METİN
Yeminler hakkında
asıl ve tafsilâtın beyanı şöyledir: İmam Şâfii'ye göre, yeminler lûgattaki
gerçek mânâları üzerine kurulmuştur.
İmam Malik'e göre,
Kur'an-ı Kerim'de kullanılan kelimeler nazarı itibare alınmıştır.
İmam Ahmet İbn-i
Hanbel'e göre, mutlak surette niyete bakılır. Biz Hanefilere göre, örf ve âdet
üzerine kurulmuştur. Ancak yemin eden kimse yemin ettiği lâfzın muhtemel olduğu
mânâya niyet ederse her ne kadar örf onun hilâfına ise de buna göre niyet ettiği
mânâ murad olur. Binaenaleyh «ben ev yıkmam» diye yemin eden kimse örümcek ağını
yıkmasıyla yemini bozulmuş olmaz. Ancak yemininde ona niyet etmişse onu
yıkmasıyla da yemini bozulmuş olur. Fetih.
Yeminler, lâfızlar
(sözler) üzerine kurulmuştur, yoksa ağraz ki; lâfızların mânâsından olmayan
maksatlar ve niyetler üzerine kurulmuş değildir. Belki muteber olan örfi mânâsı
murad olan lâfızlardır. Binaenaleyh bir kimse başka bir şahsa kızıp onun için
fels (bakır para) le birşey satın almamaya yemin etse sonra o şahıs için bir
veya daha fazla dirhemle birşey satın alsa o kimsenin yemini bozulmuş olmaz.
Bir kimse «kapıdan
çıkmayacağına» yahut «bir şahsı kamçılarla dövmeyeceğine» yahut «bir şahsa bugün
bin dirhem gıdâ ve infak edeceğine» yemin edip sonra tavandan çıksa, bir kamçı
ile dövse, bîn dirheme satın aldığı ekmeği gıdâ ve infak etse, yemini bozulmuş
olmaz. Çünkü itibar, lâfzın umumuna olup maksat ve niyetin umumuna değildir;
Ancak bazı meselelerde maksat ve niyete itibar edilir. Meselâ, bir kimse «bir
şeyi on dirheme, satın almam» diye yemin edip sonra onu onbir dirheme satın alsa
yemini bozulmuş olur. Fakat «birşeyi on dirheme satmayacağım» diye yemin edilip
onbir dirheme satılsa yemin bozulmuş olmaz.
İZAH
«Biz Hanefilere
göre örf ve âdet üzere kurulmuştur ilh...» Çünkü konuşan bir kimse örf ve ödet
olan sözle konuşur, yani lâfızların örfde kendileri için konulduğu mânâyı murad
eder. Fetih.
«Örümcek ağını
yıkmasıyla yemini bozulmuş olmaz ilh...» Zahire sahibi ile İmam Mergınânî
«örümcek ağını yıkmasıyla yemini bozulur» demişlerdir. Meşayıhdan bazıları «bu
hatadır» diye hükmetmiştir. Meşayıhdan bazıları da «kelâmın gerçek mânâsıyla
amel etmek mümkün olmadığı takdirde, kelâm, örf ve âdet üzerine hamledilir» diye
kayıtlamışlardır. Buna göre bir kelâmın bir lûgavî, bir de örfi mânâsı vardır.
Bir kelâm ile örf ehli konuşsa bile lûgavî mânâsı itibar edilir. Bu ise
«yeminler örf ve âdete hamledilir» kaidesini yıkar. Halbuki konuşan kimseancak
örfte konuşulan kelâm ile konuşur, bu örf gerek lügat ehlinin örfü olsun, gerek
başkalarının, örfü olsun. Evet, bir kelâm lügat ile örf arasında ortak olursa
lügat örf olmak şartıyla itibar edilir. Fakat burada yani «ben ev yıkmam»
ifadesindekî «ev» lâfzıyla Umum mânâsı niyet edilirse örümcek ağı yıkılmasıyla
da yemin bozulur. Ev lâfzının umum mânâsı niyet edilmezse örümcek ağının
yıkılmasıyla yemin bozulmaz. Çünkü «ev» lâfzı söylendiğinde örfteki yani dört
duvar ile tavandan ibaret olan ev murat edilir. Bundan anlaşıldı ki bizim
«kelâm, örf ve âdete hamledilir.» ile muradımız niyet eden kimsenin lâfzın
muhtemel olduğu mânâya niyet etmediği takdirdedir. Eğer yemin eden kimse bir
şeye niyet edip lâfzın da niyet ettiği şeye ihtimali olursa lâfız itibariyle
yemin yapılmış olur. Fetih, Bahır.
«Yeminler, lâfızlar
(sözler) üzerine kurulmuştur ilh...» Yani: Yeminler örfî lâfızlar üzerine
kurulmuştur. Lügat örfî üzerine veya Kur'ân-ı Kerîm örfî üzerine kurulmuş
değildirler.
Bir kimse «hayvana
binmeyeceğim» veya «kazık üzerine oturmayacağım» diye yemin edip sonra bir
insana binse veya bir dağ üstünde otursa her ne kadar lügat örfünde insana
hayvan, Kur'ân-ı Kerîm'de dağa kazık dense bile yemini bozulmuş olmaz.
Bir kimse «baş
yemeyeceğine dair» yemin etse, örfte «baş» fırında kızartılan sokaklarda satılan
başın ismidir ki koyun başı olup serçe, çekirge gibi hayvanların başlarına şâmil
olmadığından bu yemini bulunduğu şehirde satılan başlara hamledilir. Bilmiş ol
ki bir kimse «falan şahıs için fels (bakır para) ile bir şey satın almayacağım»
diye yemin edip sonra onun için dirhemle bir şey satın alsa yemini bozulmuş
olmaz. Çünkü «fels»in mânâsı lügatta da örfte de bir olup bakır paradır. Buna
göre fels mahsus ve malum bir paranın ismi olup dirhem ve dinara şâmil olmaz.
Velhasılı yeminlerde asıl ve muteber olan örfî lâfızlardır. Yemin edenin maksat
ve niyeti, lâfzın mânâsından olursa itibar edilir. Eğer lâfız üzerine ziyade
olursa itibar edilmez. Nitekim geçen meselede olduğu gibi. Yani bir kimse «falan
şahıs için felsle bir şey satın almayacağım» diye yapmış olduğu yeminde maksatı
ve niyeti fels, dirhem, dinar ve diğer paralarla bir şey satın almamak olsa bale
dirhem ve dinar ile o şahıs için bir şey satın aldığında yemini bozulmaz. Çünkü
dirhem ve dinar «fels» lâfzının mânâsında dahil değildirler. Buna göre «fels»
lâfzı ile dirhem ve dinarı murat etmek sahih olmaz. Kezâ: Bir kimse «kapıdan
çıkmayacağım» diye yemin edip sonra tavandan çıksa, her ne kadar evde kalmayı ve
tavandan veya pencereden çıkmamayı niyet etse bile yemini bozulmaz. Çünkü tavan,
«kapı» lâfzının mânâsında dahil değildir.
Bir kimse «falanca
şahsı kamçı ile dövmeyeceğim» diye yemin ettikten sonra değnek ile dövse niyeti
her ne kadar o şahsı değnek ve başka bir âletle dövüp acıtmamak olsa bile yemini
bozulmaz. Çünkü «değnek» zikredilmemiştir. Kezâ: Bir kimse «bugün falanca şahsa
bin dirhem gıda ve infak edeceğim» diye yemin ettikten sonra bin dirhem ile
satın aldığıekmeği ona verse niyeti her ne kadar kıymeti çok olan şeyi ona infak
etmek olsa bile yemini bozulmuş olmaz.
Bir kimse «bu şeyi
on dirheme satın almam» diye yemin ettikten sonra onu onbir dirheme satın alsa
yemini bozulur. Çünkü o kimsenin niyeti ve maksadı o şeyi on dirheme ve ondan
ziyadeye satın almam demek olduğu için niyet ve maksadına itibar edilmiştir.
Fakat bir kimse «ben şu şeyi on dirheme satmam» diye yemin edip onbir dirheme
satsa yemini bozulmaz. Bunda dört mesele vardır. Birincisi bir kimse «ben şu
şeyi on dirheme satın almam» deyip on bir dirheme satın alsa yemini bozulur.
Nitekim bir kimse «ben şu hâneye girmem» diye yemin ettikten sonra hem o hâneye
hem de başka hâneye girse yemini bozulur. İkincisi bir kimse «ben şu şeyi on
dirheme satmam» diye yemin ettikten sonra onbir dirheme satsa yemini bozulmaz.
Çünkü bu kimsenin niyet ve maksadı on dirhem üzerine ziyade olmasıdır. Bu da
hâsıl olmuştur. Üçüncüsü «ben bu şeyi on dirheme satın almam» diye yemin eden
kimse dokuz dirheme satın alsa yemini bozulmaz. Çünkü on dirheme satın
almamıştır. Dördüncüsü «bu şeyi on dirheme satmam» diye yemin eden kimse dokuz
dirheme satsa yine yemini bozulmaz. Çünkü bu kimsenin niyet ve maksadı on
dirhemden ziyadeye satmak, dokuz ve daha az dirheme satmamak idi. Fakat dokuz
dirhem «on dirhem» lâfzının mânâsında dahil değildir. Zira o kimse ancak on
dirheme satmayacağını söylemiştir, on dirhem ise dokuz dirheme ad olmaz. Niyet
ve maksad bir lâfzı tahsis etmeye elverişlidir. Yoksa lâfzın üzerine başka bir
şeyi ziyade etmeğe elverişli değildir. Nitekim yukarda geçmiştir. Bu izahdan
anlaşıldı ki «yeminlerde asil olan, örfe bağlı olmasıdır» kaidesinin mânâsı -her
ne kadar tâfzın lügattaki veya şeriattaki mânâsı örfteki mânâsından daha umum
olsa bile- söylenen lâfızdan örfde kasdedilen mânânın muteber olmasıdır, yoksa
lâfızların mânasından olmayan maksatlar ve niyetler muteber değildir.
METİN
«Ben eve
girmeyeceğim» diye yemin eden kimse Kâbe-i Muazzama'ya yahut mescide yahut
hıristiyanların kilisesine yahut yahudilerin havrasına yahut kapı aralığına
yahut evin kapısı önünde olan gölgeliğe girse yemini bozulmaz. Çünkü bunlar
örfte yatmak için hazırlanmış değildirler. Eğer kapı aralığı ile evin kapısı
önünde olan gölgelik yatmaya elverişli olmadıkları takdirde yemini bozulmaz.
Bundan dolayı mezhebten muhtar olan kavle göre; her ne kadar tavanı olmasa bile
gerek dört duvarlı olsun gerek üç duvarlı olsun evin sofasına girerse yemini
bozulur. Çünkü sofada yazın yatılır.
«Bir dâr (haney) e
girmeyeceğim» diyen kimse kendisinde yapı olmayıp harâb olan bir hâneye girse
yemini bozulmaz. Fakat «şu dâr (haney) e girmeyeceğim» diye yemin eden kimse,
her ne kadar yapı eseri kalmayıp arsa olduktan sonra yahut binası yıkılıp
yerinebaşka bir hâne yapıldıktan sonra girse yemini bozulur. Çünkü dâr (hane)
arsanın ismidir. Arsa üzerindeki bina ise vasıfdır. Sıfat ancak nekre (belirsiz)
olan kelimede itibar edilir, yani sıfat nekre olan kelimeyi marife (belirli)
kılar.
Muayyen olan
kelimede sıfat itibar olunmaz. Çünkü «hazırda vasıf hükümsüzdür, gaipde ise
muteberdir» ifadesi usûlcüler arasında meşhurdur. Buna göre, yemin eden kimse
«ben şu dâr (haney) e girmem» diye yemin ettiğinde sanki «şu arsaya girmem» diye
yemin etmiş olur. Bu takdirde hanelik vasfı işaret ismiyle olan yeminde
hükümsüzdür. gerek o arsa üzerinde hane olsun, gerek bozulup harab olsun
arsasına girdiğinde yemini bozulur. Ancak sıfat şart olup meselâ; bir kimse
zevcesine «sen binekli olarak şu eve girersen boş ol» demesi gibi olursa
muayyende de sıfat itibar olunur. Çünkü «eve binekli olarak girmek» şart olarak
zikredilmiştir. Buna göre kadın yaya olarak o eve girse boş olmaz, yahut yemin
edenin yeminini gerektiren, mesela; «vallâhi ben şu yaş hurmadan yemeyeceğim»
demesi gibi sıfat, yemin etmeye sevk edici olursa muayyen kelime sıfatla takyid
olunur. Buna göre o yaş hurmayı, kuru hurma olduktan sonra yese yemini bozulmaz.
Çünkü yaş hurmayı yemek zararlı olabilir. Eğer «şu haneye girmeyeceğim» diye
yemin ettiği hane yıkılıp bahçe. yahut mescit. yahut hamam, yahut oda, yahut
üzerine su galip olup ırmak olduktan sonra o yere girse yemini bozulmaz. Bunlar
da yıkılıp oraya başka bir hane yapıldıktan sonra girse yine yemini bozulmaz.
Çünkü her ne kadar yeni bir bina yapılmakla hane ismi avdet etse bile, birinci
hanenin yıkılmasıyla üzerine yemin edilen hanenin ismi zail olmuştur. Fakat
ikinci hane başka bir sıfat ile olduğu için üzerine yemin edilmiş hane olmamış
olur.
Nitekim «ben şu
odaya girmeyeceğim» diyen kimse orası yıkılıp arsa olduktan sonra yahut yıkılan
odanın enkazıyla olsa da başka bir oda yapıldıktan sonra girse yemini bozulmaz.
Çünkü üzerine yemin ettiği odanın ismi zâil olmuştur. Kezâ: «Ben odaya girmem»
diyen kimse oda yıkıldıktan sonra girse evleviyetle yemini bozulmaz. Eğer bu
yemin eden kimse üzerine yemin ettiği odanın tavanı çöküp duvarları yıkılmadan
oraya girse muayyen odada tavan sıfat gibi olup sıfat ise muayyende işaretle
muteber olduğu için yemini bozulur. Nekre (belirsiz) de yemini bozulmaz. Çünkü
bunda sıfat muteberdir. Nitekim nekrede sıfatın muteber olduğu yukarıda
geçmiştir. Bu izah edilen suretde odanın nekre (belirsiz) olmasıyla ma'rife
(belirli) olması arasındaki fark Bahır'da Bedayi'a nisbet edilmiştir. Fakat
Nehir sahibi «içinde yatmaya elverişli oldukça tavanı olmayan bir odaya girmekle
yeminin bozulmasında odanın belirsiz olmasıyla belirli olması arasında fark
yoktur» diye yukarda zikredilen farka itirazda bulunmuştur. Yukarıda Musannıf
yemini «şu hâneye girmeyeceğim» ile takyîd etti ve takyîdi münasiptir. Çünkü
takyîd etmeyip, yalnız «şu» ile işaret edip «hâne» kelimesini söylemeyerek «şuna
girmem» dese o hâneye hangi sıfatla olursa olsun gerek mescid gerekhamam gerek
bostan gerek bahçe olduktan sonra girse yemini bozulur. Nitekim «şu mescide
girmeyeceğim» diye yemin eden kimse mescid harab olduktan sonra her ne sıfatla
olursa olsun oraya girdiğinde yemini bozulduğu gibi. Çünkü mescid kıyamete kadar
yıkılsa bile mescid olarak bakîdir. Bu İmam Ebû Yusuf (R.A.)'un kavlidir. Fetva
da bunun kavliyle verilir. Eğer mescid genişletilip sonra yemin eden kimse girse
yemini bozulmaz. Eğer yemin eden kimse «falanca kabilenin mescidine
girmeyeceğim» diye yemin edip o kabile mescidi genişlettikten sonra girse yemini
bozulur, hâne de böyledir. Çünkü yemin eden kimse yeminini «falanca kabileye»
izâfe ederek akdetmiştir. Bu akdettiği yemin, yeminden sonra mescide ilâve
edilen ziyadeye de şamildir. Bedayi, Bahır.
Bir kimse «ben şu
direğin veya şu duvarın üzerine oturmam» diye yemin ettikten sonra onlar yıkılıp
her ne kadar kendilerinin enkazlarıyla da olsa yeniden yapılsalar yahut «ben şu
gemiye binmem» diye yemin ettikten sonra gemi bozulup ağaçlarıyla yeniden
yapılsa bu yeni yapılan direğin veya duvarın üstüne otursa yahut yeni yapılan
gemiye binse yemini bozulmaz. Çünkü üzerine yemin edilen şeylerin isimleri zâil
olmuştur. Nitekim «ben şu kalemle yazı yazmam» diye yemin ettikten sonra onu
kırıp bundan sonra yontsa yeni baştan kalem kesip onunla yazdığı takdirde yemini
bozulmadığı gibi. Çünkü yontulup kesilmeyen kaleme kalem ismi verilmez. Belki
boğum ismi verilir. -Bu yemin kamış kalem hakkındadır- Artık kamış kalem
kırıldığında kalem ismi zâil olur. Buna göre üzerine yemin edilen şeyin ismi
zâil olunca yemin bâtıl olur. «Ben şu hâneye girmem» diye yemin eden kimse o
evin üstüne çıksa Mütekaddimin âlimlerine göre; hânenin üstün hâneden sayıldığı
için yemini bozulur. Müteahhirin âlimlerine göre; yemini bozulmaz.
Kemal «hânenin
üstünde çatı bulunursa yemin bozulur; çatı bulunmazsa yemin bozulmaz» diye
Mütekaddimin âlimleri ile Müteahhirin âlimlerinin kavillerinin aralarını
birleştirmiştir.
İbn-i Kemal «yemin
eden kimse Arab memleketinden olmazsa yemini bozulmaz» demiştir. Miskin. Fetva
bu kavil üzerinedir.
Bahır'da
zikredilmiştir ki; «hâneye girmem» diye yemin eden kimse hânedeki ağaca veya
duvara çıksa yemini bozulur. Müteahhirinin kavli üzere yemini bozulmaz. Zâhir
olan bu sûretlerin hepsinde Müteahhirlerin kavilleri muteberdir. Çünkü bunlar
örfte hâneye dahil değildirler. Nitekim hânenin altında serdâb (çok sıcak
günlerde barınılan yeraltı odası) veya kendi ile hâne ehlinin faydalanmadığı
kanât (su yolu) kazıp oraya girerse yemini bozulmadığı gibi.
Bahır sahibi
«Musannıfın hânenin üstünü mutlak olarak zikri mescide de şâmil oldu da «mescide
girmem» diye yemin eden mescidin üstüne çıktığında yemini bozulmuş olur. Buna
göre «şu mescide girmem» diye yemin eden kimsenin o mescidin üstünde meskeni
olupona gitse yemini bozulmaz. Çünkü bu mesken mescidden değildir» demiştir.
Bedayi'de de böyle zikredilmiştir.
İZAH
«Eğer kapı aralığı
ile evin kapısı önünde olan gölgelik yatmaya elverişli olmadıkları takdirde
yemini bozulmaz ilh...» Gölgelik, evin içinde olup ve kapı aralığı da büyük olup
yatmaya elverişli olurlarsa yemin eden kimse bunlara girmekte yemini bozulur.
Fetih'de zikredilmiştir ki: Bazı köylerde misafirlerin buralarda yatmaları
ödettir, şehirlerde de bazı zamanlarda hizmetçiler buralarda yatarlar. Buna göre
«hâneye girmem» diye yemin eden kimsenin bu yerlere girmesiyle yemini bozulur.
Velhâsılı: «Ben bu
hâneye girmeyeceğim» diye yemin eden kimse o hânenin herhangi bir yerine girip,
kapı kapandığında içte kalırsa, yemini bozulur. Hatta hânenin tavanına çıksa
tavanı yatılmaya elverişli olursa yemini bozulur.
«Fetva da bunun
kavliyle verilir ilh...» İmam Muhammed (Rh.A.)'e göre; mescid harab olup
insanlar ondan müstağni olurlarsa yapanın veya veresenin mülküne avdet eder. Bu
İs'aftan naklen Tahtâvî'de zlkredilmiştlr.
«"Ben şu kalemle
yazı yazmam" diye yemin ettikten sonra onu kırıp ilh...» Yani: Bir kimse «ben şu
kamış kalemle yazı yazmam» dedikten sonra onu kırıp kendisinden kalem ismi zâil
olsa bundan sonra yontup yeni baştan kamıştan kalem yapıp onunla yazsa yemini
bozulmaz. Fakat kalemin ucunu kırıp yeni baştan düzeltmeye muhtaç olmaksızın
ucunu açsa ve bununla yazsa yemini bozulur. Sayrafiyye.
«"Ben şu hâneye
girmem" diye yemin eden kimse o evin üstüne çıksa ilh...» Yani: «Başka bir
hânenin üstünden girmem» diye yemin ettiği evin üstüne çıksa Mütekaddimin
âlimlerine göre, yemini bozulur. Çünkü hâne dört duvar ile tavandan ibarettir.
Nitekim bir mescidin üstü de mescid sayılır. Hatta cünüb ve âdet gören kadının
mescidin üstüne çıkıp durmaları haramdır. İ'tikafta bulunan bir kimse mescidin
üstüne çıksa i'tikafı bozulmaz.
«Yemin eden kimse
Arab memleketinden olmazsa yemini bozulmaz ilh...» Çünkü onların örflerinde
hânenin üstüne çıkan kimseye hâneye girdi denilmez.
«Miskin. Fetva bu
kavil üzerinedir ilh...» Çünkü fetvada örf itibar edilir, örf değiştiği için
fetva yeni örfe göredir. Anla!
«Hâneye girmem diye
yemin eden kimse hânedeki ağaca çıksa ilh...
Yani: «Girmem»,
diye yemin ettiği hânede bulunan ağaca hânenin dışından çıksa eğer hânenin
içinden ağaca çıkarsa ittifakla yemini bozulur.
«Veya duvara çıksa
ilh...» Yani: «Girmem» diye yemin ettiği hâneye ait bulunan duvara çıktığında
yemini bozulur. Eğer üzerine çıktığı duvar yemin ettiği hâne ile komşunun
hânesiorasında müşterek bulunsa yemini bozulmaz.
«Kendi ile hâne
ehlinin faydalanmadığı kanal kazıp oraya girerse yemini bozulmadığı gibi ilh...»
Eğer kanal için hâneye giden bir açıklık bulunup ondan su alıyorlarsa oraya
girdiği takdirde yemini bozulur. Çünkü bu surette su kuyusu gibi hânenin
menfaatlarından olmuş olur. Eğer kanal içîn olan açıklık aydınlık olursa yemini
bozulmaz. Çünkü bu surette aydınlık hânenin menfaatlarından olmadığı için oraya
giren hâneye girmiş sayılmaz. Bu hulâsa olarak Muhit'ten naklen Bahır'da
zikredilmiştir.
METİN
Yemin eden girmeyi
kapı ile takyîd edip yani «ben şu hâneye kapıdan girmem» diye yemin etse, sonra
o hâneye yeni bir kapı açılsa. her ne kadar yeni açılan kapı delik de olsa, o
hânenin kapısı olduğu için bu yeni açılan yerden o hâneye girse yemini bozulur.
Yalnız yeni açılan deliğin kapı için açılması lâzımdır. Şu kadar var ki: «Ben şu
hâneye kapıdan girmem» diye yemin eden, kapıyı tayin edip «ben şu hâneye işte bu
kapıdan girmem» diye yemin ederse. yeni açılan kapıdan o hâneye girmesiyle
yemini bozulmaz. çünkü şart bulunmamıştır.
«Ben şu hâneye
girmem» diye yemin eden kimse o hânenin kapısının eşiğine iki ayağıyla basıp
dursa, kap: kapandığında adam dışta kalırsa, yemini bozulmaz. Kapı kapandığında
içte kalırsa yemini bozulur.
«Ben şu hâneden
çıkmam» diye yemin eden kimse o hânenin kapısının eşiğine iki^ayağıyla basıp
dursa, hüküm aksine olup yani; kapı kapandığında adam dışta kalırsa, yemini
bozulur, içte kalırsa yemini bozulmaz. Fakat Muhit'te zikredilmiştir ki: Bir
kimse «ben şu hâneden çıkmam» diye yemin etse, halbuki o hanede dalları hâne
dışına sarkmış bir ağaç olup yemin eden ona çıksa, eğer o daldan düştüğü
takdirde hânenin dışına düşerse yemini bozulmaz. Çünkü ağaç hânenin duvarı
gibidir. Bu yeminin bozulup bozulmamasının hükmü yemin eden kimsenin kapının
eşiğinde iki ayağıyla durduğu takdirdedir. Ama ayağının birini eşik üzerine
koyup diğerini içeriye koysa eşik ile iç tarafı aynı seviyede olur yahut dışta
kalan eşik kısmı daha alçak olursa «ben şu hâneye girmem» diye yemin eden
kimsenin yemini bozulmaz, hânenin iç kısmı eşikten daha alçak olursa yemini
bozulur. Zeylaî.
Bazıları «mutlak
surette yani gerek eşik kısmı alçak olsun, gerek hânenin iç kısmı alçak olsun
yemini bozulmaz» demişlerdir. Sahih olan da budur. Zahiriyye. Çünkü tam olarak
içeri girmek ancak iki ayağın girmesiyle olur.
Bir kimse «ben şu
hayvana binmem» diye yemin etse, halbuki hayvanın üstünde bulunsa yahut «ben şu
elbiseyi giymem» diye yemin etse, halbuki elbise üzerinde olsa, yahut «ben şu
hânede oturmam» diye yemin etse, halbuki hânenin içinde oturur bulunsa, eğer o
kimseyemin ettikten sonra derhal hayvandan inmez. elbiseyi çıkarmaz, hâneden
taşınmazsa yemini bozulur. Çünkü .bunların devamı yani hayvandan inmemesi,
elbiseyi çıkarmaması, hanede oturması yeni baştan hayvana binmiş, elbiseyi
giymiş, hânede oturmuş sayılır. Eğer o kimse yemin ettikten sonra hemen
hayvandan iner, elbiseyi çıkarır, hâneden taşınırsa yemini bozulmaz. Fakat
girme, çıkma, evlenme ve temizlenmenin devamı yeni baştan yapma gibi değildir.
Meselâ: Bir kimse «ben şu hâneye girmem» diye yemin etse halbuki o hânenin
içinde bulunsa, o hânede devamlı kalsa, yemini bozulmaz. Ancak o hâneden çıkıp
tekrar girerse, yemini bozulur. Çıkma, evlenme ve temizlenme de girme gibidir.
Bunda kaide şudur: Binme, giyme, oturma gibi sürekli olan şeylerde devamları
için yeni baştan yapma hükmü vardır. Girme. çıkma gibi şeylerin devamları için
yeni baştan yapma hükmü yoktur. Bu sürekli olan şeylerde devamları için yeni
baştan yapma hükmü olması eğer yemin devamları halinde olursa olur, önce olursa
olmaz.
Bir kimse zevcesine
«ben her ne zaman binersem sen boşsun» yahut «benim üzerime bir dirhem nezir
olsun» deyip sonra binip ve binmesinde devam etse. kendisine bir talâk yahut bir
dirhem lazım olur. Eğer bu yemini hayvan üstünde iken ederse, kendisine inmesi
mümkün olan her bir saatte talak ve dirhem lâzım olur.
Şârih der ki: Bu
izah edilen suretlerin hepsinde gerek devamlı olan şeylerde, gerekse devamlı
olmayanlarda olsun, gerek o fiilin içinde bulunurken yemin etsin, gerek o fiile
başlamadan yemin etsin bizim örfümüzde her ne kadar fiile başlamayı niyet
etmezse de ancak fiile başlamakla yemin bozulur. Bu kavle üstâzımız Mücteba
meyletmiştir.
Bir kimse «ben şu
hânede» yahut «şu odada» yahut «şu mahallede oturmam» diye yemin edip eşyasını.
ehlini hatta bir kazığı orada bırakıp kendisi çıkıp gitse, yemini bozulur.
İmam Muhammed
(R.A.)'e göre; hânenin demirbaş eşyasını taşıması kifayet eder. İnsanların
haline uygun olan da budur. Fetva da bunun üzerinedir. Hatta eşyalarını sokağa
yahut mescide taşısa, taşınmış sayılır. Kemal buna kâil olmuştur. Nehir sahibi
de bunu ikrar etmiştir. Bu izah edilen meselede yemin eden kimsenin yemininin
bozulması yemini arapça ile olduğu takdirdedir. Yemini farsça ile olursa, sade
kendi çıkıp gitse, yemini bozulmaz. Nitekim meskeni tebaiyet yoluyla olsa,
meselâ: Babasıyla oturan büyük oğul yahut zevciyle oturan zevce gibi. Büyük oğul
«ben şu evde oturmam» diye yemin edip o evde ehlini ve malını bırakıp kendisi
çıkıp gitse, yemini bozulmaz. Zevc, yemin ettiği halde zevcesi başka bir yere
taşınmaktan imtina edip zevcine gâlib geldiğinde bir daha dönmemek üzere kendisi
çıkıp gitse, yemini bozulmaz. «Ben bu evde oturmam» diye yemin eden kimse
gecenin girmesiyle, kapının kapanmasıyla kendisine çıkmak mümkün olmasa yahut
başka bir ev yahut hayvan aramakla meşgul olup bir kaç gün o evde kalsa, yahut
her ne kadar hayvankiralamaya gücü yettiği halde hayvan kiralamayıp çok olan
evinin eşyasını bizzat kendisi birkaç günde taşısa, yemini bozulmuş olmaz.
«Ben bu hânede
durmam» diye yemin eden kimse bu ifadesi ile yalnız kendisinin çıkıp gitmesine
niyet etse diyaneten tasdik edilir, kazaen tasdik edilmez. İmam Şâfiî'ye göre
taşınmak niyetiyle o hâneden çıkması kifayet eder. Fakat bir kimse «şu şehirde»
yahut «şu beldede» yahut «şu köyde sakin olmam» diye yemin etse ehlini eşyasını
o şehirde yahut o beldede yahut o köyde bırakıp yalnız kendisi gitse, yemini
bozulmaz.
FER'İ MESELELER:
Bir kimse «falanca şahısla bir evde yaşamam» diye yemin edip sonra bir hanenin
avlusunda yahut biri bir odada, diğeri başka bir odada sakin olsa, yemini
bozulur. Ancak hâne pek büyük olup oralarında bir duvarla taksim ederlerse,
yemini bozulmaz. Hâneyi yemininde tayin edip meselâ; «ben falanca şahısla şu
evde oturmam» dese taksim suretinde de yemini bozulur. Yemininde hâneyi tayin
etmeksizin meselâ; «ben falanca şahısla bir hanede oturmam» diye yemin edip
hâneyi aralarında bir duvarla taksim etseler, yemin bozulmaz.
Bir kimse «ben
falan şahısla oturmam» diye yemin ettikten sonra hânesine o şahıs ehli ve eşyası
İle zorla girse, yemin eden kimse yemininin bozulacağını bilsin veya bilmesin o
şahısla beraber oturursa, yemini bozulur. Çünkü örfte o şahısla sâkin olmuş
olur.
Taşınmak mümkün
olduğu takdirde yemin eden hemen taşınırsa, yemini bozulmaz. Nitekim o şahıs
misafir olarak yemin eden kimsenin evine geldiğinde yemini bozulmaz.
Kezâ: Yemin eden
kimse sefere gidip falan şahıs o kimsenin ehliyle sâkin olsa yine yemini
bozulmaz. Bu kavil ile fetva verilir. Çünkü yemin eden kimse hakikaten o şahısla
sâkin olmamıştır. Yemin eden kimse o şahısla sâkin olmayı bir ay ile takyîd edip
meselâ; «ben falanca şahısla bir ay oturmam» dedikten sonra bir saat sâkin olsa.
sakin olma devam eden fillerden olmadığı için yemini bozulur. İkâmet buna
muhaliftir.
Hızanetu'l-Fetâvâ'da
zikredilmiştir ki: Bir kimse zevcesini dövmeyeceğine dair yemin edip sonra
dövmeyi kasd ve murad etmeksizin onu dövse, yemini bozulmaz.
İZAH
«Her ne kadar yeni
açılan kapı delik de olsa ilh...» Bahır'da zikredilmiştir ki: «Ben şu haneye
kapıdan girmem» diye yemin eden kimse o hâneye başka bir kapı deliği açıp oradan
girse yemini bozulur. Çünkü o kimse yeminini o hâneye ait olan kapıdan girmemek
üzere etmiş olup girme ise bulunmuştur. Eğer yeminiyle birinci kapıyı
kasdettiğini iddia ederse ifadenin buna ihtimali bulunduğu için diyaneten tasdik
edilir. kazaen tasdik edilmez. Çünkü bu, mutlak ile mukayyed murad edılmiş
olduğu cihetle zahire muhaliftir.
«Yahut dışta kalan
eşik kısmı daha alçak olursa "ben şu haneye girmem" diye yemin edenkimsenin
yemini bozulmaz ilh...» Çünkü yemin edenin bütün bedeni dıştaki alçak olan eşik
kısmı üzerinde bulunan ayağı üzerine dayanmaktadır.
«Sahih olan da
budur ilh...» Fetih ile Muhit'te zikredilmiştir ki «ben şu hâneye girmem» diye
yemin eden kimse o hâneye ayağının birini soksa, yemini bozulmaz.
Şemsü'l-Eimmeti'l-Hulvâni ile İmam Serahsi bununla amel etmişlerdir. Bu surette
yeminin bozulmaması yemin eden kimse ayakta dahil olduğuna göredir. Arkası üstü
yahut yüz üstü yahut üstü yatıp yuvarlansa. hatta bir kısmı eve girse eğer
bedeninin yarısından çoğu girmiş ise her ne kadar ayakları dışta kolsa bile
girmiş sayılır.
«Çıkma, evlenme ve
temizlenme de girme gibidir ilh...» Meselâ; bir kimse «ben şu hâneden çıkmam»
diye yemin etse, halbuki hânenin dışında bulunsa, o hâneye girip sonra
çıkmadıkça yemini bozulmaz. Kezâ: Bir kimse «ben evlenmem» diye yemin etse
halbuki evli bulunsa, nikâh devam ettikçe yemini bozulmaz. Fetih.
«Ehlini ilh...»
Ehli ile murad zevcesi kendisiyle beraber olan çocukları ve hizmetçileridir.
Bahır. Bedâyi.
«İmam Muhammed
(Rh.A.)'e göre hanenin demirbaş eşyasını taşıması kifayet eder ilh...» İmam Ebû
Yusuf (R.A.)'e göre evin eşyasının çocuğunun taşınmasına itibar edilir.
«Hatta eşyalarını
sokağa yahut mescide taşısa, taşınmış sayılır ilh...»
Bazıları,
eşyalarını sokağa ve mescide taşısa yemini bozulur, demişler ve buna «Ziyadat»
adlı kitapta zikredileni delil göstermişlerdir. Şöyle ki: Bir kimse ailesiyle
şehirden çıksa, başka bir vatan edinmedikçe namaz hakkında birinci vatanı vatan
olarak kalır. Hidaye.
Sahih olan kavle
göre başka bir mesken edinmedikçe yemini bozulur. Bu, Zahiriyye'den naklen
Bahır'da zikredilmiştir.
Ben derim ki: Örf
muteberdir. Örf ise buna muhalifdir. Nitekim bilindiği gibi «oturmam» diye yemin
ettiği yerden ehlini ve eşyalarını mescide veya sokağa taşısa, bu kimseye
«taşındığı yerde oturuyor» denilmez.
«Büyük oğul "ben şu
evde oturmam" diye yemin edip o evde ehlini ve malını bırakıp kendisi çıkıp
gitse yemini bozulmaz, ilh...» Kezâ, bir kadın «ben şu evde oturmam» diye yemin
edip o evde zevcini ve malını bırakıp kendisi çıkıp gitse, yemini bozulmaz.
«"Ben bu evde
oturmam" diye yemin eden kimse, gecenin girmesiyle kapının kapanmasıyla
kendisine çıkmak mümkün olmasa ilh...» Fetih'te zikredilmiştir ki: «Ben şu evde
oturmam» diye yemin eden kimse, yemininden sonra hemen taşınmazsa, yemini
bozulur. Ancak gecenin girmesi yahut hırsızdan korkması yahut kuvvetli bir
kimsenin taşınmaktan men etmesi yahut taşınacak yer bulamaması yahut üzerine
kapı kapatılıp kapıyı açamaması yahut şerefli veya zayıf olup bizzat eşyaları
taşıyamadığı gibi taşıyacak kimse de bulamaması gibibir özürden dolayı
taşınmazsa, yemini bozulmaz. Gecenin özür sayılması kadın hakkındadır, erkek
hakkında değildir. Çünkü Hulâsa'dan naklen Fethü'l-Kadir'in yemin bahsinin
sonunda zikredilmiştir ki: Zevc, zevcesine «sen bu hânede sakin olursan boş ol»
dese, halbuki bu ifadeyi geceleyin söylemiş olsa, kadın sabaha kadar
taşınmamakta mazurdur. Bunu bir erkek için söylemiş olsa erkeğin gece
taşınmaması özür sayılmaz. Fakat hırsız veya başka bir şeyin korkusundan dolayı
taşınmazsa, mazur sayılır. Kapı kapatılır da onu açıp çıkamasa, fakat duvarı,
yıkıp çıkmaya gücü yeterken duvarı yıkıp çıkmasa, yemini bozulmaz. Çünkü evden
çıkmada muteber olan insanlarca çıkılan yerden çıkmaya gücü yetmesidir.
«Başka bir ev yahut
hayvan aramakla meşgul olup bir kaç gün o evde kalsa ilh...» Yani: Yemini
bozulmaz. Çünkü taşınmak için ev aramak taşınma işindendir. Buna göre; taşınmak
için ev aramada kusur etmediği takdirde ev arama müddeti, yemin ettiği evde
kalma sayılmaz.
«Her ne kadar
hayvan kiralamaya gücü yettiği halde ilh...» Yani: Bir günde eşyalarını taşımak
için hayvan kiralamaya gücü yettiği halde hayvan kiralamayıp eşyalarını kendisi
taşısa, yemini bozulmaz. Çünkü süratle eşyalarını taşıması kendisine lâzım
olmayıp belki örfte «taşınıyor» denilecek şekilde taşınmasıdır.
«Yemini bozulmaz
ilh...» Yani: Eşyasını ve ehlini taşıması lâzım değildir. Fetih. Nehir'de
zikredilmiştir ki: Asrımızda «ben şu şehirde» yahut «şu beldede» yahut «şu köyde
durmam» diye yemin eden kimse orada ehlini ve eşyasını bırakıp yalnız kendisi
çıkıp gitse sâkin sayılacağından yemininin bozulması lâzım gelir. Remlî
Hayrüddin «orada ehlini ve eşyasını bırakıp yalnız kendisi çıkıp gitse, sâkin
sayılması mutlak surette kabul edilmez. Ancak geri dönüp gelmek maksadıyla
yalnız kendisi çıkıp giderse sâkin sayılır. Ama bir daha dönmemek üzere oradan
çıkıp giderse sâkin sayılmaz» demiştir.
«Bir kimse "falanca
şahısla sâkin olmam" diye yemin edip ilh...»
Eğer o şahısla
beraber bir evde sâkin bulunursa, yemin ettikten sonra hemen taşınırsa yemini
bozulmaz. Taşınmak mümkün iken taşınmazsa, yemini bozulur. İmam Muhammed (R.A.)
«yemin eden kimse eşyasını o şahsa hibe edip o şahıs da teslim aldıktan sonra
bir daha dönmemek üzere derhal çıkıp gitse o şahısla sâkin olmuş sayılmaz.»
demiştir.
Kezâlik: Yemin eden
kimse eşyasını o şahsa emanet bıraksa, yahut iare verse. sonra bir daha dönmemek
üzere çıkıp gitse. yine yemini bozulmaz. Bahır. Tatarhâniyye'den naklen Remlî
Hayrüddin'in haşiyesinde zikredilmiştir ki: «Ben falanca şahısla sâkin olmam»
diye yemin eden kimsenin o şahısla sâkin olması. ancak her birinin ehli ve
eşyası ile bir arada oturmalarıyla sâbit olur.
«Nitekim o şahıs
misafir olarak yemin eden kimsenin evine geldiğinde yemini bozulmazilh...»
Hulâsa'da zikredilmiştir ki: O şahıs yemin eden kimsenin yanına ziyaretçi veya
misafir olarak gelip bir veya iki gün yanında kalsa, yemin edenin yemini
bozulmaz. Çünkü sâkin olma yerleşme ve devamlı kalmasıyla olur. Bu da ehli ve
eşyasıyla kalmasıyla mümkündür.
Hâniyye'de «bir
kimse «ben falan şahısla sâkin olmam» diye yemin ettikten sonra o şahsın evine
misafir olarak gidip bir gün veya iki gün kalsa, onbeş gün onun evinde birlikte
kalmadıkça yemini bozulmaz. Nitekim bir kimse «ben Kûfe'de sâkin olmam» diye
yemin ettikten sonra misafir olarak Kûfe'ye gidip ondört gün kalmaya niyet etse
yemini bozulmaz, onbeş gün kalmaya niyet ederse. yemini bozulur.» diye
zikredilmiştir.
«Yemin eden kimse o
şahısla sâkin olmayı bir oy ile takyîd edip ilh...»
Bahır'ın ibaresi
şöyledir; Bir kimse «ben falanca şahısla bir ay oturmam» diye yemin ettikten
sonra onunla birlikte bir saat sâkin olsa, yemini bozulur. Çünkü sakin olma
sürekli olmayan fiillerdendir.
«Ben Bağdat'da bir
ay ikâmet etmem» diye yemin eden kimse orada bir ay ikâmet etmedikçe yemini
bozulmaz. Ama «ben Bağdat'ta bir ay sâkin olmam» diye yemin eden kimse orada bir
saat sâkın olsa, yemini bozulur.
Ben derim ki: Sâkin
olma lâfzı ile ikâmet lâfzı arasında fark vardır. Zaman Ne takdir edilmeyen
vakit zarftır, mi'yâr değildir. Sâkin olma, oturma, bunlara benzeyen şeyler
bütün vakitlerde sahih olduğu için vakitle takdir edilmez. Buna göre «ikâmet»,
vakitle takdir edilir. Yani: Uzun bir zaman bir yerde oturulmazsa buna ikâmet
denilmez.
Bir kimse «ben şu
hânede ikâmet etmem» diye yemin etse, İmam Ebû Yusuf (R.A.) «o hânede gündüzün
veya gecenin yarısından çoğunu geçirirse yemini bozulur» demiş sonra bu
kavlinden dönüp orada bir saat kalırsa yemini bozulur demiştir. Bu kavil İmam
Muhammed (R.A.)'ın kavlidir.
Bir kimse «ben
Bağdat'ta bir ay ikâmet etmem» diye yemin etse, orada tam bir ay kalmadıkça
yemini bozulmaz. Bunun mânâsı «ikâmet» lâfzı bir müddetle takyîd edilirse,
mânâsında süreklilik bulunduğu için söylenilen müddetin yerine getirilmesi lâzım
olur. Sâkin olma lâfzı ikâmet lâfzı gibi değildir. Çünkü sâkin olma lâfzı az ve
çok zamana şâmil olduğu için mânâsında süreklilik yoktur. Buna göre; müddet
sâkin olma lâfzı için kayıt olmaz, belki men için kayıt olur. Yani: Bir kimse
«ben falanca şahısla bir ay bir yerde sâkin olmam» diye yemin edip o şahısta bir
gün sakin olsa yemini bozulur.
METİN
«Ben şu mescidden
çıkmam» diye yemin eden kimseyi kendisinin emir ve ihtiyarıyla bir şahıs
yüklenip oradan çıkarsa yemini bozulur. Fakat kendisinin emri ve ihtiyarı
olmaksızın başka bir şahıs onu zorla mescidden yüklenip çıkarsa, her ne kadar
çıkarılırken kalbindenrâzı olsa bile esah olan kavle göre; yemini bozulmaz Bütün
kısımlar ve hükümlerde girme de çıkma gibidir.
Bir kimse «ben şu
hâneye» yahut «şu mahalleye» yahut şu beldeye girmem» diye yemin etse,
kendisinin emri olmadan bir şahıs o kimseyi sırtına yüklenip zorla o yere soksa
yahut ayağı kayıp yahut tökezleyip yahut rüzgarın şiddetiyle yahut zaptına
muktedir olamadığı azgın bir hayvan oraya soksa. sahih olan kavle göre yemini
bozulmaz. Bu suretlerde yemin eden kimsenin kendisinin iradesi bulunmadığı için
mezhebin sahih olan kavline göre; yemini çözülmeyip zimmetinde bâkî kalmış olur.
Bundan sonra o yere girerse, yemini bozulup kendisine keffâret lazım gelir.
Fetih.
Zahiriyye'den
naklen Bahır'da «bu kaville fetva verilir» diye zikredilmiştir. Fakat Bahır
sahibi Fetâvâ'sında bu kavle muhalefet ederek Ebû Şucâ'in kavli insanların
haline daha uygun olduğu için onun kavlini alıp yeminin çözüleceğine fetva
vermiştir. Mutemed kavil senin bildiğindir.
Bir kimse «ben
cenazeden başkası için hânemden dışarı çıkmam» diye yemin eder de hânesinin
kapısından ayrılırken cenazeye gitmek niyeti ile çıkıp sonra başka işine
giderse, gerek cenazeyle beraber gitsin, gerek gitmesin yemini bozulmaz. Nitekim
Bedayî'de zikredilmiştir ki: Bir kimse zevcesine «mescidden başka bir yere
çıkarsan boşsun» deyip zevcesi de mescide gitmek maksadıyla evinden ayrılıp
giderken bir işi çıkar mescide gitmezse o işine gittiğinde boş olmaz. Çünkü
çıkma, gitme, revâh (mutlaka gitmek mânâsınadır) iyâdet (hasta ziyaretine
gitme), ziyaret kelimeleriyle yemin edildiğinde evden ayrılırken niyetin
bulunması şarttır, üzerine yemin «dilen yere varmak şart değildir. «Gelme»
lâfzıyla yemin edildiğinde evden ayrılırken niyet edilsin veya edilmesin,
üzerine yemin edilen yere varmak şarttır. Binaenaleyh çıkma, gitme gibi
lâfızlarda evden ayrılırken niyet şart olunca, bir kimse «ben Mekke'ye çıkmam»
yahut «gitmem» yahut «revâh etmem» diye yemin etse ve Mekke-i Mükerreme'ye
gitmeyi murad ederek evinden çıksa sonra geri dönse gerek başka bir işi kasd
etsin ve gerek kasd etmesin, kendisiyle Mekke-i Mükerreme'nin arasındaki mesafe
sefer müddeti olup Mekke-i Mükerreme'ye gitme maksadıyla kendi beldesinin
umrânını (beldeden sayılan yeri) geçerse yemini bozulur. Eğer kendi beldesiyle
Mekke-i Mükerreme'nin arasındaki mesafe sefer müddeti olmazsa hânesinden
ayrılınca yemini bozulur. Bahır. Nehir. Fetih.
Fetih'de
zîkredilmîştir ki: Bir kimse «vallâhi fülan âlimle beraber Mekke-i Mükerreme'ye
çıkacağım» diye yemin edip sonra onunla beraber çıkıp beldesinin evlerini
geçerse, yemini bozulmaz. «Ben Bağdat'tan çıkmam» diye yemin edip sonra
cenazeyle beraber çıkıp mezarlık da Bağdat'ın dışında bulunsa. yemini bozulur.
Bir kimse «Mekke-i
Mükerreme'ye gelmem» diye yemin etse, ancak Mekke-i Mükerreme'ye gelip ulaşırsa
yemini bozulur. Nitekim «çıkma» lâfzıyla «gelme» lâfzı arasında fark bulunduğu
yukarıda geçmiştir. Bu, erbabına gizli değildir. Nitekim bir kimse zevcesine
«sen falan şahsın gelininin düğününe gelme» diye yemin edip sonra zevcesi
düğünden önce o şahsın hânesıne gidip orada iken gelin gelip düğün olduğunda
yemini bozulmaz. Çünkü yemin eden kimsenin zevcesi geline gelmemiş, bilâkis
gelin onun yanına gelmiştir.
Bir kimse bir şahsa
hitaben: «Vallâhi ben elbette sana geleceğim» diye yemin etse bu yemin «elbette
sana geleceğim» diye üzerine yemin ettiği şahsın evine veya dükkanına gelmek
üzere yapılmış olur. Yemin eden kimse, o şahsın evine veya dükkanına gelse, o
şahsı orada bulsun veya bulmasın yemini bozulmaz. Binaenaleyh yemin eden kimse,
o şahsın evine veya dükkanına gelmeyip hatta ikisinden biri vefat etse,
hayatının sonunda yemini bozulur.
Kezâ: Mutlak (zaman
tayin edilmeksizin yapılan) yeminlerde de böyle yemin eden kimsenin yemini
hayatının sonunda bozulmuş olur. Fakat muvakkat (zaman tayin edilerek yapılan)
yeminlerde ise o zamanın sonuna itibar olunur. Buna göre o vakit geçmeden önce
ölürse yemini bozulmaz
Musannıfın «mutlak
yeminlerde yemin edenin hayatının sonunda yemini bozulur» kavli ifade eder ki:
Bir kimse -Allah'a sığınırız- mürted olup darı harbe kaçsa mücerred mürted
olmasıyla Allahü Teâlâ'ya yapmış olduğu yemini bâtıl olduğu için sonra yemin
ettiği şeyi işlese yemini bozulmaz. Nitekim yemin bahsinin evvelinde geçmiştir.
Bir kimse bir şahsa
hitaben: «benim istitâ'atım olup gücüm yeterse sana yarın geleceğim» diye Allahü
Teâlâ'ya yahut talâka yemin etse, bu istitâ'at sıhhat istitâ'atıdır ki,
vücuttaki âzâların sıhhat ve selâmette bulunmasından ibarettir. Çünkü istitâ'at
söylenildiğinde bilinen mânâ budur. Binaenaleyh istitâ'at, hastalık yahut
hükümdarın menetmesi, çıldırma, unutma gibi manilerin bulunmamasına hamledilir.
Eğer yemin eden kimse «istitâ'at» ile fiile yakın olan hakiki kudret e gücü
niyet ederse, diyaneten tasdik edilir. Muteber olan kavle göre; kazaen tasdik
edilmez. Çünkü istitâ'atın vücuttaki âzâların sıhhat ve selamette bulunması
mânâsında kullanılması meşhur olunca, bu mânanın dışında kullanılması zahire
muhalif olduğu için hâkim onu tasdik etmez. İmam Zahidî (Rh.A.) Mücteba adlı
eserinde bu bahiste kendisinin mu'tezile olduğunu ızhar ve beyan etmiştir.
Nitekim Kınye'de «El-Fâz-ı Tekfîr» bahsinin iki yerinde de mu'tezile olduğunu
beyan etmiştir.
Bir kimse zevcesine
«benden izinsiz çıkma» yahut «ancak benim iznim» yahut «benim emrim» yahut
«benim bilgim ile çık» dese zevcin bu ifadelerle yaptığı yeminini muhafaza
edebilmesi için zevcesinin her çıkışında izin alması şarttır. Ancak kadının
bulunduğu yeri su basar yahut yangın olur yahut zevcinden ayrılırsa zevcinden
izin alması lazım gelmez. Buifadelerle yemin eden zevc, zevcesinin kendisinden
izinsiz bir defa çıkmamasına niyet etse, ifadelerin buna ihtimali bulunduğu için
diyaneten tasdik edilir ve zevcesi izinsiz bir defa çıkınca zevcin yemini
çözülür. Zevc, zevcesine «her ne zaman çıkarsan sana izin verdim» dese bundan
sonra zevcesi dışarı çıkarken zevcinden izin alması lâzım gelmez; daha sonra
zevc, zevcesinin yeniden dışarı çıkmasını yasaklasa İmam Muhammed (Rh.A.)'e
göre; bu yasaklaması sahih olur. Fetva'da bunun üzerinedir. Valvalciye.
Sayrafiyye'de
zikredilmiştir ki: Bir kimse «ben ehlimi falan beldeye taşırsam, zevcem boş
olsun» dese sonra bu mesele hâkime götürülüp. kendinin izniyle bir şahıs
gönderip ehlini nakletse, yemin eden kimsenin yemini bozulmaz. Bir kimse,
zevcesine «ben sana izin verinceye kadar evimden çıkmayacaksın» diye yemin etse,
sonra zevcesinin çıkması için bir defa izin vermesi kifayet eder. Bu ifadesiyle
zevcesinin her çıkışında izin olmasını niyet ederse, ifadenin buna ihtimali
bulunduğu için tasdik edilir.
Bir kimse «ben
falan şahsın hânesine girmem» diye yemin etse örfte umum mecaz yoluyla o şahsın
oturduğu hâne murad edilir. Gerek o şahsın oturduğu ev iare. gerek başkasına
tebeiyet yoluyla, gerekse kirayla oturduğu ev olsun yemin eden kimse o şahsın
oturduğu eve girerse. yemini bozulur.
Bir kimse «ben
ayağımı falanca şahsın hânesine koymayacağım» diye yemin etse o hâneye mutlaka
yani: gerek yürüyerek, gerek binerek girse. yemini bozulur. Çünkü yerleşmiş
kaidedir ki: Her ne zaman bir lâfzın hakikat mânâsını murad etmek mümkün olmazsa
yahut hakikat mânası terkedilmiş olursa mecaza gidîlir. Hatta «ben ayağımı
falanca şahsın hânesine koymayacağım» diye yemin eden kimse hânenin dışına yan
üzeri yatıp ayaklarını hâneye koysa, yemini bozulmaz.
İZAH
«Kendisinin emri ve
ihtiyarı olmaksızın başka bir şahıs onu zorla mescidden yüklenip çıkarsa ilh...»
Her ne kadar çıkarılırken karşı koyabilecek güçte iken karşı koymasa sahih olan
kavle göre, yemini bozulmaz. Hâniyye. Bezzâziye'de «bu surette sahih olan
yeminin bozulmasıdır» diye zikredilmiştir.
Fetih'te
zikredilmiştir ki: «Ben şu mescidden çıkmam» diye yemin eden kimsenin emri ve
ihtiyarı olmaksızın bir şahıs onu sırtına yükleyip zorla mescidden çıkarsa,
yemini bozulmaz. Fakat o şahıs onu korkutup. yemin eden yürüyerek mescidden
çıkarsa, yemini bozulur. Bilindiği gibi ikrâh (zorlama) yemin eden kimsenin
ihtiyarını ve fiilini biz Hanefilerce yoketmez.
«Yemini bozulmaz
ilh...» Çünkü yemin edenin emri ve ihtiyarı bulunmadığı için «çıkma» fiil yemin
edene nisbet edilmez.
«Fetih ilh...»
Fetih'in ibaresi şöyledir: «Bir kimse «vallâhi ben şu hâneye girmem» diye yemin
etse, sonra yemin eden kimsenin emir ve ihtiyarı olmaksızın bir şahıs onu
sırtına yüklenip zorla o hâneye soksa, yemini bozulmaz. Fakat Seyyid Ebû Şucâ'ya
göre; bu surette yemin eden kimseye keffâret lâzım olmamakla beraber yemini
çözülür. Bundan sonra yemin eden kimse kendi ihtiyarıyla o hâneye girse,
kendisine keffâret lâzım gelmez. Çünkü zorla o hâneye sokulduğunda yemini
çözülmüştür. Bu kavli insanların haline daha uygundur. Alimlerden bazılarına
göre; yemin eden kimse zorla o hâneye sokulduğunda yemini çözülmez. Bundan sonra
yemin eden kimse, kendi ihtiyarıyla o hâneye girerse, kendisine keffâret lazım
gelir. Sahih olan da budur.»
«Nitekim "çıkma"
lâfzıyla "gelme" lâfzı arasında fark bulunduğu ilh...»
Yani «çıkma» içten
olsa ayrılmaktan ibarettir. «Gelme» ise varmak ve ulaşmaktan ibarettir. Nitekim
Allahü Teâlâ'nın: «Haydin O'na varıp da deyiniz ki. şüphe yok ki biz senin
Rabbinin iki elçisiyiz.» (Tâhâ sûresi; âyet: 47)kavli kerimi varmanın ulaşma
olduğuna delâlet eder.
«Kezâ: Mutlak
yeminlerde ilh...» Meselâ: Bir kimse Zeyd'e hitaben «vallâhi ben seni döveceğim»
dediği halde uzun bir müddet dövmese yemini bozulmaz. Fakat dövmeden Zeyd veya
kendisi ölse, yemini bozulur.
«Muvakkat
yeminlerde ise ilh...» Meselâ: Bir kimse Zeyd'e hitaben «vallâhi ben seni bugün
döveceğim» diye yemin etse, yemin o gün güneşin batmasına kadar devam eder. O
gün dövmeden güneş batarsa, yemini bozulur.
«Zevcesi izinsiz
bir defa çıkınca zevcin yemini çözülür.» Yani zevc zevcesine «benden izinsiz
çıkarsan boşsun» dese sonra zevcesi izinsiz çıksa, bir talâk boş olur. Zevcesi
sonra bir daha izinsiz çıksa, şart bulunmakla yemin çözüldüğü için ikinci talâk
vâki olmaz.
«Bir kimse "ben
falan şahsın hânesine girmem" diye yemin etse, örfte umum mecaz yoluyla o şahsın
oturduğu hâne murad edilir ilh...»
Buna göre o şahsın
kendi mülkü olup oturmadığı hâneye yemin eden kimse girse, yemini bozulmaz.
Hâniyye'de
zikredilmiştir ki: Bir kimse «vallâhi ben falan şahsın hanesine girmem» diye
yemin etse, o şahıs da hânesini başka bir zâta kiraya verse, bundan sonra yemin
eden kimse o hâneye girse, bunda iki rivayet vardır: Bir rivayetde yemin
bozulmaz. Bu. İmam-ı Azam'la İmam Ebû Yusuf (Rh. Aleyhima)'un kavlidir. Çünkü
bir mülkün bir kimseye nisbeti satmakla bozulduğu gibi kiraya verme, teslim etme
ve başkasının elinde mülk bulunmakla da bozulur.
Ben derim ki:
Hâniyye'de beyan edilen ifade ediyor ki: O şahsın hânesi kiraya verilmeksizin
kendi elinde bulunsa ve içinde hiç bir kimse de oturmazsa hâne mal sahibine
nisbet edildiğiiçin yemin eden kimse bu hâneye girse yemini bozulur. Teemmül et!
TENBİH: Hâniyye'de
yine zikredilmiştir ki: Bir kimse «vallâhi ben Zeyd'in hânesine girmem» diye
yemin ettikten sonra «vallâhi Amr'in hânesine girmem'» diye yemin etse, bundan
sonra Zeyd hânesini Amr'e satıp ona teslim ettikten sonra yemin eden kimse
Amr'ın bu hânesine girse. ikinci yemini bozulur. Çünkü Amr'in bu satın aldığı
hâne de yemine dahildir. Bu hâne sahibi öldükten sonra yemin eden kimse oraya
girse, hâne vereseye intikal ettiği için her ne kadar ölen kimsenin üzerinde
bıraktığı malın hepsi kadar borcu bulunsa bile yemini bozulmaz. Muhamed b.
Selime «yemini bozulur» demiştir. Fakîh Ebû Leys bozulmadığını söylemiştir.
Fetva da bunun üzerinedir. Çünkü ölen kimse borçlu olduğu için bu hâne vereseye
mülk olarak intikâl etmeyip ölünün mülkü olarak bâki kalsa bile, her bakımdan
ölünün mülkü değildir.
«Çünkü yerleşmiş
kaidedir ki: Her ne zaman bîr lâfzın hakikat mânasını murad etmek mümkün olmazsa
ilh...» Meselâ: Bir kimse «vallâhi ben şu hurma ağacından veya üzüm kütüğünden
yemeyeceğim» diye yemin etse, o ağacın meyvesinden yememesi murad olunur. Çünkü
yemin yenmeyen ağaca nisbet ettiği için sebebi zikredip müsebbebi murad etmekle
mecazen kendinden hasıl olan meyveye sarfolunur. Eğer yemin ettiği ağacın
meyvesi olmazsa, yemini o ağacın parasına sarfolunur da ağacı satıp parasıyla
yenilecek bir şey satın alıp onu yerse, yemini bozulur. «Ağaçtan yemeyeceğim»
diye yemin eden kimse ağacın bizzat kendisini yese yemini bozulmaz. Çünkü bunda
hakikat terkedilmiştir.
METİN
Zevcin, çıkmak veya
kölesini dövmek isteyen zevcesine, meselâ «sen çıkarsan boşsun» veya «köleni
döversen kölem hür olsun» ifadesinde yemininin bozulmasının şartı o fiilîn hemen
o saatte yapılmasıdır. Çünkü örfte zevcin maksadı hemen çıkmak isteyen veya
kölesini hemen dövmek isteyen zevcesini bu fiilden menetmesidir. Yemînlerde örf
ve âdete itibar edilir. Bu yemine «yemin-i fevr: Bir kelâma cevap olarak yapılan
yemin» adı verilir. Yeminin bu kısmını sadece İmam-ı Azam (Rh.A.) açıklayıp
beyan etmiştir ve kendisine müctehidlerden hîç bir zât muhalefet etmemiştir.
Kezâ: Bir kimse,
bir şahsı yemeğe davet edip «buyur benimle beraber yemek ye» dedikten sonra,
davet olunan şahıs «vallâhi ben yemek yemem» diye yemin etse, bu yemini o davet
olunduğu muayyen yemeğe ait olur. Buna göre: o davet olunduğu yemeği o kimseyle
beraber yerse, yemini bozulur. Başka yemek yerse, bozulmaz. Bu yemin de yemin-i
fevr kısmındandır.
Eğer davet olunan
şahıs «vallâhi ben yemek yemem» ifadesine «bugün» veya «seninle» lâfzını ilâve
ederse mutlak surette yemesiyle yemini bozulur. Çünkü cevaba «bugün»
veya«seninle» lâfzını ilâve ettiği için iptidaen başka yemin etmiş olur.
Eşbah'ın talâk bahsinde zikredilmiştir ki; «in: eğer» kelimesi terâhî (gecikme)
ve te'hir içindir, ancak acele olduğuna karîne olursa terâhî ve te'hir için
olmaz. Buna göre zevc, zevcesiyle cinsi yakınlıkta bulunmak murad ettiğinde
zevcesi kabul etmeyip zevci de «benimle odaya girmezsen» diye yemin etse zevcin
şehveti sakin olduktan sonra zevcesi odaya girse, zevcin yemini bozulmuş olur.
Muhit'den naklen
Bahır'da zikredilmiştir ki: Bu geçen surette yeminden sonra zevc ile zevcenin
orasında mücadele ve münakaşanın uzaması bu yemini, yemini fevr olmaktan
çıkartmaz.
Kezâ: Zevce,
namazının kaçacağından korkup namaz kılsa, yahut farz namazı için abdest almakla
yahut farz namazı kılmakla meşgul olsa, yine zevcin yemini bozulmaz. Çünkü
bunlarla meşgul olmak şer'an özür sayılır. Örfte de özür sayıldığından zevce
cinsi yakınlıktan geri kaldı denilmez. belki «cinsi yakınlığa namaz mani oldu»
denilir.
Bir kimse «falan
şahsın hayvanına binmem diye yemin etse, o şahsın ticaret etmeğe izin verilmiş
kölesinin hayvanına bindiği takdirde yemini bozulmaz. Çünkü yemin, hakkında
ticarete izin verilmiş köle ile mükatebin hayvanı efendisinin değildir. Ancak
iki şartla efendisinin olur. Birincisi; köleyi borç kaplamış olmak, ikincisi
köleye mahsus olan hayvana da niyet etmektir. Bu iki şart bulunduğu takdirde
kölenin hayvanına binerse, yemini bozulur.
Bir kimse «bineğe
binmem» diye yemin etse yemini örfte at, merkeb gibi insanların bindikleri
hayvanlara hamlolunur. Buna göre bir insanın sırtına yahut deveye yahut öküze
yahut file binse istihsanen yemini bozulmaz. Ancak bunlara da binmeyeceğine
niyet etmişse yemini bozulur.
Şârih der ki: Mısır
ile Şam'da deveye, Hindistan'da file binse yemini bozulur. Çünkü buralarda bu
hayvanlara binmek örf ve âdettir. Bir kimse «hayvana binmeyeceğim» diye yemin
etse de zorla hayvana bindirilse, yemini bozulmaz. Nitekim «ferese (ata) binmem»
diye yemin edip de bir zevne (beygire) veya aksine yani «bir zevne binmem» diye
yemin edip de ferese binse yemininin bozulmadığı gibi. Çünkü «feres» arap
atının, «birzevn» acem at.ının ismidir. «Hayl» ise her ikisine de denir. Fakat
bu suretlerde yemin eden yeminini arapça olarak yapmış ise yemini bozulmaz.
Farsca olarak yapmış ise yemini mutlaka bozulur.
Bir kimse «ben
binmem» yahut »ben bineğe binmem» diye yemin etse insandan başka gemi, mahmil
(insan taşımak için devenin üstüne konulan -iki kişinin bineği- sepet) ve hayvan
gibi bir bineğe binmesiyle yemini bozulur. Fakat bundan sonraki babda gelecektir
ki bir kimse «hayvana» veya «dâbbe (yük ve binek hayvanı) ye binmem» diye yemin
etseinsana binmesiyle yemini bozulmaz.
İZAH
«O fiilin hemen o
saatte yapılmasıdır ilh...» Câmiü's-Sagir'de zikredilmiştir ki: Dışarı çıkmak
isteyen zevcesine, zevci «çıkarsan boş ol» dese, bu yemin zevcesinin bu
çıkmasına ait olur, zevcesi geri dönüp biraz oturduktan sonra çıksa boş olmaz.
Çünkü zevcin maksadı, zevcesini bu çıkıştan menetmektir. Sanki «şimdi bu saatte
çıkarsan boş ol» demiş olur. Bu, zevcin niyeti bulunmadığına göredir, eğer zevc
herhangi bir şeye niyet ederse onunla amel edilir. Fetih, Hamevi.
«Bu yemine "yemin-i
fevr" adı verilir ilh...» Yeminin bu kısmını İmam-ı Azam (Rh.A.) ortaya
koymuştur. Yemin bundan önce iki kısımdı: Müebbed yani: mutlak (zaman tayin
edilmeksizin yapılan) yemin, «vallâhi ben şu işi işlemem» denilmesi gibi.
Muvakkat (zaman
tayin edilerek yapılan) yemin; «vallâhi ben bugün» yahut «bu ay» yahut «bu
senede bu işi yapmam» denilmesi gibi. İmam-ı Azam (Rh.A.) bir kelâma cevap vaki
olan «yemin-i fevr»'iyi bu iki kısımdan çıkarıp sanki üçüncü bir kısım
yapmıştır.
«Davet olunduğu
yemeği o kimseyle beraber yerse, yemini bozulur ilh...» Çünkü o şahsın «vallâhi
ben yemem» ifadesi davet edenin sözüne cevap vâki olduğu için bu yemini davet
edildiği yemeğe sarfolunur. Eğer bu şahıs evine gidip yemek yese, yemini
bozulmaz.
«Eğer davet olunan
şahıs «vallâhi ben yemek yemem» ifadesine «bugün» veya «seninle» lâfzını ilâve
ederse ilh...» Yani davet edilen şahıs «vallâhi ben bugün yemek yemem» yahut
«vallahi ben seninle yemek yemem» der de, o gün ve herhangi bir zaman o kimseyle
yemek yerse yemini bozulur. Çünkü «bugün» veya «seninle» lâfızlarını ziyade
ettiği için davet edenin sözüne cevap vaki olmayıp iptidaen başka yemin etmiş
olur.
«Farz namazı
kılmakla meşgul olsa ilh...» Yani zevcesi namazın kaçmasından korkup farz
namazını kılarsa, bu farz namazını kılıncaya kadar zevcinin yanına gitmemesiyle
zevcin yemini bozulmaz. Zevcesi nafile namaz kılmakla yahut nafile namaz için
abdest almakla yahut yemek veya içmekle meşgul olursa, zevcin yemini bozulur.
Çünkü bunlar şer'an özür sayılmaz.
«Bir kimse "ben
hayvana" veya "dâbbeye binmem" diye yemin etse, insana binmesiyle yemini
bozulmaz ilh...» Çünkü örf insanı hayvandan tahsis etmiştir. «Dâbbe» yer
üzerinde debelenen hayvanların ismi ise de örf onu merkep, katır ve at gibi yük
ve binek hayvanlarına tahsis etmiştir. «Vallâhi ben dâbbeye binmem» diye yemin
eden kimse kâfire binse her ne kadar Kuran-ı Kerim'de:
«Yeryüzünde yürüyen
hayvanların Allah katında en kötüsü şüphesiz ki kâfir olanlardır.» (Enfal
sûresi; âyet 55)diye kâfirlere dâbbe denilmiş ise de örfte tahsis edildiği için
yeminibozulmaz.