayan kadının mehrinin sekizde üçü, dışarıdan içeri giren kadının mehrinin sekizde üçü, dışardan içeri giren kadının mehrinin sekizde biri düşer. Çünkü «ikinizden bîriniz boştur» birinci sözle zevcesinin birinin mehrinin yarısı, dışarı çıkan zevcesi ile içeride kalan zevcesi arasında yarı yarıya düşmekle her birinîn mehrinin dörtte biri düşmüş olur. Sonra ikinci defa «ikinizden biriniz boştur» ifadesiyle içeride kalan zevcesi arasında mehrin dörtte biri de yarı yarıya düşmüş olur. Bu üç kadına dörtte bir veya sekizde bir verilecek mirasın yarısı dışardan içeri giren kadına verilir. Çünkü kendisine ancak zevciyette içerde kalan kadın ortak olur. Mirasın diğer yarısı ise dışarı çıkan kadın ile içerde kalan kadın arasında yarı yarıya taksim edilir. Çünkü bu iki kadından birisini tercih edici bîr sebep yoktur. Bu üç kadından her birinin üzerine ihtiyaten ölüm iddeti lâzımdır. Kendilerine cinsi yakınlıkta bulunulmadığı için boşama iddeti lâzım değildir. Belirsiz olan bain talâkda cinsi yakınlık ile ölüm beyandır. Meselâ; bir kimsenin iki zevcesi olup bunlara «sizden biriniz baindir» dedikten sonra bunlardan birine cinsi yakınlıkta bulunsa veya bu kadınlardan biri ölse bu cinsi yakınlık veya ölmek diğerinin boş olduğunu açıklamış olur.
Bazıları «cinsi yakınlığâ davet edici olan öpmek de cinsi yakınlık gibi diğerinin boş olduğunu açıklamış olur» demişlerdir. Fakat onlardan bîrinin sonradan boşanması diğerinin boşanmış olduğuna delâlet etmez. Bir kimsenin iki kölesi olup bunlara «ikinizden biriniz hürdür» dedikten sonra birisini satışa arz etmesi, satış gibi olacağından değerinîn âzâd edilmiş olduğu belirlenmiş olur. Aynı şekilde bir kimseninde iki zevcesi olup bunlara «ikinizden biriniz baindir» dedikten sonra talâkla tehdit ve korkutmak da meselâ; «sen şu îşi yapmazsan seni boşarım» denilmesi talâk gibi midir? şârih «ben bu bahsi göremedim» demiştir.
Bir kimsenin iki zevcesi olup «sizden bîriniz baindir» dedikten sonra bunlardan birine cinsî yakınlıkta bulunsa veya bu kadınlardan biri ölse bu cinsi yakınlığın ve ölümün diğer kadının boşanmış olduğuna delâlet etmesi, iki köleden birinin belirsiz âzâd edilmesinde bîrinin satışıyla diğerinin âzâd edilmiş olduğunun beyanı gibidir. Meselâ; bir kimsenin iki kölesi olup onlara «biriniz hürdür» dedikten sonra bu iki köleden birini satsa -isterse fasid olarak satılmış olsun- yahut köle ölse -isterse intihar etmiş olsun- yahut hür kılsa -isterse talik suretiyle olsun- yahut tedbire kesse -isterse mukayyed olsun- yahut îstilâd etse diğer kölenîn âzâdı teayyün eder.
Kezâ kitabete kesme, icare verme, vasîyet etme, evlendirme, rehin verme gibi ancak mülkde yapılması sahih olan tasarruflardan biriyle bu kölelerden birinde tasarrufta bulunsa yîne diğer kölenîn âzâdı teayyün eder.
İbn-i Kemal'in zikrettiğine göre her ne kadar teslim bulunmasa da bu kölelerden birini sadaka veya hibe etmekde yine diğerinin âzâdını beyandır. Hibe ile sadakada mülk her ne kadar teslim almakla tamam olursa da pazarlık yapmakla diğer kölenin âzâdını beyan olunca, bunlarda teslim olmasa da dîğerinin âzâdının beyan edilmiş olması evleviyetle sabit olur. Bedayı'.
Bir kimsenin îki kölesi olup onlara «biriniz hürdür» diyerek birini belirsiz» şekilde âzâd ettikten sonra, onlardan bîrine yukarda geçen yani satma fiilinden buraya kadar zikredilen fiillerden birisînî işlese diğer kölenin âzadı taayyün eder. Bu «biriniz hürdür» sözünü söyleyen kimseye bu kölelerden hangisini kasd ve niyet ettîn denildîğinde bîrine işaretle «bunu kastetmedim» dese diğeri âzâd olur. Sonra «bunu kastetmedim» dese birinci âzâd olmayanda âzâd olan gibi âzâd olur. İkî kadının talâkı da yine böyledir, fakat ikrar böyle değildir. İhtiyar
İki köleden biri tâyin edilmeden âzâd edildiğinde biri cinayet işlese cinayet işleyen âzâd îçin taayyün eder. Efendisinden zararı def îçîn diyet de kölenîn üzerîne lâzım olur. Velvaliciye. İki cariyeden biri tayin edilmeden bunlardan bîrîsîne efendisinîn cinsi yakınlıkta bulunması veya cinsi yakınlığa davet eden öpme, yapışma gîbi bir harekette bulunması İmam-ı Azam'a göre; beyan olmaz. İmameyn «gebe kalsın veya kalmasın cinsi yakınlık beyandır» demîşlerdîr. Çünkü Müslümanın hâline münasip olan cinsi yakınlığın helâl olması ancak mülkde olur. Fetva da İmamey'nin kavîlleri üzerînedir. Yine böyle ölüm, haber vermede ittifakla beyan olmaz. Meselâ: Bir kimse ikî kölesine «sizin birîniz benim oğlumdur» veya iki cariyesine «sizin biriniz benim ümmi veledimdir» deyip sonra onlardan biri ölse hayatta kalan âzâd için veya ümmî veled için taayyün etmez. Çünkü haber vermek diride de ölüde de sahihtir, fakat inşa haber vermenin hilâfına olup ancak hayatta olana mahsustur.
Bir kimse cariyesine «senin ilk doğuracağın çocuk erkek olursa sen hürsün» dedikten sonra cariye biri erkek biri kız olmak üzere ikiz doğursa fakat hangisinin evvel doğduğu bilinmese bütün hallerde erkek çocuk köle olur. Erkek çocuk önce doğduğunda anası ile kız kardeşi âzâd olacağına, erkek çocuk sonra doğduğu takdirde anası ile kız kardeşinin âzâd olmayacağına göre bir halde âzâd olmaları, diğer halde âzâd olmamalarıyla hüküm olunmakla anasıyla kız kardeşinin yarı kısımları âzâd olmuş olur ve diğer yarı kısımlarının kıymetlerini ödemek için çalışırlar.
İki kimse bir kimsenin iki kölesinin bunlar cariye de olsa birisini âzâd ettiğine dair şahitlik yapsalar İmam-ı Azam'a göre; bu şahitlik belirsiz âzâd üzerine yapıldığı için kabul edilmez. Ancak iki kimsenin şahitlikleri vasiyette, sıhat halindeki tedbirde maraz halindeki âzâdda veya mübhem talâkta ittifakla kabul edilir. Bir kimsenin iki karısı olup bunlara «ikinizden birinîz boştur» dese bunda kaide şudur ki: Mübhem (belirsiz) talâk, bu kadınlardan hangisini boşadığını açıklayıncaya kadar ikisini de haram kılar da Allah hakkı olmakla kendisinde dava şart olmaz. Fakat mübhem olan âzâd bunun gibi değildir. İmam-ı Azam'a göre; iki cariyesi olan kimse bunlardan bîrisini mübhem olarak âzâd ettiğinde âzâd edilenin hangisi olduğunu açıklamasa da bu mübhem âzâd bu cariyelere cinsi yakınlığı haram kılmaz. Fakat İmam-ı Azam'ın kavliyle fetva verilmesi caiz değildir. Nitekim yukarda geçmiştir. Bunu iyi belle!
Geçen surette şahidliğin kabul edildiği gibi, iki kimse bir efendinin ölümünden sonra sıhatta iken iki kölesine «biriniz hürdür» dedi diye şahidlik etseler, esah kavle göre şahidlikleri kabul edilir. Çünkü efendinin ölmesiyle âzâd, kölelerin ikisine yayılmakla onlardan her biri kendisinin âzâd edilmiş olduğunu dava eder. İbn-i Kemal ve diğer fukaha bu kavli sahih bulmuştur.
FER'Î MESELELER: İki kimse, bir şahsın Salim adındaki kölesini âzâd etti diye şahitlikyapsalar, fakat kölenin kendisini bizzat bilmeseler köle âzâd olur. Bir şahsın Salim adında iki kölesi olup onlardan her birinin âzâdını inkâr ederken iki kimse rasgele Salimi âzâd etti diye şahitlik etseler, şahitlik de cehalet olmakla kabul edilmez. Nitekim iki kölesi olan efendinin birinin ismini tayin ederek âzâd etti diye şahitlik edip fakat onun ismini unutsalar veya iki zevcesinden birinin ismini söyleyerek boşadı diye şahitler şahitlik yapıp fakat söylenen kadının adını unutsalar lehine şahitlik yapılan kimse bilinmediği için şahitlikleri kabul edilmez. Fetih. Vallahü teâlâ a'lem.
İZAH
«Bu üç kadına dörtte bir veya sekizde bir verilecek mirasın ilh...» Yani çocuk bulunmadığına dörtte bir çocuk bulunursa sekizde bir alırlar.
«Boşama iddeti lâzım değildir...» Çünkü boşamada iddet ancak cinsi yakınlıktan sonra vacibdir. T.
«Belirsiz olan bain talâkda ilh..» Şârih talâkı bainle kayıtladı. Çünkü ric'i talâkda kadınlardan birine cinsi yakınlıkda bulunmak, diğerinin boş olduğuna delâlet etmez. Zira ric'i talâkla boşanmış kadına cinsi yakınlıkla bulunmak helâldir.
«Fakat onlardan birinin sonradan boşanması diğerinin boşanmış olduğuna delâlet etmez ilh...» Çünkü bir veya iki talâkla boşanmış bir kadın iddette oldukça tekrar boşamak caizdir. *
«Yahut köle ölse ilh...» Yani iki köleden birinin azâd edilmesi halinde bunlardan birisi ölse diğer kölenin âzâdı belirlenmiş olur. Çünkü ölen köle âzâd için mahal olarak kalmamıştır.
İsterse tâlik suretiyle olsun ilh...» Meselâ; «ikinizden biriniz hürdür» dedikten sonra onlardan birine «bu haneye girersen sen hürsün» dese diğer köle âzâd olur.
«Yahut tedbire kesse ilh...» diğer köle âzâd olur, çünkü tedbire kesmede ölünceye kadar efendinin köleden faydalanma hakkı vardır.
«Fakat ikrâr böyle değildir ilh...» Yani malı ikrâr, âzâd ve talak gibi değildir. «İhtiyar» adlı kitabda «bir kimse «şu iki şahısdan birinin bende bin dirhemi vardır» dedikten sonra kendisine ikrâr ettiğin adam bu mudur? denildiğinde bu değildir, dese diğer şahıs için bir şey vâcib olmaz. İkrâr ile talâk ve âzâd arasında ki fark: Bir kimsenin ikî zevcesî olup bunlara «biriniz boştur» yahut iki kölesi olup bunlara «biriniz hürdür» dese zevcelerinden hangisini boşadığını yahut kölelerinden hangisini âzâd ettiğini tayin etmek kendisine vâcibdir. Gerek zevcelerinden gerek kölelerinden birisini boşamadım veya âzâd etmedim dediğinde vâcibî yerine getirmek için diğer zevcesi boş yahut kölesî âzâd olur. İkrara gelince ikrâr eden kimseye ikrâr ettiği şeyi beyan etmek vâcib değildir. Çünkü bilinmeyen şeye ikrâr lâzım olmamakla kendisine açıklaması için cebredilmez. Binaenaleyh ikrârda birini nefyetmek diğerini tayin sayılmaz.
«Fetva da İmameyn'in kavilleri üzerinedir ilh..» Bahır'da «velhasılı racih olan İmameyn'in kavlidir ve İmam-ı Azam'ın kavliyle fetva verilmez.» denilmiştir. Nitekim Hidayed'e ve diğer fıkıh kitablarında İmam-ı A'zam meselelerin çoğunda ihtiyata riayet etmekle beraber burada ihtiyatı terk etmiştir diye zikredilmiştir. Fetih'de «hak olan bu cariyelerin satışları helâl olmadığı gibi bunlara cinsi yakınlıkta helâl değildir» denilmiştir.
«Bütün hallerde ilh...» Yani erkek çocuk önce doğsa da sonra doğsa da köle olur. Çünkü onun doğması anasının hür olması için şarttır. Artık anası bunun doğumundan sonra âzâd olur. Bu anasına tâbi olmaz.
«Erkek çocuk önce doğduğunda ilh...» Şart bulunmakla anası âzâd olur. Kız kardeşi de anasına tebean âzâd olur. Çünkü anası kız kardeşini doğururken onu hür olarak doğurmuştur. Bahır.
«Bu şahitlik belirsiz âzâd üzerine yapıldığı için kabul edilmez ilh...»Yani bu iki köleden hangisinin âzâd edildiği bilinmediği için dava sahih olmaz. İmam-ı Azam'a göre, köle âzâd edildiğini dava etmedikçe onun âzâd edilmiş olduğuna şahitlik yapmak kabul edilmez.

ÂZÂDA YEMİN BAHSİ


METİN
Bir kimse «şu haneye girersem o günde mâlik olduklarımın hepsi hürdür» dese gerek yemin ettikten sonra gerek yemin etmeden önce mâlik olsun isterse o eve gece girsin girdiği vakit kendisinin mülkünde bulunan köle ve cariyelerin hepsi âzâd olur. Çünkü asıl mânâ «yevmeiz dahaltü: Girdiğim günde» demektir. Binaenaleyh haneye girdiği vakitte mülkünde bulunan köle ve cariyeye itibar edilir. Bundan dolayı yemin eden «yevmeizin: O gün» lâfzını söylemese, ancak yemin ettiği vakitte mülkünde bulunanlar âzâd olur. Nitekim yemin edenin «benim olan bütün köleler» veya «ben ona mâlik oluyorum yarından sonra» veya «bir ay sonra hürdür» dese bunda yemin ettiği vakit itibar edildiği gibi. Çünkü «lî: Benim için» veya «emlikühû: Mâliki oluyorum» sıygaları şimdiki zaman içindir, gelecek zamana şâmil olmaz. Hatta yemin ettiği günde bir şeye mâlik olmasa yemini lağvolur. Efendinin «benim ölümümden sonra her bir kölem» veya «kendisine mâlik olduğum hürdür» ifadesiyle bu sözü söylediği günde malik olduğu köle ve cariyeleri mutlaka tedbire kesmiş olur. Bu ifadeden sonra mâlik olduğu köle ve cariyeler mutlak tedbire kesilmeyip mukayyet tedbire kesilmiş olur. Fakat efendi öldüğünde bu ifadeyi söylediği vakitte mülkünde olan ve bu ifadeden sonra mâlik olduğu köle ve cariyeler malının üçte birinden âzâd olurlar. Çünkü bunların âzâdını ölümüne talikle vasiyet etmiş olur. Memlûk: «mâlik olunan» lâfzı cariyenin karnındaki yavruya şâmil olmaz, çünkü yavru anasına tâbidir. «Benîm her mâlik olduğum erkek hürdür» dîyen kimsenin cariyesinin hamli âzâd olmaz. Erkek lâfzını zikretmese hamile olan cariye dahil olmakla tebean hamli de âzâd olur. Kezâ memlûk ve abid (köle) lâfızları mükâtebe ve ortak olan kölelere şâmil olmaz ve doğru olan kavile göre tedbîre kesîlmîş, rehin verilmîş, ticarete izîn verilmiş kölelere şâmildir. «Benim her mâlik olduğum hürdür» sözüyle erkek kölelere niyet etse veya müdebbere niyet etmese dîyaneten tasdik edilir, kazaen tasdik edilmez. Fakat «benim mâlik olduklarımın hepsi hürdürler» sözüyle erkeklere niyet edip, cariyelere niyet etmese te'kidle tahsis ihtimalini defettiği için diyaneten de tasdik edilmez.
FER'Î MESELELER: Bir kimse «kölemi âzad etmem» diye yemin ettikten sonra kölesini kitabete kesse yahut zirahm-i mahrem akrabasını satın alsa, yahut köle kendi nefsini satın alsa bu üç surette yemin eden yeminini bozmuş olur. Bir kimse kölesine «eğer seni satarsam hürsün» dedikten sonra onu fasid satışla satsa âzâd olur. Sahih satışla satsa âzâd olmaz. Bir kimse kölesine «sen falan şahsın hanesine girersen hürsün» dedikten sonra hane sahibi ile başka bir kişide köle eve girdi diye şahitlik yapsalar âzâd olur.
Kölesine «sen falan şahısla konuşursan hürsün» dedikten sonra kendisiyle konuşulan şahıs ile başka bir kişi kölenin konuştuğuna dair şahitlik yapsalar kabul edilmez. Çünkü buşehadet konuşan şahsın kendi nefsinin fiili üzerine şehadetidir, eğer o şahsın iki oğlu, köle babamızla konuştu diye şahitlik yapsalar her ne kadar babaları konuşmayı inkâr etse de şahitlikleri babalarının aleyhine olmakla kabul edilir. Kezâ babaları kölenin kendisiyle konuştuğunu dava ettiğinde oğulları şahitlik yapsalar İmamı Muhammed'e göre yine şahitlikleri kabul edilir. İmamı Ebû Yusuf bu şehadeti iptal etmiştir.
İZAH
«Mâlik olduklarının hepsi hürdür ilh...» Bu ifade köleye ve cariyeye şâmildir. Bir kimse başkasının kölesine "şu haneye girersem sen hürsün" dedikten sonra onu satın alıp o haneye girse âzâd olmaz. Çünkü âzad. sarahaten ve manen köleye mâlik olmaya izâfe edilmemiştir.
«Çünkü asıl mânâ "yevmeiz dahaltü" iih...» Yani burada yevm, devam etmeyen girme fiiline muzaf olmakla yevmden mutlak vakit murad edilmiştir.
«Binaenaleyh haneye girdiği vakitte mülkünde bulunan köle ve cari-yeye itibar edilir ilh...» Bu ifade yemin edenin, yemin ettiği vakit mülkünde bulunup haneye girinceye kadar mülkünde kalan cariye ye kölelere şâmil olduğu gibi yemin ettiği vakit mülkünde olmayan sonra satın alıp haneye girinceye kadar mülkünde kalan köle ve cariyelere de şâmildir.
«Çünkü yavru anasına tâbidir ilh...» Yani anasının karnında olan yavru anasına tâbi olmakla anasının âzâlarından bir uzuv gibidir. Bundan dolayı keffarete kifayet etmez, bu yavru için sadaka-i fıtır vâcib olmaz. Tek olarak satılması da caiz olmaz. Nehir.
«Mükatebe ve ortak olan kölelere şâmil olmaz ilh...» Çünkü mükateb mutlak olarak tam köle değildir. Zira o el itibari ile hürdür, yani efendisinden izinsiz tasarruf eder, köle böyle değildir. Fetih'de «benim her kölem hürdür» ifadesiyle mükatebde âzâd olur. kölelik onda tamdır, ümmi veled ancak niyetle âzâd olur» denilmiştir. Ortak olan köleler niyetle âzâd olur. Bahır.
«Yemin eden, yeminini bozmuş olur ilh...» Çünkü kitabete kesmek, kitabet bedelini taksitle vermeye ta'lik edilmiş âzâddır. Kitabet bedelini ödeyince âzâd olur. Zirahm-i mahrem akrabasını satın almakla âzâdın sebebine mübaşeret etmiştir. Köleyi kendi nefsine satmak da azâddır. T.
«Sahih satışla satsa âzâd olmaz ilh ..» Fasid satışla, sahih satış ara-sındaki fark ta'lik edilmiş âzâdın olması şarttan sonra olur, fasid satışla satıldıktan sonra mülk bakidir. Sahih olarak satıldıktan sonra ise satıcının mülkünden çıkmakla âzâd olmaz.
«Âzâd olur ilh...» Çünkü girme kölenin fiili olup hane sahibinin buna şahitlik yapmasıyla töhmet altında kalmayacağından şahitliği sahihtir. Fetih.
«İmam Muhammed'e göre yine şahitlikleri kabul edilir ilh...» Çünkü şahitlik edilen şeyde babalarının menfaati yoktur. İmamı Muhammed töhmet bulunmasında menfaati itibaretmiştir.
«İmam Ebû Yusuf bu şehadeti iptal etmiştir.» Yani Ebû Yusuf mücerret dava ve inkarı itibar etmiştir. Çünkü oğullarının şahitlikleriyle babalarının dava ettiği şeyde doğru olduğunu ortaya koymak vardır. Fetih. Vallahü a'lem. 

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...