Piri Reis Haritası Üzerine Bir Derleme
Yazar Serdar Hakyemezoğlu
Piri Reis (Ahmet Muhiddin Piri), 16. yüz yılda yaşamış ve dünyaca
ünlü dünya haritasının müellifi büyük Türk kartografı, Osmanlı Donanması
Amirali’dir. Haritası, 9 Kasım 1929’da Topkapı Saray'ında sarayı müzeye
dönüştürme sırasındaki envanter tespit çalışmaları sürerken tesadüfen bulundu.
Alman bilim adamı Adolf Deismann (1866-1937), dönemin Milli Müzeler Müdürü
Halil Ethem Eldem’in kendisine verdiği parçaları inceleyip düzenlerken eline
geçen harita takımının içindeki folyoyu o sırada İstanbul'da bulunan ve Türk
denizciliği hakkında uzman olan Alman bilim adamı Paul Kahle’ye göstermişti.
Eserin Piri Reis'in ilk dünya haritası olduğunu teşhis eden Paul Kahle
oldu.
Prof. Kahle, harita ile ilgili
inceleme sonuçlarını 1931 yılında 18. Doğubilimleri Kongresi'nde sundu.
Haritanın üzerindeki notlar Hasan Fehmi Bey latin harflerine aktardı. Türk
Tarih Kurumu başkanı Yusuf Akçura’nın 1937 tarihli 'Piri Reis Haritası' adlı
kitabında haritayı yayımladı. Cumhurbaşkanı Atatürk haritayı Ankara’ya
getirtip bizzat inceledi ve devlet matbaasında çoğaltılmasını
sağladı.
1513 tarihli harita bugün
Topkapı Sarayı Kütüphanesi’nde ziyaretçilere açık olmayan kısımda bulunmaktadır.
Harita, Osmanlı donanması Amirali Piri Reis tarafından ceylan derisi üzerine
çizilmiştir. Üzerinde “kerte hattı” olarak bilinen ortaçağın sonlarında
denizcilerin haritalarında sık rastlanılan ve bir rotanın planını çizmeye
yaradığı düşünülen çapraz çizgiler ağı vardır. Belge yakın olarak incelendiğinde
ilk çizildiğinde tüm dünyayı gösterdiği, ancak daha sonra parçalara ayrıldığı
belirlenmiştir.
Harita 13. ve 16. yüzyıllar
arasında yaygın olarak kullanılan Portolan tipi haritadır. Portolan haritaları,
kıyılar ve limanlara dair bilgiler içeren el yazması denizcilik haritalarıydı
İtalyanca, "liman" anlamına gelen porto'dan türetilmiş olan portolano, "kılavuz
kıtabı" anlamına gelir.
Portolan haritaları, kıyı
boyunca giden bir denizcinin rastlayacağı limanları aralarındaki mesafeleriyle
sıralayan portolanların genelde kıyıları gerçekçi bir şekilde ama kıyı içlerini
boş gösteren, gündelik kullanıma yönelik haritalardı. Estetik amaçlı hazırlanmış
olan bazılarında süslemeler de bulunurdu. Denizcilerin bir limandan diğerine
emniyetle ulaşması amacıyla hazırlanan portolanlarda aşağıdaki unsurlar
bulunurdu:
• Haritanın anahtar
noktalarına yerleştirilen noktalardan yayılan yön çizgileri (genelde bir
merkezden 16 çizgi). Bazı portolanlar ise limanları birbirine bağlayan rota
çizgileri ile dolu olurdu.
• Ayrıntılı kıyı çizgileri ve bunların
üzerindeki yerleşimlerin isimleri.
• Uzaklıkların hesaplamak için ölçek
çizgileri.
• Sığ bölgeler, kayalıklar ve adaların
yerleri.
Pusula ve portolan haritasıyla
denizciler, kıyıları izlemek zorunda kalmadan rota çizgileri üzerinden
seyrederek gideceklere yere varabilirlerdi. Dünyanın yuvarlaklığını göz önüne
almayan bu haritalar, okyanuslar için uygun olmayıp, özellikle Akdeniz veya
Kızıldeniz gibi küçük denizlerde kullanışlıydılar. Enlem ve boylam ölçüm
tekniklerinin bulunmasıyla portolan haritaları yerlerini 17. yy'da daha gelişkin
haritalara bıraktılar.
Amerika’yı gösteren bu kadar eski bir harita
elbette tarihi açıdan çok önemlidir ancak kimi çevrelerde haritanın öneminin
sadece Amerika’yı göstermesinde yatmadığı tartışılmaktadır. New Hampshire
Üniversitesi’nden tarihçi ve coğrafyacı Charles Hagpood 1966’da yayınlana Eski
Çağ Deniz krallarının Haritaları isimli eserinde, haritanın en aşağı kısmında
Güney Amerika’nın güneyiyle birleştirilen kara parçasının Antarktika
olabileceğini ileri sürdü. Hagpood’un Kraliçe Maud Karası tasviri olarak
düşündüğü figürde dahil olmak üzere buzulsuz olarak göstermektedir.
Bildiğiniz gibi dünyanın iki
kutbu var. Kuzey Kutbu (Arctica) sadece buzdan oluşuyor. Yani buzla örtülü bir
kara söz konusu değil. Ancak Güney Kutbu (Antarctica yani anlamca Arctica’nın
karşısındaki) buzlarla örtülü bir kıta. En yerinde 4300 m., ortalamada 2000
metre buzla örtülü devasa bir kara parçası. Kraliçe Maud Karası (Quenn Maud
Land) ise Norveç tarafından hak iddia edilen ve halen fiilen Norveç tarafından
yönetilen bir bölge.
İşte Piri Reis’in haritasındaki ilginçlik buradan
kaynaklanıyor: Çünkü harita bölgeyi tarih öncesi buzla kaplanmadan önceki
haliyle gösteriyor. Ancak, Taş Devri insanı nasıl olup da insanlık tarihinin
daha ilk dönemlerinde böyle bir araştırma yapıp, Antarktika’nın haritasını
çıkarabilmişti? Hagpood bu durumu bir kıtadan diğerine seyahat eden ve dünyanın
bütün yüzeyinin haritasını çıkaran tarih öncesi denizci toplumların varlığıyla
açıklamaktadır. Hagpood, bu toplumların binlerce yıl boyunca (belki de
Giritliler ya da Finikeliler gibi denizcilikte ileriye gitmiş toplumlar
tarafından) elle kopyası çıkarılan haritalar bıraktıklarını tahmin ediyordu.
Hagpood’a göre Piri Reis’in haritası böyle haritalardan derlenmiş toplanmış bir
haritaydı.
Daha sonra tartışmalara yaratan
yazar, Eric von Daniken, Kuzey Kutbu’nu buzul çağından önceki haliyle gösteren
Piri Reis haritasının kendi astronot kuramını kanıtı olduğunu ileri sürdü.
Daniken’e kalırsa haritayı kadim zamanda uzaylılar çizmişti. Graham Hancock
isimli bir yazar da, 1995 tarihli Tanrıların Parmak İzleri isimli kitabında
dünya dışı bir medeniyetin Olmec, İnka e Maya’lar da da dahil uygarlıklara kendi
bilgi birikimlerini aktardıklarını ileri sürdü. Hancock’a göre Piri Reis
haritasını kendisinden önceki medeniyetlerin kaynaklarını kullanarak
oluşturmuştu. Hem Hancock, hem de Hagpood, haritanın Antarctika altındaki
karasal çizimlerin çok ayrıntılı olduğunu ve ancak Mısır’ın üzerinden alınan
uydu görüntülerine göre çizilebileceğini iddia ettiler. Daniken’de kitabında
ısrarla haritadaki yerleşin ve kıtaların genişleme ve büzülmelerinin bu
haritanın gökten bakarak çizildiğini uzun uzun anlattı. Tanrı herkese akıl
veriyor ama her aklı olan izan sahibi olacak diye bir kural
yok.
Günümüzdeki jeolojik kanıtlar Güney Kutbunun son buzsuz
döneminin 14 milyon yıl öncesine dayandığını göstermekte olduğundan bu kuram
temelinden yıkılmış durumdadır. Zaten öyle olmasa bile, bütün dünyayı
haritalandırmak için yola çıkmış tarih öncesi bir ilkel insan topluluğu fikri de
yeterince saçmadır.
Ayrıca harita üzerinde Piri
Reis’in kendi aldığı notlarda Kolomb’un haritalarından yararlandığını
belirtiyor. Ayrıca M.S. 2. yüz yılda yaşamış olan Yunanlı astronom Ptolemy’nin
haritalarından ve Portekiz deniz haritalarından yararlandığı da düşünülmektedir.
Karayipler’ deki yer adları ve benzerlikler yüzünden Piri Reis’in Kolomb
hartalarında en az birinden yararlandığı çok güçlü bir olasılıktır. Amerika'yı
gösteren günümüze kalmış antik haritalar arasında Piri Reis'inkinden daha eski
birkaç başka harita vardır. Bunlardan Canino’nun 1502’de, Nicolo de
Canerio'nun, 1504-1505’de basılmış, Amerika'yı Asya'nın bir uzantısı olarak
gösteren haritaları sayılabilir. Öbürü, 1507’de basılmış Martin
Walseemüller’in haritasıdır. Bu harita Cannerio'nun haritasından kaynaklanmıştır
ama Amerika'yı Asya'dan ayrı bir kıta olarak gösterir ve onu ilk defa "Amerika"
olarak adlandırır. Piri Reis kendi haritası için kullandığı kaynaklar arasında
Kristof Kolomb'un haritası olduğunu belirtir ki bu muhtemelen Kolomb'un 1498’de
çizdiği haritadır. Ancak Kolomb'un 1498 haritasının ne aslı ne de kopyaları
bulunabilmiştir. Piri Reis haritasının Kristof Kolomb haritasından
kaynaklandığının önemli bir delili, Küba'nın yokluğudur. Kristof Kolomb
seyahatnamelerinde Küba'nın bir ada değil, kıtanın uzantısı oldugunu yazmıştır
ve Piri Reis haritasında da Küba bu şekilde gösterilir.
Piri Reis’in harita kenar
notlarından bir bölüm aktaralım;
“İşbu kenarlara Antilya
kıyıları derler. Arap tarihinin sekiz yüz doksan altı yılında bulunmuştur. Amma
şöyle rivayet ederler kim
Cinevizden
bir kâfir adına Kolonbo derler imiş, bu yerleri ol bulmuştur. Meselâ mezbur
Kolonbonun eline bir kitap girmiş ki Mağrip Denizinin nihayeti yani gark (garp)
tarafında kenarlar ve cezireler ve türlü türlü madenler ve dahi cevahir dağı
vardır deyu bu kitapta bulur. Mezbur kitabı tamam mütalea ederek Cineviz
ulularına bu kaziyeleri bir bir şerh edip eydür : gelin, bana iki pare gemi
verin, varayım, ol yerleri bulayım, der. Bunlar eydürler: ey epter, Mağrip
deryasının nihayeti payanı ve haddi(mi) bulunur? Buharı zulmetle doludur,
derler. Mezbur Kolonbo görür ki Cinevizlerden çare yok, sürer, İspanya Beyine
varır, hikâyeti bir bir arzeder. Anlar dahi Cinevizli gibi cevap verirler.
Velhasıl bunlara Kolonbo hayli ibram eder. Ahir İspanya Beyi iki gemi verip
bunun muhkem yarağın görüp eydür: ey Kolonbo, eğer senin dediğin gibi olursa,
seni ol diyara kapudan ideyin, deyip mezbur Kolonboyu Bahri Mağribe gönderdi.
Merhum Gazi Kemalin İspanyalı bir kulu vardı, mezbur kul Kolonbo ile üç defa ol
diyara vardım, deyu merhum Kemal Reise hikâyet edip eydür: evvel Septe Boğazına
vardık, dahi oradan gün batısı lodosun ikisinin ortasına... rast dört bin mil
yürüdükten sonra karşımızda bir ada gördük; amma gittikçe deryanın mevci
köpüklenmez olmuş, yani deniz sakin olup düzelmiş; ve Şimal yıldızı dahi -
bahrîler puslalarında gene yıldız derler - ol yıldız gide gide dolunmuş görünmez
olmuş; ve dahi eydür ki : bu tertipçe yıldızlar ol diyarda görünmez, gayri
tertipçe görünür, der. Andan evvel karşıda gördükleri adaya demir korlar, ol
adanın halkı gelir, bunlara ok vurur, komazlar ki dışarı çıkıp haber soralar.
Erkeği ve dişisi el okun atarlarmış. Ol okun demreni balık süğüğünden; ve
cümlesi üryan yürürlermiş ve hem gayet... Görürler kim ol adaya çıkarmazlar,
adanın öte yüzüne geçmişler, bir sandal görürler; bunları görücek sandal kaçıp
karaya dökülürler. Bunlar sandalı almağa varırlar, görürler ki içinde adam eti
var. Meğer bunlar bu tayfa imiş ki adadan adaya çıkıp adam şikâr edip yerler
imiş. Mezbur Kolonbo bir ada dahi görüp ana varırlar, görürler kim ol adada ulu
yılanlar var. Ol yere çıkmadan hazer edip bir gayri adaya dahi varırlar. Demir
korlar, on yedi gün onda yatarlar. Bu adanın halkı görürler ki kendilere bu
gemiden ziyan yok, varırlar, balık avlayıp filikasile bunlara getirirler. Bunlar
da hoş görüp anlara sırça boncuk verirler. Meğer kim sırça boncuk ol diyarda
muteber idiyin kitapta bulmuş imiş. Anlar boncuğu görüp dahi ziyade balık
getirirler. Bunlar daim anlara sırça boncuk verirler. Bir gün bir avretin
kolunda altın görürler, altın alıp boncuk verirler. Bunlar eydür: varın, dahi
altın getirin, size dahi ziyade boncuk verelim, derler. Anlar varıp dahi vafir
altın getirirler. Meğer bunların dağlarında altın madeni varmış. Bir gün dahi
birinin elinde inci görürler. İnciyi alıp boncuk verirler. Bunlar görürler ki
boncuk verirler dahi vafir inci getirirler. İnci bu adanın kenarında bir iki
kulaç yerde bulunurmuş ve dahi ol diyardan vafir bakkam ağacını yükledip mezbur
halktan ikisini alıp ol yıl içinde İspanya Beyine getirirler. Amma mezbur
Kolonbo ol kişilerin dilin bilmeyip işaretle alışveriş ederlermiş. Ve bu
seferden sora İspanya Beyi papaz ve arpa gönderip ekin biçim öğredip kendi
tarikıne koymuş; bunların bir veçle mezhepleri yoğmuş, hayvan gibi üryan yürüyüp
anda yatarlarmış. Şimdi ol diyarlar tamam açılıp meşhur olmuştur. Bu isimler ki
mezbur cezairde ve kenarlarda kim vardır, Kolonbo komuştur ki anınla malûm
oluna. Ve hem Kolonbo ulu müneccim imiş. Mezbur hartide olan bu kenarlar ve
cezireler kim vardır, Kolonbonun hartisinden
yazılmıştır.”
Piri Reis’in haritasını
çizerken Avrupa orta çağ haritalarında yararlandığına dair bir kanıt daha
bulunuyor. Haritanın en üst köşesinde bir gemi ve onun yanında sırtında iki
insan taşıyan bir balık figürü.Bu resim ile ilgili Reis’in aldığı notta Brendan
isimli
İrlandalı bir azizin orta çağda anlatılan hayat hikayesinden alıntı
vardır. Piri Reis bunu yararlandığı haritadan aktarmış olmalıdır.
Yine Piri
Reis’in kendi ağzından dinleyelim;
“Rivayet ederler kim zamanı
evvelde Sanvolrandan ( Santo Brandan ) derler bir papaz yedi deryayı gezmiş
derler. Mezbur bu baluğun üzerine uğramış kuru yer sanıp baluk üzerine ot
yakmışlar; baluğun sırtı kızıcak denize dalmış, bunlar sandala koyulmuşlar,
gemiye kaçmışlar. Bu ahval Portukal kâfirinden zikrolunmaz. Kadîm Pappa
Mondalardan mankuldür.”
Piri Reis haritası, yapıldığı
dönemdeki yirmi haritadaki coğrafya bilgilerini, yanlışları ve doğruları ile
bütünleştirmiş tarihî bir belgedir. Bu haritaların bir kısmının düşman sırrı
olması ve kenar notlarının tutsak edilmiş İspanyol ve Portekizli denizcilerin
ifadelerini de içermesine bakılırsa, bu aynı zamanda değerli bir denizcilik
istihbarat çalışmasıdır. Bunca malzemenin bir elde toplanabilmesi Osmanlı
Bahriyesinin 16. yy'daki askeri gücünün bir göstergesi olarak
gösterilebilir.
Ancak Piri Reis’in 1513 yılında
çizdiği ilk haritasından başka 1528’de çizdiği bir haritası daha vardır. Ne
yazık ki, çok küçük bir parçası elimize ulaşabilmiştir. İkinci dünya
haritasından günümüze kalan parça, büyük bir haritanın kuzeybatı köşesi olup,
Orta Amerika'nın yeni keşfedilmiş kıyılarını, Florida’yı, Kanada’yı, Kanada’nın
kuzeydoğu köşesini, ve Grönland’ı gösterir. Piri Reis in Kanuni Sultan
Süleyman’a armağan ettiği haritanın bu parçası da, 1513 haritası gibi halen
Topkapı Sarayı’'nda bulunur.
Ceylan derisine 8 renkli olarak
çizilmis haritanın parçası 69 x 70 cm ebatlarındadır. Bu harita da birinci
harita gibi portolan tarzında, dört büyük, iki de küçük pusula gülü çizilerek
yapılmıştır. Kenar notlarından biri bu haritanın Piri Reis tarafından
yapıldığını belirtir. Diğer kenar notları çesitli açıklayıcı bilgiler
içerir.
Grönland'ın güneyinde görünen,
Kanada’ daki Newfoundland, "Terra Nova", Labrador da "Baccalao" isimleri ile
gösterilir ve buraların Portekizliler tarafından keşfedildiği yazılıdır. Terra
Nova 1500’de Portekizli Carl Real, Labrador da 1501’de kardeşi Miguel
Real tarafından keşfedilmişlerdir. Orta Amerika hizasında bir notta karadan
giderek okyanusa ulasmayı amaçlayan bir kaşiften söz edilir. Bu muhtemelen '
1513’de karadan Büyük Okyanus’a ulaşan Portekizli
Balboa’dır.
Piri Reis'in ikinci dünya
haritasında adalar ve kıyılar son keşiflere dayalı olarak çizilidir. Birinci
haritasında Porto Riko’da gösterilen San Juan Batisto, bu haritada
Florida’da gösterilmiştir. Kristof Kolomb’un hatalı haritasından etkilenmiş
olan birinci haritasının aksine, bunda Bahama, Antiler, Haiti ve Küba oldukça
doğru çizilmişlerdir. 1517 ve 1519’da keşfedilmiş olan Ykatan ve Honduras
yarım adaları da mevcutturlar. Küba, "Isla di vana" diye adlandırılmıştır. İlk
haritada olmayan Yengeç Dönencesi bu haritada (enlemi biraz hatalı olarak)
çizilmiştir. Piri Reis bunu "Günuzadısı" olarak adlandırıp yanına "Bu hat gün
gayet uzadığı yere işarettir" yazmıştır.
Piri Reis bu haritasında
keşfedilmeyen yerleri beyaz bırakarak, kenar notlarında bunları bilinmediği için
çizmediğini belirtir. İlk haritasından daha büyük ölçekli ve gelişkin olan
ikincisi, teknik olarak döneminin en ileri örneğidir.
Demek ki, neymiş; üzerinde
fırtınalar kopartılan, uzaydan çizildiği bile iddia edilen 1513 haritası
savaşlarda esir alınan Portekiz denizcilerin sorgulanması, yine deniz
savaşlarında ele geçen haritaların derlenmesi ile oluşturulmuş fakat çok sayıda
yanlış içeren bir harita imiş. !528’de çizilen haritanın kalan parçası bile Piri
Reis’in bu dünya haritası işini sonradan ne kadar geliştirdiğini ve mükemmel
duruma getirdiğini göstermektedir.
Piri reis kendi haritasının
kaynaklarını da kendi ağzından şöyle anlatır;
“İşbu harti misalinde harti
asır içinde kimesnede yoktur. Bu fakirin elinde telif olup şimdi bünyat oldu.
Hususan yirmi miktar hartiler ve Yappamondolardan - yani İskenderi Zülkarneyn
zamanında telif olmuş hartidir ki rubu meskûn anın içinde malûmdur; Arap tayfası
ol hartiya Caferiye derler anın gibi sekiz Caferiyeden ve bir Arabî Hint
hartisinden ve dört Portukalın şimdi telif olmuş hartilerinden kim Sint ve Hint
ve Çin diyarları hendese tariki üzerine ol hartilerin içinde mesturdur, ve bir
dahi Kolonbonun garp tarafında yazdığı hartiden bir kıyas üzerine istihraç edip
bu şekil hâsıl oldu; şöyle ki bu diyarın hartisi bahriler içinde nice sahih ve
muteber ise, mezbur harti de dahi yedi derya ile sahih ve
muteberdir.”
Kaynaklar:
1. Gizlenen Tarih -
Brian Haughton Koridor Yayınları 1. Baskı 2009 İstanbul