B. LANDSBERGER
Er-Hanedan devrinden itibaren bu ülkenin güney kısımlarında pek
az Proto-Fırat tanrısı bulunabilmiştir. Buna karşılık kuzeyde tamamiyle
başka tanrılara tapılmıştır. Meselâ: bir taraftan tanriçe İştar, fırtına
tannsı Hadad, öteki taraftan harp tanrısı Zambamba, güneş tanrısı
Âmba, "memleketin beyi» Dagan gibi kuzeyde tapılan bu tanrıları, buralara
getiren halk tabakasına, Proto-Dicleli'ler diyorum. Bu halk tabakasının
yalnız şimalî Babil ülkesinde değil, bu ülkenin batı ve kuzeyinde
de bulunduklarını kabul ediyorum.
Bu "Substrat„ dillere ait kelimelerin Sumerce içinden ayırt edilebilmesi
hem zor, hem de. çok cazip filolojik bir iştir. Bu iş bilhassa, Sümercenin
umumiyetle tek heceli kelimelere, pek az da iki heceli kelimelere
malik bulunmasiyle daha büyük bir zorluk gösterir. Meselâ
meşhur dingir kelimesinin Proto-Fratca mı. yoksa Sümerce mi olduğunu
katiyetle söyliyemem. Kelime teşkili bakımından Proto-Fratca ya
benzer. Çünkü bu şekildeki kelimeler bu dilde oldukça boldur.
Bir de "Sumer „ karşılığı olan
Kingir kelimesi, veya Zimbir, şehir
ismi,
nîmgir "dellâl,, gibi kelime tipleri vardır. Bu kelimeler bize Türkçedeki
incir, kambur, suntur, tenbel, sungur
gibi kelimeleri hatırlatır.
İkinci zorluk bazı kültür kelimelerinin gezici, kelimeler olması, isim
ve müsemmaları ile birlikte geniş sahalara yayılmış bulunmalarıdır. Meselâ
bakır kelimesinin karşılığı olan urudu'nun, Akoanca
Erz kelimesinde
bugün bile .yaşadığını görüyoruz. İlk defa Sumerce'de rastlanan
bu kelimeye, Sumerce'dir diyemeyiz. ,Eğer böyle bir şey yapacak olursak
hataya düşmüş oluruz. Bu kelime, büyük bir ihtimalle ne Sumerce,
ne de "Proto-Fratça„ dir,
Kelime hazinesinin tetkikiyle vardığımız neticeleri hülâsa edecek
olursak: medeniyet sahasındaki başarıların büyük kısmını "Proto-Firatlı„
lara maneviyât ve san'at sahasındaki, ilerlemeleri de Sumer'lere
maletmek lâzım gelecektir.
IV. Sumerlerin göçleri.
Bir yandan "ProtorFratlı„ ların bu bilgileri ne zaman edindiklerini,
diğer yandan Sumer'lerin bu topraklara ne vakit geldiklerini öğrenmek
bakımından,, kazı tabakalarının esaslı bir şekilde incelenmesi pek yerinde
olacaktır. Fakat bu sahada gerek en eski tabakalar olan
"El-
Oİegd„
Uruk ve Cemdet-Naşır tabakalarını, ait oldukları kavimlere nisbet
işinde, gerekse bilhassa Cemdet-Nasr kültürünü yıkıp Er-Hanedan
kültürünü bu topraklara getiren kavmi tesbit etmekte, büyük meçhullerie
karşılaşıyoruz.
''El-Ubeyt„
keramiğini Proto-Fratlılara, Uruk keramiğini Sumerlere
maletmek gibi, gelişi güzel hükümler vermekten sakınmak gerektir. Oldukça
kuvvetli esaslara dayanarak söyliyebildiğimiz yegâne şey şudur:
IV. Uruk tabakasında ortaya çıkan yazının Sumerlere ait olduğunu