FASİT İCARE BABI
METİN
Fasit
akitler; aslında meşru, fakat vasfında gayri meşru olan akitlerdir. Batıl akitler ise, hem aslıyla
hem
de vasfıyla meşru olmayan akitlerdir.
Fasit
akitlerin hükmü. eğer akitte konuşulan ücret malum ise kullanmakla ecr-i mislin gerekli
olmasıdır.
İbni Kemal.
Batıl
icarenin hükmü ise, kullanmakla ücretin gerekli olmamasıdır. Hakaik.
Fâsit
icarede menfaatlere kabızla malik olunmaz. Fâsit alış verişlerde ise malı teslim almakla ona
malik
olunur. Kîracı, fasit kiralama ile kiraladığı malı kabzetse, onu bir başkasına kiraya veremez.
Eğer
verirse, gâsıb olmaz, ecr-i misli vermesi gerekir. Birinci kiracı ikinci kira sözleşmesini
bozabilir.
Bahır, Hülasa'ya
nisbetle.
Esbah'da
şöyle denilmiştir; «Bir malı fâsit icare ile kiralayan kişi aynı malı başka birine sahih bir
icare
ite kiralarsa, caizdir.» Bu hüküm ileride gelecektir.
Akdin
gereğine muhalif olan şartlarla icare akti fasit otur. O halde, bey'i ifsad eden -Bey bahsinde
geçen-
her şey icare aktini de ifsad eder. Kiraya verilen malın veya kira ücretinin veya sürenin yada
işin
bilinmemesi gibi. Aynı şekilde kiraya verdiği kölenin yemeğini, hayvanın yemini, binanın
tamirini,
vergileri ve diğer masraftan, -arazi
ise- öşür ve haracı, icarlanan malı sahibine teslim
masrafını
kiracıya şart koşmak icareyi fasit eder.
Eşbah.
-Taksimi
kabul etsin veya etmesin- aslında şüyu olan bir şeyi vermek de fasittir. Meselâ, oturduğu
evin
bir kısmını veya müşterek olan bir binanın kendi hissesine düşen kısmını ortağı olmayan
birisine
veya ortaklardan birisine kiraya vermesi bu kabildendir. Emfa-ut Vesail ve İmadiye,
otuzuncu
fasıl.
Musannıf
burada «aslında şüyu olan» tabiri
ile sonradan arız olan şüyûu hükmün
dışına çıkarmıştır.
O
halde akitten sonra arız olan şüyû. Zahirür Rivayeye göre kira sözleşmesini ifsad etmez. Mesela,
evvelâ binasının hepsini kiraya verse, sonra o binanın bir kısmında kira sözleşmesini feshetse veya
iki
kişi bir binayı bir adama kiraya
verseler ve bunlardan birisi ölse,
veya iki kişi bir binayı bir
kişiden
kiralamış olsa, kıra fasit olmaz.
Adamın
binayı kiraya verdikten sonra
binanın bir kısmında kira sözleşmesini feshetmesi, müşâın
kiralamasının sahih olmasının hîlesidir. Nitekim adı geçen kira işleminin vazına hükmedildiği
zaman
kiralama sahih .olur.
Ancak,
mûşa olan binada ortaklardan birisi hissesinin tamamını veya bir kısmını kendi ortağına
kiraya
verirse, caiz olur. Bu cevâz için herhangi bir kayıt yoktur. Fetva da bu görüşe göredir.
Zeylaî
ve
Bahır bunu Muğnî'ye nisbetle söylemişlerdir. Şu kadarı var ki Allâme Kasım Tashîh' inde
Muğnî'deki
kavli «Şazzdir, söyleyeni meçhuldür. Bu söze itimad edilemez.» diyerek
reddetmiştir.
Ben
derim ki: Bedayi'de şöyle denilmektedir: «Taksimi mümkün olan müşai icare verip teslim etse
caizdir.
Çünkü meni ortadan kalkmıştır. Ama eğer kadı bu icâreyi ibtal eder ve adam sonra
yeniden
taksim
ve teslim ederse, caiz olmaz.
Fasit
icareyi sahih icareden sonra zikretmesi gayet yerindedir. Dolayısıyla bunun sebebini
araştırmaya
ihtiyaç yoktur.
Minah.
«Akitlerden fasid olanlar ilh...» Musannıf «akitlen» kelimesini ibadet hükmün dışında tutmak için
koymuştur. Zira ibadetlerin fasidi ile batılı arasında bir fark yoktur. Akitler ise farklıdır.
«Vasfında
değil, aslında meşrû olan ilh...» Vasfındaki gayri meşruluk; âriz olan bir meçhullük veya
aktin
gerektirmediği bir şart koşmaktan ileri gelir. Eğer akit meydana gelen bu vasıftan hâlî olsa,
sahih
olur. T.
«Batıl
ilh...» Meselâ, adam bir şeyi ölü hayvan veya kan karşılığında kiralasa; kokulanmak için
esans,
veya diğer koyunların arkasından gideceği bir koyun, veya tohumluk için bir erkek hayvan,
veya heykel yapması için bir adam kiralasa, bunlanın hepsinde icare bâtıldır.
«Hem
de vasfıyla meşru olmayan ilh...»
Zira aslında batıl olduğundan vasfı da ona tabi
olur.
«Ecr-i
mislin vacib olmasıdır ilh...» Yâni o işte onun misli olan bir şahsın ücretinin verilmesi
lazımdır.
Bunda muteber olan icare aktinin zamanı yeri ve ücretin altın ve
gümüş cinsinden
olmasıdır.
Akitte konuşulan ücretin cinsi eğer
altın ve gümüşten değilse o zaman
akitte konuşulan
ücretin
cinsinden de olmaması
gerekir.
Eğer
halk arasında ecr-i misil farklı ise, orta bir ücret tesbit edilir. Alınan bu ücret. sebebi haram
bile
olsa, helâldir. Nitekim Munye'de de böyle denilmektedir.
Kuhistanî.
Minah'ta
nakledildiğine göre Şemsü'l-Eimme Hulvânî, «Fasit icarede ücret ecr-i misil olduğu
takdirde
temiz ve helâldir.» diyerek bu
meselede iki kavil zikretmiştir. Bunlardan birisi daha
sahihtir.
O halde sen, sahih bir nüshaya müracaat
et
Gurürü'l-Efkâr'da
Muhit'ten naklen şöyle
denilmektedir: «Fahişenin icare akti ile aldığı zina ücreti
İmam-ı
Azama göre helâldir. Zira fasit icarede ecr-i misil -her ne kadar kazancı haram ise de- temiz
ve
helâldir. İmameyne göre ise mutlaka
haramdır. Ama fahişenin icare akti yapmadan aldığı zina
ticareti
imamların ittifakıyla haramdır. Zira
onu haksız olarak olmaktadır.»
«Kullanmakla ilh...» Yani fasit icare ile icarladığı maldan gerçek manâda menfaatlenirse. Ama o
malı
kullanma imkânının olmasıyla ecr-i misil gerekmez. Nitekim bu yukarıda geçti, ileride de
gelecektir.
Ancak
İs'af'ın ibaresinin zahirine göre; vakıfta kullanma imkânı ile ecr-i misil verilmesi gerekir.
Nitekim
bu Kitabü'l-İcâre kitabı'nın başında da geçti.
«Konuşulan
ücret malum ise ilh...» İbn-i Kemalin Hidaye ve Kenze uyarak yaptığı gibi musannıf da
konuşulan
ücretten fazla olmaz» ifadesini ekleseydi o zaman bu söz sahih olurdu. Yani musannıf,
«ecr-i
misil akitte konuşulanı aşmamak şartıyla vacibtir» deseydi bu söz sahih olurdu. Bu durumda
şarihe
düşen; «Eğer akitte ücret konuşulmamışsa veya mâlûm değilse» kullanmak suretiyle ecr-i
misil
gerekir» demesiydi Çünkü musannıfın mutlak zikretmesine binâen ancak bu iki surette ecr-i
misil
meblağı ne olursa olsun gerekli olur. Ama fasit icarede konuşulan ücret malum ise, o zaman
ecr-i
misil akitte konuşulan ücretten fazla olamaz. Nitekim ileride gelecektir.
-Batıl
icârede- «Kullanmakla bile ücret gerekmez. ilh...» Bunun zahiri, kiraya verilmek için
hazırlanmış
bir bina bile olsa, batıl bir akitle icarlandığında ve kullanıldığında yine ücretin
gerekmediğini ifade eder. Çünkü kiraya verilmek için hazırlanmış bir mülkün icarında ancak akd
veya mülk te'viliyle kullanmadığı takdirde
gerekli olur. Nitekim bu mesele yukarıda geçmiştir. Şu
meselede ise batıl bir aktin tevili ile kullanılmıştır. Araştırılsın.
T.
Yine
Tahtavî'de: «Batıl akde asla
hüküm yoktur. Onun varlığı yokluğu gibidir. Bedâic'de de
böyledir.» denilmiştir. Düşün.
Vakıf
ve yetim malında, uygun olan -akd
batıl ise de- kullanmakla ecr-i mislin vacib olmasıdır. Zira
zikredilen
te'vil ile kullanmama şartı ancak kira için hazırlanan maldadır. Nitekim bu mesele gasb
bahsinde
gelecektir.
Bezzaziye'de
şöyle denilir: «Vakıfta. mülkiyet veya akit tevili ile oturmak ecr-i mislin lüzûmuna mani
değildir.»
Bazı alimlere göre ise yetimin evi de vakıf evi gibidir. Bezzâziye sahibi daha
sonra şöyle
der:
Eğer adam kira için hazırlanan bir dükkânda otursa, ve o dükkânın mülkü olduğunu iddia
etse,
malik,
oturan aleyhine delil bile getirmiş
olsa, yine ecr-i misil lazım değildir. «Kiracı kirayı fesihten
sonra
bir te'ville dükkânda otursa eğer
dükkân kira için hazırlanmamışsa muhtar kavle göre verdiği
ücretin
karşılığı kadar oturabilir. Muhtar olan kavle göre vakıfta da hüküm böyledir.» der.
Fakihler,
«Birisi bir bina satın alsa. oturduktan sonra da o binanın vakıf
veya bir yetimin malı
olduğu
ortaya çıksa, onların malını korumak için ecr-i misil vermesi lâzımdır.» demişlerdir. Nitekim
bu
mesele vakıf bahsinde de geçmişti. İtimad edilecek görüş de budur. Gasb bahsinde de
gelecektir.
«Fasit
icare fasit bey'in hilâfınadır
ilh...» Zira menfaatin kabzı tasavvur edilemez. Ancak biz, malın
kabzını
menfaatin kabzı yerine ikâme
edersek, o zaman tasavvur edilebilir. Bu da sadece
tamamlanma
zaruretinden dolayı sahih akitte
olabilir.
«Fasid
icarede kiracı malı kabzetse ilh...» Musannıfın bu sözü fasit icarede menfaate malik
olunamayacağı
hükmünün bir feri'dir. Yani fasit icare ile kiralanan malı kabzetse bile yine de onun
menfaatine
malik olamaz.
«Eğer
fasid icare ile kiralayan kişi bir başkasına kiraya verirse, kiracı gasıb olmaz, ecr-i misil
vermesi
gerekir ilh...» Yani, fasit icare ile icarladığı malı bir diğerine kiraya veren birinci kiracının
ecr-i
misil vermesi gerekir. Zira ikinci bir adama kiraya vermesi, o nesneyi kullanması sayılır.
Başkasının fiili ile de gasıb sayılmadığından ücretin vacib
olmaması bahis mevzuu
olamaz.
İkinci
kiracıya gelince, eğer bununla
birinci kiracı arasında bir ücret konuşulmuşsa, acaba
konuşmaya
itibar edilerek konuşulan ücretin
verilmesi mi. -ki zahir olan da ancak budur- yoksa akit
fasit
olduğundan ecr-i misil mi vermesi
gerekir? Burası araştırılmalıdır. T.
«Birinci
kiracı ilh...» Yani birinci kiracı kendisinin yaptığı ikinci kira sözleşmesini bozarak binayı
ondan
alabilir. Zira bir kimse fasit bir alış-verişle bir şey satsa, müşteri de bu malı kiraya verse,
satıcı
o kira sözleşmesini bozarak binayı ondan alabilir. Zira bir kimse fasit bir alış-veriş ile satın
alınan
malın bir başkasına satılması bunun aksinedir. Bu satış bozulmaz.
Zira
icare özürlerle feshedilir, satış ise feshedilemez. Muzmarat'ta da böyledir. Minah.
«Caizdir
ilh. » Nisab isimli eserde. «Ancak bu sahihtir.»
denilmiştir.
Siraciye'de
de şöyle denilmektedir: «Zahirüdden
el-Merginanî de böyle bir icarenin sıhhatine fetvâ
vermiştir.»
Tatarhaniye.
Musannıfın
oğlu. İmadiye ve Hülasa'dan bu fetvanın benzerini
nakletmiştir.
Remlî
de şöyle der: Çoğunluk, sizin de
gördüğünüz gibi yukarıda adı geçen icarenin caiz olduğu
görüşündedir.
Bundan ötürü de musannıf. ileride bu
görüşün mukabili olan -ki, caiz olmadığı
üzerinedir-
görüşü «kıyi» denildi kavli ile tabir
etmiştir.
Bezzâziye'de
şöyle denilmiştir: «Anılan icare sahih olan kavile göre caizdir. Bazı alimler tarafında
da,»
caiz değildir. Çünkü Adam, binasını
tamir edip içinde ücretsiz
oturması için birisine verse, o
da
binayı başka bir adama kiraya verse ve ikinci adamın oturması sebebiyle bina yıkılsa. kiracı
ittifaken
binaya zamin olur. Zira gasb
durumundadır.» denilmiştir.
Bu görüşe, «Bu akit kira değil,
iare
aktidir. Çünkü o adam onarmayı şart koşmamış, meşveret yoluyla zikretmiştir» şeklinde cevap
verilir.
«Alım-satım akdim ifsad eden her şey icareyi ilh...» Musannıfın bu kavli, takdir olunacak bir ifadenin
üzerine
yeni meseleler koymaktır. Yani icare, alım satım akdinin bir nevidir. Zira o menfaatlerin
satımıdır.
O halde alış verişi ifsad eden her şey icareyi de ifsad
eder.
«Veya
müddetin meşhul olması ilh...» Ancak, istisna edilen türlerde değil.
Bezzaziye'de
şöyle denilmiştir: Komisyoncunun dellâlin, hamamcının, arzuhalcinin icâresi vakit ve
iş
tayin edilmeyen her şeyde icare
müddet belli olmasada caizdir. Zira, halkın, bu saydıklarımıza
ihtiyacı vardır. Burada eğer ecr-i misil takdir edilirse ücret de helâldir.
Bezzâziye
sahibi bu konuda kendisinden birçok
mesele çıkartılabilecek bir asıl kaide
zikretmektedir. Bezzâziye'nin çeşitli meseleler ve günah olan bir şeyi yapmak üzere ücret bahsine
müracaat
ediniz.
«Kölenin
yemeği ve hayvanın yeminin şart koşulması gibi ilh...» Zahiriye adlı eserde şöyle denilir:
«Birisi
yemeğin veya yeminin kiracıya ait
olması şartıyla bir köle veya
hayvan kiralasa, el-Kitap
(Kudurî)
da belirtildiğine göre bu icare
akti caiz değildir. Fakih Ebülleys de. «Hayvan meselesinde
sonra
gelen fukahanın kavlini alırız. Yani
hayvanın ye-mi müstecire şart koşulamaz. Ama
zamanımızda
köleler adeten kiracının malından yerler.»
demektedir.
Hamevî
de, «Kiralanan kölenin yemeğini
akitte şarta bağlamak sahihtir.» demiş, Tahtâvî ise buna,
«Şartsız
olarak kiracının malından yemesiyle şartlı yemesinin arasında fark vardır,» diyerek itiraz
etmişlerdir.
«Ben
derim ki: Örfle sabit olan bir şey, şart kılınmış gibidir. Fakih Ebülleys'in sözü de buna işaret
etmektedir.
Fakih'in sözünün zâhiri; kiralanan hayvan meselesinde de hayvanın yeminin kiracıya ait
olması
örf haline gelirse bununda caiz olmasına delâlet eder.
Yemin
kiracıya ait olmasının çaresi
şudur: Kiralanan hayvanın ücretinde yem bedeli kadar bir
miktar
artırılır. Sonra da hayvan sahibi kiracıyı artırılan bu ücreti
hayvana sarfetmek üzere vekil
eder.
Eğer kiracı mal sahibinin kendisini tasdik etmeyeceğinden korkarsa bunun çaresi de şudur:
Yem
miktarı olan parayı sahibine peşin olarak verir, sonra hayvan sahibi bu parayı kiracıya verir ve
onu
hayvan için harcamasını emreder. Bu durumda da kiracı emîn olur. Bezzâziye. Özetle.
«Binanın
tamir edilmesi vergileri ve diğer
masrafları ödeme şartıyla ilh...» Bahır'da şöyle
denilmiştir: «Asla nisbetle Hülâsa'da, «Tamir etmek ve masraflarını vermek şartıyla bir evi kiralasa,
bu
icare fasittir. Zira aktin
muhtevasına muhalif olan bir şey
şart koşulmuştur.»
denilmektedir.
«Asla nisbet edilen bu ifadeden anlaşılıyor ki: zamanımızda vaki olan; kâşif ve temizleme
masraflarının kiracıya ait olması şartıyla bir vakıf arâzinin malûm bir ücretle icare verilmesi fasittir.
«Ben
derim ki: Zamanımızda Vakıf mallarının kiralanmasındaki uygulama da böyledir. Ancak bazen
senette
şart sarâhaten yazılır. Meselâ kâtip senede, «Arazinin tesviyesi. su kanallarının açılması»
gibi,
arazide yapılması gerekenler kiracıya ait olmak şartıyla icarladı.» der. Bazen da, kiralayan ile
kiracı,
kiralanan mal için gerekli olan şeylerin kiracıya ait olduğunda onlaştılar...» der. Doğrusu
bunların
hepsi kira sözleşmesini ifsad eder. Çünkü anmasalar bile bunlar, örfen sabittir. Maruf da
meşrut
gibidir. Teemmül
et.
«Öşür
ve harcı ilh...» Alimlerden bazısı tarafından buradaki haraçtan maksadın mukaseme haracı,
yani
araziden elde edilen mahsulden alınan belirli orandaki haraç olduğu söylenmiştir. Çünkü o
harç
meçhuldür. Elde edilecek ürüne bağlıdır.
Fakat
harac-ı muvazzafaya (tarladan alınan belirli miktardaki haraç) gelince bunu şart koşmak
caizdir.
(Zira muvazzaf harac arazinin
dönümüne göre devlet tarafından
alınır.) Şu kadar var ki,
fetva;
harcın hangi türü olursa olsun. şart
koşulmasının mutlaka caiz olmadığı şeklindedir. H.
Minah'tan.
Eşbah'ın
haşiyelerinde; fesadın, İmam Ebû Hanîfenin kavli olduğu zikredilmiştir. Zira ona göre harç
mal
sahibine aittir.
T.
Müftâbih
olan görüşün her türlü haracı şart
koşmanın akdi ifsad ettiği görüşü) illeti şudur:
Muvazzaf
harç da arazinin verdiği mahsule göre
azalabilir. O halde, muvazzaf harcda da
(mukassem
harc gibi) meçhuliyet
vardır.
«Aslında şüyu olan bir şeyi ilh...» Malın
şuyûan ortak olması İmam» Azama göre ister taksimi kabul
etsin,
ister etmesin icare aktini ifsad eder. Bu konuda fetva İmam-ı Azâmın kavli üzerinedir. Haniye.
«Oturduğu
evin bir kısmını kiraya vermek suretiyle ilh...» Böyle fasit
bir kira sözleşmesi akti ile
kiraya
verse, kıracının ecr-i misil vermesi gerekir. Sahih olan da budur. Fakat bazı alimler, «Zaten
bu
şekildeki bir akit asla akit sayılmaz. O halde hiçbir şekilde ücret gerekli değildir» derler.
Camiü'l-Fusuleyn.
«Müşterek
olan bir binanın kendi hissesine düşen kısmını ilh...» Bu meselede iki rivayet vardır.
Makbul
olanı, böyle bir icare aktinin caiz
olmamasıdır. Nuru'l-Ayn Haniye'den.
«Zahirür-Rivayye göre ilh...» Yani Ebû Hanife'ye göre, (akitten sonra
arız olan şüyu akti ifsad
etmez.)
Camiü'l-Fusuleyn'in
rivayetine göre ise, akitten sonra arız olan şüyu da akti ifsad eder.
«İki
kişi bir binayı bir adama kiraya
verseler ve bunlardan birisi ölse
ilh...» Yâni ister iki kişi bir
adama
kiraya versin, ister iki kişi bir adamdan kiralasın her iki surette de, akit ölenin hissesinde
fasit,
hayatta olanın hissesinde ise
bakîdir. Nitekim Cami'ül-Fusuleyn'de de böyle
denilmiştir.
Yine
Camiü'l-Fusuleyn'de şöyle
denilir: «Birisi tamamı kendisine ait olan binasını, iki kişiye kiraya
verse
ve verirken de kısaca «Binayı ikinize kiraya verdim» dese, bütün alimlerin ittifakı ile caizdir.
Ama
eğer, «Binayı yarısı birinize. yarısı da birinize olmak üzere icare verdim.» veya ((Üçte biri veya
dörtte
biri birinize, üçte ikisi veya
dörtte üçü birinize» şeklinde tefsil ederek kiraya verse, Ebû
Hanifeye göre yukarıda geçen iki ortaktan birisi kendi hisseni yabancı birine kiraya vermesi
meselesindeki ihtilaf üzere fasit olmaması gerekir. Yukarıda belirtildiği gibi üstün sayılan kavle
göre,
böyle bir akit caiz değildir. Bundan ötürü Hamidiye'de «iki kişinin bir değirmeni eşit olarak
kiralamaları hadisesinde, «eşit olarak» tabiri tafsil sayılarak bu kiralamanın fasid olduğuna fetva
verilmiştir.
«Hilesidir
ilh...» Hakimin tümü kiraya verilen binanın bir kısmında kira sözleşmesinin feshine
hükmetmesi
de mal sahibinin feshi gibidir.
Tahtâvi,
Hindiye'den naklen şöyle der: Meseleyihakime götürme mümkün olmazsa tarafların
kendioralarında seçtiklerihakem de Kadı gibidir.»
«Her
halükârla ilh...» Yani ortaklardan birisi, kendi hisseni ister ortağına kiraya versin, ister bir
başkasına, ister taksimi kabal etsin, ister etmesin caizdir. H.
Şu
kadarı var ki, böyle bir akit ancak
ortağın kendi hisseni beyan etmesi
şartıyla caizdir. Ama beyan
etmezse,
sahih kavle göre caiz değildir. Zeylâî.
«Bu
kavle itimad edilemez der
ilh...» Kasım bin Kutluboğa'nın
aksine, Haniye'de «Fetva İmamın
kavli
üzerinedir» denilerek bu kavil
alınmıştır. Metin ve şerh
sahipleri de bunu katiyetle ifade
etmişlerdir.
O halde mezhebin görüşü odur. Bunu musannıf da ifade etmiştir. Bugün de bu kavil
üzerine
amel edilir.
«Bedâic'de ilh...» Şarihin bu sözü, İmamın görüşünden tahriçtir. T. (Bedaic'deki Taksimi mümkün
olan
müşaı taksim ederek icare verse ve teslim etse, caizdir.» sözü İmamın, müftabih olan kavli
üzerine
istihrac
edilmiştir.)
«Kiraya
verse ve teslim etse, caizdir ilh...» Bu kavlin zahirine göre malı akit meclisinden sonra
teslim
etse, yine caizdir. Buna sonra gelen ifade delâlet etmektedir. Zira peşin de hüküme itibar
edilmiştir.
T.
«Caiz
değildir ilh...» Doğrusu teati
yoluyla icarenin caiz olmasıdır. Çünkü birinci fesihten sonra
teatiye mani yoktur.
Rahmetî.
METİN
Bina
birisinin, arsa da başka birisinin olursa, bu binanın kiraya verilmesinin caiz olduğuna fetva
verilmiştir.
Camiü'l-Fusuleyn. Yirmibirinci faslın ortasından naklen.
İcare
akti; konuşulan ücretin hepsinin veya bir kısmının meçhul olmasıyla da fasit olur. Meselâ.
ücretin.
belirsiz bir kumaş veya bir hayvan olması yada kiracının evi tamir etmesi şartıyla yüz
dirhem
alması akdi ifsâd eder. Zira evi tamir de ücretten sayıldığından ücret
yine meçhul
olmaktadır.
Bundan dolayı da icare akti fasit
olur.
İcare
akdi, ücretin hiç konuşulmaması veya domuz ve şarap gibi -dinen mal sayılmayan- bir şey
olması
hallerinde de yine
fasittir.
Son
iki sebeble, yani akitte konuşulan
ücretin meçhul olması veya hiç
konuşulmaması sebebiyle
fasid
olan icare aktinde kiracı kiraladığından gerçek anlamda faydalanmışsa konuşulan ücretten
aşağı
olmamak üzere neye ulaşırsa ulaşsın, orta haldeki ecr-i misli vermesi gerekir. Çünkü akitte
konuşulan
ücrete raci bir şey yoktur. Ancak yukarıda da söylendiği gibi ecr-i
misil, ecr-i
müsemmadan
aşağı kalmaz.
Yok
eğer akit, konuşulan ücretin meçhul oluşu veya hiç konuşulma-ması sebebiyle değil de ifsad
edici
şartlarla veya ücret bilinmekle birlikte malın şüyûan ortak oluşu sebebiyle
fasit olursa, o
zaman
ecr-i misil, akitte konuşulandan fazla olamaz. Çünkü taraflar konuşulan ücrete razı
olmuşlardır.
Akitte konuşulan ücret, fasit olduğu için ecr-i misil ondan noksan
olur.
Zeylâî, içinde oturmaması şart koşulmak suretiyle fasit olan ev kiralama meselesini bundan istisnâ
etmiş
ve «Eğer bu şekilde kiraladığı evde oturursa, ne kadar olursa olsun ecr-i misil gerekir.»
demiştir.
Bahır'da
Zeylâî'nin istisna ettiği bu meselenin hükmü, «Eğer akitte konuşulan ücret meçhul ise o
zaman
ecr-i misil verir.» şeklinde yorumlanmıştır. Bu meseleyi Kâdîhan
da Cami'in şerhinde akitte
konuşulan
ücretin meçhuliyetine irca
ettirmiştir. Sen anla. Yani
Bahır'daki yorumla Kâdîhân'ın
ifadeleri
aynıdır.
Buna
göre her halükârda yukarıda geçen meselede istisna yoktur. Dikkatli
ol.
Ben
derim ki: Kiraya verilen mal vakıf ise onun istisna edilmesi gerekir. Çünkü vakıfta gerekli olan
neye ulaşırsa ulaşsın ecr-i misildir. Teemmül et.
Bir
kimse evini meçhul bir köle karşılığında kiraya verse, kiracı meçhul köleyî vermediği halde evde
bir
müddet otursa, oturduğu müddet için miktarı ne olursa olsun ecr-i misil vermesi gerekir. Geri
kalan
süredeki kira akdi feshedilir.
Dükkânını
aylığı şu kadara kiraya vermiş olsa, bu icare yalnız birinci ayda sahih, diğer aylarda ise
fasittir.
Çünkü geriye kalan kısımda süre
belli değildir.
Bunda
asıl kaide şudur: «Küll (her)» kelimesi (aylar gibi) sonu bilinmeyen bir
kelimenin başına
gelirse
o zaman en azı taayyün eder. O halde böyle bir kaç aylığına aylığı şu kadara denilerek
verilen
icarelerde ilk ay dolduğunda
taraflardan isteyen diğer tarafın hazır olması şartıyla icare
aktini
feshedebilir. Çünkü sahih akit sona ermiştir. Ayrıca ilk gününde oturduğu her ayda da örfen
icare
yenilenmiş olur. Fetva buna göre verilmektedir. kiralayan, o ay bitene kadar bir özür
olmadıkça
çıkartamaz. Aynı şekilde iki aylığını veya daha fazlasının ücretini peşin verse, zaman
konuşulmuş
gibi olduğundan kiralayan kiracıyı
çıkaramaz. Zeylaî.
Ayların
hepsini anarsa, mesela aylığı şu karada on iki ay diyerek kiralarsa o zaman bu sürenin
tamamında
sahih olur. Çünkü mâni ortadan kalkmıştır.
Adamın
binasını, her ayın ücretini anmadan
seneliği şu kadara, diyerek kiraya vermesi sahihtir. O
zaman,
senelik kira ücreti eşit olarak aylara taksim edilir. İcare müddetinin başlangıcı. belirtilmişse
akit
o zaman başlar. Belirtilmemişse akdin konuşulduğu vakit akit vaktidir.
Eğer akit ay hilâl
şeklinde
görüldüğü zaman yapılmış ise -ayın
hilâllenmesinden maksat, ayın
birinci günüdür- o
zaman
aylar kamerî aya göre hesaplanır.
Yok eğer akit zamanı ayın
hilâllendiği zaman değilse, o
zaman
aylar gün hesabıyla otuz gün olarak hesaplanır.
İmameyn
ise. «Birinci ay, günlerle tamamlanır, diğer aylar da ise yine kameri aya
itibar edilir»
demişlerdir.
Adam
malûm bir ücret ve yemeği de kendisine ait olmak üzere bir köle kiralasa, caiz değildir.
Çünkü
ücretin bir kısmı meçhuldür.
Nitekim bu konu yukarıda
geçti.
Hamamı
kiralamak caizdir. Zira Rasûlullâh (s.a.v.) Cuhfe'deki hamamda yıkanmıştır. Örfen de
hamama
girilip yıkanılması caizdir. Çünkü Rasûlullâh (s.a.v.) «Müslümanların güzel gördüğü şey
Allah
katında da güzeldir»
buyurmuştur.
Ben
derim ki: Yukarıdaki hadis, İbni Hacer'in de zikrettiği gibi İbni Mes'ud'dan mevkufen rivayet
edilmiştir.
Hem
erkekler hem de kadınların yıkanması için hamam yapmak caizdir. Sahih olan budur. Çünkü
hamama
ihtiyaç vardır. Hatta kadınların ihtiyacı erkeklerden daha çoktur. Çünkü onların yıkanma
sebebleri
erkeklerden daha fazladır. Hazreti Osman'ın hamamı mekruh görmesi orada avret
yerlerinin
açılmasına hamledilir. Zeylaî.
Eşbah'ın
Ahkâmat' bahsinde şöyle denilir: «Bir kavle göre kadının hamama girmesi mekruhtur.
Alimlerin
bazısı da «Ancak hasta veya lohusa olursa hamama girmesi mekruh değildir.» demiştir.
Mutemet
kavle göre mutlak surette kadının
hamama girmesinde kerahet yoktur.»
Ben
derim ki: Zamanımızda hamama girmenin mekruh olduğunda şüphe yoktur. Çünkü,
avretlerin
açılması muhakkaktır. Bu mesele, nafakat bahsinde de geçmiştir.
Ücretle
kan aldırmak da caızdir. Zira Rasûlullâh (s.a.v.) kan aldırmış, kan atana da ücretim
vermiştir.
Rasûlullâh'ın kan almadan dolayı alınan ücreti yasaklayan hadisi de mensuhtur.
Muayyen bir ücretle süt annesi kiralamak da caizdir. Çünkü halk bunu adet edınmiştir. Ama
hayvanları, sütü için kiralamak caiz değildir. Çünkü halk arasında böyle bir örf yoktur. Ücretle
kiralanan
süt anneye fazla olarak orta hallı yemek ve elbise vermek de
caizdir. Bu İmam-ı Azama
göredir.
Çünkü çocuklara şefkat olarak süt anneye fazla mal vermek ikram da bulunmak adettir. Süt
annenin
kocası süt anneliği yapan karısıyla
cinsi münasebet hakkına sahiptir. İmam Malik'e göre
ise
caiz değildir. Fakat koca süt anneyi kiralayan adamın evinde
onunla birlik olamaz. Çünkü ev
onun
mülküdür. Ancak sahibinin izniyle bir kimsenin mülküne de girebilir.
Süt
anne olarak kiralanan kadının kocası, eğer nikâhı zahir ise, yani ikrarsız herkesçe biliniyorsa o
kira
aktini feshedebilir. Esah olan kavle göre ister o kiralama kocaya bir leke getirsin, ister
getirmesin,
fesh hakkına sahiptir. Eğer nikâhlan zahir değilse, yani onların nikâhları karı kocanın
ikrarı
ile biliniyorsa, o zaman koca kiralama aktini feshedemez. Çünkü karı kocanın sözü kiracı için
makbul
değildir.
Müstecir,
kadının gebe kalması, hastalığı, açıkça fuhuş yapması ve bunlara benzer
özürlerden
ötürü
icare aktini feshedebilir. Ama küfrü sebebiyle icare aktini feshedemez. Çünkü kadının küfrü.
çocuğa
zarar vermez.
Çocuk
veya süt annesi ölürse, icare akti biter. Ama babası ölürse bitmez.
Çocuğun
ve elbiselerinin yıkanması. yemeğinin hazırlanması, temizlik ve bakımı örfen süt anneye
aittir.
örf, nassın olmadığı yerde
muteberdir. Bunları yaptığı için de süt anneye ayrı bir ücret vermek
gerekmez.
İmam Muhammed'in bahsettiği yağlamak ve koku sürmek Kûfe ehlinin adetidir.
Eğer
çocuğun malı yoksa süt annenin ücreti, babasına aittir. Ama eğer çocuğun malı varsa,
çocuğun
malından verilir. Çünkü süt ücreti
nafaka gibidir.
Süt
anne çocuğu emzireceği yerde inek
veya koyun sütü yada yemekle beslese, sürenin bitiminde
ücret
alamaz. Zira akde konu olan kadının emzirmesi ve terbiyesidir. Süt veya başka gıda vermek
değildir.
İnaye.
Yukarıdaki
meselenin aksine kadın çocuğu, emzirmesi için hizmetçisine verse veya ücretle başka
bir
kadın kiralasa, o zaman ücret hakeder. Ama babası bizzat icarlanan kadının emzirmesini şart
koşmuşsa
başkasına emzirtmesi halinde esah olan kavle göre ücret alamaz. Şürunbulaliye,
Zahire'den.
Süt
anne, müstecirin haberi olmadan ikinci bir çocuk daha alarak ikisini birlikte emzirse, günahkâr
olmakla
birlikte ücretini her iki taraftan da tam olarak alır. Çünkü kadın hem özel işçiye hem de
ortak
çalıştırılan işçiye
benzemektedir. Bunun tamamı
İnaye'dedir.