HADD-I ŞÜRB : İÇKİ
HADDİ BÂBI
METİN
İslâm memleketinde
hakikaten veya hükmen haram olduğunu bilerek mecbur kalmaksızın kendi rızası ve
iradesiyle isterse bir damla olsun şarap içen yahut şaraptan başka herhangi bir
içkiden sarhoş olan müslüman, mükellef, nâtık olan kimse, şarabın yahut diğer
içkilerin kokusu ağzında mevcut iken yakalanırsa, ayıklıktan sonra kendisine
içki haddi vurulur.
Müslüman bir kimse
-Allah'a sığınırız- mürted olup sarhoş olsa, sonra tekrar müslüman olsa
kendisine içki haddi vurulmaz. Çünkü kâfirler üzerine had yoktur. Fakat
Münyetü'l-Müftî'de zikredilmiştir ki; içmesi haram olan bir şeyden sarhoş olan
zimmîye esah olan kavle göre; içki haddi vurulur. Zira her millete sarhoşluk
haramdır.
Musannıf «içki içen
mükellef nâtık olması lâzımdır» dedi. Çünkü dilsize şüphe için had vurulmaz.
Musannif «isterse bir damla olsun şarap içen» diye kayıtladı. Çünkü şarap içene
had vurulması için şaraptan sarhoş olması şart değildir. Şarabın bir damlası
bile haddi gerektirir.
«içki içenin İslâm
memleketinde bulunması, içkinin hakikaten veya hükmen haram olduğunu bilmesi
lâzımdır» diye kayıtladı. Çünkü fukaha «bir harbî (kâfir) İslâm memleketine
gelip hemen İslâm şerefiyle müşerref olup haram olduğunu bilmeyerek şarap içse,
kendisine had vurulmaz. Fakat zina böyle değildir. Çünkü zina her millette
haramdır» de-' mislerdir.
Sarih «buna «her
millette sarhoşluk da haramdır» diye itiraz edilebilir» demiştir.
Musannıf
«ayıklıktan sonra kendisine içki haddi vurulur» diye kayıtlamıştır. Çünkü
ayılmadan önce had vurulsa zahir olan, haddin yeniden bir daha vurulmasıdır.
Aynî.
«Şarabın yahut
diğer içkilerin kokusu ağzında mevcut iken yakalanırsa» diye kayıtlamıştır.
Kokuyu yalnız şarabın kokusuna tahsis eden kimse kusur edip noksan ifade
etmiştir. Ancak sarhoşun yakalandığı mesafe uzak olmakla ağzının kokusu gitse,
bu takdirde şahitlerin «bu şahıs içkiyi kendi rızası ve iradesiyle içtiğine
şehadet edip ağzında şarap kokusu mevcut iken biz bunu yakaladık» demeleri
lâzımdır. Fetih.
İZAH
«İçki haddi ilh...»
Musannif içki haddini zina haddinden sonra zikretmiştir. Çünkü zina içki
içmekten daha çirkin ve cezası daha ağırdır. İçki haddini kazf haddinden önce
zikretmiştir. Çünkü içki içenin suçu kesin olarak bilinmektedir. Fakat doğru
olma ihtimafi bulunduğu için kazf edenin suçu kesin değildir. Hırsızlık haddini
daha sonra zikretmiştir. Çünkü hırsızlık haddi, insanlara tâbi olan malları
korumak için meşru kılınmıştır. Bahır.
«Müslüman bir kimse
- Allah'a sığınırız - mürted olup sarhoş olsa ilh...» Ben derim ki;
Dürrü'l-Münteka'da «mürted olan bir kimse, gerek mürted olmadan gerek mürtedliği
halinde içki içip sarhoş olsa, sonra müslüman olsa kendisine had vurulmaz» diye
zikredilmiştir. Hâkim'in Kâfî'sinde de böyle zikredilmiştir.
Sarih,
Siraçiyye'den naklen kazf haddinde zikretmiştir ki; bir zimmî şarabın haram
olduğuna inanarak içse, müslüman hükmünde olur. Yani kendisine içki haddi
vurulur.
«Çünkü kâfirler
üzerine had yoktur ilh...» Yani müslüman olan bir kimse mürted olup mürted iken
içki içip sarhoş olsa, had vurulmaya ehil değildir. Zira kâfirlere had vurulmaz.
İçtiği vakit had gerekmeyince, tekrar müslüman olduktan sonra da had vurulmaz.
Fakat bir kimse zina etse yahut hırsızlık yapsa sonra -Allah'a sığınırız- mürted
olsa, tekrar müslüman olduğunda kendisine had vurulur. Çünkü had daha önce vâcib
olmuştur. Nitekim Zahiriyye'den naklen Bahir sahibi böyle ifade etmiştir.
«Zimmîye esah olan
kavle göre; içki haddi vurulur ilh...» Hasan (Rh.A.) bununla fetva vermiştir.
Meşayıhtan bazıları bunu güzel görmüşlerdir. Mezhebin muhtar olan kavline göre;
bir zimmî şarap içip sarhoş olsa, kendisine had vurulmaz. Nitekim Fetâvây-ı
Kaariü'l-Hidâye'de de böyle zikredilmiştir. Manzûme-i Mücîbe'de birinci kavil
kabul edilmiştir. Nitekim Sarih, Dürrü'l-Münteka'da birinci kavli zikretmiştir.
Ben derim ki:
Hâkim, Kâfî adlı kitabının içkiler bahsinde «içki içip sarhoş olan zimmîye had
vurulmaz» diye zikretmiştir.
«Her millette
sarhoşluk haramdır ilh...» Bu, Kaariü'l- Hidâye'de zikredilmiştir.
Ben derim ki: Bu
söz götürür. Çünkü şarap müslümanlığın ilk devresinde haram kılınmamışdı.
Ashab-ı Kiram şarabı içip sarhoş olurlardı.
Tirmizi'den naklen
Fetih'te zikredilmiştir ki: Hz. Ali (R.A.)'den: «Bir gün Abdurrahman b. Avf
(R.A.) ziyafet verip bize yedirdi ve şarap içirdi, sarhoş olduk. Namaz vakti
gelince ben imam oldum ve Kâfirûn Sûresini yanlış okudum. Bunun üzerine şu
mealdeki âyet nazil oldu:
«Ey mü'minler! Siz
sarhoşken ne söyleyeceğinizi bilinceye kadar namaza yaklaşmayın.» (En-Nisâ
Sûresi; âyet: 43)» diye rivayet edilmiştir. Eğer içki müslümanlığın ilk
devresinde haram olsaydı Âshab-ı Kiram-ı fişka nisbet etmek lâzım gelirdi. Sonra
ben Tuhfe-i İbni Hacer'de «müslümanlar İslâmiyetin ilk devresinde içerlerdi»
diye zikredilmiş olduğunu gördüm.
Bazıları
«İslâmiyetin ilk devrelerinde içkinin mubah olması istishâb (geçmişte sabit olan
bir şeyin -değiştiği bilinmemekle- şimdide sabit ve baki olduğuna kail olmak)
içindir» demişlerdir. Esah olan kavle göre; İslâmiyetin ilk devresinde içki
vahiy ile mübahdı. Bazıları da «İslâmiyetin ilk devresinde aklı gidermeyecek
kadar içmek mübahdı. Çünkü her dinde sarhoşluk haramdır» demişlerdir.
«Çünkü dilsize
şüphe için had vurulmaz ilh...» Gerek dilsizin içki içtiğine şahitler şehadet
etsin, gerekse kendisinin bilinen işaretiyle sabit olsun kendisine had vurulmaz.
Çünkükonuşmuş olsa zorla veya boğazına duran lokmayı geçirmek için içmiş
olduğunu haber verebilir.
Bahır'da
zikredilmiştir ki: «Şarap içti» diye üzerine şahitlik yapılan kimse «ben şarabı
süt zannettim» yahut «şarab olduğunu bilmedim» diye iddia etse, kabul edilmez.
«Nebîz (kuru üzüm veya kuru hurmayı küpe veya fıçıya doldurup üzerine su koymak
suretiyle yapılan şurup) zannettim» dese, kabul edilir. Çünkü nebîz, kaynayıp
kabararak kuvvetlendiğinde tatta ve kokuda şaraba benzer.
«Mecbur kalmaksızın
ilh...» Eğer bir kimse kendisini helak edecek susuzluğunu gidermek için içki
içip sarhoş olsa had vurulmaz, çünkü susuzluğunu giderecek kadar içmesi
mubahdır. Fukaha «susuzluğunu giderecek miktardan ziyade içip sarhoş olmasa yine
had vurulmaz» demişlerdir. Kuhistânî. Kafi.
«Kendi rızası ve
iradesiyle isterse bir damla olsun şarap içen ilh...»
Şarap (hamr):
Pişirilmeksizin kendi kendine kaynayıp kabaran, kuvvetlenip sarhoş edici bir
hale gelen ve köpüğünü atan yaş üzüm suyudur, eğer köpüğünü atmazsa, İmam-ı
Azam'a göre; hamr (şarap) sayılmaz. İmameyn'e göre; sayılır. Ebû Hafs-ı Kebir,
İmameyn (Rh.A.)'in kavlini almıştır. Şarap suyla karıştırılsa, bakılır; şarap
galip olursa, had vurulur, su galip olursa, had vurulmaz. Ancak sarhoş ettiği
takdirde had vurulur.
Kuhistânî'nin
içkiler bahsinde zikredilmiştir ki; bir kimse, «şarap kaynatılmakla şarap olarak
baki kalmadı» dese, onu içene had vurulmaz. Ancak sarhoş ettiği takdirde had
vurulur. Buna göre; rakı içen kimseye sarhoş olmadıkça had vurulmamalıdır. Bir
kimse «kaynatmakla şarap, şarap olarak kaldı» dese sarhoş etmese bile içen
kimseye had vurulur. İmam Serahsî buna zâhib olmuştur. Fetva da bunun
üzerinedir. Nitekim Tetimme-i Fetâvâ'da böylece zikredilmiştir.
Ben derim ki:
Bundan malum oldu ki mutemed ve müftabih olan, rakının kaynatmakla ve
buharlaştırmakla şarap olmaktan çıkmamasıdır. Bu itibarla, sarhoş olmasa bile
ondan bir damla içene had vurulur. Ondan içip sarhoş olana haddin vâcib
olmasında hiç şüphe yoktur. Münyetü'l-Musalli'de rakının necaset olduğu
sarahaten zikredilmiştir. Şaraptan damıtmak suretiyle elde edilen rakının
necaset olmasında şüphe yoktur. Çünkü rakı, şarap ısı yoluyla gaz durumuna
getirildikten sonra soğutularak arınmış şarap cüzleri olduğu için şarabın tâ
kendisidir Bundan dolayı rakının, azı. şarabın çoğundan daha fazla sarhoş eder.
«Çünkü şarap içene
had vurulması için şaraptan sarhoş olması şart değildir ilh...» Yani musannifin
«sarhoş olmak şart olmaksızın bir damla şarab içene had vurulur» ifadesi şarap
ile diğer içkiler arasındaki farkı beyân etmek içindir. Yoksa bir damla şarap
içmekle had vurulmaz. Çünkü had vurulması için ağızda şarap kokusunun mevcut
olması şarttır. Birdamla şarap içenin ağzında ödeten şarap kokusu bulunmaz. Ama
koku bulunmadan haddin vurulması mümkündür. Nitekim imam Muhammed (Rh.A.)'İn
kavline göre; bir kimse içki içtiğini ikrar etse, ağzında kokusu bulunması şart
olmaksızın kendisine had vurulur. Fakat şehadetle sabit olan sarhoşlukta ağzında
kokunun bulunması şarttır. Benim için zahir olan budur. Bu meseleye temas edeni
görmedim.
«Şaraptan başka
herhangi bir İçkiden sarhoş olan ilh...» Yani bir kimse şaraptan başka herhangi
bir içki içtiğinde sarhoş olmadıkça İmam-ı Azam ile İmam Ebû Yusuf'a göre; o
kimseye had vurulmaz, imam Muhammed'e göre; çoğu sarhoşluk veren içkinin azı da
haramdır ve necasettir. Fukaha «biz İmam Muhammed'in kavliyle amel ederiz»
demişlerdir.
Bezzaziye'nin talâk
bahsinde zikredilmiştir ki; bir' kimse kuru hurma, kuru üzüm, bal ve hububat
nevinden yapılan içkilerden sarhoş olsa muhtar olan kavle göre; zamanımızda
kendisine had vurulur.
Fetih'te «imam
Muhammed (Rh.A.)'in «çoğu sarhoşluk veren içkinin azı da haramdır» kavli
incelenip azının haram olmasından şarapta olduğu gibi sarhoş olmaksızın azıyla
had vurulması lâzım gelmez» denilmiştir. Diğer üç mezheb imamına göre; çoğu
sarhoşluk veren içkinin azı da haddi gerektirir, onların azıyla da had
vurulacağına Müslim-i Şerifde:
«Her sarhoşluk
veren şey hamr (şarap) 'dır.» Hadis-i şerifiyle Sahih-i Buharî'de Hz. Ömer
(R.A.)'in : «Hamr (şarap) aklı örten ve gideren şeydir.» Kavliyle ve daha başka
getirdikleri delilleri azıyla haddin vurulacağına delâlet etmez. Çünkü onların
bu zikrettikleri delilleri «Zeydün esedün : Zeyd arştandır» gibi teşbih-i beliğ
üzerine hamledilmiştir. Bununla bunların haram olması sabit olur. Fakat haram
olmasından sarhoş olmaksızın haddin sabit olması lâzım gelmez. Teşbih asla
muhalif olduğundan ona gitmek için lügat ve şeriat cihetinden üzerine delil
bulunması lâzımdır. Onların azıyla haddin sabit olması üzerine kıyastan başka
delilleri yoktur, kıyas ile had sabit olmaz. Evet, bunlardan sarhoşlukla haddin
sabit olmasıdır.
«Çünkü fukaha
ilh...» Hâkim-i Şehid'in Kâfi isimli kitabının içkiler bahsinde bu mesele izah
edilmiştir. Şöyle ki: Bir harbî (kâfir) müslüman olup İslâm memleketine gelse,
sonra haram olduğunu öğrenmeden şarap içse, hakkında içki haddi icra edilmez.
Eğer zina etse yahut hırsızlık yapsa kendisine had vurulur. «Bilmiyordum»
sözüyle mazur sayılmaz. İslâm memleketinde doğan bir kimse akıl baliğ olduğunda
şarap içse, kendisine had vurulur. «Haram olduğunu bilmiyordum» dese, sözüne
itibar edilmez.
«Buna «her millette
sarhoşluk da haramdır» diye itiraz edilebilir ilh...» Fakat buna «her millette
haram plan sarhoşluktur, yoksa bizzat içkinin kendisi değildir» diye cevap
verilir.
T E T İ M M E: Bir
kimse Hill (ihrama girilen yerin dışında kalan yer) de içip sonra Harem-iŞerife
(ihrama girilen yerden itibaren Kabe'ye kadar olan yer) e girse had vurulur.
Fakat Hill'de içip Harem-i Şerife iltica etse had vurulmaz. Çünkü ona ta'zim
etmiştir. Ama haremde içtiğinde kendisine had vurulur. Çünkü Harem-i Şerifi
hafife almıştır. Bu İmâdiyye'den naklen Kuhistânî'de zikredilmiştir. Yakında
gelecektir ki bir kimse dar-ı harpte içse kendisine had vurulmaz. Bundan malum
oldu ki içki içen on kimseye had vurulmaz :
1 - Mezhebin muhtar
kavline göre; zimmîye,
2 - Mürted olmadan
önce içip tekrar müslüman olana,
3 - Çocuğa,
4 - Deliye,
5 - Dilsize,
6 - Zorla kendisine
içki içirilene,
7 - Susuzluktan
ölmek üzere olup ölmeyecek kadar su yerine içen kimseye,
8 - Hill'de içip
Harem-i Şerife iltica edene,
9 - Hakikaten ve
hükmen içkinin haram olduğunu bilmeyerek içen kimseye,
10 - Dar-ı harpte
içen kimseye. Bununla haddin şartları malum olmuştur,
«Çünkü ayılmadan
önce had vurulsa, zahir olan, haddin yeniden bir daha vurulmasıdır ilh...» Çünkü
Fetih'de zikredilmiştir ki; hadler beşeriyeti kötülüklerden menetmek için meşru
kılınmıştır. Bu itibarla sarhoşa, ayıldıktan sonra had vurulur. Bu, dört mezhep
imamlarının ittifakıdır. Zira aklın başta olmaması veya sevinç ve neşe hali
vurulan haddin acısını azaltır. Sonra Fetih'de, bir sarhoşun dizi üstüne bir
ateş parçası koyup, sönünceye kadar ona bakmadığı fakat ayılınca acısını duyduğu
zikredilmiştir. Böyle olunca sarhoşa sarhoşluğu halinde vurulan hadden maksad
hasıl olmamış olur. Bir özür için haddi tehir etmek caizdir. Bu takdirde kaadı
hata edip ayılmadan önce had vursa, ayıldıktan sonra vurulması vâcib olan haddin
düşmesi lâzım gelmez. Fakat hırsızın hataen sol eli kesilse, tekrar sağ eli
kesilmez, iki had arasındaki fark açıktır. Çünkü her ne kadar sağ eli kesmek
vâcib ise de sol eli kesmekle maksad hasıl olmuştur. Eğer sağ eli de kesilirse,
hırsız ölüme sürüklenmiş olur. Bundan dolayı sol eli veya sol elinin başparmağı
kesilmiş olsa. sağ eli kesilmez.
«Şarabın yahut
diğer içkilerin kokusu ağzında iken yakalanırsa ilh...»
Fetih'de
zikredilmiştir ki; bir kimsenin şarap içtiğine yahut şaraptan başka herhangi bir
içkiden sarhoş olduğuna şahitlik yapıldığında kaadı hüküm verirken içenin
ağzında içki kokusunun bulunması şarttır.
«Ancak sarhoşun
yakalandığı mesafe uzak olmakla ağzının kokusu gitse ilh...» Musannıf bununla
içki içen kimse ilaçla ağzının kokusunu giderdiğinde kendisinden haddin
düşmeyeceğini ifade etmiştir. Nitekim bu, Muhit'ten naklen Miskin
Hâşiyesi'ndezikredilmiştir.
METİN
Bir şahsın ağzında
şarap kokusu bulunmasıyla yahut onu kusmasıyla şarap içtiği sabit olmaz. Ancak
iki erkek şahit tarafından şarap içtiğine veya şaraptan başka diğer içkilerden
birin! içerek sarhoş olduğuna dair mahkemede yapılan şehadetle sabit olur.
Şahitler şarap içildiğine veya sarhoşluğa şehadet edince kaadı kendilerinden
şarabın ne olduğunu, nasıl, ne vakit, nerede içildiğini sorar. Çünkü içilen
şeyin zorla içilip içilmediği hadisede tekaadüm-i zaman bulunup bulunmadığını
hadisenin dar-ı harpte irtikâp edilip edilmediği bu suretle meydana çıkar.
Şahitler kendilerinden sorulan şeyleri hakkıyla beyân ettiklerinde kaadı her
hangi bir hadde onların zahir olan adaletleriyle iktifa ederek hükmetmeyip,
onları tezkiyeye havale eder. Aleyhine şehadet olunan şahsı da bu tezkiye
sırasında hapseder. Şahitler içkinin zamanında ihtilâf etseler yahut biri
şaraptan diğeri yaş hurma şurubundan sarhoş olduğuna şehadet etse, içene had
vurulmaz. Zahiriyye.
Bir kimsenin içki
içtiği ya iki erkeğin şehadetiyle veya ayık olduğu halde kendisinin bir defa
ikrarıyla sabit olur.
İçki haddi sabit
olunca had vurulacak kimsenin başından ayağına kadar örten elbisesinden başka
elbiseleri üzerinden çıkartılır. Kadınların kürk gibi kalınca elbiselerinden
başkası üzerlerinden çıkartılmaz. Bundan sonra zina haddinde olduğu gibi
bedeninin çeşitli yerlerine hür ise seksen değnek, köle ise kırk değnek vurulur.
Ancak yüzüne, başına, tenasül azaları gibi nazik yerlerine vurulmaz. Nitekim
yukarda geçmiştir.
Bir kimse, sarhoş
iken şarap içtiğini ikrar etse veya mesafe uzak olmadığı halde şarabın kokusu
gittikten sonra bir kimsenin sora p içtiğine dair şahitler, şehadet etse yahut
kendisi şarap kokusu gittikten sonra ikrar etse yahut ikrarından dönse içki
haddi hâlis Allah hakkı olduğu için o kimseye had vurulmaz. Bu itibarla içki
hakkında yapılan ikrardan dönülebilir. İçki haddînin sübutu Ashab-ı Kiram'ın
icmalarıyladır. İcmada ancak Hz. Ömer (R.A.) ile İbn-i Mesud (R.A.)'un
reyleriyledir. Bu zâtlar ise içki haddinin sübutu için içki kokusunun
bulunmasını şart kılmışlardır.
Sarhoş, İmam-ı Azam
(Rh.A.)'a göre; erkekle kadını ve yer ile göğü fark ve ayırdedemeyen kimsedir.
İmameyn (Rh.Aleyhima)'e göre; sarhoş, sözünün çoğu saçma - sapan olan kimsedir.
Sözünün çoğu saçma -sapan olmayıp yarısı doğru olsa o kimse sarhoş sayılmaz.
Bahir. İmam-ı Azam (Rh.A.)'ın delili zayıf olmakla fetva için İmameyn
(Rh.Aleyhima)'ın kavli ihtiyar edilir. Fetih.
Bir sarhoş -Allah'a
sığınırız- mürtedliği gerektiren bir söz söylemekle mürted olsa, mürted olması
sahih olmaz. Bu itibarla zevcesi kendisine haram olmaz. Haramdan sarhoş
olanşahsın hükmü ayık olan kimsenin hükmü gibidir. Ancak yedi mesele
müstesnadır. İşte bu mesele o yedi meseleden birisidir. Nitekim Musannif bunu
Eşbah'a ve diğer muteber kitablara nisbet ederek izah etmiştir.
Cevhere'nin içkiler
bahsinde «bene (uyuşturucu ve keyif verici ban denilen bir ot ve bunun tohumu),
haşîş (esrar denilen «hind keneviri» yaprağı) ve afyonu yemek haramdır. Fakat
bunların haram olması şarabın haram olmasından derece itibariyle aşağıdır. Hatta
bir kimse bunları yiyip sarhoş olsa, kendisine had vurulmaz, fakat tazir edilir»
diye yazılıdır.
Nehir'de «İnaye'de
«bene, haşîş olduğu için mübahdır. Ama bundan sarhoş olmak haramdır» diye tahkik
edilmiştir» diye zikredilmiştir. Kendisine had vurulan kimse haddin bir kısmı
vurulduktan sonra kaçıp tekaadüm-i zamandan sonra yakalansa «hudûd babında
haddin vurulması hükümdendir» ifadesinin gereğince kendisine haddin kalan kısmı
vurulmaz. Kaçtıktan sonra tekrar içki içse veya zina etse, ikinci için yeni
baştan had vurulur. Çünkü birinci ceza, ikinci cezaya dahil olmuştur. Nitekim
ilerde gelecektir.
FER'Î MESELE:
Sarhoş veya ayık bir kimse bir ata binip at azgınlık ederek bir insanı tepeleyip
öldürse bakılır. Eğer atı zaptetmeye muktedir iken öldürmüşse o insanın diyetini
öder. Atı zaptetmeye muktedir değil iken öldürmüşse onun diyetini ödemez.
Musannif bunu İmadiyye'den nakletmiştir.
İZAH
«Bir şahsın ağzında
şarap kokusu bulunmasıyla ilh...» Yani bir kimsenin ağzında mücerred şarap
kokusu bulunmasıyla şarap içtiği sabit olmaz. Çünkü bu koku başka bir şeyden
olabilir. Nitekim bir şairin beytinde:
«Bana sen mutlaka
şarap içmişsin dediler, ben onlara hayır şarap içmedim, bilâkis ayva yedim
dedim» diye zikredilmiştir.
«Yahut onu
tasmasıyla ilh...» Yani bir kimse şarap kussa şarap içtiği sabit olmaz. Çünkü o
kimseye zorla içirilmiş veya susuzluktan ölmek üzere olup ölmeyecek kadar su
yerine içmiş olabilir. Bu itibarla şek ile had vâcib olmaz. Bir kimse sarhoş
olarak bulunsa içtiğini kendisi ikrar etmese içtiğine dair şahitte bulunmasa
zikredilenlerden biriyle veya mubah olan bir şeyden sarhoş olma ihtimali olduğu
için kendisine had vurulmaz. Fakat mücerred koku veya sarhoşlukta ta'zir edilir.
Bahır. Kuhistânî.
«Ancak iki erkek
şahit tarafından ilh...» Musannıf bu ifadesiyle bir erkekle iki kadının
şahadetinden ihtiraz etmiştir. Çünkü hadler şüphe bulunduğu için kadınların
şehadetiyle sabit olmaz. Bahır.
«Kaadı ilh...»
Kınye'den naklen Bahır'da zikredilmiştir ki: Köy kaadisi yahut fıkıh âlimi yahut
mescid imamlarının içki haddini vurma hakkı yoktur. Ancak veliyyü'l-emr
tarafından tayinedilirse başka.
«Şarabın ne
olduğunu ilh...» Çünkü şahitler diğer içkilerin de şarap olduğuna inanabilirler.
«Zorla içilip
içilmediği ilh...» içkilerden birini içmiş olduğuna dair aleyhinde şehadet
yapılan şahıs, bu içki kendisine zorla içirilmiş olduğunu iddia etse hadden
kurtulamaz. Meğer ki bu iddiasını şahit ile isbat etsin. Tamamı Bahır'dadır.
«Hadisede
tekaadüm-i zaman bulunup bulunmadığı ilh...» imam Muhammed (Rh.A.)'e göre;
tekaadüm-i zaman diğer hadlerde olduğu gibi şarap içmede de bir ay olarak takdir
edilmiştir, imam-ı Azam'la İmam Ebû Yusuf (Rh.Aleyhima)'a göre; haddin sabit
olması için sarhoş yakalandığında ağzında içki kokusunun tutunması şarttır. Bu
iki zâta göre; tekaadüm-i zaman içki kokusunun gitmesiyle takdir edilmiştir.
Mûtemed olan da budur.
Velhasıl,
tekaadüm-i zaman ittifakla şehadetin kabul edilmesini meneder. Keza; tekaadüm-i
zaman İmam-ı Azam'la imam Ebû Yusuf (Rh. A.)'a göre; ikrarın kabul edilmesini de
meneder. İmam Muhâmmed (Rh. A.)'e göre; menetmez. Gayetü'l-Beyan'da İmam
Muhâmmed (Rh.A.)'in kavli tercih edilmiştir.
Fetih'de «sahih
olan İmam Muhâmmed (Rh'A)'in kavlidir» denilmişdir.
Bahır'da «mezhebin
muhtar olan kavli, İmam-ı Azam'la imam Ebû Yusuf (Rh.A.)'un kavlidir. Ancak mânâ
cihetinden İmam Muhammed'in kavli daha racihdir» diye zikredilmiştir.
«Diğeri yaş hurma
şurubundan sarhoş olduğuna şehadet etse itti...»
Ben derim ki; bu
ifadeden anlaşılan İmam Azam'la imam Ebû Yusuf'un kavline göre; mubah olan
şurublardan sarhoş kimseye had vurulmamasıdır.
«Bir kimsenin içki
içtiği ya iki erkeğin şehadetiyle veya ayık olduğu halde kendisinin bir defa
ikrarıyla sabit olur ilh...» Bahır'da zikredilmiştir ki; içki içmenin ancak ya
şehadetle veya ikrarla sabit olmasında - bir kimsenin evinde şarap bulunsa veya
şarabın etrafında toplanmış bir güruh bulunup onların içtiklerini hiç bir kimse
görmese, onların had vurulmayıp ancak ta'zir olunacaklarına- delil vardır.
Evinde içki bulunan kimse fâsık olur. Keza; bir kimsenin yanında taşıdığı su
kabında şarap bulunsa, kendisine had vurulmaz. Nitekim yukarıda geçtiği üzere
bir kimse sarhoş olarak bulunup içki içtiğine dair şahit bulunmasa ve kendisi
ikrar etmese, had vurulmaz. Fakat tazir edilir.
«Kendisinin bir
defa ikrarıyla ilh...» Bu ifade, İmam Ebû Yusuf (Rh.A.)'un «iki defa ikrar
etmesi lâzımdır» kavlini reddetmek içindir. Bahır. Musannıf içki içtiğini ikrar
eden kimseye kaadının şarabın ne olduğunu nasıl, ne vakit, nerede içtiğini sorup
sormayacağına temas etmemiştir. Lâyık olan şehadette olduğu gibi sormasıdır.
«Bir kimse sarhoş
iken şarap içtiğini ikrar etse ilh...» Yani bir kimse zina yahut içki yahut
hırsızlık haddi gibi hâlis Allah hakkı olan hadlerden birini sarhoş iken ikrar
etse, kendisinehad tatbik edilmez. Ancak «çaldım» diye iddia ettiği malı öder.
Fakat kazf haddinde Allah hakkı galip olmakla beraber kul hakkı bulunduğu için
kendisine kazf haddi vurulur. Kul hakkı olan hadlerde kendisine ceza verilmesi
hususunda sarhoş olan şahıs, ayık kimse hükmündedir. Çünkü o, kendisini
isteyerek felakete sürüklemiştir.
Bir kimse sarhoş
iken bir şahsa kazf (iftira) ettiğini ikrar etse, ayılıncaya kadar hapsedilir.
Sonra kazf için had vurulur. Vurulan haddin acısı geçinceye kadar tekrar
hapsedilir. Daha sonra sarhoşluk için had vurulur.
«Sarhoş, İmam-ı
Azam (Rh.A.)'a göre; erkekle kadını ve yer ile göğü fark ve ayırdedemeyen
kimsedir ilh...» Bu, şaraptan başka diğer içkilerin içilmesinde haddin vâcib
olması için şart olan sarhoşluğun hakikatini beyandır. Sarhoşluk farklı olunca
İmam-ı Azam (Rh.A.) haddi düşürmek için sarhoşluğun en son derecesini şart
koşmuştur. Bu da sarhoş olan kimsenin erkekle kadını ye yer ile göğü birbirinden
ayırdedemeyecek derecede sarhoş olmasıdır. Bu derece sarhoş olmayan kimse ayık
olma şüphesinden hâli olmaz. İmam-ı Azam (Rh.A.) mubah olan meşrubatın sarhoşluk
veren miktarının haram olması hakkında İmameyn (Rh.Aleyhima)'e muvafakat edip,
bu meşrubattan sarhoşlukta sözlerinin saçma - sapan olmasına itibar etmiştir.
Fetih'te
zikredilmiştir ki; lâyık olan, kendisiyle hadlerin ikrar edilmesi sahih olmayan
sarhoşlukta İmam-ı Azam (Rh.A.)'in kavli, İmameyn (Rh.Aleyhima)'in kavli gibi
olmasıdır. Çünkü İmameyn (Rh.Aleyhima)'e göre olan sarhoşluk, hadleri daha fazla
düşürücüdür.
Keza: Mürtedliğin
sahih olmayacağı sarhoşlukta da İmameyn (Rh. Aleyhima)'e göre olan sarhoşluğun
muteber olmasıdır. Eğer sarhoşluğun en son derecesi itibar edilse, İmameyn
(Rh.Aleyhima)'e göre sarhoş sayılan kimsenin mürted olması sahih olurdu. Halbuki
bir müslümanı küfre nisbet etmemede ihtiyatla hareket etmek vâcibtir. İmam-ı
Azam (Rh.A.) sarhoşluk haddini düşürme hususunda ihtiyatla amel ettiği için
sarhoşluğun en son derecesini itibar etmiştir. Fakat burada sarhoşluğun en son
derecesini itibar etmek ihtiyatla amel etmeğe muhaliftir. Bu Fetih'te
zikredilenin hulâsasıdır.
Ben derim ki: Lâyık
olan sarhoşluğun en son derecesinden daha aşağı derecede sarhoş olan kimsenin
nikâhının fesh olmasına nisbetle mürted olmasının sahih olmasıdır. Çünkü bunda
kul hakkı bulunduğu için ihtiyatla amel etmek vardır.
«Bir sarhoş -
Allah'a sığınırız - mürtedliği gerektiren bir söz söylemekle mürteci olsa
mürteci olması sahih olmaz ilh...» Yani mürted ahkâmı üzerine icra edilmez.
Fetih'te
zikredilmiştir ki: Küfür itikat bâtındandır yahut itikadı hafife alma
bâbındandır. Sarhoş için itikad da yoktur, itikadı hafife alma da yoktur. Çünkü
bunlar idrâkin eseridirler. Bu, dünya hükmü hakkındadır. Fakat sarhoş ile Allah
arasındaki hükme gelince eğer sarhoşo sözün gerçekte olan mânâsını kasdederek
söylemişse kâfir olur. Eğer o sözün gerçekte olan mânâsını kasdetmeyerek
söylemişse kâfir olmaz.
«Bu itibarla
zevcesi kendisine haram olmaz ilh...» Yani sarhoşluğu halinde mürted olmasıyla
zevcesi kendisine haram olmaz. Fakat sarhoş iken zevcesini boşasa zevcesi boş
olur. Nitekim ilerde gelecektir.
«İşte bu mesele o
yedi meseleden birisidir ilh...» Yani haram.olan şeyden sarhoş olan kimsenin
hükmü ayık olan şahsın hükmü gibidir. Ancak yedi meselede sarhoş olan kimsenin
hükmü ayık olan şahsın hükmü gibi değildir:
1 - Sarhoş olan
kimsenin mürted olması sahih olmaz.
2 - Hâlis Allah
hakkı olan hadleri ikrar etmesi sahih olmaz.
3 - Kendi aleyhine
şahit tutması sahih olmaz.
4 - Küçük erkek
çocuğunu mehr-i misilden ziyade mehir ile veya küçük kız çocuğunu mehr-i
misilden daha az mehir ile evlendirmesi sahih olmaz.
5 - Bir kimse kendi
zevcesini boşaması için başka bir şahsı vekil tayin etse o şahıs da o kimsenin
zevcesini sarhoş olduğu halde boşasa bu boşaması sahih olmaz.
6 - Bir kimse kendi
malını satması için bir şahsı vekil tayin edip o da sarhoş iken bu kimsenin
malını satsa sahih olmaz.
7 - Bir kimse bir
şahsın malını ayık iken gasbedip sarhoş iken gasbettiği malı sahibine verse,
sahih olmaz.
Eşbah'ta «bu yedi
yerde sarhoş ayık olan kimse gibi değildir» diye zikredilmiştir.
Fakat İmadiyye'den
naklen Eşbah'ın haşiyesi Hameyî'de zikredilmiştir ki: Bir kimse ayık iken bir
şahsın malını çalıp sarhoş iken bu malı sahibine verse, ödemekten kurtulmuş
olur. Ayık iken başkasının zevcesini boşamak için vekil tayin «dilen kimse
sarhoş iken onun zevcesini boşasa, sahih olan kavle göre; boş olur. Hâniyye.
Bahır.
Talâk bahsinin
evvelinde Tahrir'den naklen yazdık ki: Sarhoş olan kimsenin sarhoşluğu haram
olan yoldan olursa, mükellef olmasını iptal etmeyip bütün hükümler kendisine
lâzım gelir. Yani talâkı, azadı, alışverişi, dengiyle küçük çocuklarını
evlendirmesi, ödünç vermesi, ödünç alması gibi bütün muameleleri sahih olur.
Çünkü aklı mevcuttur, ancak irtikab ettiği günâh sebebiyle hitabı
anlamamaktadır. Günâh hakkında ve hükmün vâcib olması hakkında aklı bakidir.
Müslümanlığı sahihdir, kasdı olmadığı için mürted olması sahih değildir.
Sarih talâk
bahsinde «zorla kendisine içki içirilip veya susuzluktan ölmek üzere olup su
yerine içen kimse sarhoş olup sarhoşken zevcesini boşasa zevcesinin boş olup
olmamasında ihtilâf vardır. Râcih olan kavil; zevcesinin boş olmamasıdır)» diye
beyân etmiştir.
«Hatta bir kimse
bunları yiyip sarhoş olsa kendisine had vurulmaz, fakat tazir edilir ilh...»
Yani tazir hadden azdır.
Metn-i Pezdevî'den
naklen Kuhistânî'de zikredilmiştir ki; bir kimse benc (uyuşturucu ve keyif
verici ban denilen bir ot ve bunun tohumun)dan sarhoş olsa zamanımızda müftâbih
olan kavle göre; kendisine hadvurulur.
Minah ile
Cevahir'de zikredilmiştir kî; bir kimse bencden sarhoş olup sarhoş iken
zevcesini boşasa, zecr için zevcesi boş olur. Fetva da bunun üzerinedir.
Kaadıhan'da «sahih
olan kavle göre; zevcesi boş olmaz» diye zikredilmiştir.
Talâk bahsinin
evvelinde geçtiği üzere Allâme Kasım «bir kimse bene veya afyondan sarhoş olup
sarhoşken zevcesini boşasa, zecr için zevcesi boş olur, Fetva da bunun
üzerinedir» demiştir.
Talâk bahsinin
evvelinde Nehir'den naklen zikredilmiştir ki; Bedayı'de ve diğer itimad edilen
fıkıh kitablarında «zevcesi boş olmaz» diye açıklanmıştır. Çünkü o kimsenin aklı
günâh olan bir şeyle gitmemiştir. Hak olan burada tafsilata gitmektir. Şöyle ki;
eğer o kimse bene veya afyonu tedavi için yiyip sarhoş olmuş ve sarhoş iken
zevcesini boşamış ise zevcesi boş olmaz. Eğer o kimse zevk ve eğlence için yiyip
sarhoş olmuş ve sarhoş iken zevcesini boşamış ise zevcesinin boş olmasında
tereddüt yoktur.
Ben derim ki:
Bedayı'de «zevcesi boş olmaz» diye zikredilen tedavi için yiyen kimseye göredir,
Allâme Kasım'ın «zevcesi boş olur» diye zikrettiği zevk ve eğlence için yiyen
kimseye göredir. Yine talâk bahsinin evvelinde Fetih'ten naklen zikredilmiştir
ki; Hanefi mezhebinin meşayıhı ile Şafiî mezhebinin meşayıhı bir kimse haşîş
(esrar denilen «hind keneviri yaprağı») yiyip sarhoş olsa ve sarhoşken zevcesini
boşasa zevcesinin boş olmasında ittifak etmişlerdir.
«Benc, haşîş olduğu
için mübahdır ilh...» Denildi ki; bu, İmam-ı Azam'la İmam Ebû Yusuf
(Rh.Aleyhima)'a göredir. İmam Muhammed (Rh.A.)'e göre; çoğu sarhoşluk veren
şeyin azı da haramdır. Fetva İmam Muhammed (Rh.A.)'in kavliyledir. Nitekim
gelecektir.
Ben derim ki: «Çoğu
sarhoşluk veren şeyin azı da haramdır» ifadesiyle sıvı olan maddeler murad
edilmiştir. Bazıları bu ifadeyi sıvı maddeyle tâbir etmişlerdir. Eğer bu
ifadeyle sıvı olan maddeler murad edilmemiş olsa zâferan, amber gibi çoğu
sarhoşluk veren katı maddelerin azının da haram olması lâzım gelirdi. Halbuki
bunların haram olduğunu söyleyen hiç bir zât görmedim. Hatta «çoğu sarhoşluk
veren şeyin azıyla da had vurulması lâzımdır» diyen Şâfiîler bile bunu sıvı
maddelere tahsis etmişlerdir. Eğer bene veya zâferanın azı İmam Muhammed
(Rh.A.)'e göre haram olsaydı, necaset olması lâzım gelirdi. Çünkü İmam Muhammed
(Rh.A.) «çoğu sarhoşluk veren şeyin azı da haramdır ve necisdir» demiştir.
Halbuki bene gibi şeylerin necaset olduğunu hiç bir kimse söylememiştir.
Hâkim-i Şehid'in
Kâfî isimli kitabının içkiler bahsinde «bene ile tedavi olmakta bir beis yoktur.
Bununla aklın giderilmesi istenirse lâyık olan bunun yapılmamasıdır» diye
zikredilmiştir. Bundan malum oldu ki; içkiler ile sıvı olan maddeler murad
edilmiştir. Bene, afyon ve haşîş gibi katı maddelerin sarhoşluk verecek
miktarını yemek mutlaka haramdır. Az bir miktarına gelince bunu da zevk ve
eğlence maksadıyla kullanmak caiz değildir. Bunların tedavi maksadıyla az bir
miktarda kullanılmasından meydana gelen sarhoşluk ise affolduğundan taziri
gerektirmez. Bu sarhoşluk halindeki tasarrufata da itibar olunmaz.
«Had vurulan kimse
haddin bir kısmı vurulduktan sonra kaçıp ilh...» Hidaye'de zikredilmiştir ki;
tekaadüm-i zaman başlangıçta şehadetin kabul edilmesine mâni olduğu gibi
hükümden sonra haddin vurulmasına da mâni olur. Hatta had vurulan kimse, haddin
bir kısmı vurulduktan sonra kaçıp, tekaadüm-i zamandan sonra yakalansa, haddin
geri kalan kısmı kendisine vurulmaz. Çünkü hadler babında, haddin vurulması
hükmün tamamındandır.
Ben derim ki: Bu
zina ile hırsızlık haddinde acıktır. Çünkü bunlarda tekaadüm-i zaman yukarda
geçtiği üzere bir ay olarak takdir edilmiştir. İçki haddinde tekaadüm-i zaman
imam-ı Azam'la İmam Ebû Yusuf (Rh.A )'a göre; ağızdan içki kokusunun gitmesiyle.
İmam Muhammed (Rh.A.)'e göre; diğer hadlerde olduğu gibi bir ayla takdir
edilmiştir. Mûtemed olan İmam-ı Azam'la İmam Ebû Yusuf (Rh.A.)'un kavlidir.
İmam-ı Azam'la imam Ebû Yusuf (Rh.A.)'a göre; mesafe uzak olmadığı halde bir
kimse hâkimin yanında içki içtiğini ikrar ederken veya iki erkek o kimsenin içki
içtiğine dair şahitlik ederken o kimsenin ağzında içki kokusunun bulunması
şarttır. Fakat had vurulurken ayık olması şarttır,
«Kaçtıktan sonra
tekrar içki içse veya zina etse ilh...» Yani birinci had tamamlanmadan önce
yahut birinci had hiç vurulmadan önce tekrar içki içse veya zina etse birinci
had ikinci hadde dahil olduğu için bir had vurulur. Fakat birinci defa içki
haddi vurulduktan sonra tekrar içerse ikinci defa içki haddi vurulur. Zinâ haddi
vurulduktan sonra tekrar zina ederse, ikinci defa zina haddi vurulur.
«Eğer atı
zaptetmeye muktedir değil iken öldürmüşse, onun diyetini ödemez ilh...» Çünkü
atın fiili binen kimseye nisbet edilmez.