Ayrılık Gelmeden Git Sen
Kimsesiz
bir gökyüzüne
Lâl bir dilin tüm sesiyle haykırması kadar sağır,
Karanlık sularda, bir âmânın gözlerini araması kadar kör;
Yani anlamsızlığa yeni anlamlar yükler gibi
Yalnızca yalnızlığa anlatıyorum kendimi
Çıkmaza düşmüş şiirlerin koynunda
Bir uzun yol oluyor kalemden süzülen her harf
Her hece aklımın kabristanlarında yankılanan
Sahipsiz bir ölüm çığlığı,
Masumiyeti sesimde eskiyen…
Ve dudaklarımın ucunda bitmek bilmeyen acılı tiryakilikler
Ve sonrasızlığın deminde keder dökülüyor kağıtlara
Hâsılı aşk; ölü doğmuş bir çocuk şimdi
Yüreğimin sevda çukurlarında…
Hadi yâr kendini al gecelerimden
Al ve git!
bir gökyüzüne
Lâl bir dilin tüm sesiyle haykırması kadar sağır,
Karanlık sularda, bir âmânın gözlerini araması kadar kör;
Yani anlamsızlığa yeni anlamlar yükler gibi
Yalnızca yalnızlığa anlatıyorum kendimi
Çıkmaza düşmüş şiirlerin koynunda
Bir uzun yol oluyor kalemden süzülen her harf
Her hece aklımın kabristanlarında yankılanan
Sahipsiz bir ölüm çığlığı,
Masumiyeti sesimde eskiyen…
Ve dudaklarımın ucunda bitmek bilmeyen acılı tiryakilikler
Ve sonrasızlığın deminde keder dökülüyor kağıtlara
Hâsılı aşk; ölü doğmuş bir çocuk şimdi
Yüreğimin sevda çukurlarında…
Hadi yâr kendini al gecelerimden
Al ve git!
Zaten bir uzak düştü benimki;
Ertelenmiş zamanlarda
resmedilirken mavinin imkansızlığı,
Şiirler nice sevdaya küs bakış hüküm
giymişken,
Ezbersiz acılar eşliğinde gözlerinde tükenmek
Ve ölebilmek
kirpiklerinin iz düşümünde
Hani meçhul bir izbede seninle el ele…!
Oysa mutluluğu çoktan rehin
bıraktım ben
Bilmem hangi şehrin emanetçisinde
Ve senden habersiz,
Adından acılar türetiyorum şimdilerde…
Dilimin ucuna geliyorsun bir zaman
Yaşamak soruyorsun!
Yaşamak; kör bir sancıdır sol yanımda,
Dönüşsüz bir türkünün kambur sesinde yitip giden…!
Ve dinledikçe kendimi,
Kâbus olup büyür geceler karanlığın uğultulu yollarında…
Ben kaçmak isterken her şeyden
Gözlerin adına kendime sefer üstüne sefer eylerim.
Sana çok benzeyen bir şehir olur geçtiğim her yer
Her yer öylece uzar gider içinde gözlerimin
Bilmem hangi şehrin emanetçisinde
Ve senden habersiz,
Adından acılar türetiyorum şimdilerde…
Dilimin ucuna geliyorsun bir zaman
Yaşamak soruyorsun!
Yaşamak; kör bir sancıdır sol yanımda,
Dönüşsüz bir türkünün kambur sesinde yitip giden…!
Ve dinledikçe kendimi,
Kâbus olup büyür geceler karanlığın uğultulu yollarında…
Ben kaçmak isterken her şeyden
Gözlerin adına kendime sefer üstüne sefer eylerim.
Sana çok benzeyen bir şehir olur geçtiğim her yer
Her yer öylece uzar gider içinde gözlerimin
Ve bizden çok uzakta
Mevsim çömezi bir haziran
Sonbahara uyanır şehr-i İstanbul,
Gözlerinde bir mavi yangın
Ve saçlarından dökülür
martılar
Üsküdar’da pasaklı bir deniz kızının
Sâhi martılar diyordu bir
şair:
“Martılar ki sokak çocuklarıdır denizin”
Yani öylesi kimsesiz ve
unutulmuş
Yani morarmış kanatlarında münzevi bir hayat taşıyan
Sonrası geç
kalmış yaşanmışlıklarda
Bulutsuzluğa prangalı bir çift yağmur
damlası,
Yağmasın diye kulelerde saklanan..!
İşte böyle “can” dediğim:
Yetim çocuklar hüznünde
Kâhır yüklü
gölgeme
Çokça sahiplik etmişken bedenim,
Yorgunluğun kıyısında
Hüzün
olup işlenmişim ömür gergefine…
Çapulcu dillerin nazarında
Sevdaya zûl
libaslar giyinen,
Uğursuzluk alâmeti koca bir hiç’miş adım…
Ötesi
yok!
Gurbet yokuşu ağlamalar
pazarında
İki damla gözyaşıymış bedelim
Ve soyunup benliğimden
Elem üstüne elem giyinmiş
Sana pervane yüreğim
Gözlerimde gözlerini ateş bilip yanmışım öylece
Hiç ses etmemişim
Meğer ne çok kedermiş
Gözlerinin içinde tutuklu kalmak..!
Lâkin sevmişim işte
Her şeyden ve herkesten öte
Sadece
sevmişim seni…
Ama sen kendini sök düşlerimden
Sök ve git
şimdi!
Yolların koynunda
Başımı yaslayıp ölümün yamacına
Bunca acıyla
yoldaş olmuşken ben
Sen kaç benim kalabalığımdan
Ve bir intiharın
şafağında
Sesini sil şiirlerimden
Olmasın dönüşü gittiğin yolun
Kalemi
kırılmış gelişlerin hükmünde
Sonsuz bir gidişle
Unutmalara aç
yüreğini,
Yüreğini toparla yüreğimden
Cellat bayramı
asılışlarda
Nasırlı urganlar kuşanmış şiirlerde seyreyle yüzümü
Ve zamana
not düşsün akreple yelkovan
Yüzün kalbimin ortasında
Yalnızlık yazgısı
yemin olsun
Ki belki arınıp mezar kalabalıklardan
Ben yine ben
olurum…!
Yağmurlu bir gökyüzü akşamı
Hani olur ya!
Düş yorgunu bir martı gelir de hatırlatırsa
beni
“Ziyan ömürler kucağında
Kendine has ölümler büyüten
Bir deli
çocuktu” dersin…
Hadi git şimdi
Git ki gözlerine “ayrılık”
değmesin…
Kahraman
Tazeoğlu