GÂSIBIN GÂSIBI BAHİSLERİ
İZAH
«Kıymetin kabzı biliniyorsa ilh...» Açık olan buradaki hüküm gasbedilen malı aynen geri vermek
hususundadır.
Eğer birinci gâsıb ikinci gâsıbtan malın kıymetini aldığını ikrar etse, malik bunu
inkâr
etse, onun ikrarı gâsıbtan malın kıymetini aldığını ikrar etse, mâlik bunu inkâr etse, onun
ikrarı
mâlik hususunda tasdik edilmez. Zira mal onun ikrarıyla onun zımanına girmiş olur. Red
davası
ile de ondan zıman def edilir. O
halde onun ikrarı kendi nefsi hakkında da tasdik edilmez.
Fusûleyn
üzerine Remlî'nin yazdıklarına başvurunuz. T. Hamevî'den, o da İmâdî'den
nakletmiştir.
«Delil
ile ilh...» Yani ikinci gâsıb gasbedilen malın kıymetini birinci gâsıba ödediğine dair delil
ikâme
ederse, kendisi tazminattan
kurtulur.
«Gâsıbın
ikrarı ile değil ilh...» Yani birinci gâsıbın ikrarı ile. O halde mâlik hakkında onun ikrarı
tasdik
olunmaz. Mâlik gâsıbların herhangi birisine tazmin ettirmede muhayyerdir. Birî.
«Gâsıbin
ikrarı ancak kendisi ve gâsıbı hakkında tasdik edilir ilh...» Yani mâlik ikinci gâsıba tazmin
ettirmeyi
tercih ettiğinde, ikinci gâsıb
tazmin eder sonra da birincinin
ikrarına binaen rücu ederek
ondan
alır.
Mâlik
birinci gâsıba tazmin ettirmeyi tercih ederse, birinci gâsıb tazmin ettikten sonra ikinci gâsıba
rücu
etse, daha önceki ikrarına binaen ondan hiçbir şey alamaz. Eğer ikrar etmeseydi rücu edip
alabilirdi.
Nitekim ileride gelecektir.
«Malın
bir kısmını ilh...» Musannıfın bu «bir kısmını» mutlak zikretmesi malın yarısına, üçte birine
veya dörtte birini de kapsamına alır. Yani mâlik malın yansını veya üçte birini veya dörtte birini
birinci
gâsıba, geri kalan kısmını da ikinci gâsıba tazmin ettirebilir. Hindiye'de olduğu gibi.
«İrâde
edebilir. Sirâciye ilh...» Sirâciye'den çeşitli nakiller yapılmıştır. Bazı âlimler Sirâciye'den
malikin
malın bir kısmını birinciye, bir kısmını da ikinciye tazmin ettirme hakkına sahip olmadığını
nakletmişterdir. Fusûleyn'de, Sadr-ı İslâmın Fevâid adlı
eserinden nakledilen de böyledir.
Hindiye'nin Zahîre'den naklettiği de aynen böyledir.
«Mal
sahibi muhayyerdir ilh...» Ancak gasb bahsinin baş tarafında metinde geçen mesele hariçtir.
Hindiye'de şöyle denilmektedir: «Eğer mal sahibi birinci gâsıba tazmin ettirirse, birinci gâsıb da
tazmin
ettiği miktarı döner, ikinci gâsıbtan alır. Eğer ikinci gâsıba tazmin ettirse, ikinci gâsıb rücu
ederek
birinci gâsıbtan alamaz.»
Bezzâzjye'de şöyle denilmektedir: «Gâsıb gasbettiği malı hibe etse, veya sadaka veya eğreti olarak
verse,
mal da onun elinde helâk olsa, onlar da mâlike tazmin etseler, onlar artık mâlike tazmin
ettikleriyle
gâsıba rücu edemezler. Çünkü
onlar kabzı kendi nefisleri için yapmışlardır. Ama bunun
aksine
gasbettiği malı birisine rehin kira veya emânet olarak verse bunlar malike tazmin ettikleri
takdirde,
tazmin ettikleri miktarı döner gâsıbtan alırlar. Zira bunlar gâsıb için çalışmışlardır. Gâsıb
gasbettiği
malı satsa, mâlik de müşteriye kıymetini tazmin ettirse, müşteri gâsıb satıcıya malın fiyatı
ile
rücu eder. Zira bu malın kıymetini geri vermek onun aynını vermek
gibidir.»
«Onu
bırakıp diğerine tazmin ettirme
hakkına sahip değildir ilh...» Mal onun yanında helâk olmuş
olsa
bile, Fusûleyn'de olduğu gibi. Yani,
tazminini tercih ettiği kimse mal
bulamasa veya müflis
olarak
ölmüş olsa bile. Bu malın bir kısmını tazmin ettirmeye şâmildir. O halde gâsıblardan birisine
malın
bir kısmını tazmin ettirse, kabzettiği kısmı diğerine tazmin ettiremez. Ama geri kalan bunun
aksinedir. Yani bir kısmını birisine tazmin ettirdiği takdirde kalan kısmı diğerine tazmin ettirir.
Bezzâziye'de
şöyle denilmektedir: «Gasbedilen malın tamamını tazimin etmesi zaminin temlik
etmesidir.
O zaman diğer gâsıbın ona temlik etmesi hakkına sahip değildir. Ama bir kısmını tazmin
ettirmek,
yalnız o kısmın temlikidir. O
zaman kalan kısmı diğerine temlik ettirebilir.»
«Bazı
âlîmler tarafından da bu hakka sahip olduğu söylenmiştir ilh...»
Fusuleyn'de
birinci görüşe ağırlık verilerek
sonunda işaret yoluyla «Bu meselede iki rivayet vardır»
denilmiştir.
Muhit
adlı eserden naklen Hindiye'de de
şöyledir: «Malik gâsıblardan
birisine tazmin ettirmeyi
tercih
etse, imameyne göre artık diğerine
tazmin ettirme hakkına sahiptir, demiştir.»
Muhit'ten
nakledilenin açık anlamına göre, malı kabzettikten sonra artık ikinciye tazmin ettirme
hakkına
ihtilâfsız olarak sahip değildir. Bundan dolayı Muhit'te «ihtiyar» kelimesi ile tabir edilmiştir.
Gasbedilen
malın kıymetinin ödenmesine
hükmedilmesi de mâlikin kabzı ile rızası gibidir.
Hindıye'de olduğu
gibi.
PRATİK BİR MESELE: Birisi mâlikine vermek üzere gâsıbtan malı alsa, mâlikini bulamasa, gâsıbın
olur.
Malı tekrar gâsıba geri vermekle beri olur. Hindiye.