05 Ekim 2012

GİRME, ÇIKMA, OTURMA, GELME, BİNME VE BUNLARA BENZER SÖZLERLE YAPILAN YEMİNİN HÜKÜMLERİ BÂBI



METİN
Yeminler hakkında asıl ve tafsilâtın beyanı şöyledir: İmam Şâfii'ye göre, yeminler lûgattaki gerçek mânâları üzerine kurulmuştur.
İmam Malik'e göre, Kur'an-ı Kerim'de kullanılan kelimeler nazarı itibare alınmıştır.
İmam Ahmet İbn-i Hanbel'e göre, mutlak surette niyete bakılır. Biz Hanefilere göre, örf ve âdet üzerine kurulmuştur. Ancak yemin eden kimse yemin ettiği lâfzın muhtemel olduğu mânâya niyet ederse her ne kadar örf onun hilâfına ise de buna göre niyet ettiği mânâ murad olur. Binaenaleyh «ben ev yıkmam» diye yemin eden kimse örümcek ağını yıkmasıyla yemini bozulmuş olmaz. Ancak yemininde ona niyet etmişse onu yıkmasıyla da yemini bozulmuş olur. Fetih.
Yeminler, lâfızlar (sözler) üzerine kurulmuştur, yoksa ağraz ki; lâfızların mânâsından olmayan maksatlar ve niyetler üzerine kurulmuş değildir. Belki muteber olan örfi mânâsı murad olan lâfızlardır. Binaenaleyh bir kimse başka bir şahsa kızıp onun için fels (bakır para) le birşey satın almamaya yemin etse sonra o şahıs için bir veya daha fazla dirhemle birşey satın alsa o kimsenin yemini bozulmuş olmaz.
Bir kimse «kapıdan çıkmayacağına» yahut «bir şahsı kamçılarla dövmeyeceğine» yahut «bir şahsa bugün bin dirhem gıdâ ve infak edeceğine» yemin edip sonra tavandan çıksa, bir kamçı ile dövse, bîn dirheme satın aldığı ekmeği gıdâ ve infak etse, yemini bozulmuş olmaz. Çünkü itibar, lâfzın umumuna olup maksat ve niyetin umumuna değildir; Ancak bazı meselelerde maksat ve niyete itibar edilir. Meselâ, bir kimse «bir şeyi on dirheme, satın almam» diye yemin edip sonra onu onbir dirheme satın alsa yemini bozulmuş olur. Fakat «birşeyi on dirheme satmayacağım» diye yemin edilip onbir dirheme satılsa yemin bozulmuş olmaz.
İZAH
«Biz Hanefilere göre örf ve âdet üzere kurulmuştur ilh...» Çünkü konuşan bir kimse örf ve ödet olan sözle konuşur, yani lâfızların örfde kendileri için konulduğu mânâyı murad eder. Fetih.
«Örümcek ağını yıkmasıyla yemini bozulmuş olmaz ilh...» Zahire sahibi ile İmam Mergınânî «örümcek ağını yıkmasıyla yemini bozulur» demişlerdir. Meşayıhdan bazıları «bu hatadır» diye hükmetmiştir. Meşayıhdan bazıları da «kelâmın gerçek mânâsıyla amel etmek mümkün olmadığı takdirde, kelâm, örf ve âdet üzerine hamledilir» diye kayıtlamışlardır. Buna göre bir kelâmın bir lûgavî, bir de örfi mânâsı vardır. Bir kelâm ile örf ehli konuşsa bile lûgavî mânâsı itibar edilir. Bu ise «yeminler örf ve âdete hamledilir» kaidesini yıkar. Halbuki konuşan kimseancak örfte konuşulan kelâm ile konuşur, bu örf gerek lügat ehlinin örfü olsun, gerek başkalarının, örfü olsun. Evet, bir kelâm lügat ile örf arasında ortak olursa lügat örf olmak şartıyla itibar edilir. Fakat burada yani «ben ev yıkmam» ifadesindekî «ev» lâfzıyla Umum mânâsı niyet edilirse örümcek ağı yıkılmasıyla da yemin bozulur. Ev lâfzının umum mânâsı niyet edilmezse örümcek ağının yıkılmasıyla yemin bozulmaz. Çünkü «ev» lâfzı söylendiğinde örfteki yani dört duvar ile tavandan ibaret olan ev murat edilir. Bundan anlaşıldı ki bizim «kelâm, örf ve âdete hamledilir.» ile muradımız niyet eden kimsenin lâfzın muhtemel olduğu mânâya niyet etmediği takdirdedir. Eğer yemin eden kimse bir şeye niyet edip lâfzın da niyet ettiği şeye ihtimali olursa lâfız itibariyle yemin yapılmış olur. Fetih, Bahır.
«Yeminler, lâfızlar (sözler) üzerine kurulmuştur ilh...» Yani: Yeminler örfî lâfızlar üzerine kurulmuştur. Lügat örfî üzerine veya Kur'ân-ı Kerîm örfî üzerine kurulmuş değildirler.
Bir kimse «hayvana binmeyeceğim» veya «kazık üzerine oturmayacağım» diye yemin edip sonra bir insana binse veya bir dağ üstünde otursa her ne kadar lügat örfünde insana hayvan, Kur'ân-ı Kerîm'de dağa kazık dense bile yemini bozulmuş olmaz.
Bir kimse «baş yemeyeceğine dair» yemin etse, örfte «baş» fırında kızartılan sokaklarda satılan başın ismidir ki koyun başı olup serçe, çekirge gibi hayvanların başlarına şâmil olmadığından bu yemini bulunduğu şehirde satılan başlara hamledilir. Bilmiş ol ki bir kimse «falan şahıs için fels (bakır para) ile bir şey satın almayacağım» diye yemin edip sonra onun için dirhemle bir şey satın alsa yemini bozulmuş olmaz. Çünkü «fels»in mânâsı lügatta da örfte de bir olup bakır paradır. Buna göre fels mahsus ve malum bir paranın ismi olup dirhem ve dinara şâmil olmaz. Velhasılı yeminlerde asıl ve muteber olan örfî lâfızlardır. Yemin edenin maksat ve niyeti, lâfzın mânâsından olursa itibar edilir. Eğer lâfız üzerine ziyade olursa itibar edilmez. Nitekim geçen meselede olduğu gibi. Yani bir kimse «falan şahıs için felsle bir şey satın almayacağım» diye yapmış olduğu yeminde maksatı ve niyeti fels, dirhem, dinar ve diğer paralarla bir şey satın almamak olsa bale dirhem ve dinar ile o şahıs için bir şey satın aldığında yemini bozulmaz. Çünkü dirhem ve dinar «fels» lâfzının mânâsında dahil değildirler. Buna göre «fels» lâfzı ile dirhem ve dinarı murat etmek sahih olmaz. Kezâ: Bir kimse «kapıdan çıkmayacağım» diye yemin edip sonra tavandan çıksa, her ne kadar evde kalmayı ve tavandan veya pencereden çıkmamayı niyet etse bile yemini bozulmaz. Çünkü tavan, «kapı» lâfzının mânâsında dahil değildir.
Bir kimse «falanca şahsı kamçı ile dövmeyeceğim» diye yemin ettikten sonra değnek ile dövse niyeti her ne kadar o şahsı değnek ve başka bir âletle dövüp acıtmamak olsa bile yemini bozulmaz. Çünkü «değnek» zikredilmemiştir. Kezâ: Bir kimse «bugün falanca şahsa bin dirhem gıda ve infak edeceğim» diye yemin ettikten sonra bin dirhem ile satın aldığıekmeği ona verse niyeti her ne kadar kıymeti çok olan şeyi ona infak etmek olsa bile yemini bozulmuş olmaz.
Bir kimse «bu şeyi on dirheme satın almam» diye yemin ettikten sonra onu onbir dirheme satın alsa yemini bozulur. Çünkü o kimsenin niyeti ve maksadı o şeyi on dirheme ve ondan ziyadeye satın almam demek olduğu için niyet ve maksadına itibar edilmiştir. Fakat bir kimse «ben şu şeyi on dirheme satmam» diye yemin edip onbir dirheme satsa yemini bozulmaz. Bunda dört mesele vardır. Birincisi bir kimse «ben şu şeyi on dirheme satın almam» deyip on bir dirheme satın alsa yemini bozulur. Nitekim bir kimse «ben şu hâneye girmem» diye yemin ettikten sonra hem o hâneye hem de başka hâneye girse yemini bozulur. İkincisi bir kimse «ben şu şeyi on dirheme satmam» diye yemin ettikten sonra onbir dirheme satsa yemini bozulmaz. Çünkü bu kimsenin niyet ve maksadı on dirhem üzerine ziyade olmasıdır. Bu da hâsıl olmuştur. Üçüncüsü «ben bu şeyi on dirheme satın almam» diye yemin eden kimse dokuz dirheme satın alsa yemini bozulmaz. Çünkü on dirheme satın almamıştır. Dördüncüsü «bu şeyi on dirheme satmam» diye yemin eden kimse dokuz dirheme satsa yine yemini bozulmaz. Çünkü bu kimsenin niyet ve maksadı on dirhemden ziyadeye satmak, dokuz ve daha az dirheme satmamak idi. Fakat dokuz dirhem «on dirhem» lâfzının mânâsında dahil değildir. Zira o kimse ancak on dirheme satmayacağını söylemiştir, on dirhem ise dokuz dirheme ad olmaz. Niyet ve maksad bir lâfzı tahsis etmeye elverişlidir. Yoksa lâfzın üzerine başka bir şeyi ziyade etmeğe elverişli değildir. Nitekim yukarda geçmiştir. Bu izahdan anlaşıldı ki «yeminlerde asil olan, örfe bağlı olmasıdır» kaidesinin mânâsı -her ne kadar tâfzın lügattaki veya şeriattaki mânâsı örfteki mânâsından daha umum olsa bile- söylenen lâfızdan örfde kasdedilen mânânın muteber olmasıdır, yoksa lâfızların mânasından olmayan maksatlar ve niyetler muteber değildir.
METİN
«Ben eve girmeyeceğim» diye yemin eden kimse Kâbe-i Muazzama'ya yahut mescide yahut hıristiyanların kilisesine yahut yahudilerin havrasına yahut kapı aralığına yahut evin kapısı önünde olan gölgeliğe girse yemini bozulmaz. Çünkü bunlar örfte yatmak için hazırlanmış değildirler. Eğer kapı aralığı ile evin kapısı önünde olan gölgelik yatmaya elverişli olmadıkları takdirde yemini bozulmaz. Bundan dolayı mezhebten muhtar olan kavle göre; her ne kadar tavanı olmasa bile gerek dört duvarlı olsun gerek üç duvarlı olsun evin sofasına girerse yemini bozulur. Çünkü sofada yazın yatılır.
«Bir dâr (haney) e girmeyeceğim» diyen kimse kendisinde yapı olmayıp harâb olan bir hâneye girse yemini bozulmaz. Fakat «şu dâr (haney) e girmeyeceğim» diye yemin eden kimse, her ne kadar yapı eseri kalmayıp arsa olduktan sonra yahut binası yıkılıp yerinebaşka bir hâne yapıldıktan sonra girse yemini bozulur. Çünkü dâr (hane) arsanın ismidir. Arsa üzerindeki bina ise vasıfdır. Sıfat ancak nekre (belirsiz) olan kelimede itibar edilir, yani sıfat nekre olan kelimeyi marife (belirli) kılar.
Muayyen olan kelimede sıfat itibar olunmaz. Çünkü «hazırda vasıf hükümsüzdür, gaipde ise muteberdir» ifadesi usûlcüler arasında meşhurdur. Buna göre, yemin eden kimse «ben şu dâr (haney) e girmem» diye yemin ettiğinde sanki «şu arsaya girmem» diye yemin etmiş olur. Bu takdirde hanelik vasfı işaret ismiyle olan yeminde hükümsüzdür. gerek o arsa üzerinde hane olsun, gerek bozulup harab olsun arsasına girdiğinde yemini bozulur. Ancak sıfat şart olup meselâ; bir kimse zevcesine «sen binekli olarak şu eve girersen boş ol» demesi gibi olursa muayyende de sıfat itibar olunur. Çünkü «eve binekli olarak girmek» şart olarak zikredilmiştir. Buna göre kadın yaya olarak o eve girse boş olmaz, yahut yemin edenin yeminini gerektiren, mesela; «vallâhi ben şu yaş hurmadan yemeyeceğim» demesi gibi sıfat, yemin etmeye sevk edici olursa muayyen kelime sıfatla takyid olunur. Buna göre o yaş hurmayı, kuru hurma olduktan sonra yese yemini bozulmaz. Çünkü yaş hurmayı yemek zararlı olabilir. Eğer «şu haneye girmeyeceğim» diye yemin ettiği hane yıkılıp bahçe. yahut mescit. yahut hamam, yahut oda, yahut üzerine su galip olup ırmak olduktan sonra o yere girse yemini bozulmaz. Bunlar da yıkılıp oraya başka bir hane yapıldıktan sonra girse yine yemini bozulmaz. Çünkü her ne kadar yeni bir bina yapılmakla hane ismi avdet etse bile, birinci hanenin yıkılmasıyla üzerine yemin edilen hanenin ismi zail olmuştur. Fakat ikinci hane başka bir sıfat ile olduğu için üzerine yemin edilmiş hane olmamış olur.
Nitekim «ben şu odaya girmeyeceğim» diyen kimse orası yıkılıp arsa olduktan sonra yahut yıkılan odanın enkazıyla olsa da başka bir oda yapıldıktan sonra girse yemini bozulmaz. Çünkü üzerine yemin ettiği odanın ismi zâil olmuştur. Kezâ: «Ben odaya girmem» diyen kimse oda yıkıldıktan sonra girse evleviyetle yemini bozulmaz. Eğer bu yemin eden kimse üzerine yemin ettiği odanın tavanı çöküp duvarları yıkılmadan oraya girse muayyen odada tavan sıfat gibi olup sıfat ise muayyende işaretle muteber olduğu için yemini bozulur. Nekre (belirsiz) de yemini bozulmaz. Çünkü bunda sıfat muteberdir. Nitekim nekrede sıfatın muteber olduğu yukarıda geçmiştir. Bu izah edilen suretde odanın nekre (belirsiz) olmasıyla ma'rife (belirli) olması arasındaki fark Bahır'da Bedayi'a nisbet edilmiştir. Fakat Nehir sahibi «içinde yatmaya elverişli oldukça tavanı olmayan bir odaya girmekle yeminin bozulmasında odanın belirsiz olmasıyla belirli olması arasında fark yoktur» diye yukarda zikredilen farka itirazda bulunmuştur. Yukarıda Musannıf yemini «şu hâneye girmeyeceğim» ile takyîd etti ve takyîdi münasiptir. Çünkü takyîd etmeyip, yalnız «şu» ile işaret edip «hâne» kelimesini söylemeyerek «şuna girmem» dese o hâneye hangi sıfatla olursa olsun gerek mescid gerekhamam gerek bostan gerek bahçe olduktan sonra girse yemini bozulur. Nitekim «şu mescide girmeyeceğim» diye yemin eden kimse mescid harab olduktan sonra her ne sıfatla olursa olsun oraya girdiğinde yemini bozulduğu gibi. Çünkü mescid kıyamete kadar yıkılsa bile mescid olarak bakîdir. Bu İmam Ebû Yusuf (R.A.)'un kavlidir. Fetva da bunun kavliyle verilir. Eğer mescid genişletilip sonra yemin eden kimse girse yemini bozulmaz. Eğer yemin eden kimse «falanca kabilenin mescidine girmeyeceğim» diye yemin edip o kabile mescidi genişlettikten sonra girse yemini bozulur, hâne de böyledir. Çünkü yemin eden kimse yeminini «falanca kabileye» izâfe ederek akdetmiştir. Bu akdettiği yemin, yeminden sonra mescide ilâve edilen ziyadeye de şamildir. Bedayi, Bahır.
Bir kimse «ben şu direğin veya şu duvarın üzerine oturmam» diye yemin ettikten sonra onlar yıkılıp her ne kadar kendilerinin enkazlarıyla da olsa yeniden yapılsalar yahut «ben şu gemiye binmem» diye yemin ettikten sonra gemi bozulup ağaçlarıyla yeniden yapılsa bu yeni yapılan direğin veya duvarın üstüne otursa yahut yeni yapılan gemiye binse yemini bozulmaz. Çünkü üzerine yemin edilen şeylerin isimleri zâil olmuştur. Nitekim «ben şu kalemle yazı yazmam» diye yemin ettikten sonra onu kırıp bundan sonra yontsa yeni baştan kalem kesip onunla yazdığı takdirde yemini bozulmadığı gibi. Çünkü yontulup kesilmeyen kaleme kalem ismi verilmez. Belki boğum ismi verilir. -Bu yemin kamış kalem hakkındadır- Artık kamış kalem kırıldığında kalem ismi zâil olur. Buna göre üzerine yemin edilen şeyin ismi zâil olunca yemin bâtıl olur. «Ben şu hâneye girmem» diye yemin eden kimse o evin üstüne çıksa Mütekaddimin âlimlerine göre; hânenin üstün hâneden sayıldığı için yemini bozulur. Müteahhirin âlimlerine göre; yemini bozulmaz.
Kemal «hânenin üstünde çatı bulunursa yemin bozulur; çatı bulunmazsa yemin bozulmaz» diye Mütekaddimin âlimleri ile Müteahhirin âlimlerinin kavillerinin aralarını birleştirmiştir.
İbn-i Kemal «yemin eden kimse Arab memleketinden olmazsa yemini bozulmaz» demiştir. Miskin. Fetva bu kavil üzerinedir.
Bahır'da zikredilmiştir ki; «hâneye girmem» diye yemin eden kimse hânedeki ağaca veya duvara çıksa yemini bozulur. Müteahhirinin kavli üzere yemini bozulmaz. Zâhir olan bu sûretlerin hepsinde Müteahhirlerin kavilleri muteberdir. Çünkü bunlar örfte hâneye dahil değildirler. Nitekim hânenin altında serdâb (çok sıcak günlerde barınılan yeraltı odası) veya kendi ile hâne ehlinin faydalanmadığı kanât (su yolu) kazıp oraya girerse yemini bozulmadığı gibi.
Bahır sahibi «Musannıfın hânenin üstünü mutlak olarak zikri mescide de şâmil oldu da «mescide girmem» diye yemin eden mescidin üstüne çıktığında yemini bozulmuş olur. Buna göre «şu mescide girmem» diye yemin eden kimsenin o mescidin üstünde meskeni olupona gitse yemini bozulmaz. Çünkü bu mesken mescidden değildir» demiştir. Bedayi'de de böyle zikredilmiştir.
İZAH
«Eğer kapı aralığı ile evin kapısı önünde olan gölgelik yatmaya elverişli olmadıkları takdirde yemini bozulmaz ilh...» Gölgelik, evin içinde olup ve kapı aralığı da büyük olup yatmaya elverişli olurlarsa yemin eden kimse bunlara girmekte yemini bozulur. Fetih'de zikredilmiştir ki: Bazı köylerde misafirlerin buralarda yatmaları ödettir, şehirlerde de bazı zamanlarda hizmetçiler buralarda yatarlar. Buna göre «hâneye girmem» diye yemin eden kimsenin bu yerlere girmesiyle yemini bozulur.
Velhâsılı: «Ben bu hâneye girmeyeceğim» diye yemin eden kimse o hânenin herhangi bir yerine girip, kapı kapandığında içte kalırsa, yemini bozulur. Hatta hânenin tavanına çıksa tavanı yatılmaya elverişli olursa yemini bozulur.
«Fetva da bunun kavliyle verilir ilh...» İmam Muhammed (Rh.A.)'e göre; mescid harab olup insanlar ondan müstağni olurlarsa yapanın veya veresenin mülküne avdet eder. Bu İs'aftan naklen Tahtâvî'de zlkredilmiştlr.
«"Ben şu kalemle yazı yazmam" diye yemin ettikten sonra onu kırıp ilh...» Yani: Bir kimse «ben şu kamış kalemle yazı yazmam» dedikten sonra onu kırıp kendisinden kalem ismi zâil olsa bundan sonra yontup yeni baştan kamıştan kalem yapıp onunla yazsa yemini bozulmaz. Fakat kalemin ucunu kırıp yeni baştan düzeltmeye muhtaç olmaksızın ucunu açsa ve bununla yazsa yemini bozulur. Sayrafiyye.
«"Ben şu hâneye girmem" diye yemin eden kimse o evin üstüne çıksa ilh...» Yani: «Başka bir hânenin üstünden girmem» diye yemin ettiği evin üstüne çıksa Mütekaddimin âlimlerine göre, yemini bozulur. Çünkü hâne dört duvar ile tavandan ibarettir. Nitekim bir mescidin üstü de mescid sayılır. Hatta cünüb ve âdet gören kadının mescidin üstüne çıkıp durmaları haramdır. İ'tikafta bulunan bir kimse mescidin üstüne çıksa i'tikafı bozulmaz.
«Yemin eden kimse Arab memleketinden olmazsa yemini bozulmaz ilh...» Çünkü onların örflerinde hânenin üstüne çıkan kimseye hâneye girdi denilmez.
«Miskin. Fetva bu kavil üzerinedir ilh...» Çünkü fetvada örf itibar edilir, örf değiştiği için fetva yeni örfe göredir. Anla!
«Hâneye girmem diye yemin eden kimse hânedeki ağaca çıksa ilh...
Yani: «Girmem», diye yemin ettiği hânede bulunan ağaca hânenin dışından çıksa eğer hânenin içinden ağaca çıkarsa ittifakla yemini bozulur.
«Veya duvara çıksa ilh...» Yani: «Girmem» diye yemin ettiği hâneye ait bulunan duvara çıktığında yemini bozulur. Eğer üzerine çıktığı duvar yemin ettiği hâne ile komşunun hânesiorasında müşterek bulunsa yemini bozulmaz.
«Kendi ile hâne ehlinin faydalanmadığı kanal kazıp oraya girerse yemini bozulmadığı gibi ilh...» Eğer kanal için hâneye giden bir açıklık bulunup ondan su alıyorlarsa oraya girdiği takdirde yemini bozulur. Çünkü bu surette su kuyusu gibi hânenin menfaatlarından olmuş olur. Eğer kanal içîn olan açıklık aydınlık olursa yemini bozulmaz. Çünkü bu surette aydınlık hânenin menfaatlarından olmadığı için oraya giren hâneye girmiş sayılmaz. Bu hulâsa olarak Muhit'ten naklen Bahır'da zikredilmiştir.
METİN
Yemin eden girmeyi kapı ile takyîd edip yani «ben şu hâneye kapıdan girmem» diye yemin etse, sonra o hâneye yeni bir kapı açılsa. her ne kadar yeni açılan kapı delik de olsa, o hânenin kapısı olduğu için bu yeni açılan yerden o hâneye girse yemini bozulur. Yalnız yeni açılan deliğin kapı için açılması lâzımdır. Şu kadar var ki: «Ben şu hâneye kapıdan girmem» diye yemin eden, kapıyı tayin edip «ben şu hâneye işte bu kapıdan girmem» diye yemin ederse. yeni açılan kapıdan o hâneye girmesiyle yemini bozulmaz. çünkü şart bulunmamıştır.
«Ben şu hâneye girmem» diye yemin eden kimse o hânenin kapısının eşiğine iki ayağıyla basıp dursa, kap: kapandığında adam dışta kalırsa, yemini bozulmaz. Kapı kapandığında içte kalırsa yemini bozulur.
«Ben şu hâneden çıkmam» diye yemin eden kimse o hânenin kapısının eşiğine iki^ayağıyla basıp dursa, hüküm aksine olup yani; kapı kapandığında adam dışta kalırsa, yemini bozulur, içte kalırsa yemini bozulmaz. Fakat Muhit'te zikredilmiştir ki: Bir kimse «ben şu hâneden çıkmam» diye yemin etse, halbuki o hanede dalları hâne dışına sarkmış bir ağaç olup yemin eden ona çıksa, eğer o daldan düştüğü takdirde hânenin dışına düşerse yemini bozulmaz. Çünkü ağaç hânenin duvarı gibidir. Bu yeminin bozulup bozulmamasının hükmü yemin eden kimsenin kapının eşiğinde iki ayağıyla durduğu takdirdedir. Ama ayağının birini eşik üzerine koyup diğerini içeriye koysa eşik ile iç tarafı aynı seviyede olur yahut dışta kalan eşik kısmı daha alçak olursa «ben şu hâneye girmem» diye yemin eden kimsenin yemini bozulmaz, hânenin iç kısmı eşikten daha alçak olursa yemini bozulur. Zeylaî.
Bazıları «mutlak surette yani gerek eşik kısmı alçak olsun, gerek hânenin iç kısmı alçak olsun yemini bozulmaz» demişlerdir. Sahih olan da budur. Zahiriyye. Çünkü tam olarak içeri girmek ancak iki ayağın girmesiyle olur.
Bir kimse «ben şu hayvana binmem» diye yemin etse, halbuki hayvanın üstünde bulunsa yahut «ben şu elbiseyi giymem» diye yemin etse, halbuki elbise üzerinde olsa, yahut «ben şu hânede oturmam» diye yemin etse, halbuki hânenin içinde oturur bulunsa, eğer o kimseyemin ettikten sonra derhal hayvandan inmez. elbiseyi çıkarmaz, hâneden taşınmazsa yemini bozulur. Çünkü .bunların devamı yani hayvandan inmemesi, elbiseyi çıkarmaması, hanede oturması yeni baştan hayvana binmiş, elbiseyi giymiş, hânede oturmuş sayılır. Eğer o kimse yemin ettikten sonra hemen hayvandan iner, elbiseyi çıkarır, hâneden taşınırsa yemini bozulmaz. Fakat girme, çıkma, evlenme ve temizlenmenin devamı yeni baştan yapma gibi değildir. Meselâ: Bir kimse «ben şu hâneye girmem» diye yemin etse halbuki o hânenin içinde bulunsa, o hânede devamlı kalsa, yemini bozulmaz. Ancak o hâneden çıkıp tekrar girerse, yemini bozulur. Çıkma, evlenme ve temizlenme de girme gibidir. Bunda kaide şudur: Binme, giyme, oturma gibi sürekli olan şeylerde devamları için yeni baştan yapma hükmü vardır. Girme. çıkma gibi şeylerin devamları için yeni baştan yapma hükmü yoktur. Bu sürekli olan şeylerde devamları için yeni baştan yapma hükmü olması eğer yemin devamları halinde olursa olur, önce olursa olmaz.
Bir kimse zevcesine «ben her ne zaman binersem sen boşsun» yahut «benim üzerime bir dirhem nezir olsun» deyip sonra binip ve binmesinde devam etse. kendisine bir talâk yahut bir dirhem lazım olur. Eğer bu yemini hayvan üstünde iken ederse, kendisine inmesi mümkün olan her bir saatte talak ve dirhem lâzım olur.
Şârih der ki: Bu izah edilen suretlerin hepsinde gerek devamlı olan şeylerde, gerekse devamlı olmayanlarda olsun, gerek o fiilin içinde bulunurken yemin etsin, gerek o fiile başlamadan yemin etsin bizim örfümüzde her ne kadar fiile başlamayı niyet etmezse de ancak fiile başlamakla yemin bozulur. Bu kavle üstâzımız Mücteba meyletmiştir.
Bir kimse «ben şu hânede» yahut «şu odada» yahut «şu mahallede oturmam» diye yemin edip eşyasını. ehlini hatta bir kazığı orada bırakıp kendisi çıkıp gitse, yemini bozulur.
İmam Muhammed (R.A.)'e göre; hânenin demirbaş eşyasını taşıması kifayet eder. İnsanların haline uygun olan da budur. Fetva da bunun üzerinedir. Hatta eşyalarını sokağa yahut mescide taşısa, taşınmış sayılır. Kemal buna kâil olmuştur. Nehir sahibi de bunu ikrar etmiştir. Bu izah edilen meselede yemin eden kimsenin yemininin bozulması yemini arapça ile olduğu takdirdedir. Yemini farsça ile olursa, sade kendi çıkıp gitse, yemini bozulmaz. Nitekim meskeni tebaiyet yoluyla olsa, meselâ: Babasıyla oturan büyük oğul yahut zevciyle oturan zevce gibi. Büyük oğul «ben şu evde oturmam» diye yemin edip o evde ehlini ve malını bırakıp kendisi çıkıp gitse, yemini bozulmaz. Zevc, yemin ettiği halde zevcesi başka bir yere taşınmaktan imtina edip zevcine gâlib geldiğinde bir daha dönmemek üzere kendisi çıkıp gitse, yemini bozulmaz. «Ben bu evde oturmam» diye yemin eden kimse gecenin girmesiyle, kapının kapanmasıyla kendisine çıkmak mümkün olmasa yahut başka bir ev yahut hayvan aramakla meşgul olup bir kaç gün o evde kalsa, yahut her ne kadar hayvankiralamaya gücü yettiği halde hayvan kiralamayıp çok olan evinin eşyasını bizzat kendisi birkaç günde taşısa, yemini bozulmuş olmaz.
«Ben bu hânede durmam» diye yemin eden kimse bu ifadesi ile yalnız kendisinin çıkıp gitmesine niyet etse diyaneten tasdik edilir, kazaen tasdik edilmez. İmam Şâfiî'ye göre taşınmak niyetiyle o hâneden çıkması kifayet eder. Fakat bir kimse «şu şehirde» yahut «şu beldede» yahut «şu köyde sakin olmam» diye yemin etse ehlini eşyasını o şehirde yahut o beldede yahut o köyde bırakıp yalnız kendisi gitse, yemini bozulmaz.
FER'İ MESELELER: Bir kimse «falanca şahısla bir evde yaşamam» diye yemin edip sonra bir hanenin avlusunda yahut biri bir odada, diğeri başka bir odada sakin olsa, yemini bozulur. Ancak hâne pek büyük olup oralarında bir duvarla taksim ederlerse, yemini bozulmaz. Hâneyi yemininde tayin edip meselâ; «ben falanca şahısla şu evde oturmam» dese taksim suretinde de yemini bozulur. Yemininde hâneyi tayin etmeksizin meselâ; «ben falanca şahısla bir hanede oturmam» diye yemin edip hâneyi aralarında bir duvarla taksim etseler, yemin bozulmaz.
Bir kimse «ben falan şahısla oturmam» diye yemin ettikten sonra hânesine o şahıs ehli ve eşyası İle zorla girse, yemin eden kimse yemininin bozulacağını bilsin veya bilmesin o şahısla beraber oturursa, yemini bozulur. Çünkü örfte o şahısla sâkin olmuş olur.
Taşınmak mümkün olduğu takdirde yemin eden hemen taşınırsa, yemini bozulmaz. Nitekim o şahıs misafir olarak yemin eden kimsenin evine geldiğinde yemini bozulmaz.
Kezâ: Yemin eden kimse sefere gidip falan şahıs o kimsenin ehliyle sâkin olsa yine yemini bozulmaz. Bu kavil ile fetva verilir. Çünkü yemin eden kimse hakikaten o şahısla sâkin olmamıştır. Yemin eden kimse o şahısla sâkin olmayı bir ay ile takyîd edip meselâ; «ben falanca şahısla bir ay oturmam» dedikten sonra bir saat sâkin olsa. sakin olma devam eden fillerden olmadığı için yemini bozulur. İkâmet buna muhaliftir.
Hızanetu'l-Fetâvâ'da zikredilmiştir ki: Bir kimse zevcesini dövmeyeceğine dair yemin edip sonra dövmeyi kasd ve murad etmeksizin onu dövse, yemini bozulmaz.
İZAH
«Her ne kadar yeni açılan kapı delik de olsa ilh...» Bahır'da zikredilmiştir ki: «Ben şu haneye kapıdan girmem» diye yemin eden kimse o hâneye başka bir kapı deliği açıp oradan girse yemini bozulur. Çünkü o kimse yeminini o hâneye ait olan kapıdan girmemek üzere etmiş olup girme ise bulunmuştur. Eğer yeminiyle birinci kapıyı kasdettiğini iddia ederse ifadenin buna ihtimali bulunduğu için diyaneten tasdik edilir. kazaen tasdik edilmez. Çünkü bu, mutlak ile mukayyed murad edılmiş olduğu cihetle zahire muhaliftir.
«Yahut dışta kalan eşik kısmı daha alçak olursa "ben şu haneye girmem" diye yemin edenkimsenin yemini bozulmaz ilh...» Çünkü yemin edenin bütün bedeni dıştaki alçak olan eşik kısmı üzerinde bulunan ayağı üzerine dayanmaktadır.
«Sahih olan da budur ilh...» Fetih ile Muhit'te zikredilmiştir ki «ben şu hâneye girmem» diye yemin eden kimse o hâneye ayağının birini soksa, yemini bozulmaz. Şemsü'l-Eimmeti'l-Hulvâni ile İmam Serahsi bununla amel etmişlerdir. Bu surette yeminin bozulmaması yemin eden kimse ayakta dahil olduğuna göredir. Arkası üstü yahut yüz üstü yahut üstü yatıp yuvarlansa. hatta bir kısmı eve girse eğer bedeninin yarısından çoğu girmiş ise her ne kadar ayakları dışta kolsa bile girmiş sayılır.
«Çıkma, evlenme ve temizlenme de girme gibidir ilh...» Meselâ; bir kimse «ben şu hâneden çıkmam» diye yemin etse, halbuki hânenin dışında bulunsa, o hâneye girip sonra çıkmadıkça yemini bozulmaz. Kezâ: Bir kimse «ben evlenmem» diye yemin etse halbuki evli bulunsa, nikâh devam ettikçe yemini bozulmaz. Fetih.
«Ehlini ilh...» Ehli ile murad zevcesi kendisiyle beraber olan çocukları ve hizmetçileridir. Bahır. Bedâyi.
«İmam Muhammed (Rh.A.)'e göre hanenin demirbaş eşyasını taşıması kifayet eder ilh...» İmam Ebû Yusuf (R.A.)'e göre evin eşyasının çocuğunun taşınmasına itibar edilir.
«Hatta eşyalarını sokağa yahut mescide taşısa, taşınmış sayılır ilh...»
Bazıları, eşyalarını sokağa ve mescide taşısa yemini bozulur, demişler ve buna «Ziyadat» adlı kitapta zikredileni delil göstermişlerdir. Şöyle ki: Bir kimse ailesiyle şehirden çıksa, başka bir vatan edinmedikçe namaz hakkında birinci vatanı vatan olarak kalır. Hidaye.
Sahih olan kavle göre başka bir mesken edinmedikçe yemini bozulur. Bu, Zahiriyye'den naklen Bahır'da zikredilmiştir.
Ben derim ki: Örf muteberdir. Örf ise buna muhalifdir. Nitekim bilindiği gibi «oturmam» diye yemin ettiği yerden ehlini ve eşyalarını mescide veya sokağa taşısa, bu kimseye «taşındığı yerde oturuyor» denilmez.
«Büyük oğul "ben şu evde oturmam" diye yemin edip o evde ehlini ve malını bırakıp kendisi çıkıp gitse yemini bozulmaz, ilh...» Kezâ, bir kadın «ben şu evde oturmam» diye yemin edip o evde zevcini ve malını bırakıp kendisi çıkıp gitse, yemini bozulmaz.
«"Ben bu evde oturmam" diye yemin eden kimse, gecenin girmesiyle kapının kapanmasıyla kendisine çıkmak mümkün olmasa ilh...» Fetih'te zikredilmiştir ki: «Ben şu evde oturmam» diye yemin eden kimse, yemininden sonra hemen taşınmazsa, yemini bozulur. Ancak gecenin girmesi yahut hırsızdan korkması yahut kuvvetli bir kimsenin taşınmaktan men etmesi yahut taşınacak yer bulamaması yahut üzerine kapı kapatılıp kapıyı açamaması yahut şerefli veya zayıf olup bizzat eşyaları taşıyamadığı gibi taşıyacak kimse de bulamaması gibibir özürden dolayı taşınmazsa, yemini bozulmaz. Gecenin özür sayılması kadın hakkındadır, erkek hakkında değildir. Çünkü Hulâsa'dan naklen Fethü'l-Kadir'in yemin bahsinin sonunda zikredilmiştir ki: Zevc, zevcesine «sen bu hânede sakin olursan boş ol» dese, halbuki bu ifadeyi geceleyin söylemiş olsa, kadın sabaha kadar taşınmamakta mazurdur. Bunu bir erkek için söylemiş olsa erkeğin gece taşınmaması özür sayılmaz. Fakat hırsız veya başka bir şeyin korkusundan dolayı taşınmazsa, mazur sayılır. Kapı kapatılır da onu açıp çıkamasa, fakat duvarı, yıkıp çıkmaya gücü yeterken duvarı yıkıp çıkmasa, yemini bozulmaz. Çünkü evden çıkmada muteber olan insanlarca çıkılan yerden çıkmaya gücü yetmesidir.
«Başka bir ev yahut hayvan aramakla meşgul olup bir kaç gün o evde kalsa ilh...» Yani: Yemini bozulmaz. Çünkü taşınmak için ev aramak taşınma işindendir. Buna göre; taşınmak için ev aramada kusur etmediği takdirde ev arama müddeti, yemin ettiği evde kalma sayılmaz.
«Her ne kadar hayvan kiralamaya gücü yettiği halde ilh...» Yani: Bir günde eşyalarını taşımak için hayvan kiralamaya gücü yettiği halde hayvan kiralamayıp eşyalarını kendisi taşısa, yemini bozulmaz. Çünkü süratle eşyalarını taşıması kendisine lâzım olmayıp belki örfte «taşınıyor» denilecek şekilde taşınmasıdır.
«Yemini bozulmaz ilh...» Yani: Eşyasını ve ehlini taşıması lâzım değildir. Fetih. Nehir'de zikredilmiştir ki: Asrımızda «ben şu şehirde» yahut «şu beldede» yahut «şu köyde durmam» diye yemin eden kimse orada ehlini ve eşyasını bırakıp yalnız kendisi çıkıp gitse sâkin sayılacağından yemininin bozulması lâzım gelir. Remlî Hayrüddin «orada ehlini ve eşyasını bırakıp yalnız kendisi çıkıp gitse, sâkin sayılması mutlak surette kabul edilmez. Ancak geri dönüp gelmek maksadıyla yalnız kendisi çıkıp giderse sâkin sayılır. Ama bir daha dönmemek üzere oradan çıkıp giderse sâkin sayılmaz» demiştir.
«Bir kimse "falanca şahısla sâkin olmam" diye yemin edip ilh...»
Eğer o şahısla beraber bir evde sâkin bulunursa, yemin ettikten sonra hemen taşınırsa yemini bozulmaz. Taşınmak mümkün iken taşınmazsa, yemini bozulur. İmam Muhammed (R.A.) «yemin eden kimse eşyasını o şahsa hibe edip o şahıs da teslim aldıktan sonra bir daha dönmemek üzere derhal çıkıp gitse o şahısla sâkin olmuş sayılmaz.» demiştir.
Kezâlik: Yemin eden kimse eşyasını o şahsa emanet bıraksa, yahut iare verse. sonra bir daha dönmemek üzere çıkıp gitse. yine yemini bozulmaz. Bahır. Tatarhâniyye'den naklen Remlî Hayrüddin'in haşiyesinde zikredilmiştir ki: «Ben falanca şahısla sâkin olmam» diye yemin eden kimsenin o şahısla sâkin olması. ancak her birinin ehli ve eşyası ile bir arada oturmalarıyla sâbit olur.
«Nitekim o şahıs misafir olarak yemin eden kimsenin evine geldiğinde yemini bozulmazilh...» Hulâsa'da zikredilmiştir ki: O şahıs yemin eden kimsenin yanına ziyaretçi veya misafir olarak gelip bir veya iki gün yanında kalsa, yemin edenin yemini bozulmaz. Çünkü sâkin olma yerleşme ve devamlı kalmasıyla olur. Bu da ehli ve eşyasıyla kalmasıyla mümkündür.
Hâniyye'de «bir kimse «ben falan şahısla sâkin olmam» diye yemin ettikten sonra o şahsın evine misafir olarak gidip bir gün veya iki gün kalsa, onbeş gün onun evinde birlikte kalmadıkça yemini bozulmaz. Nitekim bir kimse «ben Kûfe'de sâkin olmam» diye yemin ettikten sonra misafir olarak Kûfe'ye gidip ondört gün kalmaya niyet etse yemini bozulmaz, onbeş gün kalmaya niyet ederse. yemini bozulur.» diye zikredilmiştir.
«Yemin eden kimse o şahısla sâkin olmayı bir oy ile takyîd edip ilh...»
Bahır'ın ibaresi şöyledir; Bir kimse «ben falanca şahısla bir ay oturmam» diye yemin ettikten sonra onunla birlikte bir saat sâkin olsa, yemini bozulur. Çünkü sakin olma sürekli olmayan fiillerdendir.
«Ben Bağdat'da bir ay ikâmet etmem» diye yemin eden kimse orada bir ay ikâmet etmedikçe yemini bozulmaz. Ama «ben Bağdat'ta bir ay sâkin olmam» diye yemin eden kimse orada bir saat sâkın olsa, yemini bozulur.
Ben derim ki: Sâkin olma lâfzı ile ikâmet lâfzı arasında fark vardır. Zaman Ne takdir edilmeyen vakit zarftır, mi'yâr değildir. Sâkin olma, oturma, bunlara benzeyen şeyler bütün vakitlerde sahih olduğu için vakitle takdir edilmez. Buna göre «ikâmet», vakitle takdir edilir. Yani: Uzun bir zaman bir yerde oturulmazsa buna ikâmet denilmez.
Bir kimse «ben şu hânede ikâmet etmem» diye yemin etse, İmam Ebû Yusuf (R.A.) «o hânede gündüzün veya gecenin yarısından çoğunu geçirirse yemini bozulur» demiş sonra bu kavlinden dönüp orada bir saat kalırsa yemini bozulur demiştir. Bu kavil İmam Muhammed (R.A.)'ın kavlidir.
Bir kimse «ben Bağdat'ta bir ay ikâmet etmem» diye yemin etse, orada tam bir ay kalmadıkça yemini bozulmaz. Bunun mânâsı «ikâmet» lâfzı bir müddetle takyîd edilirse, mânâsında süreklilik bulunduğu için söylenilen müddetin yerine getirilmesi lâzım olur. Sâkin olma lâfzı ikâmet lâfzı gibi değildir. Çünkü sâkin olma lâfzı az ve çok zamana şâmil olduğu için mânâsında süreklilik yoktur. Buna göre; müddet sâkin olma lâfzı için kayıt olmaz, belki men için kayıt olur. Yani: Bir kimse «ben falanca şahısla bir ay bir yerde sâkin olmam» diye yemin edip o şahısta bir gün sakin olsa yemini bozulur.
METİN
«Ben şu mescidden çıkmam» diye yemin eden kimseyi kendisinin emir ve ihtiyarıyla bir şahıs yüklenip oradan çıkarsa yemini bozulur. Fakat kendisinin emri ve ihtiyarı olmaksızın başka bir şahıs onu zorla mescidden yüklenip çıkarsa, her ne kadar çıkarılırken kalbindenrâzı olsa bile esah olan kavle göre; yemini bozulmaz Bütün kısımlar ve hükümlerde girme de çıkma gibidir.
Bir kimse «ben şu hâneye» yahut «şu mahalleye» yahut şu beldeye girmem» diye yemin etse, kendisinin emri olmadan bir şahıs o kimseyi sırtına yüklenip zorla o yere soksa yahut ayağı kayıp yahut tökezleyip yahut rüzgarın şiddetiyle yahut zaptına muktedir olamadığı azgın bir hayvan oraya soksa. sahih olan kavle göre yemini bozulmaz. Bu suretlerde yemin eden kimsenin kendisinin iradesi bulunmadığı için mezhebin sahih olan kavline göre; yemini çözülmeyip zimmetinde bâkî kalmış olur. Bundan sonra o yere girerse, yemini bozulup kendisine keffâret lazım gelir. Fetih.
Zahiriyye'den naklen Bahır'da «bu kaville fetva verilir» diye zikredilmiştir. Fakat Bahır sahibi Fetâvâ'sında bu kavle muhalefet ederek Ebû Şucâ'in kavli insanların haline daha uygun olduğu için onun kavlini alıp yeminin çözüleceğine fetva vermiştir. Mutemed kavil senin bildiğindir.
Bir kimse «ben cenazeden başkası için hânemden dışarı çıkmam» diye yemin eder de hânesinin kapısından ayrılırken cenazeye gitmek niyeti ile çıkıp sonra başka işine giderse, gerek cenazeyle beraber gitsin, gerek gitmesin yemini bozulmaz. Nitekim Bedayî'de zikredilmiştir ki: Bir kimse zevcesine «mescidden başka bir yere çıkarsan boşsun» deyip zevcesi de mescide gitmek maksadıyla evinden ayrılıp giderken bir işi çıkar mescide gitmezse o işine gittiğinde boş olmaz. Çünkü çıkma, gitme, revâh (mutlaka gitmek mânâsınadır) iyâdet (hasta ziyaretine gitme), ziyaret kelimeleriyle yemin edildiğinde evden ayrılırken niyetin bulunması şarttır, üzerine yemin «dilen yere varmak şart değildir. «Gelme» lâfzıyla yemin edildiğinde evden ayrılırken niyet edilsin veya edilmesin, üzerine yemin edilen yere varmak şarttır. Binaenaleyh çıkma, gitme gibi lâfızlarda evden ayrılırken niyet şart olunca, bir kimse «ben Mekke'ye çıkmam» yahut «gitmem» yahut «revâh etmem» diye yemin etse ve Mekke-i Mükerreme'ye gitmeyi murad ederek evinden çıksa sonra geri dönse gerek başka bir işi kasd etsin ve gerek kasd etmesin, kendisiyle Mekke-i Mükerreme'nin arasındaki mesafe sefer müddeti olup Mekke-i Mükerreme'ye gitme maksadıyla kendi beldesinin umrânını (beldeden sayılan yeri) geçerse yemini bozulur. Eğer kendi beldesiyle Mekke-i Mükerreme'nin arasındaki mesafe sefer müddeti olmazsa hânesinden ayrılınca yemini bozulur. Bahır. Nehir. Fetih.
Fetih'de zîkredilmîştir ki: Bir kimse «vallâhi fülan âlimle beraber Mekke-i Mükerreme'ye çıkacağım» diye yemin edip sonra onunla beraber çıkıp beldesinin evlerini geçerse, yemini bozulmaz. «Ben Bağdat'tan çıkmam» diye yemin edip sonra cenazeyle beraber çıkıp mezarlık da Bağdat'ın dışında bulunsa. yemini bozulur.
Bir kimse «Mekke-i Mükerreme'ye gelmem» diye yemin etse, ancak Mekke-i Mükerreme'ye gelip ulaşırsa yemini bozulur. Nitekim «çıkma» lâfzıyla «gelme» lâfzı arasında fark bulunduğu yukarıda geçmiştir. Bu, erbabına gizli değildir. Nitekim bir kimse zevcesine «sen falan şahsın gelininin düğününe gelme» diye yemin edip sonra zevcesi düğünden önce o şahsın hânesıne gidip orada iken gelin gelip düğün olduğunda yemini bozulmaz. Çünkü yemin eden kimsenin zevcesi geline gelmemiş, bilâkis gelin onun yanına gelmiştir.
Bir kimse bir şahsa hitaben: «Vallâhi ben elbette sana geleceğim» diye yemin etse bu yemin «elbette sana geleceğim» diye üzerine yemin ettiği şahsın evine veya dükkanına gelmek üzere yapılmış olur. Yemin eden kimse, o şahsın evine veya dükkanına gelse, o şahsı orada bulsun veya bulmasın yemini bozulmaz. Binaenaleyh yemin eden kimse, o şahsın evine veya dükkanına gelmeyip hatta ikisinden biri vefat etse, hayatının sonunda yemini bozulur.
Kezâ: Mutlak (zaman tayin edilmeksizin yapılan) yeminlerde de böyle yemin eden kimsenin yemini hayatının sonunda bozulmuş olur. Fakat muvakkat (zaman tayin edilerek yapılan) yeminlerde ise o zamanın sonuna itibar olunur. Buna göre o vakit geçmeden önce ölürse yemini bozulmaz
Musannıfın «mutlak yeminlerde yemin edenin hayatının sonunda yemini bozulur» kavli ifade eder ki: Bir kimse -Allah'a sığınırız- mürted olup darı harbe kaçsa mücerred mürted olmasıyla Allahü Teâlâ'ya yapmış olduğu yemini bâtıl olduğu için sonra yemin ettiği şeyi işlese yemini bozulmaz. Nitekim yemin bahsinin evvelinde geçmiştir.
Bir kimse bir şahsa hitaben: «benim istitâ'atım olup gücüm yeterse sana yarın geleceğim» diye Allahü Teâlâ'ya yahut talâka yemin etse, bu istitâ'at sıhhat istitâ'atıdır ki, vücuttaki âzâların sıhhat ve selâmette bulunmasından ibarettir. Çünkü istitâ'at söylenildiğinde bilinen mânâ budur. Binaenaleyh istitâ'at, hastalık yahut hükümdarın menetmesi, çıldırma, unutma gibi manilerin bulunmamasına hamledilir. Eğer yemin eden kimse «istitâ'at» ile fiile yakın olan hakiki kudret e gücü niyet ederse, diyaneten tasdik edilir. Muteber olan kavle göre; kazaen tasdik edilmez. Çünkü istitâ'atın vücuttaki âzâların sıhhat ve selamette bulunması mânâsında kullanılması meşhur olunca, bu mânanın dışında kullanılması zahire muhalif olduğu için hâkim onu tasdik etmez. İmam Zahidî (Rh.A.) Mücteba adlı eserinde bu bahiste kendisinin mu'tezile olduğunu ızhar ve beyan etmiştir. Nitekim Kınye'de «El-Fâz-ı Tekfîr» bahsinin iki yerinde de mu'tezile olduğunu beyan etmiştir.
Bir kimse zevcesine «benden izinsiz çıkma» yahut «ancak benim iznim» yahut «benim emrim» yahut «benim bilgim ile çık» dese zevcin bu ifadelerle yaptığı yeminini muhafaza edebilmesi için zevcesinin her çıkışında izin alması şarttır. Ancak kadının bulunduğu yeri su basar yahut yangın olur yahut zevcinden ayrılırsa zevcinden izin alması lazım gelmez. Buifadelerle yemin eden zevc, zevcesinin kendisinden izinsiz bir defa çıkmamasına niyet etse, ifadelerin buna ihtimali bulunduğu için diyaneten tasdik edilir ve zevcesi izinsiz bir defa çıkınca zevcin yemini çözülür. Zevc, zevcesine «her ne zaman çıkarsan sana izin verdim» dese bundan sonra zevcesi dışarı çıkarken zevcinden izin alması lâzım gelmez; daha sonra zevc, zevcesinin yeniden dışarı çıkmasını yasaklasa İmam Muhammed (Rh.A.)'e göre; bu yasaklaması sahih olur. Fetva'da bunun üzerinedir. Valvalciye.
Sayrafiyye'de zikredilmiştir ki: Bir kimse «ben ehlimi falan beldeye taşırsam, zevcem boş olsun» dese sonra bu mesele hâkime götürülüp. kendinin izniyle bir şahıs gönderip ehlini nakletse, yemin eden kimsenin yemini bozulmaz. Bir kimse, zevcesine «ben sana izin verinceye kadar evimden çıkmayacaksın» diye yemin etse, sonra zevcesinin çıkması için bir defa izin vermesi kifayet eder. Bu ifadesiyle zevcesinin her çıkışında izin olmasını niyet ederse, ifadenin buna ihtimali bulunduğu için tasdik edilir.
Bir kimse «ben falan şahsın hânesine girmem» diye yemin etse örfte umum mecaz yoluyla o şahsın oturduğu hâne murad edilir. Gerek o şahsın oturduğu ev iare. gerek başkasına tebeiyet yoluyla, gerekse kirayla oturduğu ev olsun yemin eden kimse o şahsın oturduğu eve girerse. yemini bozulur.
Bir kimse «ben ayağımı falanca şahsın hânesine koymayacağım» diye yemin etse o hâneye mutlaka yani: gerek yürüyerek, gerek binerek girse. yemini bozulur. Çünkü yerleşmiş kaidedir ki: Her ne zaman bir lâfzın hakikat mânâsını murad etmek mümkün olmazsa yahut hakikat mânası terkedilmiş olursa mecaza gidîlir. Hatta «ben ayağımı falanca şahsın hânesine koymayacağım» diye yemin eden kimse hânenin dışına yan üzeri yatıp ayaklarını hâneye koysa, yemini bozulmaz.
İZAH
«Kendisinin emri ve ihtiyarı olmaksızın başka bir şahıs onu zorla mescidden yüklenip çıkarsa ilh...» Her ne kadar çıkarılırken karşı koyabilecek güçte iken karşı koymasa sahih olan kavle göre, yemini bozulmaz. Hâniyye. Bezzâziye'de «bu surette sahih olan yeminin bozulmasıdır» diye zikredilmiştir.
Fetih'te zikredilmiştir ki: «Ben şu mescidden çıkmam» diye yemin eden kimsenin emri ve ihtiyarı olmaksızın bir şahıs onu sırtına yükleyip zorla mescidden çıkarsa, yemini bozulmaz. Fakat o şahıs onu korkutup. yemin eden yürüyerek mescidden çıkarsa, yemini bozulur. Bilindiği gibi ikrâh (zorlama) yemin eden kimsenin ihtiyarını ve fiilini biz Hanefilerce yoketmez.
«Yemini bozulmaz ilh...» Çünkü yemin edenin emri ve ihtiyarı bulunmadığı için «çıkma» fiil yemin edene nisbet edilmez.
«Fetih ilh...» Fetih'in ibaresi şöyledir: «Bir kimse «vallâhi ben şu hâneye girmem» diye yemin etse, sonra yemin eden kimsenin emir ve ihtiyarı olmaksızın bir şahıs onu sırtına yüklenip zorla o hâneye soksa, yemini bozulmaz. Fakat Seyyid Ebû Şucâ'ya göre; bu surette yemin eden kimseye keffâret lâzım olmamakla beraber yemini çözülür. Bundan sonra yemin eden kimse kendi ihtiyarıyla o hâneye girse, kendisine keffâret lâzım gelmez. Çünkü zorla o hâneye sokulduğunda yemini çözülmüştür. Bu kavli insanların haline daha uygundur. Alimlerden bazılarına göre; yemin eden kimse zorla o hâneye sokulduğunda yemini çözülmez. Bundan sonra yemin eden kimse, kendi ihtiyarıyla o hâneye girerse, kendisine keffâret lazım gelir. Sahih olan da budur.»
«Nitekim "çıkma" lâfzıyla "gelme" lâfzı arasında fark bulunduğu ilh...»
Yani «çıkma» içten olsa ayrılmaktan ibarettir. «Gelme» ise varmak ve ulaşmaktan ibarettir. Nitekim Allahü Teâlâ'nın: «Haydin O'na varıp da deyiniz ki. şüphe yok ki biz senin Rabbinin iki elçisiyiz.» (Tâhâ sûresi; âyet: 47)kavli kerimi varmanın ulaşma olduğuna delâlet eder.
«Kezâ: Mutlak yeminlerde ilh...» Meselâ: Bir kimse Zeyd'e hitaben «vallâhi ben seni döveceğim» dediği halde uzun bir müddet dövmese yemini bozulmaz. Fakat dövmeden Zeyd veya kendisi ölse, yemini bozulur.
«Muvakkat yeminlerde ise ilh...» Meselâ: Bir kimse Zeyd'e hitaben «vallâhi ben seni bugün döveceğim» diye yemin etse, yemin o gün güneşin batmasına kadar devam eder. O gün dövmeden güneş batarsa, yemini bozulur.
«Zevcesi izinsiz bir defa çıkınca zevcin yemini çözülür.» Yani zevc zevcesine «benden izinsiz çıkarsan boşsun» dese sonra zevcesi izinsiz çıksa, bir talâk boş olur. Zevcesi sonra bir daha izinsiz çıksa, şart bulunmakla yemin çözüldüğü için ikinci talâk vâki olmaz.
«Bir kimse "ben falan şahsın hânesine girmem" diye yemin etse, örfte umum mecaz yoluyla o şahsın oturduğu hâne murad edilir ilh...»
Buna göre o şahsın kendi mülkü olup oturmadığı hâneye yemin eden kimse girse, yemini bozulmaz.
Hâniyye'de zikredilmiştir ki: Bir kimse «vallâhi ben falan şahsın hanesine girmem» diye yemin etse, o şahıs da hânesini başka bir zâta kiraya verse, bundan sonra yemin eden kimse o hâneye girse, bunda iki rivayet vardır: Bir rivayetde yemin bozulmaz. Bu. İmam-ı Azam'la İmam Ebû Yusuf (Rh. Aleyhima)'un kavlidir. Çünkü bir mülkün bir kimseye nisbeti satmakla bozulduğu gibi kiraya verme, teslim etme ve başkasının elinde mülk bulunmakla da bozulur.
Ben derim ki: Hâniyye'de beyan edilen ifade ediyor ki: O şahsın hânesi kiraya verilmeksizin kendi elinde bulunsa ve içinde hiç bir kimse de oturmazsa hâne mal sahibine nisbet edildiğiiçin yemin eden kimse bu hâneye girse yemini bozulur. Teemmül et!
TENBİH: Hâniyye'de yine zikredilmiştir ki: Bir kimse «vallâhi ben Zeyd'in hânesine girmem» diye yemin ettikten sonra «vallâhi Amr'in hânesine girmem'» diye yemin etse, bundan sonra Zeyd hânesini Amr'e satıp ona teslim ettikten sonra yemin eden kimse Amr'ın bu hânesine girse. ikinci yemini bozulur. Çünkü Amr'in bu satın aldığı hâne de yemine dahildir. Bu hâne sahibi öldükten sonra yemin eden kimse oraya girse, hâne vereseye intikal ettiği için her ne kadar ölen kimsenin üzerinde bıraktığı malın hepsi kadar borcu bulunsa bile yemini bozulmaz. Muhamed b. Selime «yemini bozulur» demiştir. Fakîh Ebû Leys bozulmadığını söylemiştir. Fetva da bunun üzerinedir. Çünkü ölen kimse borçlu olduğu için bu hâne vereseye mülk olarak intikâl etmeyip ölünün mülkü olarak bâki kalsa bile, her bakımdan ölünün mülkü değildir.
«Çünkü yerleşmiş kaidedir ki: Her ne zaman bîr lâfzın hakikat mânasını murad etmek mümkün olmazsa ilh...» Meselâ: Bir kimse «vallâhi ben şu hurma ağacından veya üzüm kütüğünden yemeyeceğim» diye yemin etse, o ağacın meyvesinden yememesi murad olunur. Çünkü yemin yenmeyen ağaca nisbet ettiği için sebebi zikredip müsebbebi murad etmekle mecazen kendinden hasıl olan meyveye sarfolunur. Eğer yemin ettiği ağacın meyvesi olmazsa, yemini o ağacın parasına sarfolunur da ağacı satıp parasıyla yenilecek bir şey satın alıp onu yerse, yemini bozulur. «Ağaçtan yemeyeceğim» diye yemin eden kimse ağacın bizzat kendisini yese yemini bozulmaz. Çünkü bunda hakikat terkedilmiştir.
METİN
Zevcin, çıkmak veya kölesini dövmek isteyen zevcesine, meselâ «sen çıkarsan boşsun» veya «köleni döversen kölem hür olsun» ifadesinde yemininin bozulmasının şartı o fiilîn hemen o saatte yapılmasıdır. Çünkü örfte zevcin maksadı hemen çıkmak isteyen veya kölesini hemen dövmek isteyen zevcesini bu fiilden menetmesidir. Yemînlerde örf ve âdete itibar edilir. Bu yemine «yemin-i fevr: Bir kelâma cevap olarak yapılan yemin» adı verilir. Yeminin bu kısmını sadece İmam-ı Azam (Rh.A.) açıklayıp beyan etmiştir ve kendisine müctehidlerden hîç bir zât muhalefet etmemiştir.
Kezâ: Bir kimse, bir şahsı yemeğe davet edip «buyur benimle beraber yemek ye» dedikten sonra, davet olunan şahıs «vallâhi ben yemek yemem» diye yemin etse, bu yemini o davet olunduğu muayyen yemeğe ait olur. Buna göre: o davet olunduğu yemeği o kimseyle beraber yerse, yemini bozulur. Başka yemek yerse, bozulmaz. Bu yemin de yemin-i fevr kısmındandır.
Eğer davet olunan şahıs «vallâhi ben yemek yemem» ifadesine «bugün» veya «seninle» lâfzını ilâve ederse mutlak surette yemesiyle yemini bozulur. Çünkü cevaba «bugün» veya«seninle» lâfzını ilâve ettiği için iptidaen başka yemin etmiş olur. Eşbah'ın talâk bahsinde zikredilmiştir ki; «in: eğer» kelimesi terâhî (gecikme) ve te'hir içindir, ancak acele olduğuna karîne olursa terâhî ve te'hir için olmaz. Buna göre zevc, zevcesiyle cinsi yakınlıkta bulunmak murad ettiğinde zevcesi kabul etmeyip zevci de «benimle odaya girmezsen» diye yemin etse zevcin şehveti sakin olduktan sonra zevcesi odaya girse, zevcin yemini bozulmuş olur.
Muhit'den naklen Bahır'da zikredilmiştir ki: Bu geçen surette yeminden sonra zevc ile zevcenin orasında mücadele ve münakaşanın uzaması bu yemini, yemini fevr olmaktan çıkartmaz.
Kezâ: Zevce, namazının kaçacağından korkup namaz kılsa, yahut farz namazı için abdest almakla yahut farz namazı kılmakla meşgul olsa, yine zevcin yemini bozulmaz. Çünkü bunlarla meşgul olmak şer'an özür sayılır. Örfte de özür sayıldığından zevce cinsi yakınlıktan geri kaldı denilmez. belki «cinsi yakınlığa namaz mani oldu» denilir.
Bir kimse «falan şahsın hayvanına binmem diye yemin etse, o şahsın ticaret etmeğe izin verilmiş kölesinin hayvanına bindiği takdirde yemini bozulmaz. Çünkü yemin, hakkında ticarete izin verilmiş köle ile mükatebin hayvanı efendisinin değildir. Ancak iki şartla efendisinin olur. Birincisi; köleyi borç kaplamış olmak, ikincisi köleye mahsus olan hayvana da niyet etmektir. Bu iki şart bulunduğu takdirde kölenin hayvanına binerse, yemini bozulur.
Bir kimse «bineğe binmem» diye yemin etse yemini örfte at, merkeb gibi insanların bindikleri hayvanlara hamlolunur. Buna göre bir insanın sırtına yahut deveye yahut öküze yahut file binse istihsanen yemini bozulmaz. Ancak bunlara da binmeyeceğine niyet etmişse yemini bozulur.
Şârih der ki: Mısır ile Şam'da deveye, Hindistan'da file binse yemini bozulur. Çünkü buralarda bu hayvanlara binmek örf ve âdettir. Bir kimse «hayvana binmeyeceğim» diye yemin etse de zorla hayvana bindirilse, yemini bozulmaz. Nitekim «ferese (ata) binmem» diye yemin edip de bir zevne (beygire) veya aksine yani «bir zevne binmem» diye yemin edip de ferese binse yemininin bozulmadığı gibi. Çünkü «feres» arap atının, «birzevn» acem at.ının ismidir. «Hayl» ise her ikisine de denir. Fakat bu suretlerde yemin eden yeminini arapça olarak yapmış ise yemini bozulmaz. Farsca olarak yapmış ise yemini mutlaka bozulur.
Bir kimse «ben binmem» yahut »ben bineğe binmem» diye yemin etse insandan başka gemi, mahmil (insan taşımak için devenin üstüne konulan -iki kişinin bineği- sepet) ve hayvan gibi bir bineğe binmesiyle yemini bozulur. Fakat bundan sonraki babda gelecektir ki bir kimse «hayvana» veya «dâbbe (yük ve binek hayvanı) ye binmem» diye yemin etseinsana binmesiyle yemini bozulmaz.
İZAH
«O fiilin hemen o saatte yapılmasıdır ilh...» Câmiü's-Sagir'de zikredilmiştir ki: Dışarı çıkmak isteyen zevcesine, zevci «çıkarsan boş ol» dese, bu yemin zevcesinin bu çıkmasına ait olur, zevcesi geri dönüp biraz oturduktan sonra çıksa boş olmaz. Çünkü zevcin maksadı, zevcesini bu çıkıştan menetmektir. Sanki «şimdi bu saatte çıkarsan boş ol» demiş olur. Bu, zevcin niyeti bulunmadığına göredir, eğer zevc herhangi bir şeye niyet ederse onunla amel edilir. Fetih, Hamevi.
«Bu yemine "yemin-i fevr" adı verilir ilh...» Yeminin bu kısmını İmam-ı Azam (Rh.A.) ortaya koymuştur. Yemin bundan önce iki kısımdı: Müebbed yani: mutlak (zaman tayin edilmeksizin yapılan) yemin, «vallâhi ben şu işi işlemem» denilmesi gibi.
Muvakkat (zaman tayin edilerek yapılan) yemin; «vallâhi ben bugün» yahut «bu ay» yahut «bu senede bu işi yapmam» denilmesi gibi. İmam-ı Azam (Rh.A.) bir kelâma cevap vaki olan «yemin-i fevr»'iyi bu iki kısımdan çıkarıp sanki üçüncü bir kısım yapmıştır.
«Davet olunduğu yemeği o kimseyle beraber yerse, yemini bozulur ilh...» Çünkü o şahsın «vallâhi ben yemem» ifadesi davet edenin sözüne cevap vâki olduğu için bu yemini davet edildiği yemeğe sarfolunur. Eğer bu şahıs evine gidip yemek yese, yemini bozulmaz.
«Eğer davet olunan şahıs «vallâhi ben yemek yemem» ifadesine «bugün» veya «seninle» lâfzını ilâve ederse ilh...» Yani davet edilen şahıs «vallâhi ben bugün yemek yemem» yahut «vallahi ben seninle yemek yemem» der de, o gün ve herhangi bir zaman o kimseyle yemek yerse yemini bozulur. Çünkü «bugün» veya «seninle» lâfızlarını ziyade ettiği için davet edenin sözüne cevap vaki olmayıp iptidaen başka yemin etmiş olur.
«Farz namazı kılmakla meşgul olsa ilh...» Yani zevcesi namazın kaçmasından korkup farz namazını kılarsa, bu farz namazını kılıncaya kadar zevcinin yanına gitmemesiyle zevcin yemini bozulmaz. Zevcesi nafile namaz kılmakla yahut nafile namaz için abdest almakla yahut yemek veya içmekle meşgul olursa, zevcin yemini bozulur. Çünkü bunlar şer'an özür sayılmaz.
«Bir kimse "ben hayvana" veya "dâbbeye binmem" diye yemin etse, insana binmesiyle yemini bozulmaz ilh...» Çünkü örf insanı hayvandan tahsis etmiştir. «Dâbbe» yer üzerinde debelenen hayvanların ismi ise de örf onu merkep, katır ve at gibi yük ve binek hayvanlarına tahsis etmiştir. «Vallâhi ben dâbbeye binmem» diye yemin eden kimse kâfire binse her ne kadar Kuran-ı Kerim'de:
«Yeryüzünde yürüyen hayvanların Allah katında en kötüsü şüphesiz ki kâfir olanlardır.» (Enfal sûresi; âyet 55)diye kâfirlere dâbbe denilmiş ise de örfte tahsis edildiği için yeminibozulmaz. 

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...