10 Ekim 2012

İCARE KİTABI...SEKİZİNCİ BÖLÜM


FASİT İCARE BABI

METİN
Fasit akitler; aslında meşru, fakat vasfında gayri meşru olan akitlerdir. Batıl akitler ise, hem asyla
hem de vasfıyla meşru olmayan akitlerdir.
Fasit akitlerin hükmü. eğer akitte konuşulan ücret malum ise kullanmakla ecr-i mislin gerekli
olmasıdır. İbni Kemal.
Batıl icarenin hükmü ise, kullanmakla ücretin gerekli olmamasıdır. Hakaik.
Fâsit icarede menfaatlere kabızla malik olunmaz. Fâsit alış verişlerde ise malı teslim almakla ona
malik olunur. Kîracı, fasit kiralama ile kiraladığı malı kabzetse, onu bir başkasına kiraya veremez.
Eğer verirse, gâsıb olmaz, ecr-i misli vermesi gerekir. Birinci kiracı ikinci kira sözleşmesini
bozabilir. Bahır, Hülasa'ya nisbetle.
Esbah'da şöyle denilmiştir; «Bir malı fâsit icare ile kiralayan kişi aynı malı başka birine sahih bir
icare ite kiralarsa, caizdir.» Bu hüküm ileride gelecektir.
Akdin gereğine muhalif olan şartlarla icare akti fasit otur. O halde, bey'i ifsad eden -Bey bahsinde
geçen- her şey icare aktini de ifsad eder. Kiraya verilen malın veya kira ücretinin veya sürenin yada
işin bilinmemesi gibi. Aynı şekilde kiraya verdiği kölenin yemeğini, hayvanın yemini, binanın
tamirini, vergileri ve diğer masraftan, -arazi ise- öşür ve haracı, icarlanan malı sahibine teslim
masrafını kiracıya şart koşmak icareyi fasit eder. Eşbah.
-Taksimi kabul etsin veya etmesin- aslında şüyu olan bir şeyi vermek de fasittir. Meselâ, oturduğu
evin bir kısmını veya müşterek olan bir binanın kendi hissesine düşen kısmını ortağı olmayan
birisine veya ortaklardan birisine kiraya vermesi bu kabildendir. Emfa-ut Vesail ve İmadiye,
otuzuncu fasıl.
Musannıf burada «aslında şüyu olan» tabiri ile sonradan arız olan şüyûu hükmün dışına çıkarmıştır.
O halde akitten sonra arız olan şüyû. Zahirür Rivayeye göre kira sözleşmesini ifsad etmez. Mesela,
evvelâ binasının hepsini kiraya verse, sonra o binanın bir kısmında kira sözleşmesini feshetse veya
iki kişi bir binayı bir adama kiraya verseler ve bunlardan birisi ölse, veya iki kişi bir binayı bir
kişiden kiralamış olsa, kıra fasit olmaz.
Adamın binayı kiraya verdikten sonra binanın bir kısmında kira sözleşmesini feshetmesi, müşâın
kiralamasının sahih olmasının hîlesidir. Nitekim adı geçen kira işleminin vazına hükmedildiği
zaman kiralama sahih .olur.
Ancak, mûşa olan binada ortaklardan birisi hissesinin tamamını veya bir kısmını kendi ortağına
kiraya verirse, caiz olur. Bu cevâz için herhangi bir kayıt yoktur. Fetva da bu görüşe göredir. Zeylaî
ve Bahır bunu Muğnî'ye nisbetle söylemişlerdir. Şu kadarı var ki Allâme Kasım Tashîh' inde
Muğnî'deki kavli «Şazzdir, söyleyeni meçhuldür. Bu söze itimad edilemez.» diyerek reddetmiştir.
Ben derim ki: Bedayi'de şöyle denilmektedir: «Taksimi mümkün olan müşai icare verip teslim etse
caizdir. Çünkü meni ortadan kalkmıştır. Ama eğer kadı bu icâreyi ibtal eder ve adam sonra yeniden
taksim ve teslim ederse, caiz olmaz.
Fasit icareyi sahih icareden sonra zikretmesi gayet yerindedir. Dolayısıyla bunun sebebini
araştırmaya ihtiyaç yoktur. Minah.
«Akitlerden fasid olanlar ilh...» Musannıf «akitlen» kelimesini ibadet hükmün dışında tutmak için
koymuştur. Zira ibadetlerin fasidi ile batılı arasında bir fark yoktur. Akitler ise farklıdır.
«Vasfında değil, aslında meşrû olan ilh...» Vasfındaki gayri meşruluk; âriz olan bir meçhullük veya
aktin gerektirmediği bir şart koşmaktan ileri gelir. Eğer akit meydana gelen bu vasıftan hâlî olsa,
sahih olur. T.
«Batıl ilh...» Meselâ, adam bir şeyi ölü hayvan veya kan karşılığında kiralasa; kokulanmak için
esans, veya diğer koyunların arkasından gideceği bir koyun, veya tohumluk için bir erkek hayvan,
veya heykel yapması için bir adam kiralasa, bunlanın hepsinde icare bâtıldır.
«Hem de vasfıyla meşru olmayan ilh...» Zira aslında batıl olduğundan vasfı da ona tabi olur.
«Ecr-i mislin vacib olmasıdır ilh...» Yâni o işte onun misli olan bir şahsın ücretinin verilmesi
lazımdır. Bunda muteber olan icare aktinin zamanı yeri ve ücretin altın ve gümüş cinsinden
olmasıdır. Akitte konuşulan ücretin cinsi eğer altın ve gümüşten değilse o zaman akitte konuşulan
ücretin cinsinden de olmaması gerekir.


Eğer halk arasında ecr-i misil farklı ise, orta bir ücret tesbit edilir. Alınan bu ücret. sebebi haram
bile olsa, helâldir. Nitekim Munye'de de böyle denilmektedir. Kuhistanî.
Minah'ta nakledildiğine göre Şemsü'l-Eimme Hulvânî, «Fasit icarede ücret ecr-i misil olduğu
takdirde temiz ve helâldir.» diyerek bu meselede iki kavil zikretmiştir. Bunlardan birisi daha
sahihtir. O halde sen, sahih bir nüshaya müracaat et
Gurürü'l-Efkâr'da Muhit'ten naklen şöyle denilmektedir: «Fahişenin icare akti ile aldığı zina ücreti
İmam-ı Azama göre helâldir. Zira fasit icarede ecr-i misil -her ne kadar kazancı haram ise de- temiz
ve helâldir. İmameyne göre ise mutlaka haramdır. Ama fahişenin icare akti yapmadan aldığı zina
ticareti imamların ittifakıyla haramdır. Zira onu haksız olarak olmaktadır.»
«Kullanmakla ilh...» Yani fasit icare ile icarladığı maldan gerçek manâda menfaatlenirse. Ama o
malı kullanma imkânının olmasıyla ecr-i misil gerekmez. Nitekim bu yukarıda geçti, ileride de
gelecektir.
Ancak İs'af'ın ibaresinin zahirine göre; vakıfta kullanma imkânı ile ecr-i misil verilmesi gerekir.
Nitekim bu Kitabü'l-İcâre kitabı'nın başında da geçti.
«Konuşulan ücret malum ise ilh...» İbn-i Kemalin Hidaye ve Kenze uyarak yaptığı gibi musannıf da
konuşulan ücretten fazla olmaz» ifadesini ekleseydi o zaman bu söz sahih olurdu. Yani musannıf,
«ecr-i misil akitte konuşulanı aşmamak şartıyla vacibtir» deseydi bu söz sahih olurdu. Bu durumda
şarihe düşen; «Eğer akitte ücret konuşulmamışsa veya mâlûm değilse» kullanmak suretiyle ecr-i
misil gerekir» demesiydi Çünkü musannıfın mutlak zikretmesine binâen ancak bu iki surette ecr-i
misil meblağı ne olursa olsun gerekli olur. Ama fasit icarede konuşulan ücret malum ise, o zaman
ecr-i misil akitte konuşulan ücretten fazla olamaz. Nitekim ileride gelecektir.
-Batıl icârede- «Kullanmakla bile ücret gerekmez. ilh...» Bunun zahiri, kiraya verilmek için
hazırlanmış bir bina bile olsa, batıl bir akitle icarlandığında ve kullanıldığında yine ücretin
gerekmediğini ifade eder. Çünkü kiraya verilmek için hazırlanmış bir mülkün icarında ancak akd
veya mülk te'viliyle kullanmadığı takdirde gerekli olur. Nitekim bu mesele yukarıda geçmiştir. Şu
meselede ise batıl bir aktin tevili ile kullanılmıştır. Araştırılsın. T.
Yine Tahtavî'de: «Batıl akde asla hüküm yoktur. Onun varlığı yokluğu gibidir. Bedâic'de de
yledir.» denilmiştir. Düşün.
Vakıf ve yetim malında, uygun olan -akd batıl ise de- kullanmakla ecr-i mislin vacib olmasıdır. Zira
zikredilen te'vil ile kullanmama şartı ancak kira için hazırlanan maldadır. Nitekim bu mesele gasb
bahsinde gelecektir.
Bezzaziye'de şöyle denilir: «Vakıfta. mülkiyet veya akit tevili ile oturmak ecr-i mislin lüzûmuna mani
değildir.» Bazı alimlere göre ise yetimin evi de vakıf evi gibidir. Bezzâziye sahibi daha sonra şöyle
der: Eğer adam kira için hazırlanan bir dükkânda otursa, ve o dükkânın mülkü olduğunu iddia etse,
malik, oturan aleyhine delil bile getirmiş olsa, yine ecr-i misil lazım değildir. «Kiracı kirayı fesihten
sonra bir te'ville dükkânda otursa eğer dükkân kira için hazırlanmamışsa muhtar kavle göre verdiği
ücretin karşılığı kadar oturabilir. Muhtar olan kavle göre vakıfta da hüküm böyledir.» der.
Fakihler, «Birisi bir bina satın alsa. oturduktan sonra da o binanın vakıf veya bir yetimin malı
olduğu ortaya çıksa, onların malını korumak için ecr-i misil vermesi lâzımdır.» demişlerdir. Nitekim
bu mesele vakıf bahsinde de geçmişti. İtimad edilecek görüş de budur. Gasb bahsinde de
gelecektir.
«Fasit icare fasit bey'in hilâfınadır ilh...» Zira menfaatin kabzı tasavvur edilemez. Ancak biz, malın
kabzını menfaatin kabzı yerine ikâme edersek, o zaman tasavvur edilebilir. Bu da sadece
tamamlanma zaruretinden dolayı sahih akitte olabilir.
«Fasid icarede kiracı malı kabzetse ilh...» Musannıfın bu sözü fasit icarede menfaate malik
olunamayacağı hükmünün bir feri'dir. Yani fasit icare ile kiralanan malı kabzetse bile yine de onun
menfaatine malik olamaz.
«Eğer fasid icare ile kiralayan kişi bir başkasına kiraya verirse, kiracı gasıb olmaz, ecr-i misil
vermesi gerekir ilh...» Yani, fasit icare ile icarladığı malı bir diğerine kiraya veren birinci kiracının
ecr-i misil vermesi gerekir. Zira ikinci bir adama kiraya vermesi, o nesneyi kullanması sayılır.
Başkasının fiili ile de gasıb sayılmadığından ücretin vacib olmaması bahis mevzuu olamaz.
İkinci kiracıya gelince, eğer bununla birinci kiracı arasında bir ücret konuşulmuşsa, acaba
konuşmaya itibar edilerek konuşulan ücretin verilmesi mi. -ki zahir olan da ancak budur- yoksa akit
fasit olduğundan ecr-i misil mi vermesi gerekir? Burası araştırılmalıdır. T.


«Birinci kiracı ilh...» Yani birinci kiracı kendisinin yaptığı ikinci kira sözleşmesini bozarak binayı
ondan alabilir. Zira bir kimse fasit bir alış-verişle bir şey satsa, müşteri de bu malı kiraya verse,
satıcı o kira sözleşmesini bozarak binayı ondan alabilir. Zira bir kimse fasit bir alış-veriş ile satın
alınan malın bir başkasına satılması bunun aksinedir. Bu satış bozulmaz.
Zira icare özürlerle feshedilir, satış ise feshedilemez. Muzmarat'ta da böyledir. Minah.
«Caizdir ilh. » Nisab isimli eserde. «Ancak bu sahihtir.» denilmiştir.
Siraciye'de de şöyle denilmektedir: «Zahirüdden el-Merginanî deyle bir icarenin sıhhatine fetvâ
vermiştir.» Tatarhaniye.
Musannıfın oğlu. İmadiye ve Hülasa'dan bu fetvanın benzerini nakletmiştir.
Remlî de şöyle der: Çoğunluk, sizin de gördüğünüz gibi yukarıda adı geçen icarenin caiz olduğu
görüşündedir. Bundan ötürü de musannıf. ileride bu görüşün mukabili olan -ki, caiz olmadığı
üzerinedir- görüşü «kıyi» denildi kavli ile tabir etmiştir.
Bezzâziye'de şöyle denilmiştir: «Anılan icare sahih olan kavile göre caizdir. Bazı alimler tarafında
da,» caiz değildir. Çünkü Adam, binasını tamir edip içinde ücretsiz oturması için birisine verse, o
da binayı başka bir adama kiraya verse ve ikinci adamın oturması sebebiyle bina yıkılsa. kiracı
ittifaken binaya zamin olur. Zira gasb durumundadır.» denilmiştir. Bu görüşe, «Bu akit kira değil,
iare aktidir. Çünkü o adam onarmayı şart koşmamış, meşveret yoluyla zikretmiştir» şeklinde cevap
verilir.
«Alım-satım akdim ifsad eden her şey icareyi ilh...» Musannıfın bu kavli, takdir olunacak bir ifadenin
üzerine yeni meseleler koymaktır. Yani icare, alım satım akdinin bir nevidir. Zira o menfaatlerin
satımıdır. O halde alış verişi ifsad eden her şey icareyi de ifsad eder.
«Veya müddetin meşhul olması ilh...» Ancak, istisna edilen türlerde değil.
Bezzaziye'de şöyle denilmiştir: Komisyoncunun dellâlin, hamamcının, arzuhalcinin icâresi vakit ve
iş tayin edilmeyen her şeyde icare müddet belli olmasada caizdir. Zira, halkın, bu saydıklarımıza
ihtiyacı vardır. Burada eğer ecr-i misil takdir edilirse ücret de helâldir.
Bezzâziye sahibi bu konuda kendisinden birçok mesele çıkartılabilecek bir asıl kaide
zikretmektedir. Bezzâziye'nin çeşitli meseleler ve günah olan bir şeyi yapmak üzere ücret bahsine
müracaat ediniz.
«Kölenin yemeği ve hayvanın yeminin şart koşulması gibi ilh...» Zahiriye adlı eserde şöyle denilir:
«Birisi yemeğin veya yeminin kiracıya ait olması şartıyla bir köle veya hayvan kiralasa, el-Kitap
(Kudurî) da belirtildiğine göre bu icare akti caiz değildir. Fakih Ebülleys de. «Hayvan meselesinde
sonra gelen fukahanın kavlini alırız. Yani hayvanın ye-mi müstecire şart koşulamaz. Ama
zamanımızda köleler adeten kiracının malından yerler.» demektedir.
Hamevî de, «Kiralanan kölenin yemeğini akitte şarta bağlamak sahihtir.» demiş, Tahtâvî ise buna,
«Şartsız olarak kiracının malından yemesiyle şartlı yemesinin arasında fark vardır,» diyerek itiraz
etmişlerdir.
«Ben derim ki: Örfle sabit olan bir şey, şart kılınmış gibidir. Fakih Ebülleys'in sözü de buna işaret
etmektedir. Fakih'in sözünün zâhiri; kiralanan hayvan meselesinde de hayvanın yeminin kiracıya ait
olması örf haline gelirse bununda caiz olmasına delâlet eder.
Yemin kiracıya ait olmasının çaresi şudur: Kiralanan hayvanın ücretinde yem bedeli kadar bir
miktar artırılır. Sonra da hayvan sahibi kiracıyı artırılan bu ücreti hayvana sarfetmek üzere vekil
eder. Eğer kiracı mal sahibinin kendisini tasdik etmeyeceğinden korkarsa bunun çaresi de şudur:
Yem miktarı olan parayı sahibine peşin olarak verir, sonra hayvan sahibi bu parayı kiracıya verir ve
onu hayvan için harcamasını emreder. Bu durumda da kiracı emîn olur. Bezzâziye. Özetle.
«Binanın tamir edilmesi vergileri ve diğer masrafları ödeme şartıyla ilh...» Bahır'da şöyle
denilmiştir: «Asla nisbetle Hülâsa'da, «Tamir etmek ve masraflarını vermek şartıyla bir evi kiralasa,
bu icare fasittir. Zira aktin muhtevasına muhalif olan bir şey şart koşulmuştur.» denilmektedir.
«Asla nisbet edilen bu ifadeden anlaşılıyor ki: zamanımızda vaki olan; kâşif ve temizleme
masraflarının kiracıya ait olması şartıyla bir vakıf arâzinin malûm bir ücretle icare verilmesi fasittir.
«Ben derim ki: Zamanımızda Vakıf mallarının kiralanmasındaki uygulama da böyledir. Ancak bazen
senette şart sarâhaten yazılır. Meselâ kâtip senede, «Arazinin tesviyesi. su kanallarının açılması»
gibi, arazide yapılması gerekenler kiracıya ait olmak şartıyla icarladı.» der. Bazen da, kiralayan ile
kiracı, kiralanan mal için gerekli olan şeylerin kiracıya ait olduğunda onlaştılar...» der. Doğrusu


bunların hepsi kira sözleşmesini ifsad eder. Çünkü anmasalar bile bunlar, örfen sabittir. Maruf da
meşrut gibidir. Teemmül et.
«Öşür ve harcı ilh...» Alimlerden bazısı tarafından buradaki haraçtan maksadın mukaseme haracı,
yani araziden elde edilen mahsulden alınan belirli orandaki haraç olduğu söylenmiştir. Çünkü o
harç meçhuldür. Elde edilecek ürüne bağlıdır.
Fakat harac-ı muvazzafaya (tarladan alınan belirli miktardaki haraç) gelince bunu şart koşmak
caizdir. (Zira muvazzaf harac arazinin dönümüne göre devlet tarafından alınır.) Şu kadar var ki,
fetva; harcın hangi türü olursa olsun. şart koşulmasının mutlaka caiz olmadığı şeklindedir. H.
Minah'tan.
Eşbah'ın haşiyelerinde; fesadın, İmam Ebû Hanîfenin kavli olduğu zikredilmiştir. Zira ona göre harç
mal sahibine aittir. T.
Müftâbih olan görüşün her türlü haracı şart koşmanın akdi ifsad ettiği görüşü) illeti şudur:
Muvazzaf harç da arazinin verdiği mahsule göre azalabilir. O halde, muvazzaf harcda da
(mukassem harc gibi) meçhuliyet vardır.
«Aslında şüyu olan bir şeyi ilh...» Malın şuyûan ortak olması İmam» Azama göre ister taksimi kabul
etsin, ister etmesin icare aktini ifsad eder. Bu konuda fetva İmam-ı Azâmın kavli üzerinedir. Haniye.
«Oturduğu evin bir kısmını kiraya vermek suretiyle ilh...» Böyle fasit bir kira sözleşmesi akti ile
kiraya verse, kıracının ecr-i misil vermesi gerekir. Sahih olan da budur. Fakat bazı alimler, «Zaten
bu şekildeki bir akit asla akit sayılmaz. O halde hiçbir şekilde ücret gerekli değildir» derler.
Camiü'l-Fusuleyn.
«Müşterek olan bir binanın kendi hissesine düşen kısmını ilh...» Bu meselede iki rivayet vardır.
Makbul olanı, böyle bir icare aktinin caiz olmamasıdır. Nuru'l-Ayn Haniye'den.
«Zahirür-Rivayye göre ilh...» Yani Ebû Hanife'ye göre, (akitten sonra arız olan şüyu akti ifsad etmez.)
Camiü'l-Fusuleyn'in rivayetine göre ise, akitten sonra arız olan şüyu da akti ifsad eder.
«İki kişi bir binayı bir adama kiraya verseler ve bunlardan birisi ölse ilh...» Yâni ister iki kişi bir
adama kiraya versin, ister iki kişi bir adamdan kiralasın her iki surette de, akit ölenin hissesinde
fasit, hayatta olanın hissesinde ise bakîdir. Nitekim Cami'ül-Fusuleyn'de de böyle denilmiştir.
Yine Camiü'l-Fusuleyn'de şöyle denilir: «Birisi tamamı kendisine ait olan binasını, iki kişiye kiraya
verse ve verirken de kısaca «Binayı ikinize kiraya verdim» dese, bütün alimlerin ittifakı ile caizdir.
Ama eğer, «Binayı yarısı birinize. yarısı da birinize olmak üzere icare verdim.» veya ((Üçte biri veya
dörtte biri birinize, üçte ikisi veya dörtte üçü birinize» şeklinde tefsil ederek kiraya verse, Ebû
Hanifeye göre yukarıda geçen iki ortaktan birisi kendi hisseni yabancı birine kiraya vermesi
meselesindeki ihtilaf üzere fasit olmaması gerekir. Yukarıda belirtildiği gibi üstün sayılan kavle
göre, böyle bir akit caiz değildir. Bundan ötürü Hamidiye'de «iki kişinin bir değirmeni eşit olarak
kiralamaları hadisesinde, «eşit olarak» tabiri tafsil sayılarak bu kiralamanın fasid olduğuna fetva
verilmiştir.
«Hilesidir ilh...» Hakimin tümü kiraya verilen binanın bir kısmında kira sözleşmesinin feshine
hükmetmesi de mal sahibinin feshi gibidir.
Tahtâvi, Hindiye'den naklen şöyle der: Meseleyihakime götürme mümkün olmazsa tarafların
kendioralarında seçtiklerihakem de Kadı gibidir.»
«Her halükârla ilh...» Yani ortaklardan birisi, kendi hisseni ister ortağına kiraya versin, ister bir
başkasına, ister taksimi kabal etsin, ister etmesin caizdir. H.
Şu kadarı var ki, böyle bir akit ancak ortağın kendi hisseni beyan etmesi şartıyla caizdir. Ama beyan
etmezse, sahih kavle göre caiz değildir. Zeylâî.
«Bu kavle itimad edilemez der ilh...» Kasım bin Kutluboğa'nın aksine, Haniye'de «Fetva İmamın
kavli üzerinedir» denilerek bu kavil alınmıştır. Metin ve şerh sahipleri de bunu katiyetle ifade
etmişlerdir. O halde mezhebin görüşü odur. Bunu musannıf da ifade etmiştir. Bugün de bu kavil
üzerine amel edilir.
«Bedâic'de ilh...» Şarihin bu sözü, İmamın görüşünden tahriçtir. T. (Bedaic'deki Taksimi mümkün
olan müşaı taksim ederek icare verse ve teslim etse, caizdir.» sözü İmamın, müftabih olan kavli
üzerine istihrac edilmiştir.)
«Kiraya verse ve teslim etse, caizdir ilh...» Bu kavlin zahirine göre malı akit meclisinden sonra


teslim etse, yine caizdir. Buna sonra gelen ifade delâlet etmektedir. Zira peşin de hüküme itibar
edilmiştir. T.
«Caiz değildir ilh...» Doğrusu teati yoluyla icarenin caiz olmasıdır. Çünkü birinci fesihten sonra
teatiye mani yoktur. Rahmetî.
METİN
Bina birisinin, arsa da başka birisinin olursa, bu binanın kiraya verilmesinin caiz olduğuna fetva
verilmiştir. Camiü'l-Fusuleyn. Yirmibirinci faslın ortasından naklen.
İcare akti; konuşulan ücretin hepsinin veya bir kısmının meçhul olmasıyla da fasit olur. Meselâ.
ücretin. belirsiz bir kumaş veya bir hayvan olması yada kiracının evi tamir etmesi şaryla yüz
dirhem alması akdi ifsâd eder. Zira evi tamir de ücretten sayıldığından ücret yine meçhul
olmaktadır. Bundan dolayı da icare akti fasit olur.
İcare akdi, ücretin hiç konuşulmaması veya domuz ve şarap gibi -dinen mal sayılmayan- bir şey
olması hallerinde de yine fasittir.
Son iki sebeble, yani akitte konuşulan ücretin meçhul olması veya hiç konuşulmaması sebebiyle
fasid olan icare aktinde kiracı kiraladığından gerçek anlamda faydalanmışsa konuşulan ücretten
aşağı olmamak üzere neye ulaşırsa ulaşsın, orta haldeki ecr-i misli vermesi gerekir. Çünkü akitte
konuşulan ücrete raci bir şey yoktur. Ancak yukarıda da söylendiği gibi ecr-i misil, ecr-i
müsemmadan aşağı kalmaz.
Yok eğer akit, konuşulan ücretin meçhul oluşu veya hiç konuşulma-ması sebebiyle değil de ifsad
edici şartlarla veya ücret bilinmekle birlikte malın şüyûan ortak oluşu sebebiyle fasit olursa, o
zaman ecr-i misil, akitte konuşulandan fazla olamaz. Çünkü taraflar konuşulan ücrete razı
olmuşlardır. Akitte konuşulan ücret, fasit olduğu için ecr-i misil ondan noksan olur.
Zeylâî, içinde oturmaması şart koşulmak suretiyle fasit olan ev kiralama meselesini bundan istisnâ
etmiş ve «Eğer bu şekilde kiraladığı evde oturursa, ne kadar olursa olsun ecr-i misil gerekir.»
demiştir.
Bahır'da Zeylâî'nin istisna ettiği bu meselenin hükmü, «Eğer akitte konuşulan ücret meçhul ise o
zaman ecr-i misil verir.» şeklinde yorumlanmıştır. Bu meseleyi Kâdîhan da Cami'in şerhinde akitte
konuşulan ücretin meçhuliyetine irca ettirmiştir. Sen anla. Yani Bahır'daki yorumla Kâdîhân'ın
ifadeleri aynıdır.
Buna göre her halükârda yukarıda geçen meselede istisna yoktur. Dikkatli ol.
Ben derim ki: Kiraya verilen mal vakıf ise onun istisna edilmesi gerekir. Çünkü vakıfta gerekli olan
neye ulaşırsa ulaşsın ecr-i misildir. Teemmül et.
Bir kimse evini meçhul bir köle karşılığında kiraya verse, kiracı meçhul köleyî vermediği halde evde
bir müddet otursa, oturduğu müddet için miktarı ne olursa olsun ecr-i misil vermesi gerekir. Geri
kalan süredeki kira akdi feshedilir.
Dükkânını aylığı şu kadara kiraya vermiş olsa, bu icare yalnız birinci ayda sahih, diğer aylarda ise
fasittir. Çünkü geriye kalan kısımda süre belli değildir.
Bunda asıl kaide şudur: «Küll (her)» kelimesi (aylar gibi) sonu bilinmeyen bir kelimenin başına
gelirse o zaman en azı taayyün eder. O halde böyle bir kaç aylığına aylığı şu kadara denilerek
verilen icarelerde ilk ay dolduğunda taraflardan isteyen diğer tarafın hazır olması şartıyla icare
aktini feshedebilir. Çünkü sahih akit sona ermiştir. Ayrıca ilk gününde oturduğu her ayda da örfen
icare yenilenmiş olur. Fetva buna göre verilmektedir. kiralayan, o ay bitene kadar bir özür
olmadıkça çıkartamaz. Aynı şekilde iki aylığını veya daha fazlasının ücretini peşin verse, zaman
konuşulmuş gibi olduğundan kiralayan kiracıyı çıkaramaz. Zeylaî.
Ayların hepsini anarsa, mesela aylığı şu karada on iki ay diyerek kiralarsa o zaman bu sürenin
tamamında sahih olur. Çünkü mâni ortadan kalkmıştır.
Adamın binasını, her ayın ücretini anmadan seneliği şu kadara, diyerek kiraya vermesi sahihtir. O
zaman, senelik kira ücreti eşit olarak aylara taksim edilir. İcare müddetinin başlangıcı. belirtilmişse
akit o zaman başlar. Belirtilmemişse akdin konuşulduğu vakit akit vaktidir. Eğer akit ay hilâl
şeklinde görüldüğü zaman yapılmış ise -ayın hilâllenmesinden maksat, ayın birinci günüdür- o
zaman aylar kamerî aya göre hesaplanır. Yok eğer akit zamanı ayın hilâllendiği zaman değilse, o
zaman aylar gün hesabıyla otuz gün olarak hesaplanır.
İmameyn ise. «Birinci ay, günlerle tamamlanır, diğer aylar da ise yine kameri aya itibar edilir»


demişlerdir.
Adam malûm bir ücret ve yemeği de kendisine ait olmak üzere bir köle kiralasa, caiz değildir.
Çünkü ücretin bir kısmı meçhuldür. Nitekim bu konu yukarıda geçti.
Hamamı kiralamak caizdir. Zira Rasûlullâh (s.a.v.) Cuhfe'deki hamamda yıkanmıştır. Örfen de
hamama girilip yıkanılması caizdir. Çünkü Rasûlullâh (s.a.v.) «Müslümanların güzel gördüğü şey
Allah katında da güzeldir» buyurmuştur.
Ben derim ki: Yukarıdaki hadis, İbni Hacer'in de zikrettiği gibi İbni Mes'ud'dan mevkufen rivayet
edilmiştir.
Hem erkekler hem de kadınların yıkanması için hamam yapmak caizdir. Sahih olan budur. Çünkü
hamama ihtiyaç vardır. Hatta kadınların ihtiyacı erkeklerden daha çoktur. Çünkü onların yıkanma
sebebleri erkeklerden daha fazladır. Hazreti Osman'ın hamamı mekruh görmesi orada avret
yerlerinin açılmasına hamledilir. Zeylaî.
Eşbah'ın Ahkâmat' bahsinde şöyle denilir: «Bir kavle göre kadının hamama girmesi mekruhtur.
Alimlerin bazısı da «Ancak hasta veya lohusa olursa hamama girmesi mekruh değildir.» demiştir.
Mutemet kavle göre mutlak surette kadının hamama girmesinde kerahet yoktur.»
Ben derim ki: Zamanımızda hamama girmenin mekruh olduğunda şüphe yoktur. Çünkü, avretlerin
açılması muhakkaktır. Bu mesele, nafakat bahsinde de geçmiştir.
Ücretle kan aldırmak da caızdir. Zira Rasûlullâh (s.a.v.) kan aldırmış, kan atana da ücretim
vermiştir. Rasûlullâh'ın kan almadan dolayı alınan ücreti yasaklayan hadisi de mensuhtur.
Muayyen bir ücretle süt annesi kiralamak da caizdir. Çünkü halk bunu adet edınmiştir. Ama
hayvanları, sütü için kiralamak caiz değildir. Çünkü halk arasındayle bir örf yoktur. Ücretle
kiralanan süt anneye fazla olarak orta hallı yemek ve elbise vermek de caizdir. Bu İmam-ı Azama
göredir. Çünkü çocuklara şefkat olarak süt anneye fazla mal vermek ikram da bulunmak adettir. Süt
annenin kocası süt anneliği yapan karısıyla cinsi münasebet hakkına sahiptir. İmam Malik'e göre
ise caiz değildir. Fakat koca süt anneyi kiralayan adamın evinde onunla birlik olamaz. Çünkü ev
onun mülküdür. Ancak sahibinin izniyle bir kimsenin mülküne de girebilir.
Süt anne olarak kiralanan kadının kocası, eğer nikâhı zahir ise, yani ikrarsız herkesçe biliniyorsa o
kira aktini feshedebilir. Esah olan kavle göre ister o kiralama kocaya bir leke getirsin, ister
getirmesin, fesh hakkına sahiptir. Eğer nikâhlan zahir değilse, yani onların nikâhları karı kocanın
ikrarı ile biliniyorsa, o zaman koca kiralama aktini feshedemez. Çünkü karı kocanın sözü kiracı için
makbul değildir.
Müstecir, kadının gebe kalması, hastalığı, açıkça fuhuş yapması ve bunlara benzer özürlerden
ötürü icare aktini feshedebilir. Ama küfrü sebebiyle icare aktini feshedemez. Çünkü kadının küfrü.
çocuğa zarar vermez.
Çocuk veya süt annesi ölürse, icare akti biter. Ama babası ölürse bitmez.
Çocuğun ve elbiselerinin yıkanması. yemeğinin hazırlanması, temizlik ve bakımı örfen süt anneye
aittir. örf, nassın olmadığı yerde muteberdir. Bunları yaptığı için de süt anneye ayrı bir ücret vermek
gerekmez. İmam Muhammed'in bahsettiği yağlamak ve koku sürmek Kûfe ehlinin adetidir.
Eğer çocuğun malı yoksa süt annenin ücreti, babasına aittir. Ama eğer çocuğun malı varsa,
çocuğun malından verilir. Çünkü süt ücreti nafaka gibidir.
Süt anne çocuğu emzireceği yerde inek veya koyun sütü yada yemekle beslese, sürenin bitiminde
ücret alamaz. Zira akde konu olan kadının emzirmesi ve terbiyesidir. Süt veya başka gıda vermek
değildir. İnaye.
Yukarıdaki meselenin aksine kadın çocuğu, emzirmesi için hizmetçisine verse veya ücretle başka
bir kadın kiralasa, o zaman ücret hakeder. Ama babası bizzat icarlanan kadının emzirmesini şart
koşmuşsa başkasına emzirtmesi halinde esah olan kavle göre ücret alamaz. Şürunbulaliye,
Zahire'den.
Süt anne, müstecirin haberi olmadan ikinci bir çocuk daha alarak ikisini birlikte emzirse, günahkâr
olmakla birlikte ücretini her iki taraftan da tam olarak alır. Çünkü kadın hem özel işçiye hem de
ortak çalıştırılan işçiye benzemektedir. Bunun tamamı İnaye'dedir.

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...