04 Ekim 2012

REDDU'L-MUHTAR...TALÂKIN SAYISI KADINLARA BAKARAK İTİBAR EDİLİR

TALÂKIN SAYISI KADINLARA BAKARAK İTİBAR EDİLİR

METİN
Karı-kocadan biri diğerinin tamamına veya bir kısmına mâlik olursa nikâh bâtıl olur. Kadın kocasına mâlik olduğu onda onu âzâd eder de o da kadını iddeti içinde boşarsa; yahut kadın müslüman olarak İslâm diyarına çıkar da sonra kocası da müslüman olarak İslâm diyarına çıkar ve kadını iddet içinde boşarsa. İmam Ebû Yusuf her iki meselede bu talâkı hükümsüz bırakmış, İmam Muhammed ise her iki meselede vâki saymıştır. Talâkın sayısı kadınlara bakarak itibar edilir. İmam Şâfii'ye göre ise erkeklere bakarak itibar olunur. Binaenaleyh hür kadının talâkı üç, cariyenin talakı ise mutlak surette ikidir. Talâk: niyet veya hâlin delâleti bulunursa, âzâd lâfzıyla vâki olur. Bunun aksi caiz değildir. Çünkü milki izale etmek kaydı izaleden daha kuvvetlidir.
İZAH
«Karı-kocadan biri diğerine» hakiki milkle mâlik olursa nikâh bâtıl olur. Şu halde mükâteb karısını satın alırsa araları ayrılmaz. Zira kölelik bâkîdir. Koca için sabit olan milkiyet hakkıdır. O ise nikâhın devamına mâni değildir. Nitekim Fetih'te bildirilmiştir.
«İmam Ebû Yusuf» her iki meselede bu talâk vâki değildir demiş, İmam Muhammed ise her iki meselede vâki olduğunu söylemiştir. Çünkü iddet devam etmektedir. İddet bekleyen bir kadın ise talâka mahâldir. Ebû Yusuf'un delili şudur: Ayrılık karı-kocadan birinin diğerine mâlik olmasıyla yahut iki memleketin birbirine zıt olmasıyla meydana gelmiştir. Binaenaleyh kadın talâka mahâl olmaktan çıkmıştır. İddet beklemekle mahalliyet sabit olmaz. Nitekim fâsit nikâhta böyledir. Şarih âzâd etmek ve İslâm diyarına çıkmakla kayıtlamıştır. Çünkü bunlardan önce talâk bilittifak vâki değildir. İddetin talâk hakkında eseri zâhir değildir. Onun eseri ancak başka bir kocayla evlenmek hakkında zâhirdir. Musaffâ'da böyle denilmiştir. İbn-i Melek.
T E M B İ H : Şurunbulâliyye sahibi diyor ki: Musannıf birinci meselenin aksini zikretmemiştir. Ondan murad; kocası karısını satın aldıktan sonra âzâd ederek iddet içinde onu boşamasıdır. Hüküm İmam Muhammed'in kavli ile Ebû Yusuf'un birinci kavline göre talâkın vukuudur. Sonra Ebû Yusuf bu kavilden dönmüş, talâkın vâki olmadığını söylemiştir. Züfer'in kavli de budur. Fetva da buna göredir. Bunu Kâdıhân söylemiştir. Bu izaha göre musannıfın Mecma sahibine uyarak talâk vâki değildir demesi hususundaki fetva, kadın kocasını satın alıp da âzâd ettiği surete göredir.
«Talâkın sayısı kadınlara bakarak itibar edilir.» Çünkü Peygamber (s.a.v.). "Cariyenin talâkı ikidir. İddeti de iki hayızdır." buyurmuştur. Bu hadîsi Ebû Dâvûd, Tirmizî, İbn-i Mâce ve Darekutnî Hz. Âişe'den merfu olarak rivayet etmişlerdir. Tirmîzî, "Bu hadis gariptir. Ama Rasulullah (s.a.v)'in Ashabıyla başkalarından olan ehl-i ilim bununla amel etmişlerdir." demiştir. Darekutnî'de, "Kâsım ve Sâlim müslümanların bununla amel ettiklerini söylemişlerdir." denilmiştir. Tamamı Fetih'tedir. Fetih sahibi bu hadîsi incelemiş ve, "Sahih değilse hasendir." demiştir.
«Mutlak surette» sözü hem hürreye, hem cariyeye râcîdir. Yani hürre ve cariye ister hür, ister köle olan erkeğin nikâhında bulunsunlar hüküm birdir. T.
«Âzad lâfzıyla» talâk vâki olur. Yani bir adam karısına, "seni âzâd ettim" der de boşamayı niyet eder veya hal bunu gösterirse, kadın boş düşer. Ama cariyesine, "seni boşadım" derse âzâd olmaz. Çünkü milki yok etmek kaydı yok etmekten daha kuvvetlidir. Azâd etmek talâkın lâzımı değildir. Binaenaleyh talâkı âzâd için istiare etmek sahih değildir. Ama bunun aksi sahihtir. Dürer.
METİN
FER'Î MESELELER: Bir adam tahta gibi bir şeyin üzerine okunaklı bir şekilde talâk kelimesini yazarsa, niyet ettiği takdirde talâk vâki olur. Mutlak surette vâki olduğunu söyleyenler de vardır. Su gibi bir şeyin üzerine yazarsa, mutlak surette talâk vâki olmaz. Mektup ve hitap suretiyle yazarsa, meselâ "Ey filane! Bu mektubum sana geldiği vakit sen boşsun" derse, mektup ulaştığında kadın boş olur. Cevhere. Bahır'da şöyle denilmiştir: Bir adam karısına, "Senden ve filaneden başka benim her karım boş olsun." diye yazar da, son kadının ismini silerek gönderirse, kadın boş düşmez. Bu acayip bir hîledir. Yazı ile istisna yapması ileride gelecektir.
İZAH
«Talâk kelimesini yazarsa ilh...» Hindiyye sahibi diyor ki; «Yazı mersûm ve gayrı mersûm olmak üzere iki nevidir. Mersûmdan maksadımız, gaibe yazılan mektup gibi adresli olmasıdır. Gayrı mersûm, adressiz olandır. O da okunaklı okunaksız olmak üzere iki vecihledir. Okunaklı olanı, bir sahifeye veya duvara yahut yeryüzüne okunup anlaşılacak şekilde yazılandır. Okunaksızı, havaya ve su üzerine yazılan okunup anlaşılması mümkün olmayandır. Okunmayan yazıda talâk vâki olmaz. Velevki niyet etmiş olsun. Yazı okunur fakat adressiz olursa, talâkı niyet ettiği takdirde talâk vâki olur, aksi taktirde olmaz. Yazı adresli ise, niyet etsin etmesin talâk vâki olur. Sonra adresli yazı ikiden hâli değildir, ya talâkı gönderir ve, "bundan sonra malûmun olsun ki sen boşsun" diye yazar. Bunu yazdığı gibi talâk vâki olur ve yazdığı andan itibaren kadının iddet beklemesi icabeder. Yahut kadının talâkını mektubun varmasına tâlik eder ve, "Bu mektubum sana vardığında sen boşsun!" der. Mektup kadına geldiğinde onu okusun okumasın talâk vâki olur. Hulâsa'da böyle denilmiştir. T.»
«Okunaklı bir şekilde» Yani adressiz mutad şekilde yazarsa demektir. Adressiz diyekaydetmemesi, mukabilinden anlaşıldığı içindir. Mukabili, "Mektup suretiyle ilh..." sözüdür. Adresliden murad budur.
«Mutlak surette» sözünden murad; niyet ettiği ve etmediği yerlerdir. «Mektup ulaştığında kadın boş olur.» Yani mektup kadına vardıkta boş olur. Okunaklı ve adresli olan mektupta niyete muhtaç değildir. "Ben bununla yazımı denemek istedim." diye iddiası kazaen tasdik edilmez. Bahır. Bunun mefhumundan anlaşılır ki, adresli mektupta diyaneten tasdik edilir. Rahmetî. Mektup kadının babasına varır da kızına vermeden onu parçalarsa, bakılır: Babası kızının bütün işlerinde tasarruf sahibi olup mektup kızın bulunduğu yerde eline geçmişse, talâk vâki olur. Böyle olmazsa, kızın eline geçmedikçe talâk vâki olmaz. Babası mektup aldığını kızına haber verir de mektubu parçalanmış olarak ona teslim ederse, okunup anlaşılması mümkün olduğu takdirde talâk vâki olur. Aksi takdirde olmaz. Bunu Tahtâvi Hindiyye'den nakletmiştir.
Tatarhâniyye'de şöyle denilmiştir: «Bir adam bir kâğıda; bu mektubum sana vardığında sen boşsun, diye yazar da sonra onu başka bir nüshaya geçirir yahut başka birine istinsah emri verir fakat kendisi yazdırmazsa, kadına mektupların ikisi de geldiği takdirde, kocası bu mektupları kendisi gönderdiğini ikrar eder veya kadın bunu isbat ederse, kazaen iki defa boş olur. Diyaneten mektupların hangisi gelse bir defa boş olur. Diğer mektup bâtıldır, Adam kâtibe, "Benim karımın talâkını yaz." derse, bu talâkı ikrar olur. Velevki yazmasın. Başka birinden karısının talâkını yazmasını istese, yahut bunu biri kocaya okusa, koca da mektubu alarak mühürlese ve adresini yazarak kadına gönderse, mektup kadına vardığında koca kendi mektubu olduğunu ikrar ederse talâk vâki olur. Yahut o adama, "bu mektubu karıma gönder" veya, "bir nüsha yaz da ona gönder" derse, kendi mektubu olduğunu ikrar etmez, beyyine de bulunmaz, lâkin bu işi olduğu gibi anlatırsa, kazaen ve diyaneten kadın boş düşmez. Keza kendi eliyle yazmadığı ve kendisi söyleyerek yazdırmadığı her mektup ile - o mektubu kendisi gönderdiğini ikrar etmedikçe - talâk vâki olmaz.» Bu satırlar kısaltılarak alınmıştır.
«Bir adam karısına ilh...» Bu meselenin sureti şudur: Adamın Zeynep adında bir karısı vardır. Sonra başka bir beldeden Aişe isminde biriyle ev-lenmiştir. Zeynep bunu duymuştur. Adam Zeynep'ten korkarak ona, "Benim sen ve Aişe'den başka her karım boş olsun." diye yazar, sonra "Aişe'den başka" sözünü siler. H.
Ben derim ki: Sildiği yazıyı şahitlere göstermesi gerekir. Tâ ki iş meydana çıkıp da hâkim Aişe'nin boş düştüğüne hüküm etmesin.
«Bu acayip bir hiledir.» Acayip olması, yazının silindikten sonra yine işe yaramasıdır.
«Yazı ile istisna yapması ileride gelecektir.» Yani tâlik bâbında, "kadına, sözü birbirine bitişikbir şekilde; sen boşsun inşaallah derse" dediği yerde gelecektir. H. Hindiyye'de bildirildiğine göre bir kimse talâkı bir şey üzerine yazar da diliyle istisna yaparsa (inşaallah derse); yahut diliyle boşayıp yazı ile istisna yaparsa, sahih olur mu olmaz mı? Bu mesele hakkında rivayet yoktur. Ama sahih olması gerekir. Zahîriyye'de böyle denilmiştir. T. Allahu a'lem.

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...