10 Ekim 2012

İCARE KİTABI QNBİRİNCİ BÖLÜM


KIYAS VE ESER ÖRF-İ HASLA DEĞİL 
ÖRF-İ AMMLA TAHSİS EDİLİR?
«Belh alimlerinin zannettikleri gibi nassın delâleti örf ile tahsis edilmez ilh...» Tebyin'de şöyle




denilmektedir: «Belh alimleri ile Nesefî, taşınanın bir kısmı karşılığında yiyecek maddesini
taşıtmanın ve dokunanın bir kısmı karşılığında da kumaş dokutmanın caiz olduğuna kail
olmuşlardır. Çünkü onların memleketinde adet böyle idi. Bu muâmeleyi caiz görmeyenler bunu,
«değirmencinin ölçeğine.» kıyas etmişlerdir. Kıyâs örf ile terkedilir. Eğer biz; «caiz görmeyenler
bunu kıyas yoluyla değil nassın delâletiyle caiz görmüyorlar desek, o zaman: «Nas»da örfle tahsis
edilir. Görülmüyor mu istinada kıyas terkedilmiş, şer'i kaideler teamülla tahsis olunmuştur»
(denilebilir) -Allahın rahmeti onlara olsun- bizim alimlerimiz ise bu tahsisi caiz görmemişlerdir.
Çünkü o bir tek bölgenin örfüdür. Ve onunla eser tahsis edilemez. İstisnac ise bunun aksinedir.
Zira istisnac konusunda teamül bütün bölgelerde caridir. yle umumî teamülle kıyas terk edilir,
eser tahsis edilir.»
İnaye'de de böyle denilir: «Eğer biz kıyası terketmeyiz, belki değirmencinin ölçeği meselesinin bir
kısmı nassın delâletinden örf ile tahsis edilmiştir. Nitekim Belh alimlerinden bazıları
memleketlerinin örfüne binaen kumaş meselesinde böyle yapmışlardır» denilirse, ben de derim ki,
«nassın delâletinde umumî bir ifade yoktur ki, ondan bir şey tahsis edil-sin.» T.
«Nizaa vesile olur ilh...» Meselâ kiralayan, «Akit iş üzerine yapılmıştır, vakit ise işi çabuklaştırmak
için zikredilmiştir.» derken, kiracı da, «hayır akit vakit üzerine yapılmıştır. İşin konu edilmesi ise
beyan içindir.» diyebilir. İmameyne göre bu kiralama sözleşmesi sahihtir. Sözleşme iş üzerine
yapılmış olur. Vaktin zikredilmesi ise, işin çabuklaştırılması içindir. İş ile vaktin aynı anda
sözleşmeye konu olmaları mümkün olmadığından, sözleşmeyi sahih sayabilmek için böyle demek
gerekir. Böylece meçhuliyet ortadan kalkmış olmaktadır.
Zeylaî sözünün zahiri, Onun İmameynin kavlini tercih ettiğini gösterir. Bu da eğer ücreti en son
anması durumundadır. Ama ücreti ortada anarsa önce söylenen makudun aleyh olur. Çünkü ücretin
alınması ise akit tamamlanır. Artık bu durumda sonraki anılan vakit ise işi çabuklaştırmak için
ylenmiş sayılır. Yok eğer sonra zikredilen iş ise, o zaman işin vakitte yapılmasını beyan içindir.
Bu durumda da İbni Kemal'in Hâniye'den naklettiğine göre akit fasit olmaz. Bunun benzeri
Kirmanî'den naklen Kuhistanî'de de mevcuttur.
Kuhistanî Münye'den naklen «Eğer ücreti önce verirse akit yine fasittir.» kavlini de ilave etmiştir.
Sonra bilmiş ol ki ihtilâf iş miktarı belli olduğu takdirdedir. Çünkü ancak bu durumda akde konu
olabilir ve akde konu olmak da vakite rakip olabilir. Ma'kudun aleyh, tam belli olmayınca da akit
fasit olur. Bundan ötürü musannıf, «Şu kadar ölçek unu ekmek yapması için» demiştir. Eğer işin
miktarını beyan etmese, akit sahih olur. Zira iş meçhul olduğu için sanki akitte yalnız vakit
zikredilmiş gibi olur. Nitekim kendisine kireç ve kerpiçle bina yapması için bir adamı bir günlüğüne
tutsa, bu, ihtilâfsız caizdir. Eğer işi, kira sözleşmesinin yapılmasını caiz kılacak bir şekilde beyan
etse, mesela. adamın ne kadar iş yapacağını söylese bu akit asılda zikredildiğine göre İmama göre
caiz olmaz. O zaman özel işçi bahsinde gelecek olan, «Adam, birisini bir aylığına koyunlarını
otlatması için şu kadara kiralamış olsa, sahihtir.» sözünde bir işkâl kalmaz. Halbuki bu akitte de
müddetle iş aynı anda zikredilmiştir. (Dolayısıyla sahih olmaması gerekir.) Bu akdin sahih oluşuna
sebeb otlatılacak koyunun miktarının beyan edilmemiş olmasıdır. Nitekim Allâme Turî de bu hususa
dikkat çekmiştir.
«Alimlerin icmaı ile caizdir ilh...» Eğer, o günde iş bitirmek şartıyla verirse. Birincide, «yani adamın
kiraladığı ekmekçiye, «bugünde şu kadar unu pişireceksin» demesinde icarenin caiz olması.
Zeylaî'nin de zikrettiğine göre İmam-ı Azâmdan gelen bir rivayettir. Zira. «bugünde» (fiil yevm)
kelimesindeki «fa» müddetin takdiri için değil, zarfiyat içindir. O halde o günün hepsini kaplamaz. O
zaman akde konu olan şey iş olmuş olur ki o da malumdur.
Ama «fa» hasfedilirse, o zaman el-yevm (gün) kelimesi günün tamamını kaplamayı gerektirir. Bunun
örneği, talâk bahsinde «sen yarın boşsun» veya «yarından boşsun» kelimeleri üzerindeki tahlilde
geçmiştir.
İkincisindeki, yani «o gün bitirmek üzere» sözündeki cevaza gelince, burada «el-yevm» kelimesi iş
gibi kasdi olarak zikredilmemiştir. Ki, akit her ikisine de izafe edilsin. Belki işteki bir sıfatı isbatı için
zikredilmiştir. Sıfat da akitte kasdedilemez, mevsufuna tabidir. Nitekim tebyinde de böyle
denilmektedir.
«İki kere sürmesi şartıyla ilh...» Yani tarlanın sürülmesini iki defa yapması şartıyla.
Minah'ta şöyle denilmiştir: «Eğer «İki kere sürmek şartıyla» sözünden maksat, kira süresi bittikten
sonra sürülmüş halde geri vermesi ise, bunun fesadına şüphe yoktur. Yok eğer maksat bu değilde,
o tarlada ürün ancak iki kere sürmekle elde edilirse, iki kere sürülmesini şart koşmak akti ifsad




etmez. Ama o tarladan. ikî kere sürülmeden de ürün elde edilirse bakılır: Eğer sürülmenin e&eri akit
sona erdikten sonraya kalırsa akit yine fasittir. Zira bu şartta tarla sahibinin menfaati vardır. Yok
eseri akitten sonraya kalmıyorsa, fasit olmaz.» Özetle.
Tatarhahâniye'de de Şeyhülislâm'dan özetle şöyle denilmektedir: «Eğer tarlayı süresi içinde
sürülmüş olarak geri vermesini şart koşmuşsa, sözleşme geçersiz olur. Ama kiralayan, tarlayı kıra
süresinin bitiminden sonra sürmek şartıyla veya zamanı söz konusu etmeden mutlak şekilde sürüp
teslim etmesi şartıyla verirse kiralama geçerlidir. Bu durumda sürmesi kira zamanının bitiminden
sonraya halledilir. Suğra'da şöyre denilmiştir: «Biz bu tafsilatı Şeyhülislam'dan aldık Fetvâ da
bununla verilir.»
Ben derim ki: Yukarıda geçen icarenin sahih oluşunun sebebi şudur: Tarlayı sürmek de icare
ücretinden olmuş olur. Düşün.
«Ana su kanalı açması ilh...» Zira ana su kanalları âdeten ertesi yıla da kalır. Ama tarlanın içinde
küçük arklar yapmasını şart koşsa, bu akti ifsad etmez. Sahih olan budur. İbni Kemal.
«Gübrelemesi şartıyla ilh...» Gübreleme tarladaki ekini kuvvetlendirmek içindir. Gübrenin ekini
kuvvetlendirmesi de yalnız bir seneye mahsus olmayıp eseri birkaç sene kalacağından dolayı icare
aktini ifsad eder. Zira tarla sahibine menfaat temin eder. Bu da fasittir. T.
«Eğer gübrelemenin eseri kalmazsa caiz olur...» Yani icare müddeti uzun olursa. O zaman fasit
olmaz. Zira bu durumda gübrelemek yalnız kiracının menfaati için olur.
«Diğer bir tarlayı da kendisi ekmek şartıyla ilh...» Meselâ adam ekmek üzere bir tarla kiralarsa, bu
tarlanın kira ücreti olarak da kiralayana kendisinin bir tarlasını ekmesi için verse bize göre caiz
değildir. Mihan. Çünkü bu, bir menfaati aynı cinsten bir menfaat karşılığında, kiralamak olur. Bu
konuda ileride malumat gelecektir.
«Bir malı kendi cinsinden bir şey ile veresiye vermek haramdır ilh...» Kayıtsız olarak anılan bir ekim
yine kayıtsız anılan bir ekimle aynı cinstendir. Eğer «mal menfaatin yerine kaim olur, o halde nesie
mevcut değildir.» denilirse, biz de deriz ki: «Nesne menfaatin yerine zaruretten dolayı kıyasa aykırı
olarak kaim olur. Bu da ancak akit menfaat üzerine yapıldığında olur. Bizim meselemizde «diğer bir
tarlayı ekmek karşılığında» denilmeseydi bu mümkün olur. Ama «...mukabilinde» demlince mal
menfaatin yerine kaim olmaz. O zamanda mesele aslı üzerine kalır ve bir menfaati aynı cinsten
diğer bir menfaat karşılığında veresiye satmak olur.
«Aktin gerektirdiği bir şarttır ilh...» Çünkü menfaati sadece kiracıya aittir.
METİN
Birisi ortağını ortak oldukları yiyecek maddesini taşıması için kiralasa ücret vermesi gerekmez. Zira
ortağı için yaptığının bir kısmını da kendisi için yapmıştır. Binaenaleyh ücret almaya hakkı yoktur.
Rûhinin (rehin veren)in rehin olarak verdiği şeyi mürtehinden icarlaması da bunun gibidir. Zira
onda da ücret yoktur. Çünkü kendi mülkünden faydalanmıştır.
Cevâhirü'l-Fetevâ'da şöyle denilmektedir. «Adam bir hamam kiralasa ve hamam sahibi ile bazı
dostları hamama gelip yıkansalar, mal sahibi ile bazı dostları hamama gelip yıkansalar, mal
sahibine icare ücreti vermek gerekmez. Zira hamamcı, akde konu olan şeyin bir kısmını -ki o
hamamın menfaatidir- icare müddeti içinde geri almış olmaktadır. Ücretten bir kısmı da
düşürülmez. Çünkü menfaatin ne kadarını geri aldığı belli değildir.»
Bir kimse ekeceğini veya ne ekeceğini söylemeden bir tarla kiralasa, icâre fasittir. Ancak genel bir
ifade kullanırsa, ne ekersen ek, nasıl kullanırsan kullan» şeklinde kiraya verirse o zaman caizdir.
Ama oturacağını söylemeden mutlak şekilde bir bina kiralasa, bu sahihtir. Çünkü bina genelde
oturmak için kiralanır.
Ben derîm ki: Musannıf bu meselede «eğer müddet dolsa» sözünü Kâdîhan'ın Cami'in şerhinde
zikretmediği gibi hiç anmasaydı daha iyi olurdu.
Bir adam Bağdad'a kadar yük götürmek için bir eşek kiralasa, ama ne yükleyeceğini belirtmese ve
memlekette adet olanı yüklese, eşek yolda telef olduğu takdirde zamin olmaz. Çünkü kiralama fasit,
eşek de sahih kiralamada olduğu gibi onun elinde emanettir. Eğer Bağdad'a vardıktan sonra helâk
olursa, ekin ekmek meselesinde geçtiği gibi, kiracının akitte konuşulan ücreti vermesi lazımdır.
Ekin için kiraladığı tarla meselesinde, ekmezden önce, yük meselesinde de yüklemezden önce
kiralayan ile kiracı ihtilâf etseler, fesâdın kaldırılması için kira akti feshedilir. Çünkü fesat henüz
mevcuttur.




Bir kimse bir hayvan kiralasa ve yolun bir kısmını gittikten sonra kiralamayı inkâr etse, inkâr edene
kadar yüklediği veya bindiği kısmın ücretini vermesi gerekir. İmam Ebû Yusuf'a göre inkârdan
sonra ki yol için ücret vermez. Çünkü inkâr etmekle hayvanı gasbetmiş olmaktadır. (Gasıbta da
dıman icabeder) Ücretle tazminat bir arada toplanmaz. İmam Muhammed'e göre akitte konuşulan
ücreti vermesi gerekir. Dürer.
Musannıfın bu sözünden anlaşıldığına göre bu konuda İmam-ı Azâmdan bir görüş nakledilmemiştir.
Eşbah'ta şöyle denilir: «Temizlemek için aldığı elbiseyi inkâr etse ve temizlese bakılır: Eğer
inkârdan evvel temizlemişse ücret alır. Yok eğer inkârdan sonra temizlemişse ücret alamaz. Boyacı
ve dokumacı da bunun gibidir.
Bir menfaati diğer bir menfaat karşılığında kiralamak, eğer cinsleri muhtelif ise, caizdir. Meselâ. bir
binayı kiralayıp kira bedeli olarak eklemesi için bir tarlayı bina sahibine vermesi böyledir. Ama eğer
menfaatlerin cinsleri aynı olursa, o kira akti caiz değildir. Kiraladığı bir binanın kira bedeli olarak ev
sahibine kendi evini kiraya vermesi, veya kira ile giydiği elbisesini kirâ bedeli olarak elbise sahibine
kendi elbisesini kiraya vermesi, yada binmek için kiraladığı hayvanın kira ücreti olarak hayvan
sahibine kendi hayvanını kiralaması caiz değildr. Zira yukarıda bir kaç defa söylendiği üzere aynı
cinsten olan şeylerin bir birleri karşılığında veresiye verilmesi ribe'n-nesiedir ve haramdır. Buna
rağmen eğer bu şekilde kiralamışsa kira akti fasit olduğundan dolayı menfaat elde edildiği için ecr-i
misil vermesi vacibtir.
Adam birini av avlaması veya odun kesmesi için kiralasa, eğer bunlar için bir zaman tayin etmişse
caizdir. Fakat bir zaman tayin etmemişse, caiz değildir. Ama odunu tayın etse de vakti tayin etmese,
akit fasittir. Ancak odun kendi mülkü olduğu halde toplayıcı odunu tayin ederse. vakit tayin etmese
bile caizdir. Mücteba. Fetva da bu kavl ile verilir Sayrefiyye.
FER'İ MESELELER:
Adam karısını, yiyeceği ekmeği pişirmesi için kiralarsa, caiz değildir. Ama eğer satmak üzere
pişirmesi için kiralarsa caizdir. Ayrefivye.
Kadın kendi evini kocasına kiraya verse ve karı koca o evde beraberce otursalar, kocanın ücret
vermesi gerekmez. Eşbah ve Haniye.
Ben derim ki: Ancak Hâniye'nin Tenvirü'l-Besair adlı haşiyesinde Muzmarattan naklen Kübra'ya
nisbetle şöyle denilmiştir: «Kâdıhan demiştir ki; «Bu meselede, yani kadının evini kocasına kiraya
verme meselesinde fetvâ kiralamanın sıhhati üzerindedir. Çünkü oturmakta, kadın kocasına
tabidir.» Bu iyi öğrenilsin.
Birisinin, gelini hazırlaması için kiralaması, eğer iş ve müddet zikreriilirse. caizdir.
Su kanallarını ve nehirleri, içindeki su ile birlikte kiralamak caizdir. Fetva da bu görüşle verilir.
Çünkü halkın genellikle buna ihtiyacı vardır. Muzmarat.
İZAH
«Ücret yoktur ilh...» Ortak olduğu bir gıda maddesini taşıması için kiralanan ortağa ücret yoktur. Ne
akitte konuşulan ücret, ne de ecr-i misil yoktur. Zeylaî. Gerçi fasit kiralamada ücret vermek gerekir
ama, onun benzeri sahih bir kiralamanın bulunması şarttır. Bu kiralamanın ise sahih kiralamadan
benzeri yoktur. İtkanî.
Kâdîhan'ın Câmîe'deki sözlerinin zahirine göre ise, bu akit bâtıldır. Zira Kâdıhan, «Böyle bir akit
yapılamaz» demiştir. Düşün.
«Çünkü onun ortağı için yaptığının bir kısmı kendisi için olmuş olur ilh...» Eğer, «kendi şahsı için
yaptığı içe karşılık ücret hak etmemesi başkası için yapılan iş için de ücret verilmemesini
gerektirmez» denilirse, biz de deriz ki, «o adam yalnız kendisi için çalışmıştır. Zira kendisi asildir.
Onun başkası için çalışması kıyasa muhalif olan bir şeye binaendir. öyleyse adam kendi nefsi için
çalışmış kabul edilir. Çünkü yaptığı işin bir parçasına kendisi de ortaktır. O halde böyle bir icarede
akde konu olan şeyin teslimi tahakkuk etmez. Zira ortaklık işin diğerine teslimine manidir. O halde
ücret gerekmez. İnaye ve Tebyin. özetle.
Gâyetü'l-Beyan'da şöyle denilmektedir: «İki kişi arasında ortak bir gıda maddesi olsa ve ortaklardan
birisinin de bir gemisi bulunsa diğer ortak o geminin yarısını on dirhemle kiralasa, caizdir. Ay
şekilde iki kişi ortak oldukları buğdayı öğütmek isteseler ve ortaklardan birisinin değirmeni olsa
diğer ortak da buğdayı öğütmek için kiralasa, veya ortaklardan birisi ortağından çuvallarının
yarısını yükü (mesela) Mekke'ye götürmek için kiralasa, caizdir. Ama ortaklardan birisi, ortağının




kölesini veya kölesinin hayvanını veya ortağının hayvanını buğday yüklemek için veya köleyi ortak
buğdayın bekçiliği için kiralasa, caiz olmaz. Bu kiralama, köle veya hayvanın ister yarısında, ister
tamamında olsun, caiz olmadığı gibi ücret de gerekmez. Bu konuda kaide şudur: Ücretin ancak
ortak malda çalışılmak suretiyle hak edilebildiği şeklindeki bir icare caiz değildir. Ortak malda
çalışılmadan hak edenlerde ise caizdir. Buna göre; malı eve gemiye veya değirmene koymakla
ücret gerekir. Mal üzerinde çalışmakla değil. Demek ki hayvan ve kölenin müşterek malda yaptıkları
bir iş vardır. O da taşımak ve korumaktır. Gemi ve değirmenin ise kendi başlarına bir işleri olmaz.
«Zira kendi mülkünden faydalanmıştır ilh...» Burada niçin kendi mülkünden faydalanmıştır dedik?
Çünkü mürtehin rehin aldığı maldan faydalanmaya malik değildir. O halde, onun menfaatini temlik
etmeye de hakkı yoktur. Rehinin menfaati rehinindir. Ancak ona mürtehinin taalluk ettiği için
istifade edemez. Mürtehin malı kiraya verdiği takdirde, hakkını iptal etmiş olur.
«Geri almış olmaktadır ilh...» Bunun izahı şöyledir: Mucir hamamın menfaatini belirli bir müddet
için satmış ve o menfaatin bir kısmını kendisi almıştır. Bu durumda akdin o miktarda tekabül eden
kısmı münfesih olmuştur. Kıracının vermesi gereken ücret akitle zimmetinde sabit olmuştur.
Kiralayanın kullanması sebebiyle feshedilen miktar belli değildir. Belli olmayan bu miktarın ücretten
düşürülmesi mümkün olmadığı için ücretin tümü kiracıya borç olmaktadır. Rahmetî.
«Sahihe inkılâb eder ilh...» Mülteka, Gurer, Islah ve Minah'ta da böyledir. Şurunbulalî ise buna,
«Akdin sıhhati, ekildikten sonra müddetin dolmasına bağlı değildir. Zira ekildiği zaman meçhuliyet
ortadan kalkmıştır.» diyerek itiraz etmiştir.
Ben derim ki: Musannıf «sahihe inkılab eder» sözünü «akitte konuşulan ücreti vermesi lazımdır»
sözünün bir feri olarak zikretmiştir. Çünkü eğer akit fasit kalmış olsa, o zaman ecr-i misil vermesi
gerekirdi.
«Aynı şekilde akit müddeti dolmadan önce de sahih hale gelir ilh...» Yani ekmekle birlikte kiralama
akti sahih hale döner. Musannıfın bu sözü bizim Şurunbulâliye'den naklettiğimiz şeye işaret
etmektedir. Bu itirazın menşei sarihin, «Sahih hale döner» sözüdür, bu sözü evvela zikretmiştir.
Şarihin itirazı, şu şekilde de cevaplandırılabilir: Akdin sahihe inkılab etmesinin. ettikten sonra ve
müddetin dolmasından sonra olması doğrudur. Yani akdin sahihe inkılab etmesi. bu iki şeyin
tamamının yapılmasından sonradır. Bu sözde akdin sahih hale dönmesinin müddetin bitimine bağlı
olduğunu gerektiren bir şey yoktur. Düşün.
«Akit müddeti dolmadan önce cehalet kalktığı için ilh...» Yani aktin müddeti dolmadan önce.
İnaye'nin, «Hakimin akti bozması sebebiyle akit müddeti dolmazdan önce...» sözünü salim bir fıtrat
sahibi kabul etmez. Zira hakimin bozması ile kiralama akti aslından bozulur. Artık onun
tamamlanması nasıl mümkün olur? Çünkü bir şeyin tamamlanması o şeyin eserinin bâkî kalmasına
bağlıdır. Hâkimin bozması ile aktin eseri kalmamaktadır. Turi.
«Kâdîhan'ın da ilh...» Kâdîhan'ın ibaresi aynen şöyledir: «Eğer tarlayı ekerse, tarla sahibi akit
esnasında konuşulan ücreti alır. Çünkü akit, isfihsanen caiz hale gelmiştir. Zira icare akti menfaatin
elde edilmesine göre anbean akt olunur. Fesat ise cehaletten ötürüdür. O anda cehaletin ortadan
kalkması sanki akit ânında ortadan kalkması gibi olur. O zaman icare akti caiz hale dönüşür.»
«Adet olanı yüklese ilh...» Musannıfın bu sözüyle mutad olmayan yük meseleden çıkmaktadır. Şöyle
ki, bir hayvan kiralasa, ne yükleyeceğini beyan etmese, fakat yüklediğinde eşeğe yüklenmesi âdet
olmayan bir şeyi yüklese, eşek helâk olduğu takdirde kıymetini öder. Çünkü ona âdet olanı
yüklememiştir. İtkanî'de de yle denilmektedir.
«Çünkü icare faslttir ilh...» Dürer ve Minah'ta da böyledir. Ama evlâ olan Hidaye'nin kavlidir. «Çünkü
kira akdi fasit olsa bile malı onun elinde emanettir.
«Ziraat meselesînde geçtiği gibi ilh...» Yani, bir tarlayı niçin ve ne ekeceğimi beyan etmeden
kiralamış olsa, icare akti dolmadan önce onu ekmekle cehalet ortadan kalkmaktadır. Bu ifadenin
zahirinden anlaşıldığına göre: Eşeği kiralama meselesinde de adet olan yükü yüklemesiyle daha
Bağdad'a ulaşmadan önce icare sahih hale inkılab eder. İtkanî sarahaten zikretmiştir. Şarih de
«caiz icareler» babında bunu ifade etmiştir. Şarih orada şöyle demektedir: «Kiraladığı hayvana
kimin bineceğini söylemese (meçhuliyet bulunduğundan) akit fasit olur. Ona binmesiyle de fasit
olan kira akti. sahih hale döner.» Yalnız şarihten naklettiğimiz bu ifade. Hidaye'den az evvel nakl
ettiğimiz ifadeye aykırıdır. Teemmül et.
«İcare aktl feshedilir ilh...» Yani hakim onu ibtal eder. Zira fasit bir aktin ibtali vacibtir. Zahire.
«Ücretle tazminat bir orada bulunmaz ilh...» Yani akdi inkârdan sonra hayvan helâk olduğu takdirde




tazminat ile inkârdan sonraki kullanma ücreti bir arada toplanmaz. H.
Ben derim ki: Kira aktini inkâr etmezden önceki ücrete gelince -inkârdan sonra hayvan helâk olsa
dahi- onu vermek gerekir. Bu durumda cihetler muhtelif olduğu için ücretle tazminat bir arada
toplanmış sayılmaz. Nitekim bunun benzeri yukarıda geçti.
«İmam Muhammed'e göre ise akitte konuşulan ücreti vermesi gerekir ilh...» Yani, eğer hayvan
sağlam kalırsa. Makdisî Kenz şerhinde. «İmam Muhammed ücreti gerekli kılmıştır. Çünkü hayvan
sağ kalmıştır. O halde tazminat düşer.» demiştir. Tebyin ve Mecma şerhinde de böyledir. Halbuki
geçen mesele ve benzerleri İmam Muhammed'in dediğini teyid etmektedirler. H.
Ben derim ki: Makdisi'nin Kenz şerhinde dediğinde bir yanlışlık var. Zira geçen meselede kira
gâsıb değildir. Çünkü kiracı kiralamayı ikrar etmektedir. Akdin sahih hale dönüşmesi cehaletin
ortadan kalkmasıyla olmuştur.
GAYR-İ MENKUL OLMASA BİLE KİRA İÇİN YAPILAN MALLARDA DA ÜCRET VACİBTİR
Evet, uygun olan; kira için hazırlanan bir şeyin bir müddet kullanıl-ması halinde ücret verilmesidir.
Zira ücret zannedildiği gibi sadece taşınmaz mallara Hâmidiyye'de yük taşımaya istinaden, yük
hayvanını kullananın ücret vermesinin gerekli olduğuna fetva verilmiştir. Nitekim bunu biz gasb
bahsinde zikredeceğiz. Hâmidiyye'dekinin aynı Muradiye'de de mevcuttur. Dikkatli ol.
«Eşbah'ta iih...» Eşbah'taki ifade kapalıdır. Onun izahı Velvaliciye'deki şu ifadedir: «Adam
temizlemesi için temizlikçiye bir kumaş verse, o da kumaşı inkâr etse, sonra da o kumaşı temizleyip
getirse, ve, «Bu kumaş senindir» diye ikrar etse, bakılır: Eğer kumaşı inkâr etmezden önce
temizlemişse ücreti hak etmiştir. Zira o zaman sahibi için çalışmıştır. Yok eğer inkâr ettikten sonra
temizlemişse ücreti hak etmemiştir. Çünkü kendisi için çalışmıştır. Zira inkâr etmekle gâsıb
olmaktadır. Eğer bu adam temizlikçi değil de boyacı olsa, mesele yine aynıdır. Eğer inkâr etmezden
önce boyamışsa. ücreti hak eder, inkardan sonra boyamışsa. kumaş sahibi dilerse boyanmış
kumaşını alır ve ona da boyama ücretini verir. Dilerse de boyanmış kumaşı boyacıya bırakarak
boyanmamış hal-deki kıymetini tazmin ettirir. Eğer birisi dokumacıya iplik verse. mesele yine
aynıdır. Eğer inkâr etmezden önce dokumuşsa, ücreti hak eder. Eğer kumaşı inkâr ettikten sonra
dokumuşsa, ona ücret yoktur. Kumaş onundur, ipliğin de kıymetine zâmindir. Bu meselede inkâr
ettiği şey buğday olsa ve öğütse, inkârdan evvel öğütmüşse. öğütme ücretini alır. Yok eğer
inkârdan sonra öğütülmüşse inkâr ettiği buğday kadar buğdayı tazmin eder, un değirmenin olur.
«Bir menfaati diğer bir menfaatle kiralamak ilh...» Musannıfın bu sözü gecen, «Ekin ekmek için bir
tarla kiralamış olsa. kira bedeli olarak da diğer bir tarlayı, ekmesi için mucire verse...» sözünden
daha şümullüdür.
«Kendi evini kiraladığı evin sahibine vermesi gibi ilh...» Yani kiraladığı eve kira bedeli olarak kendi
evini kiraya verse. Ama eğer oturmak üzere bir ev kiralasa ve kira bedeli olarak da dükkânını verse,
bu kiralamada sözleşme sahihtir. Çünkü menfaatler değişiktir. Bunun sahih olmadığı da
ylenmiştir. Harman dövmek için bir öküzü diğer bir öküze karşılık kiralamak da caiz değildir.
Çünkü cinsleri birdir. Ama öküze karşılık eşek veya at verse bu kiralama caizdir. Çünkü cinsleri
muhteliftir. Camiü'l-Fusuleyn.
Kâdîhân'ın şerhinde şöyle denilmektedir: «Köle ve câriyenin hizmeti bir cins-tir. Eğer bunlardan
birisi hizmet ettiği halde diğeri etmezse, bir rivayete göre ecr-i misil gerekir. Diğer bir rivayete göre
ise hiç bir şey gerekmez;»
Tatarhâniye'de de şöyle denilir: «Bir menfaat aynı cinsten bir menfaate karşılık tutulduğu zaman
eğer kişi diğer menfaati elde ederse zahirür rivayeye göre ecr-i misil vermesi lazımdır. Fetva da
buna göredir.
«Aktin fesadından ötürü ilh...» Evlâ olan, burada musannıfın «fasit akit hükmüyle» demesiydi.
«Avlanması veya odun toplaması için birini kiralasa ve zaman tayın etse caizdlr ilh...» Çünkü bir
kişinin işçisidir. Onun şartı da vakit değil beyandır.
«Caîz değildir. ilh...» Vakit tayin edilmeden kesilen odun işçiye ait olur. T.
«Akit fasittir ilh...» Zaman tayin etmediği için. Hindiye'de şöyle denilir: «Kiracı eğer, «su odunu
topla» derse. kiralama fasittir. Kesilen odun kiracınındır. Kiracının işçiye ecr-i misil vermesi
gerekir.» T.
«Fetva Müçteba'nın bu kavli ile verilir. Sayrafiyye ilh...» Sâyrafiyye'de şöyle denilmektedir. «Eğer
gün zikrederse, yem işverene aittir, zikretmezse yem işçiye ait olur. Bu Havî'nin rivayetidir. Fetva bu




görüşe göre verilir.
Minâh'ta da şöyle denilmektedir: «Sayrafiyye'deki bu ifade, bizim Mücteba'dan naklettiğimize
uygundur. Bundan ötürü de biz Muntasar'da buna itimad ettik.»
«Caiz değildir ilh...» Yemek için ekmek pişirmek üzere karısını kiralaması. Zira bu, diyâneten
kadının vazifesidir. Çünkü Rasûlullâh (s.a.v.) Hazreti Ali ile Hazreti Fatıma arasında iş taksimi
yapmış. Evin içinde yapılacak işleri Hazreti Fâtıma'ya, evin dışında yapılacak işleri de Hazreti Ali'ye
vermiştir. Musannıf da babın sonunda Muzmarat'tan naklen. ev için yapılacak ekmek pişirme,
yemek pişirme ve buna benzer işler için kadınla kira akti yapılmayacağını zikretmiştir. T.
Ben diyorum ki: Çünkü bu diyaneten kadının vazifesidir. Doha sonra ben, «Nafaka» Bahsine
müracaat ettiğimde gördüm ki, Musannıf, ev işlerinin diyaneten kadının vazifesi olduğunu gerekçe
göstermiş ve, «kadın asîl bile olsa» sözünü eklemiştir. «Çünkü Rasûlullâh (s.a.v.)'ın Hazreti Fatıma
ile Hazreti Ali arasında iş taksimi yaptı» demiştir.
İşte bu bizim yukarıda söylediğimizi müteahhirin ulemaya göre ibadet olan bir şey üzerine adam
kiralama konusunda müftabih olan bu hükmün tüm taatlere değil, onların ismen belirttiklerine ait
olduğuna delâlet eder.
«Kocanın ücret vermesi gerekmez ilh...» Eğer kadın evini kocasına kiraya vermişse. Zira oturma
menfaati yine kadına dönmektedir. Çünkü birlikte oturmaktadırlar. Üstelik erkek bazı vakitlerde
evden çıkmakta, hatta çok defa bütün gün çarşıda olacağı için ev kadınının elinde kalmaktadır. O
yüzden ücret vermesi gerekmez.
«Kadıhan demiştir ki ilh...» Kâdîhân bunu Câmiü's-Sâğîr'e yazmış olduğu şerhte zikretmiştir. Onun
Ziyâdât'ında şu ifade vardır: «Onun Feteva'sında zikrettiğini musannıf da Minah'ta zikretmiştir. Zira
o şerhinde. «İtimad edilecek de ancak budur.» sözü bir görüştür. Müftâbih olan ise ücretin
vermemenin gerekli olmasıdır.» demiştir.»
«Oturmakta kadın kocasına tabidir ilh...» 0 halde kadın evi tahliye edip teslim etmeye mani olamaz.

SU İLE BİRLİKTE KANALI VE BALIK TUTMAK İÇİN HAVUZ VE KAMIŞLIĞI İCARLAMA
«Su ile birlikte ilh...» Yani suya tabi olarak nehir kiralamak caizdir. Bezzaziye'nin Kitabu's-Şirbin'de
(Şırb kitabında.) şöyle denilmektedir: «Su hakkını kiralamak sahih değildir. Zira kira sözleşmesi
bizzat aynın istihlâki için vaki olmaktadır. Ancak, suyu arazi ile birlikte kiralarsa, veya satsa o
zaman araziye tab'en caiz olur. Adam eğer bir tarlanın su hakkı ile birlikte başka bir tarlayı satsa,
İbnü's-Selâm'dan yapılan rivayete göre caizdir. Ama eğer bir araziyi başka bir tarlanın su hakkı ite
birlikte kiralasa caiz değildir.» Bu bahsin tamamı oradadır.
AYN ÜZERİNE VAKİ OLAN İCARELER SAHİH DEĞİLDİR BUNUN CEVAZININ ÇARESİ
Bu bahiste, «icarenin bir ayn için yapılması sahih değildir» denildi. O halde gölleri ve havuzları
balık avlamak veya kamışını kesmek yada göl ve havuzdan tarlasını veya hayvanlarını sulamak için
kiralamak caiz değildir. Aynı şekilde bir yeri odunlarını kesmek veya hayvanlarını otlatmak için
kiralamak da caiz değildir. Bunların hepsinde kiralamanın caiz olması için şer'î hile şudur:
Hayvanlarını yatırmak için belirli bir bölge kiralar, o zaman o bölgenin odunu, suyu ve otu ona
mübah olur. Kuyu veya menba suyunun mübah kılınmasına ancak su hakkının suyun tümünü
kaplaması halinde ihtiyaç duyulur. Aksi halde nehir veya kuyunun civarına zarar vermiyorsa, kuyu
veya nehrin sahibinden izin almaya ihtiyaç yoktur.
Adam kuru bir su kanalı veya bir yeri hiçbir şey söylemeden belirli bir süre için kiralamış olsa,
sahihtir. Kiracı o yer veya kanaldan su da akıtabilir.
DELLALİN ÜCRETİ
TETİMME: Tatarhâniye'de şöyle denilmektedir: «Dellal ve simsara ecr-i misil verilmesi gerekir. Ama
dellal ve simsarların her on dinarda şu kadar alırız demeleri haramdır.»
Hâvî de şöyle der: «Muhammed bin Seleme'ye simsarların ücreti sorulduğunda şu cevabı vermiştir:
«Her ne kadar aslında fasit ise de umuyorum ki, ücret almalarında bir beis yoktur. Çünkü bu halk
arasında çokca uygulanmaktadır. Bunların çoğu da caiz değildir. Ancak ulema halkın ihtiyacına
binaen hamama girmek gibi onu da caiz görmüşlerdir.» Yine Muhammed bin Seleme'den şöyle
rivayet edilmiştir: «İbni Şüc'a'ın bir dokumacı ile kendisi için her sene belirli. miktarda kumaş
dokuması için anlaşma yaptığını gördüm.»
BİRİSİNDEN ÖDÜNÇ PARA ALAN KİŞİ ALACAKLISINI EVİNE OTURTSA, ECR-İ MISİL GEREKİR
Hâniye'de şöyle denilmektedir: «Birisi diğerinden bir miktar borç alsa ve alacaklıyı evinde oturtsa


fakihler, «Alacaklının ecr-i misil vermesi gerekir.» demişlerdir. Zira borç alan adam, alacakyı
evinde meccanen değil borcun menfaati karşılığında oturtmuştur. Aynı şekilde borç para alan birisi
parayı verene kadar kullanması için eşeğini alacaklıya verse, yine ecr-i misil vermesi gerekir.
Bu saydıklarımız çok vaki olan şeylerdir. Allah daha iyisini bilir.

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...