11 Ekim 2012

EZBER BOZANLAR OSMANLI ORDUSUNDA DELİLER BİRLİĞİ



Osmanlı Ordusunda Deliler Birliği ya da Başıbozuklar


Yazar  Serdar Hakyemezoğlu

    Muhteşem Yüzyıl dizisinin bir bölümünde Sultan Süleyman’ın oğlu Mustafa sefer sırasında kaybolur. Onu omuzlarına kanatlar takmış, yüzleri boyalı acayip görünüşlü adamlardan oluşan atlı bir grup bulup, Kanuni’ye teslim eder. Kanuni onlara dostça ve muhabbetle davranır. Bu acayip kılıklı askerler kimlerdir? Kanuni bunları neden hiç garip karşılamaz?

    Bu adamlar aslında bir çapulcu takımı ya da askeri düzenlemede hiç yeri olmayan bir  grup değildir. Osmanlı ordusunun bir parçasıydılar. Onlara halk arasında ve ordu içinde yaygın tabiriyle “Deliler” derler. Aslında onlara kılavuz, rehber anlamında “Delil” ismi verilmesine karşın, savaşlarda üstün cesaret göstermeleri ve farklı giyinme şekilleri sebebiyle deliler ve bu birliğe mensup süvariler de deli olarak anılmıştır. 20-25 yaşlarındaki gençlerden oluşan bu savaşçılar, ordunun en ön safında çarpışırlar ve adeta deli cesareti ile düşmanın üstüne atılırlardı. Bütün amaçları şehit olmak ve şehit olmadan önce mümkün olduğu kadar düşman askeri öldürüp karşı tarafı moral çöküntüye uğratmaktı. Her zaman ordudan önce düşman hatlarına yakın yerlerde bağımsız keşif ve akın görevleri yapar, düşmanı yıpratırlardı.

    Korkutucu bir görünümleri vardı. Silah olarak eğri pala, kalkan, mızrak ve bozdoğan taşıyan deliler, başlarına pars ya da benekli sırtlan derisinden yapılmış tüylü bir miğfer giyerlerdi. Kalkanlarını da yine kuş tüyleriyle süsleyen delilerin giysileri aslan, kaplan ve tilki postundan, şalvarları da ayı ya da kurt derisindendi. Ayaklarına ise "serhatlik" denen sivri burunlu mahmuzlu bir çizme giyerlerdi. Üzerlerine ayı, pars, aslan veya sırtlan  postundan kılları dışarıda şalvarlar giyerlerdi. Bayraklarında "Kaderde ne varsa o gelir başa" yazılıydı. Sonradan giysilerinde değişiklik yapıldı, 17. yüzyıldan  itibaren başlarına bir arşın uzunluğunda siyah kuzu derisinden üstü sarıklı bir kalpak giymeye başladılar.
    Çoğunluğu Türk'tür ve Rumeli'de yaşayan halklar arasından seçilmişlerdir. 16. yüzyılda deliler; Rumeli beylerbeyi, Semendere ve Bosna sancak beylerinin yönetiminde; 17. yüzyılın sonlarından itibaren de Anadolu vezir ve beylerbeylerinin yönetimi altında olmuşlardır. 60'ar kişilik "bayrak" adı verilen ocaklara ayrılmışlar, seferlerde "Delibaşı" adı verilen komutanları tarafından yönetilmişlerdir.


    “...topların, tüfeklerin seslerinden kulaklar sağır oldu, gürültüsünden beyinler dondu; okların vızıltısından hava yüzünden
    periler korktu, bu ulu cengin heybetinden deniz dibindeki balıklar ürktü, dağ canavarları vatanlarını koyup gittiler, ses bağırtıdan, yankıdan, atların kişnemelerinden, erenlerin naralarından, bağırıp çağırmalar nefirinden ödler patladı, nicelerinin korkudan ödleri sıttı, nicelerinin başı gitti, kan ırmak gibi aktı, dumandan tozdan havanın yüzü kapkara oldu, can alıcı can almaktan yoruldu...Deri takkeli delilerin atlarının boyunlarında öten ziller, dürtüştükleri kafirlerin iniltileri ve figanları idi. Bu garip tarz ve acayip tavırla kafirlere köpeksiz koyuna kurd girer gibi koyuldulardı...dünya depreme tutuldu, Kaf dağı yerinden oynadı, gökler yer üstüne yığıldı sandılar, gaziler kafirleri öyle kırdılar ki....”



    II. Kosova Meydan Muharebesi 1448
    Muharebenin ve delilerin hücümunun tasviri
    Kitab-ı Cihan-nüma, Neşri Tarihi

    Aynı zamanda Delibaş ya da Başıbozuk olarak  adlandırılan bu süvariler, Osmanlı Ordusu yapılanmasının  Serhad Kulu denilen bölümü içinde yer alırlardı.

    Esas amaçları olan karşıdaki düşmanın seçkin birliklerini yorma görevleri sırasında hafif silahların kısa zamanda kullanılmaz 

    duruma gelmesi ve ağır silahların kuşanmalarının aldığı zaman çoğu kez bulunamadığında tokat atmaya başlamaları ile askerler arasında yiğitliğin eriştiği son nokta olarak görülmeye başlanmış ve bunun üzerinde popülarite kazanmıştır. Sesi ile düşmanın üzerinde yarattığı psikolojik etki sebebiyle zamanla geliştirilmiştir. Bu askerler daha eğitim safhasında mermer döverek yetiştirildikleri için, çok kuvvetli ellere ve kol yapısına sahip olurlar.

    Görüntü olarak da korku salması için ön dişleri çekilen başıbozukların ayrıca kafaları kazıtılır. Vücutları bilumum hayvan postu ile kaplıdır ve zırh taşımazlar. Zırh taşımamalarının en büyük sebebi ise vücutlarındaki oluşan yaraların da korkutucu olmasıdır. Ayrıca zırh olmadan daha hızlı hareket edebilmektedirler.
    Tokat çalışmaları ıslak mermere avuç içleri ile vurma şeklindedir. Bunun amacı; genelde düşman üzerine gönderilen ilk birlik olması nedeniyle, kalabalık bir düşman kitlesine karşı savaşan bu birlik elemanları bir süre sonra elindeki kılıcı ve kalkanı atıp düşmanın 

    başına tokat vurmak suretiyle saf dışı etmeleri içindir. bu tokadı yiyenlerin genelde boynu kırılır ya da beyin travması geçirir.
    Kırım Savaşı sırasında bu birlğin adı İngilizce’ye (Bahsi-bazouk) ve Fransızca’yada  (bachi-bazouk) geçmiştir.  

    Belçikalı çizer Hergé tarafından 1929 yılında yaratılmış olan  Tenten çizgi roman serisinde Kaptan Haddok’un kulladığı çok sayıda küfürden biri de bachi-bazouk’ tur. Nereden nereye…
    Delilerin dönemin yabancı gezginleri üzerinde bıraktıkları etki ve gezginlerin şaşkınlıkları, çizilen gravürlerde ve yazdıkları eserlerde görülmektedir. Delilerin, pek çok sıra dışı özelliği, Osmanlı’nın sürekli etkileşim içinde olduğu Orta Avrupa orduları tarafından taklit edilmiş ve değişik formlara bürünerek o orduların en gurur duyduğu birliklere, kıyafetleri ulusal sembollere, kendileri de efsanevi savaşçılar haline gelmiştir.
    Deliler veya Başıbozuklar, zamanla bozuldular. Sefer zamanları dışında haydutluk ve çeteciliğe başladılar.  Bu yüzden Başıbozuk terimi uzman askerler tarafından, kontrolsüz sivil güçleri tanımlamakta kullanılan bir terime dönüşmüştür. Bugün yaşayan Türkçemizde de hale başı bozuk deyimini yaygın olarak kullanırız.
    18. yüzyılda bu bozulmalar sonucu yönetimi altındaki beylerbeyinin görevden alınması ile  statülerini de  kaybetmişlerdir. Bu süreçten sonra artık tam anlamıyla, köylere saldıran haydutlara dönüşmüşler başlamışlar, eşkıyalık faaliyetleri sebebiyle 1829'da II. Mahmut  tarafından dağıtılmışlardır.
    Derleyen : Serdar Hakyemezoğlu
    Kaynaklar:

    Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...