17 Ekim 2012

ASABELER FASLI İKİNCİ BÖLÜM


A
SABELER FASLI İKİNCİ BÖLÜM


İ Z A H
«Hacbe başlayarak ilh...» Yâni varislerden, farz (hisse) sahipleri ile asabeleri beyan ettikten sonra...
Zira onlardan bazıları mirastan tamamen mahrum edilir veya takdir edilen sehimden daha azına
indirilir.
«Hacb» : Lûgatta, mutlak olarak. men etme manasınadır. Istılahta ise mirasa ehil olan bir kimsenin,
velâsı olan başka bir varisle mirastan men edilmesidir. Buna göre katil ve kâfir olan varisler, bu
tarifin dışına çıkar. Onlar kimseyi hacbetmezler. Bu tarif hacbin iki nevini de kapsamaktadır. Zira
imamlarımız kişinin köle ve katil olması gibi kendi nefslnden miras almasına mani olan sebebe de
istilahen «mahrûmi» ismini vermişlerdir. Eğer miras'almasına mani olan sebep kişinin kendi
nefsinden değil de başka binsinden dolayı ise ona da «mahcub» ismini vermişlerdir.
Yine imamlarımız hacbi ikiye ayırmışlardır. Bunlar: Hacbi hırmâni, -belirli bir şahsın başka birisinin
bulunmasından dolayı mirastan tamamen men edilmesidir- diğeri de hacbi noksan'dır. Bu da başka
bir varisin bulunmasından dolayı, kendisi için takdir edilmiş olan hisseden daha az bir hisseye
düşürülmesidir. Demekki payların «avl» yolu ile noksanlaşması hacb değildir. Birkaç hanım gibi,
aynı şekilde, ashabı ferâizin kendileri ile hem cins olanlarla birlikte olduklarında hisselerinin tek
başına olmaları halindeki hisse noksanlaşması da hacb değildir.
Hacbi hırman (mirastan tamamen mahrum bırakan hacb) metinde zikredilen altı sehim sahibinin
dışındakilerde söz konusudur. Hacbi noksan ise bunlardan yalnız beşinde olur. Nitekim şârih de
bunu ileride zikredecektir.
«Yâni ebeveyn ilh...» Yâni daha üsttekiler değil anne ile baba... Zira dede ile nine bazen hırmanen
hacb olunurlar. Demekki onlar ikinci guruptandırlar. Anla!
«Çocuklar ilh...» Yâni oğul ve kız...
«İster asabe olsunlar, ilh...» Zevi'l-erhâm gibi, asabe manasında olanlarda asabe gibidirler.
«Mahrum olarak hacbedilmek ilh...» Yâni hacbi hırmân iki asıl üzerine bina edilmiştir. Yâni hacbi
hırmân da bulunur. Aksi halde o da bulunmaz. Bu konu ile ilgili bir açıklama yakında  gelecektir.
«Ölüye yakın olanı... hacbeder». Yâni derece ve yakınlık itibariyle yakın olanı, uzak olanı mirastan
mahrum bırakır.
«Vâris olma sebebi aynı olsun ilh...» Nineler ile anneler, oğlun kızları ile iki öz kızı irsiyet sebebi
aynı olsun ister erkek-kardeşler ile anne-babada olduğu gibi aynı olmasın...
«Ölüye bir şahıs vasıtasıyla ilh...» Bu meselede hacbedilenle vasıta arasındaki yakınlık aynı cinsten
olur. T.
«Oğlun oğlu gibi ilh...» Ölenin oğlunun oğlu, kendi oğlu varsa miras alamaz.
Bu asabede olan hacbın misâlidir. Ashabı ferâizden (sehim sahipleri) misali de anne annesinin,
kişinin kendi annesi ile birlikte miras alamamasıdır.
BİR UYARI :
Müellifin zikrettiğine göre, kişinin anne annesinin. kişinin babası ile hacbolunması gerekir. Zira
ölüye onunla ulaşmasa bile babası kendisine anneannesinden daha yakındır. Aynı şekilde kişinin
oğlunun kızının, bir öz kızı ile bababir kız kardeşinin anabababir kızkardeş ile, annebaba bir
erkek-kardeşinin oğlunun da annebir erkek kardeşi ile hacbolunması gerekir...
Bu itiraza, «en yakın» dan murad, «asabeden olan yakındır» diye cevap verilirse o zaman, anılan bu
iki aslın bazen miras olan bazen de mirastan tamamen mahrum olan ikinci gurup için asıl olacağı


itirazı vârid olur. Halbuki bu ikinci fırka da asabe de asabe olmayan da mevcuttur. Eğer bu itiraza,
«maksat, uzak olan. ölüye, daha yakın olan vasıtası ile ulaşırsa zaman yakının uzağı hacbetmesi
gerekir» şeklinde cevap verilirse o zaman da : «Bu iki şeyin asıl olmasında bir mana kalmaz. Ve
ölenin oğlunun çocuğunun babası olmayan diğer oğlu (amcası) ile miras alması gerekir. Çünkü o
çocuk ölene amcası vasıtası ile ulaşmaz» denilir.
Bunu Seyyid ifade etmiştir.
«Bir tek cihetle ilh...» Bu söz annenin tek olarak bulunması halinden kaçınmak içindir. Zira anne bu
durumda terikenin tamamını alır, fakat bu cihetle değil, farz ve red cihetiyle alır.
«Mahrum olan ilh...» Yâni mirastan birşey alamaması bizzat kendi şahsında olan bir manadan
dolayı olan kişi.
«Bize göre ilh...» Sahabenin umumunun görüşü de bu şekildedir. İbn Mesud'dan rivayet edildiğine
göre, kişinin kâfir olan oğlu karıkocadan biri ile beraber olduğunda onu mirastan tamamen mahrum
edemez fakat hissesini azaltır. Yine İbnu Mesud'dan rivayet edilmiştir ki, ölen kişinin annebir
erkek-kardeşi ölenin kâfir olan oğlu ile, mirastan mahrum olur.
«Asla...» Yâni ne hisseyi noksanlaştırarak ne de tamamen mahrum bırakarak.
«Ama hacbedilen bir varis... hacbeder». Yâni başkası tarafından mirastan tamamen mahrum
bırakılan bir varis, diğer bir varisi de mahrum bırakır. Musannıf bunlardan herbirine birer misal
vermiştir.
«(Babanın) anne(si) de, annenin annesini hacbeder.» Bazı nüshalarda burada olduğu gibi «anne»
kelimesi üç kere tekrar edilmiştir. Bazı nüshalarda ise iki kere tekrar edilmiştir. Doğrusu birincisidir.
«Anne ilh...» Zira anne, ölenin çocuğu, oğlunun çocuğu, ve erkek veya kızkardeşlerinden birden fazlası ile birlikte hissesi üçtebirden altıda bire düşer.
«Oğlun kızı ilh...» Kişinin oğlunun kızının hissesi, bir tane olan özkızı bulunduğunda yarıdan altıda bire düşer.
«Bababir kız kardeş ilh...» Baba bir kızkardeş, öz kız kardeş ile birlikte yarıdan altıda bire
hacbolunur.
«Karı ve koca ilh...» Ölenin çocuğu veya oğlunun çocuğu ile koca, yarıdan dörtte bire. karı da dörtte birden sekizde bire hacbolunur. (hisseleri buna düşer)
«Benû'l-ayân... mirastan düşerler ilh...» Öz erkek ve kız kardeşlere benû'l-ayân denilmesinin
sebebini daha önce belirtmiştik.
«Hz.Zeyd'in usûlüne göre ilh...» Büyük sahabi Zeyd bin Sâbit (r.a.)'ın usûlünün özeti şudur: Mirasın
taksimi anında dede kardeşler ile birlikte onlardan birisi gibidir. Ama bu kardeşlerle bölüşmesinde
hissesi, farz sahibi bulunduğu takdirde üçte birden farz sahibi bulunmadığı takdirde de altıda
birden aşağı olmadığındadır. Buna göre birinci surette dedeye, mukasemeden veya malın
tamamının üçtebirinden hangisi daha fazla ise o verilir. Bunun kaidesi şudur: Eğer dede ile birlikte,
kendisinin aldığının iki mislinden daha az olan birisi varsa, onun için kendi hissesini alması daha
hayırlıdır. Eğer onunla birlikte, onun iki katı miras alan birisi varsa o zaman dede için mukaseme veya malın üçtebirini alması eşittir. Şayet iki katından fazla alan varsa onun için malın üçtebirini
alması daha hayırlıdır.
Birincinin beş sureti vardır: Bunlar: 1 - Dede, ölen erkek kardeşiyle birlikte, 2 - Ölenin kızkardeşi ile birlikte. 3 - Ölenin iki kızkardeşi ile birlikte, 4 - Ölenin: üç kızkardeşi ile birlikte, 5 - ölenin bir erkek
bir de kız kardeşi ile birlikte bulunur.
İkincisinin de üç sureti vardır. 1 - Dede, ölenin iki erkekkardeşi ile birlikte, 2 - ölenin dört kızkardeşile birlikte, 3 - ölenin bir erkek iki de kızkardeşi ile birlikte... bulunur.
Üçüncüsü ise sınırlanamaz.
Dede için, kincisinde, farz sahibinin hissesi, farzın en az mahrecinden verildikten sonra üç taksim şeklinden en hayırlı olanı vardır.
Mukasemeye gelince; bunun sureti de şudur: Bir kadın ölse ve geride kocası dedesi ve
erkekkardeşi kalsa, koca yarısını alır, geri kalan da dede ve kardeş arasında taksim edilir.
Kalanın üçtebirinin dedeye verilmesinin sureti de şudur: Bir kişi ölse geride ninesi, dedesi, iki
erkekkardeşi ve bir de kızkardeşi kalsa, nine altıda bir dede de geri kalanın üçte birini alır.
Dedenin malın tamamının altıda birini almasının şekli de şöyledir: Bir kişi ölse ve geride ninesi kızı.dedesi ve iki erkekkardeşi kalsa nine altıdabir kız yarı dede de altıdabir alır. Çünkü burada dedenin
altıdabir alması, onun için kalanın üçtebirini almaktanda, mukasemeden de daha hayırlıdır. Bu
bahsin tamamı er-Rahiku'l-Mahtûm adlı şerhimizde ve daha başka kitaplarda vardır.

«Nitekim Ebû Hanife'nin mezhebi de böyledir». Ebu Hanife'nin görüşü büyük halife Ebû Bekir
es-Sıddık (r.a.)'ın da mezhebidir ki O sahabelerin en bilgini ve en efdâldir. Dede hususunda ondan
çelişkili rivâyet de yoktur. Bundan dolayı da İmamı Azâm onun mezhebini benimsemiştir. Ebû 
Bekir'in dışındaki sahabeler ise, onunla aynı görüşte değildirler. Zira Hz. Ömer'in dede meselesinde
biri birine zıt yüz kaziyye ile hükmettiği rivâyet edilmiştir. Muttefekun aleyh olan bir hükmü kabul
etmek daha evlâdır. Ayrıca Hz. Ebû Bekir'in görüşü, Resulullah'ın ashabından ondört kişinin daha
görüşüdür. ibnu Abbas (r.a.)'ın şöyle dediği rivâyet edilmiştir:
«Zeyd Allah'tan korkmuyor mu? ki oğlun oğlunu oğul gibi kabul ediyor da babanın babasını baba
gibi kabul etmiyor». Bu bahsin tamamı Sekbu'1Ehhûr'dadır.
«Fetvû da... Ebû Hanife'nin görüşüne göredir ilh...» Sekbu'l-Enhûrda: «Şemsu'l-Eımme es-Serahsi,
Mebsût'ta, «Fetvâ İmameyn'in kavli üzeredir» dedi. denilmektedir.
Haydar ise, Sirâciye'de şöyle demiştir: «Ancak meşayihimizden bazı müteahhir âlimler dede
meselelerinde ihtilaf edileyerlerde sulhen fetva vererek demişlerdir ki: Eciri müşterekin tazminatı
hususunda sahabenin ihtilafından dolayı sulh ile fetvâ verdiğimize göre, dede meselelerinde sulh
ile fetvâ vermek daha evlâdır. Çünkü buradaki ihtilaf daha açıktır.»
Sirâciye şerhindekilerin benzeri Mebsut'ta da vardır. Sahabenin dede meselelerindeki ihtilâflarının
sebebi ölenin dedesinin ölenin erkekkardeşleri ile birlikte miras almaması hususunda kitap ve
sünnette nassın bulunmamasıdır. Dedenin miras alması ancak birçok tartışmadan sonra sahabenin
ictihadları ile sabit olmuştur. Zaten bu konu ferâizin en müşkil konularındandır. Şu kadar var ki
metinler imam'ın görüşü istikâmetindedir. Bundan dolayı da şarih burada da yukarda da İmam'ın
görüşünü ihtiyar ettiğine işaret etmiştir.
«Benû'l-ayân ile ilh...» Yâni benû'l-allât, benû'l-ayân'dan erkek olanlar ile düşerler. Zaten ibarenin
açık manasıda buna delâlet eder. Zira musannıf. «evlât: Çocuklar» dememiş, «Benû : Oğul»
demiştir. Yukarda geçen ise yle değildir. Zira orada şarih «benû'l-ayânı» yine tağliben «ünas:
kadınlar» ile tefsir etmiştir. Zira makam onu gerektiriyordu. Burada ise makam o tür bir izaha el
vermiyor. Çünkü «evlâdı allât (bababir kardeşler) annebababir kızkardeşler ile mirastan sakıt
olmazlar. Buna da «anabababir kızkardeş» sözü delâlet etmektedir. ilh. H.
Ben derim ki: Evet, öyledir. ama evlâdı allâtın bazıları, benû'l-ayândan olan kadınlar ile mirastan
düşerler. Meselâ bababir kızkardeşler, baba bir erkek kardeşler kendilerini asabe yapmadığı
takdirde, ana baba bir kız kardeşlerle mirastan sakıt olurlar. Nitekim bu ileride gelecektir.
Bu konuda Sirâciye'nin ibaresi daha açıktır. O ibare aynen şöyledir: «Benû'l-ayân ve benû'l-allâtın
hepsi oğul ile, ve ne kadar aşağıda olursa olsun oğlun oğlu ile ittifaken mirastan düşerler. Ebû
Hanife'ye göre dede ile de düşerler. Ayrıca benû'l-allât anabababir erkekkardeş ile de mirastan
düşerler.»
Sirâcîye'nin bu ifadesinden anlaşılıyor ki: bababir kızkardeş ana baba bir erkek. kardeş ile mirastan
düşer. Nitekim biz Keşfu'l-Gavamiz ve Tuhfetu'l-Akran'dan naklen bu konudaki sârih ifadeyi
zikretmiştik.
«Dede ilh...» Yâni geçen ihtilafa göre.
«Asabe olduğu takdirde ilh...» Yâni kişinin anabababir kız kardeşleri kızları ile veya oğlunun kızları
ile asabe oldukları takdirde benû'l-allât mirastan düşürürler. Zira birisinin anabababir kızkardeşler,
kızları ile birlikte asabe olup ölüye daha yakın olmakda erkekkardeş gibidirler. Seyyid.
«Benû'l-ahyâfde... düşer.» «Hıyf» gözlerin renklerinin değişik olmasına denir: Meselâ birisinin mavi
diğerinin ise sürmeli gibi siyah olmasıdır. «Ahyâf» da bu köktendir. Anneleri bir olup babaları ayrı
olan kardeşlere «ihvetu ahyâf» denilir. Muğrib.
«Ölünün çocuğu ile ilh...» Yâni çocuk «kadın» olsa bile... Bu durumda da benû'l-ahyâf, şu altı  kişi
ile mirastan düşer, 1 - ölenin oğlu, 2 - Kızı, 3 - Oğlunun oğlu. 4 - Oğlunun kızı. 5 - Babası, 6 -
Dedesi...
«Ölen kişinin varis olan feri ve erkek olan asıllar» şeklindeki bir ifade bu altı sınıfı toplar.
Ben bunu nazım halinde şöyle dile getirdim : «Ölenin annesinin oğlunu. aslı olan erkek, hacbeder.
Aynı şekilde, fakihler ölenin varis olan ferinin de hacbettiğini söylemişlerdir.»


«Bunda icmâ vardır». Bu söz «dede» ile ilgilidir. Yâni benû'l-ayâti ve benû'l-allâtın hilafına,
benû'l-ahyâfın dede ile düşmesinde icmâ vardır, Demekki benû'l-ayân ve benû'l-allâtın mirastan
düşmeleri ihtilaflıdır.
«Zira onlar ketâle kabilindendir.» Musannıfın bu sözü benû'l-ayan ile benû'l-allâtın anılan guruplarla
mirastan düşmelerinin illetidir. Bunun izahı şöyledir: Allah Teâlâ «Eğer (öten) erkek veya kadına
ketâle yoluyla mirasçı olunuyorsa (evlâdı ve anababası olmayıp başka yakınları varis ise) bir erkek
bir kız kardeşi varsa, herbirine altıda bir düşer.» buyurmuştur: Burada erkek kardeş veya
kızkardeşten murad icmâ ile evlâd-ı ümm yani annesinden olan erkek veya kız kardeşleridir.
Übey'in «anne bir erkek veya kız kardeşi olsa» kıraatı da buna delâlet eder. Kelâlenin miras alma
için şart, icmâ ile, ölenin, babasının veya çocuğunun olmamasıdır. şayet varsa onlarla birlikte
evlâd-ı ümme miras yoktur.
Kelâle: Ana, baba, büyükbaba, oğul, kız, torun zincirinin dışında kalan, mirasçı olabilen akrabadır.
Aslında «ketâle» kelimesi kuvvetin gitmesî manasındadır, daha sonra çocuk ve babanın haricindeki
yakınlık için istiare yoluyla kullanılmıştır. Sanki bu doğuma dayanan yakınlığa kıyasla zayıf bir
yakınlıktır. Ayrıca, ölüpde geriye çocuk veya baba bırakmayana da kelâle denilir. Bu geride
kalanlardan çocuk veya baba olmayanları da kapsar. İşte Seyyid'in zikrettiğinin hâsılı da budur.
«Nineler... düşerler ilh...» Burada asıl kaide şudur. Mirası hak etme sebebinin aynı olması ve ölüye
nisbetteki vasıtalıktan herbiri hacbde tesirlidir. Buna göre babanın annesi baba ile yalnız
vasıtalıktan dolayı mahcub olur. Babanın annesini anne de hacbeder, çünkü her ikisinde de varis
olma sebebi aynıdır. O da anneliktir. Ölen kişinin anne annesi babası ile birlikte miras alabilir.
Çünkü burada her iki mana da yoktur.
Anne anne, anne ile hacbolunur çünkü onda mirası hak ediş sebebi de ölüye ulaşmadaki
vasıtalıkda vardır.
Bilinmelidir ki: Ölenin babası ile birlikte ancak anne tarafından olan bir tek nine miras alır, zira baba
tarafından olan nineler baba ile hacbolunurlar. Anne tarafından olan sahih ninede asla birden fazla
olmaz.
Dedeye gelince : Baba tarafından olan ninelerden birisi, onunla birlikte miras alır ki, o da babanın
annesi veya ondan daha yukarıda olan babaannesinin annesi gibi olanlardır. Dede ölen kişiden
ölenin babasının babasının babası gibi iki derece ile uzaklaşırsa, onunla birlikte baba tarafından
olan iki nine miras alır: Birisi, ölenin babasının baba annesi veya ölenin babasının baba annesinin
annesi gibi ondan bir yukarda olan diğeri de babasının anne annesi veya babasının annesinin anne
annesi gibi ondan bir yukarda olandır. Bu bahsin tamamı Rahiku'l-Mahtûm adlı şerhimizde vardır.
«Çünkü o dedesinin tarafından değildir». Yâni o nine ölüye dede vasıtasıyla ulaşamamaktadır ve
mirası hak ediş sebepleri de aynı değildir. Zira dedenin ciheti babalık, ninenin ciheti ise anneliktir.
«Onun zevcesidir.» Nine dede ile aynı seviyede olursa onun zevcesi olması açıktır. Ama eğer nine
dededen üst derecede olursa, o zaman ya onun hanımının annesi veya ninesi yada ona yabancıdır.
«Hangi cihetten olursa olsun...» Yâni ister anne cihetinden ister baba cihetinden... Bu durumda
sûretler dört tane olur: Anne tarafından bir cihetle yakın olan. iki cihetle uzak olanı hacbeder. Baba
tarafından bir cihetle yakın olan iki cihetle uzak olanı hacbeder.
«Nitekim bunu daha önce anlatmıştık». «Hacbolunan da hacbeder» sözünün şerhinde geçmişti.
M E T İ N
İki nine birlikte bulunduğu takdirde : Bunlardan biri, babanın annesi gibi. bir tek yakınlık sahibi olsa
-metnin ve şerhin nüshalarında aynen böyledir. Sirâciye ve diğer kitaplara muvafık olan doğrusu
ise: Babanın annesinin annesi gibi şeklinde olmalıdır. Yukarda da geçtiği üzere yakın olan uzak
olanı mutlak olarak hacbeder. Anla!- Diğeri de aynı zamanda babanın baba annesi olan, annenin
anne annesi gibi iki yakınlık sahibi olsa İmam Muhammed (nenenin hissesi olan) altıda biri bunlar
arasında üçte bir ve üçte iki şeklinde taksim etmiştir. Meselenin sureti şu şekildedir: Ölü;
Bu şeklin izahı şöyledir: Bir kadın oğlunun oğlunu, kızının kızı ile evlendirse ve onların bir çocukları
olsa, o zaman bu kadın ölen çocuğun hem anne hemde baba tarafından ninesidir.
(İmam Muhammed'in altıda biri, iki nine arasında üçtebirer oranla bölüştürdüğünü az önce
yledik).
Ebû Hanife ile İmam Ebû Yûsuf ise bedenlerine itlbar ederek yarı yarıya taksim etmişlerdir. İmam


Mâlik ve İmam Şafii de bununla hükmetmişlerdir. Bu Kenz'de de kesin bir dille ifade edilmiş ve 
şöyle denilmiştir:
«İki yönden akraba olan da bir yönden akraba olan gibidir.»
Ölenin öz-kızları ve ana-baba-bir kız-kardeşleri, farz hisseleri olan üçte ikiyi tamamladıkları
takdirde, ölenin oğlunun kızları ve baba-bir kız kardeşleri mirastan düşer. Ancak birinci şekilde,
ölenin oğlunun kızları ölenin oğlunun oğlu ile asabe olarak alırlar. İkinci şekilde baba-bir kız
kardeşe eşit veya ondan bir aşağı olan erkek-kardeşi olursa o zaman o erkek, baba-bir kız-kardeşi
asabe yapar ve terikeden kalan, erkeğe iki kadına bir hisse olmak üzere paylaştırılır.
Musannıf bunu, şerhinde söylemiştir. Ben derim ki: Musannıfın bunu hiçbir kayda tabi tutmadan
ylemesinde, eleştirilebilecek bir hususun olduğu açıktır. Zira fukaha sarahaten belirtmişlerdir ki:
Kardeşin oğlu, kendi kız-kardeşini asabe yapamaz. Nitekim amca kendi kız-kardeşini, amca-oğlu
kendi kız-kardeşini ve mûtıkın oğlu kendi kız-kardeşini asabe yapamaz. Aksine bu durumda malın
tamamı erkeğin olur. Çünkü kadına bir şey verilmez kadın zevi'l-erhâm'dandır.
Rahbiye'de şöyle denilmiştir: Kardeşin oğlu kendi gibi olanı veya nesepte kendinden bir yukarı  
olanı asabe yapmaz.»
Ama, ne kadar aşağı sırada olursa olsun oğlun oğlu, böyle değildir. Zira o, mirastan sehim sahibi
olmayan kendisi gibi bir kadını bir veya üstünde olanı asabe yapar. Ama kendlnden aşağıda olanı
düşürür.
Demekki buna göre : Bir kişi ölse ve geride oğlunun, bazısı bazısından daha aşağıda olan üç kızını,
diğer bir oğlunun oğlunun aynı şekildeki üç kızını ve üçüncü bir oğlunun oğlunun oğlunun da aynı
şekilde üç kızını şu şekilde bıraksa:
Birinci gurubun en üst sırasındaki kıza hiçkimse denk olmaz. Dolayısıyla ona terikenin yarısı verilir.
Birinci guruptan ortanca kıza ikinci guruptan üstteki kızı denk olur. O zaman ikisine üçte ikiye 
tamamlamak için altıdabir verilir.
Alt sıradaki kızlara ise terikeden hiçbirşey verilmez. Ancak onlardan birisi ile beraber bir erkek
bulunursa onu ve farz sahibi olmayıp ona eşit olanı ve ondan bir derece yukarıdakini asabe yapar.
Onun altındaki derecede olanların ise hepsi düşer.
(Babasının) anne bir erkek kardeşi olan amcasının oğlu -metnin ve şerhin bütün nüshalarında bu
şekildedir. Seyyid ve diğerlerinin ibareleri ise: «ölenin anabir erkek kardeşi olan amcanın iki
oğlundan biri» şeklindedir- Farz olarak altıda bir alır. Amcasının diğer oğlu kocası olsa o da yarısını
alır. Terikeden kalanı da asabelik yoluyla aralarında, yarı yarıya taksim ederler. Zira amca oğlunun
hem farz sahibi olarak. hem de asabe olarak miras almasına mâni bir hayoktur. Bu durumda o.
hem farz cihetiyle hemde asabelik cihetiyle miras alır. Ama bir cihetle hem farz sahibi olarak hemde
asabe olarak miras alması için, ancak baba veya babanın babası olması gerekir.
Ben derim ki: Bazen asabeliğin ciheti bir arada bulunur. Meselâ bu amcanın oğlunun oğlu olan oğul
gibidir. Şöyle ki: Bir kadın amcasının oğlu ile evlense ve bir oğlan çocuk doğursa ve çocuk
annesinden iki cihetten asabe olarak miras alır. Mûtık olan oğul da böyledir. Bazen de farz sahibi
olmanın iki ciheti bir arada bulunur. Bu ancak mecûsîlerde tasavvur edilebilir. Çünkü onlar
mahremleri ile de evlenirler. Bize göre onlar birbirlerinden her iki cihetle de miras alırlar. İmam 
Şafiî'ye göre ise cihetlerin en kuvvetlisi ile miras alır. Bu bahsin tamamı ferâiz kitaplarındadır ve
buna «ğarkâ» bahsinde de işaret edilecektir.
Bir kadın ölse ve geride kocası, annesi veya ninesi, anne-bir erkek kardeşleri ve anne-baba-bir
erkek-kardeşleri kalsa kocası, malının yarısını, anne veya ninesi altıda birini anne bir erkek
kardeşleri üçte birini alırlar. Ana-bababir erkek-kardeşlerine ise birşey yoktur. çünkü onlar
asabedir. Kendilerine birşey kalmamıştır.
İmam Mâlik ve Şafiî'ye göre ise son iki sınıf, sanki hepsi anne bir erkek kardeş gibi (üçtebire) ortak
olurlar.
Aynı şekilde, İmam Mâlik ve İmam Şafîî anne bababir kız-kardeş veya bababir kız-kardeşe terikenin
yarısını, kocası ve annesi ile birlikte, dedeye altıda birini farz olarak vermişlerdir. Buna göre bu  
meselenin tashihi dokuza evledilir.
Ebû Hanife ve İmam Ahmed'e göre ise kız-kardeş mirastan düşer.
Ben derim ki: Bu bahsin özeti şudur ki, Hanefîlere göre ittifakla mesele-i müşerreke, ve Müftâbih


görüşe göre de «ekderiye» meseleyi yoktur. Nitekim yukarıda da geçmişti.
i Z A H
«...Ve yukarıda da geçtiği üzere ilh...» Şârih bu sözüyle şunu delil gösteriyor: Eğer metindeki 
«anne», babanın annesi olsa idi, diğerini hacbederdi. O zaman İmam Muhammed ile İmamey
arasında ihtilaf olmaz. H.
«Aynı zamanda babanın baba annesi olan, annenin anne annesi gibi yakınlık sahibi olsa...» Yâni bu
kadın, ölen çocuğun hem baba tarafından ninesidir, çünkü babasının baba annesidir, hem de anne
tarafından da ninesidir çünkü annesinin anne annesidir.
Biz deriz ki; burada başka bir kadın daha olsa ve onun kızı birinci kadının oğlu ile evlenmiş olsa,
ikinci kadının kızından ve birinci kadının oğlundan -ki o da ölünün babasıdır- bir oğlan çocuk doğsa
o zaman diğer kadın. ölenin babasının anne annesidir. Ve o ölüye bir yönden yakındır. Mineh.
«Bu Kenz'de de kesin bir dille ifade edilmiş ilh...» Dürrü'l-Müntekâ' da şöyle denilmiştir: Musannıfın
yaptığı bunun aksini gerektirse bile. tercih edilen budur.» Buna dikkat edilsin!
Bu meselenin aslı şudur: Usûl ilminden bilindiği üzere, illetin çokluğu göz önüne alınarak tercih
yapmak caiz değildir. Sonra, iki yönden yakınlığı olanı vaz etmek ittifakidir, zira sonsuza kadar
ziyadeleştirilebilir.
İmam Ebû Yusuf'a göre ise iki nine mutlak olarakyarı yarıya bölüşürler. İmam Muhammed'e göre
ise akrabalık cihetler çok olsa bile, cihetlere itibar edilerek taksim edilir. öğrenilsin.
«...Ve ana-bababir kız-kardeşleri ilh...» Buradaki «ve», «veya» manasındadır. Çünkü farzını tam
olarak alan, iki sınıftan sadece birisidir. Her ikisi birden değil... Bunu Tathavî ifade etmiştir.
«Veya erkek kardeşi ilh...» Yâni bababir erkek kardeş...
«Musannıfın bunu hiçbir kayda tabi tutmadan söytemesinde ilh...» Yâni Mecma'a uyarak, bir kayıtla
kayıtlamasında... Bu itiraza Gûrerû'l-Efkâr'da olduğu gibi, şu şekilde cevap verilir: Musannıfın 
«denk» veya «aşağı» sözleri kardeşin değil oğlun oğlunun özellikleridir. Zira «kardeşi» «aşağı 
derece» ile vasıflandırmak doğru değildir. Çünkü kardeşin oğluna kardeş denilmez. Oğlunoğlu ise
yle değildir. Zira ikinci derecede veya daha aşağı derecede olana da oğul denilir.
Evet, Allâme Kâsım'ın dediği gibi, musannıfın «kardeşi» «oğlun oğlundan» evvel zikretmesi
gerekirdi.
«Zira fukaha sarahaten belirtmişlerdir ki ilh...» Bunun özeti, Sirâciye ve Mültekâ'da belirtildiği gibi.
şöyledir: Kadınlardan terikede farz hissesi olmayan erkek-kardeşi asabe olduğu halde, onun
vasıtasıyla asabe olamaz. Biz bunu daha önce nazm halinde söylemiştik.
«Çünkü o kadın zevi'l-erhâmdandır». Yâni kız kardeş, bu suretlerde zevi'l-erhâmdandır. Şu kadar
var ki, mûtıkın kızı, ölen kişinin zevi'l-ehrâmından maksat mûtıkın kızının dışında olanlardır. Mûtık'ın
kızını asabe olan erkek-kardeşi asabe yapmaz, çünkü kadınlar için ancak azâd ettiklerinin velâsı
vardır.
Musannıfın burada «zevât» demeyip «zevî» (muennes değil, müzekker bir ifade kullanması) ile tabir
etmesi erkeklerin kadınlara galebesindendir. Nitekim Allah Teâlâ'nın : «Ve gönülden itaat
edenlerden oldu» sözünde de böyledir.
«Kardeşin oğlu kendi gibi olanı ilh...» Yâni kardeşin oğlu kendi derecesindeki kız kardeşini veya
amcasının kızını asabe yapmaz.
«Veya kendinden bir yukarı olan». Halası gibi...
«Zira o kendisi gibi bir kadını veya bir üstünde olanı ilh...» Bu hüküm zahiri rivâyettir. Bazı
müteahhir âlimlere göre oğlun oğlu kendisinden bir derece yukarı olanı asabe yapmaz. Aksi halde
kendisi mirastan mahrum olur. Zira asabenin miras almasında asıl kaide şudur: Kadın olsa bile
yakını uzağa tercih edilir. Bundan dolayı da ölenin kızkardeşi, ölenin kızı ile asabe olduğu takdirde
ölenin kardeşinin oğluna tercih edilir.
Buna şöyle cevap verilir: Oğlun oğlundan yukarıda olan ancak onun vasıtası ile asabe olur. Eğer
oğlun oğlu olmasaydı o zaten miras alamazdı. O halde oğlun oğlunu nasıl hacbederdi? Seyyid 
(k.s.)'in verdiği cevaba da bak!
Sehim sahibi olmayan ilh...» Yâni ashabı feraizden olmayan..
«Birinci gurubun en üst sırasındaki kıza hiç kimse denk olamaz.» Çünkü o. ölen kişiye bir tek
vasıtayla intisab eder. öbür kızlardan ise o şekilde olan hiç kimse yoktur.


«Dolayısıyla ona terikenin yarısı verilir.» Çünkü o ölenin öz kızı bulunmadığı yerde özkızı yerine
geçer.
«Birinci guruptan ortanca kıza, ikinci guruptan yukardaki kız eşit olur.» Çünkü onlardan herbiri
ölen kişiye iki vasıta ile ulaşırlar.
Birinci gurubun en alt derecesindeki kıza gelince; ona. ikinci gurubun ortanca kızı ile üçüncü
gurubun üst derecede olan kızı eşit olur. Zira bunlardan herbiri ölen kişiye üç vasıta ile
ulaşmaktadırlar.
ikinci gurubun en alt sırasındaki kıza gelince; ona da üçüncü gurubun orta sırasındaki kız eşit olur.
Çünkü bunlardan herbiri ölüye dört vasıta ile intisab eder.
Üçüncü gurubun alt sırasındaki kıza gelince ona hiç kimse eşit değildir. Çünkü o ölen kişiye beş
vasıta ile intisab etmektedir. öbür kızlar arasında ise bu şekilde olan birisyoktur.
«O zaman her ikisine... altıda bir verilir ilh...» Altıda bir hisse almaları şu sebeptendir: Birinci
gurubun üst sırasında olan kız ölenin özkızı yerine geçtiği için ondan bir derece aşağı olanlarda
oğlun kızları yerine kaim olmuşlardır.
«Alt sıradaki kızlara terikeden hiçbirşey verilmez.» Bunlar da dokuz kızdan. geriye kalan altısıdır.
Zira o üç kız için üçte iki tamamlanmıştır. Geri kalan kızlara farzdan hisse kalmadığı gibi onların
asabelikleri de yoktur. Böyle olunca do terikeden miras alamazlar.
«Ancak onlardan birisi ile beraber bir erkek bulunursa ilh...» Eğer o erkek birinci gurubun alt
sırasındaki kızla beraber olursa, birinci gurubun üst sırasındaki kız malın yarısını alır. Birinci
gurubun orta sırasında olan kızda, ikinci gurubun üst sırasındaki kız ile birlikte altıda bir alır. Geriye
kalan üçtebir de o erkek ile, birinci gurubun alt sırasında olan kız, ikinci gurubun orta sırasındaki
kız ve üçüncü gurubun üst sırasındaki kız arasında, erkeğe iki kadına bir itibariyle, beşe bölünerek
taksim edilir.
İkinci gurubun alt sırasındaki kız ile üçüncü gurubun orta sırasındaki ve aşağı derecedeki kızlar ise
terikeden birşey alamazlar.
Eğer o erkek, ikinci guruptaki alt sıradaki kızla beraber olursa kalan üçtebir onunla, birinci gurubun
aşağı sırasındaki kız, ikinci gurubun orta ve aşağı sırasındaki kızlar ve üçüncü gurubun yukarı ve
orta sırasındaki kızlar arasında. erkeğe iki kadına bir itibariyle. yediye bölünerek taksim edilir.
Üçüncü gurubun alt sırasındaki kız ise sâkıt olur.
Eğer o erkek üçüncü gurubun alt sırasında olan kızla beraber olursa kalan üçtebir onunla, alt
sıralarda olan altı kız arasında sekize bölünerekyine erkeğe iki kadına bir itibariyla, taksim edilir.
Eğer o erkeğin birinci gurubun üst sırasındaki kızla beraber olduğu farzedilse malın tamamı onunla
kızkardeşi arasında, erkeğe iki kadına bir itibariyle, taksim edilir. Alt sıradaki kızlara ise bir şey 
kalmaz. Onlar da sekiz tanedirler.
Eğer o erkeğin birinci gurubun orta sırasındaki kızla beraber olduğu farzedilse, o zaman birinci
gurubun yukarı sırasındaki kız malın yarısını alır kalan da o erkek ile onun seviyesinde olan, birinci
gurubun ortanca kızı ile ikinci gurubun yukarı derecedeki kızı arasında, erkeğe iki kadına bir
itibariyle, taksim edilir.
O erkeğin, ikinci gurubun üst sırasındaki kızla beraber olduğu farzedildiği takdirde de durum aynı
şekildedir.
Bu suretlerdeki meselelerin tashihine gelince, onu daha sonra anlayacaksın. Onun burada ele
alınmasına lüzum yoktur.
Bilinmelidir ki: Kitap'ta geçtiği şekilde kızların muhtelif derecelerde zikredilmesine «teşbib»
meselesi denilmiştir. Zira bu mesele inceliği ve güzelliği ile zihinler onda ısrar eder ve kulakları onu
dinlemeye meyleder. Bu mesele, güzelliğinden ve kulak vermeye çağırdığı için şairin gazel
ylemesine benzetilmiştir. Seyyid'in Şerhinden...
«Farz sahibi olmayıp ilh...» Ama farz sahibi olan kız kendi payını alır ve o erkekle asabe olmaz. O da
terikenin yarısını alan, birinci gurubun yukarıda sırasındaki kız ve ikinci gurubun üst sırasındaki kız
ile beraber birinci gurubun orta sırasındaki kızdır. Zira bunların ikisi altıda bir alırlar.
Bu ifade, o erkeğin hizasındaki değil, kendisinden bir üst derecede olan kız için muteber bir kayıttır.
Zira o erkek, kendi hizasındaki kızı mutlak olarak asabe yapar. Seyyid.
«Onun altındaki derecede olanların ise hepsi düşer.» Yâni derece bakımından, o erkeğin altında


olan kızlar... «Seyyid ve... ibaresi ilh...» Yâni musannıfın de, özellikle, «onların ikisi terikeden kalanı
taksim ederler» sözü ile birlikte.. Seyyid'in dediği gibi söylemesi gerekirdi.
«Ölenin onabir erkekkardeşi ilh...» Kadın sanki iki kardeşle evlenmiş ve herbirinden birer oğul 
doğurmuş, o iki kardeşinde diğer bir kardeşlerinin başka bir kadından çocuğu olmuş ve o kadının
iki oğlundan biri ölmüş geriye amcasının oğlu olan (ana bir) erkek kardeşini ve diğer amcasının
oğlunu bırakmış gibi olur.
«Amcasının diğer oğlu kocası olsa». O ikisinde biri yani kadının amcasının oğullarından biri koca
olsa dese daha açık olurdu. T.
«Terikeden kalanı da asabelik yoluyla aralarında taksim ederler».Kalan, birinci surette altıda beş,
ikinci surette de yarısıdır. T.
«Zira hem farz sahibi olarak hem de asabe olarak miras almasına mani bir hal yoktur.» Bu söz
şundan kaçınmak için söylenmiştir: Eğer birinci surette, ölenin bir kızı olsa o zaman o kız malın
yarısını alır. amcasının oğlunu da anne bir kardeşi olma dolayısıyla altıda birden hacbeder.
Hacbedilen ile diğer amca oğlu kolanda müşterektir.
İkinci surette de eğer zevcenin anne-bir kız-kardeşi varsa terikenin yarısını alır diğer yarısını da farz
olarak kocası alır.
Amcasının annesinden olmayan diğer oğlu gibi. kocası olan amca oğluna da amca oğlu olma
sebebiyle birşey verilmez.
«Hem farz hemde asabelik cihetiyle ilh...» Farz ciheti evlilik ve anne-bir erkek-kardeşlikle, asabelik
ciheti de amcasının oğlu olmasıyladır. T.
«Farz sahibi olarak ilh...» Yâni farz ve asabelik yoluyla miras almak. T.
«Bir cihetle...» ki bu da babalıktır. T.
«... Ancak baba veya babanın babası olması gerekir.» Yâni baba oğlundan, kızı ve oğlunun kızı ile
birlikte hem farz hem de asabelik yoluyla miras alır. Nitekim daha önce geçmişti.
«Benzer asabeliğin iki ciheti bir arada bulunur.» Yâni o iki cihetle miras almasına bakılmaksızın...
Zira burada o cihetlerden biri ile miras alır:
Zira oğulluk ciheti amcalık ve velâ cihetlerine tercih edilir.
«Bazen de faz sahibi olmanın iki ciheti bir arada bulunur.» Bunun şekli şöyledir: Bir mecûsi kendi
kızı ile evlense ve ondan çocuğu olsa bu çocuk o kadının hem oğlu hem de kardeşidir. Çocuk
öldüğü zaman geriye hem annesi hem de kız-kardeşi olan bir kadın bırakmış olur. Böyle olunca da
o kadın farzın iki cihetiyle miras alır. T.
«Bu da ancak mecûsilerde tasavvur ediIir.» Ben derim ki: Kitâbu'l-Hudadda geçti ki, nikâhı haram
olanla cinsi ilişki mahallin şüpheli olduğu yerlerdendir ve ulemanın Nehir bahsinde inceledikleri
üzere ondan nesep sabit olur. Oraya .müracaat et!
Sekbu'l-Enhur'da şöyle denildiğini gördüm: Bu ancak mecûsilerin evliliklerinde ve müslümanların
ve başkalarının şüpheli münasebetlerinde tasavvur edilir. Müslümanların sahih olan nikahlarında
ise tasavvur edilemez. Bunun tamamı ileride gelecektir.
«İmam Şafiî'ye göre ise cihetlerin en kuvvetlisi ile». Bu da kişinin her halükarda miras aldığı
cihettir. Bir oğul ölse ve geriye kız kardeşi olan annesini bıraksa. bize göre o kadın annelik cihetiyle
üçte bir kız-kardeşlik cihetiyle de yarı olmak üzere iki cihetten miras alır.
Şafii'ye göre ise o kadın başka cihetle değil sadece annelik cihetiyle miras alır. Nitekim
Gûrerû'I-Efkâr'da da böyledir.
«Son iki sınıfa... ortak olurlar.» Yâni anne bir erkek kardeşlerle ana-baba-bir erkek-kardeşler
arasında bölüştürülür. Bundan dolayı da bu meseleye «müşerreke meselesi» demişlerdir.
«Aynı şekilde, Malik ve Şafiî anne-baba-bir kız-kardeş veya baba-bir kız-kardeşe terikenin yarısını,
kocası ve annesi ile birlikte dedeye altıdabirini farz olarak vermişlerdir.» Şârihin söylediğinin
aksine Şanşûrî'nin zikrettiğine göre Ahmed de aynı görüştedir. Ebû Yusuf ve Muhammed'in de
görüşleridir.
Bu meseleye «ekderiye meselesi» denilmiştir. Zira bu mesele Zeyd'e mezhebini bulandırmıştır.
«Dokuza avledilir...» Kocaya üç, anneye iki, dedeye bir, kızkardeşe de üç hisse verilir. Şu kadar var
ki, kız-kardeş kendisine farz olarak verilende yalnız olsa, dededen fazla alır. Kız-kardeş farzdan


sonra dede vasıtası ile asabeliğe çevrilir. O zaman onun hissesine dedenin hissesi de ilâve edilir ve
dördü aralarında üçe bölerek ikili birli taksim ederler. Zira dede için mukâseme malın tamamının
altıda birinden ve geri kalanın üçte birinden daha hayırlıdır. Bu mesele yirmiyediden tashih edilir.
Konunun tamamı Sekbu'l-Enhur'dadır.
«Kız kardeş mirastan düşer». O zaman kocaya yarı, anneye üçte bir geri kalanda dedeye verilir. Bu
meselenin aslı altıdan yapılır.
«Müftâbîh görüşe göre ilh...» Yâni İmam-ı Azâm'ın «benû'l-ayân ile benû'l-allat dede ile düşer»
sözünden, anlaşılan görüşe göre... İmameyn ise buna muhalefet etmişlerdir.
«Yukarda geçtiği gibi...» Yâni Hacb bahsinde... Allah Teâla en iyisini bilendir.

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...