CENİN
FASLI
M
E T İ N
Hamile
olan hür kadının karnına vursa ve kadın ölü ve hür bir cenin düşürse, bu kadın kitâbiye,
mecusiye
veya eşi de olsa, âkileye gurre ödemek vacip olur. Bu ifade
(hür kadın ifadesi) ile cariye
ve
hayvan bu hükmün dışına çıkmış oldu ki ikisinin hükmü ileride gelecektir.
Ben
derim ki: Aslında şart olan annenin hürriyetî değil, cenînin
hürriyetidir. Meselâ efendisinden
veya mağrûrdan (aldatılmış) gebe kalan cariyenin durumunda âkileye
gurreyi ödemek vacip olur.
Zeylâi'den Dürer.
Musannıfın
bunu nasıl zikretmemiş olduğuna
hayret edilir.
Arap
dilinde ayın evveline «ğurre» denilir. burada da «diyet miktarlarının başı» manasında
kullanılmıştır.
Eğer
cenîn erkek olursa, ğurre erkeğin diyetinin onda birinin
yarısı;
eğer
dişi olursa kadının diyetinin onda
biridir ki, her biri beş yüz
dirhemdir. Bu ğurrenin bir sene
içinde
verilmesi. gerekir.
Şâfiî
diyet gibi üç sene içinde verilmesi
gerektiğini, Mâlik de malından verilmesi gerektiğini
söylemiştir. Bizim için delil ise Peygamber (s.a. v.)'in fiilî
sünnetidir.
Eğer
kadın cenini sağ olarak düşürürse ve cenin daha sonra ölürse, o zaman tam bir diyet gerekir.
Eğer
kadın cenini ölü olarak düşürürse ve daha sonra anne de ölürse o zaman anne için bir diyet
ve
cenin için bir gurre gerekir. Çünkü
eserinin taaddüdüyle fillin de
taaddüt, ettiği daha önce
belirlenmişti.
Zâhîre'de
de ölenlerin iki cenin veya daha fazla olması halinde gurrenin de daha fazla olacağını
açıkça ifade etmiştir.
Ben
derim ki : Bundan anlaşılan diyetin de taaddüd edeceğidir. Fakat ben bunu herhangi bir yerde
görmedim.
Müracaat
edilsîn..
İZAH
Musannıf,
hakiki cüzlerîn hükümleri hakkındaki sözünü bitirince bunun ardından hükmî cüz'ün
hükümlerini
anlatmaya başladı. Hükmî cüz cenîndir. Böyle denmesinin sebebi anneden bir cüz
hükmünde
olmasıdır. Cenîn, rahimde olduğu
sürece çocuğa verilen isimdir. T. özetle...
Metin
olarak geleceği gibi, saç ve tırnak gibi azalarının bir kısmının ortaya çıkmış olması
yeterlidir.
«Kadının
karnına vursa ilh...» Aynı şekilde, sırtına, yanına, başına veya
azalarından herhangi
birisine
de vursa... Düşün.
Remli.
Tahrîrî'den
Ebussuud'da olan da bunun
benzeridir.
Saihâni
şöyle demiştik: «İleride gelecek olan: «Kadın cenini ilaçla veya bir fiille düşürse» sözünden
«karın»
ve «vurma» lafızlarının herhangi bir
kayıt için olmadıkları anlaşılır. Hatta erkek başına vursa
veya kadın fercini ilâçlasa, -sarahaten söyledîkleri gîbi- bu durumlarda
da tazminat
vardır.»
Hayriye'de şöyle denilmiştir: «Hocamızın babası Emînuddin bin Abdul'âl: «bir kişi bir kadına
bağırsa
ve o kadın da bir cenin düşürse bunun için tazminat ödemeyeceğine
fakat onu darpla
korkutsa
zamin olacağına» fetva vermiştir.»
Ben
derim ki: İki mesele arasındaki fark şudur: Korkutma sonucu ölme korkutandan sadır olan ve
ona
nispet edilen bir fiildir.
Bağırması ile ölmesi ise; kadının kendisinden sadır olan bir korku ile
olmuştur.
Fukahâ, eğer bir kişi yetişkin bir insana bağırsa ve o da ölse, bunu ödemeyeceğini ve
fakat
ona aniden bağırsa ve adam bundan
dolayı ölse diyet vâcip olduğunu
açıkça ifade etmişlerdir.
Ve
yine derim ki; Burada herhangi bir
muhalefet yoktur. Çünkü birinci durumda kendine ait olan bir
korkudan
ölmüştür. İkinci durumda ise bağırana ait olan, ani bir bağırıştan dolayı ölmüştür ve böyle
bir
durumda bağıranın: «Korkudan öldü»
sözüne itibar edilir. Ölenin velileri ise ölümün:
«Korkutmadan
dolayı olduğunu delil ile ispat etmek zorundadırlar. Buna göre, eğer bir kişi bir
kadına
aniden bağırsa ve kadın da bağırışından dolayı çocuğunu düşürse;
bağıran bundan dolayı
tazminat
öder. Eğer bağırdığından başka bir kadın düşürse ona karşı bir kasdı olmadığından dolayı
tazmin
etmez. Bunu düşün, çünkü bu iyi bir araştırmadır. Özetle.
«Veya
mağrurdan ilh...» Meselâ, hür diye
bir cariye ile evlense veya bir
cariye satın alsa ve ondan
hamile
kaldığı halde, başkasının hakkı çıksa, bu durumda çocuğun gurresi, vuran adamın âkilesi
üzerinedir.
«Musannıfın
bunu nasıl zikretmemiş olduğuna
hayret ilh...» Dürer'e sıkı sıkıya bağlı olmasına
rağmen...
Bu durumda önce hürriyet kaydını düşürüp bunu şarihin yaptığı gibi «ölü bir cenin
düşürse»
sözünden sonra zikretmeliydi veya annenin hürriyetinin şart olduğu
anlaşılmasın diye:
«Hamile
olan bir kadının karnına vursa... Bahr.» demeliydi.
«Burada
da dîyet miktarlarının başı
manasında kullanılmıştır.» Çünkü yaralama diyetinin en azı,
yaralama bahsinde de geçtiği gibi, onda birin yarısı
miktarındadır.
«Erkeğin
diyetinin ilh...» Musannıfın sözündeki diyetten murat, erkeğin
diyetidir ve bunun onda
birinin
yarısı beş yüz dirhemdir. Bu da
peşinen veya dişi cenin gurresidir. Çünkü dişi ceninin
gurresi
kadının diyetinin onda biridir ve bu da aynı
şekilde beş yüzdür. Zira kadının diyeti erkeğin
diyetinin yarısıdır.
Bunun
özeti şudur: Erkeğin gurresi ile kadınınki arasında hiçbir fark yoktur, bu yüzden musannıf
metinde
bunun erkek veya dişi olduğunu belirtmedi.
«Bir
sene içinde verilmesi gerekir.» Yani, daha sonra açıkça ifade edeceği gibi, bunu vermek
âkileye
düşer ve bu durum hür olan cenin hakkındadır. Câriye'de ise, ileride geleceği gibi, vuranın
malından
peşin olarak alınır.
«Biz
ise Peygamber (s.a.v.)in fiiline uyarız» Bu da
Muhammed İbn Hasan'dan rivayet edilen şu
sözdür:
«Bize Rasûlullah (s.a.v.)'in âkilenin gurreyi, bîr sene içinde
ödemesine hükmettiği ulaştı.»
Zeylai.
Bil
ki gurrenin vacip oluşu kıyasa muhaliftir. Adamın birinin Züfer'e şöyle sorduğu rivâyet edilir:
«Vurma
sonucu ölen için tam bir diyet
verilmesi gerekîr, ruh üflenmemiş
ise bu durumda hiçbîr şey
yoktur.
Bu, nasıl olur?» Bunun üzerine Züfer
sustu. Bu sefer soran adam: «Seni başıboş azad
ettim»
dedi. Sonra Züfer Ebû Yûsuf'un yanına geldi ve: «Taabbud, taabbud» dedi. Yani bu
meselenin
Sünnetle sabit olup akıl ile idrâk edilemeyeceğini ifade etti. İnâye'den
özetle.
Bir
deyim olan bu ifade, kişinin umduğunu bulamaması halinde söylenir. Burada «Biz de seni bir
şey
biliyor sanmıştık» anlamına gelebilir. (Mütercim).
«Eğer
kadın cenini sağ olarak düşürürse ilh...» Sağ olduğu canlılığa delâlet eden ilk ağlama, emme,
nefes
alma, hapşırma v.b. gibî şeylerle
sabit olur. Fakat bir uzvunun
hareket etmesiyle sabit olmaz.
Çünkü
bu hareket bazen çocuğun rahimden
çekilmesinden veya dar yerden çıkmasından dolayı
olabilir.
Mekki'den T.
«Cenin
daha sonra ölürse o zaman tam bir diyet gerekir.» Yani, İhtiyârda
olduğu gibi keffâret de
verir.
Çünkü bu, kasde benzer veya hata yolu ile öldürmedir. Bu mesele ileride gelecektir. Burada
da
diyeti yine âkile öder. Bu mesele Cevhere'de ve îhtiyâr'da açıkça ifade edilmiştir.
Musannıfın
Minah'taki «vuran üzerine» sözü, ya
tamlananın hazfi ile açıklanır ya da
sahih olan
görüşe
göre vacip oluşun önce vuran üzerine olmamasından dolayıdır; sonra «İki FiiI» faslında
takdir
ettiğimiz gibi; onu akile yüklenir.
Musannıf bu sebepten dolayı: «Malından alınır» demedi.
«Eğer
kadın cenini ölü olarak düşürürse ve daha sonra anne de ölürse ilh...» Her ikisinin de
ölümünün
açıklamasıdır ve bu dört şeklide
olur. Çünkü çıkışı ya yalnız annenin sağ halinde veya
her
ikisinin ölümü halinde veya yalnız annenin ölümü halinde veya her ikisinin sağ olmaları halinde
olur.
«Çünkü
daha önce belirlenmişti ki îlh...» Şu misalde olduğu gibi: Sivri birşey atsa ve bir kişiye
isabet
etse, onu delip diğer bir şahsa gelse ve onu öldürse; eğer ikisini öldürüşü de hatâ ile olursa;
iki
diyet vacip olur. eğer birinciyi kasten öldürmüşse kısas ve diyet gerekir.
Zeylaî.
«Bundan
anlaşılan diyetin de teaddüt edeceğidir.» Eğer ikisini de sağ olarak düşürdükten sonra
ölürlerse; demektir.
«Fakat
ben bunu herhangi bir yerde
görmedim. Müracaat edilsin» Ben derim
ki: Cevhere'de ve
Dürer'de
bu, açıkça ifade edilmiştir.
Remlî,
Tahavî Şerhi'nde şöyle yazıldığını söylemiştir: «Eğer iki cenin düşürürse iki gurre vacip olur.
Eğer
biri sağ olur sonradan ölürse, diğeri ölü olursa o zaman bir gurre ve bir diyet vacip olur. Eğer
anne
öldükten sonra ikisi ölü olarak çıkarlarsa, sadece annenin diyeti vacip olur. Fakat ikisi sağ
olarak
çıktıktan sonra ölseler, o zaman üç diyet vacip olur ve bunun üzerine diğer meseleler kıyas
edilir.
Eğer ikisinden biri annenin ölümünden önce diğeri ölümünden sonra çıksalar ve her ikisi de
ölü
olsa, önce çıkan için bir gurre vacip olur. Sonra çıkan için bir şey yoktur. Annesinin ölümünden
önce
çıkan, annesinin diyetinden bir şeye
mirasçı olamaz; anne ise ona mirasçı olur. Diğeri hiç
birine
mîrasçı olmaz, kendisine de mirasçı olunmaz. Ancak sağ çıkarsa ve sonra ölürse onun için
tam
bir diyet vacip olur ve varisleri
ona mirasçı olurlar, muhtasar olarak Tatarhâniye'de de
böyledir.»
M
E T İ N
Eğer
anne ölürse ve onu ölü olarak
düşürürse yalnız bir diyet vacip olur.
Şâfiî:
«Bir gurre ve bir diyet vacip olur»
demîştir.
Eğer
öldükten sonra onu sağ olarak düşürürse, sağ düşürdükten sonra ikisinin de ölmesi
durumunda
olduğu gibi iki diyet vacip
olur.
Kendîsinde
gurre veya dîyet vacip olan cenîne
mirasçı olunur, annesi de ona vâris olur, fakat vuran
kişi
ona vâris olamaz.
Karısının
karnına vurmuş olsa ve oğlunu ölü
olarak düşürmüş olsa, babanın âkılesine gurreyi
ödemek
düşer ve baba karısından miras olamaz. Çünkü katildir.
Cariyenin, erkek ve köle olan ceninini düşünmesi halinde; sağ olursa, kıymetinin onda birinin
yarısı,
eğer dişi olursa kıymetinin onda biri vacip olur. Çünkü
daha önce kölenin diyetinin, kıymeti
olduğu
belirlenmişti. Dişinin fazla
olması gerekmez. Çünkü çoğunlukla erkeğin kıymeti daha
fazladır.
Ve bu durumda, erkek veya dîşi olduğu anlaşılamadığı zaman bir şey gerekmediğine işaret
vardır.
Başsız düştüğü zamanki gibi... Çünkü
ancak ona ruh üflendiği zaman kıymet vacip olur,
başsız
olana da ruh üflenmez. Zahîre.
Çocuğu
sağ düşürse bile cariyeye vuran kişinin malından peşinen alınır. Çünkü doğum cariyeyi
noksanlaştırmıştır. O zaman ceninin kıymetini vermekle doğum
noksanlığını ödemiş olsa bile,
noksanlığını
değil ceninin kıymetini vermesi
gerekir. Doğum noksanlığını
ödemiş olmazsa bunu
tamamlaması gerekir. Mücteba.
İ
Z A H
«Yalnız
bir diyet vacip olur.» Çünkü zahiren annenin ölümü onun ölümünün sebebidir. Çünkü
hayatı onun hayatı ile teneffüsü onun
teneffüsü iledir. O zaman annenin
ölümü ile onun ölümü de
tahakkuk
eder. O halde bu durumun nassın vârid olduğu mana ile ilgisi yoktur. Çünkü bunda
ihtimal
daha azdır. Bu yüzden şüphe sebebiyle tazmin etmez. Zeylai.
«Vuran
kişi ona varis olamaz ilh...» Ondan başkasına da varis olamaz. Çünkü bizzat katildir.
«Cariyenin
erkek ve köle olan ceninde ilh...»
Yani meselenin konusu de bu olduğu gibi ölü olarak
düşürdüğünde
demektir. «Eğer sağ olursa; kıymetine racidir» sözü «sağ farzedilirse kıymeti»
demektir.
Ama sağ olarak düşürürse ve bilahare
vurmadan dolayı ölürse, -Şârihin işaret edeceği
gibi-
kıymeti tamamı ile verilir.
«Köle»
sözü ile çocuğun mevlâsından veya mağrurdan olduğu halleri, ifade kapsamının dışına
çıkarmak içindir. Çünkü o zaman çocuk hürdür ve daha önce belirttiği gibi gurreyi âkile
verir.
«Eğer
dişi olursa» sözü, «Eğer sağ olursa» sözünün değil, «erkek» sözünün mukabilidir.
«Dişinin
fazla olması gerekmez ilh...» Yani, kıymeti erkek kölenin kıymetinden fazla olduğunda...
Çünkü
bu durum nadirdir, çoğunlukla erkeğin
kıymeti daha fazladır.
Ben
derim ki : Bu, tartışılabilîr. «Zikredilenin lüzumunda bir mahzur yoktur»
denilebilir. Çünkü
erkeğin
kadına zîyadesine itibar hürriyet
şerefinden dolayı ancak hürlerde söz konusudur,
kölelerde
değil. Çünkü onlar meta gibidirler ve bu yüzden onlar için diyet takdir
edilmez.
«Bîrşey
gerekmediğine ilh...» Bu hususta
musannıf Kuhistani'ye uymuştur. Kifâye, İnaye ve
diğerlerinde
olan: «Hünsâ kölenin hata ile katlinde olduğu gibi. yakın olanın
alınmasıdır.» Cenin
kaybolsa
ve hayatta olduğu takdirde rengi ve
şekli îtibariyle kıymetinde anlaşmazlık olsa makbul
olan
söz, fazlalığı inkâr ettiğinden dolayı vurana aittir.
«Başsız
düştüğü zamanki gibi» Bu bir
benzetmedir, temsîl değildir.
Ben
derim ki: Uzuvlarından bazısı ortaya
çıkan ceninin, yaradılışı tam olan
cenin gibi olduğu ileride
gelecektir, herhalde uzuvların ortaya çıkmasından
murad baş ortaya çıktıktan sonradır.
Çünkü
diğer
uzuvları tersine onsuz hayat yoktur.
Düşün...
«Vuran
kişinin malından ilh...» Çünkü Akile kölenin diyetini vermez. İhtiyar. Düşün...
«Cariyeye» sözü bazı nüshalarda da aynı şekildedir ve «vuran»a
mütealliktir.
T.
şöyle demîştir: «Bu cenin hakkındaki
hükümdür. Anne öldüğü zaman ne olacağı hususunda
Zahîre'den
naklen Hindiye'de Ebû Hanife'nin
şöyle dediği söylenir: «Vuranın üç sene içerisinde
annenin
kıymetini» ödemesi gerekir.»
Düşünülsün...»
«Ben
derim ki: Bunun özeti ceninin anneden bir parça olduğudur. Meâkıl bahsinin sonunda; «Hür
bir
kişi bir köleyi hata İle yaralasa anca konu öldürdüğü zaman diyetini akilesi verir çünkü âkile
kölenin
uzuvlarını yüklenmez.» hükmü gelecektir.
«Fakat
ilh...» Meselâ cariye on dirhem noksanlaşsa ve ceninin kıymeti de beş dirhem
olsa, on
dirhem
ödemesi
gerekir.
M
E T İ N
Ebu
Yûsuf demiştir ki: «Bu durumda,
hayvanda olduğu gibi cariyenin de noksanlığını ödemesi
gerekir.» Şâfiî ise: «Bu durumda annenin kıymetinin onda birini ödemesi gerekir» demiştir.
Sadru'ş-Şerîa
Bunun
mevlâya verileceği İse açıktır. Eğer efendi cariyenin karnına vurduktan sonra cenini azad
ederse; cariye de onu sağ olarak düşürür ve cenin daha sonra ölürse; bu durumda azaddan sonra
ölse;
diyeti değil de sağ haliyle kıymeti mevlâya verilir. Çünkü muteber olan vurma
halidir. Diğer üç
imama
göre ise diyet vâcip olur ve bu bizden gelmiş bir rivâyettir.
Bize
göre eğer Ölü olarak düşerse cenînde kefâret vacip olarak değil, mendup olarak vardır. Zeylaî.
Eğer
sağ olarak çıkarsa ve sonra ölürse bu durumda kefaret gerekir. Hâvî'l-Kudsi'de de bu açıkça
İfade
edilmiştir. Ve bu, fukahanın sözlerinden anlaşılandır. Çünkü diyetin vacip olduğunu açık
olarak
İfade etmişlerdir. Buna göre keffâret gerekeceği açıktır.
Tırnak
ve saç gibi uzuvlardan birisi
ortaya çıkmış olan cenin, zikredilen hükümlerde -ilgili babında
geçtiği
gibi iddet ve nifasta, tam olan
cenîn gibidir.
Cenini
kocasının izni olmadan ilâçla veya karnına vurma gibi bir fiil ile ölü olarakdan düşüren hür
kadının
âkilesînin bir sene içinde gurreyi tazmin etmesi vaciptir.
Eğer kadının âkilesi yoksa, o
zaman
kendi malından yine bir senede tazmîn
olunur. Sadru's-Şeria.
Uzuvlarından
bazısı ortaya çıkmamış cenini
düşürmekten dolayı günahkâr olmaz. Bu da Hazr
Bahsinde
nazım olarak geçmişti.
Eğer
kocası izin verirse veya kadın kasten yapmış olmazsa, teaddi olmadığından dolayı gurre
yoktur.
Eğer başka bir kadına cenîni düşürmesi için emrederse ve kadın da düşürürse emredilen
kadın
gurreyi tazmin etmez. Ama
ümmü'l-veled bu işi kendisi yapsa ve cenini düşürse, başkasının
hakkı
olmadığı müddetçe; efendisini, cariyesinden alacaklı olma-sı muhal olduğundan dolayı;
ümmü'l-veled'in
üzerine hiçbir şey düşmez. Başkasın hakkı çıktığı zaman ise mağrur olduğundan
dolayı gurrenin mevlaya verilmesi vacip
olur.
Vakıât'ta
şöyle denilmiştir: «Cenini düşürmek için amden ilâç içen kadın, onu sağ olarak düşürürse
ve
cenin daha sonra ölürse ona bir
diyet ve keffâret vacip olur.
Eğer ölü olarak düşürürse o zaman
sadece
gurre vacip olur ve her iki halde de
kadın varis
olamaz.»
Hayvanın ceninde ise, eğer anne bir noksanlığa uğramışsa bu noksanlığın ödenmesi vacip olur.
Eğer
anne herhangi bir noksanlığa uğramamışsa herhangi bir şey gerekmez. Siraciye.
FER'Î
BİR MESELE :
Bezzâziye'de
şöyle bir şey vardır: «Karısının
karnına kılıçla vurup karnını kesse ve çocuklardan biri
sağ
ve kılıçla yaralı olarak düşse.
diğeri ise ölü ve bedeninde kılıç yarası olduğu halde düşse ve
anne
de ölse, zevceden dolayı kısas
yapılır. Çünkü kastîdir. Adamın akılesi üzerine de öldüğü
taktirde
sağ çocuğun diyeti vardır, ölü olan çocuğun da
gurresi vacip olur. Çünkü adam
vurduğu
zaman
kadının karnında iki çocuk olduğunu bilmiyordu o zaman bu vuruşu hata en
olmuştur.»
İZ
A H
«Ebû
Yûsuf demiştir ki ilh..» Bu Ebu
Yûsuf tan gelen zahir rivayet değîldîr. Mebsût'ta demiştir ki:
«Sonra
kölenin cenininde bedelin vücubu Ebu Hanife ve İmâm Muhammed'in
sözleridir. Ebû
Yûsuf'un
sözünün zahiri budur. Ebû Yûsuftan bir rlvayette. «Eğer annede bir noksanlık meydana
gelmişse, ancak bu vacip olur. Eğer bir noksanlık meydana gelmemişse herhangi birşey gerekmez»
denilmiştir.
İnaye.
«Onu
vurduktan sonra ilh...» Eğer cenini
hür bir babası olduğu halde vurmadan
önce azad ederse,
o
zaman mevlâya değil, babaya bir
gurre verilir. Tatarhâniye.
«Mevlaya ilh...» Ebu'l-Leys demiştir ki: «Muhammed onun mevlâ için veya ceninin varisleri için olup
olmadığını
zikretmemiştir. Zâmirlerin «vurmaya» istinadından ve vurma anında memlûk olmasından
dolayı «mevla îçîn» demek caizdir. İtkanî. Özetle...»
Tatarhâniye'de
imamların bu konuda ihtilâf ettikleri
zikredilmiştir: Bazılarınca «varisleri için»
olduğu,
bazılarınca da «cenin için» olduğu
söylenmiştir.
«Çünkü
muteber olan vurma halidir İlh...»
Çünkü onu daha önceki bir vuruşla
öldürmüştür ve bu da
kölelik
halinde olmuştur. Bu yüzden diyet değil kıymeti vacip olur. Bu da sağ
olduğu haldeki
kıymetidir.
Çünkü sağ iken onun katili olmuştur.
Bu yüzden sebep ve telef hallerine baktık. Hidâye.
Yani
vurma haline itibar ederek diyeti
değil. kıymeti vacip kıldık ve
telef haline İtibarla hayatından
şüphe
edilen haline değil, sağ haliyle kıymetini vâcip kıldık. Çünkü sadece vurma haline itibar
edilseydi,
ceninin sağ olmaması da caiz olurdu. O zaman da kıymeti değil. belki gurre vacip olurdu.
Kifaye. özetle...
«Bu
durumda keffâret gerekir.» Çünkü
hata ile veya kasde benzer bir yolla bir insanı telef etmiştir.
«Hâvi'l-Kudsî'de
de bu açıkça ifade edilmiştir.» Ben derim ki: Aynı şekilde daha önce takdim
ettiğimiz
gibi bu mesele ihtiyâr'da da
açıkça ifade edilmiştir. Şarih de bunu Vâkıât'tan zîkredecektir.
«Sözlerinden
anlaşılandır ilh...» Bu ifade de, bu meselenin kitapların çoğunda genişçe tasrih
edilmeyişi
dolayısıyla mazur gösterici bir
açıklama vardır. Çünkü onlar: «Ceninde kefâret yoktur»
sözlerini
mutlak olarak zikretmişlerdir.
«Uzuvlarından
bazısı ortaya çıkmış ilh...» Hayz bahsinde ceninin uzuvlarının ortaya çıkışının
yüzyirminci günden sonra olduğu geçmişti. Zahîre'den takdim ettiği sözün zâhiri: «Başın mutlaka
var
olması gerekir.» şeklindedîr. Şumnî'de şöyle bir ifade vardır: «Eğer kadın uzuvlarından
herhangi
birşey beIli olmayan bîr et parçası düşürse ve ebelerden doğru sözlü bir grup da onun bir
insan
başlangıcı olduğuna ve eğer kalsaydı şekilleneceğine şahitlik etse, o zaman onda gurre
yoktur
ve bu durumda bize göre hükümeti adlin tekrar edeceği bedel gerekir.»
«İddet
ve nifasta ilh...» Yani onunla iddet
biter ve onu düşürmekle annesi lohusa
olur.
«O
zaman malından ilh...» Yine bir rivayete göre... Başka bir rivayette ise gurreyi kadının âkilesi
verir
ve muhtar olan da budur. Câmiu'l-Fusuleyn. Yani, Me'âkil bahsinin
sonunda gelecek olan,
zahir-i
rivayete göre; âkilesi olmayanın diyetinin Beytu'l-Mal'den verilmesi meselesinden dolayı...
Fetvâ
da buna göredir. Gurrenin kadının
malından vacîp oluşu ise şâzdır. Bu
meselenin tamamı
inşallah
orada gelecektir.
«Günahkâr
olmaz ilh...» İfadede en uygun olanı: «Günahkâr olur» demesiydi. Çünkü bu söz
gurrenin
vacip oluşundan bahsedilirken
söylenmiştir ve gurre de ancak bazı
uzuvların ortaya
çıkması ile vacip olur. Sonra da: «Eğer uzuvlarından bazısı ortaya çıkmamış ise ona hiçbir günah
yoktur»
derdi. T.
Hânîye'de şöyle denilmektedir. Demişlerdir ki: «Eğer uzuvlarından herhangi bir şey belli
olmamışsa
günahkâr
olmaz.» Radiyallahu anhu demiş-
tir
ki: «Ben günahkâr olmaz, demem çünkü Ih râmda olan kişi bir av hayvanın yumurtasını kırsa,
bunu
tazmin eder. Çünkü o av hayvanının
aslıdır orada ceza ile muâheze edildiği zaman bu
meselede cenini özürsüz düşürdüğü zaman günahkâr olması az değildir. Ancak katil olmuş gibi
günahkâr
olmaz.»
Eğer
ceninin uzuvları ortaya çıkmış İse
ve kadının bir fiili ile ölürse,
katil olmuş gibi günahkâr
olacağı
ise açıktır.
«Kasdi
olarak düşürürse ilh...» Kifâye'de ve diğerlerinde de aynı
şekilde kayıtlanmıştır.
Şurunbulâliye'de
denilmiştir ki: «Kasdî olarak düşürmezse anne üzerine hiçbir şey yoktur. Annenin
dışındakilerde ise çocuğu düşürme kasdı şart değildir. Nîtekim Hâniye'de de böyledir.»
«Karnına
vurma gibî ilh...» Kadın çocuğu
düşürene kadar fercini ilâçladığı zaman da böyledir.
Kifâye. Ağır bir yük taşıdığı zaman da
böyledir... Tartarhâniye. Yani geçenlerden öğrenildiği gibi
bunları
cenini düşürme kasdı ile yaparsa hüküm böyledir.
«Eğer
kocası izin verirse gurer yoktur.» Bunu Zeylaî, Kafi sahibi ve
diğerleri zikretmîşlerdir.
Şurunbulâliye'de
denilmiştir ki: «Ben derim ki: Bu sahih olan rivâyet değil, zayıf olan rivayete
uygun düşmektedir. Çünkü Kâfi'de denilmiştîr ki: «Bir kimse diğerine! Beni öldür! dese ve o da
onu
öldürse
sahih olan görüşe göre diyet malından
alınır. Çünkü ibahat nefislerde cari olmaz ve
şüpheden
dolayı kısas düşer. Bir rivayette de: Hiçbir şey gerekmez çünkü nefsi onun hakkıdır ve
hakkının
telef edilmesine izin vermiştir.» O zaman gurre veya cenînin diyeti de adamın hakkıdır.
Ancak
ibahat müntefidîr. Kocanın,
ceninin telef edilmesî hususundaki mücerred emri ile gurre
kadının
âkilesinden düşmez. Çünkü onun kadına emri, adamın fiilinden aşağı değildir. Çünkü adam
karısına vurduğu ve kadın da cenin düşürdüğü zaman, adamın âkilesi üzerine gurre lâzım olur ve
adam
buna vâris olamaz. Eğer gurrenin
adamın hakkı olduğuna baksak, vurmasıyla herhangi bir
şey
gerekmez. Lâkin bir insanın diğer
bir insanın insanlığını heder etme hakkı olmaması dolayısıyla
Şarî'in,
onu telef etmesi karşılığında ona takdir ettiği şeyi ödemesi gerekir Bu ödenecek şeyi de
cani
dışındakiler istihkak edebilirler.» Özette...
Ben
derim ki: Fukahâ, âdemiyyetinîn tahakkuku bulunmadığından dolayı cenînin bir nefis
olarak
kabul
edilmediğini açıkça ifade ettiklerinden dolayı; burada bu görüşe itiraz
edebilir. Ve bu cenin
bir
yönden annesinden bir cüz olarak kabul edilir; bu yüzden de hayatı tahakkuk
edene kadar onda
kıymet
veya diyet kâmil olarak vacip olmaz. keffaret de... Biz; gurrenîn vacip oluşunun taabbudî
olduğunu
önceden belirtmiştik O zaman cenini muhakkak nefis yerine koymak sahih olmaz ki
«İbahat
nefislerde cari olmaz» denîlebilsin. O zaman geçen feride tazminat ödeme hükmünün
tashih
edilmesi ile buradaki tazminatın tashihi gerekmez.
Cinayetler Bölümünün başında şöyle geçmişti: « «Ellerimi kes! veya ayaklarımı kes! dese bundan
bir
şey gerekmez, nefsine sirayet etse
de... Çünkü azalar mallar gibidir bu yüzden emir sahih olur.»
O
zaman bu fer'e ilhak edilmesi daha evlâdır. Çünkü o, yanı emir veren, vuran olmadığı
zaman hak
sahibidir
ve hakkının telef edilmesine razı olmuştur; ama vuran kendisi olduğu zaman bunun
tersinedir.
Çünkü o gurre başkasının hakkıdır. Bu yüzden on varis olamaz.
İşte kıt anlayışıma göre
bu,
böyle
olmalıdır.
«Eğer
başka bir kadına emrederse ilh...» Yani zevce başka bir kadına emretse. Zâhir olan, tazminat
ödemenin
kocanın kansına cenini düşürmesi için izin vermesinden sonra olmasıdır. Buna Hulâsa
sahibinin
sözleri delalet eder. Eğer koca izin vermez ise mücerred kadının emri, babanın hakkının
düşme
sebebi olamaz. Bu da açıktır. Vâni.
Ancak
Azmî, tazminatın emrolunan kadından nefyini, kocası izin vermediği zaman emreden
kadından
da nefyini gerektirmediğini zikretmiştir. Şurunbulâliye burada geçen şeyin benzeri ile
itiraz
etmiştir ki sen bunun ne olduğunu da
biliyorsun.
«Alacaklı olması muhal olduğundan ilh...» Yani borcun vacip
oluşu muhal olduğundan demektir. Bu
da
Efendi lehine köle üzerindeki gurredir. T.
«Başkasının hakkı olmadığı müddetçe ilh...» Ziyadât'da denilmiştir ki: «Bir cariye alıp onu kabzetse
ve
cariye ondan hamile kalsa, sonra cariye kasten karnına vursa ve cenini ölü olarak düşürse;
bilahare
bir adam beyyine ile o cariyenin kendi hakkı olduğunu söylese ve
cariyenin ona
verilmesine
veya müşterinin ona cariyenin mehrini vermesine hükmedilse, müstehikka: «Bu cariye
kendi
hür çocuğunu öldürdü. Çünkü mağrurun
çocuğu kıymeti verilerek hür olur, hür olan ceninin
de
gurre ile tazmin edilmesi gerekir ,o halde ya cariyeni ver veya ceninin gurresini vererek onun
fidyesini ver.» denilir. Tatarhâniyye.
Sonra
Camiu'l-Fusuleyn'de denilmiştir ki:
«Ben derim ki: Gurreyi aldığı zaman müstahik için cenin
kıymetini
talep etmenin caiz olması gerekir. Çünkü bedelin kaim olması mubdelin kaim olması
gibidir.»
Lâkin
gurre ona teslim edilmiştir ve onun hesabı ile borçlu olur. Bunun tamamı Hindiye'den T.
dedir.
«Mevlaya verilmesi ilh...» Yani cariyeden çocuk yapmak İsteyene
verilmesi.
«Ona
diyet ve kefâret vacip olur
ilh...» Yani eğer zevcin bile olsa, sağ bir nefis üzerine cinayet
tahakkuk
eder. O zaman bunda mubahlık yoktur. Cenini ölü olarak
düşürmesi, bunun hilâfınadır. O
zaman
bunda -geçtiği gibi- zevcinin
izniyle olursa, gurre kadından düşer.
«Hayvanın cenininde îse... vacip olur ilh...» Bu, cenini ölü olarak düşürdüğü zamandır. Ama cenini
sağ
olarak düşürdüğü ve sonradan
vurmadan dolayı öldüğü zaman,
kıymeti malından peşin olarak
vacip
olur; bununla beraber, cariyenin
cenininin kıymeti ile birlikte annenin noksanını ödemeye
icbar
edildiği gibi annenin noksanını ödemeye zorlamaz. Çükü o, telef
ettiği bir maldır ve annenin
noksanlığı
ile beraber tazmin eder. Remli.
«Çocuklardan
biri sağ düşse ilh...» Yani sonra ölse.
«Anne de ölse ilh...» Yani Tatarhaniye'de tabir edildiği gibi sonra anne de ölse... Tatarhâniye'de:
«Annenin ölümü, sağ düşenin ölümünden sonradır. Çünkü önce ölmüş olsa babasının vereceği
kısasa varis olur ve o kısas da düşer.» denilmektedir.
Nitekim
Haşiye yazarı Halebî de böyle
demiştir.
«Ölen
çocuğun gurresi ilh...» Çünkü her ne kadar hayatı tahakkuk etmediğinden, onda
diyet vacip
değilse
de yine de o gurreyi akilenin vermesi gerekir. Nitekim bu geçmiştir.
«Çünkü
adam vurduğu zaman ilh...» Diyetin malından değil de âkilesi üzerine vacip oluşunun
ta'lîlidîr.
Çünkü vuruş, çocuğa nispetle kastî olsa bile, diyet âkıleye vacip olmaz. Bunun muktezası
şudur:
Eğer iki çocuk olduğunu bilseydi ve aynı şekilde ikisine de vurmayı kastetseydi, babalık
şüphesi
ile kısasın düşmesinden dolayı, sağ olanın dîyeti
malından üç sene içinde verilmesi
vâcip
olurdu.
Ama iki çocuk olduğunu bilse fakat ikisine de vurmayı kasdetmese; sadece anneye vurmayı
kastetse, «birisine ok atmayı kasdettiği halde attığı ok; o şahsı delip geçerek başka birine gelen
şahıs»
meselesinde olduğu gibi; sağ olanın diyeti, malından vâcip olmaz.
Allah Taâlâ en iyisini
bilendir.