16 Ekim 2012

KASEME (ALLAH'IMIN ADI İLE YEMİN ETMEKTİR).DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

KASEME (ALLAH'IMIN ADI İLE YEMİN ETMEKTİR).
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

M E T i N
Bir adam kendi evinde ölü olarak bulunsa; Ebu Hanife'ye göre diyeti varislerinin akilesi üzerinedir.
İmamayn'e ve İmam Züfer'e göre ise hiçbirşey gerekmez. Fetva İmameyn'in görüşüne göre verilir.
Molla Hüsrev de, Sadru'-Şeria'nın tercihine uyarak aynı şeyi söylemiş. Musannıf da onlara
uymuştur. İbnu Kemâl ise bunların hepsine muhalefet ederek şöyle demiştir: «İmameyn'in delilleri
şudur; bina yaralama esnasında onun elinde idi. Buna göre adam sanki kendi kendini öldürmüş
gibidir ve kanı heder olur. İmam'ın delili ise şudur: Kasâme ancak maktulün ortaya çıkması ile vacip
olur. Maktul ortaya çıktığı zaman da ev varislerindir. O zaman onun diyeti varislerin akilesi
üzerinedir. Akile, vârislere vacip olan diyeti onlardan hafifletmek için yüklenirler, denilemez.
Varisler için, varisler üzerine bir şey yüklemek de mümkün değildir. Zira burada diyetin varislerin
akilesi üzerine vacip olması, varisler için değil belki maktul içindir. Hatta alınan diyetten maktulün
borçları ödenir ve varsa vasiyetleri yerine getirilir. Daha sonra da geriye kalanda varisler ona halef
olur.
Bu mesele, bunak ile çocuğun meselelerinin benzeridir ki; çocuk babasını öldürse diyeti akilesi
üzerine gerekir ve o diyet çocuğa miras olur. Dikkatli ol!
Eğer maktul malum olan kimseler için vakfedilmiş olan bir yerde veya bir evde bulunsa onun


kasâme ve diyeti, mal kendilerine vakfedilen kimseler üzerinedir. Çünkü vakfedilen yeri yönetmek
onlara aittir. Şayet o yer veya ev bir mescit için vakfedilmişse bunun hükmü mescitte bulunan
cesedin hükmü gibidir. Zeylai, Dürer, Sirâciye ve diğerleri. Biz bunu daha önce beyan etmiştik.
Ben derimki ki: «Burada Musannıfın kendilerine vakfedilen kişileri malum diye kayıtlaması malum
olmayanların hükmün dışına çıkmaları içindir. Bu da şöyle olur. eğer bir mülk fakirlere ve
miskinlere vakfedilirse o zaman zahir olan diyetin hazineden verilmesidir. Zira o zaman o vakıf
müslümanların maslahatları için hazırlanan şeyler cümlesinden olur. Büyük camie benzer.
Musannıf bunu bir bahis olarak zikretmiştir.
Hiç kimsenin mülkü olmayan bir kırdaki askeri bir karargahta bir ceset bulunsa şayet küçük veya
yük bir çadırda bulunursa kasâme ve diyeti onda oturanlaradır. Çadırların dışında bulunursa
bakılır, eğer orada kabile kabile oturuyorlarsa, ceset hangi kabile içinde bulunursa kasâme ve diyet
o kabile üzerinedir. Şayet iki kabile arasında bulunursa onun hükmü daha önce geçtiği gibi iki köy
arasında bulunanınki gibidir.
Eğer oraya beraberce karışık bir şekilde yerleşseler o zaman kasâme ve diyet askerlerin hepsi
üzerinedir.
Şayet askerler düşmanla savaşmışlarsa ne kasâme ne de diyet gerekmez. Mülteka.
Askerin konakladığı yer birisinin mülkü ise o zaman kasâme ve diyet icmâ ile malikin üzerinedir.
Çünkü askerler orada geçici olarak oturmaktadırlar ve onlar kasame ve diyette malike ortak
olmazlar. Dürer.
Ancak Müttekâ'da Ebu Yusuf'un buna muhalefet ettiği söylenmiştir. Dikkatli ol!
Orada denilmiştir ki: «Yetimlere ait bir köyde bir maktul bulunsa o yetimler için kasâme yoktur.
Kasâme onların akîlesi üzerinedir. Çünkü çocuklar yemin etmeye ehil değildirler. Eğer o yetimler
arasında yetişkin bir kimse olursa kasâme ve diyet onadır. Çünkü o yemine ehildir. Velvâliciye.
FER'İ MESELELER:
Bir çocuğun veya bunağın evinde bir ceset bulunsa onun kasâme ve diyeti onların âkileleri
üzerinedir.
Eğer bir zimminin evinde bulunursa zimmi altı kere yemin eder ve malından diyetini verir.
Şayet zimmilerin kendi aralarında dayanışmaları varsa o zaman onun diyeti akilesi üzerinedir.
Birisi bir mahalleden geçerken ona bir ok veya taş isabet etse ve okun veya taşın nereden geldiği
bilinmese, kasâme ve diyeti o mahalle halkı üzerinedir. Sirâciye.
Haniye'de denilmektedir ki: Bir hayvan öldürülmüş olarak bulunsa onda hiçbir şey yoktur. Mükateb,
müdebber veya ümmü'l-veled öldürülmüş olarak bir mahallede bulunsa kasâme ve kıymeti üç sene
içerisinde o mahalle halkı tarafından ödenir.
Bir köle efendisinin evinde ölü olarak bulunsa kanı heder olur. Ancak borçlu ise o zaman
efendisinin alacaklılarına kıymeti kadarını peşinen ödemesi gerekir. Fakat köle mükateb olursa o
zaman efendisinin kıymeti miktarını vadeli olarak ödemesi gerekir.
Efendi, ticaretle izinli kölesinin evinde öldürülmüş olarak bulunsa, köle ister borçlu olsun isterse
olmasın diyeti efendinin akilesi üzerinedir.
Hür bir adam babasının evinde öldürülmüş olarak bulunsa veya bir cariye efendisinin yada bir
kadın kocasının evinde öldürülmüş olarak bulunsa kasâme ve diyet akile üzerinedir ve evlat
mirastan mahrum edilmez.
İ Z A H
«Bir adam evinde ölü olarak bulunsa ilh...» Bu hüküm hür hakkındadır. Eğer mükateb bir köle kendi
evinde öldürülmüş olarak bulunursa ittifak ile kanı hederdir. Çünkü onun öldürüldüğü ortaya çıktığı
anda o ev hükmen kendi mülküdür. Zira kitabeti karşılıyacak kadar malı olduğu halde ölürse kitabet
akdi fesih olmaz. O zaman, sanki o evde kendini öldürmüş gibi kabul edilir, ve kanı heder olur.
İnâye ve Gûrerû'l-Efkâr. Sonra, bu hükmün bu şekilde olması onu hırsızların öldürmediği bilindiği
takdirdedir. Zira Bedayi'in cenazeler bahsinin şehitlerin hükümleri babında denilmektedir
ki.Geceleyin şehirde bir odama hırsızlar inseler ve onu silahla veya başka birşeyle öldürseler, o
şehittir. Çünkü maktûl geriye mal olarak bir bedel bırakmamıştır.
Bahr'da da aynı bahiste şöyle denilmektedir. «Bununla bilinir ki, bir adamı hırsızlar evinde
öldürseler ve mevcut olmadıklarından dolayı onlardan hangisinin öldürdüğü de bilinmese o zaman


hiç kimse üzerine kasâme ve diyet gerekmez.» Zira kasâme ve diyet ancak katil bilinmediği zaman
vaciptir. Halbuki kaçtıklarından dolayı ispat edilemese bile burada onun katlinin hırsızlar olduğu
biliniyor. Bu iyi bilinsin zira halk bundan habersizdir.
Ben derim ki: Bu mevzu hırsızların bir adamı evinin haricinde öldürmelerini de kapsar. Düşün.
«Diyeti varislerinin âkitesi üzerinedir.» Bazı alimler tarafından da. öldürülen kişinin âkilesi ile
varislerin akilesi ayrı oldukları takdirde diyetin öldürülen kişinin akilesi üzerine olduğu
ylenmiştir. Ama Mebsut'tan naklen Kifâye'de belirtildiğine göre birinci görüş daha sahihtir.
İnâye'de denilmiştir ki: «İmam Muhammed Asıl adlı eserinde kasâmeyi zikretmemiştir. Ulemadan
bazısı kasâmenin vacip olmadığını bazısı da olduğunu söylemişlerdir. Musannıf yani Hidaye sahibi
ise ikinci görüşü benimsemiştir.»
«İmameyn'e ilh...» Bu da İmam'dan bir rivayettir. İtkânî.
«Sadru'ş-Şeria'nın tercihine uyarak ilh...» Zira Sadruş-Şeria şöyle demiştir: «Doğru olan İmameyn'in
görüşüdür, zira ev onun katli ortaya çıktığı zaman 'kendi elindeydi. Bu durumda sanki kendini
öldürmüş gibi kabul edilir ve kanı heder olur. Ev her ne kadar varislerin olsa bile âkile diyeti ancak
varislere hafiflik olması için yüklenir.»
Remli de şöyle der: «Hâvî el-Kudsî'de imameyn'in görüşünü alırız, demektedir.»
«İbnu Kemâl ise bunların hepsine muhatefet ederek ilh...» Zira İbnu Kemâl metninde imam'ın
görüşünü kesin bir dille ifade etmiştir. İbnu Kemâl Sadru'ş-Şeria'nın söylediklerinden hiç
bahsetmemiş aksine onun istinad ettiği şeyi «sadece düşerek öldüğü söylenemez» sözüyle
reddetmiştir. Aynı şekilde İmam'ın delilinin İmameyn'in delilini nakzedecek tarzda sonraya
bırakmak konusunda Hidaye ve şerhlerine uymuştur. Bununla birlikte imam'ın delili karşı vârid olan
itirazları da reddetmiştir. Nasıl reddetmesin ki? Zira bütün metinler İmam'ın görüşüne uygundur.
«Varislere bir şey yüklemek mümkün değildir» Yani aslına bakınca... Zira âkilenin ödemesi gereken
şeyler başlangıçta onlara icap ettirme yoluyla değil belki varislerin yüklerini yüklenme yoluyladır.
Çünkü asıl olan onun varislere yüklenmesidir. Nitekim bunu da «Ancak yüklenirler..» sözüyle ifade
etmiştir.
Bazı âlimler tarafından da daha başlangıçta akileye vacip olduğu söylenmiştir. Bu da sahih olan
görüşün hilâfınadır. Nitekim cinayetler bahsinin «iki fill» faslında bunu söylemiştik.
«Vacip olması varisler için değil ilh...» Bu söz, «denilemez» sözünün cevabıdır. Ve bu sözde.
Şârihin daha önce zikrettiği «Maktûl kendi için diyet vermediğine göre kuvvetli şüpheden dolayı
onun dışında birisi de onun yerine evleviyetle vermez denilebilir.» sözüne cevap vardır.
Denilir ki: Asıl olan diyetin maktulün kendisine yüklenmesi olunca onun yerine nasıl diyet verilir?
Demekki asla şüphe yoktur.
«Hatta alınan diyetten maktulün borçları ödenir» Yani ödenmesi vacip olan diyetten onun borcu
ödenir. İtkânî'de âkilenin, ister varis olsunlar ister olmasınlar daha genel bir ifade olduğunu
yleyerek cevap vermiştir. O zaman varislerin dışındaki akileye vacip olan âkileden olan varislere
de vaciptir. Böyle olmasının sebebi, bize göre kişinin akilesinin kendi divânından olmasıdır.
«Dikkatli ol» Yani Sadru'ş-Şeria ile diğerleri arasındaki muhalefet hususunda uyanık ol. Bu da
zahirdir.
«Kendilerine vakfedilen kimseler» Zahir olan şu ki: Onların diyetlerini de âkile yüklenir. Düşün.
«Bunun hükmü mescitte bulunan cesedin hükmü gibidir» O zaman bir mahalle mescidine ait
vakfında bulunanla büyük bir caminin vakfında bulunanın hükmü mescit ve camide bulunanın
hükmü gibidir. Bunların hükümleri de daha önce geçti. Remli
«Musannıf bunu bir bahis olarak zikretmiştir» Remli de bunu ikrar ederek demiştir ki: Kitapların
mefhumlarının bir hüccet olduğu takarrur etmiştir.
«Bir kırdaki askeri bir karargâhta bulunsa» Musannıfın bu ifadesi Hidaye'nin «kırda ikamet eden bîr
askeri karargâhta» sözünden daha güzeldir, çünkü karargâh zaten askerin konakladığı yere denir.
«Onda oturanlar üzerinedir» Çünkü evde olduğu gibi, çadırlar askerin elindedir. Zeylaî.
«Eğer çadırların dışında bulununla ilh...» Zeylaî'nin ibaresi şöyledir:
Eğer menkul çadırların dışında bulunursa bakılır, şayet askerler ayrı ayrı kabile kabile
konaklamışlarsa maktul hangi kabile içinde bulunursa kasâme ve diyet o kabile üzerinedir... Buna
göre «dışından» murad karargâhın dışı değil çadırların dışıdır. Zira onların dışarda veya içerde


olmasına bakılmaz.
O zaman şârih'in Minah ve Dürer'e uyarak «karargâhın dışında oturanlar» sözüne itiraz edilir.
Düşün.
«O kabile üzerinedir ilh...» Zira onlar muhtelif yerlerde kabile kabile konakladıkları için o yerler
şehirlerdeki mahalleler gibi olur. Zeylaî.
«Daha önce geçtiği gibi iki köy arasında bulunanınki gibidir» Yani daha yakın olanı üzerinedir. Eğer
yakınlıkta eşit iseler her ikisi üzerinedir. Zeylaî.
«Askerlerin hepsi üzerinedir» Yani çadırların dışında bulunan bir maktulün diyeti askerlerin hepsi
üzerinedir. Zeylaî.
«Ne kasâme ne de diyet vardır». Çünkü zâhir olan şudur ki; müslümanları temize çıkarmak için.
düşmanın öldürdüğü kabul edilir. Gecen mesele bunun hilafınadır. O da şudur: Müslümanlar
kabilecilik yaparak dövüşseler ve birisinin öldürülmesi ile de ayrılsalar... Çünkü bu meselede
müslümanları temize çıkarma yönü yoktur. O zaman maktulün hali müşkil kalır ki o zaman kasâme
ve diyeti dövüşün geçtiği yerin halkına icap ettiririz. Çünkü müşkil olan yerde nass katlin o yer
halkına izafe edilmesi yolunda vârid olmuştur. İhtimal olduğu zaman da vârid olan nassın hükmüyle
amel etmek daha evlâdır. Bunu İnaye ifade etmiştir.
«Şu kadar var ki Mültekâ'da ilh...» Bu söz Şârih'in «icmâ ile» sözü üzerine istidraktir. Hidaye'de de
Mültekâ'daki gibidir. Bu da İmam Ebû Yusuf'tan naklen daha önce geçen «mahalle ve binada
oturanlar da mülk sahiplerine diyette ortaktırlar» hükmüne uygundur. Dürer'dekine istinaden de
Ebû Yusufun bu mesele ile geçen meselenin ayrı olduklarını belirtmesi gerekir. Bu farkı do Zeylaî
zikretmiştir ki, askerin orada konaklaması, tekrar yola çıkmak içindir. Buna da itibar edilmez. Evde
konaklamak ise oraya yerleşmek içindir ki buna itibar edilir.
«Orada ilh...» Zamirin mercune bak. Zira ben bu meseleyi ne Dürer'de ne de Mültekâ'da gördüm.
«Kasâme onların âkilesi üzerinedir» Aynı şekilde diyet de onlaradır. Bu da açıktır. T.
«Onun üzerinedir» Yani kasâme ve diyet. T. Hindiye'den. Zahir olan şudur ki; diyeti onun yerine
âkilesi yüklenir. Hepsi mi onun üzerinedir yoksa müşterek evde olduğu gibi adam başına mı taksim
edilir? Bu mesele araştırılsın.
Sonra ben Kâfî'nin şerhinden naklen Gâyetûl'l-Beyan'da kasâmenin yetişkin olan üzerine olduğunu
ve yemin ehlinden olduğu için yeminin ona tekrar ettirileceğini, diyetin de her iki durumda onlara
en yakın olan kabile üzerine olduğunu gördüm. Bunun tamamı oradadır.
«Onda hiçbirşey yoktur» Yani ne ödenecek birşey ne de kasâme vardır. Zira kıyasın hilâfına nass
insanın öldürülmesi hususunda varid olmuştur ki bunun dışındakiler ona kıyas edilemez.
«Efendisinin evinde ilh...» Ama köle efendisinden başkasının mülkünde bulunsa o zaman kasâme
ve diyet mülk sahibine vacip olur. Şurunbilâliye.
öldürülmüş olarak bulunan kölenin kıymeti Şârihin de daha önce belirttiği gibi üç sene içinde alınır.
«Efendisinin alacaklılarına kıymeti mikdarını ilh...» Yani efendisi kendi malından öder. Çünkü
alacaklıların hakkı kölenin maliyetine müteallıktır. Onu sanki kendi helâk etmiş gibi kabul ederiz.
Velvaliciye.
«Efendisinin, kıymeti kadarını ilh...» Yani âkilesi üzerine değildir. Hâniye.
«Vadeli olarak ilh...» Yani üç sene içerisinde... Ve ondan kitabet bedeli ödenerek hürriyetine
hükmedilir, artan da vârislerine miras olur. Haniye.
«Efendinin âkilesi üzerinedir» Yani ev sahibinin âkilesi üzerinedir. Haniye'nin ibaresi şöyledir: O
zaman onda kasâme ve diyet âkile üzerinedir. Zâhir olan şudur ki, «Diyet âkile üzerinedir» sözü
yeni bir cümledir. Kasâme ise ev sahibi üzerinedir. Ancak âkilesinin orada bulunduğuna
hamledilirse o zaman kasâme hem ev sahibi hem de âkile üzerinedir. Velvâliciye'de şöyle
denilmektedir: Kişi babasının veya kardeşinin evinde öldürülmüş olarak bulunsa baba veya kardeş
her ne kadar varis olsalar bile diyet onların âkileleri üzerinedir. Allah en iyisini bilendir.


Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...