05 Ekim 2012

HADD-I ŞÜRB : İÇKİ HADDİ BÂBI



HADD-I ŞÜRB : İÇKİ HADDİ BÂBI


METİN
İslâm memleketinde hakikaten veya hükmen haram olduğunu bilerek mecbur kalmaksızın kendi rızası ve iradesiyle isterse bir damla olsun şarap içen yahut şaraptan başka herhangi bir içkiden sarhoş olan müslüman, mükellef, nâtık olan kimse, şarabın yahut diğer içkilerin kokusu ağzında mevcut iken yakalanırsa, ayıklıktan sonra kendisine içki haddi vurulur.
Müslüman bir kimse -Allah'a sığınırız- mürted olup sarhoş olsa, sonra tekrar müslüman olsa kendisine içki haddi vurulmaz. Çünkü kâfirler üzerine had yoktur. Fakat Münyetü'l-Müftî'de zikredilmiştir ki; içmesi haram olan bir şeyden sarhoş olan zimmîye esah olan kavle göre; içki haddi vurulur. Zira her millete sarhoşluk haramdır.
Musannıf «içki içen mükellef nâtık olması lâzımdır» dedi. Çünkü dilsize şüphe için had vurulmaz. Musannif «isterse bir damla olsun şarap içen» diye kayıtladı. Çünkü şarap içene had vurulması için şaraptan sarhoş olması şart değildir. Şarabın bir damlası bile haddi gerektirir.
«içki içenin İslâm memleketinde bulunması, içkinin hakikaten veya hükmen haram olduğunu bilmesi lâzımdır» diye kayıtladı. Çünkü fukaha «bir harbî (kâfir) İslâm memleketine gelip hemen İslâm şerefiyle müşerref olup haram olduğunu bilmeyerek şarap içse, kendisine had vurulmaz. Fakat zina böyle değildir. Çünkü zina her millette haramdır» de-' mislerdir.
Sarih «buna «her millette sarhoşluk da haramdır» diye itiraz edilebilir» demiştir.
Musannıf «ayıklıktan sonra kendisine içki haddi vurulur» diye kayıtlamıştır. Çünkü ayılmadan önce had vurulsa zahir olan, haddin yeniden bir daha vurulmasıdır. Aynî.
«Şarabın yahut diğer içkilerin kokusu ağzında mevcut iken yakalanırsa» diye kayıtlamıştır. Kokuyu yalnız şarabın kokusuna tahsis eden kimse kusur edip noksan ifade etmiştir. Ancak sarhoşun yakalandığı mesafe uzak olmakla ağzının kokusu gitse, bu takdirde şahitlerin «bu şahıs içkiyi kendi rızası ve iradesiyle içtiğine şehadet edip ağzında şarap kokusu mevcut iken biz bunu yakaladık» demeleri lâzımdır. Fetih.
İZAH
«İçki haddi ilh...» Musannif içki haddini zina haddinden sonra zikretmiştir. Çünkü zina içki içmekten daha çirkin ve cezası daha ağırdır. İçki haddini kazf haddinden önce zikretmiştir. Çünkü içki içenin suçu kesin olarak bilinmektedir. Fakat doğru olma ihtimafi bulunduğu için kazf edenin suçu kesin değildir. Hırsızlık haddini daha sonra zikretmiştir. Çünkü hırsızlık haddi, insanlara tâbi olan malları korumak için meşru kılınmıştır. Bahır.
«Müslüman bir kimse - Allah'a sığınırız - mürted olup sarhoş olsa ilh...» Ben derim ki; Dürrü'l-Münteka'da «mürted olan bir kimse, gerek mürted olmadan gerek mürtedliği halinde içki içip sarhoş olsa, sonra müslüman olsa kendisine had vurulmaz» diye zikredilmiştir. Hâkim'in Kâfî'sinde de böyle zikredilmiştir.
Sarih, Siraçiyye'den naklen kazf haddinde zikretmiştir ki; bir zimmî şarabın haram olduğuna inanarak içse, müslüman hükmünde olur. Yani kendisine içki haddi vurulur.
«Çünkü kâfirler üzerine had yoktur ilh...» Yani müslüman olan bir kimse mürted olup mürted iken içki içip sarhoş olsa, had vurulmaya ehil değildir. Zira kâfirlere had vurulmaz. İçtiği vakit had gerekmeyince, tekrar müslüman olduktan sonra da had vurulmaz. Fakat bir kimse zina etse yahut hırsızlık yapsa sonra -Allah'a sığınırız- mürted olsa, tekrar müslüman olduğunda kendisine had vurulur. Çünkü had daha önce vâcib olmuştur. Nitekim Zahiriyye'den naklen Bahir sahibi böyle ifade etmiştir.
«Zimmîye esah olan kavle göre; içki haddi vurulur ilh...» Hasan (Rh.A.) bununla fetva vermiştir. Meşayıhtan bazıları bunu güzel görmüşlerdir. Mezhebin muhtar olan kavline göre; bir zimmî şarap içip sarhoş olsa, kendisine had vurulmaz. Nitekim Fetâvây-ı Kaariü'l-Hidâye'de de böyle zikredilmiştir. Manzûme-i Mücîbe'de birinci kavil kabul edilmiştir. Nitekim Sarih, Dürrü'l-Münteka'da birinci kavli zikretmiştir.
Ben derim ki: Hâkim, Kâfî adlı kitabının içkiler bahsinde «içki içip sarhoş olan zimmîye had vurulmaz» diye zikretmiştir.
«Her millette sarhoşluk haramdır ilh...» Bu, Kaariü'l- Hidâye'de zikredilmiştir.
Ben derim ki: Bu söz götürür. Çünkü şarap müslümanlığın ilk devresinde haram kılınmamışdı. Ashab-ı Kiram şarabı içip sarhoş olurlardı.
Tirmizi'den naklen Fetih'te zikredilmiştir ki: Hz. Ali (R.A.)'den: «Bir gün Abdurrahman b. Avf (R.A.) ziyafet verip bize yedirdi ve şarap içirdi, sarhoş olduk. Namaz vakti gelince ben imam oldum ve Kâfirûn Sûresini yanlış okudum. Bunun üzerine şu mealdeki âyet nazil oldu:
«Ey mü'minler! Siz sarhoşken ne söyleyeceğinizi bilinceye kadar namaza yaklaşmayın.» (En-Nisâ Sûresi; âyet: 43)» diye rivayet edilmiştir. Eğer içki müslümanlığın ilk devresinde haram olsaydı Âshab-ı Kiram-ı fişka nisbet etmek lâzım gelirdi. Sonra ben Tuhfe-i İbni Hacer'de «müslümanlar İslâmiyetin ilk devresinde içerlerdi» diye zikredilmiş olduğunu gördüm.
Bazıları «İslâmiyetin ilk devrelerinde içkinin mubah olması istishâb (geçmişte sabit olan bir şeyin -değiştiği bilinmemekle- şimdide sabit ve baki olduğuna kail olmak) içindir» demişlerdir. Esah olan kavle göre; İslâmiyetin ilk devresinde içki vahiy ile mübahdı. Bazıları da «İslâmiyetin ilk devresinde aklı gidermeyecek kadar içmek mübahdı. Çünkü her dinde sarhoşluk haramdır» demişlerdir.
«Çünkü dilsize şüphe için had vurulmaz ilh...» Gerek dilsizin içki içtiğine şahitler şehadet etsin, gerekse kendisinin bilinen işaretiyle sabit olsun kendisine had vurulmaz. Çünkükonuşmuş olsa zorla veya boğazına duran lokmayı geçirmek için içmiş olduğunu haber verebilir.
Bahır'da zikredilmiştir ki: «Şarap içti» diye üzerine şahitlik yapılan kimse «ben şarabı süt zannettim» yahut «şarab olduğunu bilmedim» diye iddia etse, kabul edilmez. «Nebîz (kuru üzüm veya kuru hurmayı küpe veya fıçıya doldurup üzerine su koymak suretiyle yapılan şurup) zannettim» dese, kabul edilir. Çünkü nebîz, kaynayıp kabararak kuvvetlendiğinde tatta ve kokuda şaraba benzer.
«Mecbur kalmaksızın ilh...» Eğer bir kimse kendisini helak edecek susuzluğunu gidermek için içki içip sarhoş olsa had vurulmaz, çünkü susuzluğunu giderecek kadar içmesi mubahdır. Fukaha «susuzluğunu giderecek miktardan ziyade içip sarhoş olmasa yine had vurulmaz» demişlerdir. Kuhistânî. Kafi.
«Kendi rızası ve iradesiyle isterse bir damla olsun şarap içen ilh...»
Şarap (hamr): Pişirilmeksizin kendi kendine kaynayıp kabaran, kuvvetlenip sarhoş edici bir hale gelen ve köpüğünü atan yaş üzüm suyudur, eğer köpüğünü atmazsa, İmam-ı Azam'a göre; hamr (şarap) sayılmaz. İmameyn'e göre; sayılır. Ebû Hafs-ı Kebir, İmameyn (Rh.A.)'in kavlini almıştır. Şarap suyla karıştırılsa, bakılır; şarap galip olursa, had vurulur, su galip olursa, had vurulmaz. Ancak sarhoş ettiği takdirde had vurulur.
Kuhistânî'nin içkiler bahsinde zikredilmiştir ki; bir kimse, «şarap kaynatılmakla şarap olarak baki kalmadı» dese, onu içene had vurulmaz. Ancak sarhoş ettiği takdirde had vurulur. Buna göre; rakı içen kimseye sarhoş olmadıkça had vurulmamalıdır. Bir kimse «kaynatmakla şarap, şarap olarak kaldı» dese sarhoş etmese bile içen kimseye had vurulur. İmam Serahsî buna zâhib olmuştur. Fetva da bunun üzerinedir. Nitekim Tetimme-i Fetâvâ'da böylece zikredilmiştir.
Ben derim ki: Bundan malum oldu ki mutemed ve müftabih olan, rakının kaynatmakla ve buharlaştırmakla şarap olmaktan çıkmamasıdır. Bu itibarla, sarhoş olmasa bile ondan bir damla içene had vurulur. Ondan içip sarhoş olana haddin vâcib olmasında hiç şüphe yoktur. Münyetü'l-Musalli'de rakının necaset olduğu sarahaten zikredilmiştir. Şaraptan damıtmak suretiyle elde edilen rakının necaset olmasında şüphe yoktur. Çünkü rakı, şarap ısı yoluyla gaz durumuna getirildikten sonra soğutularak arınmış şarap cüzleri olduğu için şarabın tâ kendisidir Bundan dolayı rakının, azı. şarabın çoğundan daha fazla sarhoş eder.
«Çünkü şarap içene had vurulması için şaraptan sarhoş olması şart değildir ilh...» Yani musannifin «sarhoş olmak şart olmaksızın bir damla şarab içene had vurulur» ifadesi şarap ile diğer içkiler arasındaki farkı beyân etmek içindir. Yoksa bir damla şarap içmekle had vurulmaz. Çünkü had vurulması için ağızda şarap kokusunun mevcut olması şarttır. Birdamla şarap içenin ağzında ödeten şarap kokusu bulunmaz. Ama koku bulunmadan haddin vurulması mümkündür. Nitekim imam Muhammed (Rh.A.)'İn kavline göre; bir kimse içki içtiğini ikrar etse, ağzında kokusu bulunması şart olmaksızın kendisine had vurulur. Fakat şehadetle sabit olan sarhoşlukta ağzında kokunun bulunması şarttır. Benim için zahir olan budur. Bu meseleye temas edeni görmedim.
«Şaraptan başka herhangi bir İçkiden sarhoş olan ilh...» Yani bir kimse şaraptan başka herhangi bir içki içtiğinde sarhoş olmadıkça İmam-ı Azam ile İmam Ebû Yusuf'a göre; o kimseye had vurulmaz, imam Muhammed'e göre; çoğu sarhoşluk veren içkinin azı da haramdır ve necasettir. Fukaha «biz İmam Muhammed'in kavliyle amel ederiz» demişlerdir.
Bezzaziye'nin talâk bahsinde zikredilmiştir ki; bir' kimse kuru hurma, kuru üzüm, bal ve hububat nevinden yapılan içkilerden sarhoş olsa muhtar olan kavle göre; zamanımızda kendisine had vurulur.
Fetih'te «imam Muhammed (Rh.A.)'in «çoğu sarhoşluk veren içkinin azı da haramdır» kavli incelenip azının haram olmasından şarapta olduğu gibi sarhoş olmaksızın azıyla had vurulması lâzım gelmez» denilmiştir. Diğer üç mezheb imamına göre; çoğu sarhoşluk veren içkinin azı da haddi gerektirir, onların azıyla da had vurulacağına Müslim-i Şerifde:
«Her sarhoşluk veren şey hamr (şarap) 'dır.» Hadis-i şerifiyle Sahih-i Buharî'de Hz. Ömer (R.A.)'in : «Hamr (şarap) aklı örten ve gideren şeydir.» Kavliyle ve daha başka getirdikleri delilleri azıyla haddin vurulacağına delâlet etmez. Çünkü onların bu zikrettikleri delilleri «Zeydün esedün : Zeyd arştandır» gibi teşbih-i beliğ üzerine hamledilmiştir. Bununla bunların haram olması sabit olur. Fakat haram olmasından sarhoş olmaksızın haddin sabit olması lâzım gelmez. Teşbih asla muhalif olduğundan ona gitmek için lügat ve şeriat cihetinden üzerine delil bulunması lâzımdır. Onların azıyla haddin sabit olması üzerine kıyastan başka delilleri yoktur, kıyas ile had sabit olmaz. Evet, bunlardan sarhoşlukla haddin sabit olmasıdır.
«Çünkü fukaha ilh...» Hâkim-i Şehid'in Kâfi isimli kitabının içkiler bahsinde bu mesele izah edilmiştir. Şöyle ki: Bir harbî (kâfir) müslüman olup İslâm memleketine gelse, sonra haram olduğunu öğrenmeden şarap içse, hakkında içki haddi icra edilmez. Eğer zina etse yahut hırsızlık yapsa kendisine had vurulur. «Bilmiyordum» sözüyle mazur sayılmaz. İslâm memleketinde doğan bir kimse akıl baliğ olduğunda şarap içse, kendisine had vurulur. «Haram olduğunu bilmiyordum» dese, sözüne itibar edilmez.
«Buna «her millette sarhoşluk da haramdır» diye itiraz edilebilir ilh...» Fakat buna «her millette haram plan sarhoşluktur, yoksa bizzat içkinin kendisi değildir» diye cevap verilir.
T E T İ M M E: Bir kimse Hill (ihrama girilen yerin dışında kalan yer) de içip sonra Harem-iŞerife (ihrama girilen yerden itibaren Kabe'ye kadar olan yer) e girse had vurulur. Fakat Hill'de içip Harem-i Şerife iltica etse had vurulmaz. Çünkü ona ta'zim etmiştir. Ama haremde içtiğinde kendisine had vurulur. Çünkü Harem-i Şerifi hafife almıştır. Bu İmâdiyye'den naklen Kuhistânî'de zikredilmiştir. Yakında gelecektir ki bir kimse dar-ı harpte içse kendisine had vurulmaz. Bundan malum oldu ki içki içen on kimseye had vurulmaz :
1 - Mezhebin muhtar kavline göre; zimmîye,
2 - Mürted olmadan önce içip tekrar müslüman olana,
3 - Çocuğa,
4 - Deliye,
5 - Dilsize,
6 - Zorla kendisine içki içirilene,
7 - Susuzluktan ölmek üzere olup ölmeyecek kadar su yerine içen kimseye,
8 - Hill'de içip Harem-i Şerife iltica edene,
9 - Hakikaten ve hükmen içkinin haram olduğunu bilmeyerek içen kimseye,
10 - Dar-ı harpte içen kimseye. Bununla haddin şartları malum olmuştur,
«Çünkü ayılmadan önce had vurulsa, zahir olan, haddin yeniden bir daha vurulmasıdır ilh...» Çünkü Fetih'de zikredilmiştir ki; hadler beşeriyeti kötülüklerden menetmek için meşru kılınmıştır. Bu itibarla sarhoşa, ayıldıktan sonra had vurulur. Bu, dört mezhep imamlarının ittifakıdır. Zira aklın başta olmaması veya sevinç ve neşe hali vurulan haddin acısını azaltır. Sonra Fetih'de, bir sarhoşun dizi üstüne bir ateş parçası koyup, sönünceye kadar ona bakmadığı fakat ayılınca acısını duyduğu zikredilmiştir. Böyle olunca sarhoşa sarhoşluğu halinde vurulan hadden maksad hasıl olmamış olur. Bir özür için haddi tehir etmek caizdir. Bu takdirde kaadı hata edip ayılmadan önce had vursa, ayıldıktan sonra vurulması vâcib olan haddin düşmesi lâzım gelmez. Fakat hırsızın hataen sol eli kesilse, tekrar sağ eli kesilmez, iki had arasındaki fark açıktır. Çünkü her ne kadar sağ eli kesmek vâcib ise de sol eli kesmekle maksad hasıl olmuştur. Eğer sağ eli de kesilirse, hırsız ölüme sürüklenmiş olur. Bundan dolayı sol eli veya sol elinin başparmağı kesilmiş olsa. sağ eli kesilmez.
«Şarabın yahut diğer içkilerin kokusu ağzında iken yakalanırsa ilh...»
Fetih'de zikredilmiştir ki; bir kimsenin şarap içtiğine yahut şaraptan başka herhangi bir içkiden sarhoş olduğuna şahitlik yapıldığında kaadı hüküm verirken içenin ağzında içki kokusunun bulunması şarttır.
«Ancak sarhoşun yakalandığı mesafe uzak olmakla ağzının kokusu gitse ilh...» Musannıf bununla içki içen kimse ilaçla ağzının kokusunu giderdiğinde kendisinden haddin düşmeyeceğini ifade etmiştir. Nitekim bu, Muhit'ten naklen Miskin Hâşiyesi'ndezikredilmiştir.
METİN
Bir şahsın ağzında şarap kokusu bulunmasıyla yahut onu kusmasıyla şarap içtiği sabit olmaz. Ancak iki erkek şahit tarafından şarap içtiğine veya şaraptan başka diğer içkilerden birin! içerek sarhoş olduğuna dair mahkemede yapılan şehadetle sabit olur. Şahitler şarap içildiğine veya sarhoşluğa şehadet edince kaadı kendilerinden şarabın ne olduğunu, nasıl, ne vakit, nerede içildiğini sorar. Çünkü içilen şeyin zorla içilip içilmediği hadisede tekaadüm-i zaman bulunup bulunmadığını hadisenin dar-ı harpte irtikâp edilip edilmediği bu suretle meydana çıkar. Şahitler kendilerinden sorulan şeyleri hakkıyla beyân ettiklerinde kaadı her hangi bir hadde onların zahir olan adaletleriyle iktifa ederek hükmetmeyip, onları tezkiyeye havale eder. Aleyhine şehadet olunan şahsı da bu tezkiye sırasında hapseder. Şahitler içkinin zamanında ihtilâf etseler yahut biri şaraptan diğeri yaş hurma şurubundan sarhoş olduğuna şehadet etse, içene had vurulmaz. Zahiriyye.
Bir kimsenin içki içtiği ya iki erkeğin şehadetiyle veya ayık olduğu halde kendisinin bir defa ikrarıyla sabit olur.
İçki haddi sabit olunca had vurulacak kimsenin başından ayağına kadar örten elbisesinden başka elbiseleri üzerinden çıkartılır. Kadınların kürk gibi kalınca elbiselerinden başkası üzerlerinden çıkartılmaz. Bundan sonra zina haddinde olduğu gibi bedeninin çeşitli yerlerine hür ise seksen değnek, köle ise kırk değnek vurulur. Ancak yüzüne, başına, tenasül azaları gibi nazik yerlerine vurulmaz. Nitekim yukarda geçmiştir.
Bir kimse, sarhoş iken şarap içtiğini ikrar etse veya mesafe uzak olmadığı halde şarabın kokusu gittikten sonra bir kimsenin sora p içtiğine dair şahitler, şehadet etse yahut kendisi şarap kokusu gittikten sonra ikrar etse yahut ikrarından dönse içki haddi hâlis Allah hakkı olduğu için o kimseye had vurulmaz. Bu itibarla içki hakkında yapılan ikrardan dönülebilir. İçki haddînin sübutu Ashab-ı Kiram'ın icmalarıyladır. İcmada ancak Hz. Ömer (R.A.) ile İbn-i Mesud (R.A.)'un reyleriyledir. Bu zâtlar ise içki haddinin sübutu için içki kokusunun bulunmasını şart kılmışlardır.
Sarhoş, İmam-ı Azam (Rh.A.)'a göre; erkekle kadını ve yer ile göğü fark ve ayırdedemeyen kimsedir. İmameyn (Rh.Aleyhima)'e göre; sarhoş, sözünün çoğu saçma - sapan olan kimsedir. Sözünün çoğu saçma -sapan olmayıp yarısı doğru olsa o kimse sarhoş sayılmaz. Bahir. İmam-ı Azam (Rh.A.)'ın delili zayıf olmakla fetva için İmameyn (Rh.Aleyhima)'ın kavli ihtiyar edilir. Fetih.
Bir sarhoş -Allah'a sığınırız- mürtedliği gerektiren bir söz söylemekle mürted olsa, mürted olması sahih olmaz. Bu itibarla zevcesi kendisine haram olmaz. Haramdan sarhoş olanşahsın hükmü ayık olan kimsenin hükmü gibidir. Ancak yedi mesele müstesnadır. İşte bu mesele o yedi meseleden birisidir. Nitekim Musannif bunu Eşbah'a ve diğer muteber kitablara nisbet ederek izah etmiştir.
Cevhere'nin içkiler bahsinde «bene (uyuşturucu ve keyif verici ban denilen bir ot ve bunun tohumu), haşîş (esrar denilen «hind keneviri» yaprağı) ve afyonu yemek haramdır. Fakat bunların haram olması şarabın haram olmasından derece itibariyle aşağıdır. Hatta bir kimse bunları yiyip sarhoş olsa, kendisine had vurulmaz, fakat tazir edilir» diye yazılıdır.
Nehir'de «İnaye'de «bene, haşîş olduğu için mübahdır. Ama bundan sarhoş olmak haramdır» diye tahkik edilmiştir» diye zikredilmiştir. Kendisine had vurulan kimse haddin bir kısmı vurulduktan sonra kaçıp tekaadüm-i zamandan sonra yakalansa «hudûd babında haddin vurulması hükümdendir» ifadesinin gereğince kendisine haddin kalan kısmı vurulmaz. Kaçtıktan sonra tekrar içki içse veya zina etse, ikinci için yeni baştan had vurulur. Çünkü birinci ceza, ikinci cezaya dahil olmuştur. Nitekim ilerde gelecektir.
FER'Î MESELE: Sarhoş veya ayık bir kimse bir ata binip at azgınlık ederek bir insanı tepeleyip öldürse bakılır. Eğer atı zaptetmeye muktedir iken öldürmüşse o insanın diyetini öder. Atı zaptetmeye muktedir değil iken öldürmüşse onun diyetini ödemez. Musannif bunu İmadiyye'den nakletmiştir.
İZAH
«Bir şahsın ağzında şarap kokusu bulunmasıyla ilh...» Yani bir kimsenin ağzında mücerred şarap kokusu bulunmasıyla şarap içtiği sabit olmaz. Çünkü bu koku başka bir şeyden olabilir. Nitekim bir şairin beytinde:
«Bana sen mutlaka şarap içmişsin dediler, ben onlara hayır şarap içmedim, bilâkis ayva yedim dedim» diye zikredilmiştir.
«Yahut onu tasmasıyla ilh...» Yani bir kimse şarap kussa şarap içtiği sabit olmaz. Çünkü o kimseye zorla içirilmiş veya susuzluktan ölmek üzere olup ölmeyecek kadar su yerine içmiş olabilir. Bu itibarla şek ile had vâcib olmaz. Bir kimse sarhoş olarak bulunsa içtiğini kendisi ikrar etmese içtiğine dair şahitte bulunmasa zikredilenlerden biriyle veya mubah olan bir şeyden sarhoş olma ihtimali olduğu için kendisine had vurulmaz. Fakat mücerred koku veya sarhoşlukta ta'zir edilir. Bahır. Kuhistânî.
«Ancak iki erkek şahit tarafından ilh...» Musannıf bu ifadesiyle bir erkekle iki kadının şahadetinden ihtiraz etmiştir. Çünkü hadler şüphe bulunduğu için kadınların şehadetiyle sabit olmaz. Bahır.
«Kaadı ilh...» Kınye'den naklen Bahır'da zikredilmiştir ki: Köy kaadisi yahut fıkıh âlimi yahut mescid imamlarının içki haddini vurma hakkı yoktur. Ancak veliyyü'l-emr tarafından tayinedilirse başka.
«Şarabın ne olduğunu ilh...» Çünkü şahitler diğer içkilerin de şarap olduğuna inanabilirler.
«Zorla içilip içilmediği ilh...» içkilerden birini içmiş olduğuna dair aleyhinde şehadet yapılan şahıs, bu içki kendisine zorla içirilmiş olduğunu iddia etse hadden kurtulamaz. Meğer ki bu iddiasını şahit ile isbat etsin. Tamamı Bahır'dadır.
«Hadisede tekaadüm-i zaman bulunup bulunmadığı ilh...» imam Muhammed (Rh.A.)'e göre; tekaadüm-i zaman diğer hadlerde olduğu gibi şarap içmede de bir ay olarak takdir edilmiştir, imam-ı Azam'la İmam Ebû Yusuf (Rh.Aleyhima)'a göre; haddin sabit olması için sarhoş yakalandığında ağzında içki kokusunun tutunması şarttır. Bu iki zâta göre; tekaadüm-i zaman içki kokusunun gitmesiyle takdir edilmiştir. Mûtemed olan da budur.
Velhasıl, tekaadüm-i zaman ittifakla şehadetin kabul edilmesini meneder. Keza; tekaadüm-i zaman İmam-ı Azam'la imam Ebû Yusuf (Rh. A.)'a göre; ikrarın kabul edilmesini de meneder. İmam Muhâmmed (Rh. A.)'e göre; menetmez. Gayetü'l-Beyan'da İmam Muhâmmed (Rh.A.)'in kavli tercih edilmiştir.
Fetih'de «sahih olan İmam Muhâmmed (Rh'A)'in kavlidir» denilmişdir.
Bahır'da «mezhebin muhtar olan kavli, İmam-ı Azam'la imam Ebû Yusuf (Rh.A.)'un kavlidir. Ancak mânâ cihetinden İmam Muhammed'in kavli daha racihdir» diye zikredilmiştir.
«Diğeri yaş hurma şurubundan sarhoş olduğuna şehadet etse itti...»
Ben derim ki; bu ifadeden anlaşılan İmam Azam'la imam Ebû Yusuf'un kavline göre; mubah olan şurublardan sarhoş kimseye had vurulmamasıdır.
«Bir kimsenin içki içtiği ya iki erkeğin şehadetiyle veya ayık olduğu halde kendisinin bir defa ikrarıyla sabit olur ilh...» Bahır'da zikredilmiştir ki; içki içmenin ancak ya şehadetle veya ikrarla sabit olmasında - bir kimsenin evinde şarap bulunsa veya şarabın etrafında toplanmış bir güruh bulunup onların içtiklerini hiç bir kimse görmese, onların had vurulmayıp ancak ta'zir olunacaklarına- delil vardır. Evinde içki bulunan kimse fâsık olur. Keza; bir kimsenin yanında taşıdığı su kabında şarap bulunsa, kendisine had vurulmaz. Nitekim yukarıda geçtiği üzere bir kimse sarhoş olarak bulunup içki içtiğine dair şahit bulunmasa ve kendisi ikrar etmese, had vurulmaz. Fakat tazir edilir.
«Kendisinin bir defa ikrarıyla ilh...» Bu ifade, İmam Ebû Yusuf (Rh.A.)'un «iki defa ikrar etmesi lâzımdır» kavlini reddetmek içindir. Bahır. Musannıf içki içtiğini ikrar eden kimseye kaadının şarabın ne olduğunu nasıl, ne vakit, nerede içtiğini sorup sormayacağına temas etmemiştir. Lâyık olan şehadette olduğu gibi sormasıdır.
«Bir kimse sarhoş iken şarap içtiğini ikrar etse ilh...» Yani bir kimse zina yahut içki yahut hırsızlık haddi gibi hâlis Allah hakkı olan hadlerden birini sarhoş iken ikrar etse, kendisinehad tatbik edilmez. Ancak «çaldım» diye iddia ettiği malı öder. Fakat kazf haddinde Allah hakkı galip olmakla beraber kul hakkı bulunduğu için kendisine kazf haddi vurulur. Kul hakkı olan hadlerde kendisine ceza verilmesi hususunda sarhoş olan şahıs, ayık kimse hükmündedir. Çünkü o, kendisini isteyerek felakete sürüklemiştir.
Bir kimse sarhoş iken bir şahsa kazf (iftira) ettiğini ikrar etse, ayılıncaya kadar hapsedilir. Sonra kazf için had vurulur. Vurulan haddin acısı geçinceye kadar tekrar hapsedilir. Daha sonra sarhoşluk için had vurulur.
«Sarhoş, İmam-ı Azam (Rh.A.)'a göre; erkekle kadını ve yer ile göğü fark ve ayırdedemeyen kimsedir ilh...» Bu, şaraptan başka diğer içkilerin içilmesinde haddin vâcib olması için şart olan sarhoşluğun hakikatini beyandır. Sarhoşluk farklı olunca İmam-ı Azam (Rh.A.) haddi düşürmek için sarhoşluğun en son derecesini şart koşmuştur. Bu da sarhoş olan kimsenin erkekle kadını ye yer ile göğü birbirinden ayırdedemeyecek derecede sarhoş olmasıdır. Bu derece sarhoş olmayan kimse ayık olma şüphesinden hâli olmaz. İmam-ı Azam (Rh.A.) mubah olan meşrubatın sarhoşluk veren miktarının haram olması hakkında İmameyn (Rh.Aleyhima)'e muvafakat edip, bu meşrubattan sarhoşlukta sözlerinin saçma - sapan olmasına itibar etmiştir.
Fetih'te zikredilmiştir ki; lâyık olan, kendisiyle hadlerin ikrar edilmesi sahih olmayan sarhoşlukta İmam-ı Azam (Rh.A.)'in kavli, İmameyn (Rh.Aleyhima)'in kavli gibi olmasıdır. Çünkü İmameyn (Rh.Aleyhima)'e göre olan sarhoşluk, hadleri daha fazla düşürücüdür.
Keza: Mürtedliğin sahih olmayacağı sarhoşlukta da İmameyn (Rh. Aleyhima)'e göre olan sarhoşluğun muteber olmasıdır. Eğer sarhoşluğun en son derecesi itibar edilse, İmameyn (Rh.Aleyhima)'e göre sarhoş sayılan kimsenin mürted olması sahih olurdu. Halbuki bir müslümanı küfre nisbet etmemede ihtiyatla hareket etmek vâcibtir. İmam-ı Azam (Rh.A.) sarhoşluk haddini düşürme hususunda ihtiyatla amel ettiği için sarhoşluğun en son derecesini itibar etmiştir. Fakat burada sarhoşluğun en son derecesini itibar etmek ihtiyatla amel etmeğe muhaliftir. Bu Fetih'te zikredilenin hulâsasıdır.
Ben derim ki: Lâyık olan sarhoşluğun en son derecesinden daha aşağı derecede sarhoş olan kimsenin nikâhının fesh olmasına nisbetle mürted olmasının sahih olmasıdır. Çünkü bunda kul hakkı bulunduğu için ihtiyatla amel etmek vardır.
«Bir sarhoş - Allah'a sığınırız - mürtedliği gerektiren bir söz söylemekle mürteci olsa mürteci olması sahih olmaz ilh...» Yani mürted ahkâmı üzerine icra edilmez.
Fetih'te zikredilmiştir ki: Küfür itikat bâtındandır yahut itikadı hafife alma bâbındandır. Sarhoş için itikad da yoktur, itikadı hafife alma da yoktur. Çünkü bunlar idrâkin eseridirler. Bu, dünya hükmü hakkındadır. Fakat sarhoş ile Allah arasındaki hükme gelince eğer sarhoşo sözün gerçekte olan mânâsını kasdederek söylemişse kâfir olur. Eğer o sözün gerçekte olan mânâsını kasdetmeyerek söylemişse kâfir olmaz.
«Bu itibarla zevcesi kendisine haram olmaz ilh...» Yani sarhoşluğu halinde mürted olmasıyla zevcesi kendisine haram olmaz. Fakat sarhoş iken zevcesini boşasa zevcesi boş olur. Nitekim ilerde gelecektir.
«İşte bu mesele o yedi meseleden birisidir ilh...» Yani haram.olan şeyden sarhoş olan kimsenin hükmü ayık olan şahsın hükmü gibidir. Ancak yedi meselede sarhoş olan kimsenin hükmü ayık olan şahsın hükmü gibi değildir:
1 - Sarhoş olan kimsenin mürted olması sahih olmaz.
2 - Hâlis Allah hakkı olan hadleri ikrar etmesi sahih olmaz.
3 - Kendi aleyhine şahit tutması sahih olmaz.
4 - Küçük erkek çocuğunu mehr-i misilden ziyade mehir ile veya küçük kız çocuğunu mehr-i misilden daha az mehir ile evlendirmesi sahih olmaz.
5 - Bir kimse kendi zevcesini boşaması için başka bir şahsı vekil tayin etse o şahıs da o kimsenin zevcesini sarhoş olduğu halde boşasa bu boşaması sahih olmaz.
6 - Bir kimse kendi malını satması için bir şahsı vekil tayin edip o da sarhoş iken bu kimsenin malını satsa sahih olmaz.
7 - Bir kimse bir şahsın malını ayık iken gasbedip sarhoş iken gasbettiği malı sahibine verse, sahih olmaz.
Eşbah'ta «bu yedi yerde sarhoş ayık olan kimse gibi değildir» diye zikredilmiştir.
Fakat İmadiyye'den naklen Eşbah'ın haşiyesi Hameyî'de zikredilmiştir ki: Bir kimse ayık iken bir şahsın malını çalıp sarhoş iken bu malı sahibine verse, ödemekten kurtulmuş olur. Ayık iken başkasının zevcesini boşamak için vekil tayin «dilen kimse sarhoş iken onun zevcesini boşasa, sahih olan kavle göre; boş olur. Hâniyye. Bahır.
Talâk bahsinin evvelinde Tahrir'den naklen yazdık ki: Sarhoş olan kimsenin sarhoşluğu haram olan yoldan olursa, mükellef olmasını iptal etmeyip bütün hükümler kendisine lâzım gelir. Yani talâkı, azadı, alışverişi, dengiyle küçük çocuklarını evlendirmesi, ödünç vermesi, ödünç alması gibi bütün muameleleri sahih olur. Çünkü aklı mevcuttur, ancak irtikab ettiği günâh sebebiyle hitabı anlamamaktadır. Günâh hakkında ve hükmün vâcib olması hakkında aklı bakidir. Müslümanlığı sahihdir, kasdı olmadığı için mürted olması sahih değildir.
Sarih talâk bahsinde «zorla kendisine içki içirilip veya susuzluktan ölmek üzere olup su yerine içen kimse sarhoş olup sarhoşken zevcesini boşasa zevcesinin boş olup olmamasında ihtilâf vardır. Râcih olan kavil; zevcesinin boş olmamasıdır)» diye beyân etmiştir.
«Hatta bir kimse bunları yiyip sarhoş olsa kendisine had vurulmaz, fakat tazir edilir ilh...» Yani tazir hadden azdır.
Metn-i Pezdevî'den naklen Kuhistânî'de zikredilmiştir ki; bir kimse benc (uyuşturucu ve keyif verici ban denilen bir ot ve bunun tohumun)dan sarhoş olsa zamanımızda müftâbih olan kavle göre; kendisine hadvurulur.
Minah ile Cevahir'de zikredilmiştir kî; bir kimse bencden sarhoş olup sarhoş iken zevcesini boşasa, zecr için zevcesi boş olur. Fetva da bunun üzerinedir.
Kaadıhan'da «sahih olan kavle göre; zevcesi boş olmaz» diye zikredilmiştir.
Talâk bahsinin evvelinde geçtiği üzere Allâme Kasım «bir kimse bene veya afyondan sarhoş olup sarhoşken zevcesini boşasa, zecr için zevcesi boş olur, Fetva da bunun üzerinedir» demiştir.
Talâk bahsinin evvelinde Nehir'den naklen zikredilmiştir ki; Bedayı'de ve diğer itimad edilen fıkıh kitablarında «zevcesi boş olmaz» diye açıklanmıştır. Çünkü o kimsenin aklı günâh olan bir şeyle gitmemiştir. Hak olan burada tafsilata gitmektir. Şöyle ki; eğer o kimse bene veya afyonu tedavi için yiyip sarhoş olmuş ve sarhoş iken zevcesini boşamış ise zevcesi boş olmaz. Eğer o kimse zevk ve eğlence için yiyip sarhoş olmuş ve sarhoş iken zevcesini boşamış ise zevcesinin boş olmasında tereddüt yoktur.
Ben derim ki: Bedayı'de «zevcesi boş olmaz» diye zikredilen tedavi için yiyen kimseye göredir, Allâme Kasım'ın «zevcesi boş olur» diye zikrettiği zevk ve eğlence için yiyen kimseye göredir. Yine talâk bahsinin evvelinde Fetih'ten naklen zikredilmiştir ki; Hanefi mezhebinin meşayıhı ile Şafiî mezhebinin meşayıhı bir kimse haşîş (esrar denilen «hind keneviri yaprağı») yiyip sarhoş olsa ve sarhoşken zevcesini boşasa zevcesinin boş olmasında ittifak etmişlerdir.
«Benc, haşîş olduğu için mübahdır ilh...» Denildi ki; bu, İmam-ı Azam'la İmam Ebû Yusuf (Rh.Aleyhima)'a göredir. İmam Muhammed (Rh.A.)'e göre; çoğu sarhoşluk veren şeyin azı da haramdır. Fetva İmam Muhammed (Rh.A.)'in kavliyledir. Nitekim gelecektir.
Ben derim ki: «Çoğu sarhoşluk veren şeyin azı da haramdır» ifadesiyle sıvı olan maddeler murad edilmiştir. Bazıları bu ifadeyi sıvı maddeyle tâbir etmişlerdir. Eğer bu ifadeyle sıvı olan maddeler murad edilmemiş olsa zâferan, amber gibi çoğu sarhoşluk veren katı maddelerin azının da haram olması lâzım gelirdi. Halbuki bunların haram olduğunu söyleyen hiç bir zât görmedim. Hatta «çoğu sarhoşluk veren şeyin azıyla da had vurulması lâzımdır» diyen Şâfiîler bile bunu sıvı maddelere tahsis etmişlerdir. Eğer bene veya zâferanın azı İmam Muhammed (Rh.A.)'e göre haram olsaydı, necaset olması lâzım gelirdi. Çünkü İmam Muhammed (Rh.A.) «çoğu sarhoşluk veren şeyin azı da haramdır ve necisdir» demiştir. Halbuki bene gibi şeylerin necaset olduğunu hiç bir kimse söylememiştir.
Hâkim-i Şehid'in Kâfî isimli kitabının içkiler bahsinde «bene ile tedavi olmakta bir beis yoktur. Bununla aklın giderilmesi istenirse lâyık olan bunun yapılmamasıdır» diye zikredilmiştir. Bundan malum oldu ki; içkiler ile sıvı olan maddeler murad edilmiştir. Bene, afyon ve haşîş gibi katı maddelerin sarhoşluk verecek miktarını yemek mutlaka haramdır. Az bir miktarına gelince bunu da zevk ve eğlence maksadıyla kullanmak caiz değildir. Bunların tedavi maksadıyla az bir miktarda kullanılmasından meydana gelen sarhoşluk ise affolduğundan taziri gerektirmez. Bu sarhoşluk halindeki tasarrufata da itibar olunmaz.
«Had vurulan kimse haddin bir kısmı vurulduktan sonra kaçıp ilh...» Hidaye'de zikredilmiştir ki; tekaadüm-i zaman başlangıçta şehadetin kabul edilmesine mâni olduğu gibi hükümden sonra haddin vurulmasına da mâni olur. Hatta had vurulan kimse, haddin bir kısmı vurulduktan sonra kaçıp, tekaadüm-i zamandan sonra yakalansa, haddin geri kalan kısmı kendisine vurulmaz. Çünkü hadler babında, haddin vurulması hükmün tamamındandır.
Ben derim ki: Bu zina ile hırsızlık haddinde acıktır. Çünkü bunlarda tekaadüm-i zaman yukarda geçtiği üzere bir ay olarak takdir edilmiştir. İçki haddinde tekaadüm-i zaman imam-ı Azam'la İmam Ebû Yusuf (Rh.A )'a göre; ağızdan içki kokusunun gitmesiyle. İmam Muhammed (Rh.A.)'e göre; diğer hadlerde olduğu gibi bir ayla takdir edilmiştir. Mûtemed olan İmam-ı Azam'la İmam Ebû Yusuf (Rh.A.)'un kavlidir. İmam-ı Azam'la imam Ebû Yusuf (Rh.A.)'a göre; mesafe uzak olmadığı halde bir kimse hâkimin yanında içki içtiğini ikrar ederken veya iki erkek o kimsenin içki içtiğine dair şahitlik ederken o kimsenin ağzında içki kokusunun bulunması şarttır. Fakat had vurulurken ayık olması şarttır,
«Kaçtıktan sonra tekrar içki içse veya zina etse ilh...» Yani birinci had tamamlanmadan önce yahut birinci had hiç vurulmadan önce tekrar içki içse veya zina etse birinci had ikinci hadde dahil olduğu için bir had vurulur. Fakat birinci defa içki haddi vurulduktan sonra tekrar içerse ikinci defa içki haddi vurulur. Zinâ haddi vurulduktan sonra tekrar zina ederse, ikinci defa zina haddi vurulur.
«Eğer atı zaptetmeye muktedir değil iken öldürmüşse, onun diyetini ödemez ilh...» Çünkü atın fiili binen kimseye nisbet edilmez.

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...